02 Haziran 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
10 10 ARALIK 2020 PERŞEMBE EMEK MADENCI YENI YILA DIRENİŞLE GIRIYOR Soma ve Ermenek’te sayıları bini aşkın madencinin tazminatlarını almak üzere verdiği direniş yılları, yürümek için yola çıktıkları ve çeşitli baskılara karşı sürdürdükleri mücadelede 100 günü geride bıraktı. Madencilerin yılbaşını da direnişle geçireceklerini belirten Bağımsız Maden İş Başkanı Tahir Çetin, Soma ve Ermenek’te maaşların alındığını ancak tazminatlar için bekleyişin sürdüğünü belirtti. Ermenek’te asıl olarak maden ocaklarını, ruhsatı 2010 yılında sona ermesine karşın, haksız bir şekilde uzatılan Özbey ailesinin işletmesini istemediklerini söyleyen Çetin, “Müzakereden yana olan ve sürekli müzakere zeminleri sürsün diye geri adım atan biz olduk. Hâlâ bekliyoruz. 10 Aralık Perşembe günü saat 15.00’te Güneyyurt Meydanı’nda basın açıklamamız var. Verilen sözlerin tutulmasını tekrar hatırlatacağız. Bir hafta sonra bir daha basın açıklaması yapacağız” dedi. Çetin, İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun kendilerine söz verdiğini 15 Ocak’a kadar Enerji ve Çalışma Bakanı ile biraraya gelerek bir çözüm üreteceklerinin kendilerine iletildiğini hatırlattı. HER DÖNEM BIR BASKI GELDI, 50 YILDA 15 DÜZENLEME YAPILDI Kıdem tazminatının 84 yıllık öyküsü Kimi el koymak istedi kimi fona devretmek. Türkiye işçi sınıfının 1936 yılından beri sahip olduğu kıdem tazminatı hakkı için son 50 yıldır bir mücadele veriliyor. Türk Metal İş sendikası, kıdem tazminatının 84 yıllık öyküsünü, “Son Kale Kıdem Tazminatı Mücadelesinde Türk İş” adıyla kitaplaştırdı. Uğur Polat tarafından kaleme alınan kitap kıdem tazminatını inişli çıkışlı yolculuğunu anlatıyor. Alın teriyle geçinenlerin, her geçen yıl tükenen yaşamının birikimi olan, emeklilik sonrası bütün planlarını bağladığı, sabırla beklediği kıdem tazminatı, aynı zamanda, çalışanların iş güvencesi anlamına da gelen kıdem tazminatının yıllarca işverenler tarafından bir yük olarak görüldüğü, hedef haline getirilerek, kaldırılmasının talep edildiği anlatılan kitap Uğur Polat tarafından hazırlandı. Kitaptaki 84 yıllık öyküden dikkat çeken kesitler özetle şöyle: 4 İşçi sınıfının bu muazzam birikimi, hükümetler için de, fona dönüştürülüp, başka alanlarda kullanılacak bir kaynak olarak değerlendirildi. Yaklaşık elli yıldır, kıdem tazminatına el koymayı, bir fona devretmeyi hedefleyen 15 ayrı yasal düzenleme girişiminde bulunuldu. 4 Ancak, kıdem tazminatına yönelik bu girişimler, her seferinde, işçi sınıfının kararlı mücadelesi sonucu engellendi; “girişim” aşaTürkiye işçi sınıfının 1936’dan beri sahip olduğu kıdem tazminatı hakkının başına getirilmek istenenler kitaplaştırıldı. masında kaldı. 4 Kıdem tazminatı gibi önemli bir birikimin fona devredilmesi düşüncesi, çalışma hayatının gündeminden hiç düşmedi. Son elli yılda göreve gelen hükümetlerin programlarında bu konu daima yer aldı. Kıdem tazminatı konusunda başından beri hassasiyetini koruyan sendikaların da, kontrolü ve kullanım hakkı işçilere ait olmayacak bu fon planlarına olumsuz yaklaşımı hiç değişmedi. Özü itibarıyla, kıdem tazminatının bir fona devrini öngörmesine karşın, bu konudaki yasal düzenleme girişimleri her dönem yeni, farklı isim ve içeriklerle kamuoyunun gündemine getirildi. larda, “Kıdem hakkına tekabül eden karşılıkların işyerlerinde ayrı bir fon halinde veya karşılıkların umumi bir fonda Çalışma Bakanlığı’nca araştırılması…” ifadesine de yer veriliyordu. 22 Ocak 1962 tarihinde toplanan Üçüncü Çalışma Meclisi’nde, gazete işverenleri, ödeyecekleri primler karşılığında kıdem tazminatının Sosyal Sigortalar Kurumu tarafından karşılanmasını talep ediyordu. İşçilerin 1936 yılından beri var olan kıdem tazminatı hakkı, 84 yıllık geçmişinde hep hedef oldu, kaldırılması, kapsamının daraltılması ya da bir fona devredilmesi tartışmaları hiç bitmedi. Bir başka deyişle, kıdem tazminatı konusu, sosyal taraflar arasında tam anlamıyla bir mücadele alanına dönüştü. Bu mücadelede en önemli rolü Türkiye işçi sınıfı ve onu ağırlıklı olarak temsil eden Türkiye İşçi Sendikaları Konfederasyonu (TÜRKİŞ) üstlendi. Altı günlük meclis Kıdem tazminatının fona devrine ilişkin tartışmaların geçmişi, 14 Şubat 1954 tarihinde başlayan ve 6 gün süren İkinci Çalışma Meclisi’ne kadar uzanıyor. Çalışma Meclisleri, çalışma hayatına dair politikaların belirlenmesi amacıyla iktidar, işçi ve işveren temsilcilerini bir araya getiren ve ilki 1947 yılında düzenlenen toplantılardır. İkinci Çalışma Meclisi’nde, kıdem tazminatı fonuna ilişkin ilk öneri ortaya atılırken, alınan kararTÜRKİŞ’IN TUTUMU HIÇ DEĞIŞMEDI Türkiye’nin en büyük işçi sendikaları konfederasyonu olan TÜRKİŞ, en başından itibaren, emekçilerin kendisi ve ailesi için en temel ve vazgeçilmez hakkı olarak gördüğü kıdem tazminatı ile ilgili olumsuz hiçbir adımı kabul etmeyeceğini açıkladı ve bu tutumunu yıllarca korudu. Kıdem tazminatının çalışanlar açısından önemini, vazgeçilmezliğini birçok genel kurulunda çeşitli vesilelerle dile getiren Türkİş, 21, 22 ve 23. genel kurullarında kıdem tazminatına ilişkin oybirliği ile, “Kıdem tazminatı Türkiye işçi sınıfının ve TÜRKİŞ’in kırmızı çizgisidir. TÜRKİŞ Genel Kurulu, bugün çalışanlar ve gelecekte çalışacak olanlar için kıdem tazminatının mevcut haliyle korunmasından yanadır. TÜRKİŞ’in kıdem tazminatının fona devredilmesi, süresinin azaltılması gibi bu hakkın tasfiyesine ya da zayıflatılmasına yönelik her türlü girişimin karşısında cevabı genel grev olacaktır’ kararını aldı. HaberSen’den sürgün tepkisi HaberSen, PTT yönetiminin HaberSen Genel Sekreteri İbrahim Damatoğlu’nu Zonguldak’tan Şanlıurfa’ya sürgün etmesine tepki gösterdi. Sendika tarafından yapılan açıklamada, Damatoğlu’nun pandemi sürecinde gerçekleri dile getirmesi nedeniyle sürgün edilmesinin kabul edilemeyeceği ifade edildi. İstanbul’da 135 işçi yemekten zehirlendi İstanbul’da Maltepe ve Beykoz ilçelerinde birden fazla inşaat şantiyesinde çalışan işçiler dün yedikleri yemekten sonra rahatsızlandı. İstanbul Valiliği’nden yapılan açıklamada “Toplam 135 kişi gıda zehirlenmesi şüphesi ile çeşitli hastanelere sevk edilmiştir. Hastanede tedavileri gerçekleştirilen hastalar arasında hayati tehlikesi olan yoktur" denildi. Arzu Çerkezoğlu DİSK’ten vergi dairesi önünde asgari ücret eylemi Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu (DİSK) 10 bölgede vergi daireleri önünde yaptığı açıklamalarda, asgari ücretin insanca yaşanabilecek bir düzeye yükseltilmesini ve vergiden muaf tutulmasını istedi. İstanbul Vergi İdaresi Başkanlığı önünde yapılan ve DİSK Başkanı Arzu Çerkezoğlu’nun da aralarında bulunduğu sendika üyeleri, İstanbul Vergi İdaresi Başkanlığı önünde toplandı. Grup, “Asgari yaşamak istemiyoruz”, “Asgari ücret net 3 bin 800 net” şeklinde slogan attı. Çerkezoğlu, asgari ücretin neden vergilerden muaf olması gerektiğini şöyle dile getirdi: “Asgari ücretli bir işçinin brüt ücretinden damga vergisi, gelir vergisi, primler ile KDV ve ÖTV gibi dolaylı vergiler de hesaba katıldığında 1000 TL’ye yakın bir kesinti olmaktadır. Yani 2 bin 943 TL brüt asgari ücretin yalnızca 1960 TL’si işçinin eline harcanabilir olarak geçmektedir. Bir başka ifadeyle asgari ücretli işçi yılın 122 günü vergi ve diğer kesintiler için çalışmaktadır.” OTURMA EYLEMİ PTTSen’den direniş çadırı PTT’de sendika üyeleri olmaları nedeniyle işten çıkarılan ve ücretsiz izin uygulanan, aralarında PTTSen yöneticilerinin de bulunduğu taşeron işçiler; İstanbul, Ankara ve Bursa’da PTT baş müdürlükleri önünde eyleme başladı. Pek çok kentte PTT Müdürlükleri önünde direniş çadırı kurdu. “PTT’de sendikal baskı son bulsun, işten çıkarılanlar işe iade olsun” yazılı pankart açılan eylemde açıklamayı PTTSen Eğitim Sekreteri Ulaş Sandıkçı okudu. Türkiye genelindeki 15 bin PTT taşeron işçisinden 6 bininin sendikalarına üye olduğunu belirten Sandıkçı, “PTT taşeron işçileri bu kurumun tüm yükünü sırtında taşıyan ama düşük ücret alan, mobbinge maruz kalan, koronada, salgında sağlığı hiçe sayılan PTT’nin üvey evlatlarıdır” diye konuştu. de 3.6 ve yüzde 3.8 oranlarında gözüküyor. Üçüncü kamu bankasının batık kredi oranı 2015’e kıyasla, garip bir biçimde daha düşük gözüküyor. Buna karşılık büyük özel Banka batıkları bankaların batık kredi oranları ise yüzde 5.5 ile 6.5 arasında gözüküyor. ötelendikçe Halka yeni yük katlanıyor Türkiye Bankalar Birliği (TBB) rakamları ve verilerine göre, 30 Eylül 2020 bilançolarına göre, Bankaların batık kredi sorunu ciddi boyutlara ulaştı ama hesaplarda gözükmüyor. Bankalara ve borçlu şirketlere kolaylık sağlamak için çıkarılan öteleme kararları, aslında batık kredilerin katlanarak büyümesine neden oluyor. Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu (BDDK), birkaç gün önce, koronavirüs salgını nedeniyle kişilerin ve reel sektörün finansman koşullarını kolaylaştırmak amacıyla uygulanan tedbirlerin 31 Haziran’a kadar uzatılmasına karar verdi. Kredilerin takibe düşme süresi 90 günden 180 güne çıkarılıp 30 Haziran 2021’e kadar uzatıldı. Düzenleme, ihtiyaç sektörün verdiği kredilere göre takipteki kredi oranı ortalamada yüzde 4.1 olarak yer alıyor. Ancak bu rakam içinde yer almayan hususlara bakıldığında, ötelemenin ne kadar büyük bir yükü gizlediği de kendiliğinden ortaya çıkıyor. Varlık yönetim şirketlerine satılan tutarlar, tamamen zarar yazılıp aktiften silinen rakamlar, sürekli ötelemeler nedeniyle takibe alınmayıp riski artan krediler, yeniden yapılandırılan krediler bu kapsamda yer almıyor. 2020 yılı içinde reel sektörü desteklemek amacıyla verilen düşük faizli kredilerin önemli bir bölümünün takipteki kredilerin ödenmesinde kullanıldığını, yani işletmelerin kazakredilerinin yanı sıra taşıt, konut narak değil, borçlarını yine borçve tüketici kredileri ile tüm ticari la kapatarak ödedikleri Bankalar kredileri kapsıyor. Birliği tarafından da kabul ediliyor. BDDK daha önce de 6 ay ötele Bir yıllık izleme süresi içerisinme yapmıştı, şimdi öteleme süre de anapara ve/veya faiz ödemesi 1 yıla uzadı. Yani asıl batık rakamlarını 31 Mart 2021 bilançolarında görecektik, şimdi 30 Eylül si 30 günden fazla geciken ya da bu süre içinde bir kez daha yapılandırılan kredilerin kanuni takipte bilançolarında görebileceğiz. Ta gösterilme şartının da kaldırıldığı bii ki bundan sonra yeni öteleme not ediliyor. Özellikle kamu bangelmezse. kalarının rakamlarının bu nedenle Bankaların batık kredi sorunu çok düşük çıktığı söylenebilir. yeni değil. KGF kredilerinin devÖzetle şu anda gözükmeyen, reye sokulmasıyla iyice büyübu nedenle gündemde hak ettiği dü, aktif rasyosu nedeniyle zirve yeri bulamayan bir batık kredi soye ulaştı. Berat Albayrak Hazi rununun içinde bulunuyoruz. Bune ve Maliye Bakanlığı’na gelin nun bir borç krizini tetikleme tehce, “sorunlar ve yapılması gere likesi, 2000’deki gibi bankacılık kenleri” konuşmak için toplantılar sektörü üzerine yığılan yüklerin bidüzenlemiş, benim de içinde bu rikip bunun tüm ekonomiyi tehdit lunduğum bazı katılımcılar, “acil etme noktasına gelme riski açıkça stres testi”, “batıklar için fon” gibi gözüküyor. önerilerde bulunmuştu. Sözde bir Bu ötelemelerin bankaların da stres testi yapıp “durum iyi gözü borçlu reel sektörün de sorunlaküyor” denilerek yola devam edil rını çözemeyeceği, giderek dadi, batık kredi sorunu da halının ha sorun biriktirdiği, aslında baaltına süpürüldü. tık şirketlerin yüzdürülmesinden Özetle şu anda kâğıt üzerinde başka işe yaramadığı açık. Göz gözükmese de giderek büyüyen, göre göre gelen tehlikenin bertahatta katlanan bir batık kredi so raf edilmesi için “çok uzun yükrunuyla karşı karşıyayız. Banka sek büyüme yaşanacak bir döcılar şu anda yüzde 45 gözüken nem” gelmeyeceği, böyle bir kübatık kredilerin toplam kredilere resel etki gelse bile Türkiye’nin oranının, gerçekte yüzde 15 civa bu haliyle yararlanma ihtimali olrında olduğunu iddia ediyor. madığı da ortada. Sektör içinde, iktidarın verdiMerkez Bankası Finansal İstikği, maliyetin de altında kredi ver rar Raporu’nda 360 milyar TL’si me görevi nedeniyle, kamu ban yakın izlemede, 150 milyar TL’si kalarının durumunun daha ağır ol tahsili gecikmiş olmak üzere topduğu biliniyor. Buna karşılık kalamda 510 milyar TL’lik sorunlu mu bankaları batık kredilerinin bi kredi bulunduğunu, yapılandırma lançolarında özel bankalardan da ile ötelemelerin vadesinin gelmeha düşük gözüktüğü de ortada. siyle bankalardaki sorunlu krediÜç kamu bankasının Eylül 2020 lerin artacağına işaret etti. bilançolarında, takipteki kredileriÖzetle acil ele alınmazsa yine nin toplam kredilere oranı, büyük halkın finanse edeceği devasa bir lük sırasına göre yüzde 2.2, yüz yük geliyor. DEVREK’TE TOPLUSÖZLEŞME İMZALANDI Belediye işçisine yüzde 14 zam Devrek Belediyesi ile Belediyeİş Sendikası arasında şirket personeli olarak çalışan 215 işçiyi kapsayan toplu iş sözleşmesi imzalandı. Sözleşme, Devrek Belediye Başkanı Çetin Bozkurt ile Belediye İş Zonguldak Şubesi Başkanı Osman Karataş arasında bir yıllığına imzalandı. Sözleşmeyle işçi ücretlerine sosyal hak ve yeni kazanımlarla yüzde 14 oranında zam yapıldı. Belediye İş Sendikası Zonguldak Şube Denetim Kurulu Başkanı Tuncay Ulupınar “Sayın Başkanımız emekten, emekçiden yana gösterdiği tavrıyla sosyal belediyeciliğin en güzel örneğini ortaya koymuştur” diye konuştu. 1 Temmuz 2020’dan geçerli olacak sözleşmeye ilişkin Bozkurt, “Göreve geldiğimizde sendikal hakları olmayan işçilerimizi sendikalı yapmıştık. Bu sözleşme 696 sayılı KHK ile belediye şirketlerine kamu iktisadi teşekküllerine geçişleri yapılan ve şirket personeli olarak çalışan 215 işçimizi kapsıyor. Bu 215 arkadaşımızdan da memnunuz” dedi. T.C. ALANYA 1. İCRA CEZA MAHKEMESİ’NDEN Dosya No: 2019/734 Esas Müşteki Orhan Karaduman tarafından 26/04/2019 tarihinde, Sanık Erkan Yavuz aleyhine mahkememizde açılan sanığın Karşılıksız çek keşide etmek suçu nedeniyle davasının yargılaması nedeniyle, Mahkememizce verilen 12/03/2020 tarih, 2019/734 esas2020/473 karar sayılı müşteki tarafın şikayet hakkının düşürülmesine dair karara müşteki vekili tarafından 17/03/2020 tarihli süre tutum dilekçesi ile istinaf yoluna başvurmuş olduğu ilanen duyurulur. 07/12/2020 Resmi ilanlar: www.ilan.gov.tr’de (Basın: 1274369)
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle