Katalog
                    Yayınlar
                
                - Anneler Günü
 - Atatürk Kitapları
 - Babalar Günü
 - Bilgisayar
 - Bilim Teknik
 - Cumhuriyet
 - Cumhuriyet 19 Mayıs
 - Cumhuriyet 23 Nisan
 - Cumhuriyet Akademi
 - Cumhuriyet Akdeniz
 - Cumhuriyet Alışveriş
 - Cumhuriyet Almanya
 - Cumhuriyet Anadolu
 - Cumhuriyet Ankara
 - Cumhuriyet Büyük Taaruz
 - Cumhuriyet Cumartesi
 - Cumhuriyet Çevre
 - Cumhuriyet Ege
 - Cumhuriyet Eğitim
 - Cumhuriyet Emlak
 - Cumhuriyet Enerji
 - Cumhuriyet Festival
 - Cumhuriyet Gezi
 - Cumhuriyet Gurme
 - Cumhuriyet Haftasonu
 - Cumhuriyet İzmir
 - Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
 - Cumhuriyet Marmara
 - Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
 - Cumhuriyet Oto
 - Cumhuriyet Özel Ekler
 - Cumhuriyet Pazar
 - Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
 - Cumhuriyet Sokak
 - Cumhuriyet Spor
 - Cumhuriyet Strateji
 - Cumhuriyet Tarım
 - Cumhuriyet Yılbaşı
 - Çerçeve Eki
 - Çocuk Kitap
 - Dergi Eki
 - Ekonomi Eki
 - Eskişehir
 - Evleniyoruz
 - Güney Dogu
 - Kitap Eki
 - Özel Ekler
 - Özel Okullar
 - Sevgililer Günü
 - Siyaset Eki
 - Sürdürülebilir yaşam
 - Turizm Eki
 - Yerel Yönetimler
 
                        Yıllar
                    
                    - 2025
 - 2024
 - 2023
 - 2022
 - 2021
 - 2020
 - 2019
 - 2018
 - 2017
 - 2016
 - 2015
 - 2014
 - 2013
 - 2012
 - 2011
 - 2010
 - 2009
 - 2008
 - 2007
 - 2006
 - 2005
 - 2004
 - 2003
 - 2002
 - 2001
 - 2000
 - 1999
 - 1998
 - 1997
 - 1996
 - 1995
 - 1994
 - 1993
 - 1992
 - 1991
 - 1990
 - 1989
 - 1988
 - 1987
 - 1986
 - 1985
 - 1984
 - 1983
 - 1982
 - 1981
 - 1980
 - 1979
 - 1978
 - 1977
 - 1976
 - 1975
 - 1974
 - 1973
 - 1972
 - 1971
 - 1970
 - 1969
 - 1968
 - 1967
 - 1966
 - 1965
 - 1964
 - 1963
 - 1962
 - 1961
 - 1960
 - 1959
 - 1958
 - 1957
 - 1956
 - 1955
 - 1954
 - 1953
 - 1952
 - 1951
 - 1950
 - 1949
 - 1948
 - 1947
 - 1946
 - 1945
 - 1944
 - 1943
 - 1942
 - 1941
 - 1940
 - 1939
 - 1938
 - 1937
 - 1936
 - 1935
 - 1934
 - 1933
 - 1932
 - 1931
 - 1930
 
                    Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
                    Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
                    Sayfayı Satın Almak İstiyorum
                
            
                2 11 OCAK 2020 CUMARTESİ  EDİTÖR: ÇAĞDAŞ BAYRAKTAR TASARIM: İLKNUR FİLİZ  olaylar ve görüşlergorus@cumhuriyet.com.tr  Türkiye, Ortadoğu’da büyüyen yangına atılmamalı, Avrupalı bir Cumhuriyet ekseninde kalarak taraflar üstü saygın ve etkin “yumuşak güç” olmalı.  Son yıllarda eksenimiz kaydı: Ortadoğululaştık!  Av. Ece Güner Toprak Son yıllarda, her alanda yönümüzü gelişmiş ülkelerden ziyade, “insani gelişmişlik” sıralamalarında bizden çok gerilerde olan ülkelere çevirdik. Suriye politikamız ve oluşan olağanüstü boyuttaki göç ile, hiçbir şart aranmadan para karşılığı vatandaşlık vermemiz ile, Kanal İstanbul’un pazarlandığı hedef kitle ile ve özellikle de Ortadoğu ve Kuzey Afrika ülkelerinin (Suriye, Mısır, Libya vb.) iç meselelerinde açıkça “taraf” tutmamız ile ülke yönetimi son birkaç yıldır Ortadoğululaşma gayretinde oldu ve bunu (maalesef) “başardı”! Son yıllarda, dış politikada karar alırken “o ülkenin vatandaşı” gibi düşünerek karar alındı, o kararların çoğu, ülkemizin menfaatına hiçbir unsur taşımıyordu. Son ABDİran geriliminin de gösterdiği üzere, Ortadoğu’da kartlar yeniden dağılacak, güç savaşları ve müzakereleri tekrar canlanacaktır. Büyük bir gayret ile gittikçe Ortadoğu’nun bir “parçası” olmak ülkemizin lehine olabilir mi? Bu yangının içinde gerçekten yer almak istiyor muyuz? Kanaatimce cevap hayır olmalı. Yönümüz, ait olduğumuz yer, Avrupa kalmalı; ancak özel konumumuz sayesinde Balkanlar, Orta Asya ve Ortadoğu’da “taraflar üstü” etkin bir rol oynayabiliriz. Bizi özel yapanı unuttuk Biliyorum, ülkemizin sadece bir kısmı coğrafi olarak Avrupa’da (ancak GSYH ve nüfus olarak çok ciddi bir kısmı), bir kısmı ise Asya’da. Bir kere şunu not edelim: Ülkemizin hiçbir kısmı Ortadoğu’da değildir. Evet, “sui generis” (şahsına münhasır) bir konumdayız. Ne tam Avrupalı ne tam Asyalıyız. Bu da esasında bizim en büyük özelliğimiz, doğru kullanılırsa en büyük şansımızdır. Bir dönem, bu “köprü”, “kavşak” konumumuzu güzel analiz edip kullanmaya başlamıştık. Örneğin Avrupalı şirketler ile Türk Cumhuriyetlerine atılımlar başlamıştı, çoğu küresel grup, merkezini bu amaçla İstanbul’da kuruyordu, Türk’ler ile ortak bölgesel yatırımlar başlamıştı. Hızla gelişen Asya’da aktif olmanın önemini yeterince anlayamadık. Akdeniz ve Balkanlar, diğer çok önemli ve ülkemiz için potansiyel taşıyan bölgelerdi, yeteri kadar değerlendiremedik. Akdeniz’de yalnız kaldık; birçok cephede diplomatik mücadele yürütmeliydik. Hem kıyıdaş ülkelerle (Mısır, İsrail, Suriye, Libya) Münhasır Ekonomik Bölge anlaşmaları müzakere etmeliydik, hem de uluslararası deniz hukuku uygulamasında, kıta sahanlığına orantılılık ve hakça paylaşım tezlerini birçok mecrada süreklilik ile savunmalıydık. (Adaların fazlasıyla lehine uygulamalar ülkemiz için önemli sorunların kaynağı.) Ancak son yıllarda tüm bu fikirleri  tamamen unuttuk, tek hedefimiz (ait olmadığımız) Ortadoğu oldu. Yönümüz Avrupa olmalı “Şahsına münhasır” olmamıza rağmen, Cumhuriyetimizin açık ve bilinçli seçimidir, Avrupa ile aynı temel değerleri paylaşan bir Cumhuriyet kurulmuştur. Yaşantımızı düzenleyen tüm temel yasalar Avrupa’dan alınmıştır. Temel yönetim ilkelerimiz de aynı şekilde; demokratik parlamenter Cumhuriyet sistemi, sosyal devlet ve laiklik. Yaklaşık 70 yıldır NATO üyesiyiz, 60 yıldır Avrupa ile yoğun bağlar oluşturduk. (Ankara Anlaşması, Gümrük Birliği, AB üyeliği müzakere süreci, AB müktesebatının mevzuatımıza dahil edilmesi süreci) Bu iki “ülkeler kulübü” de (bazı hatalarına rağmen) ilkesel olarak demokrasiye önem verdiklerinden doğru yerdeyiz. Avrupa ile yoğun bağlar, ekonomi (yatırımlar, finansman, ihracat) ve insan ilişkileri (turizm) ile iyice güçlenmiştir. Son 20 yılda ülkemize gelen (iş ve aş yaratan) yatırımların yüzde 75’i Avrupa’dan gelmiştir. Gelen sermaye yatırımları, 2005’te AB müzakerelerinin başlamasıyla 10 misli artmıştır, yılda 20 milyar dolarlara çıkmıştır. (Şimdi “başkanlık sistemi” ile 5 milyar dolarlara düşmüştür.) İhracatımızın neredeyse yarısı Avrupa’ya, turizm gelirlerimizin yaklaşık yarısı Avrupa’dandır. Özetle, ekonomimiz Avrupalı bir ekonomidir. Ortalama kişi başı gelirimiz uzun yıllar 3 bin dolarlar seviyesinde tıkanıp 12 bin 500 dolarlara çıktıysa bunda en büyük pay Avrupa ile güçlenen ekonomik bağlarımız olmuştur. Bu hususu idrak etmedikçe ekonomimizi de kalıcı olarak düzeltemeyiz, 7 milyon işsizimize iş yaratamayız! (Bu arada “Başkanlık” ve AB ile ilişkilerin soğuması ile kişi başı gelir azalmaya başlamıştır ve şu an 9 binlere düşmüştür.) Yeniden yumuşak güç Şimdi ise Avrupa ile bağlarımız derin dondurucuda... Tabii bu noktaya gelmemizde Avrupa’nın çok büyük payı var, büyük hataları var. Burada ayrıntılı anlatmaya yerim yok. 2005 sonrası süreç samimiyetsiz başladı (Adaya adil çözüm bulunmadan GKRY’nin üye yapılması AB’nin ilk büyük hatasıydı.) Ancak Türkiye’nin de son yıllarda hataları çok oldu. Avrupa ile ilişkiler, “iç politika malzemesi” yapıldı, birkaç fazla oy için Avrupa’nın kilit tüm ülkeleri ile ilişkilerimiz gerildi. Güven kaybolunca kolay geri gelmiyor. Şimdi örneğin Doğu Akdeniz’de haklı tezlerimize destek verecek ülke bulamıyoruz. “Yumuşak gücümüzü” kaybettik! Yumuşak güç tanımım şöyledir: “ilham vererek uluslararası alanda güçlü bir oyuncu olmak”. “Yumuşak” güç, askeri güç kullanmadan, başka ülkelerin iç işlerine karışmadan güçlü bir oyuncu olabilmektir. Güçlü oyuncu olmayı da, milletimiz için uluslararası saygınlığa ve ekonomik kazanca dönüştürmek gerekir. Bir zamanlar “rol model” bir ülke  olarak gösteriliyorduk, bu hususu birçok uluslararası toplantıda, birçok konferansta bire bir tecrübe ettim. Şimdi kimsenin adını duymak istemediği ülke muamelesi görüyoruz. “Yumuşak Gücümüzü” tekrar kazanmak için, ilham verebilmek için, dört konuda acil adım atmalıyız: Öncelikli adımlar 1İlham Veren Çağdaş Bir Demokrasi ve Hukuk Devleti Olmalıyız: Demokratik, tercihen parlamenter, bir anayasaya dönmeden bunu başarmak mümkün değildir. Mevcut anayasa ile imkânsızdır. Bu ilk adımı attıktan sonra elbette eğitimden yargıya, kadın haklarından ARGE’ye, ilham veren ülke olmak için, birçok adımın atılması gerekecektir. 2Saygın ve Etkin Taraflar Üstü Konumumuzu Tekrar Kazanmalıyız: Bölgesel gücümüz “etkin tarafsızlık” temelinde oluşmalı. Burada hedef, pasif olmak içine kapanmak değildir; taraflar üstü saygın ve “şahsına münhasır” konumumuz sayesinde yeri geldiğinde hakemliğine, arabuluculuğuna, görüşlerine müracaat edilen ülke olmaktır. Tüm taraflar ile uzman kadrolar ile güçlü ve akıllı diplomasi yürütmektir, Balkanlar’da, Orta Asya/Türk Cumhuriyetlerinde, hatta Ortadoğu’da (ancak “etkin tarafsızlıktan” çıkmayarak!). 3Tüm Ülkelerle İlişkilerimize Sadece Türkiye’nin Menfaatı Açısından Bakmalıyız: İlkesel olarak, bir ülkenin iç meseleleri bizi ilgilendirmemeli. Eğer büyük bir insani dram yaşanıyorsa Birleşmiş Milletler nezdinde diplomasi ile çaba gösterebiliriz, o kadar. Sadece Türkiye’nin menfaatını düşünmeliyiz. 4Ortadoğu Değil, Avrupa Çıpamız Olmalı: Akıllı diplomasi ile (liyakat temelli diplomatik kadrolar ile) Avrupa ile ilişkilerimizi hızla onarmalıyız. Ülkemizin menfaatlarını ve haklı tezlerimizi (örneğin terörle mücadelemizi) çok daha iyi anlatmalıyız! Avrupa ile ilişkilerimizin onarılması, ekonomimiz için de en önemli çıkış yoludur. Sonuçta üye olsak da olmasak da, ekonomimiz Avrupalı bir ekonomi ve her açıdan (mevzuat, ticaret) bağların güçlenmesi, yakınlaşması ülkemizin refahı ve gelişimi için elzemdir. Avrupa için yine Balkanlar’da, Ortaasya’da ve hatta Ortadoğu’da vazgeçilmez bir ortak olabiliriz, bölgesel işbirlikleri yapabiliriz. O zaman bakalım Doğu Akdeniz’de biz olmadan harita çizilebilir mi... Hukuk devleti, sosyal devlet, vatandaşların hakları için (tüketici haklarımız bile AB müktesebatından geldi, unutmayalım) en doğru çıpadır. Avrupa, insanlarımıza “daha iyi bir hayat için” etrafımıza baktığımızda  tüm hataları ve eksikleri ile  yine de en doğru çıpadır. Çıpamız, bölgemiz, yerimiz Ortadoğu olamaz, olmamalı; hele bir büyük yangın başlamak üzereyken...  Parlamentonun bütçeyi onaylaması ya da reddetmesi Yok hükmünde  Prof. Dr. Duran BÜLBÜL  lerde performans esaslı ve program bazlı  Bütçe hakkı tarihi, özgürlükler ve demokrasi tarihidir. Tüm zamanlara baktığımız  bütçe uygulamalarında kesin hesap Komisyon Başkanı muhalefet grubundan seçilmesi gerekirken bugün bu da yapılmamıştır.  da tarih, haksız , keyfi ve adaletsiz vergiler  Demokratik hukuk devletinin en önem  altında ezilen, zulme maruz kalan insanların li araçlarından biri olan bütçe hakkı, siyasal  çaresizliğine, haykırışlarına ve zaman za ve ekonomik istikrarın korunması ile yurt  man isyanlarına tanıklık etmiştir.  taşların ödedikleri vergilerin hukuka uygun  Bütçe hakkı, tarihi açıdan çok öncelere bir şekilde kullanılıp, kullanılmadığı açısın  dayanan bir olgu olduğu gibi, demokratik dan varlığı asla sorgulanmayacak bir öne  hak ve taleplerinin ortaya çıkmasıyla olgun me sahiptir. Bütçe hakkı parlamentonun ve  laşan ve bu bağlamda demokrasi tarihi açı yurttaşların gücüdür ve anayasal düzenin  sından son derece tarihsel bir gelişme ola mali teminatıdır.  rak değerlendirilecek bir konudur.  Cumhurbaşkanlığı hükümet sisteminde  Bütçe, gelirlerin toplanmasına yetki ve gi bütçe hakkı; demokratik bir hak olmaktan  derlerinin yapılmasına ise izin veren bir ka çıkıp bürokratik bir süreç haline dönüşmüş  nundur. Bütçe hakkı ise parlamentonun izni tür. Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi  olmaksızın hükümetin gelir toplayamama değişikliği neticesinde TBMM, PlanBütçe  sı ve harcama yapamaması, bir başka de Komisyonu’nun anayasal bir kurum olma  yişle parlamentonun kamu maliyesi üzerin özelliği ortadan kalkmıştır.  de mutlak güç sahibi olmasıdır. Bütçe hakkının vergi mükellefi olup olmadığına bakıl  Yetki devrinin esasları  maksızın, tüm vatandaşlara ait olması ulu  Bütçe hakkı halkın kendi bütçesini kendi  sal egemenliğin temel göstergesidir. Temsi sinin yapması yetkisidir. Bu hak parlamen  li demokrasilerde, yurttaşlara ait olan büt toyla kullanılır. Parlamento pasifize edilirse  çe hakkı, seçtiği temsilcilerden oluşan par bütçe hakkı kalmayacaktır. Bu durumda de  lamentolar aracılığı ile kullanılmaktadır. Bu mokrasiden de bahsedilemez.  yetki devri bir asılvekil ilişkisidir. Asıl olan  Bütçe hazırlık sürecinde parlamentonun  seçmen, politikacılara birinci yetki devri ya hiçbir etkisi kalmadığı gibi, Plan ve Bütçe  parak onları vekil kılmakta; politikacılar ise Komisyonu da anayasadan çıkarılmış ve et  ikinci yetki devri ile bürokratları vekil, ken kinliği kalmamıştır. Artık partilerin ve ba  dilerini asıl kılmaktadır. Mevcut uygulama  ğımsızların milletvekili sayıları  da , yürütme organının yetkisi ise Cumhurbaşkanlığında toplanmıştır.  Bir ülkenin demokrasisine  na göre 30 kişilik bir komisyona dönüştürülmüştür. Diğer komisyonlardan farkı kalmamıştır.  Bütçe hakkı esas itibarıyla halkın bütçe yapma yetkisini kullanması anlamına gelmektedir. Demokratik parlamen  bakmak istiyorsanız bütçe hakkına  Burada en temel sorun TBMM’nin bütçeyi ret ve kabulünde yaşanmaktadır. Ret oyunun da kabul oyunun da büt  ter sistemlerde, halk bütçe yapma yetkisini seçtiği temsilcileri vasıtasıyla yerine getirmektedir. Dolayısıyla büt  bakın. Bir ülkede bütçe hakkı ihlal ediliyorsa  çe hakkı açısından hiçbir önemi olmadığı gibi, yok hükmündedir. Şöyle ki 2020 bütçesini par  çe hakkı, demokratik rejimin en önemli unsurlarındandır. Demokrasinin benimsendiği ülkelerde bütçe hakkı sade  her türlü hak da ihlal ediliyor demektir.  lamento reddetmiş olsa bile, geçici bütçe kanununun çıkarılmaması halinde, 2019 bütçesi yeniden değerleme oranına  ce halkın belli aralıklarla ya  tabi tutularak artırılır ve 2020  pılan seçimlerde oy kullanması anlamına bütçesi bir yıl için uygulanır. Peki, o zaman  gelmemektedir. Bütçe hakkı yetki vermek parlamentonun onayına gerek var mı?  ten öte bir anlam taşımaktadır.  Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu’nun sü  Öncelikle hükümet sistemi her ne şekilde resinde yürürlüğü konulmaması halinde,  olursa olsun geleneksel bütçe hakkı anlayı 5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kont  şının sürdürülmesine özen gösterilmelidir. rol Kanunu’nun 19. maddesine göre, geçi  Geleneksel bütçe hakkına göre, yasamanın ci bütçe kanunu çıkarılır, geçici bütçe öde  yıllık izni olmadan yürütme ne gelir toplaya nekleri, bir yıl önceki ödeneklerinin belirli  bilir ne de harcama yapabilir ne borçlanabi bir oranı esas alınarak belirlenir.  lir. Özellikle bütçenin yıllık olma ilişkisi bu  Geçici bütçe kanununun da çıkarılma  noktada büyük önem taşımaktadır.  ması durumunda, yeni bütçe kanunu ka  Sayıştay’ın denetimi  bul edilinceye kadar bir önceki yılın bütçesi yeniden değerleme oranına göre artırıla  Yasama, bütçeye ilişkin yürütmeye bir rak uygulanır. Bu uygulamayı Cumhurbaş  süre kısıtlaması getirmek suretiyle, o süre kanlığı hükümet sistemi, herhangi bir sınır  içerisinde yürütmenin faaliyetlerini izleme lamaya tabi olmadan kullanabilir. Onun için  olanağını elinde tutacaktır. Yürütme, yasa TBMM’nin ret ve kabul oyunun hukuki açı  manın yıllık izni olmadan hiçbir harcama dan önemi yoktur.  yapamayacak, gelir toplayamayacak, her  Bütçe hakkının korunabilmesi için geçi  hangi bir borç taahhüdünün altına gireme ci bütçe uygulaması sınırsız olmamalıdır.  yecektir.  Anayasa ile sınırlandırılması gerekir. Aksi  Yasamanın, yürütmenin mali kararla  takdirde bütçe hakkı bir hak olmaktan çı  rı üzerinde denetimini sağlayan temel un kar bir güç haline dönüşür. Nitekim dönüş  surlardan biri de Sayıştay denetimidir.  müştür.  Sayıştay’ın hazırlamış olduğu raporlar, büt Bütçe Kanunu teklifi Cumhurbaşkanlığı  çe hakkının önemli bir parçasını oluştur Strateji ve Bütçe Başkanlığı tarafından ha  maktadır. Sayıştay’ın siyasi beklentilerle za zırlanıp (uygulamada şu an bu başkanlık ha  yıflatılmaması gerekir. Nitekim Sayıştay’ın zırlanmakta) Cumhurbaşkanlığı onayından  özellikle kamuözel işbirliği ile yapılan ya sonra Resmi Gazete’de ilan edilip mali yılın  tırımlarda sözleşmeler ve sözleşme deği başında yürürlüğe girmelidir.  şiklikleri bir yandan Sayıştay’ın incelemesi Sonuç olarak bütçe hakkı bir yetki devri  ne, diğer yandan Meclis’in denetimine su dir. Bu yetkiyi temsili demokrasilerde par  nulup sunulmadığı tartışma konusudur. Bu lamentonun kullanması esastır. Parlamen  sözleşmelerde ülkenin yararına veya zararı tonun bütçe açısından etkisiz olması büt  na nelerin olduğu konusunda, bilinmesi ge çe hakkını ortadan kaldırır. Dolayısıyla de  rekenlerden kamu idareleri ile parlamento mokrasi de ortadan kalkar.Bu durumda se  bilgi sahibi midir? Sayıştay raporları üzerin çilmişler yerine ülkeyi teknokratlar yöne  de doğacak herhangi bir şaibe aynı zaman tir. Sonuçta ekonomiden siyaset arındırıl  da bütçe hakkının da sorgulanması neden mış olur. Bir başka ifade ile bütçe hakkın  olacaktır.  da halk siyasetçiye ekonomi ve maliye poli  Bütçe hakkını sakatlayan diğer bir du  tikasını belirlemesi için oy vermektedir. Söz  rumun da Sayıştay tarafından TBMM’ye  konusu olan durumda ise halkın ekonomi  sevk edilen raporların yeterince hiç görü ve maliye politikası tercihi siyaset yansıma  şülmemesidir. Genel yönetim kapsamı dı mış olur. İşte söz konusu bu durum demok  şında kalan kamu idareleri için yargılan  rasinin ekonomi teorisine aykırıdır.  maya esas rapor yazılmaması, Sayıştay ra  Çoğunlukla otoriter rejimlerde görülen  porlarının PlanBütçe Komisyonu’nda in  kabul veya redde dayalı bir bütçe hakkı par  celenmemesi, kısa bir görüşmeden son  lamentonun bütçe hakkı konusundaki varlı  ra onaylanması,bağlayıcı bir karar alınma ğını tartışmalı hale getirir.  ması, kesin hesap kanunlarının PlanBütçe  Bir ülkenin demokrasisine bakmak isti  Komisyonu’nda bütçe hakkına uygun irde yorsanız bütçe hakkına bakın. Bir ülkede  lenmemesi örnek gösterilebilir.  bütçe hakkı ihlal ediliyorsa her türlü hak da  Ayrıca demokratik parlamenter sistem ihlal ediliyor demektir.  Satış Noktaları  yeni yılda sevdiklerinize en güzel hediye! ö el tas ımZ  c kupal ı ve f e altlığı  İstanbul  Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sok. No: 2  Şişli • 0212 343 72 74  www.cumhuriyetkitap.com.tr ve  Ankara  Güvenevler Mah. Güneş Cad. No:8/1  Kavaklıdere • 0312 442 30 50  diğer satış noktalarında!  2020 Masa Takvimi hediye!   
            
    
