19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
KÜLTÜR EDİTÖR: ÖZNUR OĞRAŞ ÇOLAK TASARIM: ŞÜKRAN İŞCAN Burası başka bir ‘Âlem’ Bilal Hakan Karakaya’nın sergisi Anna Laudel’de açıldı ORHUN ATMIŞ Anna Laudel, 2020’nin ilk sergisinde kullandığı farklı malzemeler ile geleneksel heykel sanatının sınırlarını zorlayan Bilal Hakan Karakaya’nın “Alemi Mülk” başlıklı kişisel sergisine ev sahipliği yapıyor. Sergiye ismini veren “Alemi Mülk” sergideki en büyük eser, tam 460 kilo. Karakaya, kendi standartlarına göre hafif bir eser olduğunu söylüyor, başka zamanlarda tonlarca ağırlıkta eserler üretmiş. Temeli gerçek anlamda “insan” olarak betimlenmiş dikey bir kent yapılanması şeklinde “Alemi Mülk”. Eser, insanın yaşam alanı oluşturmak için dikey kentler inşa ederken doğayı unutmasına değiniyor. İlk katta duvarlarda kayalıklar üzerindeki eski kral mezarları yer alıyor. Bir de Karakaya’nın eski Osmanlı mezarlıkla rından esinlendiği eserler mevcut. Bu kattaki heykeller kurşun ve alüminyum gibi metal malzemelerden. Her katta farklı bir hikâye anlatılıyor. Sanatçı, sergideki katlar arasında ölümyaşam, mekânzaman gibi karşıtlıklar yaratarak izleyicinin farklı bakış açıları ve yeni fikirler üretmesini sağlıyor. İlk katta ölümün korkulu yanını gösterirken, üçüncü katta yer alan “Aşı” serisi, hastalığa ve ölüme karşı yaşamı ön plana çıkartıyor. İkinci katta kadim metinlere ve mitolojiye referanslar içeren eserler var. Serginin en etkileyici eserlerinden “Mısır Tanrısı Osiris” heykeli de bu katta. Osiris eserinde Karakaya, kardeşi tarafından uğradığı ihanet sonucu öldürülmesinden sonra, tekrar canlanarak kendini Nil Nehri’nin ortasında bir tabut içerisinde bulmasını ve ağaç tarafından tabutun soğurma hikâyesini, heykelin gövdesine yerleştirdiği çiçek motifleriyle canlandırıyor. Galeri mekânında karanlık bir odada sergilenen “Adem ve Havva” yerleştirmesi de dikkat çekici. Ancak bilinen hikâyenin aksine Karakaya, endüstriyel atıklardan meydana getirdiği Adem ve Havva’yı bir tabut içerisinde çürümüş bedenler olarak sergiliyor. Son katta sanatçı Pink Floyd’a da selam gönderiyor. “Another Brick in the Wall (Duvardaki başka bir tuğla)” şarkısına gönderme yapan Karakaya, eserlerinde “Duvardaki başka bir tuğla olma” diyor. Karakaya’nın bazı eserlerinde, kapitalist dünyanın ağırlıyla ezilen figürler de mevcut. Sergi, 8 Mart’a kadar ziyaret edilebilir. Ali Poyrazoğlu’ndan TTV’nin hedefi tiyatro müzesi kurmak Ağırlıklı olarak tiyatrocu, oyuncu ve akademisyenlerden oluşan ve hedefi tiyatro müzesi kurmak olan Türkiye Tiyatro Vakfı (TTV) kuruldu. Tiyatro alanına yazdığı kitap ve makaleler, Fransızca’dan yaptığı çeviriler, verdiği derslerle tanınan, dramaturg Esen Çamurdan’ın Kurucular Kurulu Başkanlığı’na seçildiği vakıf, yaklaşık bir buçuk yıldır kuruluş çalışmalarını sürdürüyordu. Adını ilk kez Enka Kültür Sanat’ın ev sahipliğinde yapılan “Bize Bir Tiyatro Müzesi Gerek” başlıklı panelde duyuran Türk Tiyatro Vakfı’nın ana hedefi, tiyatromuzun ilk ve tek belleğini barındıracak olan müzeyi İstanbul’a kazandırmak. Sahipleriyle birlikte yiten ya da dağılan belgelere, kostüm, dekor çizimleri ile maketlere, aksesuvarlar gibi her türlü tiyatro ögesine sahip çıkmakla başlanacak, bugünden yarına kalacaklar da kayıt altına alınacak. Ayrıca Türk tiyatrosuna önemli katkıda bulunmuş Ermeni, Rum ve Yahudi topluluklarının tiyatro kültürünü tüm katmanlarıyla bir araya getirmek ve görünürlüğü sağlamak için de çalışmalar sürdürülecek. Akademi’den Oscar gafı! Oscar ödüllerini açıklayan Amerikan Sinema Sanatları ve Bilimleri Akademisi, resmi Twitter hesabından sinemaseverlerin tahminlerini yazmaları için örnek vermek isterken kendi tahminlerini tweet’ledi. Kazanan isimler olarak algılanan liste hemen silindi ve özür dilendi. “Oscar tahminlerim” fotoğrafı, ödüller için ana kategorilerde yapılan tercihleri içeriyor. Buna göre “Parazit” en iyi film, yabancı film ve orijinal senaryo dallarında ödülün sahibi oluyor. En iyi yönetmen olarak “1917” ile Sam Mendes, en iyi uyarlama senaryo olarak ise “Tavşan Jojo” seçilmiş görünüyor. Akademi daha sonra “Oscar hayranlarını tahminlerini paylaşmaya davet ediyoruz. Birçoğunuz bunu zaten yaptı. Bizim hesabımızdan bir bilgilendirme atıldı diye düşündünüz. Bu hata düzeltildi. Seçimlerimizi pazar günü açıklayacağız” şeklinde mesaj paylaştı. 92. Oscar Ödülleri 9 Şubat’ı 10 Şubat’a bağlayan gece yapılacak törenle verilecek. Evliliğiniz sarsılıyor mu, kocadan sıkıldınız mı, terapiye mi ihtiyacınız var? ağız dolusu ‘aşk’!Öncetiyatroyagidin. Ali Poyrazoğlu arayıp “Yazgülü, pazar akşamı Trump’ta ma tine yapıyorum; ön sırayı satmadım, bekliyorum, arkadaşlarını da al, gel” de YAZGÜLÜ ALDOĞAN di. Nasıl da yorgunum. Cu martesi, pazar niye işe gidiyorsun diye soranlara hep kızmışımdır, “siz pazar, pazartesi günü gazete okuyun diye işe gidiyorum” derim. Hele bu kültür sa nat sayfası işi çıktığından beri, hobim işim oldu, her gün yetmiyor, her akşam da işe gidiyorum, ya konser, ya tiyatro! Sabahları sinema! Ölümcül bir tempo. Tek tesellim, sizden gelen övgüler! Lafı çok uzattım. Ali Poyrazoğlu, gel diyor sa gidilecek. Ne oynuyorsun diye sor madan. Neyse ki kendine jilet atasın gelenlerden tek kişilik ağır dram değil! Yeri de gazeteye yakın yürüyerek git tik. Çok oldu Ali’yi izlemeyeli. Bu ka dar cüretkâr olduğunu unutmuşum. Oyun, bir evlilik analizi. 20 yıllık evli bir çift, aşkla evlenmişler, çoluk, çocuk filan. İş rutine binmiş. Koca çalışıyor, kadın evde, koca gelsin de hayat renk lensin diye bekliyor ama koca da ye mek masası beyaz kolalı olsun, maçı da küfür ederek seyrede yim yeter derdin de! Çok bildik hikâye aslında! Bilinmedik nesi var bunun? Tera pi kısmı. Kadın; ya boşarım seni, ya aile terapisine gideriz diyor. Koca baştan kaptırmış paçayı, malı mülkü kadının üzerine yapmış. Rest çekemiyor. “Donumu mu alacaksın, her şey senin zaten” diye paralanıyor ve ondan sonrası, yok artık dedirten cinsten. Donun içinde ne olduğunu bile görecektik, baksaydık desem! Biraz da bize mi yapıyor acaba, sahneden inip önümüze geliyor indiriyor donu çünkü. Seyirci memnun. Belden aşağı oldu mu kahkahadan kırılıyor. Her küfürlü espri, her belden aşağı laf, kah kah, kih kih. Sanatçı da bunu bildiği için gıdıklıyor da gıdıklıyor, kaçın kurrası Ali Poyrazoğlu. O gıdıkladıkça seyirci gıdaklıyor! Tabii film tanıtımlarında yaptığım gibi gerisini anlatmayacağım. Evliliğinizi sorgularken ağlamak yerine gülmek istiyorsanız, kocanızı biraz dürtüklemek, ama canım maç saatinde tiyatroda işimiz ne diye bağırmasına rağmen kandırabilecekseniz götürün vallahi, iki cümle kalsa kulağında kar kardır! Me lih Ekener terapist rolünde, Güneş Berberoğlu, bunalmış 20 yıllık evde bunal mış eş. Bunun için fazla zarif, fazla zayıf, fazla çektirmiş. Uzaktan 35’lik gibi duruyor. E kusura bakmayın, siz oyunda ağzınıza geleni söylerseniz, ben de rahat rahat yazarım. Ali de fazla boşvermiş, göbeği salıvermiş, babası gibi. En hoşu neydi biliyor musunuz, bir ara aralarında bir şey oldu, oyun koptu, onlar da koptu, kendileri de güldü! Zaten maşallah, bunca yıldan sonra, gül deyince gülüyor, ağla deyince ağlıyorlar. Ali iki defa ağladı, bu kadar rahat soğan doğrasam ağlayamam! Biraz fazla sulandırdığını düşündüğü için midir nedir, sonunda bütün takımın okumuş yazmış tiyatrocu olduğunu, oyunu yazdığı kitaplardan derlediğini ve yönettiğini de ciddileşip anlattı. Yetmedi, siyasi çizgisinin bile neredeyse bizim gazetenin çizgisiyle eşdeğer olduğunu da söyledi, artık biz oradayız diye mi bilmem. Ama bu tiratta oyundaki kadar çok alkış aldı. Sonuç olarak siz zaten Ali Poyrazoğlu’nu ve kabare tarzını biliyorsunuz. Demem o ki espriler biraz 12 yaş üstü, çoluk çocuk getirmeyin, kendiniz gidin, izleyin. Hem hoşça vakit geçirir, hem feyz alırsınız. Hoş niye söylüyorum ki zaten doluydu, maşallah bu ara tiyatrolar ful gidiyor, tv programlarının çakılması insanları tiyatroya gönderiyor! 4 Notre Dame de Sion Fransız Lisesi, saat 19.30’da Pierre Reach “Piyano Resitali” düzenliyor. (www. nds.k12.tr) 4 Sürdürülebilir Yaşam Film Festivali 2019 seçkisinde yer alan Baskı (Push) belgesel filmi, yönetmeni Fredrik Gertten’in katılımı ve “Konut: İnsan hakkı mı, yatırım aracı mı? İnsan hakkı olarak konut için olası işbirlikleri” başlıklı panel ile Pera Müzesi’nde, saat 19.00 izleyiciyle buluşuyor. 4 Pera Müzesi, “Bir Yol Öyküsü” sergisi kapsamında 6 Şubat Perşembe günü 18.30’da sanat eleştirmeni Evrim Altuğ moderatörlüğünde fotoğraf sanatçısı Murat Germen Mısır’ın çeşitli bölgelerinde çektiği fotoğraflar üzerinden yapacak. ’ten ilhamla müzikal Gösterildiği dönemde izlenme rekorları kıran TV dizisi “Friends”ten ilham alan müzikal “Friendsical”, 712 Nisan tarihlerinde toplam 8 gösteri için Uniq İstanbul’da olacak. 2019 Edinburgh Festival Fringe’de ilk gösterimi yapılan müzikal bu yılın başından itibaren yoğun bir turne kapsa mında tüm dünyada izleyici ile buluşmaya başladı. Thomas Mitchells (Chandler), Ally Retberg (Phoebe), Ewan Gillies (Ross), Alexandra Robinson (Rachel), Tanya Shields (Monica) ve Joshua Steel (Joey) karakterlerini oynadığı müzikalin yönetmenliğini de Miranda Larson üstleniyor. Oscar adayı filmlere koronavirüs engeli Çin’deki koronavirüs salgını nedeniyle Oscar adayı “Jojo Rabbit”, “Little Women” ve “1917” filmleri başta olmak üzere pek çok filmin gösterimi ertelendi. Çinli yetkililer, salgının yayılmaması için toplu etkinliklerin neredeyse tamamını yasakladılar. Ülke genelindeki 70 bin sinema salonunun büyük çoğunluğu kapatılırken, filmlerin gösterimleri süresiz olarak iptal edildi. İptal haberi Çin’den ziyade Hollywood film sektörüne darbe indirdi. Çünkü Çin, sinema sektöründe ABD’den sonra en büyük pazar olarak görülüyor. Tunca Yönder yaşamını yitirdi Oyuncu ve yönetmen Tunca Yönder, önceki akşam 82 yaşında hayatını kaybetti. Yönder, bir süredir Parkinson hastalığı ile mücadele ediyordu. Hayatının son 8 yılını İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin Sanatçı Yaşam Evi’nde geçirmişti. Yönder’in cenazesi dün ikindi vakti Üsküdar Şakirin Camisi’nden son yolculuğuna uğurlandı. Yönder, cenaze namazının ardından Ümraniye Hekimbaşı Mezarlığı’na defnedildi. 136 ŞUBAT 2020 PERŞEMBE Çocuklar için dünyayı yazanlar (1) Çocuk edebiyatı çocuklar için çocuklar gibi dünyayı yazmak demektir. Çağdaşlaşmaya başlaması, 1970’li yılların başındadır. Nedeni, dünyadaki ve Türkiye’deki gelişmelerdir. Bunlardan birkaçı: BM Eğitim Bilim ve Kültür Örgütü UNESCO, 1970’i “Dünya Çocuk Yılı”, 1972’yi “Dünya Kitap Yılı” ilan etti. 15 dilde çıkan aylık kültür dergisi UNESCO’dan Dünyaya Açılan Pencere GÖRÜŞ, Mayıs 1973’te Türkçe olarak İstanbul’da yayımlanmaya başladı. 3. sayısında eğitimöğretim konularına yer verdi. UNESCO’nun bu kararı Türkiye’yi de etkilemiş olmalı ki geçen hafta, 1 Şubat’ta öldürülüşünün 41. yılında saygıyla andığımız, basınımızın yüz akı, saygın, dürüst, büyük gazeteci Abdi İpekçi yönetimindeki Milliyet gazetesince, 7 Ekim 1972’de haftalık ücretsiz ek olarak verilmeye başlayan Milliyet Çocuk “7’den 70’e bütün çocukların dergisi” sloganıyla okurla buluştu. Sonraki yıllarda ücretli oldu. Yayın yönetmenliğini Ülkü Tamer, 1980 sonrası da Tarık Dursun K. yaptı. Bu durum hem çocuk okur, hem çocuklara yazar, çizer yetiştirme yolunu yaygınlaştırdı. Böylece Doğan Kardeş’ten (ilk sayı: 1945) yıllar sonra çocuklar için çok önemli bir dergi daha yayın yaşamına katılıyordu. Öte yandan Türk Dil Kurumu, Çocuk Yazını Ödülü de vermeye başladı. Ödüllerinden biri olan 1973 Çeviri Ödülü’nü, Norveçli yazar Tarjei Vesaas’ın Buz Sarayı adlı çocuk kitabının çevirisi nedeniyle Melih Cevdet Anday’a verdi. Aynı yıl şair, yayıncı, eğitimci Ramazan Gökalp Arkın’ın yönettiği Arkın Kitabevi, 6 dalda Çocuk Edebiyatı Yarışması açtı. Ödül alanlar arasında Aziz Nesin ve Fazıl Hüsnü Dağlarca gibi çok ünlüler de vardı. Dergilerden Türk Dili, Militan, Yansıma, Yürüyüş, Yeni Toplum, Milliyet Sanat dergisi çocuk edebiyatına sayfalarını açtı. Yansıma dergisi de son sayısını (Eylül 1975) Çocuk Eğitimi ve Edebiyatı özel sayısına ayırdı. Kimi kamu ve özel bankalar da aylık çocuk dergileri (Kumbara, Başak Çocuk, Pamuk Çocuk vb.) yayımladılar. Arkadaş Kitaplar dizisi Yayınevleri de çocuk kitaplarına önemli yer vermeye başladılar. Dönemin önde gelen yayınevlerinden gazeteci Oğuz Akkan’ın sahibi olduğu Cem Yayınevi, Arkadaş Kitaplar dizisiyle çocuk kitapları yayımına başladı. Dizinin yönetmeni Erdal Öz’dü. 1975’ten 1981’e kadar yayımladığı çocuk kitapları, bu çağdaşlaşan çocuk edebiyatının ilklerinden oldu. Öz, edebiyatımıza birçok yapıt ve yeni yazar kazandırdı. 1981’de kurduğu Can Yayınları’nda Can Çocuk olarak da bu yayıncılığını sürdürdü. Ölümünden sonra eşi Samiye Öz ve oğlu Can Öz yayını sürdürüyorlar. Dolayısıyla çağdaş çocuk edebiyatımız henüz yarım yüzyıllık bir geçmişe sahip. Ama çok üretken ve genç yazarlarla, çok sayıda yayıneviyle, dergiyle çocuklarımızı kuşatmış durumdalar.   Cumhuriyetin ilk çocuk yazarları İstanbul Erkek Öğretmen Okulu Müdürü, eğitim bilimci Satı Bey, arkadaşı, şair Tevfik Fikret’ten ve şairlerden derslerde okutulmak üzere, çocuk şiirleri yazmalarını istedi. Fikret, ileride Şermin adlı kitapta toplayacağı şiirleri yazdı. İşte bu şiirler, çocuk edebiyatının da temellerini atmış oldu. Fikret yanı sıra Ali Ulvi Elöve, İbrahim Alaattin Gövsa da şiirler yazdı. Bunu şiirde Ziya Gökalp, Mehmet Emin Yurdakul, Ahmet Kutsi Tecer... Öykü ve romanda da Ömer Seyfettin, Reşat Nuri Güntekin vb. izledi. 1940’lı yıllara gelindiğinde Köy Enstitülü yazarlar: Mahmut Makal, Fakir Baykurt, Mehmet Başaran, Talip Apaydın, Dursun Akçam, Behzat Ay, Adnan Binyazar, Emin Özdemir, Yusuf Ziya Bahadınlı, Ali Yüce, Hasan Kıyafet, Ümit Kaftancıoğlu, Osman Şahin ve başka yazarlar, yaşamlarını çocuklar için yazmaya adadılar, çocuklar için çocuklar gibi dünyayı anlattılar. Sonrası mı? Sonrası ve daha sonrası haftaya... Zorunlu bir açıklama Yazarımız Zeynep Oral, ne yazık ki sağlık sorunları yüzünden yazılarına bir süre ara verecek. Merakta kalmamanız için çok şükür, sadece düşme sonucu bileğini kırdığı için yazı yazamayacak. Zeynep Oral’a sağlık ve esenlik diliyor, bir an önce aramıza dönmesini bekliyoruz.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle