23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
DİZİ TASARIM: EMİNE BİLGET 95 TEMMUZ 2019 CUMA KKTC’li siyasi aktörler Doğu Akdeniz ve adanın geleceğini Cumhuriyet’e yorumladı Suların ısındığı bölge Enerji, sondaj mücadelesinin daha görünür kıldığı, ama derininde savunma hattı, ekonomi, siyasi nüfuz savaşının yattığı Doğu Akdeniz’e ilişkin sıcak gündem her geçen gün daha ciddi bir krize seyredildiğini ortaya koyar nitelikte. Kıbrıs’ta yarım asrı deviren çözümsüzlük, Atina ve Güney Kıbrıs Rum Kesimi’nin AB kalkanıyla KKTC’nin haklarını görünmez kılma hamleleri, Türkiye’nin bölge ülkeleriyle yaşanan krizlerle birlikte giderek yalnızlaşması, ABDAvrupa cephesinin baskılama siyasetiyle Ege ve Akdeniz’e çıkışının adeta önünün kesilmek istenmesi... Tablo, Suriye savaşıyla Akdeniz sularının ABD’den Rusya’ya pek çok ülkenin askeri gemilerinin oyun sahasına dönmesiyle daha da ağırlaşıyor. Türkiye ile KKTC’nin egemenlik hakları, doğal zenginliklerin adil paylaşımı çağrılarına karşı Avrupa, Amerikan hatta Ankara’nın yakın müttefiki Katar’dan dev enerji şirketleri Güney Kıbrıs Rum Kesimi, diğer bölge ülkeleriyle petroldoğalgaz arama, sondaj konusunda çoktandır ittifakta. Güney KıbrısYunanistanİsrail cephesi enerji işbirliğine Mısır, Ürdün, Lübnan hattını da ekleme adımlarıyla bölgede savunma, siyasi güç ekseni oluşturma çabasında. Paris yönetimi Güney Kıbrıs’a askeri konuşlanmayı gündeme getirirken Washington siyasetinde Güney Kıbrıs’ın silahlandırılmasına, ABD’den Ankara’nın uyarılmasına yönelik çağrılar yankı buluyor. Bölgeye iki sondaj gemisi gönderen Ankara’ya ise AB’den yaptırım kartı tehdidi gösteriliyor. Tüm bu alarm zilleri çaldırtan başlıklar arasında biz de rotayı Doğu Akdeniz mücadele sahasının merkezindeki Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ne (KKTC) çeviriyoruz. KKTC’de iç gündem de parçalı bulutlu. Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı ile Başbakan Ersin TatarBaşbakan Yardımcısı aynı zamanda Dışişleri Bakanı Kudret Özersay cephesi arasındaki görüş ayrılıklarının yönetimde kriz yaratıp yaratmayacağı tartışmaları bir yana, adada Kıbrıs çözümünde federal sistem önerisinin geçerliliğinin kalmadığını, iki devletli modeli savunanlarla buna muhalefet edenler, enerji sondaj krizinin daha da alevlenebileceğinden, uluslararası izolasyonla birlikte ekonomik darboğazın ağırlaşacağından kaygı duyanlar dikkat çekiyor. Ada halkı her zamanki gibi umutlu, güler yüzlü ama onlarca yıllık uluslararası tecrit, tek taraflı adımların yarattığı bezginlik de ortada. KKTC hükümetinin yıllardır kapalı olan Maraş’ı açma yönünde ön çalışma yapılacağı açıklaması ise hararetli tartışmaları da beraberinde getirdi. Haliyle de KKTC’de yeni kurulan koalisyon hükümetinin başbakanı Tatar, Dışişleri Bakanı Özersay, eski Cumhurbaşkanı Mehmet Ali Talat, Kıbrıs Türk Ticaret Odası Başkanı Turgay Deniz ile yaptığımız ayrı ayrı görüşmelerde konuların merkezinde Doğu Akdeniz’de gerilimin artması, Kıbrıs müzakerelerine yönelik gelişmeler, ekonomik açılımlar, Ankara ile ilişkiler odak noktası oluyor. Hakkımıza saygı duyKKTC Başbakanı Tatar, Türk toplumunu yok sayan taraflara ‘biz de varız’ mesajı verdi: KKTC Başbakanı Ersin Tatar, Güney Kıbrıs Rum Kesimi’nin Doğu Akdeniz’de hak iddia etmesi ne kadar doğru ise kendilerinin de hak iddia etmesinin en az onlarınki kadar doğal olduğu vurgusu yapıyor. Rum Kesimi’ne yönelik AB desteğine de atıfla, “Gerçekten bir uzlaşı istiyorlarsa var olan gerçekleri, egemenlik haklarımızı göz ardı etmeyecek, görüşlerimizi yok saymayacaklar” diyor. Güney Kıbrıs’ın uluslararası enerji şirketleriyle birlikte tartışmalı bölgelerde yürütülen sondaj faaliyet leri geldi, Annan planından sonra gelinen son aşamalar arasında İsviçre’nin CransMontana kentinde 11 gün süren toplantı lerini nasıl değerlendiriyorsunuz? AB lardan Türk tarafının gösterdiği bütün es ABD’nin baskısı sürerken Türkiye’nin nekliklere rağmen Rum tarafından hiçbir arama, sondaj faaliyeti yapan iki gemisi adım gelmemesi de var. Kıbrıs Türk tara de bölgede... fı da o gün tekrar o noktadan devam edil Türkiye ile uzlaşı içindeyiz mesinin yanlış olacağı görüşünü dile getirdi. Sayın Çavuşoğlu’nun da bu yönde açık TATAR Doğu Akdeniz’deki durum Tür laması olmuştur. Cumhurbaşkanı Akıncı kiye ile birlikte yürütülen bir meseledir. da adaya dönüşünden sonra iki devlet ola KKTC olarak bizim de egemenlik hakları bileceğinden de bahsetmişti. Ancak şimdi mız vardır. BM kararları da adada iki ayrı yine federal temelli bir zeminde görüşme halk olduğuna saygı duyuyor. Hal böyley lerin başlayabileceği noktasında olduğunu ken bir taraf Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin söylüyor ama biz hükümet olarak baktığı haklarını göz ardı ederek tek taraflı olarak mızda fedaral temelde bir anlayışın tüken şirketlerle sondajlar yapıyor. Artık bu sa mekte olduğunu, zemin bulunmadığını dü atten sonra biz de diyoruz ki, madem sen şünüyoruz. Çünkü tekrar başlasa aynı ha yapıyorsun, meydan okuyorsun, hukuk yal kırıklığı yeniden yaşanacak. tanımıyorsun, benim haklarıma saygı Alternatiflerin de masaya gelmesi ge duymuyorsun, ben de arayacağım. Son rek. Bunun başında da AB çatısı altın daj faaliyetlerine yönelik bizim tek ba da iki devlet geliyor. Kuzeyde ayrı bir şımıza böyle bir gücümüz yok. Zaten devlet var. Bu iki tarafın birleşmesinin, Rumların da yok, onlar da firmalarla an üniter yapı içinde var olmasının çok da laşmalar yapıyor. Biz de Türkiye ile ya mümkün olduğunu düşünmüyoruz. O pıyoruz. Türkiye’nin de bölgede hakları var, Yaklaşık 80 milyonluk büyük bir ülke, bölgede en uzun sahili olan ülke. nedenle halkları da kandırmayalım artık, Rumlar da bunu biliyor. Tatar, “Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti, bu bölgede hem Kıbrıslı Türklerin hem de Türkiye’nin menfaatlarının korunabilmesi için önemli bir konumdadır” diyor. Adada TürkRum nüfus yaklaşık bir milyon, boyuna göre konuşmalı... Biz burada Türk milletinin uzantılarıyız, birlik beraberlik içindeyiz. Türkiye ile uyumluyuz. Buradaki varlığımız Türkiye’nin bizi desteklemesine, bura ‘Maraş cennet olacak’1974 öncesinin ünlü tatil merkezi yavaş yavaş açılacak ya katkılarına bağlı. Fatih, Yavuz gemile ri bölgede. Bunlar bizim Türkiye hükümeti ile bir uzlaşı içinde olduğumuzu gösteriyor. “Mavi deniz” dedikleri bu kavramlar, Doğu Akdeniz ve KKTC bu üçlü bir güçtür, potansiyeldir. Haklarımız hukukumuzu ancak bu çerçevede arayabileceğimizi, sürdürebileceğimizi düşünüyoruz. Bu bir pozisyon almadır. Yarın belki petrol, gaz bulunamayacaktır, ama ileride bulunabilir, ileride bu yetki alanları bizim milletimizin iradesinde alacağımız pozisyonlarla bizi daha güçlü yapacaktır. n Bakanlar Kurulu’nda bir anda yıllardır kapalı olan, bir dönemin dünyaca ünlü turizm merkezi Maraş‘ın açılması yönünde girişim başlatılacağı konusunda karar aldınız. Nasıl bir açılım öngörüyorsunuz? Maraş, KKTC sınırları içerisinde ve bizim kendi güvenlik güçlerimiz tarafından korunmakta. Turizm olarak da açmayı isteriz. Maraş’a larının büyük kısmı arşivlerde bulunmuştur. İngiliz döneminde gayri resmi bizden alınmış. Biz itiraz etmemişiz ama hak haktır, kaybolmaz. Vakıflar bunun takipçisidir. Buranın Türk yönetimi altında açılmasını amaçlıyoruz. Tapu sahipliğinden o dönemden ABD şirketi varsa gelsin yönetsin, çalıştırsın otelini. Rum da aynı şekilde yapabilir ya da mal komisyonuna gidebilir, tazminatı isteyebilir, satabilir. Yatırımları hem Türkiye’den yatırımcılar, dünyanın her yerinde yaşayan zengin Kıbrıslı Türkler yapabilir. Netice itibarıyla bu olay KKTC’ye güç katmaktır, çünkü orası değerli bir yerdir. Dolayısıyla bizim turizm potansiyelimiz bu projeyle ikiye katlanabilir.1974’te turizm sektöründe birkaç otelimiz vardı. Şu anda 25 bin yatak kapasiteliyiz. Turizmde ciddi bir ‘Federal temelde çözüme zemin yok’ bir gecede açılım olmayacak, yavaş yavaş olacak. Orası bir cen noktaya gelmiş bulunmaktayız. Ercan Havaalanı bitirildiğinde şu anda 2 milyon yolcu kapasitesi 8 milyona çıka n Kıbrıs müzakerelerindeki tıkanmışlık ortada. Sizin yol haritanız bu konuda nedir? Sizce federatif sistem çözüm olasılığı rafa mı kalkmıştır? Bizim anlayışımız şudur; 1974’lerden bu yana öyle böyle taraflar arasında görüşmeler sürüyor. Çeşitli BM genel sekreter net olacak. Mülkiyet mese lesinde ise burada Rumların yanı sıra Osmanlı döneminden kalan vakıf malları da vardır. Bunların tapu cak. Ercan Havaalanı tamamlandığında göreceksiniz ki güneyde böyle havaalanı yoktur. YARIN DIŞİŞLERİ BAKANI ÖZERSAY: STATÜKO ÇARKINA ÇOMAK Özgentürk’e hapis cezası İfade özgürlüğüne bir darbe daha Gazetemiz yazarı Işıl Özgentürk’ün 13 Ocak 2019 tarihinde kaleme aldığı “Yeni kuşak türbanlılar” başlıklı yazısı nedeniyle yargılandığı davada karar çıktı. Hâkim, Özgentürk’e, “Halkı kin ve düşmanlığa tahrik veya aşağılama” suçlamasıyla 1 yıl 6 ay hapis cezası verdi. İstanbul 2. Asliye Ceza Mahkemesi’nde görülen duruşmaya Işıl Özgentürk’ün avukatı Fikret İlkiz, müştekiler ve müşteki avukatları katıldı. Duruşmada söz alan müşteki Mustafa Doğan İnal, hâkimin karşısında Özgentürk’e ilişkin hakaret cümleleri kullanarak, “Bir önceki celseye katılan arkadaşlarımız, sanığın yazısıyla ilgili paçavra kelimesini kullanmışlardır. Ben bu tabirin saygılı bir tabir olduğunu düşünüyorum çünkü yazı iğrenç bir paçavradır. Kendini medeni gören sanık İslamın bütün ritüel ve değerlerine karşın faşist, kindar iftiralarının mahkemeniz tarafından cezalandırılmasını istiyorum. Bu sözler onlar için sıradanlaşmıştır. Hukukun bunu korumaması lazım” dedi. Araştırılacak ve incelenecek bir husus kalmadığını belirten hâkim, Özgentürk’e, “Halkı kin ve düşmanlığa tahrik veya aşağılama” suçlamasıyla 1 yıl hapis cezası verdi. Eylemin basın yoluyla işlendiğini aktaran hâkim cezada yarı oranında artırım yaparak Özgentürk’e 1 yıl 6 ay hapis cezası verdi. Hükmün açıklanması geri bırakılmazken, hâkim yargılama giderlerini ise Özgentürk’ün ödemesine hükmetti. l İSTANBUL/Cumhuriyet MUHABİRİMİZ YARGIÇ KARŞISINDA Haberimiz yine yargılanıyor Gazetemizin 12 Şubat 2018 tarihinde manşetten duyurduğu 3. havalimanı inşaatındaki işçilerin kötü çalışma koşulları ve işçi ölümlerini konu olan Mehmet Kızmaz imzalı, “3. Havalimanı Mezarlık Gibi” başlıklı haber nedeniyle İstanbul 19. Asliye Ticaret Mahkemesi’nde açılan dava önceki gün görüldü. İstanbul 19. Asliye Ticaret Mahkemesi’nde görülen davaya, davacı avukatı Arzu Yıldırım, davalı olarak ise eski Cumhuriyet Gazetesi İmtiyaz Sahibi Orhan Erinç avukatı Halil Kocabaş, Mehmet Kızmaz ve avukatı Buket Yazıcı katıldı. Davacı vekili arabulucuya gitmek istemediklerini belirterek, şikâyetlerinin devam ettiğini belirtti. Duruşmada savunma yapan Kızmaz şunları söyledi: “Haberimden önce onlarca haber yapılmış, soru önergeleri verilmiş. Toplumun bu konuda bilgi edinme isteği oluşmuştur. Haberimi yapmadan önce İGA yetkililerine iddiaları sormama rağmen cevap verilmemiştir. Haberi, işçilere ve sendikacılara göre en çok işçi ölümünün yaşandığı hafriyat çalışmasında kamyon şoförüyle bire bir sahada yaptım. Haberden sonra bakanlık ‘Mayıs 2015’ten itibaren’ 27 işçinin öldüğünü açıkladı. Bir yıl sonra ise 55 işçinin yaşamını yitirdiği duyuruldu. Bir sene bile olmadan resmi olarak ölümlerin iki katına çıkmış olması işçi ölümlerinin çelişkisini ortaya koyuyor. İşçi ölümleri sorgulanmazken, kamuoyuna bilgi verilmezken, işçi ölümlerini kamuoyuna taşıyan bir habere dava açılması asıl sorundur. Haberimde kamuoyu yararı gözeterek yaptım. Bu dava işçilerin sesi olan habere değil, işçi ölümlerinden sorumlu olan kişi ve kurumlara açılmalıydı. Haberden sonraki aylarda işçilerin yaptıkları eylemler de çalışma koşulların ne kadar kötü olduğunu göstermektedir. Nasıl ki, ‘ölmek istemiyoruz’ dedikleri için bu işçilerin tutuklanması hukuksuzsa, işçilerin iddialarının haber yapılmasına dava açılması da hukuksuzdur. Üzerinde durulması gereken 400 ya da 55 ya da rakamlar değil, bir işçinin, canın bile ölmesidir.” Duruşma tahkikat aşamasına geçilmesi için eylül ayına ertelendi. l İSTANBUL/Cumhuriyet DİHA DAVASI ŞIRNAK’TAYDI Ataman için müebbet istemi MAHMUT ORAL Kanun hükmünde kararname (KHK) ile kapatılan Dicle Haber Ajansı (DİHA) muhabiri Ziya Ataman’ın da aralarında bulunduğu 9’u tutuklu toplam 19 sanıklı davaya, Şırnak 1’inci Ağır Ceza Mahkemesi’nde devam edildi. İlk olarak ifade veren tanık Aytaç Yalman, Emniyet’te kendilerine imzalatılean ifadeleri okumadıklarını ve işkence altında imza attıklarını iddia etti. Esasa dair mütalaasını açıklayan savcı, Ataman’ın da aralarında bulunduğu tutuklu sanıkların müebbet hapisle cezalandırılmalarını istedi. Avukatlar mütalaaya karşı ek süre talebinde bulunurken sanıklar suçlamaları reddederek, mütalaaya karşı çıktı. Ziya Ataman, Kürtçe savunma yapmak istedi ancak, mahkeme Ataman’a bir sonraki duruşma tercümanını hazır etmesi halinde savunma yapabileceğini söyledi. Mahkeme, tutukluların tutukluluk hallerinin devamına karar vererek, duruşmayı ileri tarihe erteledi. DİYARBAKIR
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle