10 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
8 30 OCAK 2020 PERŞEMBE EDİTÖR: CAFER KURT TASARIM: BAHADIR AKTAŞ HABER Ayrıntılar Bir kez takılırsan kuyruğuna! Doğa olaylarını Tanrı’ya havale ederek önlem almak dışında hiçbir önerisi, becerisi olmayan siyasal bir anlayışın elinde oyuncak olduk. Yıllar önce yerbilimci Aykut Barka bugünlerin geleceğini anlatmıştı “Depremini Bekleyen Şehir” kitabında. Haber yapmış, söyleşilerle desteklemiştim. O günden bu yana çoktan önlem alınabilir, şehirler ve elbette insanlar depreme hazır, onunla yaşamaya uygun hale getirilebilirdi. Oysa siyasal İslamcıların öncelikleri başkaydı. Siyasal İslam insanlığın başına gelen en büyük felakettir. Herhangi bir değer, ölçü yoktur orada. Tanrı adına giriştikleri mücadelede her yolu denerler. Böylesi bir iktidara karşı, bildik yöntemlerle muhalefet etmek gülünç duruma düşürür insanı. Temelden itiraz etmedikçe yol almak mümkün değildir. RTE ustaca sürdürdüğü kutuplaşma siyasetinde elindeki tüm silahları kullanıyor. Bana kalırsa yolun sonu göründü ama hasar çok büyük olacak. İktisadi tarafı çözülür belki ama hep yazdım: İnsani çöküş engellenemez. Erdoğan, İslamcı (dinci), milliyetçi, piyasacı dille bugüne dek geldi. En büyük başarısı muhalefeti kendine benzetmek oldu. Elazığ’ın ardından baktık ki hep bir ağızdan, “Bu olaya siyaset bulaştırmayalım” diyorlar. Meğer herkes “kadere iman etmiş” haldeymiş. İyi de depremler kader ürünü değil ki! Doğa tarihsel olarak bilinen devinimlerine devam ediyor, bilim de olacakları önceden, açıkça söylüyor. İktidarın kuyruğuna takılmanın anlamı nedir? Utanmazlık çağı Siyasal İslamcıyla aynı yana düşerseniz, adına profesör sıfatı eklemiş sapığa itiraz hakkınız ortadan kalkar örneğin. Dedi ki bu sapkın adam: “Çocuk evlilikleri ile uğraştığınız için bu depremler oluyor.” Siyasette kutsanan “uzlaşı” sözcüğünün değeri ve anlamı burada yiter. Bu kafayla neyi konuşacaksın da anlaşacaksın? Bununla uzlaşılmaz, mücadele edilir. Ortada hem hukuki hem ahlaki suç vardır. Benzer durum Diyanet İşleri Başkanı’yla “uzlaşı” için de geçerlidir. Topluma “ölüme hazır ol” çağrısı yapan bu adam gericiliğin simgesidir. Sen hâlâ eğer Cumhuriyetin kuruluşundaki Diyanet yaşıyor sanıyorsan, zaten diyecek bir şey yok. Bir an önce korkusuzca “Diyanet İşleri Başkanlığı kapansın” diyemiyorsan, neyin muhalefetini yapıyorsun? “Kurumlar yıpranmasın” safsatasından bıktık. Kızılay’ın harcamalarını okuyoruz. O; insanlara yardım eden, şefkat eli uzatan Kızılay çoktan çökmüş, saltanat düzenine uygun bir yapı kurulmuş. Yoksul insandan para istemekten utanmayan Kızılay hesap vermiyor. Şimdi soralım, kiminle neyi konuşacaksın da uzlaşacaksın? Sorunun kaynağı olan kimseden çözüm elde edilemez. Sadaka devleti “Her şeyi devletten beklememek lazım” cümlesini liberallerin ağzından sıkça duyduk. Elbette deprem gibi bir olayda her şeyi devletten bekleyeceğiz. Çadır götürecek, güvenlik sağlayacak, aş verecek, sağlık hizmeti sunacak, evleri yıkılanlara konut üretecek, eğitimde boşluk yaratmayacak, ne olanak varsa hepsini kullanacak, yurttaşına hizmet edecek devlet. Niye her şeyi beklemeyeceğiz, anlamadım. Ama burada da aynı zırva öne çıkıyor. “Siyaseti karıştırmayalım” diyen muhalefet, bal gibi siyasal olan bu durum karşısında yakasına yapışamıyor iktidarın. Gelelim halkımıza... İnsanlar üzüldü, yardım etmek istedi, bir ölçüde de bunu gösterdiler. Ama merak ediyorum o kolilerden çıkan kıyafetler ve kimi eşyayı nasıl, ne yüzle gönderiyor insanlar. Eskiciye mal verir gibi, evde kullanmadıkları ne varsa insanlar doldurup gönderiyor. O malzemelerin önemli bir kısmı işlevsiz. Kendisine pek katılmam ama İçişleri Bakanı haklı uyarıda bulundu, “bunu yapmayın” diye. Haklıydı. İnsanlar görevimi yaptım, diye kendini rahatlatıyor. Özenli olmak gerek! Ve olmadı İmamoğlu! İstanbul ülkemizin gözbebeği! Bu kentin belediye başkanı elbette tüm toplumsal sorunlara duyarlı olmalı, İstanbul halkı adına el uzatmalı. Başkanın Elazığ’a gitmesi doğaldır. Oradaki insanların yarasına merhem olma arzusu, güven vermesi, dayanışma göstermesi hakkıdır, görevidir. Üstelik gerçeği söyleyelim, İmamoğlu’nun soyunduğu siyasi role de uygundur. Belediye başkanı da insandır. Onun da dinlenmeye, gezmeye, eğlenmeye, ailesiyle vakit geçirmeye hakkı vardır. Yazın, seçimden sonra Bodrum tatili çok konuşuldu. Bence saçmaydı. Onca baskı gören, iktidar tarafından eziyet çektirilen adamın ailesiyle dinlenmesi, tatil yapmasından daha doğal ne olabilir! Üstelik bunu gizli kapaklı yapmaması da yöntem olarak uygundu. On beş tatil oldu. Çoluğuyla çocuğuyla vakit geçirmek isteyebilir İmamoğlu. İzin alır, halka bilgi verir, dilediğini yapar. Gelgelelim büyük felaket yaşamış bir şehri ziyaret edip oradan kayak yapmaya dağa çıkamaz. Yetmez gibi bir de bunu sosyal medyadan paylaşıp “Yurdumuzun her yanı ayrı güzel” diyemez. Çaresiz insanların acısına ortaksan eğer, bir gün sonra gülerek poz veremezsin. Cenaze evini ziyaret edip bir saat sonra düğün evinde göbek atamazsın!  Elazığ’ı yılların ihmali vurdu. Şimdi Elazığ’a ağlıyoruz yarın kim bilir nereye ağlayacağız? İşe yaradı mı peki?Ayrıntılar Ayrıntılar Gerek bugün Abdullah Paşa olarak bilinen eski 1800 Evler Mahallesi ve gerekse Zarfan’da kooperatifleşme eliyle üretilen konutlar, devlet müteahhitlerine yaptırılan binalar, çürük ve ihtiyaca cevap vermekten uzaktır. Daha yapıldığı yıllarda çatlakları bulunan, sıvaları dökülen evler 2+1 olarak üretilmiş ve köyde geniş aile olarak yaşayanların tercih edebileceği konut olma özelliğinden uzaktır. Nite kim, köyleri baraj sularının altında kalan kalabalık aileler, afet konutlarını andıran bu konutları değil “yapsat”çı apartMIYASE manları seçti. Bazıları da ILKNUR konut açığını görerek kamulaştırma paralarıyla müteahhitliğe soyundu. Keban Holding’e gelince... Holding bünyesinde kurulu fabrikaların bir kısmı kapandı, geri kalanlar da geçen yıllarda özelleştirildi. Bu holdingden hisse alan köylülerin elinde hisse senetleri hatıra olarak kaldı. 1965 yılında yapılan imar planında, şehrin çevresinde yer alan kırsal yerleşmeler, gelecekte problem yaratabileceği düşünülerek plan içine dahil edilmedi. Oysa bu mahalleler planlara dahil edilseydi sonradan gelişen plansız ve kontrolsüz yapılaşmanın önüne geçilebilirdi. Ama bu gecekondu bölgeleri yıllar sonra planda yer almamasına rağmen şehre mahalle olarak katıldı. Bu da kaçak yapıları plana katarak sağlıksız bir kentleşmenin yolunu açtı. 1965 yılında en fazla 4 katı kabul eden az katlı ve düşük yoğunluklu bir yapılaşmayı öngören ikinci imar planı yapıldı. Fakat bu plan da sanayileşmenin ve Keban Barajı’nın boşaltacağı köyleri hesaba katmadan yapıldığından sorunu çözmedi. Depremin vurduğu mahalle imara açıldı 1970’lerin ikinci yarısından itibaren kentte artan terör olayları nedeniyle şehirde tersine göç başla Depremin ana üssü Sivrice Hazar Gölü kıyısında, yaz aylarında yüzmek için gidilen sayfiye yeriydi. AĞLA SEVGİLİ YURDUM AĞLA 2 dı. Özellikle sol kesim başta Mersin ve Adana olmak üzere büyük kentlere yerleşti. Ancak 1990’ların başından itibaren bu kez terör nedeniyle dış ilçelerden ve çevre illerden yoğun bir göçe maruz kalan Elazığ’da yeniden konut açığı ortaya çıktı. Terör mağduru göçmenlerin öncelikli tercihi ucuz konut olunca Sürsürü ve Abdullahpaşa mahallelerine olan talep arttı. Yeraltı suları ve karstik kaynaklar üzerinde bulunan Sürsürü Mahallesi, zaten sanayi yatırımlarına yakınlığından dolayı 1950’lerden itibaren yapılaşma tehdidi altındayken, 1994 yılında ek imar planı ile 290 hektarlık bir alan daha yapılaşmaya açıldı. Hem de deprem riskine rağmen. Üniversiteler ve bilim adamları bu yapılaşmanın riskli olduğuna dair onlarca akademik araştırma yaparken, yerel yönetimler deprem açısından riskli araziye sahip Sürsürü Mahallesi’nin kalan alanlarını da imara açtı. Elazığ’ın Doğu Anadolu Fay Hattı’nın üzerine kurulu bir şehir olduğu biliniyor. Bunun dışında yakın çevresinde Bingöl, DiyarbakırLice ve TunceliPülümür’de belli periyotlarla yıkıcı depremlerin olduğu da bilinen bir vaka. Varto, Pülümür, Bingöl ve Lice kaç kez deprem nedeniyle yerle yeksan olurken Elazığ’da hiçbir can kaybı olmadı. Çünkü çocukluk dönemime rastlayan bu depremler sırasında Elazığ, varsılları cumbalı konaklarda, yoksul ya da orta gelirlileri ise tek ya da iki katlı evlerde yaşıyordu. O yıllarda apartman ve kooperatif furyası henüz başlamamıştı. Depremin ana üssü olan Sivrice ise Hazar Gölü’nün bulunduğu ve yaz aylarında serin sularında çimmek (yüzmek) için gittiği bir sayfiye yeriydi. Çevresinde kamu kurumlarının kampları olan küçük bir kasaba hüviyetindeydi. Yazlık ev çılgınlığı Sivrice’de de sadece iki katlı değil çok katlı apartmanların dikilmesine neden oldu. Üstelik Hazar Gölü’nün dibinde suların yuttuğu tarihi bir şehir kalıntısının bulunmasına rağmen. Bir eski şehir, bir gölün altında ne arıyor? Arazinin kayma ve deprem nedeniyle yarılmasının doğal sonucu olduğu açıkça ortada iken Sivrice’yi koca bir kente dönüştürmek cinayete davetiye çıkarmak demektir. Son söz; tarihi MÖ 2000’li yıllara uzanan Harput’ta Urartular döneminde yapılan Harput Kalesi (Süt Kale), MS 179 yılında yapılan Meryem Ana Kilisesi, İtalya’daki Pisa Kulesi’nden daha eski ve yere eğimi daha fazla olan 1156 yılında yapılan Ulu Cami ile tarihi Harput konakları yıkılmıyor da 1156 yılında yapılan Ulu Cami, Pisa Kulesi’nden daha eski. onyirmi yıl önce yapılanlar yıkılıyor ve insanlar ölüyorsa buna afet değil insan eliyle telefat denir. Şimdi ülke olarak Elazığ’a ağlıyoruz. Yarın kim bilir hangi şehre ağlayacağız. Bu deprem, her acıda olduğu gibi bizleri birleştirirken yine her acı anında olduğu gibi yine birbirimize kinimizi, nefretimizi kusmamıza vesile oldu. Muhalif belediyelerden gelen yardımı sahadaki görevliler eliyle geri çevirme, depremi fırsat bilip karşılıklı laf sokma, Elazığ halkına yönelik ahlaksızca toplu karakter suikastı yapma herhalde sadece bize özgü bir durum olsa gerek. Alan Paton’un romanın adını taşıyan “Ağla Sevgili Yurdum”, genç yaşında kaybettiğimiz Tuncay Akdoğan’ın bir sarkısının da başlığını taşıyor aynı zamanda. Biz de yazıya girerken o başlığı ödünç aldık. Yazıyı Tuncay Akdoğan’ın şarkısının son dizeleriyle bitirelim bari. Gün gelir dört yanın nefrete boğulursa Güllerin, göllerin, dağların ayrılırsa Aşkımız, sevgimiz seni yalnız bırakırsa Ağla sevgili yurdum ağla BİTTİ Depremlerin nedenini çocuk evliliklerinin yasaklanmasına bağlayan Prof. Dr. Gencer için inceleme başlatıldı Skandal açıklamaya soruşturma 11 KIŞI YOĞUN BAKIMDA 71 milyon lira yardım Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı (AFAD), Elazığ’da meydana gelen 6.8’lik depremin ardından 22’si 4’ün üzerinde 1348 artçı deprem meydana geldiğini bildirdi. Kurum, “Elazığ ve Malatya Yardım Kampanyası” sonucunda 71 milyon 909 bin 957 lira yardım toplandığını duyurdu. AFAD’dan yapılan açıklamada, deprem sonrasında hastanelere başvuran 1607 kişiden 1540’ının taburcu edildiği, 11’i yoğun bakımda olmak üzere 67 kişinin tedavisinin devam ettiği belirtildi. Açıklamada, “Acil yıkılacak 138 binanın tespit edildiği çalışmalarda, 6 bin 163 binanın ise hasarsız olduğu anlaşılmıştır. 67 kişilik Çevre ve Şehircilik ekibi Elazığ’da görev yapmaktadır” denildi. l ANKARA/Cumhuriyet Mersin Büyükşehir Belediye Başkanı Vahap Seçer, itfaiye ekibine teşekkür etti. Vahap Seçer Aydın Uysal Azize Çelik AZIZE’YE DÜĞÜN DAVETI Elazığ’da meydana gelen 6.8 şiddetindeki depremde enkazdan 17 saat sonra çıkarılan Azize Çelik’i kurtaran ekipteki Mersin Büyükşehir Belediyesi itfaiye eri Aydın Uysal, “Biz artık aileyiz. O bizi oğlu olarak, biz onu annemiz olarak göreceğiz” dedi. Uysal, Çelik’i 10 Nisan’daki düğününe davet ettiğini açıkladı. Mersin Büyükşehir Belediyesi’nden 11 ki şilik ekip, 9 kişiyi enkaz altından sağ çıkardı. Mersin’e dönen ekip, Belediye Başkanı Vahap Seçer’i makamında ziyaret etti. Uysal, Çelik’i 10 Nisan’daki düğününe davet ettiğini söyledi. Uysal, Azize Çelik’in sağlık durumunun elvermesi halinde düğününe katılacağını bildirdiğini ifade etti. Vahap Seçer de itfaiye ekibini başarılı çalışmalarından dolayı kutladı. Elazığ depreminin, çocuk yaştaki evliliklerin yasaklanması nedeniyle meydana geldiğini savunan Yıldız Teknik Üniversitesi öğretim üyesi Prof. Dr. Bedri Gencer hakkında inceleme başlatıldı. Yıldız Teknik Üniversitesi (YTÜ) FenEdebiyat Fakültesi, İnsan ve Toplum Bilimleri Bölümü’nde görevli Prof. Dr. Bedri Gencer, Elazığ depreminin hemen ardından Twitter’dan attığı mesajda depremin oluş nedenini çocuk yaşta evliliklerin yasaklanmasına bağlamıştı. Twitter hesabından “Gayretullaha dokunmak edebiyat değildir. AIDS, Ebola virüsü... Avustralya, Çin gayretullaha dokundu azap geldi. Maazallah, biz de zinayı, livatayı yasallaştırarak, Allah’ın helal kıldığı yaşta evliliği tecavüz sayarak, mutlu yuvaları bozarak gayretullaha dokunmayalım. Az kaldı” diyen Bedri Gencer tepkiler üzerine mesajını silmişti. YTÜ yönetimi Gencer ile ilgili inceleme başlatıldığını açıkladı. YTÜ’den yapılan yazılı açıklamada, “Halkımızın son derece üzgün, devletimizin tüm birimleri ile sahada olduğu bu dönemde üniversitemizde görevli bir öğretim görevlisinin sosyal medyada yer alan, haddini aşan ve kabul edilmesi mümkün olmayan paylaşımına ivedilikle inceleme başlatılmıştır” denildi. l Haber Merkezi ELAZIĞ’DA OKULLAR 10 ŞUBAT’TA AÇILACAK İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, yaşanan deprem felaketleri nedeniyle Elazığ’ın tamamında, Malatya’nın ise 4 ilçesinde okulların yarıyıl tatilinin uzatıldığını açıkladı. Süleyman Soylu, Sağlık Bakanı Fahrettin Koca ve Çevre ve Şehircilik Bakanı Murat Kurum dün Elazığ’da ortak basın açıklaması düzenledi. Soylu, “3 Şubat’ta Elazığ’ın tamamında açılacak okulların 10 Şubat’a, Malatya’da 3 Şubat’ta açılacak okulların Doğanyol, Pötürge, Kale ve Battalgazi ilçelerinde 10 Şubat’ta açılması konusunda kamuoyuna duyuru yapma zarureti ortaya çıkmıştır. Üniversiteler ise 17 Şubat’ta açılacak” dedi. l İç Politika ‘İzmir depreme hazır değil’ İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer, nın uzun soluklu çalışma gerektirdiğini anlatan So İzmir Ticaret Odası (İZTO) yer, “Bunu bir yerden baş Meclisi’nin ocak ayı top latmak lazım, o çalışma lantısında yaptığı konuş ya başlıyoruz. Hem sahil mada “İzmir Büyükşehir de hem de fay hatları üze Belediyesi olarak kurum rinde yapılmış birçok yapı sal kimliğiyle, araç gere Soyer var. Mutlaka çare üretmek ciyle, planı projesiyle hazı mecburiyetindeyiz. Hazır rız. Depreme karşı her tür lıklarımızı en kısa sürede İz lü hazırlığımızı ve tedbirimizi yap mirlilerle paylaşacağız. Toplanma mış bulunmaktayız ama ‘İzmir alanları, afet anında nereye nasıl hazır mı?’ diye sorarsanız, İzmir ulaşılmalı, kimler sorumlu, hangi hazır değil” dedi. araç gereçle nerede olunacak pay İzmir’in depreme hazır olması laşacağız” dedi. l İZMİR AKDENIZ’DE ART ARDA DEPREMLER Akdeniz’de Muğla’nın Marmaris ilçesi ile Yunanistan Dodecanese açıklarında 4.6 büyüklüğünde deprem meydana geldi. AFAD internet sitesinde yer alan bilgiye göre, Akdeniz’de Yunanistan Dodecanese’nin 77.59 kilometre, Marmaris ilçesinin ise 152.97 kilometre açıklarında dün saat 00.45’te gerçekleşen depremin derinliği 53 kilometre. Akdeniz’de saat 16.37 sıralarında ise 4.6 büyüklüğünde deprem meydana geldi. Marmaris Kaymakamı Ertuğ Şevket Aksoy, “Bu depremler can ve mal kaybına yol açmamıştır" dedi. l AA
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle