18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
KÜLTÜR EDİTÖR: ORHUN ATMIŞ TASARIM: BAHADIR AKTAŞ 135 ŞUBAT 2020 ÇARŞAMBA SESSİZLİĞİN İÇİNDEN Sanatçı Betül Arım da toplantıya katılanlar arasındaydı. Besteci ve pedagog Ali Darmar ismi bana göre aynı zamanda “adanmışlık” çağrıştırır. Öncelikle çalgısı piyanoya, bestelerine, bestecilere ve öğrencilerine adanmışlık! Eğitimci olarak, öğrencisine notanın arkasında yazanı okumayı öğretir. Öğrencisini yalnız piyanist olarak değil, bir aydın olarak yetiştirir. Onda bir gelecek sezdiğinde yaşam koşullarını, hatta yaşadığı kenti bile değiştirmesi için ailesini ikna edebilir. Öğrencisinin her dönemini yakından izler. Her yaşta piyanistle müziği paylaşır: Küçüklere dikkat toplamayı, hatta piyanonun önünde oturma disiplinini öğretir. Biraz büyüklerin ergenlik sorunlarını, daha büyüklerin ilk aşkını paylaşmak için aileyle arasında bir köprü olur. Son derece saygılı bir insandır, onun da sayılmasını bekler. Bugün ülkemizde yetişmiş kimi şef ve nice piyanist Ali Darmar’ın öğretisinden geçmişlerdir. O, bu açıdan da müzik dünyamızın perde arkasındaki kahramanlarından birisidir. Besteci olarak son derece disiplinlidir. Kimi zaman önsezileriyle bir yapıt bestelemeye başlar. Kimi zaman ulaştığı olgunluk basamaklarında yolculuk yapar. Besteleme süreci sabah, günün ilk ışıklarıyla başlar. Öğrencileri geldiğinde o artık onların dünyasına girmiştir. Kendisiyle yıllar önce yaptığım bir söyleşide sormuştum: n Nas ıl geldi ilk esin, beste yapmaya nasıl başladın? Duydum! Kulağımd a duydum. Beş yaş ımd an beri evd ek i baz ı plakları üst üste din lediğimi hatırlar ım. İçimden hep temp o tutm ak, dans etmek ya da bir şarkı mı rıldanmak gelird i. n İlk denemelerin i kim e göst erd in? Hocam Ferdi Ştats er’e. O benim mut laka bestec ilik yolund a yür ümem i öğütledi. n Sonra Paris’e gittin, ünlü isimlerle kompozisyon çalıştın, art ık bes Ali Darmar’ın eserleri Renan Koen’in piyanosuyla buluşarak albüm oldu. Emir İlgen Renan Koen teci old un dediler. Ama sen yin e de Türk iy e’ye gelip biryand an eczacılık diplom ası aldın. Evet, hem ailemi tatmin etmek için, hem de formal bir ünivers ite eğitimim ols un diye. Ama hiç eczac ılık yapmadım. n Daha sonra müzik düny asında best eciolarak nasıl tanındın? Çevremde çok değ erli müzisyenler vardı. Başta Ayşeg ül Sar ıca ve Gürer Aykal olmak üzere, Arın Kar amürsel, Sun a Kor ad, Alis Man uk yan, Verd a Erman, hep yeni bestelerimi mer ak etti ler ve seslend irdiler. n Eserler inde “Türk renkleri” duyurm ak kay gısını güdüyor musun? Mutlak a Türk koksun diy e yapm ıyorum. Amaç lı değ il. Bu ben im bir ik i mimde var. İlle Türk rit mi, Türk rengi kullanm ayac ağ ım de sem bile, bir yerd e kend ini gösteriy or. Onunla doğup büy ümüş üm. n Yapıtların öte yanda uluslararası bir dil konuşuyor. Bu kaç ınılmaz: Koltuğ umun altına partisyon um u alıp uluslar arası bir mü zik çevr es in e gittiğimde onlarla ayn ı dili kon uşum am ger ekir. (Kapris Dergisi, Temmuz 1992) Ali Darmar Renan Koen’den hocasına teşekkür Geçen hafta Ali Darmar’ın bir CD’si Lila Müzik tarafından basılıp piyasaya sürüldü. Piyanist, besteci, soprano ve müzik terapisti Renan Koen, 35 yıllık hocası Ali Darmar’ın piyano için bestelediği bütün yapıtlarını özenle çalıp bu albümde toplamış. Her bir yapıtı besteciyle birlikte çalışmanın sonucunda içselleştirdiği bir anlatım kazanmış. Sekiz yaşında müziğe başlayan Renan, MSGSÜ Konservatuvarı’nın flüt bölümünde Nazım Acar’ın ve piyano bölümünde Judith Uluğ’un sınıfından diploma almış. Sonra modern müziğe ilgi duymuş ve Peter Snapper ile elektronik kompozisyon teknikleri çalışmış. Müzik terapi çalışmaları, dünya müziğindeki etkileşim araştırmaları ve 2. Dünya Savaşı’nda Terezin Toplama Kampı’ndaki müzikçilerin bestelerini araştıran “Holokost’u Anma” başlıklı albümü, Avrupa ve Amerika’da büyük ilgi görmüştü. Ortak payda gizemsellik CD’nin kaydı çok dengeli, kitapçığı da çok özenli. Söyleşiler, derli toplu özgeçmişler, nitelikli ve tarihi fotoğraflarla bezenmiş. CD’de Renan Koen’in yanı sıra Ali Darmar’ın yakın dostla rı olan iki dev müzikçimizi de dinliyoruz: Ayşegül Sarıca ve Ayla Erduran. “Sessizliğin İçinden” adlı keman piyano yapıtını çalıyorlar. Bir de son zamanların çok yetenekli genç piyanisti, yine Darmar’ın öğrencisi olan Emir İlgen “İki Piyano için Fantezi”yi Koen ile birlikte seslendiriyor. Ali Darmar’ın bütün çalışmalarında olduğu gibi, bu CD’deki yapıtlarının da ortak paydası “gizemsellik”. Bestelerin karakteri onun tekniğine özgü, puslu bir ortam yansıtıyor. Orkestra için “Sümela” başlıklı senfonik şiirinden tutun, metamorfozlarına, liedlerine, tüm piyano yapıtlarına hatta “Metroda” adlı bale yapıtına kadar yayılan bir mistisizm. Bu CD’nin en coşkulu ve somut eseri olan iki piyano için fantezide kullandığı Üsküdar türküsü bile folklorik neşesinin yanı sıra gizemli bir rüzgârla sona eriyor. Bu Fantezi, ikipiyanodaki eser dağarcığını zenginleştirecek bir çalışma. CD, “Sessizliğin İçinden” başlıklı kemanpiyano parçasıyla, dinleyeni ruhani bir ortamda bırakarak sona eriyor. Darmar’ın annesini yitirdiği sırada bestelediği bu çalışmanın içindeki kimi ışıklı ve coşkulu pasajlar, belli ki annesinin yaşamından anılar sunuyor, sonra ölüm sessizliği içinde kayboluyor. Baştan sona yayılan bir sis perdesi, müzik sustuktan sonra da bir zaman daha aklımızda buğulu ortam yaratmaya devam ediyor. Ali Darmar Kimdir? 13 Mayıs 1946’da İstanbul’da dünyaya gelmiş. Babası Girit Türklerinden Hüseyin Bey, Frankfurt Üniversitesi İktisat Fakültesi’nde eğitim görmüş. Ali, babasını dört yaşında yitirmiş. İstanbul Belediye Konservatuvarı’nda Verda Ün ve Ferdi Ştatzer ile piyano çalışmış, ayrıca Popi Mihailides’in özel öğrencisi olmuş. Bu arada Eczacılık Yüksek Okulu’nu da bitirmiş. 1974’te Paris’e giderek Nadia Boulanger ve Annette Dieudonne ile özel olarak çalışmış; aynı zamanda Ecole Normale de Musique’de Germaine Mounier’nin öğrencisi olmuş. 1981’de Fransız hükümeti bursuyla Rueil Malmaison Konservatuvarı’nda Francine Aubin’in öğrencisi olarak kompozisyon bölümünü bitirip, Ecole Normale de Musique’de Jacques Casterede’in sınıfından yüksek kompozisyon diploması almış. İlk kompozisyonları 1964’te piyano öğretmeni Ferdi Ştatzer’in özendirmesiyle ortaya çıkmış. 43. Göteburgh Film Festivali yapılan törenle sona erdi Dag Johan Haugerud’ın yönettiği “Çocuklar/ Beware of Children” en iyi film ödülünü kazandı. İsveç’te ödül,yalnız insanların filmine ESİN KÜÇÜKTEPEPINAR teburg, en iyi filme verdiği bir milyon İs İsveç’in genelinde hava sıcaklığı mevsim normallerinin hayli üstünde, dünyanın veç kronu yani yaklaşık 105 bin ABD doları devasa desteğiyle de dünya festivalleri arasında en büyük para ödülünü verme dört bir yanından Göteburg’a gelen film siyle öne çıkıyor. Gelişmiş ülkelerden olu lerin derdi büyük olunca iki sinema arası şan Kuzey cenahında belli ki “mükemmel” açık hava kahve sohbetleri de hararetliydi, görünen sistemin dahi bireyi yalnız bıraktı 10 gün süresince 450 film seyirciyle bu ğı veya bireylerin kendi kişisel açmazların luştu. Kuzey cenahının en büyük sinema da kilitlediği, çevre baskısıyla kendini ifa etkinliklerinden birisi olan 43. Göteburgh de edemediği durumlar muhtelif. Yarışma Film Festivali’nde en iyi film ödü filmleri arasında dansçı bir genç lünü ise iki yeniyetme öğren kızın inanç karmaşası “Disco” ci arasındaki sıradan bir tartış ve boşanma aşamasında çocuk ma sonrası yaşanan trajedi üze larına tutunmaya çalışan kadın rinden iletişimsizliğimizi anlatan “Charter” misali sorunların çözm Norveç filmi “Çocuklar/Beware süz kaldığı haller az değil. Kendi of Children” kazandı. Film, oğlu ni “oynayarak” meta bir gerçek ölen sağcı bir politikacı ile onun likle Parkinson hastalığının süre kazara ölümüne yol açan kız ço cini paylaşan İsveçli müzisyenin cuğunun solcu ailesini karşı karşıya getiren entrikasıyla ilk anda Stellan Skarsgard adını alan “Uje” ise hiç duygu sömürüsüne düşmeyen hassasiye müthiş klişe gibi gelen bir mev tiyle hem “Seyirci” hem de “Ulus zuyu ustalıkla dallandırıp budaklandırıyor. lararası Flm Eleştirmenleri (FIPRESCI)” Yazar ve aktivist Dag Johan Haugerud’un ödüllerini kazanmayı başardı. yönettiği “Çocuklar” trajik kazadan sonra yetişkinlerin dünyasına dalarak okul mü Türk temsilciler dürü, öğretmen, anne ve babalar arasında Festivalde elbette Türkiye’den ödüllü ki ilişkiler yumağını son derece konuşkan filmler de eksik değildi ve dört ayrı yapı bir sinemayla düğümlüyor. Jüri başkanı mın Göteburg’daki gösterimlerinde ilgi bü olan Fransız kadın sinemacı Mia Hansen yüktü. Ali Özel’in Altın Portakal Film Fes Love’ın dediği gibi insan ilişkilerine hassas tivali galibi “Bozkır” ve Orçun Berhram’ın ve incelikli yaklaşımının yanı sıra ikircik “Bina” adlı filmleri seyirciyle buluştu. Ada li bakışımızı da açık ediyor. Geçen yıl Altın na Altın Koza Film Festivali’nin en iyi fil Portakal Film Festivali’nde de gösterilen mi seçilen “Nuh Tepesi” ve Pelin Esmer’in filmin başrolündeki Henriette Steenstrup Yılmaz Güney Ödüllü “Kraliçe Lear” adlı de en iyi kadın oyuncu ödülünü kazandı filmleri de seyirciden büyük alkış aldı. Bu ğını belirtelim. 24 Ocak3 Şubat tarihle yıl festivalin Onur Ödülü ise İsveçli usta ri arasında düzenlenen ve ana yarışması oyuncu Stellan Skarsgard’a verildi. nı Nordik Filmleri arasından oluşturan Gö l Göteburg Sabahat Akkiraz ile Erci E’den sürpriz şarkı Anadolu müziğinin ustalarından Sabahat Akkiraz ile rap grubu Cartel’in kurucularından Erci E, “Bana Gel Beni Gör” isimli şarkıda bir araya geldi. Akkiraz Müzik Gloss Music GmbH ortak yapımı olarak yayımlanan “Bana Gel Beni Gör”ün prodüksiyonu, Erci E ve Hakan K’den oluşan 7 Music Berlin tarafından, Berlin’de yapıldı. Şarkı ayrıca 50 yıldır sahnelerde, albümlerde ve festivallerde türküler, deyişler ile Anadolu müziğini aktarmayı sürdüren Akkiraz’ın önemli eserlerinden bir seçkiye yer verdiği albümü “Sabahat Akkiraz ile 50 Yıl”da da yer alacak. ‘Çağdaş Sanat ve Küratörlük’ Akbank Sanat’ta konuşulacak Büyüktaşçıyan Akbank Sanat ve Açık Diyalog İstanbul işbirliğiyle düzenlenen ve 7 ay boyunca devam edecek olan “Çağdaş Sanat ve Küratörlük” seminer dizisinin şubat ayı programı sürüyor. Koordinatörlüğünü Billur Tansel’in üstlendiği seminer serisinin bu ayki ikinci konuğu Hera Büyüktaşçıyan olacak. Açık Diyalog İstanbul’da yarın saat 18.00’de düzenlenecek seminerde, Büyüktaşçıyan “Mekânın Poetikası: Zaman ve Bellek Düzleminde Mekân Okumaları” başlıklı bir konuşma yapacak. Şehir Tiyatroları’ndan yeni oyun: Dördüncü Ay Mersin Büyükşehir Belediyesi Şehir Tiyatroları, töre cinayetlerine dikkat çeken “Dördüncü Ay” oyununu izleyicilerle buluşturdu. Yeni sezonun üçüncü oyunu olarak sahneye konan “Dördüncü Ay”da, töre cinayetine kurban giden 4 aylık hamile bir kadının yaşadığı şiddet anlatılıyor. Şehir Tiyatroları, “Dördüncü Ay” oyununu Kongre ve Sergi Sarayı’nda sahneledi. Kalabalık bir izleyici topluluğunun izlediği ve Şehir Tiyatroları oyuncularından Gökhan Şimşek’in yönettiği oyunun başrollerini yine Şehir Tiyatroları oyuncularından Güvenç Gümüş ile Gülhatun Kutlay paylaştı. Sanatçılarla Şişli için buluştular Şişli Kent Konseyi, önceki gün Nâzım Hikmet Kültür ve Sanat Evi’nde düzenlediği toplantıda Şişli’de yaşayan sanatçılar ile bir araya geldi. Toplantıya sanatçılar Betül Arım, Suna Keskin, Bensu Orhunöz, Nişan Şirinyan ve Dilek Türker’in yanı sıra birçok ses sanatçısı ve konsey üyeleri katıldı. Şişli’yi yeni bir kültür sanat merkezine dönüştürmek isteyen konsey, sanatçıların ve katılımcıların bu konudaki önerilerini dinledi. ‘Tiyatroları onaralım’ Oyuncu Orhunöz, özellikle atıl durumdaki salonların onarılması gerektiğini vurguladı. Hadi Çaman Tiyatrosu gibi birçok tiyatronun atıl durumda olduğunu belirten Orhunöz, bu salonların Şişli Belediyesi aracılığıyla değerlendirilmesinin hem genç tiyatro oyuncularına hem de profesyonel oyunculara sahne sağlayacağını söyledi. Sanatçı Betül Arım ise Şişli’de Nişantaşı ya da Maçka’da yaşayan insanlardan ziyade diğer mahallelerdeki kadınlara, çocuklara ve gençlere ulaşmanın çok daha önemli olduğunu söyledi. Sokağın çok önemli bir kültür sanat alanı olduğunu vurgulayan sanatçı, “Birbirimize dokunmamız önemli değil oradaki insanlara ulaşmamız gerekiyor” ifadelerini kullandı. “Herkesin elinden gelen bir şeyler var ama birlik değiliz, birlikte değiliz” diyen Arım, bir sonraki buluşmada Şişli’de yaşayan tüm sanatçıların bir araya gelmesi gerektiğini söyledi. Kent Konseyi ve sanatçılar, Şişli’ye yeni kültür merkezleri kazandırmak ve birlikte üretmek üzere bir araya gelmeye devam edecek. ‘Thom Pain’ 4 şehirde Kağan Uluca Tiyatro 4’ün sahnelediği 2005 Pulitzer Ödülleri drama finalisti “Thom Pain”, şubat ayında İstanbul, İzmir, Bursa ve Bandırma’da seyirci ile buluşacak. Will Eno’nun yazdığı ve Kağan Uluca’nın rol aldığı tek kişilik oyunun yönetmenliğini Derya Efe üstleniyor. “Thom Pain”, korku, çocukluk, tabiat, nefret, zaman ve varoluş kavramlarına değinerek seyirciye modern insanın hikâyesini sunmayı amaçlıyor. Tarihler şöyle: İstanbul / 5 ve 19 Şubat (20.30) Theatron Yeldeğirmeni. İzmir / 15 Şubat (20.30) Sahne Terminal. 26 Şubat (20.00) Nâzım Hikmet Kültür Merkezi. Bandırma / 22 Şubat (20.00) Santral Kültür Merkezi. Bursa / 29 Şubat (19.00) Arena Sahne Blackbox. Ari Barokas Barokas ile ‘Lafıma Güvenme’ konserleri Kurulduğu günden beri Duman’ın bas gitaristliğini sürdüren söz yazarı ve besteci Ari Barokas, solo albümü “Lafıma Gücenme” ile konserlerine devam ediyor. Barokas, 8 Şubat akşamı World Akustik 4. Kat Konserleri kapsamında Yapı Kredi bomontiada’da olacak. Sanatçıya sahnede akustik gitarda Utku İnan, kontrbasta Ekin Bilgin ve davulda Mehmet Demirdelen eşlik edecek.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle