28 Aralık 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
haber EDİTÖR: MÜNEVVER OSKAY TASARIM: EMİNE BİLGET 316 EYLÜL 2019 PAZARTESİ alı Bulutlu nak lu mur K. Yağmur İstanbul 27/17 Ankara 25/11 İzmir 29/18 Antalya 31/22 Mersin 31/24 Trabzon 25/18 Kars 22/5 Diyarbakır 32/16 Bursa 280/15 0 Adana 340/2 1 0 Artvin 230/13 0 Çanakkale 290/18 0 Balıkesir 280/16 0 Sivas 220/9 0 Erzurum 240/9 0 Eskişehir 250/1 2 0 Aydın 320/18 0 Gaziantep 300/19 0 Konya 230/14 0 Atina 300/2 1 0 Berlin 200/12 0 Girne 310/24 0 Londra 210/12 0 Moskova 180/9 0 Paris 300/15 0 Madrid 260/15 0 Amsterdam 210/9 0 Roma 270/17 0 New York 280/17 0 Tokyo 270/2 1 0 TARİHTE BUGÜN 1890: 2. Abdülhamid’in Japonya’ya gönderdiği Ertuğrul Fırkateyni, dönüş yolunda fırtınaya yakalandı. Gemi kayalara çarparak parçalandı. 550 denizci yaşamını yitirdi, Ertuğrul Fırkateyni’ndeki yalnızca 69 denizci kurtuldu. 2016: Ünlü oyuncu Tarık Akan’ın (67) ölüm yıldönümü. Özelde ve şehir hastanesinde ihmaller zinciri bir cana mal oldu Başkentte bir özel hastanede enfeksiyon kapan, şehir hastanesinde de yaşamını yitiren hastanın son anlarında yaşadıkları, Türkiye’deki sağlık sisteminin ne hale geldiğini ortaya koydu. İddiaya göre özel hastanede enfeksi yon kapan hasta “yanlış teşhisle” eve gönderildi. Fenalaşan hastayı 112 servisi doğrudan şehir hastanesine yönlendirdi. Hasta bir gün acilmustafa de tutulduktan sonra taburcu çakır edilmek istendi. Araya siyasiler sokuldu. Servise yatırıldı. Hasta fenalaştı, uzman doktor yoktu. Sayısız kafeterya, lüks odalar, son model televizyonların olduğu şehir hastanesinde, kandaki oksijen miktarını ölçen cihaz bulunamadı. Tansiyon cihazında da pil yoktu. Uzman hekim de geç gelince hasta yaşamını yitirdi. Başkentin göbeğinde yaşanan “sağlık skandalı” sonucu annesi Ulviye Toktar’ı yitiren gazeteci Ebru Toktar, yaşadıklarını şöyle anlattı: “Enfeksiyona bağlı sepsis (kan zehirlenmesi) teşhisi konuldu. Ancak tedavideki aksamalar can sıkıcı idi. Ağır durumu olan annemi, acilde bir gün sonra taburcu etmek istediler. Annemi tanıdıklarım sayesinde dahiliye bölümüne yatırabildim. Tanıdıkları olmayanların durumunu artık siz düşünün. Dahiliyede geniş spektrumlu antibiyotik tedavisine başlandı. Ancak ameliyat dikişlerinin incelenmesi için çağrılan beyin ve sinir cerrahının konsültasyona gelmesi 23 günü geçti. Koca kampusun içinde 10 bin adım atmak zorunda kalan hekimler, konsültasyonlar olunca gecikiyor. Tedavi süreci de daha riskli hale geliyor. Bunu bizzat yaşayarak gördüm.” l ANKARA Ankara Şehir Hastanesi’ne ambulans helikopterle getirilen hastalar dönemi de başladı... Bina lüks, uzman yok ‘İcapçı doktor bile yoktu’ Ebru Toktar, annesinin yaşamını yitirdiği gün hastanede yeni mezun bir stajyer hekimin nöbetçi bırakılmasına da tepki göstererek “Annemin durumunun kötüye gitmesine karşın stajyer hekimin vurdumduymazlığı, deneyim eksikliği nedeniyle yaşanan sıkıntıyı görememesi ve uyumayı tercih etmesi “annemi ölüme götürdü. İnsan hayatı bu kadar ucuz olmaz, olamaz. Acil durumlarda devreye giren icapçı doktor bile yoktu. Uzman doktor, sabah 09.00’da ancak gelebildi. Ve maalesef geç gelen uzman hekim annemi kurtaramadı. Uzman hekimin gelişinden bir saat sonra annemin kalbi durdu. İhmaller ve yetersizlikler sonucu annemi yitirdik. Yaşananlar, Türkiye’de sağlık sisteminin bittiğinin kanıtıdır” diye konuştu. ‘Özel şirket pil almıyormuş!’ Ankara Şehir Hastanesi’nin yönetiminin özel şirkette olduğuna işaret eden Toktar, şunları söyledi: “Hastane kampusunda sayısız kafeterya var, odalar yeni ve lüks görünüyor, son model TV’ler var, ancak tedaviyi yapacak hemşire ve hekim yok. Herkes birbirinden habersiz. Annemin solunum güçlüğü çekmeye başladığı anda, kandaki oksijen miktarını ölçen pulse oksimetre bulunamadı. Tansiyon ölçen aletin de pili bitmiş. Özel şirket pil almıyormuş. Bu anlayış ile elbette ki sepsis gibi ciddi bir sağlık sorununu tedavi etmek mümkün olamazdı. Annem Ulviye Toktar’ı göz göre göre ihmaller sonucu kaybettik. Her şeyin para olduğu özel hastanede enfeksiyon kaptık. ‘Bir şey yok’ diye taburcu edildik.” etdial3h1dliiyyoelcu Saldırganlar serbest Şevket Çoruh’u suçladılar İzmir’de meslektaşı Murat Akkoyunlu ile sahnelediği ti yatro oyunundan sonra gitti ği restoranın önünde köpeğe eziyet ettikleri iddiasıyla söz Çoruh lü uyarıda bulunduğu grubun saldırısına uğrayan oyuncu Şevket Çoruh, sosyal medya hesabından olayla ilgili bir video paylaştı. Ünlü oyuncunun, “Bun lar olurken biz karakoldaydık” notuyla paylaştı ğı görüntülerde, Çoruh’a saldıran kişilerden bi rinin park levhasını köpeğe fırlatarak vurduğu da görülüyor. Gözaltına alınan saldırganlar ise ifade işlemlerinin ardından serbest bırakıldı. l Haber Merkezi Gezgin Fatih Koparan Saldırıya uğradı, Twitter’dan duyurdu Gezgin Fatih Koparan, Marmaris’te kuyumcu dükkânında 10 kişi tarafın dan saldırıya uğradığını Twit ter hesabından duyurdu. Da ha önce yan dükkânında bu lunan kişiyi hanutçuluk yap tığı için polise şikâyet eden ve darp edilen Koparan şunları söyledi: “10 kişi saldırdı, Koparan linç ettiler. Lütfen birileri yardım etsin artık. Öl mem mi gerekiyor?” Olayla ilgili 3 kişi gözaltına alındı. l Haber Merkezi Afyonkarahisar Yolcu otobüsü devrildi: 1 ölü, 40 yaralı Afyonkarahisar yakınlarında sürücüsünün kontrolünden çıkan İstanbul Kalesi firmasına ait yolcu otobüsü devrildi. Kazada 2 yaşındaki Perisu Kanak öldü, 40 kişi yaralandı. İstanbul Antalya seferini yapan otobüsün Gebze yakınlarında patlayan lastiğinin değiştirildiği öğrenildi. l DHA Aksaray’ın Sultanhanı ilçesi yakınlarında 31 yolcunun bulunduğu otobüste çıkan yangını fark eden sürücü, aracı durdurup yolcuları tahliye etti. İtfaiye ekiplerince söndürülen otobüs, kullanılamaz hale geldi. Konya’dan Aksaray yönüne giden Metro Turizm firmasına ait yolcu otobüsünün yolcuları, başka bir otobüse bindirilerek yollarına devam etti. Otobüsün Manisa’dan Van’a gittiği öğrenildi. l DHA TARIM İŞÇİSİ ÇOCUKLAR 8’i çocuk, 10 yaralı Adana’nın Tufanbeyli ilçesinde tarım işçilerini taşıyan minibüs şarampole devrildi. Kazada 8’i çocuk, 10 kişi yaralandı. Minibüs, Nevşehir’in Ürgüp ilçesinde nohut tarlalarında çalıştıktan sonra Şanlıurfa’daki evlerine gitmek için yola çıkan aileleri taşıyordu. Otomobil TIR’a çarptı Ankara’da da sürücüsünün kontrolünden çıkan otomobil, yol kenarında park halindeki TIR’a arkadan çarptı. Hurdaya dönen araçtaki Seda Duman ve oğlu Yağız Kaan Duman ile annesi Kıymet Çiler öldü. l DHA Uykular haram oldu, çok yazdım yalan oldu Çocuğunuza ilk kez “yalan söylemek kötüdür” dediğiniz anı hatırlıyor musunuz? Kuşkusuz yalan söylemek hatta kandırabilmek de zamanla kazanılan bir yetenek. Kendi zihnindekiler ile başkaları arasındaki ayrımı fark etmekle başlıyor. Peki, İslamcılar ne zaman yalan söylüyor? Yanıtı kolay: İstedikleri zaman. “Bu hak ile batılın savaşıdır” diye icat ettikleri “kutlu dava”dan sonra her türlü eylem mubah hale geliyor. Ötekileri kâfir ilan ettikleri kutsallar, kendileri için geçersiz hale geliyor. Yalan belki en masumu. “Savaşta domuz eti yemek mubahtır” diye başladıkları ilkeler hayatın kuralı oluyor. Din, ahlaksızlığa sebep kılınıyor. ‘Ajanlık’la suçladığı yayına yazdı Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak’ın cuma günü Euronews’a yazdığı makaleyi görünce bunları düşündüm. Albayrak, “bize operasyon yapıyorlar” dediği yabancı sermayeyi Türkiye’ye çağırıyordu. “NATO üyesi olmaya devam edeceğiz” diyerek şüphe duyan Batı’yı rahatlatıyordu. Biz “yargı reformu”nu milletimizin rahatlığı için sanıyorduk. Albayrak, küresel sermayeye “adalet sisteminin etkin çalışması gibi diğer reformlar da yıl sonundan önce ele alınacak” taahhüdünde bulunuyordu. Meselenin ilginç yanı, Berat Albayrak ekibinin kontrolündeki SETA, Euronews’u iki ay önce Türkiye karşıtı ilan etmişti. Yetmemiş, neredeyse ajanlıkla suçladığı kurumun çalışanlarını isim isim fişlemişti. Pelikancıların elinden çıkan raporu, FETÖ’nün Fatih Üniversitesi’nin eski hocası, SETA koordinatörü İsmail Çağlar yazmıştı. O dönem İsmail Çağlar’ın liberal solcuların Birikim dergisinde yazdığı bir yazı, haberlerde ayrıntı olarak kaldı. Çağlar’ın Birikim’deki makalesi, derginin Aralık2007 sayısında “Kürtler’in 28 Şubatı ve Gösterilmeyen Tepkiler” başlığıyla yer almıştı. “Pelikan raporcusu” Birikim’e ne yazmış diye merak edip internetten de ulaşamayınca, kütüphanenin yolunu tutup arşive girdim. Kürtlere temizlik operasyonu yapılıyormuş Çağlar’ın “Kürtlerin 28 Şubatı” dediği, bugünkü HDP’nin eski partisi DTP’ye Kasım 2007’de açılan kapatma davasıydı. O günlerde peş peşe gelen şehit haberlerinin ardından yargının hedefinde DTP vardı. Çağlar’ın “gösterilmeyen tepki” diyerek eleştirdiği ise AKP’nin DTP’ye sahip çıkmamasıydı. Cumhuriyetin her inançtan ve kökenden insanı buluşturan “ulus” kavramı onun için bir hakaret ifadesiydi. “Kürtler ve Müslümanlar, Kemalist merkezin uluslaştıramadığı iki unsurdur” diyordu. DTP’nin hedef alınması için “Kemalist merkez yine ‘bin yıl sürecek’ bir süreç içerisinde Kürt sorununa kendi anladığı manada bir çözüm bulmak yoluna girmiştir” ifadelerini kullanıyordu. Bugün başkası kullansa “içeri atın” yazacakları şu ifadeleri kullanıyordu: “Hiçbir ayrıma tabi tutulmaksızın bütün Kürt unsurlara karşı yürütülen ve top lumun bütün öğeleri tarafından desteklenen bir temizlik operasyonu ile karşı karşıyayız. Bu temizlik tıpkı 28 Şubat sürecinde Müslümanlara yapıldığı gibi, Kürt kimliğinin ve kamusal görünürlüğünün öncelikle sınırlandırılması ve daha sonra ‘bin yıl sürecek’ bir süreçle yok edilmesi operasyonudur. Operasyonun siyasi kanadında, DTP, ‘PKK’yı terörist ilan et’ baskısı ile işlevsizleştirilmekte dolayısıyla daha da köşeye sıkıştırılmaktadır. (…) Ancak Kürtlere uygulanan bu ‘itiraf’ baskısının altında başka amaçların yattığı, DTP’nin bu itirafı gerçekleştirse bile takdir toplayamayacağı çok açıktır.” İsmail Çağlar’a göre DTP’nin hedef alınmasıyla “Kürtlere temizlik operasyonu” yapılıyordu. AKP ise üstüne düşeni yapmıyordu. Çağlar, “hükümet, milliyetçi duyguları ve beklentileri yükselterek sokaklara yaranmak istemekte” diye AKP’yi eleştiriyordu. AKP’ye PKK’ye operasyon yaptırmama çağrısı Birikim’deki makalesinin dipnotuna “bu yazının yayımlanmasına kadar geçen süre içerisinde partinin kapatılmış olacağından korkmaktayım” diye ruh halini yazan Çağlar, “nereden nereye” dedirten şu ifadeleri kullanıyordu: “Müslümanların kamusal alandan sürülmesine ve mesela, başörtüsünün resepsiyonlardan dışlanmasına sessiz kalan aydınlarımız yine Kürt kimliğinin kamusal alandan sürülmesine ve aynı şekilde DTP’li vekillerin resepsiyonlardan dışlanmasına da ses çıkaramamaktadırlar.”  “Son dört aydaki terör olayları neticesinde yeterliliği ve ‘en güvenilir kurum olma özelliği’ ciddi şekilde sorgulanmaya başlanan ordu” diyerek karşısına aldığı TSK’ye karşı, AKP’nin “sonuçları bilinmeyen bir askeri operasyona hükümet olarak taraftar olmadıklarını” söylemesini istiyordu. “Kürt 28 Şubatı’nı durdurmak için gür ve cesur bir sese ihtiyaç vardır” diyen Çağlar, çözüm olarak TSK’ye ve Kemalistlere karşı “Kürt, Müslüman ve sol muhalif” unsurların cephesini öneriyordu. FETÖ üniversitesinin eski çalışanı Çağlar’ın yazdığı makalenin kaynakları arasında Fethullah Gülen’in Green Card referansı olan John Esposito’nun “Gülen Hareketi” isimli kitabının olduğunu görmek ise bizi şaşırtmıyor. Sizi riyakâr sözlerle daha fazla sıkmayayım. Hikâyenin devamını biliyorsunuz. Birikim dergisi tesadüf değil. Makalede yazdığı gibi istedikleri cepheyi “liberal abiler” öncülüğünde kurdular. Cumhuriyet kurumlarını kurdukları kumpaslarla hep birlikte yıktılar. Kimi, 12 Eylül referandumunda FETÖ ile; kimi, “çözüm süreci”nde PKK ile iş tuttular. Şimdi, yerseniz, “en milli” onlar oldular. Azılı yankesicilerin, cüzdanını kaptıranlara “hırsız” diye bağırması gibi, ülkenin kalanını “terörist” ya da “ajan” ilan ettiler. Sonunda kendi partilerini bile dağıtıp paramparça yaptılar. Herkesin gidişine fal baktığı Albayrak’ın Pelikan kokulu inançsız makalesi eminim meselenin aslını bilenlere aynı dizeyi düşündürmüştür: Ne kadar yalansız yaşarsak o kadar iyi! Bir günde iki iş cinayeti Samsun’da inşaattan düşen Şerif Arslan (48) ve Eskişehir’de beton üretim santralında çalışan Yakup Ağralı (38) dün iş cinayetleri sonucu yaşamını yitirdi. Samsun’un Bafra ilçesinin Gaziosmanpaşa Mahallesi’nde inşaatın dış cephesini sıvamak için kurulan 2’nci kattaki iskeleden düşen sıva işçisi Şerif Arslan ağır yaralandı. İlk müdahalenin ardından Samsun Ondokuz Mayıs Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi’ne sevk edilen 4 çocuk babası Arslan yapılan müdahalelere rağmen kurtarılamaya rak hayatını kaybetti. Kazayla ilgili soruşturma başlatıldı. Eskişehir’de de Alpu karayolu kenarında faaliyet gösteren bir beton üretim santralında çalışan Yakup Ağralı isimli işçi, yaklaşık 12 metre yüksekliğindeki beton hunisindeyken dengesini yitirerek zemine düştü. Ağır yaralanan Ağralı, olay yerine gelen sağlık ekipleri tarafından Eskişehir Osmangazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi’ne kaldırıldı. Yakup Ağralı, kaldırıldığı hastanede yaşamını yitirdi. l Haber Merkezi
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle