10 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
HABER EDİTÖR: HAKAN AKARSU TASARIM: ECE KURTULUŞ DURSUN 929 OCAK 2020 ÇARŞAMBA Kavala’ya tahliye yokGezi Direnişi’nin dünkü duruşmasında tanık celse arasında dinlenince avukatlar isyan etti Gezi Direnişi’ni davasının dünkü duruşmasında sanık avukatları bir tanığın celse arasın da dinlenmesine tepki göstererek red di hâkim talebinde bulundu. Heyetin tüm talepleri reddetmesi üzerine sa nık avukatları duruşmadan çekildi. Mahkeme heyeti Osman Kavala’nın tutukluluğuna de vam kararı verip davayı erteledi. Duruşmada Ge zi Direnişi ey lemleri sırasın da Eskişehir’de dövülerek öldü rülen Ali İsma il Korkmaz’ın anne si Emel Korkmaz, oğ luna tekme atan polis memu ru Mevlüt Saldoğan’ın davaya müdahil olarak ka bul edil mesine is yan etti. Gezi Direnişi’ne ilişkin araların Kavala da iş in ‘Siyasi tutuklular serbest bırakılsın’ Almanya’da gazeteci, yayıncı ve sanatçı birlikleri, ortak bir çağrı yaparak başta iş insanı Osman Kavala olmak üzere tüm siyasi tutukluların derhal serbest bırakılmalarını istedi. Uluslararası Af Örgütü Almanya, Sınır Tanımayan Gazeteciler (RSF) Almanya, Uluslararası Yazarlar Birliği Pen Almanya, Alman yayınevlerinin çatı kuruluşu Alman Kitap Basım ve Yayıncıları Derneği Bor sa Birliği, Alman Gazeteciler Birliği, Berlin Sanat Akademisi ve Türkiye Almanya Kültür Forumu tarafından yapılan ortak açıklamada, Türk yetkililerin Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) aralık ayında açıkladığı Kavala kararını görmezden geldiklerine dikkat çekti. Açıklamada Kavala’nın cezaevinde tutulmasının sebebinin gözdağı vermek olduğu kaydedildi. l Haber Merkezi sanı Osman Kavala’nın da bulunduğu 16 kişinin yargılandıkları davanın görülmesine İstanbul 30. Ağır Ceza Mahkemesi’nde devam edildi. Duruşmayı İsveç İstanbul Başkonsolosu Peter Ericson, Hollanda Başkonsolos yardımcısı Sylvia M.C. Deepen, Almanya İstanbul Başkonsolosu Michael Reiffenstuel, Amerika, İsviçre ve Fransa konsolosluk temsilcileri, İngiltere Büyükelçiliği’nden Katie Lambert, Şişli Belediye Başkanı Muammer Keskin, Kadıköy Belediye Başkanı Şerdil Dara Odabaşı ile bazı CHP ve HDP milletvekilleri ile Ali İsmail Korkmaz’ın annesi Emel Korkmaz, Berkin Elvan’ın annesi Gülsüm Elvan izledi. Duruşmanın başlamasıyla mahkeme başkanı dosyaya giren belgeleri okudu. Bakanlığın, AİHM kararı hakkındaki cevabı gönderdiği ama kararın henüz kesinleşmediğinin belirtildiği ifade edildi. Mahkeme başkanı Gezi Direnişi’nin ihbarcısı olduğu iddia edilen ve bir önceki celse duruşmada tanık olarak dinlenmesine karar verilen tanık Murat Pabuç’un “can güvenliğinin olmadığı” gerekçesiyle yaptığı itiraz üzerine ifadesinin celse arasında alındığını belirtti. Bunun üzerine sanık avukatları, Pabuç’un duruşmada sanıklar ve avukatlar huzurunda dinlenmesi gerektiğini, heyetin usul ve yasalara aykırı davrandığını belirterek reddi hâkim talebinde bulundu. Avukat Fehmi Demir ise mahkeme heyetinin geçen celsede polis memu ru Mevlüt Saldoğan’ın müdahil olarak davaya katılma kararına değinerek “Mevlüt Saldoğan, Ali İsmail’in katili. Bu yüzden ceza aldı. Bir katili adam öldürdüğü için mağdur kabul ediyorsunuz” diye konuştu. Mahkeme Başkanı avukat Demir’in beyanına, “sopayla yaralandığı için o yönden katılma kararı verdik” şeklinde yanıt verdi. Başkanın bu sözlerini duyan Ali İsmail Korkmaz’ın annesi salonda ayağa kalkarak “Ben Ali İsmail’in annesiyim” diye isyan etti. Mahkeme başkanı “Sizin acınız anlıyorum” dedi. Korkmaz, “Anlayamazsınız” diye yanıt verdi. Reddi hâkim talebinin reddedilmesi üzerine sanık avukatları hukuksuzluğa karşı duruşmadan çekildi. Heyet, avukatların ve izleyicilerin alkışlarıyla protesto edildi. Mahkeme avukatlar ve alkışlayanları dışarı çıkardı. Boş salonda yargılamaya devam eden mahkeme heyeti, mütalaasını hazırlaması için dava dosyasının Cumhuriyet savcısına gönderilmesine hükmetti. Mahkeme heyeti, AİHM’nin verdiği hak ihlali kararının kesinleşmediği gerekçesiyle Osman Kavala’nın tutukluluk halinin devamına karar vererek duruşmayı erteledi. l İSTANBUL/Cumhuriyet İHD cezaevlerine ‘Çıplakilişkin rapor taciz’aramalardahazırladı ZEHRA ÖZDİLEK İnsan Hakları Derneği (İHD) Ankara Şubesi, İç Anadolu bölgesinde bulunan cezaevlerinde yaşanan hak ihlallerine ilişkin rapor hazırladı. Ekim, kasım ve aralık ayını kapsayan raporda tutuklu ve hükümlülerin ailelerinden uzak şehirlerde tutulduklarını, tedavi haklarını kullanamadıklarını, üst aramalarının amacı dışına çıkılarak taciz boyutuna vardığı ve ağır fiziksel şiddete maruz kaldıkları bilgisi yer aldı. Bolu F Tipi Cezaevi’nde tutulan Nurullah Semo 18 aydır Bolu’da tecrit altında olduğunu, kendisine çıplak arama odasında aralıksız işkence yapıldığını iddia etti. Tokat T Tipi Kapalı Cezaevi’nden Mustafa Akkuş ise ailesinin Ağrı’da yaşadığını, onları senede bir yada iki defa gördüğünü belirterek bu durumun mevcut hastalıklarını olumsuz etkilediğini ifade etti. Komisyonun raporu, derneklerine yapılan başvurular, tutuklu ve hükümlülerle yapılan birebir avukat görüşleri ile mektuplardan oluşuyor. Üç ay boyunca İHD Ankara Şubesi’ne 73 başvuru yapıldığı belirtilerek bu başvurulardan çoğunun tedavi haklarını kullanamadıklarına ilişkin olduğu ifade edildi. Ayrıca raporda kitap sayılarının sınırlandırıldığını, süreli yayınların düzensiz verildiğini, mektuplarının engellendiğini, kantinden aldıkları radyoların verilmediğini, kantinde satılan ürünlerin pahalı olduğu ve yemeklerin az verildiğine değinildi. ‘İşkence başvuruları arttı’ Raporda üst aramalarında taciz boyutuna gelindiğine değinilerek giysi ve diğer eşyalarının tahrip edildiğini ifade edildi. Raporda, “Gene bu dönemde mahpusların hapishanelerde hakarete uğradıklarına, tehdit ve darp edildiklerine, işkence gördüklerine dair başvurularda artış mevcuttur. Şikâyetler için etkili ve etkin soruşturma yapılmamaktadır” ifadeleri yer aldı. ‘5 yıl babasını görmemiş’ Avukatların bire bir görüşmelerinden bazıları ise şöyle; Bolu F Tipi Cezaevi’nde görüşülen Halil Dağ kantinden alınmış olan radyoların iki yıldır kendilerine verilmediğini, hücrede bulundurulabilecek kitap sayısının 10 ile sınırlı olduğunu ancak 15 günde bir yapılması gereken değişimin aylarca yapılmadığını ve yeni kitap verilmediğini belirtti. Dağ, 26 yıldır cezaevinde olduğunu ve 24 yılını ailesinden yüzlerce kilometre uzakta bulunan cezaevlerinde geçirdiğini, bu cezaevlerine kendi isteği dışında nakledildiğini belirtti. Dağ, yaklaşık 5 yıldır babasını görmediğini bu süreç içerisinde babasının vefat ettiğini söyledi. Bolu F Tipi Cezaevi’nde tutulan Nurullah SEMO 18 aydır Bolu’da tecrit altında olduğunu, kendisine çıplak arama odasında aralıksız işkence yapıldığını, doktorun rapor tutmak yerine, “gereğini yapacağız” deyip kendisini gönderdiğini belirtti. Raporun sonuç kısmında ise, “Cezaevi rejimi, fiziki koşullar ve uygulanan muameleler hakkında etkili bir idari ve yargısal denetim sağlanması gerektiğini tespit etmiştir. Hapishanelerde yaşanan tüm hak ihlallerine ve sağlığa erişim engelllerine karşı Adalet Bakanlığı’nı, İç İşleri Bakanlığı’nı, Sağlık Bakanlığı’nı, Meclis İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu’nu, Kamu Denetçiliği Kurumlarını ve ilgili tüm kurum ve kuruluşları göreve davet ediyoruz” ifadeleri yer aldı. l İSTANBUL Cumartesi Anneleri ‘turistleri rahatsız’ ediyormuş Birleşmiş Milletler’deki (BM) Türkiye hakkındaki insan hakları raporlarının görüşmesi sırasında Cumartesi Anneleri’nin eylemlerinin neden yasaklandığına yanıt veren Dışişleri Bakan Yardımcısı Faruk Kaymakçı, “Turistleri rahatsız ettikleri için” dedi. BM İnsan Hakları Konseyi, dün Cenevre’de Türkiye’nin insan hakları karnesini inceledi. BM Genel Kurulu’nda bir yetkili 700’üncü haftadan beri Galatasaray Meydanı’nın neden Cumartesi Anneleri’ne yasaklandığını sordu. Dışişleri Bakan Yardımcısı Faruk Kaymakçı, yasaklama gerekçesini, “Turistleri rahatsız ettikleri için...” diye anlattı. Kaymakçı, Cumartesi Anneleri’nin izin almadan eylem yaptıklarını da öne sürdü. Cumartesi Anneleri ise Twitter he sabından, ablukaya alınan Galatasaray Meydanı’ndan bir fotoğraf paylaşıp, “Dışişleri Bakanlığı’nın ‘Turistik olduğu gerekçesiyle yasaklandı’ dediği alan burası. Yalnız Cumartesi Anneleri’ne değil, vatandaşlara ve turistlere de kapatılan ‘turistik alan’ 76 haftadır polis ablukasında” diyerek Kaymakçı’ya tepki gösterdi. l Haber Merkezi AYM, ‘kan bağı yok’ diye verilen görüş yasağını, hukuka aykırı buldu ‘O benim babam’ HİLAL KÖSE Ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası hükümlüsü Yaşar İnce’nin, üvey babasıyla görüş yapmasını “arada kan bağı yok” diye reddeden infaz hâkimliğinin kararı Anayasa Mahkemesi’nden (AYM) döndü. AYM, İnce’nin aile hayatına saygı hakkının ihlaline ve ihlalin sonuçlarının ortadan kaldırılması için dosyanın Ankara Batı İnfaz Hâkimliği’ne gönderilmesine hükmetti. İnce, tutukluyken üvey babasıyla görüşebiliyordu. Hakkındaki karar kesinleşince, görüş yapmalarına izin verilmedi. Mahkemeye başvurdu ancak talebi reddedildi. Avukatı Gül Altay aracılığıyla AYM’ye başvurdu. İnce, dilekçede, “Ben bir yaşındayken, annem aynı zamanda öz amcam olan Y.İ. ile evlenmiştir. O günden beri birlikteyiz. Eşim ve çocuklarım yok. Annem 2007 yılında vefat etti. İki kardeşim hayatta. Üvey babamla da görüştürülmediğim için dış dünyayla bağlantım oldukça azaldı” dedi. Kan bağı şart değil AYM, başvurudan dört yıl sonra, infaz hâkimliğinin kararını hukuka aykırı buldu. Kararda, “Aile hayatının kan bağıyla kurulabileceği gibi, hukuki ya da istisnai durumlarda fiili yollarla da gerçekleşebileceğine” dikkat çekildi. Daha önceki AYM kararlarında, kan veya evlatlık bağı olmamasına karşın çocukların bakım ve gözetimini üstlenerek her türlü ihtiyacında yanında bulunan kişilerle, çocuklar arasında belirli koşullar altında aile hayatı bağın kurulduğunun kabul edilebileceğinin vurgulandığı anımsatıldı. İnce’nin üvey babası Y.İ. ile arasında aile ba ğının var olduğu belirtilerek özetle şu ifadelere yer verildi: “Ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasından hükümlü olanların ziyaret hakları değerlendirilirken, infaz kurumunun güvenliği ve düzeni ile hükümlülerin dış dünyayla iletişim kurmaları ve sosyalleşmeleri suretiyle iyileştirilmeleri ilkeleri arasında, makul bir dengenin kurulması gerekir. Hükümlü ve tutukluların temel haklarına yapılan müdahalelere gerekçe gösterilen nedenlerin, somut olayın tüm koşullarının, olaya özgü olguların ve bilgilerin gerekçelendirilmesi gerekir. Demokratik bir toplumda, tutukluların ve hükümlülerin ziyaretçi sayısı sınırlandırılırken, tutuklu ve hükümlülerin öznel durumları dikkate alınmalı, somut olayın gerektirdiği esnekliğin temin edilmesi gerekir.” l İSTANBUL ‘YAŞAM TARZINA MÜDAHALE’ Başörtüsünü çıkarmasını istediği kız kardeşine hakaret ve tehdit içerikli mesaj attığı ileri sürülen kadın ve eşine, “tehdit” ve “cebir veya tehdit kullanarak bir kimsenin inanç, düşünce ve kanaat hürriyetinin kullanılmasını engelleme” suçundan 5 yıla kadar hapis cezası istemiyle dava açıldı. İstanbul Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından hazırlanan iddianamede, C.B. isimli kadına başörtüsünü çıkarmak istediğini söylediği kız kardeşi S.K. ve eşi K.K. tarafından cep telefonundan atılan mesajla tehdit ve hakaret edildiği belirtildi. S.K. ve eşi K.K.’nin WhatsApp üzerinden yolladığı mesajlar ile C.B.’nin yaşam tarzına müdahale ettikleri kaydedilen iddianamede, S.K. ve K.K.’nin, tehdit ve cebir veya tehdit kullanarak bir kimsenin inanç, düşünce ve kanaat hürriyetinin kullanılmasını engelleme suçlarını işledikleri belirtildi. S.K. ve K.K.’nin atılı suçlardan 1 yıl 3 aydan 5 yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılmaları istenen iddianame, İstanbul Anadolu 33. Asliye Ceza Mahkemesi tarafından kabul edilerek duruşma günü verildi. l DHA Her şey çürük iktidar mükemmel! Elazığ depremi, “mızrak çuvala sığmaz” diyor. “Her şeye kılıf bulunur, ama buna bulunmaz” diyor. “Gerçek ayakkabısını giyinceye kadar yalan dünyayı turlar, ama bu kez gerçekler saklanamaz” diyor. Ana “ak”ım medyada, hatta TRT’de yapılan tartışmalarda bile depremin ne söylediği saklanamadığı için şu yöntemle “sorunları” anlatmaya çalışıyorlar: Her şey çürük, ama iktidar mükemmel! Bu medyaya göre durum şu: İktidar mükemmel... Her şey çağın ötesinde... Üzerine düşen bütün sorumluluğu yerine getirmiş bir iktidar var... Ancak!! Binalar kötü yerlere yapılmış... Denetleme mekanizması işlemiyor... İmar planlarına uyulmuyor... İnşaat malzemeleri eksik ve kalitesiz... İmar afları çok kötü örnek oluyor, sürekli kaçak yapılaşmaya davetiye çıkarıyor... Yukarıda aktardıklarımızın tümünü televizyonlardaki tartışma programlarından not ettik. Bu durumda insan sormadan edemiyor: İktidar bu ülkede nelerden sorumlu? HHH Depremin yaralarını ülkenin “toplam gücü” büyük bir çaba ile sararken, “kaçınılmaz” olan bu doğa olayından en az zararla çıkmak için neler yapılması gerektiğini yine “toplam güçle” saptamak ve gereğini yapmak zorundayız.  Aksi halde yas tutmaya ve yara sarmaya devam edeceğiz. Aslında neler yapmak gerektiğini bulmak zor değil. Neler yapmamak gerektiğini sıralayınca her şey berraklaşıyor. Her şeyden önce Hazine’ye para, iktidara oy gerektikçe imar affına başvurmamak gerekiyor. Bunun adı AKP iktidarı döneminde “imar barışı” olarak değiştirildi. Neyle barış? Kaçak yapıyla... Çürük yapıyla... Ruhsatsız yapıyla... İmar planı dışına çıkmış yapıyla... Özetle denetim dışında inşa edilmiş tüm binalarla “barışıldı”! 31 Aralık 2019’da sonra eren imar barışı sürecinde 7 milyon 450 bin 577 başvuru oldu. Bu başvurulardan devletin kasasına koyduğu para 24 milyar 190 milyon 266 lira. Bu başvuruların bir bölümü binanın sağlamlığını etkilemeyecek değişiklikler olarak değerlendirilebilir. Ancak şu tür yapılar da başvuru kapsamına alındı: Hakkında yıkım kararı verildiği için idari para cezası kesilmiş olan yapılar! Lütfen yukarıdaki cümleyi bir daha okuyun... Bir bina... Yıkılmasına karar verilmiş... Bu nedenle idari para cezası da kesilmiş... İmar barışı kapsamında ödenen para ile affedilmiş! Elazığ’da imar barışı için başvuru sayısı, Elazığ Günışığı gazetesinin 2018 sonunda ulaştığı verilere göre 16 bin 33. O gün, Türkiye ölçeğinde başvuru 4 milyondu, 2019 sonunda iki katına çıktığına göre Elazığ’da da 30 bine dayandığı söylenebilir. Yerel kaynaklar, yıkılan binaların çok büyük bir bölümünün imar barışı kapsamında olduğunu söylüyor. Türkiye’de toplam konut sayısı 39 milyon.  İmar barışına başvuru 7.5 milyon! Genel bir hesaplama ile beşte bir “yanlış”... İktidar da bu yanlışı şöyle “düzeltti”: Ver parayı, düzelmiş sayalım! Sadece bu tablo bile AKP iktidarının konuya nasıl baktığını göstermeye yetiyor. HHH Televizyondaki tartışmada bir yerbilimci hüzünle sesleniyor: “Bursa’yı inceledik... Pek çok sulak alan var... Kesinlikle yapılaşmaya açılmaması gereken yerleri listeleyip verdik... Bir süre sonra baktık ki, kent bu bölgeye doğru büyütülmüş!” Bir başkası onu tamamlıyor: “İstanbul’da Bağdat Caddesi üzerinde 4 katlı yapıların yerine kentsel dönüşüm adı altında 25 kata kadar izin verildi...” Sonra da tüm bilim insanları şu görüşte birleşti: “İstanbul daha fazla yükü kaldırmaz...” Dün sabah Ankara’da Eskişehir yolu üzerindeki Altyapı ve Ulaştırma Bakanlığı’nın yanından geçerken dikkatimizi çekti; Kanal İstanbul’un depreme karşı ne kadar dayanıklı olduğuna ilişkin hazırlanan görsel dönüyordu! Arkeolog intiharında müdür ifade verecek Zeugma Müzesi’nin açığa alınan müdürü, arkeolog Merve Kaçmış’ın intiharıyla ilgili soruşturma kapsamında şüpheli sıfatıyla bugün ifade verecek. Kaçmış’ın intiharıyla ilgili soruşturma, ailesinin talebi üzerine genişletildi. Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı’nın soruşturması kapsamında Kaçmış’ın idari amiri olan ve açığa alınan müze müdürü E.Ö. şüpheli sıfatıyla ifade verecek. BBC Türkçe’ye konuşan Kaçmış’ın avukatı Aslı Pasinli, müdürün ifadesinin alınmasının önemli bir gelişme olduğunu söyledi. l Haber Merkezi
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle