10 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
EKONOMİ [email protected] TASARIM: SERPİL ÜNAY 1130 OCAK 2020 PERŞEMBE Toplu iş sözleşmesine Türk Metal imza atarken Birleşik Metalİş grev kararı aldı İşçiye yüzde 18.49 zam Yaklaşık 130 bin işçiyi kapsayan metal grup toplu iş sözleşmesinde Türk Metal Sendikası ile Türkiye Metal Sanayicileri Sendikası (MESS) ilk altı ay ek ödeme ve sosyal haklarla birlikte yüzde 18.49 zamda anlaştı. Türk Metal ile MESS arasında pazartesi günü Metal imzayı attı. Birleşik Metalİş ise oranı son kez başlayan görüşmeler aralık yetkili kurul ve komisyon larla devam ederek dün sa larında görüşmek üzere baha karşı sona erdi. Pazartesi günkü görüşmelerde MUSTAFA ÇAKIR ayrıldı. Önceki görüşmelerde de Pevrul Kavlak ile MESS, 3 yıllık sözleşme, es Adnan Serdaroğlu’nun di nek çalışma, ikramiyelerde ke yalog içinde oldukları öğrenildi. sinti, deneme süresi ve denkleş Böylece ilk kez görüşleri birbi tirme, istirahat izin ücretlerini rinden çok farklı olan Türkİş’e ödememe, işçi çocuklarına staj bağlı Türk Metal Sendikası ile yaptırmama gibi önerilerini çek DİSK’e bağlı Birleşik Metalİş mek zorunda kalmıştı. Salı gü Sendikası bir süreliğine de olsa nü akşam başlayan ve dün saba birlikte sözleşme masasına otu ha karşı sona eren görüşmeler rarak işverene karşı müzakere de ise ücret zamları ele alındı. yürütmüş oldu. Türk Metal heyetine Genel Baş MESS ise yaptığı açıklamada, kan Pevrul Kavlak başkanlık et “ortak aklın” kazandığına işaret ti. Görüşmelerde belli bir aşama ederek “İlk 6 ay için sosyal yar ya gelindi. Gece yarısı MESS’in dımlarla birlikte ortalama yüz daveti ile Adnan Serdaroğlu baş de 17.3 artış gerçekleşecek. Üc kanlığındaki DİSK’e bağlı Bir retler, takip eden ikinci 6 ay bu leşik Metalİş Sendikası yöneti na ek olarak yüzde 6 daha arta mi de MESS Genel Merkezi’ne cak. Dönem enflasyonu, bu ora geldi. İki sendika masaya otura nın üzerinde gerçekleşirse ara rak işverene karşı bir süre mü daki fark ücret artışına eklene zakereleri birlikte yürüttü. Hak cek. Böylece Eylül 2019’dan ge İş’e bağlı Çelikİş yöneticileri de çerli olmak üzere yıllık toplam oradaydı. Görüşmeler sonunda artış ortalama yüzde 24.3 ola MESS, zam oranını sosyal hak cak” değerlendirmesini yaptı. larla birlikte ilk altı ay için yüz MESS “tüm tarafların kazandığı de 18.49’a, ilk yıl için de toplam bir sözleşmeye imza atıldığını” yüzde 25.50’ye çıkardı. Türk belirtti. l ANKARA Enflasyon farkı ödenecek Türk Metal Sendikası Genel Başkanı Pevrul Kavlak, “ülke gerçekleri göz önüne alındığında sendika tarihine altın harflerle yazılacağını” belirttiği sözleşmenin ayrıntılarını şöyle açıkladı: “1 Eylül 2019 itibarıyla 12 TL’nin altında olan saatlik ücretlere 12 TL’yi geçmeyecek şekilde 30 kuruş iyileştirme. Bunun üzerine tüm saatlik ücretlere, sözleşmenin birinci 6 ayında yüzde 17 oranında zam. İkinci 6 ay için yüzde 6 oranın da artış. Enflasyon yüzde 6’nın altına düşerse dahi, yüzde 6 alınacak. Bu oranı geçmesi halinde ise enflasyon farkı olacak. 3. ve 4. aylara enflasyon oranında zam. Tüm sosyal haklara 1. yıl yüzde 20, 2. yıl enflasyon oranında artış. Bütün bu kazanımların ilk 6 aylık toplam değeri, ortalama yüzde 18.49, 1. yıl için toplam değeri ortalama yüzde 25.50. Tamamlayıcı sağlık sigortası uygulamasına aynen devam edilecek.” Grev kararı uygulanacak Birleşik Metalİş Sendikası Başkanı Adnan Serdaroğlu, müzakerelere MESS’in daveti ile gittiklerini ve Türk Metal ile birlikte mücadele yürüttüklerini söyledi. Çelikİş’in de orada olduğunu belirten Serdaroğlu, görüşmelerde oranı bu noktaya getirdiklerini, ikinci 6 ay için yüzde 6 zam aldıklarını, MESS’in de bütün tekliflerini çektiğine işaret etti. İki sendikanın birlikte toplusözleşme masasında olmasının önemine dikkat çeken Serdaroğlu, “İki sendikanının toplu sözleşmede birlikte mücadelesi ilk kez oluyor. İlkönce rakam yüzde 15’lerdeydi, birlikte yüzde 17’lere çıkardık. Grevsiz gelinebilecek son nokta burası. Güçbirliği yaparak sözleşmeyi yukarılara çektik. Bizim birlikte mücadele ederek rakamı bu noktalara çıkarmamız önemliydi” diye konuştu. Birleşik Metalİş Sendikası, MESS’in teklifini önce Merkez TİS Komisyonu’nda değerlendirdi. Komisyondan olumsuz görüş çıktı. Komisyonun görüşlerini dikkate alan Bileşik Metalİş Sendikası yönetimi de 5 Şubat için ilan edilen grevi uygulama kararı aldı. Dolar 5.96 lira Beyaz eşyada düşüş sürdüdüzeyine ulaştı Türkiye’de güne, küresel düzeyde yaşanan yeni koronavirüs endişelerinin yarattığı baskıyla başlayan mali piyasalar, sıkışık bir seyir izledi. Dolar/TL’de satış baskısı sürünce dolar kuru zaman zaman 5.96 lirayı aştı ve günü 5.96 sınırında kapadı. İç piyasa bugün Merkez Bankası tarafından açıklanacak yeni enflasyon raporuna odaklanmış durumda. Öte yandan, ABD Merkez Bankası (Fed), politika faizini değiştirmeyerek yüzde 1.50yüzde1.75 aralığında tuttu. Fed, aşkın rezervlere uygulanan faizleri 5 baz puan artırarak yüzde 1.60 seviyesine çıkardı. JP Morgan çalışan sayısını azaltacak ABD’li banka JPMorgan Chase& Co tüketici biriminden yüzlerce kişiyi işten çıkarmayı planlıyor. Bloomberg’de yer alan ve konuya yakın kaynaklara dayandırılan haberde işten çıkarılacaklara ilişkin net bir sayı verilmedi, ancak işten çıkarılacakların birimin toplam çalışan sayısının yaklaşık yüzde 1’ini oluşturduğu belirtildi. JPMorgan’ın çalışanları 6 Şubat’ta bilgilendireceği ifade edildi. Bayilerin girdileri arttı TÜRKBESD Başkan Yardımcısı İhsan Kara, enerji ve kira maliyetlerinin artmasıyla birlikte bayilerin ciddi sıkıntılar yaşadıklarına dikkat çekti. Kara, “Özellikle AVM kiralarına yeni düzenlemeler getirilmeli. Mevcut sistemin sürekliliği ve yeni girişimler olması açısın dan kredi desteği ve enerjide iyileştirilmeler yapılmalı” dedi. Yönetim Kurulu üyesi Mehmet Yavuz ise, yassı çelik maliyetlerinin ihracat performanslarını olumsuz etkilediğini belirterek hammadde temini konusunda düzenlemeler yapılması gerektiğini kaydetti. Sanayide yaşanan kaynak ve üretim sıkıntısı, Çin’den sonra en büyük üretici konumundaki beyaz eşya sektörünü zorlamaya devam ediyor. Türkiye Beyaş Eşya Sanayicileri Derneği (TÜRKBESD) Yönetim Kurulu Başkanı Can Dinçer, 2019’da sektörün iç pazarda yüzde 6 daraldığını söyledi. Verilere göre, 2018’de 7.1 milyon adetlik 6 ana ürünün toplam iç satış rakamı 2019’da 6.7 milyon adede geriledi. İhracat hacmi de yüzde 1 daralarak 22.1 milyon adetten 21.9 milyona düştü. 2019’da toplam iç satış ve ihracatı ise yüzde 2 azalışla 28.5 milyon adede düştü. ÖTV desteği şart Dinçer, “Yılın ilk altı ayını yüzde 10 ekside kapatmıştık. ÖTV’nin sıfırlanması ilk yarıda daha fazla düşüşü sınırladı. İkinci altı ayda daha az daralma ile karşılaşarak yılı toplamda yüzde 6 daralma ile kapattık” dedi. Dinçer, 2020 büyüme beklentisine ilişkin ise, “Çok fazla değişken söz konusu. 2020’ye ilişkin bir tahmin yapmak şu anda zor” diye konuştu. Öte yandan, sektörün ÖTV desteğine ihtiyacı olduğunu dile getiren Dinçer, şöyle devam etti: “Beyaz eşya artık günümüzde lüks tüketim olmaktan çıktığı için ÖTV’den muaf tutulmalı. Sektörümüz başta ArGe yatırımı ve vergi kolaylıkları olmak üzere devlet teşviklerine ihtiyaç duyuyor.” l Ekonomi Servisi Can Dinçer ‘HSBC Türkiye’den çıkıyor’ iddiası Dünyanın önemli banka gruplarından HSBC geçici üst yöneticisi (CEO) Noel Quinn döneminde, daha büyük çaplı maliyet azaltma önlemleri kapsamında Türkiye’den de çıkmayı değerlendiriyor. Konuya yakın kaynakların Reuters’a verdiği bilgiye göre HSBC ayrıca Ermenistan, Yunanistan ve Umman’ın da dahil olduğu diğer ülkelerden de çıkmak istiyor. HSBC sözcüsü konuya ilişkin yorum yapmadı. HSBC Türkiye’nin bilanço suna göre, 30 Eylül 2019 itibarıyla bankanın toplam aktifi 33.1 milyar lira, mevduatı 25.3 milyar lira, kredi hacmi 17 milyar lira düzeyinde. Banka yılın ilk 9 ayında ise 453 milyon lira net kâr açıkladı. l Ekonomi Servisi 75 yıl sonra Auschwitz Pazartesi günü, Auschwitz’in Sovyet ordusu tarafından kurtarılmasının 75. yıldönümüydü. İnsanlık açısından ne kadar büyük bir yüz karası, anımsanması ne kadar acı olsa da Auschwitz ve Yahudi soykırımını asla unutmamalı ve unutturmamalıyız. Bu “olay”da yok olan 6 milyondan fazla canın anısına gereken saygıyı göstermek istiyorsak bu “olayı” hakkıyla anmamız gerekiyor. Bugün bile böyle bir kaygıyı dile getirmek gerekiyorsa “olay”dan gereken dersler alınmamış demektir; alınmadığı için de filozof Santayana’nın uyardığı gibi tekrarlanama riski hâlâ var demektir. Nitekim, Bosna’da yaşananlar, Tamil direnişinin bastırılma biçimi, Mayanmar’da Müslümanlara uygulanan etnik temizlik, çap, yöntem ve ideoloji olarak Yahudi soykırımıyla karşılaştırılamayacak kadar sınırlı olsalar da bu riskin kaybolmadığını, Avrupa ve Amerikan beyaz üstünlüğü akımlarının terörist eylemlerine, web sitelerindeki imajlara, manifestolarına, evanjelik Hıristiyanlığın kutsal kitapları ve Ortadoğu’da yaşananları yorumlama biçimlerine bakınca, “ötekini” yok etme duygusunun hâlâ ne kadar canlı olduğunu görebiliyoruz. Nazi manyaklığı deyip geçemeyiz Yahudi düşmanlığı daha I. Dünya Savaşı’ndan önce Alman toplumunda kültürel norm olmuştu. Savaşın travmasıyla histeriye dönüştü. Yahudi soykırımı olayına yol açan düşünce sistemi hiç yoktan ortaya çıkmadı. Bu bağlamda, önce Hıristiyan dini içindeki Yahudi düşmanlığını, tarih boyunca bu halka uygulanan katliamları anımsamamız gerekiyor. Reformasyonu başlatan Luther’in Yahudiler üzerine hezeyanları, Hitler’inkileri aratmayacak düzeydedir. Hıristiyan dünyasında olup biten her şeyi bilen Vatikan ve diğer merkezlerin, zamamanında soykırımı bilmezden gelmesi de ibret vericidir. Kudüs Müftüsü’nün, Hitler’le yaptığı toplantıdaki sözleri de... İkinci önemli katkı kapitalist emperyalizmden ve bilimsel gelişmelerden geldi. 19. yüzyılın ikinci yarısında hızlanan emperyalizmi, emperyalist projeleri doğrulamak için, evrim teorisinden sosyal Darwinizm saçmalığı, mikropların ve aşının bulunmasından da türü temiz (saf) tutma saçmalığı türetildi. Nihayet kriz içindeki kapitalizmin egemen sınıflarının tutumunu da unutmamak gerekir. Bu egemen sınıfların başlangıçta Nazi partisine mesafeli yaklaştıkları, Hitler’e ve SA’lara güvenmedikleri doğrudur. Ancak Hitler ve Nazi partisi, kendi içindeki ütopik unsurları temizledikten, devleti yönetebileceğini göstermeye başladıktan sonra, 1933’te yapılan o ünlü toplantıda, içlerinde Krupp, Siemes, Bayer, Opel, I.G Farben, Agfa, Telefunken de olmak üzere 33 büyük şirketin temsilcileri, ilk seçimlerde Nazi partisinin sendikaları işçi hareketini ve sosyalist hareketi bastıracak kadar güçlenmesine olanak sağlamak için milyonlarca marklık bir fon oluşturdular. Üzeri hızla kapatıldı Bu adamlar (Nazizm esas olarak erkek bir projedir), Yahudi soykırımı sürecinden, köle emeği kullanarak Yahudi kapitalistlerin mallarına, servetlerine, sanat koleksiyonlarına el koyarak yararlandılar. Nazi savaş makinesi de bu kapitalistlerin sermayesiyle, teknolojisiyle onlara büyük kârlar getirerek kuruldu ve beslendi. Kamplardaki ölüm fabrikalarının kurulması, işletilmesi de bu sanayiden gelen uzmanlar ve makinelerle, kimyasal maddelerle oldu. Yahudi soykırımını görmezden gelen bu adamlar, Hitler rejimini satın aldıkları gibi, ondan sonraki “sözde demokratik” rejimleri de satın almaya devam ettiler ve hâlâ ediyorlar. Sonra bu soykırımın katılımcıları yalnızca SS, Gestapo ve Alman ordusunun üyelerinden oluşmuyordu. Alman halkının içinde, doğu Avrupa ülkelerindeki Nazi işbirlikçileri arasında da, soykırım sürecine çok yoğun bir gönüllü katılım söz konusuydu. (Goldhagen, Hitler’s Willing Executioners) II. Dünya Savaşı’nı izleyen Nürnberg mahkemelerinde yargılananlar buzdağının tepesi bile değildi. Yahudi soykırımı bu kadar yaygın katliam imajlarına rağmen, biraz da bu imajların yarattığı travmadan yararlanılarak, tarihte üzeri en hızlı kapatılmış toplumsal canavarlıklardan biri oldu. Amerika ve Avrupa’da, siyasal İslamın etkili olduğu ülkelerde Yahudi düşmanlığının yeniden yükselmeye başladığı bir döneme girmiş bulunuyoruz. Dikkatli olalım, göz yummayalım, fırsat vermeyelim! Yurttaşın yüzde 65’i acil toplanma yerlerini bilmiyor Aksigorta’nın “Olası Depreme Karşı Hazır lık Durumu” başlıklı araştırması, yurttaşın depreme karşı hazırlıksız olduğunu ortaya koydu. Araştırmaya göre, insanların ancak yüzde 35’i, bir acil toplanma yeri olduğunu biliyor. Yüzde 71’inin ise deprem çantası bulunmuyor. Aksigorta Genel Müdürü Uğur Gülen, “Büyük Marmara depreminin üzerinden 20 yıldan fazla zaman geçti. Bu süre içerisinde irili ufaklı pek çok deprem yaşadık. Acı deneyimler yaşamamız ve deprem kuşağında yer alan bir ülke olmamıza rağmen ne yazık ki toplumda deprem algısı oluşmuş durumda değil. Düşük bir bütçeyle hazırlanabilecek, acil ihtiyaçların, yiyecekiçeceklerin bulunması gereken deprem çantası, ilk 72 saatte bir ailenin hayatta kalmasına yardımcı olurken, araştırma sonuçları bize her üç kişiden ikisinde bu çantanın hazırlanmamış olması, deprem gerçeğine hazırlıksız olduğumuzu bir kez daha ortaya koyuyor” dedi. l Ekonomi Servisi
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle