18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
4 5 ŞUBAT 2020 ÇARŞAMBA Tarikat Siyaset Ticaret Ortada yeni rejimin işleyişini gözler önüne seren, mekanizmayı anlamamızı sağlayan güncel bir örnek varken fikri takibi bırakmamalıyız. Mekanizma belli: Kamunun elindeki hizmetler ya da fabrikalar özelleştiriliyor; özel ihalelerle kamu kaynakları birilerine tahsis ediliyor. Kimlere? Genelde biliyoruz; değişmiyor adları. Bizim varlıklarımızla, kaynaklarımızla serpilen bu yapılarsa, eski sistemde Bakanlar Kurulu, şimdi de yeni sistemde Cumhurbaşkanı kararıyla “kamu yararına çalışan dernek, vergi muafiyeti hakkı tanınmış vakıf” statüsü kazandırılan, iktidarın çizgisinde bir nesil yaratma görevine koşulan çeşitli örgütlenmelere bağış yapıyor. Gördüğümüz, anladığımız budur. Bu mekanizma yeni de değil. Uğur Mumcu, Tarikat Siyaset Ticaret’in giriş yazısında (1987) bizi şöyle uyarıyordu: “Bir kolumuz siyasette, öbür kolumuz ticarette, ayaklarımız da tarikatlarda... Bir üçgen bu. Ticaret, siyaset ve tarikat üçgeni.” Bugün yeni olan, bu üçlü mekanizmanın artık tamamen ve denetimsiz olarak yerleşmesidir. Örnek mi? Milyonlarca üniversite öğrencisi var. Barınma ve beslenme en temel sorun. Devletin yaptırdığı yurtlar, toplam talebi karşılamıyor. Devlet yurduna yerleştirilmeyen binlerce gariban genç, başlıyor özel yurt aramaya. İşte tarikat yurtları da burada devreye giriyor. Bu yarışta daha avantajlılar. Çünkü arkalarındaki siyaset ve ticaret desteği daha fazla. Ticaret, serpilmenin diyeti olan bağışlarla buraları besliyor. Siyasetin rolü mü? Yeterli yurt yaptırmamalarından, tarikat yurtlarına böylece alan açmalarından başlayabiliriz sanırım. Adı konmamış bir işbölümü var. Özellikle 2010 yılından sonra, kamu yararına çalıştığı gerekçesiyle vergi muafiyeti tanınan vakıfların listesine bakmak yeterli. Siyaset, ticaret ve tarikat işbirliğine dayalı üçlü mekanizmanın izleri orada. 2017 yılında Bakanlar Kurulu tarafından yayımlanan yönetmelik de, bu vakıf ve derneklerin yurtlarında kalan öğrencilere devlet eliyle barınma ve beslenme yardımı yapılmasını düzenliyor. Neden belirli vakıflar ve dernekler? Yanıtı zor değil. Ölçünün “kamu yararı”ndan daha çok “iktidarın yararı” olduğu açık. Özetle devlet, yeterli yurt yapmayarak, barınma ve beslenme sorununu çözmeyerek özelleştirilmiş hizmetlerin önünü açıyor; ancak bu özel hizmetleri satın almakta zorlanacak yoksul çoğunluğu, yardım sağlanan, vergiden muaf vakıfların özel yurtlarına yönlendirerek özelleştirmeye de kamu eliyle bir “dinselideolojik” çerçeve çiziyor. O yüzden karşımızdaki, sadece bir özelleştirme hamlesi olarak okunamaz. Bu yardımların, kamunun “tasarruf” genelgeleri yayımladığı, vergileri vatandaşın sırtına daha fazla yüklediği 2017 ve sonrasında artmasının bir anlamı daha olmalı. Anlaşılan o ki iktidar, Fethullahçıların tasfiyesinin ardından kendi etrafında geniş bir tarikatlar koalisyonu yaratmakta; onlara alan açma ve kitlesel tabanı genişletme imkânları sunma karşılığında, iktidara ve yeni rejimine koşulsuz destek talep etmektedir. Ne yapmalı, nereden başlamalı? Bu noktada, “ne yapmalı, nereden başlamalı” sorusunu yanıtlamalıyız. Öncelik, üçlü mekanizmanın işleyişi açısından en büyük dayanak noktasını, en güçlü halkayı saptamak olmalı. Yani, üçlü mekanizmadan hangisi olmazsa, diğerlerinin de işleyişi zora girer? Yanıt belli; siyaset ya da daha açık ifadeyle iktidar; ticaret ve tarikat ağının varlığı açısından merkezi önemde. Ticaret ve tarikat, siyasete göbekten bağlanmış; kaderini iktidarın kaderine iyice eklemiştir. İktidarsa, kaynakların yönetimi, kullanımı ve tahsisi konusunda olağanüstü genişlikte yetkiyi elinde tutmakta. Öyleyse asıl mücadele, siyasal iktidara karşı verilmelidir. Ama hangi konu üzerinden? Bir yanda zamlarla, pahalılıkla, işsizlikle, ayrımcılık ve adaletsizliklerle beli bükülen; vergi yükü günden güne artan, emeğiyle geçinmeye çalışan milyonlar; diğer yanda yükü halkın sırtına yüklerken, başkalarına ballı ihaleler, vergi muafiyeti getiren dolambaçlı yollar açmaya devam eden; asli kamusal işlerini kendisi yapmak yerine çeşitli yapılara, gruplara devreden bir iktidar var. Zıtlık, çelişki, adına ne derseniz deyin; karşı siyaset tam da bu eksenden kurulmalıdır. Yokluktan, yoksulluktan yararlanarak büyüyenlere karşı kamucu bir ekonomik program önerisi, laiklik mücadelesinin de kalbindedir. Bunun için merkezi düzeyde iktidar değişikliğini beklemeye de gerek yok. Büyükşehir belediyelerini kaybeden iktidar, bu üçlü mekanizma açısından da önemli sarsıntı yaşadı. Muhalefet belediyeleri, yoksul halk çocuklarının barınma ve beslenme sorununu gidermek için tüm olanaklarıyla kamusal bir seferberlik başlatabilir, fırsattır. Nitekim bu yönde ilk işaretler de geliyor. Seferberlik zamanı. EDİTÖR: ALPER İZBUL HABER ‘Kızılay yönetimiCHP lideri Kılıçdaroğlu, Kızılay’daki skandalın devletin çürüdüğünü gösterdiğini söyledi derhal istifa etmeli’ CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, iktidara yakın vakıflara vergi kaçırmak için üzerinden bağış yapılmasıyla gündeme gelen Kızılay’ın çürümeye başlamasının, devletin çürüdüğünün göstergesi olduğunu kaydetti. Kılıçdaroğlu, “Kızılay yönetiminin istifa etmesi lazım. Ahlaklı bir yönetim varsa, istifa etmeli” diye konuştu. CHP lideri Kılıçdaroğlu, partisinin grup toplantısında özetle şunları dile getirdi: Gerçekten üzülüyorum: Elazığ ve Malatya’da yaşananlar, hayatını kaybedenler... Kızılay, Kızılay olmaktan çıktı. Filistin üzerine oynanan oyunlar... Suriye’de yaşananlar... Şehitlerimiz geldi. Elazığ’da deprem olduğunda valiyi aradım hemen. İşbölümü yaparak yaraları sarma çabası içine girdik. Arkadaşlara söyledim: ‘Hemen gelmem gerekiyor mu’, ‘Hayır’ dediler, ‘enkazdan insanlar çıkarılıyor. Bu aşamada gelmeniz doğru değil.’ Özellikle AFAD’a teşekkür etmek isterim. Her gittiğimiz yerde Kızılay’ın değil, AFAD’ın çadırları vardı. Depremle mücadelenin iki ayağı vardır. Birincisi tedbir almaktır. Bilim insanları burasının deprem bölgesi olduğunu söylüyor. Binayı depreme dayanıklı yapacaksın. Hayatını kaybedenler fakirler: İnsanlar enkaz altındaysa onun adı kriz yönetimidir, önlem almak değil. Japonya’da bizden daha şiddetli deprem oluyor, kimsenin burnu kanamıyor. Binaları çöken ve hayatını kaybedenlerin yüzde 99.9’u fakirler. Biz diyoruz ki: bu vergileri topladın, neden dayanıklı binalar yapmadın? Cevap veriyor Beyefendi: ‘Açıklamaya gerek yok. Bay Kemal’e mi anlatacağız bunu.’ Bana değil, sen vatandaşın sorusuna cevap vereceksin. ‘Efendim Van’da şunu yaptık.’ Van’da 604 ölü var. Önlemi 604 kişi öldükten sonra. Evler yap SURİYE İÇİN 5 MADDELIK ÖNERI CHP lideri Kılıçdaroğlu, İdlib’le ilgili, 5 maddeden oluşan şu önerileri sundu: 1 İdlib bölgesi başta olmak üzere Suriye’de görev yapan tüm Mehmetçiklerimizin can güvenliğini sağlamak adına gereken tüm askeri ve diplomatik adımlar kararlılıkla atılmalıdır. 2 Türkiye, Soçi Mutabakatı ile ilgili yükümlülüklerin yerine getirilmemiş olmasından kaynaklı oluşan yeni koşullar nedeniyle, en kısa zamanda Rusya ile birlikte İdlib’deki mevcut durumu yeniden değerlendirmelidir. 3 Siyasi iktidar, öncelikle Suriye’de rejim değişikliğine odaklanan siyasetini terk etmelidir. Ülkenin toprak bütünlüğünü tehdit eden gruplarla her türden işbirliği sonlandırılmalıdır. Suriye’de akan kanın durması ve siyasi geçiş sürecinin sağlanması için çaba göstermelidir. 4 İdlib’deki durum Türkiye’ye doğru yeni bir sığınmacı dalgasını hareketlendirmiştir. Bu konuda Türkiye’nin yalnız bırakılmaması gerekir. 5 İdlib, ülkemiz için ulusal bir güvenlik sorunudur. Aynı zamanda İdlib’in Suriye toprağı olduğu gerçeği de unutmamalı. Bu bağlamda küresel bir tehdit olan terörist unsurlar ile muhalif grupların silah bırakmasına yönelik çabalar artırılmalı; silah bırakmaya yanaşmayan cihatçı ve muhalif gruplara karşı her türden kararlılık göstermelidir. tın. 100 metrekare evi depremzedeye 75 bin liraya sattın.   Kızılay’da gönüllülük olmalı: 152 yıllık bir kurum Kızılay... Hem Osmanlı hem Türkiye’nin birlikte kurduğu ve sürdürdüğü kurumdan söz ediyorum. 152 yıllık kurum bugün hangi durumda? 2 gün deprem bölgesinde kaldım, bir tek Kızılay çadırı dahi görmedim. Kızılay insani bir kurumdur. Fakirin, fukaranın derdine çözüm üreten bir kurum dur. Kızılay bugüne kadar olabildiğince sıcak siyasetin dışında kaldı. Bugün sıcak siyasetin göbeğinde. Nasıl üzülmezsiniz? 152 yıllık bir kurum bu hale mi düşmeliydi? Yazıktır, günahtır. Kızılay yöneticilerinin gönüllü olması lazım. Yöneticileri astronomik aylık alıyorsa, iş gönüllülükten çıkıyor. Manhattan’a yurt yapıyorlar: Son günlerde konuşulan bir şey daha var: Kızılay’ın paravan bir kuruluş olarak kullanılması. Ensar’a yapılan bağış. Kızılay zaten bağış alan bir kurum, neden başka bir yere bağış yapsın? Yurt yapacaksa kendisi yapar. ABD’nin en pahalı yeri Manhattan’a yurt yapıyorlarmış. Yurt dedikleri de gökdelen... Yurtta öğrenciler mi kalacak yoksa Saray yandaşları kendi geleceklerini orada garanti altına mı alacaklar? Bu yıl 60 bin öğrenci yurtta yer bulamadı. Sen Türkiye’yi bırakmışsın, ABD’ye yurt yapacağım diyorsun. ABD’deki temsilcimiz gerçekten böyle bir para geldi mi diye araştırıyor, şimdilik görünmüyor. Ama bunu izleyeceğiz. Kızılay yönetimi istifa etmeli: Araştırma önergesi verdik. Adım gibi eminim MHP ve AK Parti hayır diyecektir. Ne gereği var araştırmaya? Malı zaten götürdük diyecektir. Üstelik bağışı yaptığınız yer çocuk tacizinden sabıkalı olan bir yer. Kızılay Başkanı; ‘Vergi kaçakçılığı değil, vergiden kaçınma’ diyor. Hayır, bu açıkça fakir ve fukaranın hakkının soyulması demektir. Kızılay kurumu içten içe çürümeye başlamışsa, devlet çürümeye başlamış demektir. Olması gereken ne? Kızılay yönetiminin istifa etmesi lazım. Ahlaklı bir yönetim varsa, istifa etmesi lazım. Kim bilir arkasından neler çıkacak? Teröristler Türkiye’ye gelirse ne olur?: İdlib’de terörist gruplar var. Heyet Tahrir elŞam’ı BM ve biz terör örgütü kabul ediyoruz. Bunların sayısının 20 bin ile 50 bin arasında değiştiği söyleniyor. Bu terör unsurlarına silahları kim veriyor? Çin, ABD, Rusya rahatsız. Bizim de rahatsız olmamız lazım. Terörist unsurlar topraklarımıza girerse başımıza gelebilecekleri düşünüyor musunuz? Daha önce kaçıp gelenler savaştan kaçıp gelenlerdi, şimdi terör unsurları da var. Bunlar Türkiye’ye gelirse ne olacak? l ANKARA/Cumhuriyet KAFTANCIOĞLU ADAYLAĞINI AÇIKLADI: İmamoğlu İBB BAŞKANI İMAMOĞLU, MALTEPE BELEDİYESİ’Nİ ZİYARET ETTİ ‘Şeffaflık kamu ahlakı olacak’ İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu, şeffaflığı önemsediklerini ve buna yönelik bir sistem kurmayı planladıklarını kaydederek, “39 belediye başkanıyla birlikte çalışmanın bir metodolijisini oluşturduk. Birbiriyle entegre işler yürüteceğiz. Bizim gizli saklı ne işimiz olabilir? Bir hükumetin gizli saklı neyi olabilir? Mümkün mü? Şeffaflığı, katılımcılığı kamu ahlakı haline getirip bireysel düzeyde kamunun nimetlerinden faydalanacağı bir sistem ortaya koymak istiyoruz” diye konuştu. İmamoğlu, dün 25’nci ilçe belediyesi ziyaretini Maltepe’ye yaptı. Malte pe Belediye Başkanı Ali Kılıç tarafından karşılanan İmamoğlu, “Ziyaret ettiğimiz ilçeyi, bizzat orada yaşayan Belediye Başkanı’ndan dinlemek, benim için son derece değerli. Değerli Başkanımızla hangi işleri önceleyeceğimizi, geçmişte rutinde yaşanan sıkıntıları analiz edeceğiz” dedi. İmamoğlu ve ekibine ziyaretlerinden dolayı teşekkür eden Kılıç da “Yaklaşık 12 yıldır ilk defa İBB Başkanı geliyor. Ondan önce kimse gelmiyordu” diye konuştu. Kılıç’a yanıt veren İmamoğlu, “Başkanımızın, ‘12 yıldır bir büyükşehir belediye başkanını konuk etmedik’ izahı, üzücü. Çünkü, bir İBB Başkanı’nın en bi rinci yardımcısı, o ilçenin seçilmiş belediye başkanı. Aynı kendisi gibi seçilmiş. Ne yazık ki bu durumu herkesten duyuyoruz” ifadelerini kullandı. Ardından İmamoğlu ve Kılıç, ilçedeki 19 mahallenin muhtarları, belediye yöneticileri ve STK üyeleriyle bir araya geldi. Toplantının ardından iki başkan Maltepe’de saha incelemelerinde bulundu. İmamoğlu, dün ayrıca Harbiye’deki Cemal Reşit Rey Salonu’nda düzenlenen İBB bünyesinde görev yapan 30 yaş altı genç çalışanları kapsayan “Genç Yetenek Gelişim Programı”na da katılarak kapanış konuşmasını yaptı. l İç Politika İBB GENEL SEKRETER YARDIMCISI YEŞİM MELTEM ŞİŞLİ Hakkında müfettiş araştırması istedi İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) Genel Sekreter Yardımcısı Yeşim Meltem Şişli, İSMEK bölge sorumlusu bazı kadın görevlilere hakaret ettiği yönündeki haberler üzerine, İBB Başkanlığına başvurarak, kendisi hakkında inceleme talebinde bulundu. Şişli, dilekçesinde özetle “Hesap verme sorumluluğumun hukuk önündeki tüm haklarımın korunması ve gerekli hukuki adımların atılmasına yönelik olarak, tüm iddialar bakamından, gerçeklerin tüm yönleriyle açığa çıkarılabilmesi, masumiyetimin tespit ve tescili için inceleme yapılması talebinde bulunuyorum” dedi. İBB Genel Sekreteri Yavuz Erkut da İBB Teftiş Kurulu Başkanlığı’na yolladığı olur yazısında “Konunun incelenmesi ve gerekiyorsa soruşturulması için müfettiş görevlendirilmesini ve düzenlenecek raporun başkanlık makamına sunulmasını rica ederim” ifadelerini kullandı. l İç Politika Cumhurbaşkanı Ukrayna dönüşü uçakta gazetecileri yanıtlayan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdo Erdoğan’dan ğan, koronavirüs ile ilgili alınan tedbirlere ilişkin Çin’deki yurttaşların ülkeye getirilmesi operasyonunun başarıyla gerçekleştiğini be koronavirüs için lirterek “Ankara’da bunlara komple bir hastaneyi tahsis ettik” dedi. Yurttaşlara “kişi ‘dut pekmezi’ sel tavsiyelerde” de bulunan Erdoğan, “Aman ateşe falan dikkat edin. Hepsinden öte kendinize güvenin. Bizim özel bazı tedbirimiz var tavsiyesi mı derseniz, inanın yok. Vücudu güçlü tutacağız. Bazı arkadaşlar ara sıra dut pekmezi gönderirler. Ben her sabah bir kaşık dut pek mezi alırım. Kan yapar” diye konuştu. ‘Derece kaybı’ dedi yanıt vermedi İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) Genel Sekreter Yardımcısı Yeşim Meltem Şişli ile ilgili iddialara ilişkin kadın bir gazetecinin, “İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun inceleme başlattığı duyuruldu ancak basına değerlendirme yapmadı. Siz ne dersiniz” sorusuna ise Erdoğan, “Ben İBB Başkanı’na cevap verecek kadar derece kaybına uğramadım. Hele hele bir bayana yapılan sataşmaya en güzel cevabı sizin vermeniz lazım” yanıtını verdi. l DHA Kaftancıoğlu Yapacağımız daha çok şey var İLAYDA KAYA CHP İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu, bu hafta sonu yapılacak 37. CHP İstanbul İl Kongresi’nde yeniden aday olduğunu açıkladı. Kaftancıoğlu, “Şimdi yeniden hep birlikte yeni bir hikâyeye, yeni bir yolculuğa çıkıyoruz” dedi. Kaftancıoğlu, dün Şişhane’deki CHP İstanbul İl Başkanlığı’nda adaylık toplantısı düzenledi. Yeni dönemde halkın kendine daha çok yer bulduğu bir siyaseti inşa edeceklerini belirten Kaftancıoğlu, “Yapacaklarımızın dahası olduğu için yeniden adayım. Şimdi yeniden hep birlikte yeni bir hikâyeye, yeni bir yolculuğa çıkıyoruz. O nedenle bana iki yıl önce söylediğim gibi sadece inancınız lazım. Gençlerin ve kadınların daha aktif olduğu, aklın ve bilimin egemen olduğu, ezilenlerin ve güvencesizlerin kendini daha çok bulduğu yeni bir siyaseti hep birlikte inşa edeceğiz” diye konuştu. Kaftancıoğlu, daha sonra gazetecilerin sorularını yanıtladı. CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun ilçe başkanları ile geçen hafta yapılan toplantıda kendisini tek aday olarak gösterdiği yönündeki iddalara ilişkin soruya, Kaftancıoğlu, “Genel Başkanımızın ilçe başkanlarıyla yaptığı toplantıda 2 yıl boyunca İstanbul örgütünün çalışmalarından mutlu olduğunu söylemesi ve bu anlayışla bizlerle tekrar çalışmayı ifade etmesi çok kıymetli bir durumdur. Bu İstanbul örgütüne hak teslimidir” dedi. Cemal Canpolat’ın adaylıktan çekildiği iddialarına ilişkin de Kaftancıoğlu, “Cemal Başkanımıza da hakkını teslim etmemiz lazım. Kendisi ‘Ben sizin karşınızda aday olmayı düşünmedim. Bunu görüştüğüm herkese söyledim. Benim çevremde dışlandığını düşünen birtakım arkadaşların böyle bir eğilimi ve önerileri oluyor, ben de bu süreci yönetmek durumundayım’ dedi. Cemal Başkanımız da aday olup çekilmiş birisi değil” yanıtını verdi.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle