11 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
14 11 OCAK 2020 CUMARTESİ EDİTÖR: ÖZNUR OĞRAŞ ÇOLAK TASARIM: EMİNE BİLGET İDOB’un modern dans gösterisi ‘Elektronika’ önceki akşam Zorlu PSM’de Üç dans, üç kültürsahnelendi ÖZNUR OĞRAŞ ÇOLAK İstanbul Devlet Opera ve Balesi’nin modern dans proje grubu MDTistanbul’un işlerinden “Elektronika” önceki akşam Zorlu PSM’de sahnelendi. Üç dans, üç koreografi ve üç farklı yaklaşımdan oluşan “Elektronika” İDOB’un dinamik işlerinden biri. Üç ayrı koreografın aynı kadroyu kullanarak, üç farklı disiplinle sahnelediği gösterinin ortak noktası varoluş. Üç eser de tema olarak insan ilişkileri, kalabalık ortamda yaşamaya dair, düzenin gerektirdiği kurallara ayak uydurmaya çalışması olarak belirlenen ortak paydalar. Danslar tema olarak, insanı, günlük yaşamımızda hissettiklerimizi konu alıyor. Salon ağzına kadar dolu. Ekranda, üç ayrı dansın kısa bir açıklaması gösterildikten sonra, anonsla her dansın ardından dört dakika ara verileceği açıklaması yapılıyor. Ve “Heyecan” dans... Koreografisini DongKyu Kim, müziğini ise Ji ho Jang’ın üstlendiği “Heyecan”, biz seyircilerde ciddi bir heyecan yarattı! Diğer iki dansa göre oldukça uzun süren ve fazlasıyla tekrardan oluşan gösteriyi bakın koreografı Kim nasıl yorumlamış: “Türk ve Kore kültürünün benzerliği çok fazla. Kore’de olduğu gibi Türkiye’de de çok ciddi kurallar var. Bir toplumda aslında kurallar gerekli. Benim koreografim de bunları anlatıyor. Aslında hayatın kendisini anlatıyor da diyebiliriz.” Koreografinin bir kısmı Güney Kore’de hazırlanan “Heyecan”ın mü ziği de çok tekrar eden ve yorucubir müzikti diyebiliriz. İlki bittikten sonra ne olduğunu anlamadan bir anda başlayan ikinci dans gösterisi balenin ağır bastığı “Hadi” benim en beğendiğim bölüm oldu. Evrim Akyay’ın koreografisini üstlendiği “Hadi”nin müziği Hasan Erginöz’e ait. Elektronik müzik ile bale figürlerini bu bölüme çok yakıştırdım. Yine bir dört dakika aradan sonra son dans “Mantra”. Koreograf İhsan Rüstem’in hazırladığı dansın müziği Seymour Milton’a ait. Film bir türlü bitemiyorCaner Özyurtlu’nun yönettiği ‘Biz Böyleyiz’ adlı film, kentli beyaz Türklere hitap ediyor Uzun zamandır böyle bir film olsa diye bekliyordum açıkçası. Vurdusu kırdısı, kadına şiddeti olmadan, ağası, köyü, feodal hikâyeye dayanmadan şöyle eli yüzü düzgün, sevimli, iyi bir oyuncu kadrosu, iyi bir senaryosu olan. Ha tabii, sa vaş ya da mafya da olmadan! Bir de iç bayıltan, yavaş sinema, festival filmi değil, şöyle kaYAZGÜLÜ fa dağıtacak cinsALDOĞAN ten olsun. Cumartesi gecesi filmi derim ben onlara. Keyif için seyredilecek, biraz da düşündürecek filmler. Filmin ilk tanıtımlarında böyle bir izlenim edinmiştim ve hele o çok sevimli beş kadının yılbaşı gecesi televizyonda yaptıkları sahne şovunda ne kadar hoş bir ekip oluşturduklarını görünce basın gösterimine koşa koşa gittim. Film başladı iyi gidiyor, fena gitmiyor, biraz sıkıldım, yok yok iyi gidiyor, ama çok uzuyor, yahu tamam anladık da iki saat oldu, hah şimdi bitecek diyorum, bitemiyor! Yönetmen mi, senarist mi artık hangisiyse, elinde böyle bir Yönetmen mi, senarist mi artık hangisiyse, elinde böyle bir kadro, böyle bir mekân, böyle bir ortam bulunca bitirememiş bir türlü! Tam bir final sahnesi diyorsun, hayır film devam ediyor. kadro, böyle bir mekan, böyle bir ortam bulunca bitirememiş bir türlü! Tam bir final sahnesi diyorsun, hayır film devam ediyor. Hah şimdi oldu, bu final çarpıcı artık tamam diyorsun, ay hayır, hikâye yine sündürülüyor. Elinize bir kamera, bir senaryo geçti diye bu kadar uzatılmaz ki canım. Bir karar verseler? Ferzan’dan mı esinlenme? Bitememe sıkıntısı dışında film, biraz Ferzan Özpetek filmi. Uzun uzun mutfak ve yemek sahneleri, masada yiyip içmeler, deniz kenarı, güzel ev, güzel mekan, ortak yaşam. Toscana Vadisi’nde bir grup arkadaşın bir haftalık tatil için buluştuğu bir film seyretmiştim, herkes bir âlem. O hava. Yine 2019 Ağustos ayında izlediğimiz bir Fransız filmi, Guillaume Canet’nin yazıp yönettiği, “Küçük Beyaz Yalanlar Devam Ediyor” bu kez Akdeniz de ğil, Ege değil, Atlas Okyanusu kıyısı, Bordeaux’da çocukluklarının geçtiği tatil evinde doğum gününde yalnız kalmak isteyen ar kadaşlarına kalabalık bir grup sürpriz yapar, gece çoluk çocuk, basarlar evi. Verilmemiş cevaplar ödenmemiş hesaplar, kırgınlıklar, kızgınlıklar, unutulmuş aşklar, müthiş bir muhasebe yapılır. Sonra bir biçimde iş tatlıya, acıya bağlanır. Burada da olay bu. Çocukluk yıllarının tatillerini bu yazlık evde birlikte geçiren gençler, yıllar sonra bir yanlış çıkan bir hastalık haberiyle babaannenin evine doluşur. Kimi deli dolu, kimi anaç, kimi pasif, kimi anlayışlı, kimi dalgacı, ama hepsi bir takım. Acı tatlı anılar, muhasebeler, tartışmalar yapılır. Hümeyra, gençlerin içinde onları bağlayan kişi. Ölümü bekleniyor ama bu gidişle herkesi gömecek görünüyor! Pek de güzel oynuyor, bu yıl onun yılı, ödüller filan alıyor. Kadro keyifli, Şebnem Bo zok, Berrak Tüzünataç, Özge Özpirinççi, Meriç Aral, Engin Öztürk, böyle devam ediyor. Erkekleri unutmuşlar! Film, tam bir kadınlar filmi. Özellikle üç, hatta dört kadın karakter, filmin sacayağı. Benim bir feminist olarak pek memnun olmam lazım ama ah şu vicdan meselesi? Ben haksızlığa gelemem, erkeklere yapılmış olsa da. İki erkek karaktere, iki kocaya neredeyse rol yazmayı unutmuşlar. Birinden sadece söz ediliyor, geliyor üzerinde bir tuhaf kıyafet, kenarda köşede duruyor, repliği bile yok. Öteki de saksı vaziyetinde, onun da rolü hemen hiç yok. İyi de kızlar, sahnede tabanca varsa patlar, bu adamlar ne işe yarıyor? Kadın karakterlerden biri de fazla abartılı oynuyor. Yaptığı her iş de abartılı. Cam kırıp düşmeler falan hadi gag diyelim de o çorba meselesi ne? Çorbayı püskürtecek kadar kötü ne koydu içine, yağ yerine deterjan mı? Canım komedi, olur o kadar, olmuyor işte. Caner Özyurtlu’nun yönettiği film, kentli beyaz Türklere hitap ediyor desem? En azından çekerken hoş vakit geçirmişler! Kedi konserde Sopranonun ne sesi, ne giysisi uydu n Yılbaşı konserle tenekler dinledim, çın ri bitmedi, bu kez de çın öttüler! Herhalde Borusan İstanbul Fi ben anlamadım, üç kez larmoni Orkestrası’nın bis yaptırdıklarına gö Lütfü Kırdar’daki kon re? Kibar bir seyircimiz serine sızdım. Şef Lu var, alkışı bol. dovic Merlot, çok HHH sempatik, orkestra n Bu aralar Zor her zamanki gibi iyiy lu PSM’den çıkmaz ol di. Ama Romen sop Angela Gheorghiu dum. Sıcak ortamı rano Angela Gheorg ve rahat koltuklarıy hiu için aynı şeyi söy la tam bana göre bir leyemeyeceğim. Program kitapçı salon. Önceki akşam “Elektronika” ğında güzel bir tuvalet ve saç kıya dans gösterisini seyretmek için git feti ile fotoğrafı var. Sahneye ise tiğim salon oldukça kalabalıktı. Ken birbirinden iddialı ve tamamen “Bon dime rahat bir yer buldum ama me pour l’Orient” dedikleri cinsten kı raklı kedi durur mu? Salon ünlü se yafetlerle çıktı: biri kırmızı siyah gül yirci doluydu. “Aaaa sen de mi bu lü, kabarık etekli bir tuvalet, kabarık radasın, seni seviyorum aşkım, mut siyah saçlar, hadi Carmen söylüyor laka görüşelim” bağrışları arasında diyelim. İkinci yarı altın renkli, yara dolaştım. Benim sıramda oturan bir sa pelerinli, Yenikapı Gar Gazinosu kaç oyuncunun konuşmalarına ku assolisti tuvaleti. Kıyafeti boş ver, lak misafiri oldum, “Süre çok kısa di performansa gel derseniz, kitapçık ye geldik canım, uzun uzun kim sey ta kendisinden bahsedilen kişiyle reder” diye söyleniyorlardı. Bu ara benim seyrettiğim kişi aynı mı diye da gösterinin süresi 70 dakikaydı. şaştım kaldım. Kitapçıkta sanki Ma Üç dansın yer aldığı “Elektronika”da, ria Callas’tan bahsediliyor, sahnede her gösteri için dört dakika ara ve ise bize arkasını döndüğünde se rildi. Seyirci kaçmasın diye aralarda sini duymakta zorlandığım bir sop salonun ışıkları yanmadı ama seyirci rano vardı. O salonda ne genç ye bu; kaçan kaçtı. OANNIALITYOKURTLAR Taksim’deki The Marmara Oteli’nin kafesinde 30 Aralık 1994’te terör örgütü PKK’nin patlattığı bombayla gazetemiz yazarı Onat Kutlar ağır yaralanmıştı. Kutlar, yaşam mücadelesini 11 Ocak’ta kaybetmişti. Ailesi ve dostları, bugün saat 12.00’de Aşiyan’daki mezarı başında Onat Kutlar’ı anacak. Beren Saat ödülünü öğrencilere adadı Yıldız Teknik Üniversitesi öğrencilerinin oylarıyla belirlenen Altınyıldız Classics Yılın Yıldızları Ödül Töreni’nde, Netflix’te yayımlanan “Atiye” isimli diziyle “Onur Ödülü”ne layık görülen Beren Saat, aldığı ödülü İstanbul Üniversitesi’nde yemek hakları için mücadele eden öğrencilere adadı. Yıldız Teknik Üniversitesi, Davutpaşa Kampusu Kongre ve Kültür Merkezi’nde 18.’inci düzenlenen törende en iyi erkek dizi oyuncusu ödülü Kıvanç Tatlıtuğ’a giderken, en beğenilen kadın tiyatro oyuncusu, Serenay Sarıkaya oldu. 350 kişi işten atılacak Kültür Sanat Sen’den yapılan açıklamaya göre, Devlet Opera ve Balesi ve Devlet Tiyatroları genel müdürlüklerinden sonra Güzel Sanatlar Genel Müdürlüğü’nde de sanat emekçileri işten atılacak. Önceki günlerde 150 civarı olduğu beyan edilen işten atılacak emekçi sayısının 350’nin de üzerine çıkacağı iddia edildi. Sendikanın açıklamasında, “Haksızlığa uğrayan emekçilerin yaşadığı mağduriyetlerinin yanı sıra sanat hizmeti üretiminin de nasıl yapılacağı merak konusu haline gelmiştir” denildi ve Çukurova Senfoni Orkestrası’nın (ÇSO) az kişiyle temsil yapmaya “zorlandığı” ifade edildi. Torpil iddiaları Sendikanın açıklaması şöyle: “Şu haliyle orkestralara verileceği ifade edilen 4/B pozisyonları ihtiyacın çok altında kalarak ba kanlıkça onaylı sezon repertuvarların mevcuttaki kadrolarla seslendirilmesini imkânsızlaştırmaktadır. Bu şuna benzer: farklı karakter ve replikleri olan 10 oyuncudan oluşması gereken bir tiyatro oyununu buyurun 3 oyuncuyla oynayın demektir. Diğer senfoni orkestraları için de durum pek parlak değildir... Bir başka konu ise bütün sanat sezonu boyunca ayda dört konserde de çalanla sezonda sadece eksik enstrümancıları tamamlamak amacıyla sadece bir konserde çalmış kişiye aynı haklar tanınarak aynı şekilde dilekçe vermeleri istenmiş olmasıdır... Sanatta torpil olmaz olursa sanat yapılamaz. Yeterli seviyeye sahip olmayan birinin beraber çalacağı kişiyi de olumsuz yönde etkilemesi kaçınılmaz bir durumdur. Bir an önce yapılan hatalardan dönülerek iş ehillerine bırakılmalıdır.” T E L E V İ Z Y O N Hazırlayan: ÖZNUR OĞRAŞ ÇOLAK Şaşırtıcı gösteriler “DMC ile Sihrin Ötesinde” adlı belgesel, bugün saat 20.00’de National Geographic’te gösterilecek. DMC, Singapur’da Asya sihrinden ilham alarak usta illüzyonistlerin onuruna birbirinden şaşırtıcı gösteriye imza atıyor. (Yer Çekimine Karşı, Sezon 1/Bölüm 4) National Geographic 20.00 08.30 İlker Karagöz İle Çalar Saat Hafta Sonu 11.15 Memet Özer İle Mutfakta 12.15 Temizlik Benim İşim 15.30 Yasak Elma 19.00 Gülbin Tosun İle FOX Ana Haber Hafta Sonu 20.00 Yaparsın Aşkım 00.15 Kadın 08.00 Hafta Sonu Sabah (Ezgi) 10.00 İyilik Sağlık (Tekrar) 11.00 Bi De Bunu İzle (Yavuz Oğhan Tekrar) 12.00 Püf Noktası 13.00 Haber (Ezgi) 14.00 Halkın Kürsüsü 15.00 Sinevizyon 16.00 Tarımda Ne Oluyor? 17.00 Ayrıntılar (Tekrar) 18.00 Ayrıntılar (Tekrar) 19.00 Hafta Sonu Haber (Nurdan) 21.00 Türkiye Nereye 08.00 Hafta Sonu 10.00 Başkent’te Sağlık 11.00 Çocukça 12.00 Sesle Gelen 12.30 Haber 13.00 Başkent Konserlerinden 14.00 Video Kolik 14.30 Haber 15.00 Yurdun Sesi 16.00 Rengin Adı Karadeniz 16.30 Haber 17.00 Sanatın Adımları 18.00 Sağlıklı Ve Formda Sohbetler 19.00 Gönülden Nağmeler 20.00 Ana Haber 21.00 Durgun Sular 21.30 Tarihin Bilinmeyen Yüzü 23.00 Atanın Mirası 23.30 Gönül Seslerimiz YAYI N A K I Ş I [email protected] 10.50 Pompeii: Ölülerin Sırrı 11.45 Nazi Mega Yapıları: Amerika’nın Savaşı 12.40 Gordon Ramsay ile Rota Dışı 14.20 Gordon Ramsay ile Rota Dışı 15.15 Hazen Audel ile Düşman Hattında 16.05 Geleceğe Doğru 17.05 Havaalanı Güvenliği: First Class 18.00 Albert Lin ile Kayıp Şehirler 19.00 Mega Yapılar: Beluga XL 20.00 DMC ile Sihrin Ötesinde 21.00 Gordon Ramsay ile Rota Dışı 22.00 Gökyüzünden Avrupa 23.00 Gordon Ramsay ile Rota Dışı 23.55 Nazi Mega Yapıları: Amerika’nın Savaşı 00.45 Curiosity’nin Hayatı 01.30 Akdeniz’in Kahramanları 02.15 Otoyol Cehennemi 03.00 Nazi Mega Yapıları: Amerika’nın Savaşı 07.00 TELE Ekonomi 08.00 Haber Turu 09.30 18 Dakika 10.00 Forum Haftasonu 12.00 Haber 12 13.00 Haber 13 14.00 Haber Turu 15.00 Çalışma Yaşamı 16.00 Haber 16 17.00 TELE Kültür 18.00 Haber Turu 19.00 Ana Haber 20.00 Forum Haftasonu 21.00 Anında Manşet 23.00 Haber 23 kültür Savaş, barış ve şiir Savaş, insanlığın binlerce yıllık ışığının bilim ve sanatla yükseltilmesi değil bombalarla, kurşunlarla kara perdelerle örtülmesidir. İletişim araçlarının alıcıları ve vericileriyle, ses/görüntü/renk saldırısıyla karartılmasıdır yaşamın. İnsanlık utanıyor, bilim ve sanat utanıyor bundan. Bilime ve sanata yakışan, aydınlığın, barışın çoğaltılmasıdır. Çünkü savaş, kültür düşmanlığıdır, kültürün yok edilmesidir; şiirin de... Şiir, yaşamın en has çığlığı Gılgameş’le özgürlük ve ölümsüzlük arayan, Prometheus’un eliyle gökyüzünden aldığı aydınlığı bilimle ve sanatla yücelterek uygarlığa ulaşan insan, bunca bin yıl sonra karanlık istemiyor. İnsan ve şiir utanıyor. İnsan ve şiir aydınlığın sahibi çünkü. Şiir karanlık istemez. Şiir aydınlık ister. İnsanlığın binlerce yıllık kazanımını yok eden bombalarla kurulacak olan “yeni düzen”e lanet okur, bilimin, sanatın aydınlığıyla yaşamak ister şiir... Bunun için “Barış asıl yasasıdır insanlığın” der Paul Eluard. “Hoş gördün, baba, askere gitmemi,/ anne, beni saklamadın,/ kötü öğütler verdin bana, ağabey,/ ablacığım, uyarmadın beni!” diyen, “...‘Savaş istiyoruz!’/ En önce vuruldu bunu yazan” diye uyaran, Cesaret Ana oyunuyla savaşa meydan okuyan Bertolt Brecht efsane şiirini yazar: “Tankınız ne güçlü generalim,/ Siler süpürür bir ormanı,/ Yüz insanı ezer geçer./ Ama bir kusurcuğu var;/ İster bir sürücü./ Uçağınız ne güçlü generalim,/ Fırtınadan tez gider, filden zorlu./ Ama bir kusurcuğu var;/ İnsan ister başında./ İnsan dediğin nice işler görür, generalim,/ Bilir uçmasını, öldürmesini, insan dediğin./ Ama bir kusurcuğu var;/ Bilir düşünmesini de.” Şiir, insanın direnişidir Bombalara, kurşunlara, barbarlıklara, bağnazlıklara, umutla direnir şiir. Ona düşen budur. Bilimin ve sanatın has çığlığı şiir, savaşa karşı çıkar. Yüzlerce şiir kitabı, dergilerde yayımlanan şiirler bunun için. Susmaz şiir. Şiire susmak yakışmaz. Rıfat Ilgaz, “Özgürlük şarkısıdır söylenen Volga boylarında./ Ne Taif’tesin ne Magosa zindanında/ Yalnız namı kalmıştır kaleme alanın Vatan Kasidesi’ni./ Seviyoruz her zamandan fazla Fikret’i/ Yeni anlaşıldı manası Millet Şarkısı’nın,/ Aynı Sis’tir memleketin üzerindeki” diye çığlık atarken Ali Yüce, “Haydi artık/ Doğsun güneş/ Batsın karanlık/ Bütün çocukların/ Kardeşiyim ben” dizeleriyle barışı arar. Can Yücel akla çağırır: “Us yasası bu insanın: Suyu şavka döndürüp Düşü gerçeğe çevirip Düşmanı dost kılacaksın!” Şükran Kurdakul, Robert Jordan şiirinde, “Artık ne umut, ne düş, ne utku/ Nereye dağılıp gidiyor dünya?” diye sorarken şiirin insanlık kültürünün en değerli birikimlerinden biri olduğu gerçeğini vurgular, insan yüreğinin en eski şarkısı şiir silahtır: “Bizden öncekilerin ateşlediği silah, şiir silahı, emperyalizmin kurduğu tuzaklara, satın alma ve işkence yöntemlerine boyun mu eğecek? İnanmıyorum böyle bir yenilgiye... Şiir silahı, sürdürdüğü güç görev içinde yine yapısal özelliklerin en has dönüşümlerini getirecek hem de başlattığı savaşı bitirecektir...” Nâzım Hikmet, “Yaşamak bir ağaç gibi tek ve hür/ ve bir orman gibi kardeşçesine bu hasret bizim” diyor ya onun hasreti insanın hasretidir, insan olanın... ‘Birlikteyiz’ resim, heykel, cam, seramik sergisi İstanbullu sanatseverler, Nevzat Metin’in öncülüğünde 2010’da Datça’da kurulan Uluslararası Knidos Kültür Sanat Akademisi’nin (UKKSA), Kızıltoprak’taki galerisinde 45 sanatçının katılımıyla 28 Aralık’ta açılan ve 15 Ocak’a kadar sürecek olan “Birlikteyiz” adlı TELE1’e destek sergisini görmenizi öneririm. İnsana sanat yakışır. Berlin Film Festivali’nin jüri başkanı Jeremy Irons oldu Almanya’da, 20 Şubat1 Mart tarihleri arasında düzenlenecek 70. Uluslararası Berlin Film Festivali’nin (Berlinale) jüri başkanlığına, İngiliz aktör Jeremy Irons seçildi. Uluslararası Berlin Film Festivali’nin (Berlinale) yönetiminden yapılan açıklamada, bu yıl 71 yaşındaki Oscar ödüllü film ve tiyatro oyuncusu Jeremy Irons’un festivalin jüri başkanlığını yapacağı duyuruldu. Kariyerinde birçok filmde oynayan Irons, 1991’de “Reversal of Fortune” filmdeki rolüyle en “iyi oyuncu” Oscar ödülünü ve Altın Küre ödülünü almıştı. 70. Berlinale’de gösterilecek filmler henüz açıklanmazken, festival programı 29 Ocak’ta paylaşılacak.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle