19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
8 19 TEMMUZ 2019 CUMA EDİTÖR: HAZAL OCAK eposta: [email protected] ÇEVRE Hukuk silah olursa… İstanbul Adliyesi’nde dün yeniden hâkim heyeti önüne çıkan CHP İl Başkanı Dr. Canan Kaftancıoğlu, o kadar güzel tanımladı ki olayı, bu yazıyı yazmak üzere oturduğumda, durumu bir cümle ile nasıl formüle edeceğimi düşünürken imdada yetişti: “Ceza davası değil, cezalandırma davası…” Baskıcı, tolerans yoksunu, antidemokrasinin vücut bulmuş hali ve bütün bu özelliklerinden dolayı “hazımsızlığın son seviyesindeki” siyasi iktidar, yıllardır kitleleri kandırarak damarlara zerk ettiği o zehirli “Kutlu(!) Dava Narkozu”nu yemek istemeyenlerden her fırsatta öç almaktan bıkmıyor. Asla eleştirmeyeceksin bunları. Asla aksini savunmayacaksın bunların kafasındaki düşüncelerin. Çıkıp, “delikanlı gibi” fikirlerini savunmak diye bir opsiyonu yok bu “antidemokratlar”ın. Tarih boyunca da böyle olmuştur zaten. Damarında, genlerinde demokrasi ve hukuk karşıtlığı olan bu diktatoryal zihniyet, karşısındaki ile fikri ve zihni düzlemde tartışmaya girmez. Sadece ezmek, cezalandırmak, burnunu sürtmek, fitil fitil burnundan getirmek, pişman etmek, ortadan kaldırmaktır gündemi. Bu amaçla geçmişte de, bugün de ülkenin adliye binaları muhaliflerin günaşırı uğrak yeri olagelmiştir. Tabii ki oradan sonraki (neredeyse otomatik) durak da “demir parmaklıklar arkası”… Kumpas davaları sürecini hatırlayın. Cumhuriyet düşmanı hain FETÖ çetesi ile birlikte, ülkenin dört bir yanında hakkında dava açmadıkları, hapislerde süründürmedikleri, hayatını karartmadıkları Cumhuriyetçi, “ATATÜRK”çü, vatansever bırakmamaya ant içmişlerdi. Ortakları ile (hâlâ nedeni tam olarak aydınlatılamayan) yol ayrışması(?) ardından yaşanan (hâlâ üzerindeki kalın sis perdesi bilinçli olarak aralanamamış kuşkulu) darbe deneyimi sürecinde “kumpas kilidini” gevşetmiş görünmelerine rağmen, vatansever kıyımına devam etmekten geri durmuyorlar. Darbeyi bahane ederek açtıkları “OHAL ve KHK kıyımı devri”nin sözüm ona OHAL’siz(!) hız yitirmeden sürdüğüne tanık oluyoruz. Bugün gazetecilere, yarın akademisyenlere, öteki gün siyasetçilere salladıkları “yargı sopası” ile herkesin tepesine vicdansızca inme sevdasından asla vazgeçmiyorlar. Muhalif siyasi parti genel başkanları ve milletvekilleri de dahil olmak üzere yüzlerce muhalif siyasetçi ya zindanda ya da mahkeme kapılarını aşındırmakla meşgul. İşte, Canan Kaftancıoğlu’nun başına gelenler de bunun en somut örneklerinden biri. Daha üç gün öncesine kadar FETO alçağının önünde secde edenler, sümüklü mendiline, terli atletine yüz sürenler, Pennsylvania uçaklarına binebilmek için izhidam yaratanlar, “dün dündü” diye hukukun elinden yakayı sıyırıyor. Buna mukabil, koskoca muhalefet partisinin koskoca (evet, koskoca) İstanbul İl Başkanı, 5 yıl önce attığı tweet’in, üstelik de inkâr etmeden, delikanlı gibi arkasında durur ve fakat suç olmadığını savunurken, ağır hapis cezası kendisine bir sopa gibi sallanıyor. Daha 2 hafta önce, bizzat bu satırların yazarı, “pedofiliyi savunan bir şahsı eleştirdiği” bir Twitter mesajı nedeniyle, ceza davası konusu yapılarak yargı önüne çıkarıldı. Maksat belli: “Sus.. Yoksa…” Sosyal medyada da, gazete sütunlarında da, TV ekranında da radyo mikrofonunda da, hatta ve hatta (hiçbir çağdaş demokraside olamayacağı gibi) parlamento çatısı altında bile en ufak bir eleştirel söze tahammülleri kalmadı. 31 Mart ve 23 Haziran’da halktan yedikleri ağır siyasi tokadın etkisi ile daha da asabileştiler, saldırganlaştılar. Ülkeyi içine soktukları ağır ekonomik buhran ve dışarıda başımıza açtıkları ağır belaların da üstesinden gelemeyecek olduklarının farkına vardıkça, bu fevri tavır daha da azgınlaşacak. Emin olun. Hukuku, gerçekten suç işleyenlere dönük bir yargılama ve (eğer suçluysa) cezalandırma aracı olarak değil, “muhalifin üzerinde bir kılıç gibi sallama aracı” olarak gördükleri müddetçe, demokrasimiz sağlıklı bir raya oturmayacak. Dün Cumhuriyet Davası’nın sanığı, gazetemiz eski mensubu arkadaşlarımız ve yöneticilerle ilgili Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nın (beraat öneren) “Tebliğnamesi”, dileriz bu anlamda yeni bir anlayışın habercisi olsun. Sistemin revizyonunu, rötuşlanmasını sağlamak filan değil, bağımsız yargıyı yani “gerçek hukuku” tesis etmedikçe, laikdemokratikhukuk devletini geri getirmedikçe, dertlere zerre kadar çare bulunamaz. Hukukun üstünlüğünü tesis etmek, bir numaralı ve vazgeçilmez öncelikli hedef olmalıdır. Hukuk olmadan demokrasi olmaz. Rötuşlumötuşlu anayasa değil. Hukukun ve kuvvetler ayrılığının (ilk sayfada da değil) “kapağında yazılı olduğu” bir anayasa gereklidir. Ertelenemez bir vazifedir bu: Hukuk.. Hemen şimdi! Çorlu’da 180 bin ağacın kesilmesine neden olacak projede ‘ÇED olumlu’ kararı iptal edildi Çevre Bakanlığı’na çevre dersi MUSTAFA ÇAKIR Tekirdağ Çorlu’da 180 bin ağacın kesilmesine neden olacak kum ocağı projesi yargıdan döndü. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın “ÇED olumlu” kararını iptal eden mahkeme, bakanlığa da “çevre” dersi verdi. Kararda, proje ile nadir orman alanlarından birisinin daha yok olacağı, su kaynaklarının tahrip edileceğine işaret eden mahkeme, hazırlanan ÇED raporunu ise “literatür veriler ile hazırlandığı, bitki türleri ile ilgili veri toplanmadığı” gerekçesiyle eleştirdi. Cumhuriyet’in daha önce gündeme getirdiği Çorlu’da ağaç kıyımına neden olacak kum ocağı projesinde yargıdan ka rar çıktı. Çorlu Belediyesi, Ersay Madencilik tarafından yapılması planlanan kuvars kumu ocağı kapasite artışı projesi ile ilgili Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nca verilen ÇED olumlu kararının iptali istemiyle dava açtı. Tekirdağ İdare Mahkemesi, kararında, kuvars kumu çıkarılacak alanın tamamının orman vasfındaki arazi üzerinde bulunduğuna işaret etti. Kararda, açık kum ocağı işletmesi şeklinde yürütülecek faaliyetin, sahadaki bitki örtüsünün tamamen kaldırılarak yürütülecek bir işlem olacağı, orman alanlarının sağladığı ekolojik, ekonomik ve sosyal hizmetleri tamamen ortadan kaldıracağı vurgulandı. Mahkeme, İç Trakya’nın hassas ekolojik koşullarında yer alan bu nadir orman alanlarından birinin de kum ocağı işletmesi ile ortadan kaldırılarak önemli habitat kayıplarına neden olunacağına, ekolojik dengenin ve bölgenin kırılgan ekosistemlerinin göreceği olumsuz etkilerin yıllarca devam edeceğine dikkat çekti. Mahkeme, hazırlanan ÇED raporunu da, “flora ve fauna ile ilgili bölümlerinin hemen hemen tamamen literatür veriler ile hazırlandığı, işletme sahası ve etkilenme alanında kalan bitki türleri ile ilgili detaylı veri toplanmadığı” gerekçesiyle eleştirdi. Mahkeme, projenin, orman alanları ve yeraltı su kaynaklarıyla ilgili koruma ağırlıklı yaklaşımlarla bağdaşmayan bir planlama kararı içerdiğine, şehir ve bölge planlama açısından da uygun olmadığına, hem yerüstü hem de yeraltı suyu beslenme alanının kum ocaklarının kazısı ile tahrip olacağına dikkat çekti. Kararda, bölgenin güneyinde yer alan çiftlikler ve konutların su ihtiyacının da ciddi anlamda etkileneceğini belirtildi. Talana izin vermeyeceğiz CHP Tekirdağ Milletvekili İlhami Özcan Aygun, proje ile 180 bin ağacın kesileceğini belirterek, mahkemenin doğayı koruyan ibret verici bir karar aldığını söyledi. Kararın hemen uygulanarak Ersay Madencilik’e verilen tüm onayların iptal edilmesini isteyen Aygun, kararın takipçisi olacağını vurguladı. Aygun, “Talana izin vermeyeceğiz” dedi. l ANKARA Beton gitti, ok kaldıEskişehir’deki millet parkında yapılaşmaya yol açacak plan notları değiştirildi Çkkböeueprrkntelaoikyrblıoelimlrr’iianyı Çernobil felaketinin ardından tahliye edilen insanların kedi ve köpeklerini yanlarına almaları yasaklanmıştı. Bugün o köpeklerin torunlarının Çernobil’deki yaşam mücadelesi devam ediyor. Amerikan medya devi HBO’nun mini dizisi “Çernobil” ile birlikte 1986’da Sovyetler Birliği’nde yaşanan nükleer facia yeniden gün deme geldi. Nükleer santralın dördüncü reaktöründe yaşanan patlamanın ardından bölgede yaşayan insanların tahliye edilmesi sırasında evlerinde besledikleri kedileri ve köpekleri yanlarına alması yasaklanmıştı. Patlama sonrasında pek çok kişi evini terk ederken evcil hayvanını ardında bırakmak zorunda kaldı. Beş bölümlük dizinin en etkileyici bölümlerinden biri radyoaktif kirliliğe maruz kalan köpeklerin Sovyet askerleri tarafından öldürülmesine dair sahnelerdi. BBC Türkçe’nin haberinde, Çernobil’deki yasak bölgelerde bulunan köpeklerin yaşam mücadelesine yer veriliyor. Temiz Gelecek Vakfı ise köpeklere ulaşıyor ve veteriner yardımı sağlıyor. 195 bin ağacın kesildiği Atikhisar Havzası’nda kitlesel inceleme yapılacak #AgacımaDokunma Çanakkale’nin Kirazlı Atikhisar Havzası’nda, Doğu Biga Madencilik tarafından yapılan ağaç katliamına tepkiler sürüyor. 195 bin ağacın kesildiği belirtilen bölgede bugün kitlesel bir inceleme yapılacak. 34 belediyeden oluşan Ege ve Marmara Çevre Belediyeler Birliği’nin organize ettiği incelemeye; milletvekilleri, belediye başkanları, çevre örgütleri, meslek örgütü temsilcileri ve yurttaşlar katılacak. Bölgenin incelenmesinin ardından kitle, Çanakkale İskele Meydanı’nda bir de basın açıklaması yapacak. Ayrıca çok sayıda yurttaş sosyal medya üzerinden ağaç katliamını protesto etti. Yurttaşlar bir ağacın önünde çektikleri fotoğrafları #KazDağlarıHepimizin ve #AğacımaDokunma etiketleriyle paylaştı. ODTÜ yoluna 678 gün gecikmeli durdurma Eski Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek döneminde, Ankara Büyükşehir Belediyesi ile ODTÜ yönetimi arasında imzalanan protokolün ardından 8 Eylül 2017’de, ODTÜ ormanındaki ağaçlar yol yapımı için bir gecede kesilmişti. TMMOB Şehir Plancıları Odası Ankara Şubesi’nin açtığı dava sonrası Ankara 9. İdare Mahkemesi, ağaçların kesilmesinden 678 gün sonra planların yürütmesinin durdurulma sına karar verdi. Şehir Plancıları Odası Ankara Şubesi tarafından yapılan yazılı açıklamada, “Hiçbir nesnel ve bilimsel gerekçe olmaksızın, gerekli analiz ve ön çalışma yapılmadan sadece noktasal olarak problemleri çözme amaçlı yol ve katlı kavşak projeleri sonucu ODTÜ Ormanı zarara uğratılmış, ancak hukuksuzluğu açık olan bir projeye mahkeme dur demiştir” ifadeleri kullanıldı. l ANKARA/Cumhuriyet Mahkemeden Kaş için umut veren karar Bölge sakinleri Antalya KaşKalkan arası bölünmüş yol projesine karşı açtığı davayı kazandı. Antalya Valiliği tarafından proje için verilen “Çevresel Etki Değerlendirmesi gerekli değildir” kararını iptal eden mahkeme, bilirkişi raporuna da atıfta bulundu. Bölge sakinlerinin avukatı Tuncay Koç, kararın ardından yaptığı açıklamada, “Alanın tüm topoğrafyasını, coğrafi gü zelliğini, doğal hayatı ve arkeolojik yapıları, tarımsal özelliği bozacak bu projenin bir daha gündeme alınmamasını Kaş halkı talep etmektedir. Doğayı ve çevreyi koruyan, sürdürülebilir turizm ve geleneksel tarım ilkelerinden ödün vermeden Kaş coğrafyasının korunması herkes için bir görevdir. Bu projeye dayalı olarak yapılan imar planları da iptal edilmelidir” dedi. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından yıkılan Eskişehir Atatürk Stadı’nın bulunduğu 52 bin 270 metrekarelik alana yapılacak millet bahçesi projesine ilişkin geri adım atıldı. Plan notlarını değiştiren bakanlık yapılaşmanın önünü açan maddeleri çıkardı, otoparkı zemin altına aldı ancak okçuluk tesislerine dokunulmadı. Eskişehir Büyükşehir Belediye Başkanı Prof. Dr. Yılmaz Büyükerşen imar planlarının koruma kuruluna yollanmadan askıya çıkarılmak istendiğini belirterek “A’dan Z’ye yanlış yapıyorlar” dedi. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından yıkılan Eskişehir Atatürk Stadı’nın bulunduğu meydan alanı “millet bahçesi”ne çevrilerek yapılan plan notlarıyla yapılaşmanın önü açılmıştı. Eskişehir Kültür Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu, bakanlığın yaptığı millet bahçesi plan notlarının yapılaşmayı artıracağını belirterek 27 Haziran’da yeniden değerlendirilmesine karar verdi. Bakanlık tüm bu sürecin ardından yeni imar planı değişikliğini ve plan notlarını askıya çıkardı. Ancak yeni planları son kurul kararına göre değil, eski kurul kararlarına göre yaptı. Yeni plan notlarında yapılaşmanın önünü açan madde çıkarıldı ve otopark da zemin altına alındı. Spor alanlarının başında gelen okçuluk tesislerine ise dokunulmadı. Notlarda, alan içerisinde millet kıraathanesi, sergi alanları, el sanatları merkezi, sanat atölyeleri, çay bahçesi, bisiklet yolları, meydanlar, toplanma alanları, spor alanları gibi tesislerin yer alabileceği belirtildi. Büyükerşen: A’dan Z’ye yanlış Eskişehir Büyükşehir Belediye Başkanı Prof. Dr. Yılmaz Büyükerşen, bakanlığın hazırladığı son imar planlarında usule aykırı hareket edildiğini belirterek planları koruma bölge kuruluna yollamadan sitelerinde askıya çıkardıklarını anlattı. Büyükerşen, “Önce kurulun planları inceleyip karar vermesi lazım. Kurul kararı olmadan büyükşehir belediyesinin planları askıya çıkarmasını istiyorlar. A’dan Z’ye yanlış yapıyorlar” ifadelerini kullandı. Odunpazarı Belediye Başkanı Kazım Kurt da “Arkadan dolanarak hukuksuzluk yapmaya çalışıyorlar. Önce kurul karar verecek. Kurul ‘yapabilirsiniz’ derse ondan sonra askıya çıkıp itiraz süreci başlayacak” dedi. Çakırözer: Takip edeceğiz CHP Eskişehir Milletvekili Utku Çakırözer de özetle “Biz Eskişehirlililer için buradaki en önemli konu eski stadyumumuzun yerine yapılacak alanın yeşil alan olmasıdır. Orası betonlaştırılmamalıdır. Büyükşehir ve Odunpazarı belediye başkanlarımızın itirazı ve kamuoyunun tepkisi üzerine plan notlarının değişmiş olması memnuniyet verici. Bundan sonra da bu planın uygulamaya konma sürecinin her aşamasını milletvekilleri, belediye başkanları, sivil toplam örgütleri ve tüm Eskişehirliler titizlikle takip edeceğiz. Aslında zaten Eskişehir mevcut imar planlarında burası meydan olarak geçiyor. Yani altı otopark üstü yeşil alan. O haliyle de kalabilirmiş. Sadece adı millet bahçesi olsun diye hareket etmenin mantığını anlamakta da güçlük çekiyoruz” diye konuştu.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle