10 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
4 29 OCAK 2020 ÇARŞAMBA EDİTÖR: ALPER İZBUL HABER Bazısı siyaset yapar, bazısı politika Depremle sarsıldık; Elazığ ve Malatya’da onlarca yurttaşımızı yitirdik, acımız büyük. Başımız sağ olsun. Artık klasikleşen bir ifadeyle, “deprem ülkemizin bir gerçeği”. Bu aralar ülkenin her yanında bu gerçek kendisini sürekli hatırlatıyor. Deprem önlenemez, ama sonuçları önlenebilir. Bilimle, kaynakların verimli ve doğru kullanılmasıyla, planlamayla... Bunlara kim karar verecek? Ülkeyi yönetenler. Ülkeyi yönetme ve karar alma ise siyaset işidir. Bu bilinmezmiş gibi, yine “siyaset yapmayın, böyle zamanda siyaset olmaz” cümleleri havada uçuşmaya başladı. Ne ilginç! Sanki memlekette olağanüstü dönemlerin dışında olağan bir dönem varmış gibi; sanki diğer zamanlarda korkmadan, baskıdan çekinmeden rahatlıkla siyaset konuşmak çok mümkünmüş gibi bir cümle. “Başka zaman yapın, ama şimdi değil.” Bu mudur ima edilen? Hayır. Siyasetten ne anlaşıldığına bakmak gerekir öyleyse. Şaşmaz bir gözlemdir. Her nerede birisi “siyaset yapmayın” diyorsa, bilin ki muktedir siyasetin olanaklarıyla bir yerlere gelmiş, bu siyasal bağ olmasa asla gelemeyeceği konumlara ulaşmış bir kişinin iktidar adına eleştirileri susturma görevini icrası söz konusudur. Siyaset, iktidarın tekelindedir. Bu alanı besleyen tutumlar, cümleler makbuldür; diğerleri ise değil. Bu yüzden bir kişi, “kamuoyunda algı çok iyi” cümlesini partili yöneticilere seslendirirse bu “devlet adamlığı” olarak yüceltilecektir; ama “kamuoyu algısı çok kötü” derse, tahminen siyaset yapmakla suçlanacaktır. İşin özeti, “siyaset” diyerek kötüledikleri, iktidara dönük eleştiridir. Yoksa yaptıkları şey, düpedüz iktidar siyasetidir. Öyleyse yeni bir durum söz konusudur. Değişen anlamlar Bizde siyaset kelimesi, Batı’daki politika kelimesinin anlamını karşılamak için 18. yüzyılın sonlarından itibaren anlam değişikliği geçirmiştir. Politika Batı’da “polis”e, yani şehre, devlete dair, herkesi ilgilendiren idari işler anlamında kullanılmıştır. Antikçağda, herkese yurttaşlık vermeyen sınırlı bir doğrudan demokrasi pratiğiyle doğmuş, 17. ve 18. yüzyılların burjuva devrimleri sonrasında gelişen temsili demokrasi ve yurttaşlık haklarıyla birlikte de, yönetme işinin bir ailenin, bir hanedanın tekelinden çıkması ve halkın yönetime katılmaya, sorgulamaya, hak aramaya başlamasıyla özdeşleşen bir faaliyete dönüşmüştür. Nefesi halka doğru genişlemiştir. Demek ki politika, demokrasi, yurttaş hakları ve katılım gerektirir; yurttaşların polise, yani herkesi ilgilendiren devlet işlerine dair farkındalığını, sorgulamasını, eleştirilerini korkmadan, cezalandırma sopası hissetmeden seslendirmesini zorunlu kılar. İşte bizdeki siyaset kelimesi, sonradan sonraya politikanın bu anlamını karşılamak için değişime uğramıştır. Önceden öyle mi? Demokrasiden, halk egemenliğinden önceki saray merkezli mutlak yönetimlerde, ehlileştirme, terbiye etme kökünden türemiş siyaset kelimesi, sultanın elinde tuttuğu cezalandırma yetkisine işaret ediyordu ağırlıkla. Sultanın idamına karar verdiği kişilerin cezasının infaz edildiği yer, Meydanı Siyaset olarak anılırdı. “Siyaseten katl” diye de bir kavram vardı mesela. “Siyaset günleri gelip yetmeden” derken endişe ifade etmiyor muydu Pir Sultan Abdal? Demek ki siyaset kelimesi bizde, demokrasinin ve halk egemenliğinin, yurttaş haklarının politika kavramıyla karşılanmasından önce, yöneticilerin cezalandırma, susturma yöntemleriyle, yetkileriyle ilişkiliydi. Evet, yüzyıldan fazladır siyaset ile politikayı aynı anlamda kullanmaya başlamıştık. Ne dersiniz? Yurttaşın eleştirilerini sahip olduğu zor gücüyle sindirme araçlarını kullanan, olguları dini açıdan kader gibi sunmaya çalışan muktedirlerin yaptığı siyaset; yurttaşlarınsa kamu kaynaklarının, toplanan vergilerin nerede kullanıldığını sorgulaması, önlemler konusundaki eleştirilerini sıralaması ve deprem konusunu gündem yapmaya çalışması ise politika olduğuna göre, siyaset ile politika kavramları yeniden anlam bakımından ayrışıyor ve ilk anlamına yakın şekilde, asıl siyaseti iktidar yapıyor olmasın sakın? Aklıma takılıverdi; neyse, “politika yapmayayım” ben şimdi. Vezneciler terör saldırısı davasında mütalaa verildi İstanbul Vezneciler’de 7 Haziran 2016’da 6’sı polis 12 kişinin hayatını kaybettiği terör saldırısına ilişkin, aralarında terör örgütü PKK elebaşılarının da bulunduğu 8’i tutuklu 22 sanığın yargılanmasına dün devam edildi. Mütalaasını açıklayan cumhuriyet savcısı, Eyüp Sever ve Murat Bal’ın 13 kez ağırlaştırılmış müebbet ve çeşitli suçlardan 873 yıldan bin 362 yıla kadar hapisle cezalandırılmasını istedi. Sanıklardan Gülşen Bahadır hakkında 12 kez ağırlaştırılmış müebbet ve 873 yıldan bin 362 yıla kadar hapis cezası istenirken sanık Gamze Zere Karadağ’ın da 2 bin 528 yıldan 4 bin 425 yıla kadar hapisle cezalandırılması talep edildi. Mütalaada, terör örgütü PKK elebaşılarının da aralarında bulunduğu 11 firari sanığın dosyalarının ayrılması istendi. l AA 34 milyar dolarıCHP lideri Kılıçdaroğlu, Erdoğan’a 2004 yılından beri toplanan vergileri sordu: nereye harcadın? CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, 2004 yılından bugüne kadar iktidarın 34 milyar dolar tutarında deprem vergisi topladığını belirterek “Kırılan fay hattı değil, Saray iktidarının ar damarıdır. Bu paraları, deprem vergilerini nereye harcadın? Soranı linç ediyorlar” diye konuştu. CHP lideri Kılıçdaroğlu, partisinin grup toplantısında şunları dile getirdi: n Toplumu aydınlatan insanlardı: Ocak ayının bizim tarihimizde acı günleri var. Onat Kutlar, Yasemin Cebenoyan, Metin Göktepe, Hrant Dink, Uğur Mumcu ocak ayında öldürüldü. Muammer Aksoy, Gaffar Okan ocak ayında öldürüldü. Toplumu aydınlatan kişilerdi. Terör bu insanları aramızdan ayırdı. Ayırdı, ama onların ilkelerini yaşatmak hepimizin boynunun borcudur. İstedikleri katliamı yaparlar, ama biz inandığımız yoldan, inandığımız ülküden asla dönmeyeceğiz. Türkiye’yi çağdaş uygarlığa ulaştırıncaya kadar.  n 34 milyar dolar toplandı: 17 Ağustos 1999’da Marmara depremini yaşadık. 17 bin 480 vatandaşımız hayatını kaybetti. Rahmetli Ecevit deprem vergileri denilen yasaları çıkardı. Yaralar sarıldı. Vergilerin nerelere ne kadar harcandığı da bilgi olarak verildi. 2004 yılında diğer ek vergiler kalktı, AK Parti özel iletişim vergisi kalıcı hale getirdi. 20042019 arası vatandaştan toplanan deprem vergisi 65 milyar lira. Dolara vurursak 34 milyar dolar.  n Deprem için ne yaptın?: Vatandaş haklı olarak şunu soruyor: “17 yıldır iktidarsınız ve deprem vergisi alıyorsunuz. Can kaybını önlemek için ne yaptınız?” Vay sen misin bunu soran... Elazığ’a, Malatya’ya ne yaptın kardeşim sen? Deprem için önlem aldın da biri karşı çıktı mı? Çık şu önlemleri aldık, her kuruşun hesabını vermeyi bir görev kabul ediyoruz desene... n Kırılan Saray iktidarının ar damarı: Vatandaş görevini yaptı, ama 17 yıldır iktidarda olanlar görevini yapmadılar. Ali Özcan geçen dönem milletvekilimiz. 2016 yılında araştırma önergesi verdi. “Elazığ riskli, tedbirleri görüşelim” dedi. Reddediliyor. Kırılan fay hattı değil, Saray iktidarının ar damarıdır. Bu paraları, deprem vergilerini nereye harcadın? Soranı linç ediyorlar. Vergiyi veren benim.  n Ölenlerin günahı onların boynunda: 3 ay önce 2019 ‘FETÖ’nün siyasi ayağını anlatacağım’ Rusya’dan gelen doğalgazın boruları Türkiye’den geçiyor. Avrupa’da çok ucuz, bizde çok pahalı. Zamanında atmışlar kazığı. Bunu dile getirince kızıyorlar. Ben bunları her ortamda dile getireceğim. Tank Paleti unutmadım. Peşkeş çeken vatan hainidir. Haftaya da FETÖ’nün siyasi ayağını anlatacağım. AKP’Lİ BOSTANCI’DAN KAÇAMAK YANIT Ekim ayın AKP Grup Başkanı Naci Bostancı, sorması la da da yine CHP Genel Başkanı Kemal zım: 34 mil bir araştırma önergesi verildi. AK Parti ve MHP milletvekille Kılıçdaroğlu’nun “deprem vergisi”yle yar dola ilgili “34 milyar doları nereye harcadın?” sorusuna “kaçamak” yanıt verdi. Bostancı, TBMM’de düzenlediği basın toplantısında, “Yasada, ‘Deprem vergileri adı altında bunlar toplanacak ve depreme gönderilecek’ tarzında bir düzenleme söz konusu değildir. Bütçenin mantığına aykırıdır. rı nereye harcadın? Japonya’da bizden daha fazla ve daha şid Esasen Türkiye, deprem kuşağında detli dep rinin oy olduğu için zaten bütçeden rem oluyor. larıyla red ciddi bir kaynak depreme Bir kişinin dedildi. Depremde ölenlerin bütün günahı yönelik hazırlıklar için harcanmaktadır” dedi. burnu kanamıyor. 82 milyondan toplanan 34 mil onların boynundadır. yar dolar, depreme daya Toplumu öyle bir noktaya ge nıklı evler yapılsın diye veril tirdiler ki depremden önce tar di, bu nereye harcandı? Bizde tışamazsın, deprem sırasında bir deprem olur yüzlerce insan tartışamazsın, depremden son ölür. Suçu da Allah’a yükleriz. ra da konuşulur mu? Depremi Allah sana aklı niye verdi? Ja konuşmayacağız da neyi konu pona verdi de sana mı verme şacağız? di? Orada insan ölmüyor da n Para nereye harcandı?: Şu burada niye insanlar ölüyor? soruyu vicdanı olan herkesin l ANKARA/Cumhuriyet Kaftancıoğlu, CHP’nin hedefinin İstanbul’un ardından Türkiye olduğunu söyledi: Aday olan herkes kıymetlidir LEYLA KILIÇ CHP İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu, 9 Şubat’ta yapılacak olağan il kongresinin “İstanbul artık bize dar, İstanbul Türkiye’ye tek yön iktidar” sloganı ile gerçekleştirileceğini belirterek “İstanbul yeniden halkın oldu ama dahası var. Türkiye’de de halkın iktidarını kuracağız” dedi. CHP’de seçimlerin çok adayla gerçekleştirildiğini kaydeden Kaftancıoğlu, “Biz Saray’daki gibi demokrasiyi sadece kendimiz için isteyenlerden değiliz. Farklı ideallerle aday olan herkes çok kıymetlidir ve ben bunu çok önemserim. CHP adına demokrasinin yaşatıldığının bir kez daha göstergesi olur” ifadelerini kullandı. Kaftancıoğlu, Cumhuriyet’in sorularına şu yanıtları verdi: n İlçe kongreleri tamamlandı. CHP olarak nasıl bir süreç geçirdiniz? İstanbul’da verimli, keyifli ve demokrasinin oldukça yoğun yaşandığı bir kongre geçirdik. Ülkemizi demokrasiyle tanıştıran ve Cumhuriyeti demokrasiyle taçlandırmak için mücadele eden CHP’liler için kongreler, iktidar yarışı değil bir bayrak yarışıdır. İstanbul’da da 39 ilçede 960 mahallenin tamamında sandık kurulmasıyla başlayan, kongre sürecimiz 9 Şubat’ta yapacağımız il kongresiyle sona erecek. n Başarılı bir başkanlık süreci geçirdiğinizi düşünüyor musunuz? Nasıl geçti bu 2 yıl?  İstanbul’un alınmış olmasını sadece bu son 2 yıla bağlamamız doğru olmaz. Biz de bu iki yılda gerçekleştirilen seçimler Kaftancıoğlu de İstanbul’un kazanılması konusunda doğru adımları atarak o çok istediğimiz başarıyı elde etmiş olduk. Elbette diğer bir hedefimiz de İstanbul’un ilçelerinde belediye sayımızı artırmaktı. Bu seçimlerde bu hususta istediğimiz aşamaya geçemedik. Ancak bugün İstanbul’un tamamına, 16 milyona hizmet veren büyükşehir belediyemiz sosyal demokrat bir anlayışla yönetiliyor. İstanbul yeniden halkın oldu ama dahası var. Türkiye’de de halkın iktidarını kuracağız. 37. İstanbul Olağan İl Kongremizde sloganımız “İstanbul artık bize dar, İstanbul Türkiye’ye tek yön iktidar” olacak. n Yerel seçimler öncesi istifa etmiştiniz. Bunun örgütte bir kırılma yarattığını düşünüyor musunuz?  O dönem yaşanan ve biten bir durum. Örgütümüzün vicdanı ve aklı gerekeni her zaman yapmıştır ve yapıyor. O dönem zaten böylesi bir istifayı örgütümün bana geri bildirimiyle geri çekmiştim. Örgütümüzde bir kırılma yok, aksine birleşme var. n Henüz adaylığınızı açıklamadınız. Geçen seçimlerde 7 oy fark ile kazanmıştınız. Nasıl bir kongre yaşanacak?  Bu kongrenin nasıl geçeceği, en başında mahalle seçimleri ile kendini gösterdi. Demokrasinin olduğu her noktada kongreler hareketli, hararetli geçer, ama parti için memleket için faydalı sonuçlar çıkar. CHP kendi içerisinde demokratik süreçler yaratıyor. Benim tarafım partiyi iktidara taşıyacak kadroların seçildiği kongrelerdir. CHP örgütü ve CHP vicdanı çok kıymetlidir. Bizi bekleyen kongrenin ve bu seçim sürecinin her zaman olduğu gibi demokrasiden yana olacağına eminim.  n Beraber yürüdüğünüz başka adayların da isimleri konuşuluyor. Biz Saray’daki gibi demokrasiyi sadece kendimiz için isteyenlerden değiliz. O nedenle CHP’de bütün dönemlerde adaylar yarışmıştır. Ortaya bir iddia koymak kadar güzel bir şey yoktur. Her şeyin ve herkesin daha iyisi, daha ideali vardır elbette. Farklı ideallerle aday olan herkes çok kıymetlidir ve ben bunu çok önemserim. Bu yarış doğruya ulaştırır. O yüzden ismi geçen ya da henüz geçmeyen arkadaşlarımızın adaylaşmaları benim ve CHP adına demokrasinin yaşatıldığının bir kez daha göstergesi olur. n Seçilmeniz halinde neler yapacaksınız? Bu ülkenin en güçlü toplumsal kesimi olan güvencesizler üzerine İstanbul’da çok ciddi çalışmalarımız olacak. Seçimlere yoğunlaşmak değil, yurttaşların gündelik sorunlarına daha fazla eğilmek istiyoruz. Yeni bir il binası aldık ancak İstanbul’un 39 ilçesinde de ilçe başkanlık binalarını satın almayı hedefliyoruz. Her ilçe başkanlığına kurumsal bir kimlik kazandıracağız. n “İstanbul ittifakı” sürecek mi? Elbette sürecek. İstanbul ittifakı, dediğimiz şey 16 milyon İstanbullu aslında. Bütün partilere oy vermiş olan, bugüne kadar farklı siyasi düşünüşlerde olan, herhangi bir siyasi partiye üye olmayan herkesle bu çalışmalarımız devam ediyor. Halkın kendi içinde kurduğu ittifakı bozmaya kimsenin gücü yetmeyecek. Ben de bu ittifakı genişletmek için çalışmaya devam edeceğim. l İSTANBUL SAĞLIKÇILARLA GÖRÜŞTÜ Gündem ‘şiddet’ti MAHMUT LICALI CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, önceki gün partisinin genel merkezindeki makamında başta Türk Tabipleri Birliği (TTB) Merkez Konseyi Başkanı Prof. Sinan Adıyaman olmak üzere sağlık alanındaki pek çok meslek örgütü ve sendika temsilcileriyle bir araya geldi. Edinilen bilgiye göre meslek örgütleri 14 Mart Tıp Haftası içerisinde 15 Mart’ta sağlık alanında yaşanan şiddete dikkat çekmek amacıyla “Büyük Beyaz Miting” adıyla bir etkinlik düzenleyeceklerini bildirerek Kılıçdaroğlu’nu da mitinge davet etti. Adıyaman’ın “Sağlık’ta şiddet azalmıyor, aksine artıyor. TTB olarak Sağlık Bakanı ile görüşemiyoruz. Sağlık Bakanı, bizlere siyasi bir rakipmiş gibi davranıyor” görüşünü dile getirdiği aktarıldı. Kılıçdaroğlu’nun “Türk Tabipleri Birliği’nin sağlığa yönelik şiddete çözüm önerisi, partimiz tarafından TBMM Başkanlığı’na sunulmuştu. Geçen yıl, AKP’nin getirdiği tek maddelik düzenlemenin sağlıkta şiddet sorununa çözüm üretmediği ortada” dediği öğrenildi. Kılıçdaroğlu, CHP’nin söz konusu yasa teklifinin AKP grubuyla temas kurarak 14 Mart’ta gündeme alınması konusunda girişimlerde bulunacağını kaydetti ve “Sağlık Bakanı’nın bir meslek örgütüne randevu vermemesi kabul edilemez. Bunun bir iletişim eksikliğinden kaynaklandığını ümit ederim” dediği belirtildi. l ANKARA Bekçiye yetki tartışması SELDA GÜNEYSU TBMM İçişleri Komisyonu’nda dün “çarşı ve mahalle bekçilerine vatandaşlardan kimlik sorabilme görevi ile adli görevler verilmesi” gibi düzenlemeleri içeren yasa teklifinin görüşmelerinde muhalefet ile AKP’liler arasında “üst arama” ve “yetki” tartışması yaşandı. CHP Bilecik Milletvekili Yaşar Tüzün, teklifle polis ve jandarmaya alternatif kolluk kuvveti oluşturulduğunu belirtti. CHP Milletvekili Ali Öztunç da “Polisin yetkisini almışsınız, bekçiye vermişsiniz. Polisi ne yapacağız o zaman” dedi. HDP’li Filiz Kerestecioğlu ise teklifin tümden geri çekilmesini talep etti. l ANKARA Rahşan Ecevit teklifi yasalaştı TBMM’de grubu bulunan 5 siyasi partinin grup başkanvekillerinin imzasıyla hazırlanan ve eski başbakanlardan Bülent Ecevit’in eşi Rahşan Ecevit’in Devlet Mezarlığı’na defnedilmesine olanak sağlayan yasa teklifi, TBMM Genel Kurulu’nda kabul edilerek yasalaştı. İYİ Parti Grup Başkanvekili Lütfü Türkkan, “Keşke, daha başka kanunlarda da bir araya gelebilsek, önerdiğimiz teklifler de iktidar tarafından böyle olumlu karşılanmış olsa” dedi. Teklif ile Devlet Mezarlığı’na defnedilenlerin eşlerinin de vasiyetleri üzerine Devlet Mezarlığı’na defnedilebileceğini dile getiren Türkkan, teklifte, eşlerin makam sahibinden önce vefat etmesi halinde de Devlet Mezarlığı’na defnedilmesinin önünün açıldığını belirtti. l ANKARA/Cumhuriyet
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle