19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
DIŞ HABERLER EDİTÖR: BETÜL BERİŞE TASARIM: BAHADIR AKTAŞ [email protected] 725 EYLÜL 2019 ÇARŞAMBA Tahran’a 3’lü kıskaçAlmanya, Fransa, İngiltere Aramco saldırılarından İran’ı sorumlu tuttu Birleşmiş Milletler (BM) 74. Genel Kurulu, 150’den fazla devlet ve hükümet başkanının katılımıyla New York’ta başlarken, uluslararası kamuoyunun gözü, Basra Körfezi ve çevresinde artan gerilim nedeniyle ABD ve İran’da. New York’ta bir araya gelen Almanya Başbakanı Angela Merkel, İngiltere Başbakanı Boris Johnson ve Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron bu ayın ortasında Suudi Arabistan’ın petrol şirketi Aramco’nun tesislerine düzenlenen saldırıdan Tahran’ı sorumlu tuttu. Saldırıları Yemen’de İran destekli Husiler üstlenmişti. Tahran da RiyadABD cephesinden gelen suçlamaları reddediyor. ABD’nin çekilmesinin ardından İran’la yapılan uluslararası nükleer anlaşmanın (JCPOA) akıbeti konusunda tavırları önem taşıyan Avrupa ülkelerinin ortak açıklamasında saldırıların tüm devletler için “ciddi bir gerginlik riskini artırdığı” vurgulandı. Liderler, İran Dışişleri Bakanı Zarif, Avrupa ülkelerini nükleer uzlaşıya uymamakla suçlarken “ABD’nin sözlerini papağan gibi tekrar ediyorlar” dedi. Birleşmiş Milletler Genel Kurulu için New York’ta bulunan Macron önceki gün Trump ile görüşmesinin ardından Ruhani ile bir araya geldi. JCPOA’yı desteklediklerini belirterek, Tahran’a yükümlülüklere uyma çağrısında bulundu. Macron’dan arabuluculuk çabaları Avrupa liderlerinin açıklamasına ise İran Dışişleri Bakanı Cevad Zarif tepki gösterdi. Zarif, Avrupa ülkelerini JCPOA’ya uymamak ve ABD’nin sözlerini “papağan gibi tekrar etmekle” suçladı. ABD Dışişleri Bakanı Mike Pompeo ise ortak açıklama nedeniyle üç lidere teşekkür etti. İngiltere Başbakanı Johnson da ABD Başkanı Donald Trump’ın 2015’te imzalanan JCPOA’dan daha iyi bir anlaşma için İran’la müzakere edebileceğini savundu. Öte yandan, Fransa Cumhurbaşkanı Macron’un önceki gün gayri resmi Trump ile bir araya geldikten sonra İran Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani ile yaklaşık 90 dakikalık bir görüşme yaptığı bildirildi. Macron’un iki ülke heyetlerinin bir araya gelmesi için arabuluculuk çabasında olduğu haberleri gelirken Trump bu girişime karşı çıktı. Gazetecilerin sorularını yanıtlayan Trump, “Macron benim arkadaşım. Ama biz arabulucu aramıyoruz. Onlar (İran) kimi arayacaklarını biliyorlar” şeklinde konuştu. Macron’un dün de iki ülke ile yine ayrı ayrı temaslar yapma hazırlığında olduğu haberleri gündeme yansıdı. İran Cumhurbaşkanı Ruhani ise ABD yaptırımlarının kalkması halinde nükleer uzlaşıda küçük değişiklikler yapabileceklerini söyledi. Trump’ın sosyalizm korkusu ABD Başkanı Donald Trump, BM Genel Kurulu’nda yaptığı konuşmada, İran’ı bir kez daha hedef tahtasına koydu. İran’ı “terörizme destek veren bir numaralı ülke” olarak tanımlayan Trump, bu ülkenin “Suriye ve Yemen’de devam eden savaşları da teşvik ettiğini” söyledi. İran’ın nükleer silahlara sahip olmasının engellenmesi gerektiğini belirtti. Konuşmasına İngiltere ile serbest ticaret anlaşması imzalamaktan memnun olacağını belirterek başlayan Trump, Çin’i ise ticarette haksız kazanç sağlamakla eleştirdi. Göç karşıtı politikalarıyla bilinen Trump, BM kürsüsünden de bu yönde mesajlar verdi ve ABD’nin “sınır güvenliğini sağlayacağını” söyledi. Venezüella Devlet Başkanı Nicolas Maduro için “Küba’nın kuklası” ifadesini kullanan Trump, en büyük tehlikelerden birinin “sosyalizm hayaleti” olduğunu belirtti. Trump ayrıca “gelecek küreselleşmecilerin değil, vatanseverlerin olacak” ifadesini de kullandı. ‘Dünya ikiye bölünüyor’ BM Genel Kurulu’nda konuşan ör gütün Genel Sekreteri Antonio Guterres, “Körfez’de sonuçlarını kaldıramayacağımız kaygı verici silahlı bir çatışma olasılığıyla karşı karşıyayız” dedi. Guterres’in ABD ve Çin arasındaki “ticaret savaşı” konusunda şu ifadeleri de dikkat çekti: “Dünya ikiye bölünüyor, dünyanın en büyük iki ekonomisi kendi para birimleri, ticari ve finansal kuralları, kendi yapay zekâları ve sıfır kazanımlı jeopolitik ve askeri stratejileriyle birbirleriyle rekabet eden iki ayrı dünya yaratıyor.” ‘ABD’den pazarlık paketi’ WashingtonAnkara hattında Suriye’nin kuzeydoğusunun durumu ve Türkiye’nin S400 füze savunma sistemleri alımı başlıkları gerginlik kaynağı olmaya devam ederken, ABD’nin ilişkileri yeni bir safhaya taşıma çabasında olduğu iddia edildi. DHA’nın haberine göre, ABD Türkiye’ye ticaret hacminin 100 milyar dolara çıkarılmasını öngören “serbest ticaret anlaşması” paketini sunma hazırlığında. Paketin içerisinde Türkiye’ye Patriot füze savunma sisteminin satışı, F35 programına ilişkin yeni tekliflerin sunulması ile alüminyum ve çelikten alınan gümrük vergilerinin düşürülmesi gibi konu başlıkların yer alacağı belirtildi. ABD’nin yeni Ankara Büyükelçisi David Satterfield’in geçen cuma Cumhurbaşkanlığı’nda bu konu hakkında bilgilendirme yaptığı öne sürüldü. Habertürk’ün haberine göre ABD, bu teklifin karşılığında Türkiye’den S400’ün aktif hale getirilmemesini istedi. Türkiye ise ABD’ye Milli Savunma Bakanlığı tarafından S400 konusunda endişelerini boşa çıkaracak bir çalışma başlatıldığını iletti. BM toplantılarına ev sahipliği yapan New York’ta önceki gün ABD Başkanı Trump karşıtı protestolar düzenlendi. Kürsüden reform çağrısı Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, BM Genel Kurulu’ndaki dün konuşmasında, “küresel adaletsizlik” vurgusu yaptı. Bir kez daha, “İnsanlığın kaderi, sınırlı sayıda ülkenin insafına bırakılamaz. Dünya 5’ten büyüktür” ifadelerini kullandı. BM’nin potansiyelinin ve etkinliğinin güçlendirilmesi gerektiğini belirten Erdoğan, BMGK’de reform çağrısında bulundu. Konuşmasında Suriye konusuna geniş şekilde değinen Erdoğan, Fırat Kalkanı harekâtı ile 3 bin 500 IŞİD teröristinin etkisiz hale getirildiğini söyledi. Son 8 yılda sığınmacılar için 40 milyar dolar harcama yapıldığını bildiren Erdoğan, AB’den gelen desteğin ise 3 milyar Avro olduğunu açıkladı. Cansız bedeni Türkiye sahiline vuran Aylan Kurdi’nin fotoğrafını gösteren Erdoğan, “Dünya Aylan bebeği çok çabuk unuttu” şeklinde konuştu. Suriye için 3 öncelik olduğunu belirten Erdoğan şunları söyledi: “Suriye’de toprak bütünlüğü ve siyasi çözüm için anayasa komitesi etkin biçimde çalıştırılmalıdır. İdlib’de Önceki gün Almanya Başbakanı Merkel, Belçika Başbakanı Michel, Pakistan Başbakanı Han ile bir araya gelen Erdoğan, dün de BM Genel Sekreteri Antonio Guterres, İngiltere Başbakanı Boris Johnson ve Arnavutluk Başbakanı Edi Rama ile görüştü. ki muhtemel katliamların ve yaklaşık 4 milyon kişilik göç dalgasının önlenmesi gerekir. PKK/YPG yapılanması ortadan kaldırılmalıdır.” ABD ile “güvenli bölge” çalışmaları hakkında bilgi veren Erdoğan, “İlk Havadan karadan ikinci devriye TürkiyeABD ilişkilerinde gözler New York’ta Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın ABD Başkanı Donald Trump’la görüşmesine çevrilmişken Suriye’de “güvenli bölge” kurulması planlanan alanda Türk F16 savaş uçakları iki gün içinde ikinci kez uçuş gerçekleştirdi. Ayrıca Türk ve ABD’li askerler ikinci kez ortak kara devriyesine çıktı. Milli Savunma Bakanlığı, Suriye’nin kuzeyinde, Fırat’ın doğusunda “güvenli bölge” kurulması çalışmaları kapsamında; Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK) ve ABD personelinin, kara araçları ve İHA’ların katılımıyla ikinci müşterek kara devriyesini Akçakale’nin güneyinde, Suriye tarafında yaptığını duyurdu. 4 zırhlı araçtan oluşan TSK konvoyu, dün sabah saatlerinde or tak kara devriyesine katılmak için sınırı geçerek, Suriye tarafında bekleyen ABD askeri konvoyuyla buluştu. Konvoy, Tel Abyad’ın 15 kilometre doğusundaki Süluk ilçesine doğru yöneldi. Bu yönde bir süre gözlemde bulunan ortak konvoyun devriyesi, yaklaşık üç buçuk saat sürdü. Milli Savunma Bakanlığı ayrıca Hava Kuvvetleri Komutanlığı’na ait iki F16’nın Suriye hava sahasında, Fırat’ın doğusunda dün iki saat süreyle uçtuğunu duyurdu. Önceki gün de iki Türk F16 savaş uçağı yine Suriye’de Fırat’ın doğusunda iki saat süreyle uçmuştu. Uçuşlar, “güvenli bölge” çalışmaları kapsamında değil, ABD öncülüğündeki IŞİD’le mücadele koalisyonu görev gücü kapsamında yapıldı. lANKARA/Cumhuriyet aşamada, 30 km. derinliğinde, 480 km. uzunluğunda bir bölge oluşturulmak hedeflenmektedir” şeklinde konuştu. Doğu Akdeniz ve Kıbrıs sorunu başlıklarında Kıbrıslı Türklerin haklarının korunacağını belirten Erdoğan, geçen yıl katledilen Suudi gazeteci Kaşıkçı hakkında Riyad’da süregiden davayı da takip edeceğini vurguladı. Nükleer çıkış Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın konuşmasındaki dikkat çeken vurgulardan biri de nükleer konusuydu. “Nükleer güç ya herkes için yasak ya da herkes için serbest olmalıdır. Bu sorunu adalet temelinde çözüme kavuşturalım” dedi. “Nükleer güç sahibi olan ülkeler ile buna sahip olmayan ülkeler arasındaki adaletsizlik dahi tek başına dünyanın dengelerini bozmaya yetiyor. Nükleer silaha sahip olanların olmayanları özellikle tehdit ediyor olması anlamlıdır. Nükleer güce dayalı kitle imha silahlarının tümden yok edilmek yerine her krizde bir koz olarak ortaya konması herkes gibi bizi de rahatsız ediyor” ifadelerini kullandı. Erdoğan, 5 Eylül’de Sivas’ta yaptığı bir konuşmada nükleer güce sahip ülkelerin, Türkiye’nin nükleer silahlara sahip olmasını yasaklamalarının kabul edilemeyeceğini söylemiş; “Birlerinin elinde nükleer başlıklı füze var, bir tane iki tane değil Ama benim elimde nükleer başlıklı füze olmasın! Ben bunu kabul etmiyorum” demişti. İsrail’e sert tepki Erdoğan’ın en sert mesajları ise İsrail’e yönelikti. 1947’den bu yana değişen sınırların görüldüğü Filistin haritası gösteren Erdoğan, “Merak ediyorum bu İsrail neresidir, toprakları nereyi kapsıyor? Filistin artık neredeyse yok ama İsrail doymuyor. BM kararları işliyor mu? O zaman BM ne işe yarıyor? İsrail, insanlığın tüm değerlerini ayaklar altına alıyor. Yüzyılın anlaşması olarak takdim edilen planın amacı, Filistin’i ortadan kaldırmak mıdır? Bunlar dünyayı kana mı bulamak istiyor?” şeklinde konuştu. Erdoğan’ın sözlerine İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu’dan yanıt geldi. Erdoğan’ı İsrail hakkında “yalan söylemekle” suçladı. Karar öncesi mahkeme önündeki gösteride parlamentonun toplanması istenirken “demokrasiyi savun” pankartları açıldı. ParlamentoJyoahrngısdoann’aret: askıya alınamaz İngiltere’nin Avrupa Birliği’nden ayrılma süreci Brexit’te yeni perde yine Başbakan Boris Johnson’ın aleyhine sonuçlandı. Johnson’ın anlaşmasız Brexit dayatmak için parlamentoyu askıya alması kararının son durağı olan yargı sürecinde Yüksek Mahkeme’den “Başbakan’ın yaptığı yasalara aykırı” kararı çıktı. 11 üyeli Yüksek Mahkeme’de oybirliği ile alınan kararda Johnson’ın parlamentoyu tatil etme konusunda Kraliçe II. Elizabeth’e sunduğu gerekçesinin yasadışı olduğu ifade edilerek tatil kararı yok hükmünde sayıldı. Mahkeme, Johnson’ın hukuka uygun davranmadığı ve parlamentoyu askıya alma kararı ile “makul gerekçe ol Johnson madan parlamentonun anayasal işlevilerini yerine getirmesini engellediğini” belirtti. İstifa çağrılarını reddetti Ayrıca Yüksek Mahkeme, bundan böyle ne yapılacağına parlamento, özellikle de Avam Kamarası Başkanı’nın karar vermesi gerektiğine hükmetti. Avam Kamarası Başkanı John Bercow, kararı memnuniyetle karşıladığını ifade ederek “Yarın (bugün) toplanılması için hazırlıkların yapılması konusunda talimat verdiğini” söyledi. Ana muhalefet İşçi Partisi lideri Jeremy Corbyn’den Johnson’a “is tifa et” çıkışı geldi. Johnson ise mahkeme kararının ardından yaptığı açıklamada, “istifa etmeyeceğini, 31 Mart’ta İngiltere’nin BM’den çıkacağını” yineledi. Başbakanlık ofisinden kaynakların, Johnson’ın BM Genel Kurulu’nda yapacağı konuşmanın ardından Londra’ya döneceğini söylediği haberleri de gündeme yansıdı. Kraliçe II. Elizabeth, 28 Ağustos’ta Başbakan Johnson’ın tavsiyesi ile parlamentonun eylülün ikinci haftasından 14 Ekim’e kadar askıya alınmasını onaylamıştı. Muhalifler, şartlar ne olur sa olsun ülkenin 31 Ekim’de AB’den ayrılmasını isteyen Johnson’ın bu planını daha rahat uygulayabilmek için parlamentoyu geçici süre feshettiğini savunuyor. Johnson’ın kararını, Brexit sürecinde parlamentoyu devre dışı bırakmaya yönelik bir “anayasal darbe” diye nitelendiren muhalefet, konuyu yargıya taşımıştı. Yüksek Mahkeme’nin aldığı karar ile Brexit sürecinin nasıl bir yola gireceği merak ediliyor. Johnson’ın istifa etmesi, ülkenin AB’den çıkışının ertelenmesi, AB ile parlamenterlerin onayını alacak yeni bir anlaşma yapılması, Avrupa ülkelerinin Brexit kaosuna karşı süreyi uzatmama kararı alması, İngiltere’de erken seçim ya da yeni bir Brexit referandumu olası seçenekler arasında görülüyor. Rio Paktı’ndan Caracas’a yaptırım Ekonomik ve siyasi krizin pençesindeki Venezüella için bir yaptırım kararı da Amerikalılar Arası Karşılıklı Yardım Antlaşması’na (TIAR) taraf ülkelerden geldi. Amerikan Devletleri Örgütü bünyesinde imzalanan ve Rio Paktı olarak da bilinen anlaşmaya taraf 12 ülke, New York’ta yaptıkları istişare toplantısında “bölge barışı ve kıtanın güvenliği için tehdit” olarak görülen Caracas hükümetine karşı yaptırım temelli adım atılması kararı aldı. Öte yandan, Venezüella Dışişleri Bakanı Jorge Arreaza, hükümet yetkilileri ve muhalif siyasetçilerin ulusal uzlaşı için yeni bir müzakere turu başlattıklarını ve ayrıntılı tartışmalar için ayrı paneller oluşturmaya karar verdiklerini söyledi. Mu halif lider Juan Guaido’nun kendisini “geçici devlet başkanı” ilan etmesinin ardından Venezüella Devlet Başkanı Nicolas Maduro ile muhalifler arasında Oslo merkezli görüşmeler başlamıştı. İlk aşamada başarısızlıkla sonuçlanan görüşmelerin bu ay devam ettiği bildirilmişti. Maduro’nun ise bugün Moskova’da uluslararası arenada en önemli destekçilerinden olan Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ile bir araya geleceği duyuruldu. Bu arada, Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Yüksek Komiserliği ile Venezüella hükümeti arasında, ülkede insan haklarının korunması için müzakere ve işbirliğini içeren mutabakat zaptı imzalandı. YUNANİSTAN’DA GREV Yunanistan’da hükümetin memur, işçi haklarını da kapsayan tartışmalı torba yasa tasarısı protestoların merkezinde. Başkent Atina’da dün kamu ve özel sektör çalışanları 24 saatlik greve çıktı. Yunanistan Kamu Çalışanları Konfederasyonu, Mücadeleci İşçi Cephesi ve Atina İşçi Merkezi’nin çağrısıyla yapılan greve, yerel yö netim çalışanları, gazeteciler, öğretmenler, liman işçileri, devlet hastaneleri doktorları, özel sektör çalışanları katıldı. Hükümetin “kalkınma planı” çerçevesinde hazırladığı tasarıda yer alan “iş koşullarının değiştirilmesi, kimi kamu şirketinin özelleştirilmesi” maddelerine yönelik tepkiler uzun süredir dile getiriliyor.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle