22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
HABER 3 13 EKİM 2020 SALI 300/140 320/190 300/160 260/170 290 /1 2 0 280/60 230/50 270 /1 00 290 /1 50 310/130 280/1 10 260/200 120/40 250/220 120/80 190/90 130/90 220/60 120/80 190/90 220/140 250 /1 80 TARİHTE BUGÜN 1921: TBMM Hükümeti ile Kafkas Cumhuriyetleri (Azerbaycan, Gürcistan, Ermenistan) arasında Kars Antlaşması imzalandı. 1923: TBMM’de, Ankara’nın hükümet merkezi olması kararlaştırıldı. 30 Türk kadınının ilham verici hikâyesi kız çocuklarına ışık olacak Ben de yapabilirim İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB), 11 Ekim Dünya Kız Çocukları Günü için 30 Türk kadının ilham verici hikâyesini, Cesur Kızlara Yol Arkadaşları kitabında topladı. Önsözünü eşi İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu ile birlikte yazan Dilek İmamoğlu, sosyal medya sayfasından paylaştığı içerikle kitabı kız çocuklarına armağan ettiğini açıkladı. İmamoğlu, Türkiye’nin dünyaya meydan okuyan kızlarının anlatıldığı kitapla ilgili “İlk işimiz, bu kitabımızı Anadolu’daki kızlarımıza ulaştırmak olacak. Bunu hep birlikte yapacağız. Bir çocuğumuzun hayatına ışık olabilirsek ne mutlu bize” dedi. 711 yaş aralığındaki çocuklara, güçlüklere rağmen başarıya ulaşan kişilerin mücadelelerinin anlatıldığı kitap, Dilek İmamoğlu’nun katıldığı özel bir etkinlikle kız çocuklarına armağan edildi. İmamoğlu, “Bu kitabı okurken çocuklarımız, hayalini gerçekleştirmeye çalışırken önüne engel çıktığında pes etmemeyi öğrenecek. Her tür engeli başarıyla aşan Türk kadınını görecek ve ben de yapabilirim diyecek” dedi. İşte o kadınlar Kitabın yazarı Aslıhan Dağıstanlı Aysev ile 15 kız çocuğunun katıldığı buluşmada, İmamoğlu’na kızı Beren eşlik etti. “Cesur Kızlara Yol Arkadaşları” kitabı, Türkiye’de ve dünyada iz bırakmış kadınların hikâyelerini anlatıyor: Adile Naşit, Afife Jale, Atman Kadınları; Esin, Esra, Begüm Atman, Ayşem Sunal Savaşkurt, Aysima Altınok, Azra Erhat, Betul Mardin, Canan Dağdeviren, Deniz Selin Üstündağ, Duygu Asena, Füreya Koral, Halet Çambel, İdil Biret, İlayda Şamilgil, Kamile Şevki Mutlu, Leyla Gencer, Muazzez İlmiye Çığ, Nermin Abadan Unat, Nesrin Olgun, Özge Akbulut, Sabiha Rıfat Güreyman, Şafak Pavey, Şahika Ercümen, Samiye Cahid Morkaya, Semiha Es, Sümeyye Boyacı, Süreyya Ağaoğlu, Türkan Saylan, Ümmiye Koçak ve Yasemin Adar. İBB’nin ücretsiz olarak dağıtacağı kitap, dijital ortamdan da ücretsiz indirilebiliyor. ‘cesurkizlar.istanbul/web’ l İSTANBUL / Cumhuriyet SAHTE IÇKIDEN ÖLENLERIN SAYISI 30’A YÜKSELDI Resmen cinayet Eşini öldürdü Esenyurt’ta bir kişi tartıştığı karısını boynundan ve vücudunun çeşitli yerlerinden bıçaklayarak öldürdü. Şüpheli gözaltına alınırken ailenin 4 yaşlarındaki çocuğu koruma altına alındı. Şüphelinin ilk ifadesinde “Uzun süredir çalışamıyorum. Psikolojim bozuktu. Tartışınca kendimi kaybettim ve bıçakladım” dediği öğrenildi. Olayla ilgili soruşturma sürüyor. l DHA Yangına müdahale ederken öldü Ordu Aybastı’nın Kayabaşı Mahallesi’ndeki ormanlık alanda çıkan yangını fark eden Ahmet Çoban (58), alevlere müdahale etmek istedi. Çoban, alevlerin ortasında kalarak yaşamını yitirdi. Söndürülen yangınla ilgili soruşturma başlatılırken cenaze otopsi için Ordu Devlet Hastanesi morguna gönderildi. l İHA Göçükte 2 can Kahramanmaraş’ta bir apartman inşaatında toprak kayması sonucu meydana geldiği belirtilen göçükte, işçiler Alaaddin Zevkli (60) ile Cengiz Yıldırım (28) hayatını kaybetti. Kurtarma çalışmalarını izleyen Zevkli ve Yıldırım’ın arkadaşları gelen acı haberle gözyaşlarına boğuldu. Olay yerine gelen Dulkadiroğlu Kaymakamı Kadir Okatan’ın talimatı üzerine inşaatın üst bölümündeki 2 bina tedbir amaçlı boşaltıldı. 2 işçinin göçük altında kalarak hayatını kaybettiği olayda, 5 işçi son anda kaçarak canlarını kurtardı. l DHA Sahte içki içtikten sonra hayatını kaybedenlerin sayısı 30’a yükseldi. Mersin’de, sahte alkol içtikleri iddiasıyla hastaneye kaldırılan 5 kişi yaşamını yitirdi. İstanbul Kartal’da da sahte içkiden zehirlenen 36 yaşındaki avukat Hakkı Oğuzhan Şahinoğlu hastanede hayatını kaybetti. İzmir’de, dün bir kişinin daha ölmesiyle sayı 16’ya çıktı. Aydın Nazilli’de dün 1 kişi yaşamını yitirdi. Kırıkkale’de de sahte içkiden zehirlendikleri şüphesiyle hastaneye başvuran 8 kişiden 7’si hayatını kaybetmişti. Operasyon başlatan polis, 4 kişiyi gözaltına aldı. Adliyeye sevk edilen şüphelilerden 3’ü, çıkarıldığı mahkemece tutuklanırken 1’i de serbest kaldı. İstanbul Kartal’da, satın aldıkları metil alkolden sahte içki yapıp içen 3 kişi zehirlendi. Tedavi altına alınan 3 kişiden 2’sinin entübe durumda olduğu öğrenildi. Kartal İlçe Emniyet Müdürlüğü ekipleri de ilçede sahte içkiden zehirlenme olaylarına ilişkin metil alkol sattığı öne sürülen işyeri çalışanı Yavuz Ö’yü gözaltına almıştı. l Haber Merkezi Kovcu Ertuğrul (1) Yazımın başlığında yer alan “kovcu” sözcüğü çok kötü bir sıfattır ve “dedikoducu, fitneci, gammaz, fitçi, arabozucu, kışkırtıcı” gibi anlamları vardır. Artık Hürriyet gazetesinin Kelebek eki tarzında yazılar yazan Ertuğrul Özkök’e çok yaraştığı için bu sıfatı özellikle kullandım. HHH Anımsar mısınız bilmem: Cumhuriyet gazetemizin 20 ve 22 Eylül 2020 sayılarında “Türkçe edebiyat ne demek” başlıklı iki yazı yayımlamış ve giriş bölümlerinde Cumhuriyet Kitap Eki’nin yöneticisi Turgay Fişekçi ile sürekli yazarı Oğuz Demiralp’ı çok sert eleştirmiştim. Bu eleştirilere yıllar önce Hürriyet gazetesinde yayımlanmış çok önemli iki yazı eşlik ediyordu: “Türkçe Sözlü Arapça Şarkılı” (10.10.2003) ve “Türkçe Yazan Kürt Şairler” (26.3.2004). Bu iki yazıda “Türkçe Şiir”, “Türkçe Edebiyat” deyişlerinin Türkçe yazan Kürt kökenli şair ve yazarlar için icat edildiğini yazıyor; dolayısıyla etnikçi ve ayrılıkçı bir girişim olduğunu açıklıyordum. Bu konuda 20032020 arasında çok yazı yazdım ve bu yazılardan bir bölümü Ters(ine) Yazılar (Tekin Yayınları, 2017) adlı kitabımın “Türkçe Şiir Savaşı Tarihi” adlı bölümünde yer almaktadır. Ayrıca, aynı konuda Cumhuriyet gazetemizde 45 yazı yayımlamış olduğumu da anımsatmam gerekiyor. Demek ki “Türkçe Edebiyat” konusunda bir tartışma var. Ama bu tartışma tek yanlı idi. Eleştirilerimi kimse yanıtla(ya)mıyor ama bu deyişi kullanmayı sürdürüyorlardı. Tam anlamıyla “mollanın eşeğinin yellenmesi” durumu. HHH Oğuz Demialp ile Turgay Fişekçi’nin bu yazılardan habersiz olmaları, okumamış olmaları kabul edilemez. Edebiyat ve bilim alanlarındaki yayınlardan habersiz olmak, okumamış olmak özürleri kabul edilemez. Geçerli değildir. Bu nedenle “Türkçe Edebiyat” deyişini kullanarak Oğuz Demiralp ile Turgay Fişekçi “karşı taraf” olmayı seçmişlerdir. Bu deyiş konusunda Turgay Fişekçi’yi birkaç kez sözlü olarak uyarmıştım. Oğuz Demiralp’in eposta adresini ve telefonunu sormuştum. Meğer sürekli yazar, bunların kimseye verilmesini istemiyormuş. Son yazı yayımlanınca Turgay Fişekçi’ye 17 Eylül 2020 günü saat 11.26’da bir SMS yollamış, “Şu Türkçe Edebiyat’ın ne olduğunu bir anlatıver bana. Oğuz Demiralp yazmış” demiştim. Genellikle bana saniyesinde cevap veren Turgay Fişekçi’nin nedense susması üzerine, kendisiyle temas kurulmasını istemeyen Oğuz Demiralp’e bir kitap eki çalışanı aracılığıyla bir mesaj gönderdim: “Türkçe Edebiyat’ı neden kullandığını lütfen bana anlatsın. Aksi durumda köşemde yazı yazmak zorunda kalacağım.” Oğuz Demiralp öfkelenmiş, bağırıp çağırmış. Turgay Fişekçi de aracı arkadaşın suratına telefonu şrakk diye kapatmış. HHH Sonrası? Sonrası şu: Oğuz Demiralp, bir yazı yazıp gazetenin genel yayın yönetmenine göndermiş. genel yayın yönetmeni ona yazısını kitap ekindeki sayfasında yayımlamasını tavsiye etmiş. İşin ayrıntısını bilmiyorum. Duyduğuma göre Oğuz Demiralp, ille de ana gazete diye tutturmuş, gene aynı cevabı alınca yazarlıktan ayrılmış. Bu durumu kendisine yediremeyen Turgay Fişekçi de görevinden istifa etmiş ve kimi yazıcılardan “aferin” almış. HHH Oğuz Demiralp ve Turgay Fişekçi ile gazete yönetimi arasında olanlar beni ilgilendirmez. Ben yazımı yazdım. “Türkçe Edebiyat” uydurmasının amacı anlaşılıncaya kadar da yazmayı sürdüreceğim. Ancak Oğuz Demiralp T24’te düşüncesini, ifade özgürlüğünün ihlal edildiğini yazdı. Düşünceyi açıklama özgürlüğü bireyin devlet ve hükümetle ilişkisine girer: “Herkes, düşünce ve kanaatlerini söz, yazı, resim veya başka yollarla tek başına veya toplu olarak açıklama ve yayma hakkına sahiptir. Bu hürriyet resmi makamların müdahalesi olmaksızın haber veya fikir almak ya da vermek serbestliğini de kapsar.” (Anayasa, Madde: 26) HHH Bireyler kendi aralarında, yazılı ya da sözlü olarak tartışırlar, polemik yaparlar. Bunun da bir adabı, bir geleneği vardır. Bunları ben Cumhuriyet gazetesi yönetimini desteklemek için yazmıyorum. 1969’dan bu yana (2020) sözlü ve yazılı medyanın içindeyim. Tamı tamına 50 yıl: Televizyonculuk, yayın editörlüğü, yayınevi yöneticiliği, gazete yazıcılığı (chroniqueur, columnist). Hayatım boyunca bu adaba ve geleneğe uydum. Ancak karşımdakiler bunlardan habersiz ve yoksun. HHH Yukarıda adını andığım Ters(ine) Yazılar (Tekin Yayınları, 2017) adlı kitabımın bir bölümünün adı: “Hürriyet Gazetesi’nde Yayınlanmayan Yazılar.” Serviste faciaya ramak kaldı İstanbul, Beyoğlu’nda özel bir anaokuluna giden 5.5 yaşındaki çocuk, bindiği serviste unutuldu. Öğretmeni, küçük çocuğun okula gelmediğini arayıp babası Sava Panayotidis’e bildirdi. Çocuğun yaklaşık 5 saat serviste kaldığı ortaya çıktı. Okul görevlileri hakkında şikâyetçi olan baba, “Oğlumun ve eşimin bu durumdan sonra psikolojisi bozuldu. Oğlumun hayatını tehlikeye atan ve psikolojisini bozan şoför ve refakatçi görevliden şikâyetçiyim” dedi. OdaTV’nin haberine göre, 5 saat serviste kilitli kalan çocuk, korkudan altına kaçırmış ve bitkin bir halde bulundu. Savcılıkça olayla ilgili soruşturma başlatıldı. Şoför S.Y. hakkında “taksirle yaralama” suçundan 1 yıla kadar ceza istendi. l Haber Merkezi
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle