23 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
EKONOMİ DOLAR AVRO [email protected] STERLIN FAİZ BORSA 11 7 EKİM 2020 ÇARŞAMBA ALTIN CUMHURİYET ALTIN 24 AYAR 7.7800 1.8 kuruş 9.1700 1.1 kuruş 10.1140 1.7 kuruş 12.90 0.03 puan 1.154 7 puan 3230.24 13.47 lira 478.01 2.18 lira Jale Özgentürk YAKIN PLAN [email protected] Sağlık Bakanlığı’nın verileri ile ilgili tartışma turizmde yeni kısıtlamalara neden oluyor İkinci dalga korkusu Salgının büyük darbe vurduğu sektörlerin başında geliyor turizm. Geçen yılın dokuz ayında yaklaşık 20 milyon turist gelirken bu yıl sadece 1 milyon turist ziyaret etti Türkiye’yi. Turizmde istihdam yüzde 60 azaldı, hizmet veren 20 sektör de kriz yaşıyor. Güvenlikli turizm kavramıyla atılan adımlarla son dönemde umutlar artmıştı. Özellikle Almanya, Rusya ve İngiltere’den seyahat acenteleri de rezervasyonlara başlamıştı. Türkiye’nin salgınla çok iyi mücadele ettiği algısı ne yazık ki alınan yanlış kararlarla olumsuz yönde etkileniyor şimdi. Türk Tabipleri Birliği’nin iddialarıyla ortaya çıkan açıklanan vaka sayılarının farklı olması algıyı bozdu. Sağlık Bakanı Fahrettin Koca’nın açıklaması üzerine şimdi birbiri ardına yeni kısıtlamalar gündemde. Örneğin İran tüm uçuşları iki gün önce durdurdu. İngiltere “Türkiye’den 3 Ekim cumartesi 04.00 itibarıyla İngiltere’ye seyahat edecek kişilerin yeniden 14 gün karantinada kalarak kendilerini izole etmeleri” kararını açıkladı. Ardından Türkiye’nin vizesiz girebildiği ülkelerden Japonya, 1 Ekim’den başlamak üzere vize zorunluluğu getirdi. Vizesiz seyahatin kaldırılmasına salgın sebep gösterildi. Turistik amaçlı seyahatler de yasaklandı. Ürdün charter’lara kısıtlama Turizmde sezon uzayacak umudu İngiltere, İran ve Japonya gibi pazarlardan birbiri ardına gelen açıklamalarla sarsıldı. Turizmciler endişeli, seyahat acenteleri “afet hali” talep ediyor. getirdi. Formula 1’in seyircisiz yapılmasına kararı verildi. Sezonun uzayacağı beklentisi ile otellerini açan, açmaya hazırlanan turizmciler şimdi yeniden endişeli. Onlara göre rakam tartışması gereksizdi ve ortaya çıkınca Türkiye turizmine büyük darbe vurdu. Bazı turizmciler bu konuda Türk Tabipleri Birliği’ni ve gerçek rakamların açıklanmasını isteyen sağlıkçıları suçluyor. Eleştirilmesi gereken ise Türkiye kriterleri değiştirirken bu yeni protokolleri Dünya Sağlık Örgütü gibi uluslararası kurumlara bildirmeyen Sağlık Bakanlığı... Şeffaf bir şekilde bu değişiklik açıklansa yeni bir kriz yaşanmayacaktı. 2020 hem dünya hem de Türkiye turizmi için kayıp bir yıl. Tartışmaları bırakıp geleceği planlamak atılacak en doğru adım! Komisyon kurulsun, fon oluşturulsun Bahattin Yücel eski Turizm bakanlarından. Turizmin geleceğini ve önerilerini ona sordum. Öncelikle yapılması gerekeni “hasar tespiti” olarak vurguluyor ve üç yıl süreceğini söylediği kriz için orta ve uzun vadeli plan yapılması gerektiğini söylüyor. Şu önerilerde bulunuyor: 4 Hasar tespiti için hemen uluslararası gözetim kuruluşları, bakanlık denetçileri, meslek örgütleri, rehberler oturup bir kurul oluşturmalı. 4 Tespitten sonra zararlar ortaya konulmalı, banka ve kamu alacakları, çalışanların tazminatları ve alacakları saptanmalı. Bir plan yapılmalı, buna göre fon bulup sektör düze çıkarılmalı. Yücel, Türkiye’nin bu sektörde 40 milyar dolarlık yatırımı, 1 milyon 200 bin yatağı olduğunu hatırlatıyor ve bir arama konferansı düzenlenmesini de öneriyor. AFET DURUMU ILAN EDILSIN, HIBE VERILSIN Turizmde hem otelciler hem de seyahat acenteleri salgının yarattığı büyük krizi nasıl aşacağını düşünüyor. Dün Türkiye Seyahat Acentaları Platformu üyesi turizmciler bavulları ve bayrakları ile eylem yapacaktı. Ancak gece yarısı salgın nedeniyle bu eylem yasaklandı. Onun yerine Turizm Bakanı Mehmet Ersoy seyahat acenteleri ile görüşmeyi kabul etti. Eylemin gerekçesini “fors major yani acil durum” ilan edilmesi olarak açıklamışlardı. Bakanla görüşmede ise şu taleplerde bulundular: 4 TÜRSAB üyesi şirketlere hiçbir ticari kısıtlama olmaksızın şirket başına 75.000 TL tutarında hibe verilmesi ve işe devamlarının sağlanması. 4 Devlet bankalarından ticari sicili uygun olan turizm şirketlerine bir sene ödemesiz, 36 ay vadeli, düşük faizli KGF destekli kredi çıkartılması. 4 Turizm şirketlerinin 2021 sonuna kadar İŞKUR kısa çalışma ödeneği çerçevesinde desteklenmesi. 4 Turizm şirketlerinin 2021 sonuna kadar SGK, muhtasar ve kurumlar vergisinden muaf tutulması, kredi taksidi ve ödemelerinin Haziran 2021’ye kadar ertelenmesi. 4 Acente kanalının devre dışı bırakılmasına son verilmesi, iki sene süreyle acente belge taleplerinin dondurulması ve yeni acente belgesi verilmemesi. Bilindiği gibi TÜRSAB ile Bakan Ersoy’un arası pek sıcak değil. Bakanın bazı üyeleri kabul etmesi bile şaşırtıcı sayılır. Bu görüşmeden bir karar çıkar mı? Zaman gösterir. Holdinglerin tepe yöneticileri, salgın ortamında 2021 yılını yorumladı Belirsizlik ve fırsat yılı MILYON TONLUK METAL Lüks gemiler hurdaya çıktı Covid19 salgınıyla gemi turizmi ağır darbe alınca lüks yolcu gemileri de hurdaya çıktı. Gemiler, mobilya ve yedek parça olarak kullanılabilecek donanımları söküldükten sonra hurda metale dönüştürülüyor. Sadece İzmir Aliağa’da bulunan gemi geri dönüşüm tersanesinde bu yıl milyon ton hurda metal elde edilmesinin beklendiği kaydediliyor. Reuters’a konuşan Gemisander Başkanı Kamil Önal, toplamda 8 yolcu gemisinin söküm sürecinde olduğunu söyledi. l Ekonomi Servisi YÜZDE 50 HASAR VAR Portakalda zam beklentisi Ülkenin önemli portakal üretim merkezlerinden Antalya Finike’de üreticiler hasat sezonuna hazırlanırken, bu yıl üretimin önceki senelere göre düşük olması bekleniyor. Aşırı sıcak nedeniyle yer yer bazı portakal bahçelerinde yüzde 3050 arasında kayıplar yaşandı. Finike Ziraat Odası Başkanı Halil Sarıçobanoğlu, geçen yıllarda 200 bin ton olan rekolte beklentisinin bu yıl 140150 bin ton civarında olduğunu söyledi. “300 kilo veren ağaçta 50100 kilo ürün çıkması bekleniyor” diyen Sarıçobanoğlu, “Fiyatlar geçen yıla nazaran biraz daha yüksek olacak. Ürünün Türkiye genelinde az olması nedeniyle beklentilerimiz 3 TL civarında” diye konuştu. FastCompany ve Türkiye Finans tarafından, dün düzenlenen “Holdinglerin Yeni Ajandası” konulu online toplantıya katılan holding ve banka üst yöneticileri pandemi sonrası paradigma değişikliklerinin holdinglerin yatırımlarına da yön vereceğini vurguladı. Öne çıkan vurgular şunlar: 4 Sabancı Holding Üst Yöneticisi Cenk Alper: Mayıstan itibaren pandemi sonrası çıkabilecek fırsatlara bakmaya başladık. Dijital ve malzeme teknolojilerindeki yatırım alanı bunlardan biri. Yatırımlarımızda Türkiye ve yurtdışında dengeli büyüme istiyoruz. Kordsa ve yapı malzemelerinde Avrupa’da büyüme hedefindeyiz. 4 Anadolu Grubu Üst Yöneticisi Hurşit Zorlu: 2021 yılı pandeminin etkisiyle belirsizliklerin yaşanacağı bir yıl olacak. Tabii ki bunun belki yılın ilk yarısı biraz daha belirsizlik içinde geçeceği için temkinli olmamız gerek. Özellikle bazı mallar için ihracat pazarları hakkında tahmin yapmak oldukça zor. 4 Kibar Holding Üst Yöneticisi Haluk Kayabaşı: Tedarikteki paradigma değişikliği nedeniyle 2021’de hammadde ve kritik ara ürünlerde kapasite yatırımları gerçekleştireceğiz. Assan Hanil’de hava süspansiyonlu sürücü koltuğu (ASD) ile ilgili orta vadede 40 milyon Avro yatırım yapmayı ve Avrupa’da da bir üretim tesisi kurmayı planlıyoruz. 4 Zorlu Grubu Üst Yöneticisi Ömer Yüngül: 2020 için her sektörümüzde yüzde 15 büyüme öngörmüştük. Mayıs ayında ise revize bütçede 2019’un yüzde 5 altını planladık. Haziranda ummadığımız taleple karşılaştık, bütçeyi tekrar revize ettik, 2020 için öngördüğümüz belki çok az gerisinde kalacağız. 4 Limak Şirketler Grubu Başkanı Ebru Özdemir: Pandemi sonrası ekonomide. toparlanma başladı. Bu toparlanmanın “V” şeklinde mi yoksa “U” şeklinde mi olacağı tartışılıyor. İnşaat işlerimiz pandemide durmadı; yurtdışında Katar, Rusya ve Kuveyt’te üç yeni iş aldık. EKONOMI 2022’DEN ÖNCE TOPARLANMAZ Avrupa Merkez Bankası (ECB) Başkanı Christine Lagarde, Euro Bölgesi’nin Covid19 krizinden toparlanmasının, daha önce tahmin edilen V şeklinde değil, çalkantılı olacağını belirtti. Lagarde, ekonominin pandemi öncesi düzeylere 2022’den önce dönemeyeceğini ancak, ECB’nin elindeki tüm aletleri kullanacağını söyledi. ECB’nin krize tepkisini değiştirmeye hazır durumda olduğunu ifade eden Lagarde, diğer merkez bankalarının hükümet harcamalarını artırmak için teşvikler açıklamaları gerektiğini söyledi. Merkez’e göre eylül ayında döviz kuru ve talep koşulları belirleyici oldu Beyaz eşyaya zam yağdı PERAKENDECILER UMUTSUZ Türkiye Ekonomi Politikaları Araştırma Vakfı’nın (TEPAV) Perakende Güven Endeksi (TEPE), perakendecilerin yüzde 36.5’inin işlerinde kötüleşme beklediğini ortaya koydu. TEPE, Eylül 2020’de bir önceki aya göre 0.4 puan artarken bir önceki yılın aynı dönemine göre ise 0.5 puan azaldı. İşlerinde bir değişiklik beklemeyenlerin oranı ise yüzde 32 oldu. l Ekonomi Servisi Eylül ayı enflasyon (TÜFE) sonuçlarını değerlendiren Merkez Bankası, yüzde 11.75 açıklanan yıllık enflasyonun özellikle temel mal ve hem işlenmemiş hem işlenmiş gıda gruplarında arttığını, enerji ve hizmet gruplarında ise gerilediğini vurguladı. Bankaya göre temel mal grubundaki artışta dayanıklı tüketim malları öne çıktı. Bu artışta döviz kuru gelişmeleri ve talep koşulları belirleyici oldu. Bu kapsamda aylık artış, altın hariç grup genelinde yüzde 3.7, beyaz eşyada yüzde 7.14, otomobilde yüzde yüzde 4.11 ve mobilyada yüzde 3.3 oldu. Banka otomobil fiyatlarındaki artışta matrah ve ÖTV değişikliklerinin de etkili olduğu bildirildi. Merkez ayrıca, ekim ayından itibaren geçerli olmak üzere hanehalkı, sanayi ve ticarethaneler tarafından kullanılan elektrik fiyatlarında yapılan artışın önümüzdeki dönemde enerji grup enflasyonunu yukarı yönlü etkileyeceğini vurguladı. l Ekonomi Servisi Kalkınmayı planlamak Ülkemizin yoğun ve yıpratıcı gündemi arasında, geçen hafta sessiz sedasız bir yıldönümü kutlandı: Devlet Planlama Teşkilatı (DPT) bundan 60 yıl önce 30 Eylül 1960’ta 91 sayılı kanun ile kurulmuştu. Böylece Türkiye, kalkınmasını artık “iktisadi ve toplumsal hayatın bütününü göz önünde bulunduran ve en son tekniklere dayanan yeni ve ileri bir planlama anlayıs¸ı içinde gerçekles¸tirilecekti”. On bes¸ yıllık bir görünge içinde ele alınan ve bu sürenin ilk bes¸ yılı (1963 1967) kapsayan “KALKINMA PLANI” da 21 Aralık 1962 tarihinde yürürlüğe giriyordu. Plan metninin açılış sayfasından devam edelim: “Büyük kütleler çok kötü s¸artlar içinde ve uygarlık araçlarından yoksun olarak yas¸amaktadır. Okuma yas¸ında bulunan ve bu yas¸ı as¸mıs¸ olanların yüzde 60’ı okuma yazma bilmemektedir. Köylerin yüzde 53’ü, kasabaların yüzde 55’i içme suyundan yoksun veya yeteri kadar içme suyu bulamayacak durumdadır. Nüfusun yüzde 69’u elektrikten faydalanamamaktadır. Dogˆan her bin çocuktan 165’i bir yıl içinde ölmektedir. Nüfusun yüzde 2.5’i veremlidir. Buna kars¸ılık 4 bin kis¸iye bir doktor düs¸mektedir. S¸ehir konutlarının yüzde 30’u oturulamayacak durumdadır.” Birinci Plan, bu tarihsel dönemeçte uygulamaya geçilecek ve Türkiye, “planlı kalkınma” diye anılan tüm 19611979 arasında, yıllık yüzde 5.2 büyüme gösterecektir. Bu oran tüm Cumhuriyet tarihi ortalamasından neredeyse yüzde 1 puan daha yüksektir. Demokratikleşme İçin Plan, 19781982 Türkiye’nin planlı kalkınma arayışları sadece ekonomik bir dönüşüm meselesi olarak kalmayacak ve 1978 yılında Türkiye İşçi Partisi’nin hazırladığı “Demokratikleşme İçin Plan” belgesi ile yepyeni bir ivmelenme kazanacaktır. Söz konusu metin, Türkiye coğrafyası içinde belki de o güne değin hazırlanmış en kapsamlı, en tutarlı ve en devrimci planlama belgesidir. Sunuş cümlelerinde şu görüşler paylaşılmaktadır: “ ‘Demokratikleşme İçin Plan, 19781982’ ülkemizde demokratikleşme sürecinin maddi temellerinin yaratılabilmesi için ekonomik alanda ilk adımda gerçekleştirilmesi gereken dönüşümleri ve önlemleri içermektedir. Ülkemizin emperyalizme bağımlılığının kırılmasını, işbirlikçi tekelci büyük sermayenin ulusal pazarı kontrolü altına alan ekonomik gücünün, tekellerin egemenliğinin geriletilmesini, işçi ve emekçi kitlelerin yaşam düzeylerinin yükseltilmesini ve üretim sürecinin yönetimine etkin bir biçimde katılmalarını öngören yapısal dönüşümleri tasarlamaktadır.” 1980’ler sermayenin karşıdevrimi Ancak kapitalizmin anarşik yapısı, kârlılıkta azalma ve emek hareketinin görece güç kazanması ile birlikte bu ivmenin sürdürülmesi mümkün olmayacak ve 1980’lerden başlayarak sermayenin tahakkümünü sağlayacak yapısal düzenlemeler, gerek Türkiye’de gerekse tüm dünyada zor, tehdit ve demokrasidışı baskı yöntemleriyle uygulamaya konulacaktır. Bu süreçte sosyal devletin yerini “teknik ve etkin yönetişim” prensipleri alacak; kalkınma ve sanayileşme hedefleri de artık terk edilerek yerlerini finans dünyasının kısadönemci ve miyopik kararlarına dayalı rant arayışlarına bırakacaktır. “Ulusal tasarruf” kavramı iktisat yazınından tamamıyla kaldırılırken, “yatırım” kavramı da sadece tek bir hedefe kilitlenecektir: Yabancı sermayeyi davet etmek. Böylelikle, “kalkınmakta olan ülkeler” de bir grup olarak “yükselen piyasalar” diye adlandırılır iken, bu ülkelerin zaten çok genç ve zayıf olan demokratik kurumları “istikrar önündeki bürokratik engeller” olarak gösteriliyor ve “bağımsız üst kurullara dayalı denetim ve yönetişim” gibi makyajlanmış politikalar altında ulusötesi şirketlerin ve uluslararası finans sermayesinin doğrudan denetimi altına sokuluyorlardı. Türkiye’de de DPT 2011 yılında kapatılarak, yeni oluşturulan Kalkınma Bakanlığı’na dönüştürüldü. Doğrudan Başbakanlık’a bağlı bir üst düşünce ve strateji merkezi konumunda iken, Bakanlar Kurulu’nda bir sandalyeye indirgendi. 1300’ü aşkın deneyimli ve çoğu doktoralı uzman kadrosu yarı yarıya azaltıldı; idari yapısı ve tarihsel birikimi tahrip edildi. 2018’de Kalkınma Bakanlığı da kapatılarak “kalkınma stratejisi ve planlama” kavramları bürokrasinin çeşitli basamakları arasında yok edildi. 21. yüzyıl için planlama Bütün bu olumsuzluklar arasında aklın ve bilimin direnci de her zaman var oldu kuşkusuz: Örneğin, Prof. Dr. Bilsay Kuruç’un önderliğinde, 2011 Mayıs ayından başlayarak, Ankara Üniversitesi çatısı altında bilimin ve aklın rehberliğine dayanan yepyeni bir bilimsel çalışma grubu ve çalışma düzeni, 21. Yüzyıl İçin Planlama Kurultayları adı altında kurulmaktaydı. Çalışmalarını http://21inciyuzyilicinplanlama.org adresinde sergileyen 21. Yüzyıl İçin Planlama hareketi stratejik vizyonunu şu sözlerle paylaşıyor: “Yeni bir çağın dünyasına öncelikle yeni bir düşünce, sorgulama ve kavrayışlar ve daha sonra, bunlardan hareket ederek geleceğin ufkuna tasarlayabilme kapasitesi ve özlemiyle girilebilecektir”. Zira, “21. yüzyıla giremeyen toplumun zihin, görgü, bilgi ve kapasite bakımından zamana karşı yarışı kaybedeceği (kesindir). Böyle bir toplum belki teknoloji müşterisi olmakla yetinip, avunup, övünecek ama bilgi ve teknoloji âleminin birikimli insanı (21. yüzyıl insanı) ile bir ortak dünya paylaşabilme, onunla konuşabilme, söylediklerini anlayabilme şansına kavuşamayacaktır”. “Türkiye’nin geleceğini böyle bir boyut üzerinde konuşmak, düşünmek, tasarlamak ve özlemek bugünün büyüyen dertlerinin ötesinde bir kolektif mecburiyet(tir).” Yeniden ve inadına, demokratikleşme ve kalkınma için düşünmeye devam...
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle