18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
14 6 AĞUSTOS 2019 SALI kültür TASARIM: İLKNUR FİLİZ 1967 tarihli “Dont Look Back” adlı filmle hatırlanan, müzik ve politika belgesellerinin Belgeselinçığır açan ismi DA Pennebaker 94 yaşında efsane ismi öldühayatavedaetti. Belgesel sinemanın efsane ismi, ABD’li yönetmen DA Pennebaker 94 yaşında hayata veda etti. Müzik ve politikaya olan özel ilgisini çektiği fişlmlerde ön plana çıkaran ve 60’lı yılların karşı kültür hareketi içinde önemli bir yer tutan Pennebaker en çok da Bob Dylan’ın konser turnesini belgelediği “Dont Look Back” adlı filmiyle hatırlanıyor. 1925 yılında ABD’nin Illinois eyaletinde dünyaya gelen ve film kariyerine başlamadan önce Yale Üniversitesi’nde mühendislik eğitimi alan Pennebaker ilk filmi “Daybreak Express”i 1953 yılında çekti. İlk başlarda deneysel sinemacı Francis Thompson’ın etkisi altındaydı. Duke Ellington’ın aynı adlı parçasını kullandığı ve New York’taki Üçüncü Cadde’de bulunan metro istasyonunun belgeselini çektiği o ilk kısa filminde de müziğe olan tutkusu ve sinemasının deneysel karakterini gözlemlemek mümkündü. Kendi tasarımı olan ve bir anlamda film teknolojisinde çığır açan 16 mm’lik sesli kamerasıyla çalışan Pennebaker 1959 yılında İngiliz belgeselci Richard Leacock “Dont Look Back” ve Life dergisinin eski editörlerinden Robert Drew ile Drew Associates adlı oluşumu kurdu ve birlikte aralarında John F. Kennedy’nin seçim kampanyasını belgeleyen “Primary”nin de olduğu 10’dan fazla belgesel çektiler. Tüm zamanların en iyilerinden 1963 yılında Leacock ile birlikte LeacockPenneba ker Inc. adlı şirketi kuran DA Pennebaker’in çektiği ve müziğin ön planda olduğu kısa belgesellerden biri Avrupa’da ses getirince Bob Dylan’ın menajeri Albert Grossman onunla temasa geçti ve şarkıcının 1966 İngiltere turnesini kayda almasını istedi. Bugün 60’lı yılları en iyi yansıtan belgesellerden biri olarak görülen “Dont Look Back” işte o turne sırasında çekildi ve hızla kültleşti. Pennebaker’ın “du vardaki sinek” (fly on the wall) tarzında sadece gözleme dayalı bir üslupla çektiği; herhangi bir anlatıcı, açıklama, sorucevap gibi yöntemlere başvurmadan ve en çok montaj aşamasında kendi imzasının hissedildiği belgesel yakın bir zaman önce sinema profesyonelleri arasında düzenlenen bir ankatte tüm zamanların en iyi 10 belgeseli arasında seçildi. Sonraki yıllarda Woodstock ve Monterey müzik festivallerini de kayda alan ve John Lennon, David Bowie, Jimi Hendrix, Depeche Mode, Brandon Marsalis, Chuck Berry gibi müzisyenlerle ilgili filmler çeken DA Pennebaker 1 Ağustos’ta New York, Sag Harbor’daki evinde hayata veda etti. 60’tan fazla filme imza atan yönetmen bugün en çok da Bob Dylan’ın “Subterranean Homesick Blues” şarkısıyla özdeşleşen ve “Dont Look Back”in açılışında yer alan sahneyle hatırlanır. Dylan’ın şarkının sözlerinin yazılı olduğu kartonları elinden tek tek bırakarak şarkısına eşlik ettiği o unutulmaz sahnede, fonda ünlü ABD’li karşıkültür şairi Allen Ginsberg de görülmektedir. l Kültür Servisi ASIRLIK EFSANE Peter Selz Bedri Baykam 21Haziran günü, Kaliforniya’nın Berkeley kentinde, büyük bir çınar son nefesini verdi. Amerikalı sanat tarihçi Peter Selz, dinlendiği bir yaşlılar evinde vefat ettiğinde, Amerikan sanat dünyasına en az 70 yıl boyunca yön vermiş, sayısız unutulmaz sergi, kitap ve makaleye imza atmış tam 100 yaşında bir efsaneydi. Kendisinden önce, Amerikan soyut resmine damga vurmuş Clement Greenberg ve halen yaşayan ona göre “genç” yazar 84 yaşındaki Donald Kuspit, Doğu yakasının, New York’un efsaneleri oldular. Peter Selz ise, 19581964 arasında, dünyanın en önemli sanat kurumu, New York Modern Sanat Müzesi MoMA’nın Resim ve Heykel bölümünü yönetmiş, tarihe geçen sergiler düzenlemişti. Ardından 1965’te kurulan Berkeley Sanat Müzesi’ni sıfırdan ele alıp, Batı yakasının sanat ortamına altın harflerle adını yazdıran bu kalıcı esere imza atmıştı. Külleri yakın arkadaşının yanında Naaşı yakıldıktan sonra, külleri yakın arkadaşı ünlü Amerikan soyut sanatçı Sam Francis’in mezarının yakınında almış olduğu ebedi istirahatgâhının üzerine serpildi. Ölümünden kısa süre önce, 2 Nisan günü yapılan bir törenle 100. yaş gününü kutlamıştı. Berkeley’de müze yetkilileri, sanatçılar, arkadaşları, yazarlar herkes geldi o buluşmaya. Tam 31 Mart seçim günlerimize denk geldiği için, çok arzu etmeme rağmen bu buluşmaya katılamamıştım. Aynen 23 Haziran seçim nedeniyle ölümünde de törene katılamadığım gibi... Peter Selz ile yollarımız kesiştiğinde 27 yaşında, “canlı kalmak için çarpışan” genç bir sanatçıydım. 35 yıl ve 10 gün öncesine dönelim, 30 Haziran ve 1 Temmuz 1984 tarihine. Daha sonra 1994’te yayımlanan “Maymunların Resim Yapma Hakkı” kitabımı veya gençlik otobiyografimin 2. cildi “Sonsuz Okyanus”’u okuyanlar, bu konunun detaylarını zaten biliyorlar. O günlerde San Francisco Modern Sanat Müzesi’nde “İnsanlığın Koşulları” başlıklı yeni dışavurumculuk hakkında “sözde uluslararası” bir sergi açılıyordu. Küratörlüğü üstlenen müze müdürü ve yardımcısı inanılmaz bir ırkçılıkla, “Ortadoğu veya Yakındoğulu sanatçıların zaten böyle bir sergiye giremeyeceğini ama isterlerse birleşip küçük bir galeri kiralayıp orada sergi açabileceklerini” ifade eden skandal bir mektuba imza atmaktan çekinmemiş, konu alevlenmişti. Sanat tarihine “San Francisco Manifestosu” olarak geçen 2 sayfa olarak davetlilere müze önünde ve ertesi gün büyük panelde dağıttığım ağır uyarı, Batı sanat düzenini modern ve çağdaş sanat tarihini sürekli olarak 56 ülke arasında tutmakla suçluyordu. Panelde, müze müdürü panik içinde konuyu bir anlaşmazlığa bağlayıp, dünyanın en önemli eleştirmenleri önünde kendini özür dileyerek kurtarmaya çalışmıştı. Bu tarihi sanat efsaneleri arasında Amerika ve Kaliforniya’nın tek yaşayan devi, Alman Ekspresyonizm tarihini başından yazarak dünyaya tanıtan en büyük eksper Peter Selz vardı. Hikâyenin bu kısmını mecburen kısa keselim. Aradan bir yıl geçtikten sonra, Selz’in bu sefer Berkeley Üniversitesi’nin Sanat Tarihi bölümündeki odasına baskın yapıp, yanıt alamayınca bir not bırakmıştım, Manifesto’yu hatırlatarak, fazla da ümit bağlamadan. Ama iki gün sonra beni aradı ve inanılmaz bir şekilde randevu verdi. “Demek sensin o Manifesto’yu dağıtan” diye heyecanla beni oturtmuştu karşısına. Arkasından Amerikan sanat dergilerinde, sergi kataloglarımda hakkımda en çarpıcı makaleleri yazmakla kalmadı, benim için çok daha önemli olan “DoğuBatı uçurumu ve kültür emperyalizmi” ve “sanat tarihini oldu bittiye getirmek” tezlerim konusunda en yetkin isim olarak haklılığımı tescil etti. Hele aradan 12 yıl geçtikten sonra “Ana Akımların Ötesinde” başlıklı kitabında, Ferdinand Hodler, Max Beckman, Sam Francis, Alman Realizmi, Chicago Modernizmi, Eduardo Chillida, Rupert Garcia gibi konu başlıklarından sonra o kitabı benim hakkımda bir bölümle bitirerek Amerikan sanat ortamının bu konudaki vizyon darlığını vurgulanması ve gelecek kuşaklara bu son makaleyle bağlanması, hakkımda söylediği mahcup edici sözlerden çok daha önemliydi. 80’ler ve 90’larda Batılı sanat tarihçilerinin gerek bizim gerek diğer gelişmekte olan ülkelerin sanatçılarına karşı ördükleri duvarların yıkılması açısından bunlar tarihe geçen kilit hamlelerdi. Umarım insanlar bunun daha da farkına varacaklar... Ömür boyu arkadaş kaldık Peter’la ömür boyu arkadaş kaldık. 1987’de ABD merkezli yaşamım bittikten sonra da, Amerika’ya ister sergi açmak, ister gezmek için her gittiğimde kendisini hep ziyaret ettim, o bilge insanla sohbet doyulmaz bir zenginlikti. Büyük kıtada sanki öz amcam ya da dedem gibiydi. Eşi Carol ile Sibel’i ve beni o muhte şem modernist villasında her ağırladıklarında her saniyeyi dondurmak isterdim o mütevazi samimiyet karşısında. Peter, ömrünün son gününe kadar sergiler düzenlemeye, kitap yazmaya, makale yazmaya devam etti. Rahmetli babamın deyimiyle sanki onun da “Tanrı ile 1000 yıllık kontratı vardı” Kendisini sanatla ilk tanıştıran, sanat tacirliği yapan dedesiydi. 1934 yılında, 15 yaşındayken bir Alman polis karakolunda en ünlü Alman Dışavurumcu ressamlara ait eserlerin dejenere sanat diye toplanıp birbirinin üstüne yığılmış, perişan halini görüp şoke olmuştu. Dünyanın en büyük Alman dışavurumculuğu eksperi ve tarihçisi belki de o anda doğmuştu. San Francisco Manifestosu, iki yıl önce, sanat dünyasına yön veren en önemli 100 manifestodan biri olarak İngiltere’de Penguin Yayınları tarafından çıkarılan “Biz Neden Sanatçıyız?” (Why are we artists?) kitabında yer almıştı. En büyük üzüntüm kendisini Türkiye’ye getirecek fırsatı yaratamamış olmak. Şimdi Peter, belki o sürekli âşık olduğu güzel kadınları temsilen hurilerin eşliğinde, cennette büyük sergilerini açtığı Rothko ile, Rodin ile, Nathan Oliveira ile kahkahalarına ve sanat tartışmalarına devam ediyordur... Hem de artık zaman kısıtlaması olmadan! Jennifer Lopez konseri bugün Antalya’da ABD’li şarkıcı Jennifer Lopez, “It’s My Party” (Bu Benim Partim) turnesi kapsamında bugün Antalya’nın Serik ilçesi Belek’te Regnum Carya Otel’de konser verecek. Lopez için otelde, 5 yatak odası ile özel havuzu ve helikopter pisti bulunan, kurşun geçirmez camla kaplı 3 katlı villa hazırlandı. Konserde, 90’ı Lopez’in özel ekibinden olmak üzere 150 kişilik teknik ekibin görev yapacağı bildirildi. Antalya’da üç gece geçirmesi planlanan Lopez’in, konserin ardından ülkesine döneceği öğrenildi. Işıtan Gündüz yaşamını yitirdi Sosyalist hareketin emektar isimlerinden yayıncı ve çevirmen Işıtan Gündüz, yoğun bakım tedavisi gördüğü hastanede yaşamını yitirdi. 1946 Düzce doğumlu olan Gündüz 1960’ların öğrenci hareketlerinde aktif rol aldı. İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi’nden mezun olan Gündüz; yazar, yayıncı ve çevirmen olarak önemli eserlere imza attı. 68 kuşağından olan ve gençlik yıllarından bu yana sosyalist mücadelenin ön saflarında mücadele eden Işıtan Gündüz, DEVGENÇ Genel Yönetim Kurulu üyeliği, Fikir Kulüpleri Federasyonu (FKF) Genel Yönetim Kurulu Üyeliği ve 2. Türkiye İşçi Partisi (TİP) üyeliği yapmıştı. 68 Mayısında Paris ve Milliyetçilik Üzerine (Ulussuz Devletler Devletsiz Uluslar) eserlerine imza atan Gündüz, Konfüçyüs’ün Erdemin Ardından Git, Eric Marshall ile Stuart Hample’ın Çocuklardan Tanrıya Mektuplar, Eric J. Hobsbawm’ın Sıradışı İnsanlar (Direniş, İsyan ve Caz), Herbert A. Friedman’ın II. Dünya Savaşı’nda Seks ve Propaganda, Niccolo Machiavelli’nin Prens, Bertrand Russell’ın Evlilik ve Ahlak, Erich Fromm’un Sevme Sanatı kitaplarını Türkçe’ye çevirmişti. l Haber Merkezi TELEVİZYON Hazırlayan: ÖZNUR OĞRAŞ ÇOLAK Ken Loach’un ‘Özgürlük Rüzgârı’ bugün ekranda Ken Loach’un son dönemde çektiği en önemli filmlerden varlığını sürdürmektedir. İngiliz askerlerin İrlanda halkına biri olan “Özgürlük Rüzgârı” yaptığı eziyetler de hâlân bugün saat 21.50’de TRT 2’de gösterilecek. Film 2006 yılında Cannes’da TRT 2 21.50 dinmemiştir. Damien bu vahşete şahitlik eden binlerce insandan biridir. Altın Palmiye’nin de sahibi Bir süre sonra kendisini olmuştu. bu şiddete karşı bir şeyler 1920’li yılların ortaları... yapmak zorunda hisseder. İrlanda, halen İngiltere’nin Bunun üzerine İrlandalı bir parçası ve koloni olarak cumhuriyetçilerin yanına gider. YAYIN AKIŞI 08.00 Çalar Saat 10.45 Dizi: Yasak Elma 13.00 Dizi: Şevkat Yerimdar 16.00 Yaparsın Aşkım 19.00 Gülbin Tosun ile FOX Ana Haber 20.00 Yaparsın Aşkım 00.15 Her Yerde Sen 06.00 Güne Merhaba 08.45 Günün Ekonomisi 09.00 Parametre 10.00 10’dan Sonrası 13.00 Bugün 15.00 Günlük 17.00 Günlük 18.00 CNN TURK Gazete 19.00 Ana Haber 21.00 Türkiye’nin Gündemi 23.00 Günün Sonu 01.00 Gece Haberleri 08.00 Günaydın Türkiye 11.00 Oktay Sinanoğlu’nun Kum Saati 12.00 İşte Türkçemiz 12.30 Gün Ortası 15.00 Bilim ve Toplum 16.00 Nasıl Yani 17.30. İşinde Gücünde 19.00 Ana Haber 20.00 Fikir Meydanı 23.00 Gece Görüşü 07.00 Gün başlıyor 09.30 18 Dakika 11.00 Haber 10 13.00 Kulis 14.00 Haber 13 14.00 Haber 14 15.00 Haber 15 16.00 Haber 16 16.20 Tele ekonomi 17.00 Sağlık masası 18.00 Ana haber 20.00 18 Dakika 21.00 Ekokritik 23.00 Gün bitiyor 00.30 18 Dakika 01.00 Ekokritik 11.20 Dünyanın En Güzel Ağaç Evleri 12.05 Yiyeceğin Serüveni 12.30 Afrika’nın Gizli Dünyaları 13.15 Çırak 14.55 Rikki’nin Türkiye Rotası 15.25 Hastane Somali 16.20 Ormandaki Atlantis 17.15 Afrika’nın Kıyıları 18.00 Bi İhtimal 18.30 Yeni Köylü 20.00 Yeni Yaban Yaşam Alanı 20.55 Bir Dünya Yaşam 22.20 Dünyanın En Güzel Ağaç Evleri 23.05 Savaşın Efsaneleri 00.00 Afrika’nın Gizli Dünyaları 00.45 Yiyeceğin Serüveni 11.25 Avustralya kamyoncuları 12.15 Alaska’yı mesken tuttuk 13.05 Nasıl yapılmış? 13.55 Bering Boğazı’nda altın 15.35 Bowman Gray’de yarış gecesi 16.30 Tamirat tadilat 18.15 Nasıl yapılmış? 19.10 Avustralya 10.00 Stephen Hawking ile Deha 10.50 Sınır 11.45 Korkusuz Balıkçılar 12.40 Çığır Açan Buluşlar 13.35 Zihin Oyunları 14.25 Stephen Hawking ile Deha 15.42 Ahmak Bilimi 16.10 Sınır 17.05 Zihin Oyunları kamyoncuları 20.05 Bering boğazı’nda altın 21.00 Ed Stafford Yaban macerası 21.55 Ormanın koruyucuları 23.45 Bowman Gray’de yarış gecesi 24.30 Ed Stafford Yaban macerası 01.15 Ormanın koruyucuları 17.27 Zihin Oyunları 18.00 Stephen Hawking ile Deha 20.00 Yüzyılın Petrol Sızıntısı 21.00 Yıldızlarla Buluşma 22.00 Explorer 23.00 Dubai Havalimanı 23.55 Zihin Oyunları 00.50 Normandiya Kayıpları 11.50 Opera Dünyası 12.20 Eskici 12.50 Tarihin Ruhu 13.50 Hayat Sanat 14.20 Geleneğin Kalp Atışları 15.10 Fotoğraflar 15.50 Koleksiyoner 17.20 Aramızda Müzik Var 18.05 Kısa Bir Ara 18.20 Sinema Dünyası 19.40 Müzelerin Yıldızları 19.50 Bir Resim Bir Hikâye 20.20 Tarihin Ruhu 20.50 Belgesel Eski Mısır Hazineleri 1 21.50 Yabancı Sinema. Özgürlük Rüzgârı (The Wind 23.50 İhmal Edilebilir Nasihatler [email protected]
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle