18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
10 4 EKİM 2020 PAZAR HABER/YORUM Peşimi bırakmayan bir düş Yıllar boyu peşimi bırakmayan bir düş var, zaman zaman ondan söz ettiğim olmuştur, hatırlayanlar olabilir. İşte gene o düş ama bu tuhaf zamanlarda yepyeni insanlar, gruplar kendiliğinden düşüme dahil oldular. Koronayla kahramanca mücadele eden ve çocuklarına bile veda edemeden ölen sağlık çalışanları, onların arkadaşları, “ulusal çıkar” nedeniyle gerçek rakamları saklanan koronavirüs vakaları ve dolayısıyla ölüme terk edilen tüm yurttaşlar düşümde yerini alıyorlar. Bu peşimi bırakmayan nasıl bir düş, başlayalım: Düşümde milyonlarca insan ellerinde pankartlarla yürüyorlardı. Ben durmuş onların geçişlerini izliyordum. F tipi cezaevlerini protesto edenler, KHK mağduru öğretmenler, öğretim üyeleri, oy verdikleri vekillerinin hapishanelerde çürümesine karşı çıkanlar, seçilmiş belediyelere kayyım atanmasını içine sindiremeyenler, hukuksuzluğu, adaletsizliği bangır bangır haykıranlar, tüketicinin dolaylı vergilerle nasıl yoksullaştığını kalem kalem ortaya dökenler, çocukları dağlarda vurulan, sokaklarda sürüklenen, cezaevlerinde işkenceden ölen Türk ve Kürt anaları Diyanet’in laikliğe aykırı olduğunu haykıranlar, azıcık maaşlarına göz dikilen emekliler: bir türlü failleri bulunamayan faili meçhul kadınları, kızları, ağabeyleri, devletin attığı bombalarla ölen çocuklarını bağırlarına basmış, “Katil kim?” diye haykıran Uludereliler; sendikal hakları yok edilen, köleliğe mahkum işçiler, emekçiler; bölgelerindeki yeşil alana cami değil, park yapılmasını talep eden mahalleliler, rüzgâr ve güneş enerjisinin es geçilip dışa bağımlı termik ve nükleer santral kurmanın bu ülkeyi yok edeceğini iyi bilenler, eğitim sisteminin kölebeyaz yakalılar ürettiğine bizzat tanık olan kahraman öğretmenler, ayağında ayaklarına küçük gelen plastik bir terlikle karda yürüyerek okula gitmeye çalışan küçücük kızların anaları, babaları; 12 yaşında çocuk gelinler ülkesinde yaşamanın bir zulüm olduğunu hissedenler, her gün bir kadın çığlığıyla uyanmanın derin acısını yüreklerinde duyanlar, yalaka ekonomistlerin sürekli yalanlarıyla beyni yıkanan ama elinde avcunda ekmek parası olmayanlar, lüks alışveriş ve gökdelen yapmanın şehirleşme olmadığını bilen mimarlar, yalanlarla yükseltilen sağlık sektörünün nasıl bir zengin oyunu olduğunu bizzat oyunun içinde yaşayarak öğrenen doktorlar, sağlık görevlileri; bankalar astronomik kâr ederken kendilerine ödenmesi gereken ücret zammını elleri böğründe bekleyen banka işçileri; Köy Enstitülerinin bu ülke için nasıl bir nimet olduğuna hayatları boyunca tanık olan Köy Enstitüsü mezunları ve bu büyük eğitim projesine vurgun olanlar, sosyetenin her gün değişik bir kılıkta boy gösterdiği resim galerilerinde değil, sokaklarda, varoşlarda resim yapmak isteyen ressamlar; muhteşem olduğu söylenen Türk aile yapısını, ensesti, tecavüzü, çocuk gelinleri sorgulayan film yapımcıları; Kahramanmaraş, Çorum ve Madımak’ta diri diri yakılan, hunharca öldürülen insanların aileleri; köyleri yakılan, göç etmek zorunda kalan ve kentlerde yok olan göç aileleri, ellerinde seks işçiliği yapmaktan başka çaresi olmayan travestiler, kadın seks işçileri; Boğaz’da, deniz kıyılarında salaş bir meyhanede dostlarla içkisini yudumlamayı bir yaşam keyfi olarak görenler, başları bağlı olduğu için kahvelere, okullara girerken küçümsenen başı örtülü genç kızlar; “Sokaklarda dolaşmak bizim de hakkımız!” diyen milyonlarca engelli yurttaş; sürüp giden savaş nedeniyle canını yitirmemiş ama akıl sağlığını ya da bedeninde en değerli organlarını yitirmiş, köşeye atılmış gaziler, “insan öldürmek istemiyoruz” diyerek her türlü aşağılanmayı göze alan ve vicdani ret ilkesini hayata geçirmeye çalışan askerlik çağına gelmiş genç insanlar, askerlik şubesinde “İb..misin, o halde bize bir video getir” denilen, cinsel tercihleri nedeniyle aşağılanan gençler; kendinden rütbe olarak küçük bir subayı sevdi diye ordudan atılan ve intihar eden genç bir kadın subayın ölümünü içine sindiremeyenler, bu cennet ülkenin her zaman kendi kendine yeteceğini savunanlar, yok edilen tarım için içleri yananlar, müzelerdeki 42 uygarlığın en güzel heykellerine bakıp “ucube” diye bir heykelin yıkılmasını canında hissedenler; Kurtuluş Savaşı’yla ilgili filmleri izlerken Nâzım Hikmet’in, Dağlarca’nın ve daha birçok şairin bu konularda yazdığı şiirleri okurken gözleri yaşaranlar; ülkenin dört bir tarafındaki limanların satılmasını, köprülerin özel şirketlere devredilmesini güvenlik açısından çok sakıncalı bulanlar, evet onlar ve daha pek çokları düşümde yürüyorlardı. Polisler mi? İlk kez şaşırmışlardı, çünkü böyle bir kalabalığa ne biber gazı, ne öldürücü bir gaz, ne de soğuk su fayda ederdi. 4 EKİM 2020 SAYI: 34693 İmtiyaz Sahibi: CUMHURİYET VAKFI adına ALEV COŞKUN Genel Yayın Yönetmeni AYKUT KÜÇÜKKAYA Yayın Koordinatörü Serkan Ozan Yazıişleri Müdürleri İpek Özbey Olcay Büyüktaş Akça (Sorumlu) Hakan Akarsu (Ekler) Görsel Yönetmen Münevver Oskay Reklam Genel Müdürü Ayla Atamer Törün l Haber Merkezi: Murat Hantaş l Gece: Ayça Bilgin Demir l Dış Haberler: Mine Esen l Ekonomi: Jale Özgentürk l İç Politika: Ali Açar l Kültür Sanat: Yazgülü Aldoğan l Fotoğraf: Uğur Demir l Spor: Sami Gürel l Ankara Temsilcisi: Sertaç Eş Güvenevler Mah. Güneş Cad. No: 8/1 Çankaya 06690 Ankara Tel: (0312) 442 30 50 l Ege Bölge Temsilcisi: Tuncay Mollaveisoğlu Halit Ziya Bulvarı 1352 sok. 2/3 Pasaport İzmir. Tel: (0232) 441 12 20 Yayın Kurulu: Alev Coşkun (Başkan), Ali Sirmen (Bşk. Yrd.), Aykut Küçükkaya, Emre Kongar, Şükran Soner, Kemal Işık Kansu, Orhan Bursalı, Mine Kırıkkanat, Miyase İlknur, Ataol Behramoğlu. l Mali ve İdari İşler Müdürü: Osman Selçuk Özer Yayımlayan ve Yönetim Yeri: Yenigün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ. Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No: 2 34381 Şişli/İstanbul Tel: (0212) 343 72 74 (20 hat) Faks: (0212) 343 72 64 eposta: [email protected] Reklam Yönetimi: Yenigün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ. Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No: 2 34381 Şişli/İstanbul Tel: (0212) 343 72 74 (20 hat) Faks: (0212) 251 98 68 eposta: [email protected] Yaygın süreli yayın Baskı: l İstanbul: İleri Basım mat. Amb. Reklam Tanıtım Yay. ve Teknik Hiz. Tic. A.Ş Yenibosna mh. 29 Ekim Cd. no: 1A/41 Bahçelievler/İstanbul Tel : 0212 454 35 10. l Ankara : İleri Basım mat. Amb. Reklam Tanıtım Yay. ve Teknik Hiz. Tic. A.Ş Saracalar mh. 57. cd. no: 21/A Akyurt/Ankara Tel : 0312 353 29 61. l İzmir: İleri Basım mat. Amb. Reklam Tanıtım Yay. ve Teknik Hiz. Tic. A.Ş Fatih mh. 199 sok. no:1/7 SarnıçGaziemir/İzmir Tel : 0232 483 96 60. l Adana: İleri Basım mat. Amb. Reklam Tanıtım Yay. ve Teknik Hiz. Tic. A.Ş Levent mh. 1791 sok. no: 33/A Yüreğir/Adana Tel : 0322 346 36 25. l Trabzon: İleri Basım mat. Amb. Reklam Tanıtım Yay. ve Teknik Hiz. Tic. A.Ş Organize sanayi Bölgesi no: 2 Arsin/Trabzon Tel : 0462 71 40 20. l Antalya: İleri Basım mat. Amb. Reklam Tanıtım Yay. ve Teknik Hiz. Tic. A.Ş Yenigöl mh. Serik cad. Havaalanı yolu üzeri no: 38 Antalya Tel : 0242 340 50 40. Dağıtım: Turkuvaz Dağıtım Pazarlama A.Ş. Cumhuriyet’te yer alan haber, yazı ve fotoğrafların yeniden yayım hakkı saklı tutulmuştur. İzin alınmadan ve kaynak göstermeksizin yayımlamak Basın Kanunu gereğince hukuki ve cezai yaptırıma tabidir. NAMAZ VAKİTLERİ İmsak Güneş Öğle İkindi Akşam Yatsı İstanbul 05:33 06:57 12:58 16:12 18:49 20:08 Ankara 05:18 06:41 12:42 15:58 18:34 19:51 İzmir 05:42 07:03 13:05 16:22 18:57 20:13 Dedeağaç’ta artık bir üssü bulunan ABD, 14 Eylül’de Batı Trakya’da Yunanistan’la ortak bir askeri tatbikat başlattı. Aynı gün Romanya’da Balkan Ülkeleri Özel Kuvvetler Tatbikatı başlayıp 25 Eylül’e kadar sürdü. Türkiye’nin batısında ve hepsi Rusya’ya yönelik bu gövde gösterileri yapılırken Vladimir Putin de haraşo kaşkol örecek değildi. Tavariş*lerini toplayan Rusya, 21 Eylül’de Belarus, Çin, Pakistan, Ermenistan ve Myanmar’ın katıldığı “Kafkas 2020” askeri tatbikatını başlattı. Nedense İran’ın yer almadığı tatbikat, 26 Eylül’de bitti. Ertesi gün, Dağlık Karabağ bölgesinde Azerilerle Ermeniler kapıştı. İki ülke birbirine savaş ilan etti. Türkiye medyalarına hâkim görüşü bir yana bırakacak olursak, çatışmaları kimin başlattığı tam olarak bilinmiyor. Azerbaycan Ermenistan’ı, Ermenistan da Azerbaycan’ı suçluyor. Oysa ilk saldırıyı kimin gerçekleştirdiği, bu yeni savaşın niçin şimdi patladığına ilişkin bir ipucu verebilirdi. Olsun, bizler kayıp iplerin ucunu aramaya idmanlı ataların torunlarıyız... Çoklu etni, tehlikeli demografi Azerbaycan’ın Tovuz rayonu, yani kenti; Baku’ya 450 km. uzaklıkta ve Azerbaycan’dan Gürcistan’a, oradan da Türkiye’ye taşınan petrol ve doğalgaz borularının geçtiği kilit bir bölgedir. Baku, Tiflis, Kars demiryolu da bu bölgeden geçer. Tahkimat, tatbikat, savaş Eğer Azerbaycan’ın dediği doğruysa Ermenilerin 27 Eylül’de durup dururken saldırdıkları yer burası. Laçin, Kubatlı, Cebrail, Zengilan ve Fuzuli... Yine Azerbaycan’ın Nahçıvan’la Dağlık Karabağ arasında kalan İran sınırına çok yakın yerleşim bölgeleri. Fuzuli rayonu, 1993’ten beri Ermeni işgali altında. Nüfus mozaiği Azerbaycan Türkleri, Ermeniler, Araplar ve pek çok etniden oluşuyor. Afganistan, Pakistan ve hatta Keşmir’den göçen sığınmacıların İran’dan Türkiye’ye geçiş noktası burası. Enerji yolları üzerinde değil, ama bölgenin hatırı sayılır bir toptancı pazarı. İran’daki Azerbaycan Türkleri, Ermeniler, Nahçıvanlılar, Afganlar et, süt, sebze, meyve vb. ne üretiyorsa Fuzuli’ye getirip çevre ülke ve bölgelere dağıtacak toptancılara satıyorlar. Nerede hareket varsa orada bereket olduğundan, büyük devletlerin istihbarat teşkilatları da Fuzuli’de konuşlanıyor. Şimdi yukarıdan Tobruz, aşağıdan Fuzuli vuruluyor. Azerbaycan er geç bu yerleşim bölgelerini geri alacak, iyi de edecek ama İran çok sıkışacak. Çünkü 66 milyonluk İran nüfusunun en az 25 milyonu Azerbaycanlı Türk. Bu Türk nüfus, er geç ya Azerbaycan’ı İran’a taşıyacak ya da İran’ın bir parçasını Azerbaycan’a... ‘Değerli yalnızlık’ sırası İran’da Zaman, ister istemez İran’daki molla rejiminin aleyhine işliyor. Çünkü Rusya, 20 Eylül’de bu köşede okuduğunuz “Varlık, yokluk, NAVTEX” başlıklı yazımda, İsrail’in ABD’nin kolunda Ortadoğu ülkeleriyle yaptığı ikili anlaşmalarla; Hamas ve Hizbullah’a para, silah desteği yapan İran’ı izole ettiğini gördü. Müttefikinin gömüldüğü “değerli yalnızlık”a değer vermedi. Doğu Akdeniz’de ABD ve Yunanistan’ın nasıl bütünleştiğini saptadı. Fransa ve AB’nin boşa kürek çektiğini anladı. Putin ile tıpkı onun gibi KGB’den gelen Ermeni kökenli Dış İşleri Bakanı Sergey Lavrov, araziye uydular. Büyük devletlerin yalnızca çıkarları vardır, dostlukları olmaz. Rusya baktı ki ABD ve İsrail hemen tüm Ortadoğu ülkeleriyle anlaşıyor, Azerbaycan da gerek AB gerekse ABD ile uyum içinde yol alıyor; “kontrol edilebilir savaş” stratejisinden “düşük yoğunluklu satış” taktiğine geçiverdi. Ermenistan’ın nüfusu 3 milyon. Dünyadaki Ermeni diyasporasıyla 15 milyonu ancak buluyor. Birinci Dünya Savaşı’nda olduğu gibi yine satıldılar. Türkiye kadraja girmezse olmazdı! Keza İran, bölgede zor durumdaki Tarzan: Cuma gününden bu yana Erdebil, Tebriz, Moğan, Meşkin Şahr, Zencan gibi kentlerinden, Azerbaycan lehine gösteri yapan çok sayıda Türk göstericinin tutuklandığına ilişkin haberler geliyor. İran, yakın bir gelecekte demografik yapısıyla içinden parçalanmaya aday bir ülke artık... Ancak bu gelişmelerden Türkiye’ye biçilecek “aleyhte” bir pay çıkarılmazsa tabii ki tablo tamam olmazdı. Nitekim Azerbaycan’a tam destek verdiğini ilan eden ülkemizin, AKP hükümetinin 1800 Avro aylığa bağladığı dört bin dolayında İslamcı milisi Afrin’den Dağlık Karabağ’a üç ay süreyle Ermenilere karşı savaşmak için sevk ettiği iddiaları, kadraja girmemizi sağladı. Şimdi savaşanların gölgedeki Rusya ve Fransa gibi hasımları, Türkiye’ye karşı saf tutup sırtımıza vuruyorlar. Eh, çanak tutarsanız doldururlar. *Yoldaş Reyiz, adam sarrafı. Atın önüne et, kedinin önüne ot koymuyor. yasi yaşam koçluğu desteği aldığı biliniyor. Yaşamından ders çıkarılanlaÇok iyi bakan seçiyor. rın başında 46 yıllık saltanatıyYa Damat Bey sağlık bakanı la Kanuni de var, 33 yıllık taht olsaydı da: süresiyle 2. Abdülhamid de. “Covid benim için hiç önemli Kanuni’yi bol miktarda KHK çıdeğil, vaka sayısı ile hasta sayısı kararak, Abdülhamid’i de sanbir değildir” buyursaydı... sür ile örnek alıyor olmalı. Veya turkuvaz tabloya pembeler ekleyen Fahrettin Umutsuz vaka.. Ama örnekler arasında zinhar Atatürk yok. Napolyon Erdoğan Koca’yı hazine ve maliye bakanı yapsaydı, o da: İçki içtiğinden, “aile nedir bilmediğinden” falan değil. “Dolar benim için önemli değil. Görevde sadece 15 yıl kalOna hiç bakmıyorum” deseydi... Sanılanın aksine.. Hiçbir şey değişmezdi. Çünkü... “Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi yavesi” sayın bakanların görenseyreden bile değil cumhurbaşkanının bostan korkuluğu olmasını emrediyor. Uzaktan eğitimi yüzüne gözüne bulaştıran özel okul patronu milli eğitim bakanımız da bunu kanıtladı, il dışına çıkma yasağı sürerken uçak biletlerinde KDV indirten başarılı seyahat şirketi sahibi turizm bakanımız da. Bu “ucube sistem”in adı anayasada hiç zikredilmiyor. Belli ki lafını etmekten bile hicap duyulmuş. Sistemde bakanı olup, baksan ne olacak, bakmasan ne olacak? Özel hastane patronu, koca hekim bakan, haftalarca güven ve beğeni topladı. Tababet ile siyaset arasına sıkışınca, “Hasta sayısı vaka sayısı değildir!” diyerek “umutsuz vaka” olduğunu ilan ediverdi.. Covid19’un turkuvaz tablosunu “Ben bilmem Reyizim bilir!” oyununa çevirdi. Ama bir tutarsızlık yok. Her şey bir oyun artık. Havaleli başka konu “Cami ve Din Görevlileri Haftası”nı ortaladık. Reyiz’in bir beyanı olmadı. cüzü ve olmazsa olmazıdır. Cuma namazı da müminler için bir tür mitingdir. Sözcük de zaten “cem etmek”ten “toplanmak”tan geliyor. 88 bin caminin her birinde ortalama 100 cemaat toplansa bu 8.8 milyon kişi demektir. Ki tarihi camilerimizde cumanın yüzlerce kişi ile kılındığı cümlenin malumu. Diyanet bu hutbeler yoluyla her hafta milyonlarca kişiye doğrudan mesaj ulaştırıyor. Reyiz’in, Diyanet Başkanı’na verdiği özel önem, dinsel olmaktan ziyade siyasal ve iletişimseldir. HHH Son hutbede salgınla mücadele ederken vefat eden sağlıkçılarımızın “şahadet mertebesine erişmesi için” de dua edildi. Çünkü, iktidarımız, görevleri sırasında virüs kapıp ölen sağlıkçılarımızı “şehit” saymıyor. İYİ Parti ile CHP’nin bu konudaki yasa teklifleri reddedilmişti. Diyanet de iktidardan umut kestiğinden olmalı, bu kez “şehitlik” teklifini “Yüce Rabbimize” yöneltti. Tanrı, bu duayı kabul etse bile bunun şehit ailelerine pek bir yararı olmayacak. Yine de konunun “Allah’a havale edilmiş” olması iyi oldu. Yol açıldı. Sağlıkçılarımız da iktidarı Allah’a havale edeceklerdir. dığından (19231938). Yani örnek alınacak bir hali yok. Ancak yerli ve milli olmadığı halde, şanı, şöhreti, itibarı nedeniyle Napolyon Bonapart’ın etkisinde kaldığını söyleyebiliriz. Fransız siyasetbilimci Gaston Bouthoul’un (18961980) (Politika Sanatı“L’art de La Politique” Çan Yayınları İst.) adlı kitapta yer alan Napolyon’un görüşleri, Reyiz’in hal ve gidişiyle çok örtüşüyor. Politika insanlar üzerine kumar oynamaktır. * Devlet adamının gücü, yönettiği insanların kusurlarından bile yararlanmayı bilmekten gelir. * İnsan yanıldı mı diretmeli, sonunda haklı çıkar. * Herkesi dinlerim. Sonunda kendi kafamdakini yaparım. * Yönetme sanatı, görülmesi yararlı olmayan şeyleri, görmemeyi gerektirir. * Ben ne olduysam, zafer kazanarak oldum. * Yalnız zafer kazanarak ayakta durabildim. * Politikada tarafsızlığın hiçbir anlamı yoktur. Her zaman bir tarafın zaferinden çıkarımız vardır. * Saltanatının ilk yıllarında adı çok iyiye çıkan bir hükümdar, ikinci dönemde alaya alınır. Bir krala herkes “iyi adam” dedi mi, onun krallığından hayır gelmez. * İnsanları ancak hayal gücüyle yönetebilirsiniz. Biz de Diyanet’in ülkemizde 88 bin küsur camide standart olarak okutuNapolyon Erdoğan Reyiz’in bizleri güç ile yönettiğini sanıyorduk, meğer “hayal gücü”yle lan son cuma hutbesine kulak verdik. Reyiz’in ilk dönemde, tarihçiler, si yönetiyormuş. Cuma hutbesi, cumanın mütemmim yasetbilimciler ve danışmanlardan si Vakasız iyi haftalar :)) KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK [email protected] ÇİZGİLİK KAMİL MASARACI [email protected] CUMARTESİ ANNELERİ: Açık delillere rağmen sorumlular beraat etti Cumartesi Anneleri, gözaltında kaybedilen yakınlarının akıbetini sormak ve faillerin cezalandırılması talebiyle sürdürdükleri eylemlerinin 810’uncusunu gerçekleştirdi. Bu haftaki eylem de salgın nedeniyle sosyal medya hesapları üzerinden canlı yapıldı. Cumartesi Anneleri, bu haftaki açıklamalarını 1993’te Ankara’da JİTEM tarafından katledilen Abdulmecit Baskın için yaptı. Babalarının ardından hak arama mücadelesini sürdüren Eren Baskın, “Bütün gerçekliklere rağmen; beyanlara, yer göstermelerin doğruluğuna rağmen sanık sandalyesindeki Mehmet Ağar ve avenelerine ödül gibi bir beraat kararı verildi. Her ne kadar 27 yılda yöntemler, beyaz toroslardan skorskilere evrilmiş olsa da bu hukuk tanımaz zihniyete karşı savaşım çok daha güçlü olacaktır” dedi. l Haber Merkezi YILDIZ İÇİN NÖBET SÜRDÜ ‘İddianame değil intikamname’ OdaTV Ankara Haber Müdürü, tutuklu gazeteci Müyesser Yıldız’ın dostları, Yıldız’ın üç ayı aşan tutukluluğunu protesto etmek için dördüncü kez “sessiz nöbet” eylemi yaptı. Anayasa Mahkemesi’nin karşısındaki Atatürk Parkı’nda toplanan grup, 15 dakika sessizlik içinde bekledi. Parka, Yıldız’ın eşi Naci Uğur ve oğlu İlim Uğur, Cumhuriyet Vakfı Yönetim Kurulu üyesi ve gazetemiz yazarı Mustafa Balbay, KUMPASDER Başkanı Ahmet Tatar, TESUD üyeleri, kumpas mağduru subaylar ve aileleri ile çok sayıda emekli asker katıldı. Eylemde dostları, Yıldız’ın mönüsü olarak adlandırdıkları “çay ve simit” dağıttı. Protestoya katılanların, Yıldız için duygu ve düşüncelerini yazdığı ritüel devam etti. Yazılan notlar, Sincan Cezaevi’ne gönderildi. Yıldız da cezaevinden gönderdiği mektubunda şunları söyledi: “Sevgili Dostlar, 2011’deki OdaTV kumpasıyla ilgili olarak hazırlanan iddianameye ‘İFTİRANAME’ demiştim. Bugünkü iddianameye de ancak ‘İNTİKAMNAME’ diyebiliyorum. Bu intikamname ile net olarak ortaya çıkan şudur: Önce bir yerlerde birileri tarafından tutuklanmama karar verildi. Sonra ucu açık suçlamalarla kervan yolda düzülür misali delil arandı. Ama sonuçta çıka çıka bu intikamname çıktı. Ergenekon kumpasında bir resmi savcılar, bir de gayri resmi savcı vardı. Acaba bu intikamnamenin gerçek savcısı kimdir?” Öte yandan, Yıldız’ın yaklaşık 6 ay sonra ilk duruşmasının tarihi belli oldu. Duruşma Ankara 26. Ağır Ceza Mahkemesi’nde, 9 Kasım’da görülecek. l ANKARA/Cumhuriyet MEHMET ÖZIŞIK Yandaş gazeteciye şantajdan gözaltı kararı İktidara yakın internet haber sitelerinin sahibi Süleyman Özışık’ın kardeşi Mehmet Özışık hakkında, Aydın Adnan Menderes Üniversitesi (ADÜ) Rektörü Osman Selçuk Aldemir’e kumpas kurulduğu ve şantaj yapıldığı gerekçesiyle gözaltı kararı çıkarıldı. AvazTürk isimli internet sitesinde yer alan habere göre; Aldemir’in şikâyeti sonrası eski Aydın Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Suat Deniz ve eşi Ayla Deniz gözaltına alındı. Deniz çifti ile birlikte hareket ettiği öne sürülen gazeteci Mehmet Özışık için de gözaltı kararı verildiği öğrenildi. Özışık, Didim Belediye Başkanı Ahmet Deniz Atabay’a yönelik “cinsel saldırı” iddialarını da gündeme getirmişti. Atabay hakkında suç duyurusunda bulunan kadının avukatının, Didim’de belediyenin 15 defa mühürlediği yerin sahibi Ahmet Orak’ın da avukatı olduğu biliniyor. Orak’la hiçbir ilişkisinin olmadığını söyleyen Özışık’ın, Orak’ın sahibi olduğu otelde Orak’la konuştuğu görüntüleri de ortaya çıktı. l Haber Merkezi
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle