28 Aralık 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
haber EDİTÖR: ELİF TOKBAY TASARIM: EMİNE BİLGET 19 AĞUSTOS 2019 PAZARTESİ 3 270/1 4 0 340/2 4 0 260/1 8 0 310/1 8 0 270/1 4 0 320/1 5 0 310/1 3 0 250/1 2 0 370/1 9 0 340/2 0 0 230/1 6 0 320/2 3 0 260/1 7 0 300/2 5 0 210/1 4 0 240/1 5 0 230/1 4 0 390/1 8 0 210/1 4 0 290/1 8 0 320/2 2 0 320/2 4 t 0 TARİHTE BUGÜN 1829: Profesör Parrot ile beraberindeki grup, Ağrı Dağı’nın zirvesine ilk kez tırmanmayı başardı. 1915: 8 Ağustos’ta Anafartalar Grubu Komutanlığı görevini yürüten Mustafa Kemal’e aynı zamanda 16. Kolordu Komutanlığı görevi verildi. 1915: Tevfik Fikret 48 yaşında Rumelihisarı’ndaki evi Aşiyan’da yaşama gözlerini yumdu. Pansumanla olmazİBB Başkanı İmamoğlu, selden hasar gören bölgeleri inceledi: Yaraları saracağız Eminönü’nde altgeçiti inceleyen İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu, zarar gören esnafın yanında olacaklarını söyledi. İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu, önceki gün yaşanan yoğun yağışın ardından İstanbul’un en fazla hasar gören bölgelerinde incelemelerde bulundu. Afetler için kalıcı çözümlerin hayata geçirilmesi gerektiğini belirten İmamoğlu, “İstanbul, pansuman kaldıracak bir şehir değil. Varsa bir eksiklik, orada kalıcı tedbirlerin alınması konusunda kesin adımlar atmak zorundayız” dedi. İmamoğlu, hasar gören esnaf için de “İtfaiye raporlarını bugün hızlıca sunacağız. Yarayı saracağız” ifadelerini kullandı. İmamoğlu, ilk olarak Eminönü’ndeki yeraltı çarşılarını ziyaret ederek esnafın sorunlarını dinledi. Burada gazetecilere açıklamalarda bulunan İmamoğlu, “İstanbul’un altyapısı ile ilgili pis su, yağmur suyu ve özellikle kıyıya yakın bölümlerdeki yapılaşma düzeni, altgeçitler buraların bu tür su baskıları ile ilgili, risklerinin ölçümü tümüyle ele alınması gerekiyor. Biz işimizi şansa bırakmak niyetinde asla değiliz. İş, rastgele yönetilmez. Bazı şeyler vardır ki, fiziken bunu aşarsınız. Yapılarınızın düzensizliğini ortadan kaldırıp atarsınız. Bazılarında da teknik altyapıyı güçlendirirsiniz ve o şekilde aşarsınız” dedi. ‘Bizim tatilimiz şeffaf’ Eminönü yeraltı çarşısında dükkânı bulunan ve maddi zarar gören esnafın yanında olacaklarını aktaran İmamoğlu, “İtfaiye raporlarını bugün, hızlıca sunacağız arkadaşlara. Onlar da sigorta şirketlerini bekliyorlar. Yarayı saracağız. Tabii can kaybının sarılma şansı yok. O büyük üzüntümüz. Bir vatandaşımızı kaybettik. Bu sorunları ileriye dönük yaşamamak adına, ki tam da 17 Ağustos depreminin yıldönümünde bu süreci yaşadık. Bu da bir ikazdır. Deprem ikazını ne yazık ki, biz bundan 20 yıl önce yaşadık. Ama 20 yılda ne noktaya geldiğimize baktığımızda, ne yazık ki iyi noktalarda değiliz. Bu da ciddi bir ikazdır” dedi. İmamoğlu, tatilde olmasıyla il 4 kişinin cansız bedeni bulundu Bartın’ın Hasankadı beldesinde önceki akşam, yolun kaygan olması nedeniyle Kışla Barajı’na uçan araçtaki 4 kişinin cansız bedenine ulaşıldı. Baba Hüseyin Özgüç’ün cansız bedeni aracın içinde, oğulları İsmail ve İlyas Özgüç ile damadı Muhammet Karakaş’ın cesetleri ise araçtan 10 metre uzakta suda bulundu. l İHA Taksim’de bıçak ve makaslı kavga Taksim Meydanı Talimhane girişinde dün 16.30 sıralarında Pakistan ve Afganistanlılardan oluşan iki grup arasında kavga çıktı. Gruptakiler bıçak ve makas kullanarak birbirine saldırırken, grupları ayırmaya çalışan polis silah çekerek müdahalede bulundu. Kavgada 3 kişi hafif yaralandı, 2 kişi gözaltına alındı. l DHA Kimyasal alarm Sakarya’nın Karasu ilçesi Kabakoz Mahallesi’nde bulunan Şehit Hasan Keleş Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi’nin bodrum katını dün yağış sonrasında su bastı. Okulun bodrum katında “karpit” kimyasal maddesinin su ile teması sonucunda zehirli gaz açığa çıktı. AFAD ekipleri okulda inceleme yaptı. l Haber Merkezi ‘Meteoroloji geç bildirdi’ Aşırı yağışla ilgili meteorolojiden AKOM’a geç bilgilendirme yapıldığını kaydeden İBB Başkanı İmamoğlu, “AKOM’daki bilgileri, özellikle kontrol ettirdim. Bize meteorolojiden yağışla ilgili uyarı 12.30’da gelmiş. O saatte İstanbul’da yağış başlamıştı ve 1520 dakika sonra da o baş edilmez, saatte 114 kilogramı bulan yağış miktarına erişilmişti. Dolayısıyla çok geç bir uyarı. Hatta orta şiddette yağış denmiş. Yaklaşık 40 kilogramın altında rapor edilmiş ama büyük bir fark var arada” ifadelerini kullandı. Meteoroloji Genel Müdürlüğü’nden yapılan açıklamada ise sağanak beklentisinin 1516 Ağustos’ta ilgili kurumlara bildirildiği belirtilerek “İmamoğlu, sadece dün (17 Ağustos) 12.30’da yayımladığımız uyarıyı dikkate almakta, 13 Ağustos’tan itibaren yayımladığımız diğer raporları dikkate almamaktadır” denildi. gili yapılan eleştiriler için de “Birisi onu demiş, bunu demiş. Milletvekiliymiş, belediye başkanıymış. Boş konuşan, boş konuşuyor zaten. Makamı ne olursa olsun. İmamoğlu niye tatildeymiş? Bizim tatilimiz de şeffaf. Hayatın görev tarafı ayrı, aile tarafı ayrı. Ailemizle birlikte olmak istedik. O ana afetin denk gelmesi elbette koşup geleceğiz. Türkiye’nin neresinde olursak olalım, dünyanın neresinde olursak olalım koşup geleceğiz” diye konuştu. Öte yandan İmamoğlu, altgeçitten geçtiği sırada burnuna gelen kötü kokulardan rahatsız olunca görevlilere talimat vererek “Zabıta burayı denetlesin” dedi. l İç Politika KALICI TEDBİRLER Eminönü ve Kapalıçarşı’daki incelemelerini tamamlayan İmamoğ lu, daha sonra AKOM’a geçti. İstanbul’da son 2025 yılda yaşanan sel ve afetlerdeki riskli alanlarla ilgili önümüzdeki günlerde bir basın açıklaması yapacağını da anlatan İmamoğlu, “İstanbul pansuman kaldıracak bir şehir değil. Varsa bir eksiklik, orada kalıcı tedbirlerin alınması konusunda kesin adımlar atmak zorundayız. Bu anlayışla önümüzdeki hafta, bütün arkadaşlarımız çalışmalarını sürdürecek. Elde ettiğimiz bilgilerle de sizi bilgilendireceğiz” dedi. KASDER’den yardım çağrısı KASDER’in Yeşilköy’deki 3 katlı binası önceki gün meydana gelen sağanak yağış nedeniyle zarar gördü. Türkiye Kas Hastalıkları Derneği (KASDER) Başkan Yardımcısı Fatma Çoban, önceki gün yaşanan sel felaketinden dolayı binalarının kullanılmaz hale geldiğini belirterek “Tüm solunum cihazları bozuldu” diyerek yetkililere çağrıda bulundu. l Haber Merkezi Sağanak can aldıBilecik’te kayıp kişinin cansız bedeni kanyonda bulundu YÜREK YAKAN HABER Çocuklarını kurtarmak için suya atlayan 2 kadın boğuldu. 1 çocuğun da cansız bedenine ulaşıldı Şanlıurfa’nın Bozova ilçesinde Atatürk Barajı Gölü’ne giren çocukları kurtaran 2 kadın ve bir çocuk akıntıya kapılarak hayatını kaybetti. Şanlıurfa’nın Bozova ilçesinde serinlemek için girdikleri baraj gölünde boğulma tehlikesi geçiren 2 çocuğun anneleri Sıdıka Beden ve Elif Çoban (50) ile akrabaları Nimet Yıldırım (34), suya atladı. Nimet Yıldırım ile Sıdıka Be den boğuldu, sudan çıkarılan çocuklardan Elif Naz Çoban (13) ise kaldırıldığı hastanede yaşamını yitirdi. Büşra Beden’in (17) tedavisi sürüyor. Nimet Yıldırım, Sıdıka Beden ve Elif Naz Çoban’ın cansız bedenleri ise otopsi işlemleri için Adli Tıp Kurumu morguna konuldu. Acı haberle, ailelerin yakınları gözyaşına boğuldu. Olayla ilgili soruşturma başlatıldı. l DHA Bilecik’in Söğüt ilçesinde önceki akşam sağanak ve şiddet li rüzgâr etkili oldu. Harmanka ya Kanyonu’nda, aşırı yağıştan su yun yükselmesiyle kaybolan bir ki şinin cesedi bulunurken, bir çiflik te 25 bin tavuk telef oldu. Tarım iş çilerinin kaldığı çadırları da su bas tı. Cansız bede ni bulunan Ekrem Öztürk’ün Mağara Araştırma Derneği üyesi olduğu ve 4 arkadaşıyla birlikte kanyonda bulundu ğu öğrenildi. Yaklaşık 3 kilo metre yürüyerek Ekrem Öztürk kanyonun sonuna gelen grubun, sa ğanak nedeniyle mola verdiği, yağı şın ardından meydana gelen sel sula rının arasında kaldığı belirtildi. Sapanca’da fırtına Sakarya’nın Sapanca ilçesinde önceki akşam saatlerinde fırtına ile birlikte yağmur ve dolu yağışı etkili oldu. Çayiçi Mahallesi Kayacan Caddesi’nde bir binanın çatısı uçtu, Camicedit Caddesi’nde devrilen ağaç elektrik tellerini kopardı. l DHA Büzük öyle hafife alınacak bir şey değil İnsan vücudunun en çok haksızlığa uğrayan bölgesi hangisi? Herhalde büzük. Üstüne sayısız küfür, hakaret var. Oysa vücudun kritik bir bölgesinden söz ediyoruz. “Anal sfinkter” denilen kas tabakası bağırsağın çıkışını sarmış. Kolunuz ve bacağınız gevşiyor, o siz uyurken bile kasılmış halde duruyor. Vücudun bu güçlü bölgesi, bir uç birlik gibi teyakkuz halinde, yatağa ya da pantolonunuza pislemeyi önlüyor. Freud’a kadar giderek çocukluğumuzun 24 yaşını kapsayan anal döneminden, bu dönemin psikososyal gelişime etkilerinden, aşırı titizliğin ya da cimriliğin büzük ile ilintisinden bahsetmeyeyim. Kısacası büzük meselesi sandığınızdan daha derin. Konuya “zurnanın zırt dediği” yerden girince meseleyi Menzil cemaatine getireceğimi herhalde anladınız. Yeni Şafak’ta Serdar Tuncer yazdı. “ ‘Benim inandığım Allah dört eşle evlenmeye müsaade etmez’ diyenler”in de aralarında olduğu kesimi “dini kendi aklına uydurmak”la ve “halt etmek”le suçladı. Üstüne, “kurun kendinize bir büzük dini, yazın bir kitap, belirleyin ibadeti, yasağı kafanıza göre, oh mis, karışan mı var” deyince işler biraz karıştı. Serdar Tuncer, Menzil cemaatinin medya yüzlerinden. Keşke, “büzük dini” diye hakaret etmeden önce Sağlık Bakanlığı’nda örgütlenen sofilerden “büzüğün hikmetleri”ni öğrenseydi. Keşke, ilim irfan bilenlere “belirleyin ibadeti yasağı kafanıza göre”nin yaşayan karşılığının hangi cemaat olduğunu sorsaydı. Neden mi? Durum, Fethullahçıların herkesi darbecilikle suçlayıp, sonunda darbe yapmasına benziyor da ondan! Allah’tan çok şeyhe bağlılar Menzilciler bir cemaat mi yoksa uydurulmuş yeni bir din mi? Hem rakipleri olan kimi cemaatlerin hocalarına, hem de Menzilcilerin âdetlerinde “şirk” gören ilahiyatçılara göre, yanıtı pek kolay değil. Menzilciler, “Gavs” dedikleri liderlerinde doğaüstü yetenekler olduğuna inanıyor. Kimilerine göre geleceği görüyor, kimilerine göre hastalıkları iyileştiriyor. Gölgesi olmadığına inananlar mı dersiniz, yoksa yağmurda ıslanmadığını düşünenler mi? Atfettikleri özellikler “peygamber mucizeleri”nin bile ötesinde. Gavs’ın Tanrısal özellikler taşıdığını düşünüyorlar. Cemaatin Semerkand televizyonunda ileri gelen hocalardan biri 11. yüzyıl mutasavvıflarından Ebu’l Hasan Harakani’yi anlatıyor. Soyguna uğrayan bir kafilede hırsızların elinden tek bir kişi kurtuluyor. Devamını Menzilci Hoca’dan dinleyelim: “Herkes soyulmuş, herkesin malı mülkü, eşyası alınmış, ‘Ya Ebu’l Hasan’ diyen kişiye hiçbir şey olmamış. Sabah olduğunda tekrar hazrete gidiyorlar diyorlar ki, ‘Efendim biz Allah dedik soyulduk, bu Ebu’l Hasan dedi kurtuldu. Bunun sebebi nedir, hikmeti nedir?’ Ebu’l Hasan Harakani hazretleri şu cevabı veriyor, ‘Evlatlarım’ diyor ‘ben size söylemiştim. Siz isyan ettiğiniz için, günah işlediğiniz için Allah Celle Celalühu sizin duanıza icabet etmez. Ama o beni aracı yapınca ben Allah’a dua ettim, Allah Celle Celalühu benim duamı kabul etti’ buyuruyor.” “Allah” diyenler değil ama “Ebu’l Hasan” diyenler kurtuluyor. Bin yıl önceki hikâye demeyin. Verdikleri ders bugüne dair. Özü, Gavs’ın sözünün Allah’ın önünde olduğunu gösteriyor. Allah’a değil şeyhe kölelik “Gavs” Abdulbaki Erol’un Mercedes’le gezen torunu Seyyid Abdulbasid El Hüseyni, evlenirken şatafatlı bir tahta oturmuş ve görüntüler müritlerin kafasını karıştırmıştı. Cemaatin hocalarından Fevzettin Erol’un konuşmasında bu rahatsız olanlara verdiği yanıt şöyle: “Biz ve siz de ömrümüz boyunca Gavs’ın evlatlarına kölelik yapacağız, yapmaya da mecburuz, üzerimizde farzdır, vaciptir.” Köleliği kaldırmakla övünenlerin yerini Gavs’ın sülalesine kölelik yapmayı farz kabul edenler alıyor. Gerçi, Gavs’ın kölelere ihtiyacı da yok. Neden mi? “Büzük dini” diyen Serdar Tuncer, cemaatin kanalında bakın ne anlatıyor: “Seyid Abdülhakim El Huseyni Hazretleri, bir gün müritlerinden ahırın önündeki samanları, ahırın üstüne atmalarını ister. Sofiler samanları ahırın üzerine atarken, içlerinden biri ‘mübarek bize neden hizmet ettiriyor ki’ diye içinden geçirir. O esnada mübarek Gavs gelir ve ‘sofiler çok yoruldunuz, isterseniz bir çay molası verin hem dinlenmiş olursunuz’ buyurur. Çay içme esnasında, içinden bunları geçiren sofinin kalp gözü açılır ve samanları meleklerin taşıdığını görür. Gavs buyurur ‘sofi gördün mü, biz istesek Allah’ın izniyle bu işi meleklere bile yaptırırız, ancak istiyoruz ki sofiler kazansın.’ ” Çalıştırmak ne ki! Gavslar isterlerse melekleri çok fena pataklıyor bile. Abdulkadir Geylani’nin, müritinin canını alan Azrail’i dövdüğüne dair hikâyeleri okuyorlar. Bugünün Gavsları da Geylani’nin yeteneklerini taşıyor. Menzilcilik yeni bir din mi Müritlerin kimi ucu Gavs’a uzanan bir ipe tutunarak, kimi bastonuna sarılarak günahlarından arınıyor. Hastalıklarına onun ayinleriyle şifa arıyor. Bir ölünün gassala teslim olması gibi, müridin şeyhe teslim olmasının ilişkinin esası olduğu vaaz ediliyor. Seyyid Abdulhakim El Huseyni’nin “Sohbetler” kitabında, şeyhinin “canım güzel bir kadın istiyor” ricasını kırmayan İbrahim Ethem’in hikâyesi anlatılıyor. Karısını süsleyerek şeyhine götüren Ethem’in “teslimiyeti” halifelik ve evliyalık ile ödüllendiriyor. Tanrı’nın yerine adeta Gavs’ın geçtiği Menzil düzeninde sorgusuz itaat var. Öyle ki, şeyh isterse putların önünde secde edilebileceği, emir verirse namazın bırakılabileceği anlatılıyor. Müritler, Tanrı’nın adını anmaya dayalı zikri dahi şeyhlerinin istediği zaman, istediği sayıda ve istediği şekilde yapabiliyorlar. Gerekçe ise “kendi başına hareket ederek, usulüne uygun davranmayan bazı müritlere şeytan musallat olmuş olabilir” ifadeleriyle açıklanıyor. Sonunda ortaya çıkan düzen belli... Metastaz kitabındaki “sofilere yardım ediyorum” diyerek rüşvet alan Menzilci hâkimi hatırlıyor musunuz? Ya belediyelerin evlenenlere dağıttığı Muhammed Saki Erol’un “Aile Saadeti” isimli kitabındaki “dövme halkın içinde değil, gizli ve kendi evinde olacak” gibi kadına dayak tavsiyelerini? Müritlerin peşinden koştuğu Gavs’ın Mercedes’i bile Alman vatandaşı bir Türk’ün üzerinden vergi katakullisiyle Türkiye’ye sokuldu. İnsan ile Tanrı’sı arasına Menzil ve şeyhi girince günahlar da yasalar da yeniden tanımlanıyor. Hak da yenebiliyor hırsızlık da yapılabiliyor. Son günlerde elden ele dolaşan Diyanet kökenli tarikat raporunda Menzilciler için “sahih İslam anlayışıyla bağdaşmamaktadır” tespitinin yapılması, herkesin her şeyin farkında olduğunu gösteriyor. “Kral çıplak” demek için başka 15 Temmuz’ları beklemeye gerek var mı? Karşımızda kendi kuralları, kendi inançları, kendi ibadetleriyle yeni bir din var. Ben, uydurdukları bu dine, Menzilci yazar gibi “büzük dini” demiyorum. Zira büzük, öyle hafife alınacak bir şey değil!
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle