10 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
KÜLTÜR EDİTÖR: ÖZNUR OĞRAŞ ÇOLAK TASARIM: İLKNUR FİLİZ Birinciyi sevdiyseniz,SEYIRCI MUTLU SON MU SEVER, KÖTÜ SON MU?: ‘AŞK TESADÜFLERİ SEVER 2’ şk Tesadüfleri Sever 2” yi izlemek için birincisini izle “Amek gerekmiyor, arada bir de vamlılık yok. O zaman niye 2? Çün ikinciyekü ilkinde de iki ayrı dönemden ben buyrun zer kulvarlarda yürüyor film. Spoiler vermemek için tam nede nini yazmayacağım, yi ne de bağlantı yok. Ama ilk filmin fanları, bu fil min oyuncularından pek YAZGÜLÜ mutlu olmamış, oysa ben ALDOĞAN ce sıkıntı yok, izleyeli üç gün oldu, hâlâ filmin şar kılarını mırıldanıp Nesrin Cavatza Elif Doğan de gibi sallanıyorum neredeyse, etki ve Aytaç lemiş demek ki. İpek Sorak’ın gerçek Şaşmaz bir olaydan esinlenerek yazdığı öy (solda), küye dayanarak hazırlanan senaryo, geçmişteki, Ömer Faruk Sorak ve İpek Sorak ta Nesrin rafından yönetilmiş. Cavatzade Galata ve Balat... ve Yiğit Kirazcı Bunu da anlamak zor, karı koca na (sağda) ise sıl birlikte film yönetir ki? Yemek ya günümüzdeki parken bile hır çıkmaz mı? İki ayrı aşıklar. hikâyenin işlendiği film, 60’ların İs tanbuluyla günümüz Ankarasında ge çiyor. 60’ların İstanbulunu büyük ba şarıyla bizim Galata ve Balat’ta hal letmişler. Özellikle iç mekanlar, kos tüm, saç ve makyaj, bir dönem atmos feri için “fevkaladenin fevkinde” ba şarılı! Sanat yönetmenine kocaman bir lemeleriydi ki sonunda “Bir rüya gör doyamıyor çekimlere, bir türlü bitire miş insanlar, “Burası bizim memleke alkış. Çay partileri, muhallebicide bu düm dün gece”yi birlikte okuyup üste miyor filmi, bu filmde de, tamam işte timiz, biz kimseye bir şey yapmadık luşup sütlaç yemeler, mektup yollayıp lik klip yapmışlar, çok başarılı. Jönleri bitti dediğimiz yerde, kıyamıyor seyir ki” diye ağlaya ağlaya gittiler. Daha konuşma teklif etmeler çok nostaljik. mize gelince ikisi de dönemlerinin ço ciyi daha fazla üzmeye; kötü son, olu sonra Atina’da Türk mahallesinde rast Günümüz Ankarası’nı ise o kadar ba cuğu olarak doğru tiplemeler. Tabii fil yor sana mutlu son! Oysa sever bizim ladım onlara, orada da Türkiyeden gel şarılı bulmadım, çünkü dış mekân çe min sürprizi ise sonunda: Zuhal Olcay seyirci, dertleri zevk edinmeyi, ah ah miş oldukları için itilip kakılıyorlardı! kimleri olmadığı için Ankara’da oldu ve Uğur Polat final sahnelerinde göz diye dövünüp kendini jiletlemeyi! Ama Maalesef. Ya aşk? Ya travma? Ya güve ğumuzu bile anlamadım. yaşı dökmemize neden oluyorlar, usta 200 dakika romantik komedi mi olur? nememek, sevememek? İşte onlar hep İç mekan olarak konservatuvar, gece oyunculuklarıyla. Filmin en dokunaklı ve başarılı sah bu geçmişin izleri, kalıntıları. kulübü ve bir lokanta, oraları da, Ankara gibi değil, İstanbul gibiydi; ya da Mendilleri hazırlayın! neleri 60’lı yılların anlatıldığı sahnelerdi. Hele Kıbrıs olayları ve Türkle Klişe bir öyküden aşk... Ankara çok değişti! Oyuncuları ise ro Film başlamadan, izleyiciler, mendil rin öldürülmeleri sonunda bir grup Bu ayrılıklar, bu terk edilmeler, bu mantik komedi için yeterli buldum. leri hazırlayalım diye konuşuyorlardı, Rumun 24 saat içinde bütün mallarını yaşanmışlıklar öyle yaralar bırakıyor Nesrin Cavadzade, Yiğit Kirazcı, Elif doğrusu ağlayacağımı hiç tahmin et Türkiye’de bırakarak, alyanslarını bi ki insanda sevmeyi, birlikte yaşama Doğan ve Aytaç Şaşmaz sevgili çiftleri memiştim, ama itiraf ediyorum sonu le çıkarıp yanlarına değerli hiç bir şey yı da bilemiyorlar. Evet, klişe bir öykü başarıyla canlandırıyor. na doğru burnumu siliyormuş gibi ya almalarına izin verilmeden otobüsle den bir aşk filmi ama filmin sonunda Zaten Nesrin Cavatzade, hem gü pıp sildim gözlerimi, nedense sinema re bindirilip Sirkeci’den Yunanistan’a gerçek bir aşk hikâyesinden uyarlan zel hem yetenekli bir oyuncu. Her ka da ağlamak ayıpmış gibi. Oysa kavu otobüslerle yollanma sahneleri çok ma olduğu netleşsin diye gösterilen sa lıba da girebilen bir tipi var, iyi kız da şamayan âşıklar hep ağlatır seyirciyi gerçekçi ve acıklıydı. Doğrusu mü rarmış fotolar, bunlar da olabiliyor di olabiliyor, kötü kız da! Elif Doğan’la ve bundan da haz alırlar. Ben bu ara, badele sonrası böyle bir zorunlu göç ye su serpiyor yüreğime, kendimi o ka ikisinin filmde bize sürprizi, aynı za filmlerin finallerine takılıyorum. Sena yaptırıldığını bilmiyordum bile! Ne bü dar da saf hissetmiyorum! manda kendi sesleriyle şarkı da söy rist doyamıyor yazmalara, yönetmen yük haksızlıklar, ne büyük acılar çek Bu hafta vizyonda. Çevre temalı kısa filmler yarışıyor Barış Manço’nun ‘Kurtalan Ekspres’i Bodrum’da Barış Manço, ölümünün 21. yılında 2 Şubat’ta saat 20.00’de Bodrum Herodot Kültür Merkezi’ndeki konserle anılacak. 1972 yılında Barış Manço’nun önderliğinde kurularak ölümüne kadar sahne hayatını birlikte devam ettiren Kurtalan Ekspres, gecede sanatçının unutulmayan eserlerini seslendirecek. Konserde; Türkiye adına kültür elçisi görevini üstlenen ve 7’den 77’ye herkesin hayatına dokunan Barış Manço’nun hayatının anlatıldığı mini bir belgesel de gösterilecek. Kurtalan Ekspres’in bas gitarcısı ve Gülpembe’nin bestekârı Ahmet Güvenç de gece de bulunacak. İstanbul Kültür Üniversitesi (İKÜ), Bakırköy Belediyesi, Bakırköylü Sanatçılar Derneği (BASAD) ve Çevre Film işbirliğinde, “18. Uluslararası Çevre Kısa Film Festivali” kapsamında düzenlenen “Ulusal Çevre Kısa Film Yarışması” için başvurular başladı. Katılımcıların çevre temalı filmleriyle başvurabileceği yarışmanın başvuru formuna Çevre Film’in web sayfasından ulaşılabilir. Yarışmanın seçici kurul üyeleri arasında oyuncu Engin Çağlar, yapımcıyönetmen Vural Çavuşoğlu, yö netmen Can Ulkay, yazar Galip Uyar, Beykent Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Oğuz Makal, Maltepe Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Selahattin Yıldız, İKÜ Radyo ve Televizyon Teknolojisi Programı öğretim görevlisi Tayfun Belet ve Nişantaşı Üniversitesi Sinema Televizyon Bölüm Başkanı Doç. Dr. Burcu Kurtiş yer alıyor. Katılımcıların kurmaca, belgesel ve canlandırma türlerindeki 20 dakikayı geçme yen kısa filmleriyle başvurabildiği yarışmanın son başvuru tarihi 1 Mart 2020. 3 dalda ödüllerin dağıtılacağı tören, 22 Nisan Çarşamba günü, saat 19.00’da, İKÜ Akıngüç Oditoryumu ve Sanat Merkezi’nde gerçekleşecek. Gecede ayrıca, “Fahamettin Akıngüç Özel Ödülü” de takdim edilecek. Festival kapsamında; İstanbul’un Bakırköy ilçesi ile İKÜ, Beykent Üniversitesi, Nişantaşı Üniversitesi, Maltepe Üniversitesi ve Kayseri Erciyes Üniversitesi’nde organize edilecek kısa film gösterimlerin yanı sıra sergiler, söyleşiler, açık oturumlar ve müzik dinletileri de gerçekleşecek. ‘HISSELI HARIKALAR KUMPANYASI’ SAHNEDE Samsun Devlet Opera ve Balesi’nin (SAMDOB) “Hisseli Harikalar Kumpanyası” bugün ve yarın saat 20.30’da Atatürk Kültür Merkezi Aydın Gün Salonu’nda sahnelenecek. Melih Kibar’ın bestelediği, Çiğdem Talu’nun şarkı sözlerini yazdığı müzikalin orkestra şefi Kıvanç Tepe. Şahan Gürkan’ın opera bale sahne sine taşıdığı müzikalin koreografisini Şebnem Şenel üstleniyor. SAMDOB orkestrasının solist sanatçıları, korosu, bale sanatçıları ve teknik ekibinin yer aldığı Hisseli Harikalar Kumpanyası’nın koro şefliği Onur Altıparmak, kostüm tasarımı Gülnur Çağlayan Tuluk, dekor tasarımı Hakkı Kandır, ışık tasarımı ise Oğuz Murat Yılmaz’a ait. Hacı Gencer, ustanın Neyzen Tevfik Caddesi üzerindeki heykeli başında ney çaldı. Neyzen Tevfik Bodrum’da anıldı Şair ve ney ustası Neyzen Tevfik (Kolaylı) ölümünün 67. yıldönümü nedeniyle doğum yeri olan Bodrum’da çeşitli etkinliklerle anıldı. İlk etkinlik, Neyzen Tevfik Caddesi üzerindeki heykeli başında yapılan törenle başladı. Etkinlikler daha sonra Herodot Kültür Merkezi’nde düzenlenen müzik dinletisi ile devam etti. Gecede Neyzen Yavuz Akalın, kudümzen Selçuk Yazıcı ve solist Doç. Dr. Türkan Uymaz sahneye çıktı. l İHA BILKENT’TE BEETHOVEN KONSERI Bilkent Senfoni Orkestrası, 1 Şubat Cumartesi günü Bilkent Konser Salonu’nda saat 20.00’de konser verecek. Konser, 250. doğum yılı tüm dünyada kutlanan Ludwig van Beethoven’a adanıyor. Polonyalı şef Sebastian Perlowski’nin yöneteceği konsere Önder Baloğlu (keman), Nil Kocamangil (viyolonsel) ve Çağdaş Özkan (piyano) solist olarak katılacak. Konserde Beethoven’ın Keman, Viyolonsel ve Piyano için Üçlü Konçertosu (Op.56), Gershwin’in Paris’te Bir Amerikalı başlıklı eseri ile Andriessen’in Orkestra ve Dondurma Çanı için Beethoven’ın Dokuz Senfonisi başlıklı esprili yapıtı seslendirilecek. (http://bso.bilkent.edu.tr) 1330 OCAK 2020 PERŞEMBE Çocuklar güzeldir, onlar için yazmak da... Yarıyıl tatili bitmek üzere. Tatil çantasında kitap olanlar umarım okuyabilmişlerdir. Dinlencelerini okuyarak taçlandırmışlardır. Çünkü güzel yaşamak için okumaktan başka çare yok! Okumak yalnızca kendimiz için değil, toplum için de gerekli ve zorunludur. Çünkü bilgisiz/bilinçsiz/bilimsiz kalmak yalnızca kendimizi başarısızlığa uğratmaz, ailemizi, arkadaşımızı, akrabamızı ve toplumu da geri bırakır. Bunun anlamı kendimiz için olmasa bile toplum için okumalıyız, demektir. Bu nedenle ilköğretim zorunludur, devlet okullarında parasızdır. İlköğretimdeki kazanımlar temel bilgiler olsa da güzel bir yaşam için yeterli değildir. Bunun üzerine meslek bilgileriyle birlikte kişiyi toplumsal, siyasal, sanatsal açıdan donatmak gerekir. İşte o zaman birey olarak kendimize ve toplumumuza karşı sorumluluğumuzu tam yerine getiririz. Uygarlık suçu işlemekten kurtuluruz. Bir yaşam felsefesine kavuşuruz. Şu okullar olmasa Okullar bir toplumun geleceğini yapılandıran kurumlardır. Okulları bilimsellikten uzak, kendi siyasal yörüngelerinde yönetmeye çalışan sığ siyasetçiler yüzünden eğitim yazboz tahtasına döndü. “Şu okullar olmasa, maarifi ne güzel idare ederdim” sözünü benimseyen milli eğitim bakanları geldi geçti. Ama 35 yaş gibi kısacık ömrüne üç dönem milletvekilliği, Bayındırlık ve İskân, Adalet ve son olarak da Milli Eğitim Bakanlığı’nı sığdıran Mustafa Necati, Türkiye’yi çağdaşlığa ulaştıran Eğitim Birliği Yasası ve Yazı Devrimi Yasası’nı çıkaran bakan olarak tarihe geçti. 7 yıl 7 ay 7 gün yaptığı bakanlıkla eğitimde reform yapan, kültürde Rönesans yaşatan Hasan Âli Yücel de efsaneler yarattı. Cumhuriyetin titizlikle korunması gereken yasaları, değerleri ne yazık ki günümüzde yıpratılıyor, giderek Atatürk devrimleri yok ediliyor. MEB rehber öğretmenlere çağdaş giyimli başı açık kadınları kötü, başı kapalı kadınları iyi olarak anlatan kitapçık dağıtıyor! “Çağdaşlaşma”, “insanlaşma” eğitimi tersyüz ediliyor. Eğitimle ilgisi olmayanlar bakan oluyor, ilgisi olduğu sanılanlar da cemaatlere teslim olup düş kırıklığı yaratıyor. Anayasaya, yasalara uyan, eğitimi bilen kişinin Eğitim Birliği Yasası’nı görmezden gelmesi, cemaat vakıflarıyla işbirliği yapıp protokoller imzalaması kabul edilemez. Depremden korkmuyorum Öte yandan hepimizi sarsan Elazığ depremi, ardından gelenler, bilginin, bilime uygun dayanıklı yapı yapmanın, yaşamın önemini bir kez daha bize acılarla gösterdi. Bu nedenle okullarda sağlık bilgisi yanında deprem bilgisi ve felsefe de büyük bir önemle okutulmalıdır. Her çocuk “Depremden korkmuyorum. Nasıl korunacağımı biliyorum” diyebilmelidir. Ne var ki bugün bu sözü yetişkinler bile söyleyemiyor. Çünkü bugüne kadar deprem için toplanan paraların ne olduğu sorusu yanıtsız kaldığı gibi, yirmi yıldır deprem için yapılan somut bir çalışmanın da olmaması toplumu korkutuyor, üzüntüye boğuyor. Bunun için Elazığ’ın deprem yaralarını sarmak kadar, her an beklenen büyük İstanbul depremi için de el ele, omuz omuza vermek, deprem seferberliği başlatmak gerekiyor. Buna merkezi yönetimin hiç de sıcak bakmayacağı, TBMM’deki tutumu nedeniyle anlaşılıyor. Ancak 16 milyonun can güvenliği aslında 82 milyonun can güvenliği olduğu kadar ekonomik güvencesidir deniyor. İstanbul’da ekonominin deprem yüzünden çöküşü, Türkiye ekonomisinin de çöküşü anlamına geleceğini uzmanlar söylüyor. Bu çerçevede ben de Türkiye’nin İstanbul’u sahipleneceğini düşünüyorum. Depremde ölmemek Prof. Dr. Celal Şengör’ün önsözünü yazdığı, arkadaşı, deprem uzmanı İTÜ Maden Fakültesi öğretim üyesi M. Sinan Özeren’in Depremden Korkmuyorum/Nasıl Korunacağımı Biliyorum adlı kitabı (İş Kültür Yayınları 2015) geçen yıllarda çocuklara karne armağanı olarak dağıtılmıştı. Bunun yeniden dağıtılmasını istemenin tam zamanı. Elazığ’da yaşanan acılar, insanın gözünün önünden hiç gitmiyor. Bunun için de okumak, bilgilenmek, önlem almak, yapıları sağlam yapmak, yaşamsal önem taşıyor. Bu tutum büyükleri de çocukları da ölümden kurtarıyor. Çocuklar güzeldir. Yaşam da... Haftaya ömrünü çocuklar için yazmaya adayan yazarlardan ve kitaplarından söz etmek istiyorum. Çocuklar güzeldir. Çocuklar için yazmak da... Çocukları depremden korumak da hepimizin görevidir...
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle