12 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
8 24 OCAK 2020 CUMA EDİTÖR: MÜNEVVER OSKAY TASARIM: ŞÜKRAN İŞCAN HABER GÜN IŞIĞINA AsistanÇIKMAMIŞ MÇALIŞMuA mcu’nun kaleminden IŞIK KANSU içermektedir. A 4 Uğur Mumcu’nun ileriki yıllarda boyutraştırmacı gazeteci, yurtsever landırdığı Cumhuriyet devrimi ve kaza S aydın Uğur Mumcu’nun 1969 yı nımları ile sol öğretiyi bütünleştiren çizgi U N U lında Ankara Hukuk Fakültesi’nde asistanlık yaptığı dönemde fakülte dergisinde yayımlanan “Türkiye’nin Yapısal Özellikleri ve Anayasal Dü sinin ilk çarpıcı göstergesi niteliğindedir. 4 Tüm dünyayı çevreleyen “68 kuşağı” ile özgürlükçü 1961 Anayasası’nın etkisi altındaki Türkiye’nin düşünce ve tartışma Ş zeni” adlı makalesini avukat dostu evrenini belgelemektedir. muz Ersan Barkın, bir süre önce ye 4 Bir kurucu ve kurtarıcı düşünce ve uygu niden gün ışığına çıkarmış, büyük lama yöntemi olarak Kemalizme bugün de bir heyecanla bize duyurmuştu. güncelliğini koruyan yorumlar getirmektedir. Uğur Mumcu’nun her zamanki titizliği Tarihsel akışı, yaşadığı günü ve gele nin eseri olduğu anlaşılan makale (116 ceği bilinçle algılayıp topluma sunma dipnot ve çok sayıda kaynaktan alıntı da seçkin bir yere sahip gazetemiz yaza ya dayanmaktadır), birkaç açıdan tarihsel rı Uğur Mumcu’yu, özlemle, sevgiyle, say önemdedir. Bunları şöyle sıralayabiliriz: gıyla anıyor; içinde yaşadığımız dönemde 4 Genç Uğur Mumcu’nun birikiminin derin yaşadıklarımızı da aydınlatacak bu önem liğini göstermesi açısından dikkat çekicidir. li makaleyi, “Adalet ve Demokrasi Hafta 4 Türkiye’nin demokrasi tarihindeki aşa sı” çerçevesinde, bir dizi halinde okuru maları irdelemede sağlam bir tutarlılık muza sunmaktan büyük onur duyuyoruz. DEVLETI TESLIM ALAN TICARI KAPITALIZM Bombalı suikastla katledilen yazarımız Uğur Mumcu’suz 27 yıl ‘Nasıl öldürülürüm’ BIR PULSUZ DILEKÇE Uğur Mumcu bugün İzmir’in Menemen ve Çiğli ilçelerinde düzenlenecek etkinlikle anılacak. l MENEMEN’de Uğur Mumcu Heykeli önünde yapılacak anma töreninde müzik ve şiir dinletisi yapılacak. Uğur Mumcu’nun “Bir Pulsuz Dilekçe” kitabından esinlenen, Işık Kansu tarafından yazılan “Bugün Ne Yazsam” oyunu, Kubilay Kültür Merkezi’nde saat 20.00’de. l ÇIĞLI Belediyesi’nin organize ettiği anma ise Uğur Mumcu Mahallesi’nde bulunan Uğur Mumcu Anıtı önünde yapılacak. Çiğlili şair ve yazarların katılacağı etkinlikte “Uğurlar Olsun” dinletisi ardından anıta karanfiller bırakılacak. ‘ÜLKENIN DURUMUNU ÖZETLIYORDU’ l ATAŞEHİR Belediyesi Nikâh Salonu’nda yapılan anma etkinliğine CHP Ataşehir İlçe Başkanı Celal Yalçın katıldı. Yalçın, “Mumcu, Rabıta kitabını yazdığında bugün ülkenin geleceği durumu bizlere özetliyordu” dedi. Etkinlikte Mehmet Ali Birand’ın hazırladığı Uğur Mumcu belgeseli de yayımlandı. l CHP Şişli İlçe Başkanlığı bugün saat 19.00’da İstanbul’da Harbiye Uğur Mumcu Anıtı’na yürüyerek çelenk koyacak. 27yıl önce bugün Ankara’da evinin önündeki aracına konulan bombanın patlatılması ile katledilen gazetemiz yazarı Uğur Mumcu (51), etkinliklerle anılıyor. l ANKARA Mumcu, bugün 10.00’da Batıkent Metro’dan Uğur Mumcu Parkı’na yürüyüş ile başlayacak etkinlikle katledildiği sokakta karanfiller, mumlar ve Haldun Karabudak’ın söyleyeceği türkülerle anılacak. Ardından 14.30’da Cebeci Asri Mezarlığı’ndaki gömütü başında tören yapılacak. l ZONGULDAK Karadeniz Ereğli’de önceki gün düzenlenen “Uğur Mumcu’dan günümüze Türkiye” konulu panele, gazeteci Mustafa Balbay ile Yeni Kuşak Köy Enstitüleri Derneği İstanbul Şube Başkanı Cengiz Öksüz katıldı. ADD Karadeniz Ereğli Şube Başkanı Yusuf Aslan’ın yönettiği panelde konuşan Cengiz Öksüz, “Uğur Mumcu antiemperyalist ve vatansever olduğu için hedef seçildi” dedi. ‘Öldürüleceğini biliyordu’ Mumcu ile ilgili anılarını anlatan Balbay ise “Abdi İpekçi’nin öldürülmesi Uğur Abi’yi çok sarsmıştı. Bahriye Üçok öldürülünce, Uğur Abi Ankara Emniyet Müdürlüğü Hassas Bölgeler Şube Müdürü’nden randevu aldı. ‘Ben nasıl öldürülürüm’ diye sordu. ‘Evden düzenli girip çıkıyor musun’ sorusuna ‘hayır’ dedi. Bu bir artı, düzenli girip çıkmamanız gerekiyor. Posta geldiğinde siz mi alıyorsunuz’ sorusuna da ‘hayır dışarıda megafon var’ dediğinde, o da artı. Polis müdürü, ‘aracınıza bomba konulur’ dedi. Uğur Abi de, ‘Evet, bu ihtimal var’ diyor. Öldürüleceğini biliyordu. Pek çok yazısı ya ‘hodri meydan’ ya da ‘korkak bin kere, cesur bir kere ölür’ diye bitiyordu” dedi. TGİRİŞ lıklar giderek devleti kıskıvrak yakalayacak ürkiye Cumhuriyeti, Kurtuluş Savaşı son bir güce erişti. rası kurulmuş, ilke ve amaçları bu savaşla Bu koşullarla devlet, ticari kapitalizmin tüm saptanmıştır. Bu nedenle yeni kurulan Türk yıkıcı etkileri ile karşı karşıyaydı. Tanzimat, yü devletinin kendisinden önceki Osmanlı Dev zeydeki bütün yeniliklerine rağmen, temelde leti ile bir ilgi ve benzerliği yoktur. Avrupa ticari kapitalizmine hukuksal ve ida Ancak, devletin ilke ve yapısı için doğru ri kolaylıklar sağladı. Tanzimat’ın getirdiği bi olan bu gerçek, toplumsal yapı için söz ko çimsel reformların denetlenmesi bile Batı dev nusu değildir. Osmanlı İmparatorluğu gibi, letlerince kullanılacak bir yetkiydi. 1856 Paris genç Türkiye Cumhuriyeti de Anadolu dedi ve 1878 Berlin antlaşmaları ise bu teslimin en ğimiz yarımadada kurulmuştur. Anadolu’nun güçlü bağlarıydı. “Tanzimat hareketi hukuk pla toplumsal özellikleri, her iki devleti de etki nında dahi, Batılılaşma değil, Batı’nın sömür lemiş ve bu devletlerin siyasal yaşantılarına gesi olma hareketidir.” damgasını vurmuştur. Siyasal yapının araştı Kısaca değinilen bu gelişme sonunda, dev rılması için bu yapı ile toplumsal düzenlerin let borçlanarak; bu borçları ödeyemeyecek ilişkisini incelemek gerekmektedir. Bundan bir yıkıntı içerisine sürüklenmiş ve Osman sonradır ki, soyut öğreti ve kuramları yerle lı İmparatorluğu Düyunu Umumiye’ye teslim yerine oturtabilelim ve siyasal düzeni altyapı bayrağını çekmişti. Devlet artık, mali, idari ve ilişkileri yönünden niteleyebilelim. siyasal örgütleri ile “milli” değildi: Uluslarara Bu araştırma, öncelikle çok yönlü bir ince sı sermaye, devleti yenmiş ve teslim almıştı. lemeyi gerektirir. Ancak bilimsel incelemele Avrupa ticari kapitalizminin gelişip Osmanlı rin yapılmadığı, bilim adına “somut”un değil İmparatorluğu ile ilgi kurunca küçük sanayiin sadece “soyut” kuralların egemen olduğu bir çökmesi bir ekonomik zorunluluktu. Bu ilişki “laboratuvar”da yapılacak bütün araştırmala sonunda Osmanlı küçük sanayii çökmüştü. Bu rın eksik olacağı ve bilimsel kanıtlar yanında çöküşle ilgili olarak Ömer Lütfi Saraç’ın verdiği bir parça “sezgi”ye dayanacağı da bir gerçek rakamlar gerçekten ilgi çekicidir. Örneğin 1838 tir. Ancak soyut kuralları, kuramları ve siya yılında İngiltere’nin Osmanlı İmparatorluğu’na sal yargıları, toplumsal yapı özellikleri ile kar 10.834 sterlinlik pamuklu dokuma ihtiyacı bir şılaştırmak ve de soyut kuram ve kuralları ger yıl sonra 1829’da 39.920; 1830’da 95.355 ve çeklerin sınavından geçirmek tek bilim 1831’de ise 105.615 sterline yükselmiştir. sel yoldur. Bizde bu küçük inceleme Sadece dokuma sanayii dalında verilen mizde “gerçek”ten “kural ve kuram”a bu örnek, sanayi ihtilalini yapmamış bir doğru giderek bir deneme yapmaya ekonominin üstün bir ekonomi ile iliş çalışacağız. ki kurunca, ne denli ekonomik bağım ... lılığa sürükleneceğini göstermektedir. SANAYİ İHTİLALİ VE OSMANLI Osmanlı İmparatorluğu açısından bu ters yönlü gelişim, dış borçların etkisi ile İMPARATORLUĞU büsbütün olumsuz bir yöne sürüklenmiş, Batı’da Sanayi İhtilali yapılırken Osmanlı toplumu bir yıkıntı içerisindeydi. Dar topraklar üzerinde yetersiz doğal kaynaklarla yaşamak zorunda kalan Avrupa, coğrafi keşiflere yönelerek, bu keşifler sonunda ortaya çıkan yerlerdeki doğal kaynaklara el koydu. Bunun sonucu, Fransa, İngiltere, Hollanda gibi devletlerin kasalarında sermaye birikimi oluşmaya başladı. Avrupa, bu fetih politikası 1854 1914 yılları arasında alınan dış borçların tutarı “399.498.110” Osmanlı lirasını bulmuş ve devlet bu “fatura” ile Düyunu Umumiye’ye teslim olmuştu. Devlet gelirlerinin yüzde 31.5’i Düyunu Umumiye’nin elinde olup bu örgüt ikinci bir maliye bakanlığı gibi çalışıyordu. Bir yabancı yazarın konu ile gözlemi ilginçtir. Yazar, Düyunu Umumiye yönetimi ile ilgili görüşlerini şöyle özetliyor: nın sonucu ticari kapitalizmin ön koşullarına ulaştı. XVI ve XVII. yüzyıllardaki bu gelişme AVRUPA’NIN TEMSİLCİLERİ ler “...eski üretim biçiminin çöküşü ve kapi “...Düyunu Umumiye, Türk mali politika talist üretimin doğuşuna...” yol açmıştır. sını, gerek kendisine gerek ilgilendiği teşeb Artık Batı’nın altın ve gümüş darlığı ne büslere en uygun yönlere çevirecek kadar deni ile bir türlü sahip olamadığı üstünlük, güçlü idi. Yönetim kurulunda, çeşitli devlet Doğu’dan Batı’ya geçmiş ve artık roller de lerin temsil edilmesi, bu meclisi bir veya bir ğişmeye başlamıştır. Türkiye’nin doğal kay kaç Avrupa temsilcisinin temsilcisi olmaktan nakları ve coğrafi özellikleri dolayısı ile sa çok, Avrupa’nın bir sınıf halkını temsil eden nayi devrimini tamamlamış ve ticari kapita bir kurul durumuna sokmuştu...” lizmin koşullarına ulaşmış Batı ile ilgi kur Avrupa’dan alınan borçların ödenmemesi ne ması bir ekonomik zorunluluktu. Serma deni ile 1881’de “Muharrem Kararnamesi” ile ye artık para gücü aracılığı ile tüm dünya kurulan Düyunu Umumiye şeklen bir Osmanlı ya hükmedecek “sanayi feodalitesi”nin do dairesidir. İşin temelinde ise Avrupa’nın o za ğumuna yol açmıştı. Bu yeni feodalite ege manlardaki bütün devletler bu örgütte temsil menliğinin kurallarını yürütecek ve de ser ediliyorlardı. Dolaylı vergilerden başka, dolay maye “fethedilmemiş” topraklarda açık pa sız vergilerin de yüzde 29.9’u da yabancı de zar olanakları arayacaktı. netimi altındaydı. Düyunu Umumiye per 1838 Ticaret Antlaşması ile Osmanlı Dev sonelin atanmaları da doğrudan doğruya leti, Batı ile kaçınılmaz ilişkisini kurarak tam yabancılardan kurulu Düyunu Umumiye S bir açık pazar durumuna girmekte gecikmedi. Yusuf Kemal Tengirşek bu anlaşmayı şöyle niteliyor: “...devletin başına Düyunu Umumiye gibi bir bela.” Büyük Reşid Paşa ise bu Meclisi’nce yapılırdı. ...Vergi toplama işi, artık Düyunu Umumiye idaresince yürütülüyordu. Ekonominin dış ilişkileri bulunmadığı sırada, devletin siyasal örgütüne bağlı as Ü R E anlaşmayı imparatorluğun kalkınma yolunu kermemurlar eliyle yürütülen vergi toplama açacak bir belge olarak imzalıyordu. Bu ant işi, artık devleti teslim alan ticari kapitalizlaşmanın Batı’ya sağladığı ekonomik ayrıca min kararları ve örgütleri ile yürütülüyordu. C E K Karanlıkları aydınlatsak Sunay Akın, etkinlikte Atatürk’ten Che Guevara’ya, Takiyüddin Efendi’den Namık Kemal’e, Hasan Tahsin’den Nâzım Hikmet’e kadar bir dizi aydının hikâyesini de anlattı. l MALTEPE Belediyesi’nin “Kırılan Canlar” etkinliği Mumcu’nun fotoğrafının sahneye yansıtılması ve alkışlarla başladı. Etkinlikte Sunay Akın, “Mumcu’yu anlamak için bilginin ışığından gitmek gerekiyor. O ışığı yakalayıp karanlıkları aydınlatabilirsek, işte o zaman Mumcu’yu ve diğer aydınları gerçekten anlayabiliriz” dedi. Uğur Mumcu’nun kaleci olmasından söz eden Akın, “Annesi ona üstünü kirletme, üstünü başını parçalama dediği için o kaleci olmadı ama bombalı saldırıda parçalanarak aramızdan koparıldı. Ben o gün de annesini düşünüyordum, bugün de annesinin o sözlerini düşünüyorum” diye konuştu. FETÖ lideri Fethullah Gülen’e, “Muhterem Efendim” diye hitap eden tutuklu eski MİT’çi Enver Altaylı’nın CIA bağlantılarını yazarımız Uğur Mumcu yıllar önce defalarca kaleme almıştı. Son olarak Gülen ile ABD Başkanı Donald Trump’ın eski Milli Güvenlik Danışmanı emekli Korgeneral Michael Flynn’e yazdığı mektuplarla gündeme gelen ve hassas bilgileri CIA bağlantılı kişilere servis ettiği ileri sürülen Altaylı hakkında Uğur Mumcu’nun 21 Kasım 1985 tarihli yazısını yayımlıyoruz. Önce öykümüzde yer alan kişilerle ilgili özet bilgi vereyim: Ruzi Nazar: CIA görevlisi. 196171 yılları arasında Ankara’da ABD Büyükelçiliği’nde CIA görevlisi olarak bulunmuş. Bu süre içinde Ankara’da Bahçelievler Karakol Durağı’nda bahçe içinde iki katlı bir evde oturmuş... O tarihte, Ankara’daki CIA merkezi Çankaya’da DP’li ünlü karıkoca gazetecinin mülkiyetindeki yeşil, üç katlı apartman. Ruzi Nazar, bu apartmanda görev yapmış. Nazar, adından da anlaşılacağı gibi Türk, Özbekistan kökenli. Eşi Federal Almanyalı. Sovyet subayı olan Nazar, 2. Dünya Savaşı sırasında Alman ordularına sığınıyor, savaş sonrasında Amerika’ya gidiyor, oradan da Türkiye’ye CIA görevlisi olarak gönderiliyor. 1971 yılında Türkiye’den Federal Almanya’ya giden Nazar, Bonn’a yerleşiyor. Enver Altaylı: 21 Mayıs 1963 ihtilal girişimi sırasında Kara Harp Okulu öğrencisi. Bu olaydan sonra bütün Harp Okulu öğrencileri gibi okuldan atılıyor. Harp Okulu’ndan atıldıktan sonra, Ankara Hukuk Fakültesi’ne giriyor ve bu fakülteyi bitiriyor. Orta Asya dillerini bilen Altaylı, bir süre istihbarat birimlerinde görev yapıyor, daha sonra Federal Almanya’ya giden Altaylı, MHP’ye giriyor, bir süre partinin Federal Almanya Başmüfettişliği görevinde bulunuyor. 12 Eylül 1980 öncesinde Hergün gazetesinin genel yayın müdürlüğü ve başyazarlığını yapan Altaylı, MHP davasının sanıklarından. 1980 Eylülü’nden bu yana Frankfurt’ta yaşayan Altaylı, istasyon yakınında bir pasajda, “Ayabakan” adlı bir balıkçı dükkânı işletiyor. Bu “biyografik istihbarat”tan sonra, Enver Altaylı’nın Federal Almanya’daki “Haupstr 28 5000 Köln 50” adresinden MHP Genel Başkanı Alpaslan Türkeş’e postalanan 28.4.1976 tarihli mektuba kısaca göz atalım: Saygıdeğer albayım, GÖZLEM UĞUR MUMCU CIA ile Temas... En son iki mektubunuzu ve Şevket Yahnici’nin gönderdiği mektubu aldım. Yapılan temaslar ve teşkilatın durumu hakkında aşağıdaki hususları bilgilerinize arz ediyorum 1 Ruzi Nazar Bey’le ilk yaptığım görüşmeden sonraki gelişmeler: Bazı büyük Alman gazetelerinde Ecevit ve komünistler aleyhine, daha doğrusu onları ve davranışlarını objektif olarak ele alan birkaç makale yayımlatmak vaadinde bulunmuştu. Bu vaadi üzerinden 15 gün geçtikten sonra beni aradı ve “Die Welt” gazetesinden Herr Spiegel adlı bir gazetecinin beni arayarak, yayımlanacak yazılar hakkında benimle görüşeceğini bildirdi. 24 Nisan Cumartesi günü Bay Spiegel, benim eve geldi ve kendisi ile dört saat kadar konuştum. Aynı gün Acar Bey’in gönderdiği belgeler ve kitaplar geldi, çok işime yaradı. Özellikle Ecevit’in kitapları. Spiegel daha önce de Türkiye ve Türk komünistleri hakkında yazılar yazmış. Meselenin yabancısı değil. Kendisi ile iki uzun makale neşri konusunda mutabakata vardık. Birincisi, Türk solu üzerine. İkincisi de partimiz hakkında. İki yazı da Ecevit’in Marksist olduğunu ispatlıyor. Ecevit’in sözlerinden pasajlar koyarak. Ben yazılar çıkar çıkmaz size duyuracağım. Die Welt, Almanya’nın iki büyük gazetesinden biri. Ecevit’in aşırı sol düşüncelere sahip olduğu... (MHP ve Yan Kuruluşlar Dosyası. Ek 506) Altaylı’nın Türkeş’e yazdığı 24 Hazıran 1976 günlü mektuptan da bir parça sunalım: Dr. Kannapin ile ilişkilerimiz: Alman güvenlik kuruluşları nezdinde bizleri himaye etmekte ve bu kuruluşları çalışmalarımıza engel değil, destek olması için teşebbüs lerde bulunmaktadır. (...) İyi niyetinin ve gösterdiği çabaların karşılığı olarak kendisini memnun etmemiz gerektiğini düşündüm. Faruk Bey de Dr. Kannapin’i, bir haftalık gezi için Türk kesimine davet ettirdi. Dr. Kannapin’e Faruk Bey vasıtasıyla gidişdönüş uçak biletlerini hediye ettirdim... (MHP İddianamesi, s.141) Enver Altaylı, bu mektubunda “Yabancı bir servis hizmetindeki Türkistanlı soydaşı”ndan bir “rapor” aldığını ve “soydaş”ın Türkeş tarafından “tanındığını” da yazmaktadır. İşte bunun adı milliyetçiliktir (!), görün, anlayın... Enver Altaylı gider, CIA görevlisi Ruzi Nazar aracılığı ile Die Welt gazetesinden Dr. Spiegel’e, Ecevit’in komünist olduğunu ileri süren yazı yazdırtmak için pazarlıklar yapar. Federal Alman İstihbarat Örgütü’nden Dr. Kannapin’e de yaptığı yardımlar için rüşvet olarak bedava Kıbrıs gezisi düzenlenir. Ve CIA’da görev yapan bir “soydaş” kanalı ile raporlar alınır. Bütün bu belgeler devlet arşivinde ve mahkeme dosyalarındadır. Dileyen inceler... Önceki gün “Bir Belge” başlığı ile yayımladığım mektup da Federal Almanyalı bir işadamının Türkiye’de bir parti lideri ve “Hodri meydan bakışlı” bir işadamı ile Ecevit hükümetinin devrilmesi için yaptıkları işbirliğini gözler önüne sermektedir. Bu belgeleri, demokrasi için adımlar atıldığı şu günlerde, geçmişten ders alınması için yayımlıyoruz. “Yabancılar ile ilişkiler” konusunu ele alırsanız, neler çıkar neler! Ecevit komünist midir? Hayır. Ya sosyalist? O da değil... Ecevit, Türkiye’nin en bilinçli antikomünistlerinden biridir. “Komünist” sözcüğü ile “Ecevit” adını yan yana getirenler, ya komünizmin ne demek olduğunu bilmeyenlerdir ya da Sayın Ecevit’i hiç tanımayanlar! Siyaset sahnesi yeni yeni aydınlanıyor... Alın, buyurun; yorumlayın bu belgeleri...
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle