19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
HABER EDİTÖR: ELİF TOKBAY TASARIM: İLKNUR FİLİZ 35 TEMMUZ 2019 CUMA Parçalı Bulutlu Açık Sağanak Bulutlu Karlı Yağmur Karla K. Yağmur Sisli İzmir 38/25 İstanbul 32/22 Antalya 35/24 Ankara 33/16 Mersin 32/26 Trabzon 27/20 Kars 27/7 Diyarbakır 39/20 Bursa 330/2 0 0 Adana 340/2 4 0 Artvin 270/1 7 0 Çanakkale 340/2 3 0 Balıkesir 340/1 9 0 Sivas 290/1 3 0 Erzurum 250/1 3 0 Eskişehir 330/1 7 0 Aydın 410/2 4 0 Gaziantep 380/2 3 0 Konya 330/2 0 0 Atina 360/2 5 0 Berlin 230/1 5 0 Girne 340/2 4 0 Londra 260/1 6 0 Moskova 200/1 2 0 Paris 290/180 Madrid 380/2 1 0 Amsterdam 220/1 3 0 Roma 290/1 8 0 New York 290/2 3 0 Tokyo 250/2 1 0 TARİHTE BUGÜN 1917: Mustafa Kemal, Halep’teki 7. Ordu Komutanlığı’na atandı. 1921: Antalya’yı işgal eden İtalyan güçlerinin son birliği de kentten ayrıldı. 1938: Şükrü Kanatlı komutasındaki Türk birlikleri Hatay’a girdi. Fransızların ilan ettiği sıkıyönetim kaldırıldı. 1945: İngiltere’yi II. Dünya Savaşı’nda zafere götüren Winston Churchill seçimi kaybedince başbakanlıktan ayrıldı. Adalet yanığıALADAĞ’DA 8 KİŞİYE HAPİS, KAMU GÖREVLİLERİNE BERAAT ÖuSYaKzÜçuARlİyNaorır Antalya’da lösemi tedavisi gören Öykü Arin’in nakil olduğu hastanede tedavi ve kontrolleri sürüyor. Sosyal medya hesabından Öykü’nün durumuyla ilgili bilgi veren Eylem Şen Yazıcı, kemoterapi sonrası saçlarını kaybeden kızının saçlarının tekrar çıkmaya başladığını ve Öykü’nün mutlu olduğunu dile getirdi. l İHA İSTİSMARA İSYAN ‘Susarsanız hainsiniz’ Antalya’da bir devlet okulunda, 4’üncü sınıfta eğitim gören 910 yaşındaki 25 öğrenciye cinsel istismarda bulunduğu iddiası ile tutuklu yargılanan sınıf öğretmeninin davası için dün Antalya’ya gelen Saadet Öğretmen Çocuk İstismarı ile Mücadele Derneği Başkanı Saadet Özkan, adliye binası dışında dernek üyeleriyle birlikte açıklama yaptı. Duruşmalara konulan basın yasağını eleştiren Özkan, “Diyorlar ki skandal olmasın. Yapılanlar ortaya çıkmasın. Soruyorum, biz bu çocukları nasıl koruyacağız... Bulunduğunuz yerde istismarcı varsa, kocanız, müdürünüz, akrabanız, her neyiniz olursa olsun eğer siz ihbar etmiyorsanız siz de vatan hainisiniz” dedi. l DHA ÇORLU FACİASI Çekilme talebi kabul edilmedi Tekirdağ Çorlu ilçesinde 25 kişinin yaşamını yitirdiği tren kazası davasının önceki gün görülen ilk duruşmasında çıkan olayların ardından 1’inci Ağır Ceza Mahkemesi heyetinin davadan çekilme kararı, 2’nci Ağır Ceza Mahkemesi tarafından uygun bulunmadı. Dosyadan çekilme kararı kaldırıldı. l DHA Adana’nın Aladağ ilçesinde Süleymancılar cemaatine ait kaçak yurtta 11’i çocuk 12 kişinin yaşamını yitirmesiyle ilgili 18 kişinin yargılandığı davada 8 sanık 8 yıl ile 12 yıl arasında değişen sürelerde hapis cezalarına çarptırıldı. Kamu görevlisi sanıklar hakkında ölüme sebebiyet olma suçundan beraat kararı verilirken, görevi kötüye kullanma suçundan cezalandırılmalarına karar verildi. Kamu görevlisi sanıklara ölüme sebebiyet suçundan beraat verilmesine aileler, sendikalar ve baro başkanları tepki gösterdi. Duruşmada, sanıkların savunmalarının ardından mahkeme heyeti, dernek başkanı İsmail Uğur’u 12 yıl 2 ay 20 gün, yurt müdürü Cuma Ali Genç’i 11 yıl 1 ay 10 gün, dernek görevlilerinden Mahmut Deniz’i 10 yıl, Mahir Kılıç, Mustafa Öztaş, Ramazan Dede ve Ramazan Keleş’i 8 yıl 10 ay 20’şer gün hapis cezasına çarptırdı. Kamu görevlisi sanıklar hakkında ise ölüme sebebiyet olma suçundan beraat kararı verildi, görevi kötüye kullanma suçundan cezalandırılmasına karar verildi. İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü görevlilerinden sanık Bayram Aydın, Cihan Ünal, Davut Gökçeli, Mehmet Aktaş ve Ramazan Arı’ya 7 ay 15’şer gün hapis cezası vererek hükmün açıklanmasını geri bırakan mahkeme heyeti, 6 sanığın beraatını kararlaştırdı. Yoksulun dosyası Avukat Can Atalay, yurdun 1972’de açıldığını ve kaçak olarak işletildiğinin Aladağ Belediyesi’nin idari soruşturma ile ilgili Adana 3. İdare Mahkemesine verdiği yazıda ortaya çıktığını hatırlattı. “Yurt 1972 muhtırasından sonra açılmış, ilk resmi yazılmasını 1980 askeri darbesinden sonra yapmıştır” diyen Atalay, 1972 muhtırası ve 1980 darbesi ile cemaatlerin yurt açmasının önünün açıldığına işaret ederek “40 küsür yıldır tüm kamu görevlileri tarafından korunacaksınız, sonra kamu görevlileri ile illiyet bağı yok diyeceksiniz. Bu dosya yoksul ailelerin çocuklarının eğitim hakkı dosyasıdır” dedi. Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’nı temsilen katılan avukat mütalaaya katıldıklarını belirterek bilinçli taksirle öldürme suçunu üst sınırından ceza verilmesini istedi. Biz para istemiyoruz Davada savunma yapan eski İlçe Milli Eğitim Müdürü sanık Mehmet Aktaş’ın avukatı Berkay Dikici, müvekkilinin olayın gerçekleşmesinde sorumluluğunun olmadığını iddia ederek milli eğitimden tazminat alabilmek için müvekkilinin suçlandığını söyledi. Dikicinin ifadelerine tepki gösteren aileler “Bizim canımız yandı biz para istemiyoruz. İstiyorsanız biz size verelim” diye tepki gösterdi. l Haber Merkezi LAİK EĞİTİMİN YOK EDİLMESİNİN SONUCU Davayı ilk günden bu yana takip eden Eğitim İş Genel Başkanı Orhan Yıldırım kararın açıklanmasının ardından açıklama yaptı. Yıldırım yaptığı açıklamada, ölümlerde birincil derecede sorumluluğu olan kamu görevlisi sanıklar hakkında beraat kararı veril mesine tepki gösterdi. Aladağ faciasının kamusal ve laik eğitimin yok edilmek istenmesinin bir sonucu olduğunu vurgulayan Yıldırım, “Bizler, öğrencilerimize, geleceğimize, laik, bilimsel, çağdaş, parasız ve kamusal eğitime sahip çıkmaya devam edeceğiz” dedi. Ankara Baro Başkanı: Deliller KARARTILDI Duruşma sonrası ailelerle bir araya gelen Ankara Barosu Başkanı Erinç Sağkan, “Yaklaşık 3 yıldır burada mücadele edildi. Yangının gerçekleştiği yurt binası maalesef daha davalar başlamadan, belediye kararı olmaksızın alenen yıkılarak, deliller herkesin gözü önünde yok edildi” dedi. Asıl ceza alması gerekenlerin kamu görevlileri olduğunu savunan Sağkan, “O nedenle bu davanın bundan sonraki aşamalarının da çok büyük bir titizlikle takip edilmesi gerektiğine inanıyoruz” diye konuştu. 11 ÇOCUK HAYATINI KAYBETMİŞTİ Aladağ’da, 29 Kasım 2016’da ortaokulda okuyan kız öğrencilerinin kaldığı Süleymancılar cemaatine ait yurtta, elektrik sisteminin kısa devre yapması sonucu çıkan yangında eğitmen Fatma Canatan, yurt müdürü Cumali Genç’in kızı Sare Betül Genç, 8’inci sınıf öğren cileri Sema Nur Aydoğdu, Zeliha Avcı, Sevim Köylü; 7’nci sınıf öğrencileri Gamze Bagir, Sümeyye Yetim, İlknur Maden, 6’ncı sınıf öğrencisi Nurgül Pertlek ile 5’inci sınıf öğrencileri Bahtınur Baş, Tuğba Aydoğdu ve Cennet Karataş yaşamını yitirmişti. MEB, müftülüğün birinci sınıflara dağıttığı dini şiiri görmezden geldi Kâbus gördüren şiire inceleme yok Yüksek hızlı tren faciasında bilirkişi raporu: Yöneticiler kusurlu Ankara’da 13 Aralık 2018’de, 9 kişinin yaşamını yitirdiği yüksek hızlı tren (YHT) kazasına ilişkin hazırlanan bilirkişi raporunda dönemin TCDD Genel Müdürü İsa Apaydın’ın da aralarında bulunduğu 9 üst düzey yönetici kusurlu bulundu. Raporda, kazanın 3 ana nedenden kaynaklandığı belirtilirken “Birinci ana nedeni hattın eksikleri olduğu halde açılması diğer bir ifade ile hattın açılması için acele edilmesidir” denildi. Eskişehir Teknik Üniversitesi Raylı Sistemler Programı öğretim üyelerinden oluşan 3 kişilik bilirkişi heyetinin 12 sayfalık raporu, savcılığa gönderildi. Raporda yanlış bir trafik yönetim sistemi kurulması kazanın ikinci ‘kök’ nedenidir” denildi. 3. kök neden olarak Kazadan dört gün önce ma nevraların doğudan batıya alınması gösterildi. Raporda Genel Müdür Yardımcısı Ali İhsan Uygun, TCDD Genel Müdürlüğü Daire Başkanı Mükerrem Aydoğdu, Trafik ve İstasyon Dairesi Başkanlığı Şube Müdürü Recep K., TCDD Genel Müdür Yardımcısı İsmail Ç, 8’inci Bölge Müdürü Duran Y, 8’inci Bölge Servis Müdürü Ünal S, 8’inci Bölge Servis Müdür Yardımcısı V. Ergün T., Makasçı Osman Yıldırım’a, işbaşı eğitimi verilmeden işbaşı yaptırıldığı için Ankara Gar Müdürü Talip Ünal ve Müdür Yardımcısı Vekili Kadir Oğuz’nun kusurlu olduğu da raporda belirtildi. Emniyet yönetim sisteminin doğru çalışmadığı için TCDD Genel Müdürlüğü EKAY Daire Başkanı Tuna Aşkın’nın da kusurlu olduğu vurgulandı. Makasçı Osman Yıldırım da kusurlu bulundu. l ANKARA / Cumhuriyet Sinop Müftülüğü’nün, kentteki bir ilkokulda, birinci sınıflara “Regaip Gecesi” başlıklı bir şiir dağıttığı ortaya çıktı. Bir öğrencinin “şiirin içeriğinden olumsuz etkilenmesi” üzerine konu Milli Eğitim Bakanlığı’na (MEB) taşındı. Ancak MEB’den “bakanlıkla bir ilgisi olmadığı gerekçesiyle inceleme yapılamayacağı” yanıtı geldi. “Rabbin Allah’a dönmeyi/ Rabbin Allah vermiştir emanet nefesleri/Diriltir insanı Regaip Gecesi” gibi ifadelerin yer aldığı şiiri okuyan öğrencinin ailesi ise çocuklarının “şiirde geçen ifadeleri sürekli sormaya ve geceleri uykusundan korku ile uyanmaya başladığını” belirtti. Aile önce pedagoga danıştı. aile pedagogdan, “Bu şiir, bu yaştaki çocuğa verilir mi?” yanıtını aldı. EğitimSen Genel Başkanı Feray Aytekin Aydemir, “Dağıtılan yayının, basılan ders kitaplarından olmaması yet kililerin sorumluluğunu ortadan kaldırmaz. Sistem, söz konusu olan müftülük olduğunda müftülüğün dokunulmazlığını itiraf ediyor” dedi. Çocuk hakkı ihlali Aydoğan, müftülüklerin yürüttüğü çalışmaların bakanlıktan, il ve ilçe milli eğitim müdürlüklerinden bağımsız yürütülemeyeceğini belirterek, şunları söyledi: “En ufak bir ‘şikâyet’ bildiriminde öğretmenlere cezalar yağdıran sistem, söz konusu müftülük olduğunda müftülüğün dokunulmazlığını ve müftülüğe dair bir işlem yürütemeyeceğini itiraf ediyor. Yaşanılan, eğitimin geldiği noktanın fotoğrafıdır. Diyanet ve diyanete bağlı tüm kurumlar MEB’in yetkilerinin üstünde bir yetkiye sahiptir. Öğrencilerimize yaşatılanlar eğitim hakkı, çocuk hakkı ihlalidir.” l ANKARA / Cumhuriyet Güzelluk geçicidur Hüseyin Baş oturur oturmaz fıkra anlatmaya başlardı. Erdal Öz fıkra anlatmak için telefon ederdi. Çok gülerdim. Ama hiç güldürücü fıkra bilmesem de bir fıkra anlatabilirim. Temel’e sorarlar: Güzel mi olmak istersin yoksa budala mı? İkincisinu isterim. Neden? Çünkü güzelluk geçicidur! Bu misal bir şey başıma geldi: Üyesi olduğum Mallarmé Şiir Akademisi’nin (Fransa) başkanı büyük şair Eugène Guillevic (1907 1997), bir gün (1986) Nobel Ödülü üzerine konuşurken, birden “Özdemir, gençliğimde bana Nobel’i almak mı yoksa yakışıklı olmak mı isterdin diye sorsalardı, yakışıklı olmak istediğimi söylerdim. Memlekette adımı taşıyan bir lise var ama nafile” demişti. Çok çirkin bir insan değildi ve çok çapkındı. HHH O hesap! Ama sözü AKP’nin özellikle de R.T. Erdoğan’ın imam hatip ve kadın saplantısına getirdiğim zaman, nereden nereye diyeceksiniz şimdi... İlişki kuramazsanız keyf sizin. Japonistan’ın Mukogawa Kadın Üniversitesi’nde kendisine bir vesile ile fahri doktora unvanı verilmiş... Gördüğünden göz kirası istercesine “Ben de kadın üniversitesi isterim” diyor. Okey! Emriniz olur! Bu gidişle, sadece kadınların çalıştığı fabrikalar, devlet daireleri de isteyebilirsiniz. Bayan Üniversitesi tuhaflığını şimdilik ihmal edelim. Ama imam hatip işini ihmal edemeyiz. Bir hatırlatma: Japonya’da başarısız yöneticilerin intihar etmesi geleneği de var. HHH İmam ve hatiplik konusunda yayımladığım İmam Hatip Saltanatı ve İmamokrasi (Tekin Yayınları, 2015) adlı kitabımı belki okumuş olabilirsiniz. Hürriyet gazetesinden atılmama yol açan yazılar vardır içinde. Erdoğan’ın imam hatiplerle ilgili çağdışı tutkusu otopsi masasına yatırılmıştır. İşin evrensel ve pedagojik yanlışlık faslına geçmeden sıradan bir soru soracağım: Erdoğan bütün ortaöğretim okullarının imam okulu olmasını istiyor. Bütün ortaöğretim okullarının askeri okul olmasını Reis cenapları ister mi, siz de ister misiniz? Başta Kuleli olmak üzere bütün askeri liseleri neden kapattı? Galiba gençlerin doktrine olmamaları için, değil mi? Peki, din eğitimi ve öğretiminin neden liseden sonra yükseköğrenimde başlamasına karşı? Efendim, Kuran ezberlemek için 4 yıl kısa süreymiş. O zaman ilahiyat fakültelerini 10 yıla çıkar. Son altı yılında maaş öde! İmam hatip okullarında Arapça öğrenilseydi (öğretilseydi) tercüman kullanmak zorunda kalmazdınız. Dini yeterince bilseydiniz, bunca kötü iş yapamazdınız. HHH İmamokratlara sorarsan, dünyevi (kamusal) işleri ulemaya ve fakihlere (fıkıhçılara) sormak, hadislere bakmak gerekirmiş. Laik bir cumhuriyette Kutsal Kitap’a da bakmak gerekmez. Din bireysel bir olgudur, durumdur, Erdoğan’ın dediği “nokta”dır. Kamusal değildir. Bu nedenle Türkiye Cumhuriyeti halkı bir “ümmet” değil, vatandaş topluluğudur. Ümmet dinsel alana aittir. Vatandaş laik devletin uyruğudur. Bilmem anlatabildim mi? Ulus(al) devlet, beynelminel (enternasyonal) olan ümmet fikrini kabul etmez. Bilmem iyi anlatabildim mi? HHH İmam hatip okulları fiyasko ile sonuçlandı. Mal meydanda! Mezunları nal topluyor! Somut ve reddedilemez kanıt bizzat AKP iktidarı olmalı. Personelinin neredeyse tamamı imam hatip mezunu. Genel bir hatırlatma: AKP’nin 17 yıldır ihlal ettiği, anayasanın 174. maddesi tarafından korunan Devrim Yasaları’nın çiğnenmesi bir anayasal suçtur ve Tevhidi Tedrisat Kanunu (Öğretim Birliği Yasası) Devrim Yasaları’nın başında yer almaktadır. Laik liselerin yerine imam hatip okullarının açılması büyük bir anayasal suçtur. Hesap verme yeri de Yüce Divan’dır. Sonuç: Tıpkı güzellik gibi iktidar da geçicidir, ama anayasal suç kalıcıdır. Bile bile anayasal suç işlemeye gelince: Budalalıktır! TECAVÜZ SANIĞI PROF. Ösonncrae ceemzeaklilik Yükseköğretim Kurulu (YÖK), tecavüzle suçlanmasına karşın Ankara Üniversitesi Rektörü Erkan İbiş tarafından emekli edilen öğretim üyesi Prof. Dr. Hasan Bilgili’yi kamu görevinden çıkardı. Bilgili, Ankara’da, kendisine ait hayvan hastanesinde çalışan veteriner Ç.B’ye tecavüzle suçlanıyordu. Bilgili’nin 5 taciz suçlamasından da disiplin cezası aldığı ortaya çıkmıştı. Bilgili’nin herhangi bir kamu kuruluşunda veya vakıf üniversitesinde görev yapamayacağı belirtildi. l ANKARA / Cumhuriyet
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle