22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
14 10 ARALIK 2020 PERŞEMBE KÜLTÜR 58yıllık çınara veda Özgen Berkol Doğan Bilimkurgu Kütüphanesi Son iki yazıda konu, bilim ve bilimkurgu kitapları olunca, elbette okurlar ve yazarlar da görüşlerini aktarıyor. Bu sayfanın konuk yazarlarından Emel Seçen’e teşekkür ederim, “Bilim ve Gelecek” dergisini anımsatınca, Orhan Bursalı yönetimindeki Cumhu1963 yılından bugüne 58 yıldır perdelerini aralıksız açan AST, tiyatrosuna veda etmek zorunda kaldı... Ancak o binada şimdi anılar kol geziyor... Ankara’nın en işlek meydanlarından Kızılay’da, Ihlamur Sokak’ın köşesindeki Ankara Sanat Tiyatrosu’nda (AST) şimdilerde “gölgeler” konuşuyor. Bir 6 Aralık günü Asaf Çiyiltepe tarafından “Arturo Ui’nin Önlenebilir Yükselişi” Erkan Yücel, Rana Cabbar, Genco Erkal, Ayberk Çölok. riyet Bilim ve Teknoloji (CBT) dergisini yazkurulan tiyatronun yine bir 6 Aramam zorunlu oldu. Biliyorsunuz, 30 yıl Cumhuriyet’in bilim dergisi eki olarak çıktı. Kim bilir nice bilim insanının yetişmesini sağladı, kutlarım. Eski gazete yönetimi Aralık 2015’te kapatınca, aynı kadro yoluna gazeteden bağımsız dergi olarak Orhan Bursalı danışmanlığında Özlem Yüzak’ın genel yayın yönetmenliğinde Herkese Bilim Teknoloji lık günü boşalan sahnesinde, bir döneme damgasını vurmuş nice sanatçının replikleri, binanın önünden geçen Ankaralının kulağına fısıldıyor. Uğur Mumcu’dan Faruk Erem’e, Yaşar Kemal’den Sabahattin Ali’ye değin (HBT) adıyla devam ediyor. pek çok yazarın oyunlaNisan 2016’dan beri Türkiye’nin tek haftalık bilim dergisi kimliğiyle yayımlanıyor. Ayrıca aynı kadro Cumhuriyet’in “Bilim ve Teknoloji” sayfalarının hazırlanmasına katkıda bulunuyor, ne güzel. Tüm bilim dergilerini, bilimkurgu yazarlarını bilmek/tanımak çok zor elbette. Öykü, roman yazarı Tacim Çiçek’in bilimkurgu yapıtları olduğunu SELDA GÜNEYSU rının sahnelendiği o salon, Ankaralının hafızasında artık hep o repliklerle hatırlanacak. Koronavirüs salgını en çok sanat camiasını vurdu. Ancak Türkiye’de sanat camiası bugüne değin salt salgınbana gönderdiği eposta yazısından öğrendim, teşekkür ederim. Say Yayınları’ndan “Seçkin’in Serüvenleri” üst başlığıyla 2003’te beş kitabı çıkmış, sonuncusu olan Düş Ülkesi uzay yolculuğunu çok güzel anlatıyormuş. Diğer katkılar Bu arada İş Kültür Yayınları’ndan çeşitli meslekleri öğreten kitapların yanı sıra, bilimkurgu türünde kitaplar da çıktı. Bunlar içinde Özgen Berkol Doğan Bilimkurgu Kütüphanesi işbirliğiyle yayımlanan Gregory Claeys’in Ütopya Edebiyatı (çev. Zeynep Demirsü) ile Jules Verne’in Denizler Altında Yirmi Bin Fersah (çev. Berna Günen), Zacharius Usta (çev. Alev Özgüner) ve H.G.Wells’in Dünyalar Savaşı (çev. Celal Üster) kitapları bulunuyor. Yapı Kredi Yayınları’ndan da üç kitap: Bilim ve Buluşlar. Sabine Bocador’un kitabını Yalçın Varnalı çevirmiş. Nedir Nasıl Oluşur? Sophie de Mulbuheim’in bu kitabını Orçun Türkay çevirmiş. Büyük Dinozor Araştırması. Rosie Heywood’un bu kitabını da Gaye Yeşim Sezer çevirmiş. İthaki Yayınları da bilimkurgu kitaplarına çokça yer veren yayınevlerinden. Kim bilir daha nila mücadele etmedi. Özellikle tiyatro sanatı ne yazık ki günden güne eridi. Özel tiyatrolar perde açabilmek için Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın desteğini beklerken, aralarında AST gibi nice tiyatroya gereken destek yapılmadı. Tiyatrocular, her zorluğa karşın AST’ı yaşatabilmek, perdelerini sonuna değin açabilmek için çabaladı. Çok değil, 2000’li yılların başında da AST’ın binası boşaltılmak istenmiş, yerine alışveriş merkezi veya otoparkın yapılması planlanmış ancak o zaman da sanatçılar, Ankaralılar ile el ele vererek “Tiyatromuza sahip çıkıyoruz” diyerek bu duruma engel olmuştu. Ancak artan ekonomik koşullar nedeniyle 6 Aralık 1963 yılında, Asaf Çiyiltepe ve arkadaşları tarafından “devrimci ve ilerici bir tiyatro olarak” kurulan AST, yine bir 6 Aralık günü boşaltıldı. ‘GÖRÜŞMELER DEVAM EDIYOR’ AST’ın salonunu kapatmasına belediyeler de sessiz kalmadı. Ankara Büyükşehir Belediyesi, bir yandan AST’ın yeniden salonuna kavuşması için yetkililer ve binanın sahibiyle görüşmelerini sürdürürken, diğer yandan salgın nedeniyle zor günler yaşayan diğer tiyatrolara da yardımcı olmaya çalışıyor. Belediye, bu kapsamda 37 tiyatronun oyunlarını da satın aldı. Oyunlar ABB TV’de sanatseverlerin beğenisine sunulacak. ‘Desteğe hazırız’ Çankaya Belediye Başkanı Alper mesinde etkisi olan bir kültür ve sanat mirası; bir aydınlanma köprüsüdür. Belediye olarak bizden talep edilen desteği vermeye hazırız. Benim ilk tiyatro izlediğim yerdir. Aziz Nesin’lerin, Uğur Mumcu’ların hiçbir yerde oynanmayan oyunlarının sahne aldığı yerdir. Orada sorun mal sahibi ile ilgili. Şu an Bilkent Sahne’ye taşındılar. Ancak biz AST’ın Ihlamur Sokak’ta perde açmaya devam etmesini istiyoruz” ifadelerini kullandı. Mersin Mezitli Belediye Başkanı Neşet Tarhan da “Biz AST’ı oyunlarını nisanmayıs ayı gibi açmayı planladıce yayınevi var? Geçen hafta söz ettiğim Ray Bradbury’nin Fahrenheit 451 adlı yapıtı dışında Margaret Weis’in Gezginin Buyruğu, Richard Matheson’nın Ben, efsane! adlı romanları Özgen Berkol Doğan’ın çevirisiyle İthaki’den yayımlandı. Özgen Berkol Doğan’ı tanıdığınızı sanıyorum. Özgen Berkol Doğan Daha önce yazdım (Cumhuriyet, Berkol’un Kütüphanesinde..., 04 Aralık 2012). 1980 doğumlu gençti. 2007’de Isparta’da acı bir uçak kazasında yaşamını yitirdi. Uçakta, Süleyman Demirel Üniversitesi’nde yapılacak çalıştay için araştırma görevlisi ve doktora öğrencisi olduğu Boğaziçi Üniversitesi’nden arkadaşları, hocaları vardı. Aralarında Boğaziçi Üniversitesi’nden Prof.Dr. Engin Arık, yüksek lisans öğrencisi Engin Abat ile Doğuş Üniversitesi’nden Prof.Dr. Şenel Fatma Boydağ, Doç.Dr. İskender Hikmet ve araştırma görevlisi Mustafa Fidan’ın da olduğu 57 kişi yaşamını yitirdi. Berkol, başarılı bir fizikçiydi, hayalleri vardı. CERN’e kabul edilmişti. Bir bilimkurgu edebiyatı ve tango tutkunuydu. Oğlunu zamansız yitirmenin acısını kalbine gömen baba Prof.Dr. Nevzat Doğan ve ailesi, onun adını bilimin aydınlığında yaşatmak için dünyada örneği olmayan Özgen Berkol Doğan Bilimkurgu Kütüphanesi’ni 2012’de 4 bin 500 kitapla kurdu, şimdi kitap sayısı 12 bine ulaştı. Okulu Robert Koleji onun adıyla her yıl liseler arası bir dans festivali yapmaya başladı. Ailesi her yıl biri Boğaziçi, diğeri Süleyman Demirel Üniversitesi’nden iki öğrenciye burs veriyor. Adını taşıyan Moda’daki bu kütüphanede her perşembe saat 20.00’de başlayan bilimkurgu odaklı söyleşilere, film gösterilerine vb. etkinliklere yer veriliyor. İçtenlikli ilgi görüyor. Edebiyatımızın bilimkurgu türü Özgen Berkol Doğan Bilimkurgu Kütüphanesi’nin varlığıyla da ve bilimin aydınlığında gelişiyor. “Özgen Berkol Doğan Bilimkurgu Kütüphanesi, Caferağa Mah. Safa Sok. No: 20, Kadıköy – İstanbul. (216) 349 31 31” Kimler geldi kimler geçti... Asaf Çiyiltepe, tiyatroyu kurduktan çok kısa bir süre sonra, 1967 yıTaşdelen de AST için her türlü desteği vermeye hazır olduklarını ifade etti. Taşdelen, “AST, hepimizin yetişlındaki doğu turnesine giderken ge “1 Mayıs Marşı”, seyircilerin oyunçirdiği bir trafik kazası sonucu yaşa dan çıkarken hep bir ağızdan söylemını yitirdi. Bunun üzerine tiyatro mesiyle Türkiye’ye mal oldu. Bu marş nun sanat yönetmenliğini Güner Sü bugün hâlâ her 1 Mayıs İşçi ve Emekmer, Sümer’den sonra çi Bayramı’nda hep bir da Rutkay Aziz üstlenağızdan söyleniyor. Andi. Rutkay Aziz, pek çok cak ne yazık ki tam 58 oyunun yönetmenliğiyıldır Uğur Mumcu’dan ne imza atarken, sahneFaruk Erem’e, Yaşar de de Ankaralı ile buluşKemal’den Sabahattin tu. O dönemlerde, çağAli’ye değin pek çok yadaş dünya klasiklerinzarın oyunlarının sahneden pek çok oyun sahnelendi AST’ta. Özellikle “BrechtGorki Tiyatrosu” kimliği kazandı. Genco Erkal, Ergin Orbey, Çetin Öner, Rutkay Altan Erkekli lendiği o salon, Ankaralının hafızasında artık hep o repliklerle, oyun müzikleriyle hatırlanacak bundan sonra. Aziz ve Yılmaz Onay gibi sanatçı ve yönetmenlerin yanında, Osman Şengezer ve Yücel Tanyeri gibi sahne tasarımcıları gibi Timur Selçuk gibi bestecilerin yolu da o sahneden geçti. 19711972 sezonunda Bertolt Brecht’in yazdığı, Yılmaz Onay’ın yönettiği “Hitler Rejiminin Korku ve Sefaleti” adlı oyunla, sıkıyönetim tarafından gözaltına alındı oyuncular. 19741975 sezonunda da AST Türk tiyatro tarihine deyim yerindeyse damga vurdu. AST’ın oyuncuları, Maksim Gorki’nin aynı isimli romanından Bertolt Brecht’in oyunlaştırdığı “Ana” adlı oyunu Rutkay Aziz rejisi ile sahneye taşıdı. Ve bu oyunda dillendirilen ‘AST yaşasın’ AST ile yolu kesişenlerden biri de tiyatro sanatçısı Genco Erkal. 1965 yılında Türkiye’nin ilk tek kişilik oyunu olan “Bir Delinin Hatıra Defteri” adlı oyunu ilk kez AST’ta oynadı Erkal. Erkal, o dönemi ve sahnenin kapatılmasını şu sözlerle değerlendiriyor: “AST salonu elden gitti dedikleri an yüreğim sıkıştı. Tiyatromuzun yakın tarihinin yüz akı, bunca önemli oyuncu, yazar, besteci ve yönetmene ev sahipliği yapmış bir salon bu kadar kolay gözden çıkarılabilir mi? 60 yıllık sanat hayatımın en verimli üç yılını orada yaşadım. 1965 yılında ülkemizin ilk tek kişilik oyunu olan Bir ğımız kültür merkezimizde oynamaları için davet ediyoruz. Destek vermekten onur duyarız” dedi. cek Var’dır. Ankara’nın sanat yaşamında o yıllar AST bir güneş gibi doğmuştur. Her oyunu olay olur, haftalık biletler çıktığında bir iki saat içinde tükenirdi. İstanbul’a turneye gittiğimizde, bir aylık biletlerin satışa çıkacağı gün 200 metrelik kuyruk oluştuğunu bilirim. Biletler maç bileti gibi karaborsaya düşerdi. Bu tiyatro salonu, restore edilerek mutlaka yaşatılmalıdır. Önümüzde çok güzel bir örnek var. İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu aynı tehlikeyi yaşayan Kenter Tiyatrosu’na nasıl sahip çıkıp salonu kurtardıysa şimdi aynı görev Ankara Büyükşehir Belediyesi’ne düşüyor. Zaten tiyatro binaları konusunda birçok yıkım sonucu aşırı derecede fakirleşmiş bulunuyoruz, bir de bu değerli yapıyı kaybetmeyelim. AST yaşasın.” ‘Yüzyıllarca ışık tutsun’ AST’ta tam 25 yıl görev alan tiyatro sanatçısı Altan Erkekli de şunları söyledi: “1975 girişli birinci sınıf öğrencisiyken, Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi Tiyatro Bölümü’nde, Sevgili Rutkay Aziz’in beni izleyip, Maksim Gorki’nin “Ana” adlı oyununda, “Pavel” rolüyle sahneye çıkardığı, o devlerle beraber AST’ta başlayan serüvenim, 25 yıl sahne üstü ve gerisindeki görevlerle devam etti. Beni var eden yerdir AST. Geniş kitlelerle buluşturup, ödüller almamı sağlayan yer... Emeği geçen herDelinin Hatıra Defteri’ni o sa kese sonsuz teşekkür ediyorum. AST, londa oynadım. Ardından ilk Ankara’nın simgesidir. Türk tiyatrosuDAYANIŞMA Brecht yorumum olan, Asaf Çiyiltepe’nin yönettiği Arturo Ui’nin Önlenebilir Yükselişi geldi. O dönem AST’ın çok güçlü bir kadrosu vardı. Başnun simgesidir. Sahnesini elbette açık havada, çadır tiyatrosunda da sürdürür ama o bina Ankaralının kalbinde, tiyatroya gönül vermiş insanların yüreğinde yaşamalıdır. Bakanlık, yerel yörolünü Erkan Yücel’in oyna netimler, Ankara’nın önde gelen ticari dığı ‘Pazar Gezintisi’ni o kad kuruluşları, ortak akılla bir çözüm buBasın İlan Kurumu’nun royla sahneledim. Son oyunum larak o sahneyi yeniden Ankara’ya arise Orhan Duru’nun uyarla mağan etmelidir. Bu simgenin yüzyıldığı ‘Durdurun Dünyayı İne larca ışık tutmasını istiyorum.” belgeli haberleri nedeniyle Cumhuriyet Gazetesi’ne uyguladığı resmi ilan kısıtlamasını kınıyoruz. Basın özgürlüğünü yok sayan kararı protesto ediyoruz. Haber alma özgürlüğümüz için C’in yanındayız. Ankara Sanat Tiyatrosu: Geçmişimiz geleceğimiz Tiyatro sanatı, sahnede canlıyken yaşar, seyircisiyle buluştuğu zaman yaşar... Tiyatro ancak o zaman vardır. Sahnede o an gerçekleşeni, gerçekleşmekte olanı izleyen bir çift göz yeter. “O an” önemlidir, çünkü “o an” tektir, eşsizdir, bir daha tekrarlanmayacaktır. Tekrarlansa bile aynısı olmayacaktır. Yazarın metni, oyuncunun repliği, yönetmenin yorumu, ışığın gücü, seslerin rengi değişmese bile, izleyenin bakışı, bakış açısı değişecektir. “O an”, “o anlar” bir daha yakalanmayacaktır. Ve her perde açıldığında yeni ilişkiler kurulacaktır. Elbet günümüzde, teknik beceriyle o anları filme çekmek mümkün. Ancak ne görüntü kayıtları ne de yazıyla yeniden yakalamaya çalıştığınız “o an”, tiyatronun gerçeğini size yansıtır. O kayıtlardan izlenen, olsa olsa bir izdüşümüdür... Geriye tek şey kalıyor: Belleklerimiz! Covid19 günlerinde Bu yukarıda söylediklerim, Covid19 salgını öncesi için geçerliydi. Covid19 yerine, sayılarla savaşmayı seçen; algı operasyonlarıyla insan yaşamını, insan emeğini, insan onurunu yok sayan; tüm tiyatroları, tiyatrocuları açlığa mahkum ederken, ısrarla, inatla, kayırmayla, vicdansızlıkla, Devlet Tiyatroları’nın, oyunlarına devam etmelerini mecbur kılan bir iktidar var başımızda. Ve bu iktidarın çıkar ilişkileri geçen hafta sonu çok sevilen bir sanatçının (Ali Cem Köroğlu) ölümüne ve onlarcasının hastalanmasına neden oldu. Cinayeti herkes gördü. Dün CHP milletvekili Sera Kadıgül, TBMM kürsüsünden, gözyaşlarını tutmaya çalışarak cinayeti adım adım açıkladı, ihmalleri tek tek sıraladı. Şimdi bu cinayetle ilgili soruşturma açılmasını, soruşturma sonuçlanıncaya dek sorumlu yetkililerin görevden alınmasını bekliyor sanat camiası ve de insanlık camiası... Eğer bu ülkede hak, hukuk ve vicdanın bir zerresi kalmışsa! Eve kapanma günlerinde, elbet çevrimiçi izlemeye devam edeceğiz tiyatroları. En azından belleklerimize sahip çıkmak için! Ama bunu yaparken de tiyatroların, tiyatrocuların ölmemesi için devletin, yerel yönetimlerin kültür politikaları geliştirmesi kaçınılmaz. İktidara biat eden sanatçılar için değil, özellikle etmeyenler için! AST binası müze olmalı Belleksiz bir toplum olduğumuz malum. Ama biraz da bilgisiz bir toplumuz! AST, yani Ankara Sanat Tiyatrosu kapatılmıyor. Onlar nasılsa bir yer bulup oyunlarını oynarlar, oynayacaklar... AST’ın Ankara’daki tarihi mekânı 58 yıllık (aslında 57 bir yıl Menekşe Sineması’na taşınmışlardı) yuvaları ellerinden alındı ve boşaltıldı. Mal sahibi orayı, artık müteahhidin gönlünden ne koparsa, iş hanı, AVM, otele çevirebilir. Oysa o mekân bizim belleğimiz. O mekân, geçmişimiz. Ama aynı zamanda geleceğimiz olabilir. Ankara’nın en sevdiğim belediye başkanlarından Murat Karayalçın’ın bir sözü vardı: “Ankara’nın 2 kalesi vardır: Biri Ankara Kalesi, öteki AST.” 1961’de yeni anayasanın sağladığı özgürlüklerden yararlanarak 1963’te Asaf Çiyiltepe ve arkadaşlarının kurduğu tiyatronun ilkeleri daha o gün belirlenmişti: Devrimci, toplumcu, ilerici, yenilikçi bir çizgiydi bu... Beckett’in “Godot’yu Beklerken” oyunuyla başladılar. Kadroya dikkat: Çiyiltepe, Güner Sümer, Işık Toprak, Gündüz Kalıç, Ayberk Çölok, Tunca Yönder, Şevket Altuğ... Brecht, Gogol, Gorki, Sartre derken Sermet Çağan, Orhan Kemal, Nâzım Hikmet, Turgut Özakman, Vasıf Öngören, Oktay Arayıcı, Orhan Asena, Ömer Polat, Yılmaz Onay, Bilgesu Erenus, Uğur Mumcu, Aziz Nesin, Yaşar Kemal, Murathan Mungan, Muzaffer İzgü, Fikret Otyam... Asaf Çiyiltepe’den sonra Güner Sümer, Ergin Orbey, Mehmet Keskinoğlu, Erkan Yücel, Rutkay Aziz... Timur Selçuk, Meral Niron, Sevim Çavdar, Osman Şengezer, Yücel Tanyeri, Rana Cabbar, Yaman Okay, Erol Demiröz, Altan Erkekli, Cezmi Baskın... Her isim sayfalarca çağrışıma açık. Sadede gelmeliyim. O mekân yaşamalı, yaşatılmalıdır. Tiyatro müzesi, tiyatro kültür evi, AST merkezi, tiyatro belleği... Adına ne derseniz deyin. Belleği olmayan sanatın geleceği de olmaz! Sayın Mansur Yavaş, Sayın Alper Taşdelen! Sizlere tiyatro camiası adına sesleniyorum: Lütfen bu sesi duyun ve gereğini yapın! İZMİR MAARİF KOLEJİ (BAL) 74 MEZUNLARI
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle