19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
8 16 EYLÜL 2019 PAZARTESİ [email protected] EDİTÖR: FİGEN ATALAY TASARIM: EMİNE BİLGET EĞİTİM Ayrıntılar Siyasal İslam! Devletin resmi tarikatı “Menzil”in her gün yeni haberlerini okuyoruz. Siyasal İslamcılık doğal olarak örgütlenmesini tarikatlar, cemaatler üzerinden yürütüyor. Fethullah’la kavga ne zaman, hangi gerekçeyle çıktı ona bakalım. İlkesel bir ayrılık mıydı söz konusu olan, çıkar çatışması mı? Hepimiz biliyoruz ki, eğer Erdoğan iktidarı daha çok paylaşsa, yola çıkıştaki koalisyon devam ederdi. Yarın dengeler bozulursa Menzil de “METÖ” olur. Tüm cemaat ve tarikatlar siyasal örgütlerdir. Tehlikelidir. Devleti kendi anlayışları doğrultusunda yönetmek isterler. Her türlü numarayı yaparlar. Siyasal İslam derin pragmatizm (yararcılık) içeren, hileyi amaca giderken meşru gören anlayıştır. Hiçbir ilkesi olmayan, kolayca kılıktan kılığa giren siyasal İslamcılarla mücadelenin güçlüğü buradan gelir. Bazen kravatlı, elinde rakı kadehiyle görürsünüz onları. Kimi zaman CEO olarak şirket başında, bazen dershane öğretmeni olarak çıkar karşınıza. Hekim olur örneğin. Bakarsınız akademik sıfatları üst üste yığmış ekranlarda boy gösterir. Bu kişilerin ortak özelliği “liberal” tezlerin arkasına gizlenmeleridir. Onlarla başa çıkmanın tek yolu, sağlıklı zihinle “ilericilik/gericilik” farkını tahlil etmiş olmaktır. Aksi halde demokrasi oyunu içinde kendinizi “Abant Platformu” kürsüsünde bulabilirsiniz. Gericiliğe ilkesel olarak karşı çıkarsanız risk ortadan kalkar. Siyasal İslamcı ne denli “liberal” parıltılı cümleler kursa da, kendini ele verir. Kolayca “ateist” kılığına giren bu kişiler, söz konusu “devrimcilik” olunca gizlenemezler. Fethullahçılarla defalarca bunu sınadık. Bize tarikatları “sivil toplum kuruluşu” diye satmaya çalıştıkları tartışmaları anımsayın. Zaman gazetesinde, Samanyolu’nda neler yazıldı, söylendi; belleğinizi yoklayın. Menzilciler diğeri kadar usta değil veya gizlenme gereği duymuyorlar. Görünür olmak “güç gösterisi” anlamına da geliyor. Bir tür dokunulmazlıkları olduğunu, imtiyazlı hallerinin altını çiziyorlar. Siyasal İslamcılar simgeleri de iyi kullanır. Şehrin göbeğinde koca hastane açıyor Menzilciler, şeyhleri gelince, bilimci sandığımız tipler (hekimler) gerçeğine dönüyor. İbretlik tabloydu bu. Meseleyi daha iyi anlatmak olanaklı değildir. Eskişehir’de Menzil’e ve devlete direnen köylüler tarihi görev yapıyor. Ciddiyetle destek olmak gerek. Henüz ortada METÖ yok. Ancak tutulan yol öyle gösteriyor ki, boşluğa talip olan bir tarikat bu. Fethullahçılardan açılan görevlere (!) Menzilciler geliyor. İlerici, aydınlanmacı kimse için fark nedir söyler misiniz? Bunu şunun için söylüyorum, sıkça yineledim ideolojik kavga vermezseniz, sonuçta hep kazanan “gericilik” olur. Göz kamaştıran sandık sonuçları, belli süre mutlu eden koltuk gücü hızla kaybolur, eskir. Özellikle yerel yönetimlerde görev yapanlar; okulöncesi eğitim, çocuk ve kadın hakları konusunda katı tutum takınmalı. Elbette çevre ve hayvan meselesi de öncelikli. Ancak gericilerin turnusolü kadın meselesidir. RTE’nin belediye başkanlarını toplayarak önlem aldığını, başlarına buyruk davranmalarına izin vermeyeceği vurgusu yaptığını düşünüyorum. Buna karşı koruma kalkanı ilkesel, siyasal net tavırdır. Erdoğan inatla: “Hizmet makamı” diyor, “devri sabık yaratmayın” anımsatması yapıyor. Niye? Kendi siyasal hareketini biliyor da ondan. Eğer ideolojik ısrar olursa nasıl sonuçlar alınacağını da görüyor. Başta CHP belediyeleri olmak üzere, tüm muhalif yapıların buna dikkat etmesi gerekir. Saray’a selam çakarak ömürleri uzamaz. Ama dirençli, adil, ilerici tutum takınırlarsa “halk” yanlarında olacaktır. Bizim seçmenimizin sadakati yoktur, “ne aldım, ne veriyorum” diye bakar. Yazık ki böyle! Bu ölçüye göre “Halk Ekmek” de önemli, çocuk tiyatrosu da! Evde sağlık uygulaması kadar, şehrin operasını da dert etmek gerekir. Diyeceğim, “yakında seçim var, herkesi memnun edelim” anlayışı doğru yol değildir. İnsanları tarikatların kucağından kurtarmak için büyük fırsat yakalandı. Bunu tüm ülkede, tutarlılıkla uygulamak gerekir. Yineleyeceğim; gericilikle girilecek tek ilişki “mücadeledir”!  BaZI ÖZEL OKULLAR SIKINTIDA Okul açmak kolay olmamalı Özel Öğretim Kurumları Platformu’nca yapılan açıklamada, “Okul açma ve yürütme konusunda daha dikkatli bir yol izlenmesi bir zorunluluktur. Kurulan okulların ve kurucuların mali yeterlilikleri ve eğitim geçmişleri hem bakanlığımız hem de özel okulların çatısı durumunda olan sivil toplum kuruluşlarımız tarafından denetlenmelidir” denildi. Özel okul sektöründe bazı sıkıntılar yaşandığına dikkat çekilen açıklama şöyle: “Ancak 12 bin özel okulun içinde az sayıdaki sıkıntılı kurumu sanki bütün özel okullarda böyle bir durum varmış gibi yansıtmak son derece yanlıştır. Okulların ekonomik sıkıntıya düşmesinin isim hakkı veren kurumlarla bir ilgisi yoktur. Tek bir okul da, herhangi bir zincire bağlı okul da ekonomik sıkıntıya düşebilir. Büyük organizasyonlarda aksayan bir kurumu, organizasyondaki diğer kurumlar desteklediği için daha az olumsuzluk yaşanabilir.” Cezaevlerinde anneleriyle yaşayan 06 yaş grubundaki çocuklar için yeni bir proje başlıyor Umutlar çocuklardaAyrıntılar Ayrıntılar 15 ay sürecek olan proje, Sivas, Kayseri, Adana, Mersin, Kocaeli, Bursa ve Balıkesir’deki cezaevlerinde uygulanacak. “Ben bilmiyordum çocuğuma sarılıp seni seviyorum demem gerektiğini, çocuk zaten biliyordur zannediyordum. Ya da çocuk bana bir şey anlatırken gözünün içine bakmam gerektiğini bilmiyordum. O anlatırken ben başka bir şeyle ilgilenirdim.” Bu cümle, cezaevlerinde anneleriyle birlikte yaşayan 06 arasındaki yaş çocuklara ve annelerine verilen eğitimlerin ne kadar gerekli olduğunu bir kez daha gösteriyor. Bu çocukların, temel ihtiyaçlarının karşılanması, annelerin çocukla rıyla olan diyalog ve davranış biçimlerinin güçlendirilmesi amacıyla AB tarafından finanse edilerek gerçekleştirilecek “Özgürleşen Umutlar” projesi başlıyor. Proje, Adalet Bakanlığı, Tüvana Okuma İstekli Çocuk Eğitim Vakfı (TOÇEV) ve Selanik merkezli sivil toplum kuruluşu ANTIGONE tarafından gerçekleştiriliyor. Proje kapsamında, ceza infaz kurumlarındaki annelerin çocuklarını büyütürken yaşadıkları zorluklarla mücadele etmeleri ve çocuklarıyla doğru iletişim kurmaları sağlanıyor. Ayrıca anneler, kişisel farkındalık, özgüven, kriz yönetimi ve kişisel gelişim konularında da destekleniyor. Ceza infaz kurumu çalışanları ile yapılacak çalışmalarda, mahkumlarla yaşadıkları zorluklar konusunda çözüm odaklı yaklaşımlar üretmeleri, yaşadıkları stresle baş etme yollarının anlatılması da amaçlanıyor. Toplam 15 ay sürecek proje, Adalet Bakanlığı tarafından belirlenen ve çocuğu ile kalan anne sayısının fazla olduğu Sivas, Kayseri, Adana, Mersin, Kocaeli, Bursa ve Balıkesir illerindeki cezaevlerinde uygulanacak. Cezaevlerinin “masum” mahkumları, yaşlarına uygun eğitim alıyor, şarkılar öğreniyor. Çocuklar, bu şarkıları koğuşa döndüklerinde de söylüyor, yenilerini öğrenmek için bir sonraki buluşma gününü bekliyor. Koğuşta kavga çıkınca... TOÇEV Genel Müdür Yardımcısı Aybike Yurtsever Guşa, projeyle ilgili soruları yanıtladı: n Annelere ne tarz eğitimler veriliyor, çocuklar için neler yapılıyor? Bir atölye çalışması yapıyoruz. 10’ar kişilik gruplar halinde alıyoruz anneleri ve çocukları. “Çocuğa nasıl davranmalıyız?”, “Çocuğa kızdığımızda neler yapmalıyız?’’ “Çocukla nasıl iletişim kurulur?” Bütün bunlar anlatılıyor. Onun boyuna ineceksin, göz hizasında bakacaksın. Anneler, çocuklarına dokunup sarılmayı bile bazen çok gerekli bir şey gibi görmüyor. n Eğitim sonrasında annelerde gözlemlediğiniz farklılıklar neler? Bir tane anne vardı. Grup dinamiğini çok etkileyen baskın bir karakterdi, programımızla çok da ilgilenmiyor gibiydi ve projenin sonunda şöyle dedi: “Biz koğuşa gidiyorduk, aramızda çocuklar her şeyi yapıyor, onlar hep ‘ah canım’ diyerek konuşuyorlar, gülüyorlar, nasıl yapıyorlar bunu? Ben bilmiyordum çocuğuma sarılıp ‘seni seviyorum’ demem gerektiğini, çocuk zaten biliyordur zan nediyordum. Ya da çocuk bana bir şey anlatırken gözünün içine bakmam gerektiğini bilmiyordum. O anlatırken ben başka bir şeyle ilgilenirdim. Şimdi koğuşta kavga olunca çocuğum duymasın diye başka yere yönlendiriyorum, eskiden ikimiz birlikte izlerdik. Ama bunun yanlış olduğunu sizin anlattıklarınızla öğrendim.” n Çocuklarda gözlemlenen farklılıklar nasıl? Çocuklar istikrardan çok hoşlanıyorlar. Ayda bir bile gitsek bu onlara güven veriyor. “Bizim için mi geliyorsunuz?, İstanbul’dan mı geliyorsunuz” diye sorular soruyorlar. Onlar için gelmek çocuklara kendilerini değerli hissettiriyor. Bizim öğrettiğimiz şarkıları koğuşta söylüyorlarmış. Başka şarkılar öğrenmek istiyorlar. n Aynı cezaevindeki çocukların birbirleriyle etkileşimi var mı? Onların ortak oyun alanları var mı, yoksa hepsi kendi annesinin yanında mı durmak durumunda? Koğuşta kalanlar orada hangi çocuk varsa onunla birlikte olabiliyor. 36 yaş arası kreşe her gün düzenli olarak çıkıyor. Bir öğretmenleri var. 03 yaş da infaz kurumunun yapabileceklerine göre değişiyor. Bir memur olursa sabah en azından iki saat anneleriyle çıkabiliyorlar, ama bazen kreş cezaevinin hemen dışında ya da bahçesinde oluyor, o yüzden 03 yaş grubu çıkamayabiliyor. n Çocuğa cezaevinden çıkma süreci nasıl anlatılıyor? Dış dünya ya da anneden ayrılma korkusu var mı? Anneden ayrılma korkusu kesinlikle oluyor. Bazı anneler dışarıya çok alıp verdiklerinden çocuklar alışkın oluyor. Ama çocuk dışarı az çıkıyorsa, annesiyle daha çok vakit geçiriyorsa o zaman büyük kaygı yaşıyor. Orada annenin çocuğun kaygısını anlaması ve bunu gidermesi gerekiyor. Bunun üzerine de çalışıyoruz. Mesela anneler genelde çok çocuklu olduklarından, birçoğu dışarıdaki çocukları hakkında neler yapması gerektiğini de soruyor. Örneğin “45 dakika açık görüşte tüm ailem geliyor, hangisiyle ilgileneceğim?” diyor. O zamanı nasıl yönetmesi gerektiğini de anlatıyoruz. Bin anne, 800 çocuk TOÇEV Yönetim Kurulu Başkanı Ebru Uygun, proje tanıtım toplantısında yaptığı konuşmada, “Daha önce iki dönemde de aldığımız Sivil Toplum Diyaloğu Hibe Programı desteği ve Adalet Bakanlığı Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürlüğü onayı ile ceza infaz kurumlarında projemizin devamlılığını sağlayan çeşitli projeler gerçekleştirdik. 10 ayda 1020 anne, 810 çocuk, 500 infaz ve koruma memuru eğitim aldı, proje boyunca 20 bin 180 km. yol yap tık. Şimdi yine aynı hedeflerle farklı ceza infaz kurumlarını ziyaret ederek anne ve 06 yaş grubu çocuklara ulaşacağız” dedi. ANTIGONE adına söz alan proje koordinatörü Konstantina Pantziou da. “İnsanların acılarına, yürek lerine dokunuyoruz. Bütün amacımız kalplere girmek, acıları paylaşmak. Cezaevlerindeki çocuklarla çalışanların, onlarla bir arada olanların çok farklı bir bakış açısı olması lazım. Umutlar çocuklarda diyoruz” diye konuştu. Doğu Akdeniz Üniversitesi 40 yaşında Kutlama konserinde mor ve ötesi Konserde, KKTC Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı, grubun solisti Harun Tekin’i sarılarak tebrik etti. Doğu Akdeniz Üniversitesi 40. yılını, “mor ve ötesi”nin konseriyle kutladı. Salamis antik tiyatrodaki konserde gruba, şef Orçun Orçunsel yönetimindeki KKTC Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası eşlik etti. Konseri izleyen KKTC Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı, yaptığı konuşmada, Kıbrıs Türk halkının, hiçbir zorlama olmadan 1930’lu yıllardan beri Atatürk ilke ve devrimlerini içselleştirdiğini, demokratik ve laik karakterini sonsuza kadar sürdüreceğini vurguladı. Akıncı, “Bilim de sanat da en çok bir şeye ihtiyaç duyar; o da özgürlüktür. Özgürlük içerisinde, sanatsal ve bilimsel gelişmeyle Kıbrıs Türk halkı ilerlemeye devam edecektir” dedi. Temel liselerin kapatılmasıyla açıkta kalan öğrenciler için soru önergesi verildi ‘Öğrenciler okulsuz’ Temel liselerin kapatılmasının ardından açıkta kalan ve kayıt olacak okul, ders görecek sınıf, oturacak bir sıra bile bulamayan öğrenciler için Milli Eğitim Bakanlığı’na acil çözüm çağrısı yapıldı. CHP İstanbul Milletvekili Sibel Özdemir, Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk tarafından yanıtlanması istemiyle Meclis’e sunduğu yazılı soru öner gesinde, “Dershanelerin kapatılmasının ardından MEB tarafından teşvik edilen temel liselerin de kapatılmasıyla adeta bir kaos yaşanmış, açıkta kalan öğrenciler okulsuz kalmış ve veliler mağdur olmuşlardır” dedi. İstanbul’un Bahçelievler, Bayrampaşa, Kasımpaşa, Bağcılar ve Bakırköy ilçelerinde büyük mağduriyetlerin yaşandığını söyleyen Özdemir önergesinde şunları söyledi: “Öğrenciler ya açıkta kalmış ya da zorlukla bir okul bulabilmektedir. Öğrenci ve ailelerin tercih ettiği Anadolu lisesi okul türlerinin kapasitelerinin dolduğu gerekçesiyle başvuru yapan öğrenciler, kayıt olmadan okullardan geri çevrilmişlerdir. Örneğin Bağcılar’da Özel Kültür Temel Lisesi’nin kapatılmasının ardından onlarca öğrencinin eğitimleri yarıda kalmıştır. Bahçelievler’de kapasitesi 350 olan bir okula 20192020 öğretim yılı için 650’nin üzerinde öğrenci kaydının yapıldığı iddia edilmektedir. Sınıf mevcutlarının 45’lere çıktığı okullarda, derslik sayısı da yetersiz kalınca öğrenciler okullar içinde gün boyu sınıf sınıf gezmek zorunda kalmaktadırlar.” l Haber Merkezi
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle