Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
HABer EDİTÖR: ÖZGÜR ÖZKÜ TASARIM: ŞÜKRAN İŞCAN 18 AĞUSTOS 2019 PAZAR 9 Bu kitap bir direnişALEV COŞKUN’UN 4 CİLTLİK İNÖNÜ SERİSİNİN 2. KİTABI YAYIMLANDI Lozan Antlaşması’na yönelik saldırıların Cumhurbaşkanlığı düzeyine çıktığını belirten Alev Coşkun, “Diplomat İnönü Lozan” kitabını bir karşı hareket olarak yazdığını söyledi. Vedat ArIK HAZAL OCAK Cumhuriyet Vakfı Başkanı ve gazetemiz İmtiyaz Sahibi Alev Coşkun’un 19221923 yılla rı arasını anlatan “Diplomat İnönü Lozan” raflarda yerini aldı. Türkiye Cumhuriyeti’nin uluslararası kuru Alev Coşkun’un 4 ciltlik kitabı luş belgesi olarak nitelendirilen Lo nın ilki olan “Askeri İnönü”de zan Antlaşması’nın bugün tartışmaya açılmak istendiğine dikkat çeken Coşkun, “Dünyanın hiçbir yerinde bir ülkenin bağımsızlığını tescil eden, saptayan, kabul eden bir uluslararası anlaşmaya o ülkenin cumhurbaşkanı bu kadar saldıramaz. Bunu kabul etmiyoruz. Bu kitap bir dirençtir, bir karşı harekettir” diyor. Alev Coşkun’un Kırmızı Kedi Yayınevi’nden yayımlanan “Diplomat İnönü Lozan (19221923)” adlı kitabında Lozan Antlaşması, o dönemden bugüne yansımaları, İsmet İnönü’nün bu süreçteki mücadelesi tüm açıklığıyla belgelere dayalı anlatılıyor. Kitapta doğru bilinen yanlışlar da gün yüzüne çıkıyor ve nesnel olaylara, gerçeklere yer veriliyor. Coş (18841922) öncelikle İsmet Coşkun, “Lozan’a İnönü’nün Lozan Antlaşması Cumhurbaşkanlığı öncesine kadar 38 yıllık yaşa düzeyinde bir sal mı anlatılıyor. İnönü’nün doğu dırı olunca ona cevap vermek lazım, işte kitabın esası budur. Ona verilecek yanıt da bilimsel olacaktır” diyor. mundan Mudanya Ateşkesi’ne kadar geçen süreç; ailesi, kökenleri, evliliği, düşün evreninin oluşumu... ‘Diplomat İnönü’ bu kitabın devamı... Alev Coşkun, İnönü’nün 19231973 ta rihleri arasındaki geriye kalan yarım asırlık yaşamını da “Dev let Adamı İnönü” olarak iki ay rı ciltte işleyecek. İnönü’nün mücadelesi kun, Lozan Antlaşması’nı tartışmaya açanın sıradan bir kişi değil, Türkiye Cumhuriyeti’nin Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan olduğuna dikkat çekerek Erdoğan’ın Lozan’ı değişik tarihlerde “hezimet” olarak nitelendirdiğini anımsatıyor. “Cumhurbaşkanlığı düzeyinde bir saldırı olunca ona cevap vermek lazım, işte kitabın esası budur. Ona verilecek yanıt da bilimsel olacaktır” ifadelerini kullanan Coşkun ile kitabı üzerine konuştuk. Belgelere dayalı çalışma n 4 ciltlik İnönü dizisinin 2. kitabı yayımlandı. İnönü’yü anlatmanızın özel bir nedeni var mı? Son yıllarda, özellikle 2000’li yıllardan sonra Cumhuriyet felsefesine ve Atatürk’ün aydınlanma devrimlerine karşı bir saldırı hareketi yaşanıyor. Kimisi Cumhuriyete saldırıyor, kimisi n İnönü’nün Lozan Barış Konferansı’nın ilk günü yaptığı konuşmayı nasıl değerlendiriyorsunuz? Çok önemli, simgesel bir olay. Lozan Barış Konferansı Lozan’da ilk gün bir tören yapılıyor. Bu törende, İsviçre’de yapıldığı için İsviçre Cumhurbaşkanı gelen 15 ayrı devlete “hoşgeldiniz” diyor ve konferansın başarıyla sonuçlanmasını temenni ediyor. Ona karşı diplomatik usuller çerçevesinde İngiliz Dışişleri Bakanı Lord Curzon bir teşekkür konuşması yapmak istiyor. Bu doğal ve diplomatik bir şey ama İnönü bunu duyunca “Ben de konuşacağım” diyor. Ona diyorlar ki “Ya böyle bir şey yok. Böyle bir gelenek yok.” İnönü, “Niçin konuşacak” diye soruyor. “Teşekkür edecek” diyorlar. İnönü o zaman “Ben de teşekkür edeceğim” diyor. İnönü daha sonraki yaptığı analizlerde “Ben o konuşmayı bilerek yaptım. Şunu demek istedim ‘Osmanlı’nın o eski geleneklere bağlı delegesi değilim, biz yepyeni bir devlet kuruyoruz ve bütün uluslararası toplumda biz eşit seviyedeyiz. Madem ki o konuşma yapıyor, ben de konuşma yapıyorum” diyor. Herkes şaşırıyor ama sonradan ne anlama geldiğini anlıyorlar. n Konferans boyunca İnönü’nün kapitülasyonlar gi bi birçok konuda mücadelesine tanıklık ediyoruz. 14 maddeyle gitti İnönü’nün Lozan’a seçilmesinin nedenlerinde biri Milli Mücadele’nin en zor aşamalarının içinde bulunmuş birisi. Genelkurmay Başkanı, Batı Cephesi Komutanı İnönü Savaşları, Sakarya Savaşları, Dumlupınar Savaşı hepsini görmüş ve onları yaşamış. İnönü’ye giderken 14 maddelik bir talimat verdiler. Düşünün İngiltere büyük bir devlet, emperyalist bir devlet. Bavullarla, belgelerle geliyor, bizimkiler 2 sayfalık 14 madde. Bu 14 madde çok önemli. 14 maddenin 2 mad desi kesin kırmızı çizgi. Birincisi “Doğu Anadolu’da bir Ermeni devletinin kurulması kesin olarak kabul edilemez.” İkincisi “Kapitülasyonlar kesin olarak kabul edilemez.” 14 maddelik talimatta şöyle bir hüküm var: “Bunların illa yapılması isteniyorsa hiç bize sormana gerek yok, terk et. Konferansı terk et” diyor. Tabii aynı derecede önemli olan husus o sırada Lozan devam ederken İstanbul Boğazı ve Çanakkale Boğazı, İstanbul İngilizler tarafından işgal edilmiş vaziyetteydi. İşgal güçleri İstanbul’daydı. İstanbul’un muhakkak kurtarılması gerekiyor. O da önemli bir noktadır. Diğer hususlar tartışılabilir. aydınlanma devrimlerine saldırıyor. Bu noktada en önemli hedeflerden bi ‘Biz Lozan’a gittiğimizde 12 Ada zaten bizim elimizde değildi’ ri İsmet İnönü oldu, çünkü Atatürk’e saldıramayanlar İnönü’ye saldırmayı bir âdet haline getirdiler. Şimdilerde Atatürk’e de saldırıyorlar. Bunlar eski Saldırı ideolojikOsmanlı’yıyaşatmakistiyorlarama yüzyıllar geçmiş, olaylar bitmiş. İkin ci olarak da halifelik sevdalıları var. İnönü bu saldırılar karşısında savunmasız bir kişi ama Atatürk’ün de en yakın arkadaşı. Hem silah arkadaşı hem de politik hareketten arkadaşı... O nedenle bu konunun üzerine eğilip belgelere dayalı bir çalışma yaptım. n Kitap boyunca Atatürk ve İnönü arasındaki arkadaşlığı görüyoruz. Mustafa Kemal tabii bu devrimin büyük lideridir. Hem askeri başkomutanıdır hem de siyasi olarak toplumsal dönüşümün asıl önderi odur. Onun yanında silah arkadaşları, politika arkadaşları vardır ama bu arkadaşların bir kısmı kendisini terk etti. Hatta Atatürk, Nutuk’ta şöyle diyor: “Mücadeleye beraber başladığım arkadaşlarım ihatalarının hududunda beni bir bir terk ediyorlardı.” Yani “anlayabilme, anlayış yeteneklerinin sınırında beni terk ediyorlardı” diyor. Tabii kastettiği yakın arkadaşları Rauf Orbay olsun, Kazım Karabekir olsun... Bir ölçüde Ali Fuat Cebesoy, bu isimlerin içinde Milli Mücadele’de beraber çalıştıkları İsmet İnönü onu hiç terk etmiyor. İkincisi Mustafa Kemal’in de İnönü’ye karşı çok büyük bir güven duygusu var. İnönü bir hesap adamı n Başdelege olarak İnönü’nün seçilmesinin bir nedeni var mı? Atatürk ve İnönü arasındaki yakın ilişki 1917 yılında başlıyor. 1917 yılında Atatürk Diyarbakır’da Filistin Cephesi’nde ordu komutanı olduğu zaman İnönü albay rütbesiyle onun yanında kolordu komutanlığı yapıyor. İnönü’nün gerek askeri yeteneklerini gerekse de toplumsal ve siyasi yeteneklerini çok iyi biliyor. Mudanya barış görüşmelerini İnönü’nün başarıyla sonuçlandırması onun Lozan’a gönderilmesinde en önemli etkenlerden biri olmuştur. Ayrıca İnönü bir defa çok iyi bir eğitim almış, artı çok iyi Fransızca, Almanca biliyor. Cumhurbaşkanıyken de İngilizceyi öğrendi. Bir hesap adamı. Meseleleri, duygusallıktan arındırıp aklın terazisinde tartan ve ondan sonra karar veren bir kişi. n 12 ada en çok tartışılan lardan biri... Lozan tam anlamıyla bilinmi yor, çünkü Lozan çok teknik bir konu ve o teknik konuyu bir ki tapta anlatan az kitap var. Bi zim “Diplomat İnönü Lozan” ki tabımız aşağı yukarı 500 say fa. 800, 900 dipnot var. Belge ler var. İngiliz gizli belgeleri ve bu konuda yazılmış bütün kitaplar incelenmiştir. Şimdi burada herkes diyor ki: ‘12 adayı Alev Coşkun, muhabirimiz Hazal Ocak’ın sorularını yanıtladı. niye almadık?’ Biz Lozan’a gitti alabiliyorlar mı? Avrupa Birliği buki bilmeden yapıyorlar bu ğimizde 12 ada zaten bizim eli uğraşıyor, Amerika uğraşıyor. nu. Lozan çok büyük bir başarı mizde değildi. Savaşta 12 ada Yunanistan uğraşıyor, İngilizler dır. Nitekim 100. yıl geçtiği hal söz konusu değildi, çünkü 12 uğraşıyor. Biz ne diyoruz “gel de hâlâ Lozan’ın gücü devam adayı Osmanlı Devleti 1912 yı alın” Bu kadar basit. ediyor. Sürekli saldırıyorlar. Bil O SO‘RİNUÖYNUÜS’OYERDUK’nlddydrzrlgdtkçrlds1KdbbNyliil4ışiaçiaiıuaauuoznzoioıuieieiia,9aagizrlr.ğoazllmnilrdkMkn.5s11eeısazgiH.obalmlMmbniaıMumakrrı98labüdmOdtuildaii“irryiseuu.en1n’MzzinkuasaoıOiakdllu“eşsyiartsMam4adsyl1lnmkzlGeiautu,alaneounıyşoygm’İeai9dluyetsribtlleerıçlgİld”ibluşememeı’aars1mousiduilddrüaikngeosrsldİvlşrue8rlieaşebyaita.nlia’azti”isğiumriaual’n’cçlamynieİak“ylldibzgz“dnlbdlAmieröonBatllüyierg..MeieiaeİetgetuakOettyrşaintieMGiidtnzi’em.i1drğİslzm.ufnm’tisaenayledşerŞaii9oiuŞeimiknypeygaiknlzlışril1şskei.nosm?amiatemoasb2sgbUı3eınrdlsşİnoaleıae’dit”şueşairtdrlalmm.kselaıiıiielrhee,nkaliOlkkİDykstıaımg”vbnroişbşbriamsagoenedeöluöıddnısaiedeynyenznuzvrarpıneoeuşyoaaişarm:tnrlndyvidüekaniapdıml“ndrGçnoezüaibeÇastiiald.o,şieekueıAzoğeKülrnniraktnıdnmöçnumaİnceeylbıztoiaöeğrdztytlrLsü.übEakkayaıniöonBireyşammnrrueımckonnALüryeza.ğümksnalnİo,i’lttasennİıkaetyzeuzkmnaibzaaBPirgtdkömürtdAlltöa,inagiyalıeeuüezümdnsiennLzteıhkraöklçygriüenaoieno,’üşns.kayiırtioütra’’nbörzntd’O,üliy’ayiüeinireenaçytuuyd‘byirlsetdrLinraenemdıdrnzloaeknulLieoear’üs,tmiyarmoerndb.eoytovzlenatuboalırBuaboıaizayaoelşliegşzriarrgydnzearminljkvmd.msdzuem,aeiüıinndİcktreasuenyçnnziıataeau.ügansyonknadtaöniı“ymltktnlşoietnSnaufad.nesas.s.eüıerçı,uiBrbzıeüzadBlaAzlynnrıtraıoan?yilyılaneüziocrd2ibyçdarnmoydzainbıry.e.oıılemıiüırdldroizaşnüDHmr.iınsatay.?arruy.aüaouhaiyakd”?eaüHsbAnnrldıemıBnsmgmkrıauyuıtılinüuorılaanzılckilnt,?dvgnaueıSüskAarueevasıdürryntrnlvkreİbSncytsnomLLodbeadanıaidç’aeüeoomdkeıutharıla,rtiaip.ealşdülkk.zzzukieyrübçişa.BltktınaaaOdşu.oclcsi’arkaaaBbnelufmünnkŞıBkaereeerazrokridelheın’t.rekırrkviaıçarLılCavıdnoYencgrişmadrşboznbogneae,eulimamteadbkbbdzüirifSnıomnyyşyedacuaaiaazhkb,oaitnaiöşeğşhynmauİtüyrrlbaa’lurlıuiadlııowbmaynniaenrrb.omnzrreonbüeııyers,blıiBtluuTrealncmr.oaırkasğnaauakçbdaiyuedrueaİtnnlıniysnOsrlouişndcnboa,narreretmpöadcııoknakğkesrriumrıinrrntışrsyebbtaklinaauaalvohtğaahbavatalauhasebtnranüdnbuuebyreçyügarldüıkğdsia.pldlyauiadnriçilr.ıiyaraklrcılışubbğoLdrınLkiabmeuüHrrvgnçiiagurıüoiarielıten,ıbri,kem.öilrlraizlasd,şlznteawnaokbuüHıkrDarlıöaabkmbüyr.dmşbaziliseveitknua,hnr.aıeüislAebeuenreıiltenr’n,ninnuıkyailkık,il di bugünlerle kıyaslar kadaşlarıyız. Aslında demokrasiye geçiş bu kadar saldıramaz. sak aynı şuna benziyor: onun bize telkinidir, onun bize bı Bunu kabul etmiyoruz. Gittik Kuzey Kıbrıs’ı aldık. raktığı mirastır” dedi. Bu kitap bir dirençtir, bir Kuzey Kıbrıs’ı bizim elimizden karşı harekettir. ‘Arkasında bağımsızlık isteyen BİR halk vardı’ n Diplomat İnönü’nün en güçlü yanı sizce neydi? Diplomat İnönü’nün en güçlü yanı savunduğu davalara inanmasıdır, çünkü savunduğu konular için savaş meydanlarında mücadele vermiş. Diplomat gibi kravatlı, papyonlu değil. Savaş meydanlarında çizmesiyle... Arkasında yaptığı mücadeleyi destekleyen bir büyük liderin olması. Mustafa Kemal. Onların da arkasında bağımsızlık isteyen bir halkın olması onun en büyük gücüdür. Yeni safha: Sivil İnönü n Lozan Antlaşması İnönü’nün hayatında neyi değiştirdi? Lozan Anlaşması İnönü’nün hayatında yeni bir aşamanın kapısını açmıştır. Lozan’dan sonra İnönü bir daha askeri üniformasını giymedi. Demek ki askeri alanda başarılı olan 38 yaşında bir general artık diplomasi ve devlet yönetme alanında da başarısını göstermiş oluyor. Yeni bir safha açılıyor. Sivil İnönü çıkıyor ortaya. Asker İnönü’den sivil İnönü’ye ama orada yaptığı iş çok büyük. Çok büyük başarılara imza atıyor çünkü karşısında 15 devlet var. Hepsiyle uğraşıyor. Didim’de yazarlar buluşması... Hafta başında Didim’de 15. yazarlar bulunmasının konuğuyduk. Güzel bir yere gitmek için yapılan yolculuk da gezip görmeye dahildir. Didim’e gidişin özellikle Söke’den sonrasını ayrıca seviyorum. O uçsuz bucaksız yeşil denizi Söke Ovası, bitmesin istersiniz. Dağlarından yağ, ovalarından bal akan Ege’nin en verimli topraklarının ortasından geçen Menderes Irmağı da yeşil gözlüdür. Kısa bir molada, bu bereketin üzerindeki insanlar girdilerdeki pahalılığa dikkat çekip iktidara seslendiler: Neden bizden çok başka ülkelerin çiftçisini destekliyorsunuz? İthalatın anlamı bundan başka bir şey değil ki! HHH Yazarlar buluşması dedik, ama özü yazarokur buluşması. Kitap yazanların, hele günlük yazı yazanların her fırsatta okurla buluşması çok önemli. Beş saati aşan buluşmada sadece Türkiye’den değil, dünyanın dört bucağından gelen insanların elini sıktık. Yurtdışından gelenlerin çoğu Almanya’da oturuyordu. Hayli dertliler. Şöyle diyorlar: “Eskiden Almanlar için Türkiye’ye gelmek çok güzel bir şeydi. Dönüşte bize genellikle pozitif anılarını anlatırlardı. Şöyle bir tanım vardı; Almanlar ikiye ayrılır, Türkiye’yi görenler ve görmeyenler. Görenlerin daha önceden olumsuz yargıları kırılırdı. Şimdi bütün bunlar kalktı...” Fransa, Hollanda, öteki Avrupa ülkelerinden gelenler de benzer düşünceler paylaştılar. Didim’e yaz tatili için gelenlerin yanı sıra dört mevsim kalanlar da giderek artıyor. 10’a yakın Didim’e yeni yerleşmiş ya da yerleşme kararı almış aile tanıdım. Bir mühendis Cezayirli eşiyle gelmişti, bir başkası Rusla evlenmiş, Didim’e yerleşmiş. Tatilcilerin iller yelpazesi hayli genişti. Eskişehir’den gelenler, övünçle kentlerinin adını söyleyip ekliyorlardı: “Büyükerşen’in şehrinden...” Rize’den gelenler gülümsüyordu: “Orada bizler de yaşıyoruz...” Diyarbakırlı aile, bir süredir gidememenin sızısıyla konuştu. Sivaslılar, kentin Cumhuriyetçi kimliğinin daha güçlü olması gerektiği kaygısında. Sivas Kongresi’nin 100. yılının buna vesile olması dileğini sık işittik. Ankara’dan gelenler, “Mansur Yavaş iyi başladı” diye söze giriyordu. İstanbul’dan gelenler İmamoğlu heyecanını yaşamaya devam ediyor. İstanbul seçimlerinin toplumdaki sandığa, demokrasiye olan inancı güçlendirdiğini yeri geldikçe vurguluyoruz, ama bunu halkın gözlerinin içinde görmek başka bir şey. Bize, “Nasılsınız” diye soranlara güçlü bir şekilde, “İyiyiz” dedik. “Bu koşullarda nasıl iyi olunabilir” diye soran gözlerle bakanlara şu karşılığı verdik: “İyi olmanın dört koşulu var; umudu tüketmemek, yaşam sevincini yitirmemek, mücadeleyi bırakmamak, hedefi unutmamak...” HHH Didim yazarlar buluşmasının mimarı Hayri Kandemir’i İzmir’den tanıyorum. 26 yıl önce Muzaffer İzgü ile buluşma başlamıştı. 15 yıl önce de her yıl ağustos ayı başından ortasına kadar süren 15 günlük bir program şeklinde başladı. Muzaffer Abi son nefesine dek her yıl katıldı. 26 Ağustos 2017’de kaybettiğimiz İzgü, sağlığının kötüleşmesi üzerine Hayri’ye, “Al sana imza kaşem, benden sonra bunu kullan. Okuru bensiz gönderme” demiş. Hayri de bu vasiyeti yerine getiriyor. 15 yılda 200’den fazla yazar Didim’e geldi. Bu yıl, Ayşe Kulin, Canan Karatay, Canan Tan, Emre Kongar, Mustafa Gazalcı, İlyas Salman, Merdan Yanardağ, Kahraman Tazeoğlu, Barış’lar (Pehlivan, Terkoğlu), Hidayet Karakuş, Hüseyin Yurttaş başta olmak üzere pek çok yazar vardı. Biz, Ergün Poyraz, Serra Menekay’la birlikte okurla buluştuk. Bu yılın baş konuğu ise sevgili Eren Erdem’di. Eren’in “Adalet Manifestosu, Meclis’ten Silivri’ye” kitabı, içinde yaşadığımız gerçeklerin geleceğe haykırılışı. Hapiste yazılmış kitap okura ulaştıkça, demir parmaklıkların ardındaki insanın yüreğinde pencereler açılır. Özgürlük türküsüdür, esaretteki insanın sesini dışarıya duyurduğunu hissetmesi! Didim Belediye Başkanımız Ahmet Deniz Atabay’ı böylesi etkinliklere omuz verdiği için kutladıktan sonra gece yarısını çok geçe Didim’den ayrıldık. Hayri Kandemir’le kucaklaşırken gönül gözünden öptük. On yıl önce bir hastalık musallat oldu Hayri’ye, gözü adım adım kapandı. Dört yıl önce görme yetisi sıfıra indi. Ama Hayri dimdik hayatın içinde... Mücadele dedin mi, gözü hiçbir şey görmüyor!