19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
HABER EDİTÖR: CAFER KURT TASARIM: İLKNUR FİLİZ 96 ŞUBAT 2020 PERŞEMBE Hükümete yakınlığıyla bilinen Büro MemurSen Genel Başkanı Metin Yılancı görevinden alındı Sendikada yolsuzluk depremi Hükümete yakınlığıyla bilinen MemurSen’e bağlı Büro MemurSen’de genel başkan Metin Yılancı’nın denetleme kurulu nun “yolsuzluk” yapıldığı tespiti sonrasında yönetim kurulu tarafından görevden alındığı öğrenildi. Büro MemurSen, MUSTAFA Aile, Çalışma ve Sosyal ÇAKIR Hizmetler Bakanlığı’nın son istatistiklerine göre, “büro, bankacılık ve sigortacılık” hizmet kolunda 73 bin 685 üye ile en fazla üyeye sahip sendika olduğu için aynı zamanda “yetkili sendi İnançlara göre kılık kıyafet belirlenebilmesi için kamudaki kılık kıyafet yönetmeliğine karşı sivil itaatsizlik eylemi yapan yandaş sendikada “yolsuzluk” gerekçesiyle genel başkan görevden alındı. ka” konumunda. Bu nedenle de toplu sözleşme görüşmelerinde hükümet ile masaya oturuyor. Bingöl atandı Büro MemurSen Genel Başkanı Metin Yılancı, dün sabah, sendika yönetim kurulu tarafından görevinden alındı. Yılancı’nın sendikanın merkez denetleme kurulunun bir haftalık incelemesinin ardından “yolsuzluk” gerekçesiyle görevden alınmasının istendiği bildirildi. Bunun üzerine de sendikanın genel merkez yönetim kurulunun toplanarak Yılancı’yı görevden aldığı belirtildi. Yılancı’nın yerine ise sendikanın eğitim ve sosyal işlerden sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Feyim Bingöl’ün getirildiği öğrenildi. Metin Yılancı Büro MemurSen, “kılık kıyafet yönetmeliğine” karşı sivil itaatsizlik eylemi ile gündeme gelmiş ve Yılancı’nın da imzasıyla bir açıklama yayımlamıştı. l ANKARA Rapor bağlayıcı değilBerkin Elvan davasında mahkeme başkanı, tepki çeken bilirkişi raporunu yorumladı: Gezi Direnişi sırasında Okmeydanı’nda polisin attığı biber gazı fişeğinin başına isabet etmesi sonucu 269 gün yoğun bakımda kaldıktan sonra yaşamını yitiren Berkin Elvan’ın öldürülmesine ilişkin davanın 16. celsesi dün görüldü. Elvan ailesinin avukatı Can Atalay dosyaya giren İzmir Foça Jandarma Genel Komutanlığı Jandarma Komando Okulu ve Eğitim Merkezi Komutanlığı’nın hazırladığı bilirkişi raporunda Elvan’ın tali kusurlu bulunduğuna dikkat çekerek “İçişleri Bakanlığı dosyaya müdahale ediyor” dedi. İstanbul Adliyesi 17. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen duruşmaya sanık polis Fatih Dalgalı SEGBİS aracılığıyla bağlanırken; dinlenmesi gereken 3 tanıktan ikisinin, haklarında “FETÖ”den yürütülen bir soruşturma olduğu ve firari olmaları nedeniyle dinlenemeyecekleri aktarıldı. Duruşmayı HDP milletvekilleri, Gezi Direnişi sırasında öldürülen Ali İsmail Korkmaz’ın annesi Emel Korkmaz, Ethem Sarısülük’ün annesi Sayfiye Sarısülük ve çok sayıda yurttaş izledi. Mahkeme başkanı, dosyanın yüzde 90 oranında tamamlandığını belirterek “Bazı zorluklar yaşandı, bilirkişi görevden çekildi. Artık sona yaklaştık” dedi. Mahkeme başkanı, “Hiçbir bilirkişi raporu sonuna kadar kabul edilecek diye bir şey yok. Bu rapor bizim için bağlayıcı değil. Bizim vereceğimiz karar nihai bir karar değil” diye konuştu. Elvan ailesinin avukatlarından Çiğdem Akbulut, son raporun kabul edilemez olduğuna dikkat çekti. Elvan ailesinin avukatı Can Atalay ise dosyanın aslında tamamlandığını ve bu sebeple dosyaya yeni rapor alınmaması gerektiğini anlattı. Atalay, “Dalgalı ve amirleri Berkin’i değil ama Okmeydanı’ndan birini öldürmek için ısrarlı ve hırslı bir şekilde hareket etmişler; sonunda da Berkin’i öldürmüşler. Nişan alınması, atış yapıldıktan sonra saldırıya devam edilmesi, yardım etmeye çalışanların gaza boğulması bunu gösteriyor. Bir çocuğun Okmeydanı’nda yaşıyor oluşu bir kusur değildir. Bunu düzeltin” diye konuştu. Mahkeme heyeti duruşmayı 18 Mart’a erteledi. l İSTANBUL/Cumhuriyet KENDINI KORUYAMAZDI Duruşma sonrası Berkin Elvan’ın annesi ve babası adliye önünde bir açıklama yaptı. Anne Gülsüm Elvan, “Şu an raporda çocuğumu kusurlu buluyorlar. Hadi her şey onların dediği gibi. Bu çocuk 14 yaşında. O yaşta bir çocuk kendisini koruya bilir mi?” dedi. Baba Sami Elvan ise “Katil zanlısı ne kadar ceza alırsa alsın bizi mutlu mu edecek? Hayır. En son Elazığ’daki deprem altından sağ çıkan insanları gördüğümde kendi çocuğum yaşamış gibi haykırdım, ağladım” diye konuştu. Faiz sigortasızlığı teşvik ediyorGERI ÖDEMELI KREDI ALAN ÖĞRENCILERI FAIZ BASKISI BUNALTTI MEHMET KIZMAZ Kredi ve Yurtlar Kurumu’ndan (KYK) geri ödemeli kredi alan öğrenciler, kredi faizlerindeki artıştan şikâyet ederken kesintiden kurtulmak için sigortasız çalışanlar olduğu belirtildi. Üniversite öğrencilerinin geri ödemeli aldıkları KYK kredilerinin faiz oranları, eğitime başladıkları yıla göre değişiyor. Faiz oranlarının her geçen gün artması da öğrencileri zor durumda bırakıyor. Öğrenciler yaşadıkları zorlukları Cumhuriyet’e değerlendirdi. Şanlıurfa Harran Üniversitesi Coğrafya Bölümü’nden mezun olan Muhittin Demir (25), 4 yıllık eğitimi boyunca 18 bin 540 TL öğrenim kredisi aldığını, 7 bin 800 TL faiz ile birlikte ödemesi gereken miktarın 26 bin 340 TL olduğunu anlattı. Demir, “Benimle be Yoğurtçuoğlu Demir Güven raber aynı yıl üniversiteye başlayan herkesin bu borcu var. Bu krediyi ödemek için atanmak gerekir. Bu şartlar altında hiçbir birey kendi geçimini bile sağlayamaz” dedi. Dumlupınar Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü’nden mezun olan Veysel Yoğurtçuoğlu (26) da 18 bin 540 TL öğrenim kredisi aldı ve 26 bin 340 TL geri ödemesi var. Yoğurtçuoğlu, “Krediden faydalanmak zorundaydık. Devlete binlerce lira borçlandık. Okul bittikten sonra da iş bulma telaşı başladı. Diplomanın da çok bir önemi olmamasından kaynaklı iş bulmak zor. Borç psikolojik baskı yaratıyor” dedi. İzmir Dokuz Eylül Üniversitesi İşletme Bölümü’nden 2010’da mezun olan ve İstanbul Üniversitesi’nde yüksek lisansını yarıda bırakan Rıfat Güven (32) de 18 bin 960 TL kredi aldı. Güven, “İnsanlar maaştan kredi kesintisi yapılmaması için sigortasız işte çalışılıyor. Bu koşullarla baş edemeyen insanlar da ülkeyi bırakmak zorunda kalıyor. Daha önceden sigortalı çalıştığım bir işte ilk maaşımı alacağım sırada, bir kısmına el konuldu. Ardından kredi borcunu taksitlendirdim. Taksit miktarı da krediyi aldığım 2007’deki asgari ücretten daha fazlaydı. Sorun, devletin ihtiyacı olan bir öğrenciye verdiği parayı faiziyle almasıdır” dedi. l İSTANBUL Suriye toplama kampı... İkinci Dünya Savaşı deyince ilk akla gelen yerlerden biri Nazi Almanyası’nın bugünkü Polonya sınırları içinde kurduğu Auschwitz toplama kampıdır. Polonya’nın Varşova’dan önceki başkenti Krakov’a 60 kilometre kadar uzaktaki kamp, 75 yıl önce 27 Ocak 1945’te kapatılmıştı.  Dünya gezilerim içinde, aklımda en çok yer eden alanların başında Auschwitz gelir. Yağmurlu bir günde tren istasyonundan inip kampa doğru yürürken burnuma hâlâ is benzeri garip bir koku geliyordu. İnsanların yakıldığı fırınlar, siyah duvarlarıyla, gelenleri utançla karşılıyordu...  Tepeden zehirli gazın atıldığı penceresiz odalara daha girer girmez, yapabileceğiniz bir şeyler varmış da yapmıyormuşsunuz gibi tedirgin oluyorsunuz.  Tepesinde Almanca “çalışmak özgürleştirir” yazılı dar yoldan insanların kurşuna dizildiği yerlere geçiyorsunuz. Auschwitz’de çok büyük bölümü Yahudi olmak üzere ölenlerin sayısının iki milyon civarında olduğu tahmin ediliyor. Kesin rakamı kimse bilmiyor. 27 Ocak 1945’te dönemin Sovyet askerleri kampa girdiğinde ölümü bekleyen 7 bin kişi vardı. HHH Suriye’nin İdlib bölgesinde aylardır toplu kamp ortamında yaşayan 3 milyonu aşkın kişinin koşullarını düşündükçe insanın aklına İkinci Dünya Savaşı sırasındaki kamplar geliyor. Ne insanlık dışı bir tablo... Bir yandan robot teknolojisi gelişiyor, bir yandan da etten kemikten insanlar robot gibi birbirlerini öldürmeye konuşlanmış, savaşıyor. Arada da milyonlarca masum kadın, çocuk var. Böyle bir tablonun haklı tarafı olabilir mi? Durum İkinci Dünya Savaşı’ndan da beter. Bugün artık cephe de yok. Cephe her yer... Bir köy, bir göç kervanı, bir yardım konvoyu, bir cami, bir düğün evi... Sadece İdlib değil, 2011’den bu yana Suriye’nin hemen her yeri savaş alanı, her yeri toplama kampı... Artık Birleşmiş Milletler de yaşamını yitirenlerin istatistiğini tutamıyor. Zira ölü ya da kayıp sayısı milyona doğru gidiyor. Bütün dünyanın gözü önünde, canlı yayınlar eşliğinde aynı dinin, aynı toprağın, aynı yurdun insanları birbirinden kaçıyor. Masum insanların arasına karışan, karıştırılan, yerleştirilen terör örgütleri amip gibi bölünüp çoğalıyor, çoğalıp bölünüyor. Önceki gün El Kaide, dün El Nusra, bu sabah IŞİD, akşama doğru HTŞ... Bunları üretenler patent hakkını da elinde tutup, yarınki terör örgütünün adını, işlevini planlıyorlar. HHH Bu alçakça gidişin içinde dünyanın dört bucağından sadece kendi hesabına adım atan küresel aktörlerin yanında Suriye’yi yönetenler de var. Şam rejimi de kendisini dalgalanmaya bırakmış, yurttaşlarının çığlıklarından siyaset üretiyor. İdlib’de büyük bir kamp düşünün ki, 3 milyon insan yaşam savaşı veriyor. Onların arasında 100 bin kadar robotlaşmış “cihatçı” da öldüreceği kişilere kavuşacağı günün şehvetiyle yaşıyor. Bu yangın yerinde “ilk kurtarılacak” insandır... Bu yangın yerinde “alevler ne tarafa sıçrarsa işime yarar” diye bakan insan değildir. Bu yangın yerinde alevlerin arasında kaybolanları mezhebine göre ayıranlara “alçak” demek bile bir yüksekliktir! NAZLI SİNEM’İN ÖLÜMÜ Tacizci eğitimci İstanbul’da bir okula atandı ‘Korumayın cezalandırın’ Baba Ergun Erköseoğlu. 10 yıllık mücadele beraatla sona erdi Beyoğlu’nda Boston Üniversitesi mezunu 24 yaşındaki Nazlı Sinem Erköseoğlu’nun 2010 yılında apartman boşluğuna düşerek yaşamını kaybetmesine ilişkin tutuksuz yargılanan Paksoy Holding’in veliahtları Mahmut Emre ve Can Paksoy kardeşler delil yetersizliğinden beraat etti. Erköseoğlu ailesinin avukatı, karar arasında mahkemeye yazılı bir dilekçe verip sanık Can Paksoy’un 6 Ocak saat 23.25’te Bulgaristan’ın başkenti Sofya’ya kaçtığı bilgisini iletti. Erköseoğlu’nun acılı babası Ergun Erköseoğlu, mahkeme heyetinin kararına “Katil Sofya’da” diye bağırarak isyan etti. Erköseoğlu ailesinin avukatı Rezzan Epözdemir, bu davanın Şule Çet dosyasıyla aynı olduğunu, iki davada da olayın intihar olamayacağına dikkat çekti. Epözdemir, iki sanığın da müebbet hapis cezasına çarptırılmasını istedi. l İSTANBUL ZEHRA ÖZDİLEK Şırnak’ta, 30’u aşkın öğrencisine cinsel istismarda bulunduğu ve cinsel içerikli mesajlar attığı iddiasıyla açığa alınan Cizre Merkez Anadolu Lisesi Müdür Yardımcısı B.E.’nin İstanbul’da bir okula atandığı öne sürüldü. Şırnak Eğitim Sen Şubesi Başkanı Muzaffer Yıldırım, “Atandığı okulun adına ulaşmaya çalışıyoruz. Israrla gizliyorlar” dedi. Milli Eğitim Bakanlığı tarafından başlatılan soruşturma kapsamında açığa alınan B.E., görevlendirilen müfettişlerin mağdur öğrencilerin ifadelerine başvurup hakkında hazırladıkları raporla Yüksek Disiplin Kurulu’na sevk edilmişti. Yüksek Disiplin Kurulu, B.E. hakkındaki yalnızca 1 yıl “kademe durdurma” cezasını uygun görmüştü. Şırnak Eğitim Sen Şubesi Başkanı Muzaffer Yıldırım, “Bu istismar olayında tekrar anlaşılıyor ki tacizci ve tecavüzcüler hâlâ korunmaktadır. 40 öğrenciye cinsel istismarda bulunan şahsa kademe durdurma cezası veriliyor. Sonra ödüllendirilerek İstanbul’a ataması yapılıyor. MEB diyor ki ‘taciz ve tecavüzün kanundaki yeri kademe durdurma’ ve bunu onaylıyor” dedi. B.E. hakkında Cizre Cumhuriyet Savcılığı’nın soruşturması ise sürüyor. Ancak dosyaya getirilen “gizlilik” kararı nedeniyle soruşturmanın hangi aşamada olduğu bilinmiyor. 12 YAŞINDAKİ MUSTAFA OKULDA ÖLDÜ Uşak’ta beden eğitimi dersinde basketbol oynarken fenalaşan 7. sınıf öğrencisi ve 12 yaşındaki Mustafa Kul, götürüldüğü hastanede yaşamını yitirdi. İlk müdahalesi okulda öğretmeni tarafından yapılan Kul’un özgül öğrenme güçlüğü nedeniyle kaynaştırma öğrencisi olduğu ve 7 yaşına kadar kalp rahatsızlığı bulunduğu öğrenildi. Olayla ilgili İl Milli Eğitim Müdürlüğü’nce inceleme başlatıldığı öğrenildi. l DHA KARDEŞINI ISTISMARDAN CEZA ALDI AMA SERBEST Kayseri’de kız kardeşi İ.B.’ye (16) cinsel istismarda bulunduğu suçlamasıyla tutuksuz yargılanan Hasan B., dün görülen duruşmada 10 yıl hapis cezasına çarptırıldı. Mahkeme, Hasan B., için Yargıtay sürecini dikkate alarak “tutuksuzluğa devam” kararı verdi. İ.B.’nin şikâyetini geri çekmesi ile ilgili Aile Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı avukatı, mağdurun baskı altında kaldığını savundu. l DHA
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle