18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
KÜLTÜR 11 4 EKİM 2020 PAZAR 57. Altın Portakal Film Festivali başladı ve 10 Ekim’e kadar devam edecek Antalya’dan sevgiler... İstanbul’dan Antalya’ya 78 saat süren otomobil yolculuğu sırasında, memleketim ne güzel, ne muhteşem demekten kendimi alamıyordum. Kütahya, Porsuk Ormanı, Afyon Ovası, Isparta’ya doğru su sesleri, Burdur yolunda Sagalassos tabelaları... Gelin görün ki bütün bu güzellikleri kavgayla, yalanla, talanla, yoklukla, yoksullukla (üstelik varken yoklukla), ayrımcılıkla, baskıyla perişan etmek... Geçelim... Antalya girişinde elinde altın portakal tutan altın kadınların heykelleri karşılıyor her geleni. Bunlar kaldırılmıştı. Şimdi geri gelmişler. Belki de kadın figürü, hele beden hatları görülüyorsa, ahlaka aykırı ya (!) ondandır... Bir de kentin her yanına dağılmış festival afişleri... Afişlerden birinde sevgili Fatma Girik, Akdeniz gibi bakıyor. O gözlerde hem gençliğin meydan okuyuşunu hem de binlerce yıllık birikimi, görüyorum. Diğer afiş günümüzde her şeyimizi borçlu olduğumuz, hakları yok sayılan sağlık emekçilerine ilişkin. Bence de tüm Altın Portakallar onlara... Festivalde biletli açık hava gösterimlerde her seans için 2020 yılının gerçek kahramanları sağlık çalışanlarına 50 adet davetiye ayrılması da harika bir düşünce... Çağrışımlar yolculuğu Ülkenin en eski, en köklü film festivalindeyim. 70’li yılların ortalarından beri Antalya Altın Portakal Festivallerinin müdavimiyim. İster istemez çağrışımlar, çağlayanlar halinde üşüşüyor aklıma... Belediye Başkanı Selahattin Tonguç’un çabaları... Edebiyatla sinemanın buluştuğu yıllar, Aziz Nesinli, Vedat Türkalili festivaller... Akşamları kumsalda ateş başında bir Zülfü Livaneli, bir Rahmi Saltuk’tan dinlediğimiz türküler... Çok genç bir Sezen Aksu’nun utangaç ilk şarkıları... ve elbet birbirinden değerli filmler... Ama bir anı var ki muhteşem. Yıl 1979. Ecevit dönemi. Ortalıkta “sol” kokusu. Jüri ilerici. Sevgili Onat Kutlar bakanlığında sinema danışFatma Girik, 50. Antalya Altın Portakal Film Festivali’nde Yaşam Boyu Onur Ödülü’nü Ediz Hun ve Şevval Sam’ın elinden almıştı. Girik, geçmiş yıllarda geleneksel Yeşilçam Korteji’nde de sinemaseverleri selamlamıştı. Bu yıl kortej salgın nedeniyle yapılamadı. manı... Konyaaltında belediye tesislerinde kalıyoruz. Sabahları uyanma zilimiz Zamphir’in pan flütü. Bir müziksever hoparlörden her sabah onu yayımlıyor... (O gün bugün Zamphir’in müziği bana rüzgârdan çok, beyaz kumsalların uçsuz bucaksızlığını çağrıştırır.) Bu muhteşem havayı GÜM diye tepemize inen Ankara’dan gelen bir haber berbat ediyor. “Sansür Heyeti” festivalde yarışacak 2 filmi sansürlemiş. Ömer Kavurdan “Yusuf ile Kenan” ve Yavuz Özkan’dan “Demir Yol”. Eşşoğlu eşşek efendim Kıyamet kopuyor, jüri, sanatçılar yazarlar isyanda... Ankara’ya telefonlar. İzin çıkmazsa, herkes terk edecek. Bekliyoruz... Sonunda Ankara’dan telefon geldi: Manzara: Ömer Kavur telefonda, hepimiz onun çevresinde. “Benim efendim”... “Evet ”... “Anladım Efendim”... “Eşşoğlu eşşek efendim!”, “Ananı avradını efendim!” Küt! Telefon kapanıyor. Dünyanın en terbiyeli, en efendi film yönetmeni Ömer Kavur delirmiş olmalı... O ise gülümseyerek bize bakıyor: “Ne yapayım, çıkarmamı istedikleri küfürleri tekrarlamamı istediler, diyor... Elbet kimse filmine dokundurtmadı. Tüm yönetmenler eserlerini geri çekti. Ve o yıl festival yapılmadı. Bir yıl sonra 12 Eylül faşist darbesi silindir gibi ülkeyi dümdüz ettiğinden, iki yıl üst üste festival yapılamadı. Yıllar sonra, hem Ömer Kavur’un hem Yavuz Özkan’ın filmleri Altın Portakal ile ödüllendirilecekti. Sansür kurulu başkanının adını bugün bilen yok; iki arkadaşımın adı yaşıyor, yaşıyacak... Işık içinde uyusunlar! Ah şu jüriler Bu yazıyı yazarken, henüz festival başlamamıştı. Siz okuduğunuzda başlamış olacak... Bilenler bilir, her ne hikmetse, son iki yıl Ulusal Film Yarışması kaldırılmıştı. Neyse 2 yıl aradan sonra geri geldi. 57. Antalya Film Festivali’nde “Ulusal” yarışmalarda 12 uzun metrajlı, 12 kısa ve 10 belgesel yarışıyor. Ayrıca “Uluslarası” yarışma da var. Her birinin jürisi ayrı... Önceki akşam benim de içinde bulunduğum Ulusal Yarışma JüriUlusal Yarışma’nın filmleri... 4 “Çatlak” Fikret Reyhan 4 “Dersaadet Apartmanı” Tankut Kılınç 4 “Dirlik Düzenlik” Nesimi Yetik 4 “Flaşbellek” Derviş Zaim 4 “Gelincik” Orçun Benli 4 “Gölgeler İçinde” Erdem Tepegöz 4 “Hayaletler” Azra Deniz Okyay 4 “İnsanlar İkiye Ayrılır” Tunç Şahin 4 “Kar Kırmızı” Atalay Taşdiken 4 “Koku” Barış Gördağ, Yasin Çetin 4 “Kumbara” Ferit Karol 4 “Ölü Ekmeği” Reis Çelik si festival yönetmeni Ahmet Boyacıoğlu ve koordinatör Onur Güven’le buluştuğumuzda önce Antalya’da herkesin neredeyse âşık olduğu Başkan Muhittin Böcek’in iyiye giden sağlık haberlerini aldık. Pandemiye göre tüm önlemler alınmış durumda: Açık hava gösterimler, mesafeli, maskeli... Hatta o kadar ki Ahmet Boyacıoğlu’nun, bir gazeteciye alınan önlemleri anlatırken gülerek “Jüri başkanı zaten doktor” demesi; mizah duygusu, ironi anlayışından yoksun sosyal medya tutkunlarının elinde oyuncak olmuştu! Bizim jüri şöyle: Başkan: Ercan Kesal (Doktor olduğu için değil; çok üretken bir yazar, oyuncu, yönetmen olduğu için ve son filmi “Nasipse Adayız” ile hepimizi büyülediği için Gülse Birsel (zekâ küpü, usta yazar), Kıvanç Sezer (“Babamın Kanatları” filmiyle sinemamızı sarsmışlığı vardır, ödüllere boğulan “Küçük Şeyler”i henüz göremedim.), Taner Birsel (Hem tiyatroda hem sinemada oyunculuğuna hayranım) ve ben... Ama zaten biliyorsunuz değil mi: “En iyi jüri benim filmimi beğenen jüridir; en kötü jüri benim filmimi beğenmeyen...” İyi pazarlar! ZORLU PSM’DEN YENI SEZONA ‘MERHABA’ “Kemal” isimli gösterim, 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı’nda seyirciyle buluşacak. Pandeminin etkilerinden dolayı mekândaki etkinliklerini 13 Mart’ta durduran ve 7’nci sezonunu dijital etkinliklerle tamamlayan Zorlu PSM, 5 Ekim’de yeni sezonu açıyor. İlk etkinlik Cem Yılmaz’ın son şovu “CMYLMZ Diamond Elite Platinum Plus” olacak. Ekim ayı programında Bergüzar Korel’in tek kişilik oyunu “Kızlar ve Oğlanlar” 78 Ekim’de sahnelenecek. Zorlu PSM ve Talimhane Tiyatrosu’nun ortak yapımı “Gerçek” 1920 Ekim’de izleyiciyle buluşacak. Serkan Salihoğlu’nun yönettiği “Hakikat, Elbet Bir Gün” 26 Ekim’de perde açacak. Molière klasikleri “Cimri” 14 Ekim ve “Tartuffe” 30 Ekim’de oynanacak. 29 Ekim’de ise Cumhuriyet Bayramı’na özel “Kemal” isimli müzikli gösterim yapılacak. Cemal Reşit Rey’de İDSO ile başlangıç GÜLÇİN GÜLAN Cemal Reşit Rey (CRR) Konser Salonu kapılarını İstanbul Devlet Senfoni Orkestrası’nın (İDSO) şef Ender Sakpınar yönetiminde verdiği 20202021 sezon açılış konseriyle 2 Ekim Cuma akşamı açtı. Konser öncesinde şef Sakpınar, İDSO konserlerinin ana destekçisi DenizBank Genel Müdürü Hakan Ateş adına Zeki Bilsel’e teşekkür plaketi sundu. Bilsel ise İDSO gibi en önemli Cumhuriyet kurumlarından birine destek olmaktan duydukları gururu ifade etti. Mesafe zorunluluğu ve diğer kısıtlamalar nedeniyle oda orkestrası için yazılmış eserleri bu yıl programına alan İDSO, Haydn “Çello konçertosu No.1” ve G. Holst “St Paul’s Suite” eserlerini seslendirdi. Konserin solisti ünlü Fransız çellist Gautier Capuçon İDSO’nun başarılı eşliğinde seslendirdiği konçerto ve ardından çaldığı Pablo Casals’ın “Song of the Birds” bis parçasıyla büyük alkış aldı. Deneyimli sanatçı hem orkestranın eşliğinden hem de salonun akustiğinden çok memnun olduğunu ifade etti. Konserin genel provası 65 yaş üstü seyircinin dinleyebilmesi için ücretsiz olarak saat 16.30’da konser ise saat 21.00’de yapıldı. Nâzım Hikmet Mersin’den geçti ABİDİN YAĞMUR Mersin Büyükşehir Belediyesi Şehir Tiyatrosu sezonu Nâzım Hikmet şiirleriyle, o şiirlerden bestelenmiş şarkılarla taçlanmış bir oyunla, “Aslolan Hayattır” ile açtı. Haluk Işık’ın yazdığı oyunu, Mersin Şehir Tiyatrosu Genel Sanat Yönetmeni Murat Atak sahneye koydu. Oyunda büyük şairin yaşamından ve felsefesinden kesitler şiirleriyle, mektuplarıyla anlatıldı. Büyük kısmı genç olan ve geçen temmuz ayında, aralarında Cihan Ünal’ın da bulunduğu jüri tarafından sınavla alınan Mersin Şehir Tiyatrosu oyuncuları, kısa sürede hazırlandıkları oyunda, özellikle müzikal bölümlerde göz doldurdu. Cem Karaca’dan Zülfü Livaneli’ne önemli birçok bestecinin Nâzım Hikmet yorumlarını sunan Mersin Şehir Tiyatrosu oyuncularının “Bu Hasret Bizim” şiirinden bestelenen şarkıyı koro halinde söylediği bölüm beğeni topladı. Oyunda birçoğu ilk kez sahne alan genç oyuncuların monologlardaki ve solo şarkı ve danslardaki performansı ve sahne hâkimiyeti de gelecek için umut verdi. Sosyal mesafeli... Mersin Şehir Tiyatrosu’nun sosyal mesafe kurallarına göre sergilediği oyunda salonun yarısı boş bırakıldı. Boş bırakılan koltuklara 29 farklı ülkeden karikatürcülerin Nâzım Hikmet’i anlattıkları karikatürler konuldu. Oyunun müziklerini de Mersin Kent Orkestrası yorumladı. Oyun sonunda Mersin Büyükşehir Belediye Başkanı Vahap Seçer de sahneye çıkarak oyuncularla birlikte Nâzım Hikmet’in şiirinden bestelenen “Güzel Günler Göreceğiz Çocuklar” şarkısını söyledi. l MERSİN YEN ÇIKTI Yeni çıkan kitabımızı ilk okuyanlardan olmak ister misiniz? “... Türk ye’de çıkan altın Türk ye’y zeng nleşt r yor mu? Yoksa... Türk ye bugün çok daha y b r durumda mı? Altın masallarının anlatıldığı 20 yılın sonunda bugün devlet yönetenler çok c dd b r salgının tam ortasında vatandaşlarından 10 TL d len yor. 19 yılda s yanürlü altın karteller 10 m lyar dolardan fazla kazanırken, devlete yan vatandaşa kalan ne oldu?...” “... Bugün artık altın madenler n n çevreye verd ğ zararlar nükleer atıklarla b r tutuluyor. B r adet bas t b r yüzün yapmak ç n 3050 ton kaya parçalanarak un ufak ed lmekte ve ç nden dünyanın en zeh rl b leş ğ olan s yanür geç r lmekte, ç nden 31 gr (1 ons) altın çıkarılmakta ve sonra da zeh rl ağır metaller ve k myasallar çeren bu 3050 ton ‘pasa’ den lerek çevreye bırakılmaktadır. Bugün bu türden madenler n, yan s yanürlü, sülf r k as tl metal madenler n n yarattığı çevresel felaketler artık, ‘ağır çek m soykırım’ d ye adlandırılıyor.” www.galeatiyayinevi.com galeatiyayincilik gletiyayincilik galeati2017 Patara’da 2 bin 400 yıllık ‘mutfak’ Birçok medeniyete ev sahipliği yapmasından dolayı “medeniyetlerin beşiği” olarak nitelendirilen Antalya’nın Kaş ilçesindeki Patara antik kentinde yapılan kazılarda 2 bin 400 yıllık olduğu tahmin edilen “mutfak” ve “kadın odası” bulundu. Patara Antik Kenti Kazı Başkan Yardımcısı Doç. Dr. Erkan Dündar, Patara’daki Tepecik yerleşiminin antik kentin en erken buluntu ve mimari yapılarının bulunduğu alan olduğunu söyledi. Burada yaptıkları kazılar sayesinde Likya Birliği döneminde insanların konut yaşamlarına ilişkin bilgilere ulaştıklarını vurguladı. l AA
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle