Katalog

DAYANIŞMA Değerli Yurttaşlar, 100 yıldan beri görülmemiş bir salgın bütün dünyada ve ülkemizde büyük bir felakete yol açtı. Çok sayıda insan hayatını kaybetti. Hastanelerimiz bu yükü taşıyamaz hale geldi. Bu ülkemizin acilen çözüm bekleyen sorunlarımızın başında geliyor. Kuşkusuz salgın, diğer önemli sorunlarımızı göz ardı etmemize yol açmamalıdır. Ekonomi, işsizlik, yargı, terör, eğitim gibi alanlarda son yıllarda yoğunlaşan sorunlarımız giderek daha da ağırlaşıyor. Ülkemizin geleceği açısından tehlikeli sonuçlar doğurabilecek bu durum iktidar ve muhalefet partilerine büyük sorumluluk yüklüyor. Bütün bu sorunları daha az demokrasi ile değil, daha çok demokrasiyle çözebiliriz. İnsan haklarında, basın özgürlüğünde, kadınerkek eşitliğinde, yargı bağımsızlığında maalesef dünya ülkeleri arasında çok gerilerde kalıyoruz. Yazılı ve görsel basınımız çağdaş demokrasilerde örneği görülmemiş baskılarla karşılaşıyor. Bu sorunlarımızı halkımızın iradesiyle çözmeliyiz. Başka ülkelerin tavsiyelerinden, tepkilerinden medet ummak bize yakışmıyor. Çağdaş ülkeler arasında örneği görülmeyen ve cumhuriyetimizi kuranların açıkça karşı çıktıkları bir başkanlık sistemiyle yönetilmek sorunlarımızın çözümüne yardımcı olmuyor. Bazı yabancı liderlerin Türkiye’de seçimleri etkileyerek kendi tercih ettikleri bir partiyi iktidara getirmeye çalışacakları yolundaki sözlerini esefle karşılıyoruz. Milletimizin iradesini hiçe sayan bu gibi beyanlara karşı iktidar ve muhalefet partileri birlikte güçlü bir tepki göstermelidirler. Ülkemizde işsizlik sorunu giderek vahim bir hal alıyor. Eğitim gibi en çok ihtiyaç duyduğumuz alanlarda on binlerce öğretmenimiz iş bekliyor. Eğitim alanında OECD’nin en alt sıralardaki ülkeler arasındayız.Ülkemizin dış borçları ve bu borçların faizleri kaynaklarımızı hızla tüketiyor. Enflasyon ve faizler Avrupa ülkeleri arasında en yüksek düzeyde. Türkiye, son yıllarda milli parasının dolar karşılığından en çok değer kaybeden ülkelerin arasında geliyor. Uluslararası ilişkilerde ülkemiz baskı altına alınmaya çalışılıyor. Türkiye’yi her konuda suçlamayı adet haline getiren ülkeler AB’ye üyeliğimizi fiilen olanaksız hale getirmeye çalışıyorlar. Azerbaycanlı kardeşlerimizin işgal altındaki topraklarını kurtarma mücadelesine destek olmamız bile Türkiye aleyhinde kamuoyu oluşturma vesilesi yapılıyor. Ülkemize yönelik eylemleriyle on binlerce vatandaşımızın ölümüne yol açan bir terör örgütüyle birlikte çalışan yabancı örgütler bazı müttefiklerimiz tarafından açıkça destekleniyor. Hava savunmamızı güçlendirmek için aldığımız önlemleri gerekçe göstererek ülkemize karşı yaptırımlar uygulanıyor. Bazı müttefik ülkelerin askerlerinin bir yük gemimize yaptıkları müdahale Türkiye’ye yapılan hukuk dışı saldırıların son örneklerinden biridir. Kıbrıs meselesinde uzun yıllardan beri ülkemize ve Kıbrıs Türklerine yapılan baskılar artık taşınamaz hale geldi. Müzakelerde, büyük devletlerin desteğine güvenen Yunanistan ve Kıbrıs Rumları artık Türk askerinin Adadan çıkartılmasını ve Türkiye’nin garantörlük hakkına son verilmesini ön şart olarak ileri sürüyor. Bu koşullar altında soydaşlarımızın kazanımlarını korumak ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetinin dünya ülkeleri tarafından tanınmasını sağlamak öncelikli hedefimiz olmalıdır. Bölgemizdeki ülkelerle ilişkilerimizde yaşanan sorunlar ulusal çıkarlarımızı olumsuz yönde etkiliyor. BM kararlarına ve ikili anlaşmalara göre topraklarında terör örgütleriyle mücadele sorumluluğu taşıyan ülkeler bu sorumluluklarını yerine getiremiyor. Bütün bu ve benzeri sorunlarımızın çözümü için en doğru kararların alınması, devlet kaynaklarının en verimli biçimde kullanılması, liyakat sisteminin benimsenerek siyasette, devlet yönetiminde, yargıda ve üniversitelerde en yetenekli, en bilgili, en tecrübeli kişilerin göreve getirilmesiyle mümkün olabilir. Bunu yapacak yeteneği sahip insanlar ülkemizde mevcuttur. Daha iyi, daha özgür, daha mutlu bir hayatı hak eden vatandaşlarımızın hepimizden beklentisi budur ve bu beklentiye uygun hareket etmek ortak görevimiz olmalıdır. yeniden CHP