19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
8 13 EYLÜL 2019 CUMA EDİTÖR: ÖZGÜR ÖZKÜ / ASLAN YILDIZ HABER Haydi HDP’nin önüne!.. HDP’nin kapısına dayanıp evlatlarının akıbetini soran ve o partiden medet uman annelere sadece “Ankara’nın adres olarak gösterilmesini” yanlış buluyorum. Mevcut iktidar ve geçmiş iktidarlar kadar Kürt siyasi hareketinin de ve özelde HDP’nin de bu olayda ağır ve ciddi bir sorumluluğu olduğunu samimi bir şekilde kabul ediyorum. HDP’lilerin de o acılı anaları kapıdan kovalamak yerine ellerinden geleni ve hatta fazlasını yapmaları gerektiğine inanıyorum. Ama iş bununla kalmamalı. Tüm yurttaşları, tez vakitte Diyarbakır HDP’nin önüne gitmeye çağırıyorum. Hatta, sadece orası da yetmez. 81 ildeki HDP binalarının önüne yığılmalısınız. Belediye başkanları otobüsleri, tramvayları, metroları ve vapurları ücretsiz yapmalı bu heyecana ortak olmak üzere. Taksiciler bile para almamalı, “HDP’nin önüne çek..” diyenden. Son 17 yılda işinden, aşından olan herkes “Bayrağı”nı kapıp koşmalı. Siftah edemeyeceğini bildiğinden, dükkânının kepengini artık açmaya bile gerek görmeyen esnaf, irice bir bez parçasına “Kahrolsun Selo!.. Terörist Pervin!.. Hain Sezai!..” yazıp günün ilk ışıkları ile soluğu orada almalı. Üniversiteden atılan akademisyenler, iri puntolarla “Hep sizin yüzünüzden ulan!..” yazılı pankartlarını açıp avazı çıktığı kadar slogan atmalı binaların önünde. KHK ile işinden atılanlar, bırakın iş bulmayı, seyahat bile edemeyenler, yurtdışında bile iş aramasına izin verilmeyenler, kirasını, aidatını, bakkal borcunu, çocuğunun okul taksidini ödeyemeyenler sokaklarda HDP’li avına çıkmalı, “Nasıl yaparsınız ulan bu ihaneti bu ülkeye?” diye yakalarına yapışmalı. Memur, enflasyon karşısında aldığı açık farklı mağlubiyetin acısını HDP’li sendikacılardan fena halde çıkarmalı. Ucuzçapsız emperyalist gazı ve Selahattin Demirtaş’ın “hücum emri” ile, IŞİD’e, El Nusra’ya ve bilcümle cihatçışeriatçı musibete destek mahiyetindeki harekâtlarda, sınırlarımızın ötesinde bir bir toprağa düşen şehitlerimizin anaları da evlatlarının acısını HDP’lilerden çıkarmalı. Dış borcun önemli bir kısmının altında inim inim inleyen sanayici, tüccar, yüksek faizden mustarip yatırımcı, fabrikasının önüne “satılık” tabelası asan bilcümle patron, 4x4’lerine ve yatlarına atlayıp bagajlarına yığdıkları taşları HDP binalarına atmak için birbirleri ile yarışmalı. Hukuk ihlalleri nedeniyle oğlunun, kızının, eşinin, anasının, babasının, haksız yere zindanlarda çürüdüğüne inanan herkes, erkek şiddetine maruz kalmış kadınlar, kanı bozuk din kursu hocasının veya tarikat yurdu belletmeninin tacizine, tasallutuna uğramış bebelerin ebeveyni konvoylar halinde hareket etmeli, ülkenin dört bir yanındaki HDP “fitne yuvalarına”. Cumartesi Anneleri bile 755 hafta sonra mekân değiştirip HDP’ye yönelmeli, “Beyaz Toroslu, Siyah Transporter”lı acılarının hesabını “PKK’nin Meclis’teki uzantılarından” sormak üzere... Hepsinin, ama hepsinin müsebbibi olan, bu ülkedeki bilcümle belanın sorumlusu HDP’den hesap sorulmalı! “E peki, hükümet ne olacak? İktidar partisinin hiç mi sorumluluğu yok bu işlerde?” diyenlere “Acıları yarıştırma ulan! Utanmıyor musun? Yoksa PKK sevicisi misin sen? Hendek kazdılar işte. Kazmadılar mı? İmralı’nın, Kandil’in emri ile şey ettiler. Osman Öcalan’ın elindeki kan… ‘O’nu bile utanmadan TRT’ye şey ettiniz” diye mukabele edilmeli… Utanmadan. Pişkin pişkin. Utanacak bir şey yok, “rezil olmak”, kavramı bu ülkenin sözlüklerinden silineli çoooook oldu, nasıl olsa.  Saray çok güzel gelsene...  Çapsız haber kanalının biri, ekranındaki altyazıda, farkında olmadan harika formüle ediyordu olayı: “Aralarında CHP’lilerin de bulunduğu 29 ilin büyükşehir başkanları...” Aslında teknik bir hata vardı bu lafta. Çünkü 3 tanesi (Van, Mardin, Diyarbakır) belediye başkanı bile değil, atanmış valikayyımdı. Ama olsun. Reisicumhur, “Benim muhtarlarım, benim hâkimlerim, benim TBB başkanım” diye huzuruna emrettiği muhtarlar, hâkimler gibi “Benim belediye reislerim” diye gördüğü şehreminlerini de Saray’da topladı. Hizaya soktu. Ellerini sıktı (elini sıktırdı). Hafif yollu fırçaladı. “Bizimkileri işten atmayın. Ayıp oluyor” dedi. “Devri sabık yaratmayın” uyarısında bulundu. Yani “Bırakın artık. Ne yapmışsak yapmışız. Fazla deşmeyin, eşelemeyin. Sizin için iyi olmaz” demeye getirdi. Dün birine “Ulan işkenceci çocuğu”, ötekine “Ulan sahte senetçi. Yahu bi kere, bilgisayarında porno varmış ulan”, diğerine “Seni gidi HDPKK sevici. Terör yandaşı Pontus Rumu” diye hücum ettikleri 3 tanesi de oradaydı. Şakalar, nükteler, gülücükler havada uçuştu. “Bakın, kulak veriyoruz işte. Dinliyoruz ya...” şovu başarıyla gerçekleşti. Mutlu, bahtiyar eve dönüldü. Bir dahaki “kayyım furyası”na kadar. Allah mesut etsin. Yargıtay, Cumhuriyet davasında bozma kararı verdi. 5 eski çalışanımız tahliye edildi Nihayet özgürler Kararın ardından tahliye edilen 5 eski Cumhuriyet çalışanı, aileleri ve yakınlarıyla hasret giderdi. ‘Yargıtay kararıyla yanlıştan dönüldü’ Cezalarının infazının durdurulmasına ve salıverilmelerinin istenmesine karar vermesinin ardından 25 Nisan’da cezaevine giren beş eski Cumhuriyet’çi dün akşam 20.50 gibi Kandıra Cezaevi’nden tahliye edildi. Cezaevi önünde açıklama yapan Musa Kart, “Mizah duygusunu kaybetmiş ülkelerde yaşamak zordur. Ama her şeyin mizah olduğu ülkelerde yaşamak daha da zordur. Ne yazık ki her şeyin mizah olduğu bir dönemden geçiyo ruz. Dava dosyamıza bakıldığında bu görülecektir. Çağdaş hukuk devletlerinde insanlar önce yargılanır sonra cezalandırır. Biz de tam tersi oldu. 9 ay Silivri’de tutuklu kaldıktan sonra hhakim karşısına çıkabildik. Yani peşinen cezalandırıldık. Yaklaşık 4.5 ay önce Kandıra Cezaevine, girerken, ‘Cumhuriyet davası halkın vicdanında görülmeye devam edecek’ demiştik. Nitekim öyle de oldu. Ve Yargıtay’ın verdiği bir kararla yanlıştan dönüldü. Çağ daş bir hukuk devleti talebimizden vazgeçmiş değiliz. Bu konuda ısrarlıyız. Şu an özgürüz ama arkamızda Emre İper ile birlikte pek çok mağduriyet hikâyesi bıraktık. Acilen adalet bekleyen insanlar bıraktık. Gazetecilerin, korku iklimi yaratmak için cezavine atıldıklarını artık herkes biliyor. Bunun doğru bir yol olmadığını artık anlaşılsın istiyoruz. Bilinsin ve görülsün ki cezaevleri ne duruşumuzu bozuyor ne de gülüşümüzü” dedi. l Haber Merkezi 39 yıl önceki darbe, POLİS ABLUKASINDA LANETLENDİ ‘12 Eylül zihniyeti iktidarda’ 78’liler Girişimi, Emek Partisi (EMEP), HDP, Devrimci Parti ve Sosyalist Yeniden Kuruluş Partisi üyeleri, 12 Eylül darbesinin 39. yıldönümü nedeniyle Taksim Kazancı Yokuşu başında polis ablukasında basın açıklaması yaptı. Gruptakiler 12 Eylül’ün ardından idam edilen Necdet Adalı, Erdal Eren’in fotoğraflarının yanı sıra “12 Eylül’den 15 Temmuz’a tüm darbelere hayır” yazılı bin pankart taşıdı. Grup adına açıklama yapan 78’liler Girişimi İstanbul Sözcüsü Yunus Bircan, yılardır bir demokrasicilik oyununun oynandığını belirterek “12 Eylül cunta şefi Evren’in avukatı mahkemede, ‘onlar kurucu, ülkeyi onların yaptığı kanunlarla idare ediyorsunuz, yargılayamazsınız’ derken bir gerçeğe de parmak basıyordu. ‘Evrenizim’ yasalarıyla siyaset yapanlar yıllarca darbecilerin yargılanmasına ve demokratikleşmeyi engellemiştir. Özal’dan Erdoğan’a kadar bütün politikacılar darbe rejimini katmanlaştırmış ve süreklileşmiş bir demokrasi suçu işlemişlerdir” dedi. Bircan, 12 Eylül zihniyetinin kayyım atamaları üzerinden demokrasiye, hukuka halkın seçme ve seçilme hakkına darbe yapıldığını vurgulayan Bircan, “Darbeler ve darbeci siyasetin bütün yanlarıyla halka anlatılması, şeffaf bir halkı aydınlatma hareketinin toplumsallaşması bakımından temel bir öne Kılıçdaroğlu: Bütün darbelerin karşısındayız Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, 12 Eylül askeri darbesinin 39. yılı dolayısıyla sosyal medya hesabından açıklamada bulundu. Erdoğan, “Üzerinden 39 yıl geçmesine rağmen halen utançla hatırladığımız 12 Eylül, demokrasi tarihimizde kara bir leke olarak kalacaktır” ifadelerini kullandı. CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, da sosyal medya hesabından yaptığı açık lamada 12 Eylül darbesinin, “hak, hukuk, adalet” anlayışını hiçe sayan tek adam düzeni olduğunu vurguladı. Kılıçdaroğlu, “Biz, demokratik yapıyı ve hukuk düzenini hedef alan, ister askeri ister sivil bütün darbelerin ve darbe rejimlerinin karşısındayız. Demokrasi ve hukuk mücadelemizden asla vazgeçmeyeceğiz” değerlendirmesini yaptı. l ANKARA/Cumhuriyet me sahiptir” diye konuştu. Kadıköy’de açıklama 12 Mart ve 12 Eylül darbeleri sonrasında ordudan atılan askerleri temsil eden Askeri Darbelerin Asker Muhalifleri Derneği (ADAMDER) üyeleri Kadıköy İskele Meydanı’nda basın açıklaması yaptı. Geniş güvenlik önlemleri altında yapılan basın açıklamasında konuşan ADAMDER Başkanı emekli Üsteğmen Çetin Nergis, geçmişteki darbelerle hesaplaşılmadığı için Türkiye’nin 15 Temmuz darbe girişimine maruz kaldığını söyledi. Tüm darbeler gibi 15 Temmuz darbe girişimini de lanetlediklerini vurgulayan Nergis, darbecilerin adil şekilde yargılanarak cezalandırılmasını beklediklerini belirtti. Nergis, AKP iktidarını da 15 Temmuz’u bahane ederek devleti parti devleti haline getirmeye ve tüm muhalif sesleri bastırmaya çalışmakla suçladı. l İSTANBUL/Cumhuriyet ANKARA’DAKİ EYLEME POLİS MÜDAHALESİ 12 eylül askeri darbesinin 39. yıldönümünde 78’liler Federasyonu’ndan bir grup gösterici, ABD Büyükelçiliği önünde açıklama yapmak istedi. Polis, Ankara Valiliği’nin gösteriye izin vermemesini gerekçe göstererek açıklamaya izin vermedi ve 12 kişilik grubun dağılması için anons yaptı. Büyükelçilik binası önüne siyah çelenk bırakmak isteyen gruba izin vermeyen polis, uygulamayı protesto eden 2 göstericiyi gözaltı aracına aldı. Polise tepki gösteren göstericiler, “Bu kadar darbe süreci yaşandı, lanetlendi. Şimdi darbeyi protesto etmemiz nasıl yasak olabilir. Darbeler hâlâ devam mı ediyor” dedi. Çevik kuvvetin önlem alması üzerine grup siyah çelenklerini alarak ABD Büyükelçiliği önünden ayrıldı. lANKARA/Cumhuriyet Yargıtay 16. Ceza Dairesi, gazeteciliğin yargılandığı; haber, yazı ve manşetlerin “suç delili” olarak gösterildiği Cumhuriyet davasında ve rilen mahkumiyet kararlarının bozula rak, eski yazar ve yönetici lerimizin beraat ettirilme leri gerektiğine karar ver di. Bozma kararının 5 yılın altında ceza verilen 7 ki şiye de sirayet ettirilmesine hükmeden Yargıtay, bu Alican uludağ kapsamda cezaevinde olan 5 eski çalışanımızın cezalarının infazı nın durdurulmasını ve tahliye edilme sini istedi. Yargıtay, Ahmet Şık’ın tweet ve haberlerinin terör örgütüne yardım suçundan değil, “terör örgütü propa gandası yapma”nın arasında bulundu ğu 3 madde kapsamında değerlendiril mesini istedi. 16. Ceza Dairesi, muha sebe çalışanımız Emre İper’e tweet’leri nedeniyle verilen cezayı ise onadı. Cumhuriyet davasında haber, kö şe yazısı ve sosyal paylaşımlar üzerin den İstanbul 27. Ağır Ceza Mahkeme si, 25 Nisan 2018’de gazetemizin 12 es ki yönetici ve çalışanına “terör örgütle rine yardım” iddiasıyla çeşitli hapis ce zaları vermişti. Muhasebe görevlimiz Emre İper ise propaganda suçundan mahkum edilmişti. Cezaları 5 yılın al tında olan Bülent Utku, Güray Öz, Musa Kart, Hakan Kara, Mustafa Kemal Gün gör, Önder Çelik ve Emre İper’in karar ları istinaf tarafından onanmış, bu isim lerden Bülent Utku ve Kadri Gürsel dı şındakiler 25 Nisan 2019’da Kandıra Cezaevi’ne girmişti. 5 yıl üzeri hapis ce zası verilen Akın Atalay, Orhan Erinç, Murat Sabuncu, Ahmet Şık, Aydın En gin, Hikmet Çetinkaya’nın avukatları ise kararı Yargıtay’da temyiz etmişti. ‘Teröre yardım’ yok Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı, 17 Temmuz’da hazırladığı tebliğnamede, Şık ve İper dışındaki mahkumiyet kararlarının bozulmasını istedi. Eleştiri ve yorum niteliğindeki haberlerin “terör örgütüne yardım suçuna vücut vermeyeceğini” belirten savcılık “Cumhuriyet’in terör örgütlerine yardıma dönüşen yayın politikasındaki değişikliğe çanak tuttukları iddiası olgusal içeriklerden yoksundur” dedi. Tebliğname üzerine avukatlar, infazların durdurulmasını istemişti. Temyiz incelemesini dün esastan ele alan Yargıtay, eski yazar ve yöneticilerimizin eylemlerinin “terör örgütüne yardım” suçunu oluşturmayacağı gerekçesiyle kararın bozulmasına ve beraat etmeleri gerektiğine hükmetti. Bozma kararının aynı suçtan yargılanan ancak mahkumiyet kararları istinaf aşamasında kesinleşen Çelik, Utku, Öz, Kart, Kara, Gürsel ve Güngör’e Ceza Muhakemesi Yasası’nın “hükmün bozulmasının temyiz isteminde bulunmamış diğer sanıklara da uygulanacağını” düzenleyen 306. maddesi gereğince sirayet ettirilmesine karar verildi. Kararda, infaza başlanmış olması nedeniyle ileride bir hak kaybına sebebiyet vermemek açısından bu kişilerin cezalarının infazının durdurulmasına hükmedildiği vurgulandı. Karar kapsamında Yargıtay, Öz, Kart, Çelik, Güngör, Kara’nın infazlarının durdurulmasını ve derhal salıverilmelerinin istenmesini, yurtdışında olan Utku’nun yakalama müzekkeresinin kaldırılmasını istedi. Savcı FETÖ sanığı Dava süreci, İstanbul Cumhuriyet Savcısı Murat İnam’ın talimatıyla 31 Ekim 2016’da yapılan operasyon başlamıştı. İnam, FETÖ’den müebbet hapis cezası istemiyle yargılanıyor. l ANKARA Yaşam hakkı ihlali kararıAYM, ‘Hayata Dönüş’ mağduriyeti için yeniden yargılama yapılmasına hükmetti Anayasa Mahkemesi (AYM), 19 Aralık 2000 tarihinde Bayrampaşa Cezaevi’nde yapılan “Hayata Dö nüş” operasyonu sırasında sağ gözünü kaybeden mahkum T.Y’nin yaşam hakkının ihlal edildiğine hükmetti. KaraAlican rın gerekçesinde, “Devuludağ letin gözetimi altında bulunduğu bir sırada yaralandığı sabit olan T.Y’nin ne şartlarda yaralandığını açıklama ve dolayısıyla yakınlarına karşı mutlak zorunlu bir halde güç kullanıldığını ispatlama yükümlülüğünü ikna edici biçimde yerine getiremediği tespit edilmiştir” denildi. AYM kararında adı kodlanan T.Y., Adalet ve İçişleri Bakanlığı aleyhinde tazminat davası açtı. Dava sürerken T.Y. hayatını kaybetti. Yasal mirasçı AYM, 2000 yılında 32 kişinin yaşamını yitirdiği operasyonda bir gözünü kaybeden mahkum için yaşam hakkının ihlal edildiğine hük metti. Dosya İstanbul 2. İdare Mahkemesi’ne gönderildi. ları sıfatıyla anne ve babası davaya müdahil oldu. Mahkeme, tazminat davası talebini reddetti. T.Y’nin anne ve babası İmiş ve Hüseyin Yıldız, bunun üzerine bireysel başvuruda bulundu. AYM, hükümlü olan oğullarının ceza infaz kurumunda yapılan operasyonda görme kaybına uğraması nedeniyle yaşam hakkının ihlal edildiğine karar verdi. Tazminat talebini reddeden AYM, ihlalin giderilmesi için yeniden yargılama yapılması istemiyle kararı idare mahkemesine gönderdi. 9 yıl vurgusu Kararın gerekçesinde, operasyonda görevli güvenlik güçlerinin tespit edilememesi ve talep edilen soruştur ma izninin verilmemesi gibi nedenlerle açılan kamu davasının 9 yıldır sürdüğüne işaret edildi. Geçen zamanla birlikte delillerin toplanması ve olayın gerçekleşme şeklinin belirlenebilmesinin giderek zorlaştığı ifade edilen kararda, şöyle denildi: “Soruşturmaların makul görülemeyecek denli uzun sürmesi özellikle güç kullanımının kötüye kullanıldığı hallerde bu tür eylemlere hoşgörü ve teşvik gösterildiği görünümü verilmesine neden olabilir. Somut olayda bu kadar uzun süredir devam eden ceza yargılamasında operasyon sırasındaki olayların gelişimi ve başvurucuların yakınının yaralanma koşullarının net biçimde ortaya konulmasının zorluğu göze tildiğinde, sorumluların hesap vermesini sağlayabilecek etkinlikte yürütülmeyen ceza yargılamasının sonuçlanmasını beklemek makul gözükmemektedir. Devletin gözetimi altında bulunduğu bir sırada yaralandığı sabit olan T.Y’nin ne şartlarda yaralandığını açıklama ve dolayısıyla yakınlarına karşı mutlak zorunlu bir halde güç kullanıldığını ispatlama yükümlülüğünü ikna edici biçimde yerine getiremediği tespit edilmiştir. Dolayısıyla T.Y’ye karşı kamu görevlilerinin kullandığı gücün mutlak zorunlu olmadığı değerlendirilmiştir. Diğer yandan, aradan uzun zaman geçtikten sonra idari yargı mercilerinin tam yargı davası neticesinde, başvurucuların yakınının eyleme aktif katılımı olduğu yönündeki kabulünün ikna edici bir dayanağı olduğu söylenemeyecektir.” l ANKARA
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle