25 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
EKONOMİ [email protected]. TASARIM: BAHADIR AKTAŞ 1116 EYLÜL 2019 PAZARTESİ İhaleler şeffaf yapılsın, ehline verilsin. Kamu vicdanını zedeleyecek kararlar alınmamalı İşi yapamayan ayıklansın TMB Başkanı Mithat Yenigün: Türkiye’de 440 bin müteahhit var, bizim üyelerimizin sayısı 120. Herkes müteahhit olmamalı. Teknik ve finansal kapasitesi yeterli olmayan ve ayıplı iş yapan firmaların sektörden ayıklanmasına olanak sağlayacak yasal zemin hazırlanmalı. ŞEHRİBAN KIRAÇ Türkiye Müteahhitler Birliği (TMB) Başkanı Mithat Yenigün, ihalelerin şeffaf yapılması ve ihale makamının en az müteahhit kadar bilgili olması gerektiğini anlatarak, “Çünkü ucuz verilen bir iş, iyi iş demek değildir. Sonrası var. Yani bir yol yapıyorsunuz, o yol sağlıksız olursa tekrar yapılması gerekiyor. O tekrarındaki maddi hataları, kazaları düşünün. Yapabilen yapsın, yapamayan dökülürse dökülsün. Bir kere, veriyorsan, istediğin kaliteyi sağlamazsa hiç acımayacaksın. Ben müteahhitim diye, kim olursa olsun müteahhit kollansın diye bir şey olmaz” dedi. Konut sektörünün şu anda kötü durumda olduğunu ve 1 milyon 200 bin civarında stoğun varlığından söz eden TMB Başkanı Mithat Yenigün ile konut ve müteahhitlik sektörünü konuştuk. n 2019’un ikinci çeyreğinde inşaat sektöründe yüzde 12.7’lik bir daralma var. Sektörle ilgili genel bir değerlendirme yapabilir misiniz? Sektörü üçe ayırıyorum. Dış müteahhitlik, devlet müteahhitliği ve konut sektörü. Kamuoyunda inşaat denince akla hep konut geliyor. Maalesef konut da şu anda kötü durumda. Dünyadaki şartların değişmesi, Türkiye ekonomisinin daralması, dövizdeki dengesizlik nedeniyle insanlar tedbiren parada kalmayı tercih ettiler. Çünkü ne olacağı belli değil. Talep azalması nedeniyle bir duraklama var. Eğer dünyada ve Türkiye’de ekonomi normale gelirse, güven artarsa, konut stokları da erir. Şuanda 1 milyon 200 bin civarında stok var. Faizler düşürüldü, o iyi bir işaret. Ben çok kötümser değilim. Evet bu sene iyi değil. Sektör gittikçe daraldı. Satış olmayınca insanlar doğal olarak yeni bir yatırıma girmiyorlar. Fakat isterim ki, bir planlama yapalım. Üç yıl sonra birdenbire konut açığı olduğunda bu sefer de spekülatif rakamlar konuşulmasın. Bir planlama yapılsaydı şimdi bu sorunlar yaşamayacaktık. Türkiye’de 20 milyon konut var, deprem gerçeğimiz var ve 7 milyonunun yenilenmesi gerekiyor. n Ama konuttaki stoklar Geciktikçe kangrenleşiyor ağırlıklı olarak markalı projelerde değil mi? Hepsinde var. Ama onlar göz önünde isimler olduğu için onların sıkıntıları daha çok konuşulur hale geliyor. Herkesin adına konuşamam ama, planlı programlı yapılsaydı... Devlet ve sektör beraber hareket edersek, buraya gelmezdik. Önümüzü görüp, 5 yılın, 10 yılın planlamasını yapmamız gerekir. Sıkıntılar var ama giderilmeyecek sıkıntılar değil. Bir takım formüller konuşuluyor. TMB’nin de bir çok büyük firması konutta. O anlamda biz de sessiz kalamıyoruz ve biz de çözüm arayışındayız. Çünkü sonuçta Türkiye’nin bir sorunu. Sorunu çözmeliyiz n Son dönemlerde bitirilmeyen konutlar, kentsel dönüşüm kapsamında kira yardımlarının yatırılmamısı gibi çok fazla şikayet var, bu sektörde binlerce meğdur var, ne diyeceksiniz? Bundan sonra böyle bir ortamın oluşmaması için planlı çalışalım. İşi hak eden alsın, hak etmiyorsa almasın. Müteahhitlikte de aynı sıkıntılarımız var. Türkiye’de 440 bin müteahhit var TMB’nin üye sayısı 120’dir. Ama üyelerimiz Türkiye’de yapılan işlerin yüzde 70’ini, yurtdışına yapılan işlerin yüzde 90’ını yapıyor. O nedenle öncelikle müteahhitlik tanımının yapılması lazım, yeni kanun çıktı. Sorunu çözmek lazım. Mesela ben yanlış beslenmeden kanser oldum diyelim, ne hali varsa görsün demiyor ki doktor. Yaşatmaya çalışıyor. Eğer, çok tahrip etmişse kendini, o zaman Allah rahmet eylesin diyeceğiz. Beraberce çözümler konuşmamız gerekiyor. “Sen habire dağa taşa konut yap, ondan sonra gel parayı devlet versin” değil benim dediğim. Yapamayan batsın. Zaten şikayetçiyim ondan, herkes müteahhit olmamalı. 10 maddelik İnşaat Sektörü Bildirgemiz var, orada şu ibare var; yapı müteahhidi tanımı belirlenmeli. Teknik ve finansal kapasitesi yeterli olmayan ve ayıplı iş yapan firmaların sektörden ayıklanmasına olanak sağlayacak yasal zemin hazırlanmalı. Yapsat sektörü mevcut denetimsiz işleyişinden kurtarılmalı. Herkese müteahhitlik imkânı verilmiş. Bir doktora, bir dişçiye gittiğiniz zaman, eğer belgesi yoksa, sertifikası yoksa çalışmasına izin verir misiniz? Müteahhitte öyle bir şey yok maalesef. n Yarım kalan, teslim edilmeyen konutlar sorunu çözülmezse bir sosyal patlama olur mu? Bence çözülmemesi söz konusu değil. Ama mümkün olduğu kadar hızlı, mantıklı karar almalıyız. Geciktikçe bu sorun kangren haline geliyor. Örneğin kentsel dönüşüm kapsamındaki Fikirtepe’de, firma gecikince ne yapıyor? Kirayı ödemeyerek başlıyor yanlış yapmaya. İlerleyemiyor, ilerleyemeyince satamıyor. Böyle bir girdaba giriliyor. Onun için çözüm için hepimiz uğraşıyoruz. Çözeceğiz ama her kararda olduğu gibi çözüm ne kadar gecikirse tahribatı o kadar fazla olur. Mithat Yenigün, Şehriban Kıraç’a yaptığı açıklamada “Ülkemizdeki yüksek işsizlik oranı dikkate alınarak verimli ve yetkin bir işgücü piyasası oluşturulmalı” ifadesini kullandı. KURTULUŞ ARI Kamu vicdanı zedelenmemeli n Son yıllarda yapı sektör bilgirgemiz uygu lan mega projelerin hü lanmalı. O zaman hiç kim kümete yakın firmalara seye ayrıcalık olmaz. verildiğine dair bir algı n Çarpık şehirleşme var, ihaleler gerçekten ile ilgili olarak müteah hak edene veriliyor mu? hitler olarak hiç özeleş İhaleler şeffaf yapılsın, tiri yapıyor musunuz? ehline verilsin diyoruz. Tabii. Master plan ya Kamu vicdanını zedeleye pılmış olması ve o bina cek kararlar almamak la nın değişmemesi. Par zım. Özel kurumlara, özel sel bazında değişiklik ya sektörlere de yetki ve so pılmaması lazım. Çünkü rumluluk verilsin. Yani master plan bittiyse artık, Kanarya Sevenler Derne kimsenin elleyememesi ği olmayalım. Çünkü biz gerekir. Me de sonuçta eğer bir iş ya Şeffaflıkpıyorsak, o işin sorumşartluluğunu taşımamız sela lazım. Karayollarında bir konuşma yaptım İhale makamının en az müteahhit ka n Kamu İhale Kanunu’nun şeffaf olmadığına dönük eleştirileriniz hala sürüyor mu? Şeffaf ihale yapılsın diyoruz, işin ehline verilmesi lazım. Ehil demek, illa ucuz verecek demek değil. Hatta ucuz dar bilgili ol vereni ben şüpheyle karşılarım yani bir ması gerekiyor taşeron para teklifi verdiği zaman ucuz ki doğru değer verdiyse oradan irdeliyorum, niye bana lendirme yap ucuz veriyor? Devletin de aynı şeyi sın. Çünkü ucuz yapması lazım. Temel sorun hala aşırı verilen bir iş, iyi iş demek değildir. Sonrası var. Yani bir yol yapıyorsunuz, o yol sağlıksız olursa düşük teklifler. Bunun sonuçları da bitmeyen, pahalıya mal olan işler, kalitesiz yapılar, ödenmeyen SGK primleri ve iş kazaları olmakta. tekrar yapılması gereki yollar yor. O tekrarındaki mad otopark ha di hataları, kazaları dü line gelmiş durumda. Se şünün. Yapabilen yapsın, nin şu kadar dairen varsa, yapamayan dökülürse dö o kadar da otopark mec külsün. Bir kere, veriyor buriyetin var. Sokaklar san, istediğin kaliteyi sağ çift taraflı park halinde lamazsa hiç acımayacak oluyor, geçemiyoruz. Ya sın. Ben müteahhitim di rın ambulans gelse nasıl ye, kim olursa olsun mü geçecek? Yangın olsa na teahhit kollansın diye bir sıl geçecek peki? Onların şey olmaz. Müteahhitler hepsi master plan dahilin de, müteahhitlik sektö de yapılması gerekiyor. rü de düzgün olması için n Müteahhitler çok az gözlü davranmadı mı bu süreçte, hep daha fazla kazanayım anlayışı hakim değil mi? İmar mevzuatı yeniden ele alınmalı. Dikey yapılaşma tercihleri tarihi ve çevresel doku gözetilerek değerlendirilmeli, imar değişikliği uygulamaları, kamuoyu vicdanını zedeleyen kişilere özel değerlendirmelerden arındırılmalı. Herkesin kayıt altına alınması lazım. Kaçak çıkamaması gerekiyor. İnşaat sektörünün önü açık. Ama doğru insana yaptırmak lızım. Doğru işler yaptıklarını denetlemek lazım. Ben kendi firmamda diyorum ki, betona çocuğunuz gibi bakın. Beton kötüyse, taşıyıcılığı zayıflar, o zaman altında kalma tehlikesi artar. n Yurtdışında neler yapıyorsunuz? Yurtdışı müteahhitlik kapasitemiz iyi. Dünyaca, marka haline gelmişiz. ENR dergisinin dünyanın en büyük 250 uluslararası müteahhidi listesinde 11 yıldır Çin’den sonra ikinci sıradayız. Fakat ciromuz az, onu yükseltmemiz gerekiyor. Ciromuz 2022 milyar dolar civarında. Bizim 50 milyar doları bulmamız gerekiyor. Onun için daha büyük firmaların yurtdışına birleşerek gitmesi gerekiyor. Maalesef zayıf tarafımız yurtdışında birbirimizle yarışıyoruz. Yabancı dövizi soruyor n Yurtdışında çok iş yapıyorsunuz, yabancılar Türkiye ile ilgili en çok neleri soruyor? Şu anda en çok merak edilen konu “döviz ne olacak”? Son 1 senedir maalesef dövizin nereye gideceği belli değil. n Faizler düştü, yatırım yapacak ortam var mı? Konut için değil bence. Türkiye stratejik bir noktada, yatırımın yeri var, yeter ki ortam müsait olsun. Yabancı sermaye de gelir. Yatırımcı, “Ben gelirsem emin ellerde olacağım, hakkımı hukukla arayabileceğim” derse ge lir. Ama şimdi dünyada da bir belirsizlik var, Türkiye’ye de haksızlık etmemek gerekiyor. Konut ihtiyacı var ama insanlar güven duyacak ki parayı gayrimenkule çevirsin. n Hedefinizde yeni ülkeler ve projeler olacak mı? Geçen haftalarda Japonya’da Afrika Zirvesi düzenlendi. Japonlarla üçüncü ülkelerde yatırımları düşünüyoruz. Japonya gündemimize aldığımız bir ülke. Kanada’ya da bizi davet ettiler. Orada arayışlarımız var. Hatta 40 bin de göçmen alacağız diyorlar. Avrasya’ya doğru giderken... Türkiye Batı’dan kopuyor, Avrasya’ya doğru gidiyor. Türkiye’de birçok yorumcu bu gidişi bir “bağımsızlık süreci” olarak okuyor.  “Yeni Osmanlı”, “Türkiye Sünni İslamın kalbidir” fantezilerini satmaya devam eden CIA’nın eski Milli Haberalma Konseyi Başkanı Graham E. Fuller de Cumhuriyet’te çevirisi yayımlanan yorumunda bu gidişi destekliyor adam hâlâ “Erdoğan’ın yıllarca becerikli ve yeni ‘Avrasya Türkiyesi’nin mimarı olan Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu” gibi laflar edebiliyor. Bağımlılık ve bağımsızlık Avrasya’ya doğru gidişi bağımsızlık süreci olarak görenler (Fuller de dahil), devletlerarası ilişkileri adeta 19. yüzyıl jeopolitiğinin gözüyle okuyorlar. Bu yanlış okumaya ek, bu akıl, ülkeyi kimin yönettiğine, bu yönetimin tutumunu etkileyen iç dinamiklere bakmadan, Türkiye’yi bir “özne” gibi düşünerek, “şunu yapar, bunu yapar” diye konuşabiliyor. Ülkelerin dış politikaları, kimi zaman uluslararası kaygılardan değil, birilerinin iktidarını koruma çabalarından da kaynaklanabiliyor. Bugün ülkelerin egemenlikbağımlılık ilişkileri, siyasi askeri ittifakların, doğrudan işgalin ötesinde, çok karmaşık dinamikler içeriyor. Bugün Türkiye açısından bağımlılığın temel kaynağı ekonomiktir. Ülkedeki egemen sermaye birikim süreci, bu sürecin ürettiği artık değerlerle sürdürülebilecek yapıda değildir. Bu sürecin yaşamı ve iktidar sınıfının toplumsal artıkdeğerden rantını/haracını almaya devam edebilmesi, belli bir düzeyde yabancı sermaye girişine bağlıdır. Ekonominin bu özelliği değişmeden, bağımsızlık adına yeni ittifak arayışlarına yönelmek, yeni sermaye girişi kaynakları, bağlanacak merkezler aramakla eşanlamlıdır. Avrasya yönelimi, bu bağlamda, iki merkeze işaret ediyor: Rusya ve Çin. Rusya’nın sermaye ihraç kapasitesinin çok sınırlı olduğunu düşünür, Çin’in Tek Yol Tek Kuşak projesiyle, halen dağılmakta olan ABD merkezli küreselleşmeye, hegemonya ilişkililerine karşı yeni bir jeopolitik mekân inşa etmekte olduğunu anlayabilirsek, o iki seçeneğin bire ineceği görülür. İran dersleri İran’ın enerji kaynakları var, ama Batı kaynaklı ambargo altında bunlardan gerektiği gibi yararlanamıyor. Burada dış kaynak ve pazar olarak devreye Çin’in girdiğini görüyoruz. Bu bağlamda İran’ın girdiği ilişkiler öğretici olabilir. Petroleum Economics sitesinde yayımlanan bir yoruma göre İran, Çin ile 2016 yılında imzaladığı Stratejik Ortaklık anlaşmasını, bu yıl ağustos ayında Dışişleri Bakanı Muhammed Cevad Zarif’in ziyareti sırasında yenilemiş. Yenilenen anlaşmaya göre Çin, İran’ın enerji ve ulaşım sektörlerine 280 milyar dolar yatırım yapacakmış. Bu yatırımlar beşer yıllık dilimler halinde 25 yıl içinde tamamlanacakmış. Anlaşmaya göre yatırımlar için gereken malzemeyi, araçları ve personeli Çin sağlayacak, ihalelerde ilk reddetme hakkına sahip olacakmış. Çin, İran’daki petrol, gaz üretimine karşılık ödemeleri 2 yıla kadar geciktirebilecek ve dolar, Avro, yen dışı, ikincil dövizlerle gerçekleştirebilecekmiş. Daha da ilginci Çin, İran’daki personelini ve uzmanlarını korumak için 5 bin güvenlik görevlisi getirecekmiş. LobeLog’da bu anlaşmayı yorumlayan Prof. Shireen T. Hunter’e göre İran rejimi, Çin’i, kültürel olarak Batı’ya göre kendine daha yakın hissediyor (Çin, demokrasi, insan hakları, bireysel özgürlükler gibi sorunlarla ilgilenmiyor), ama bu anlaşma gerçekleşirse, enerji sektörünün kontrolünü kaybederek “bir Çin sömürgesine dönüşebilir” diyor. Prof. Hunter, Çin’in ulusalkültürel üstünlük duygusuna, kendisi dışındaki ulusları ve halkları “barbar” olarak görme eğilimine işaret ederek “Irkçılık ve emperyalizm yalnızca Batı’ya has bir özellik değildir” diyor. Avrasya yolu ister istemez, Çin kredilerinden ve yatırımlarından geçiyor. Bir bağımlılığı bir başkasıyla değiştirirken Afrika ülkelerinin, son olarak İran’ın içine girdiği bağımlılık süreçlerinden de ders almak gerekiyor. Gittikçe kızışan büyük güçler arası rekabet ortamında, tavadan dışarı atlarken ateşe düşmek de var. Bence en iyisi, “bağımsızlığı” bireysel hak ve özgürlüklerin sorun edilebildiği bir siyasi coğrafyanın içinde kazanmaya çalışmak. Emek dünyasının büyük kaybı Türkiye’nin ilk sendika uzmanlarından, Tür Adamları Sendikası’nda uzman olarak çalışma kiye İşçi Partisi (TİP) ge ya başladı.1958’de bursla nel başkan vekillerinden ABD’ye gitti. Orada sosya ve merkez yönetim kuru list sendikacılarla tanıştı. lu üyelerinden, eski DİSK 1960’ta Türkiye Maden Genel Sekreter Yardım İş’te uzman olarak çalış cısı Sina Pamukçu ya maya başladı. 1961’de şamını yitirdi. 12 Eylül Sina Pamukçu Türkİş’te çalışmaya baş 1980 askeri darbesinden ladı. Pamukçu, 1968’de bu yana yaşadığı Belçika’da 14 1980’e kadar Türkiye Madenİş Eylül’de hayata veda eden Pa ve DİSK’te çalıştı. 1968’de tek mukçu, 1956’da Türkiye Gemi rar DİSK Genel Sekreter Yardım cısı olarak görevlendirildi. Sosyal Adalet, Yön ve Forum dergileri ile Cumhuriyet, Öncü ve Yeni Ortam’da işçi hakları ve sendikacılık üstüne yazılar yazdı. Pamukçu’nun anıları 2010’da Sina Pamukçu ile Sendikalı Yıllar adıyla yayımlandı. Pamukçu’nun cenazesi yarın ikindi namazından sonra İstanbul’da Şakirin Camii’nden kaldırılıp Karacahmet Mezarlığı’nda toprağa verilecek KOBİ’ler için seferber oldular Türk Girişim ve İş Dünyası Konfederasyonu (TÜRKONFED), Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı (UNDP) ve Visa, 27 bankanın desteğiyle “İşimi Yönetebiliyorum” projesini hayata geçirdi. İşimi Yönetebiliyorum projesi ile Türkiye’de, KOBİ’lerin büyüme potansiyellerini gerçekleştirmek için ihtiyaç duydukları bilgi ve becerileri kazanmalarına destek olmak amaçlanıyor. Proje kapsamında ilk eğitim, Antalya’da gerçekleştirildi. KOBİ’lerin desteklenmesi ve güçlendirilmesi için geliştirilen İşimi Yönetebiliyorum projesi kapsamında, bu yıl sonuna kadar Antalya, İstanbul, Denizli, Bursa ve Mardin olmak üzere toplam 5 ilde konferans ve eğitimler düzenlenecek. Proje ile 3 yılda 18 ilde 3 bin KOBİ’ye ulaşılması hedefleniyor. Visa Türkiye Genel Müdürü Merve Tezel, “Amacımız KOBİ’lerin büyüme potansiyellerini gerçekleştirmek için ihtiyaç duydukları bilgi ve becerileri kazanmalarına destek olmak” dedi. TÜRKONFED Başkanı Orhan Turan, “Hız ve verimlilik esaslı dijital dönüşüm süreci, bu yarışın belirleyici unsuru olurken, yerelde bunun belirleyici aktörü ise KOBİ’ler olacak” diye konuştu. Projede TÜRKONFED ve TÜSİAD üyesi başarılı iş insanlarının da “copilot”luk görevi üstleneceği mentorlük desteği de verilecek. l Ekonomi Servisi
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle