19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
2 24 HAZİRAN 2019 PAZARTESİ [email protected] TASARIM: EMİNE BİLGET olaylar ve görüşler Yüksek Seçim Kurulu’nun halkın vicdanında karşılık bul hatırı sayılır oy gittiği açık bir gerçek... HHH mayan “hukuktan yoksun” Tüm bu veriler ışı kararıyla yenilenen İstan ğında “İstanbul seçimi bul seçiminde ipi CHP’li Ek ni kim kazandı” soru rem İmamoğlu göğüsle suna, “Türk demokrasi di. 6 Mayıs’ta İstanbul Bü si, Türkiye kazandı” yanı yükşehir Belediye Başkanlığı elinden alınan Ekrem İmamoğlu’nun, aylardan bu yana izlediği “içten ve samimi” tavrı, söylemleri bu ka Türk demokrasisi kazandı... tını verebiliriz. Halkın İstanbul seçimi için bütün işi gücü bırakıp sandığa koşması, Anadolu’dan İstanbul’a akın etmesi, rara inat “halkın vicdanında” Millet İttifakı’nın, avukat büyük bir karşılık buldu. HHH Millet İttifakı içinde yer alan İYİ Parti’nin desteği, Kürt seçmenin tercihini son tartışmalara bakmadan büyük oranda İmamoğlu’ndan yana kullanması büyük bir seçim zaferine dönüştü. Bu seçim zaferin de İmamoğlu’na, iktidar partisinin 17 yıllık politikasından bıkan, Erdoğan, Bahçeli ve Binali Yıldırım başta olmak üzere iktidardaki söz sahiplerinin tutarsızçelişkili açıklamalarıyla büyük bir boşluğa düşen, ekonomik krizin altında ezilen AKP’liMHP’li seçmenden de ların ve gönüllülerin halkın önüne konulan sandığa sahip çıkması Türk demokrasisini işletti. Umut, içimizde yitirmememiz gereken bir olgu. Türk halkı “umudunu yitirmediğini” İstanbul seçimiyle ortaya koydu. Bu umut, genç ve dinamik bir ismin söylemleriyle, vaatleriyle tüm partilerde karşılık bulabileceğini net bir şekilde gösterdi. HHH Cumhuriyet hem 31 Mart’ı, hem 23 Haziran’ı okurlarına, kamuoyuna tüm ayrıntılarıyla ulaştırdı. Yazarlarımızla, muhabirlerimizle seçimin nabzını ve heyecanını yansıtmaya çalıştık. Seçimin ardından siyasilerin verdiği sözlerin takipçisi olacağız. Bu sonuçların ardından artık, Türkiye “erken genel seçimi” tartışmaya başlayacaktır. Erdoğan’ın “İstanbul’u kaybetmesi”yle sandık, 2020’de halkın önüne gelebilir. İstanbul seçimini tekrarlatarak “büyük bir kumar oynayan” Erdoğan’ın yaşadığı ağır yenilgi, siyasette kartların yeniden dağıtılacağı günlerin de habercisi... Eğitim devrimcisi İsmail Hakkı Tonguç Prof. Dr. Kemal KOCABAŞ Yeni Kuşak Köy Enstitüler Derneği Genel Başkanı Eğitim devrimcisi İsmail Hakkı Tonguç, 1893 yılında Bulgaristan’ın Tatar Atmaca köyünde dünyaya gelir ve 24 Haziran 1960 tarihinde Ankara’da aramızdan ayrılır. İsmail Hakkı Tonguç, aramızdan ayrılışının 59. yılında enstitülerin kuramcısı olarak iş ve emekle dünya eğitbilim zenginliğine armağan ettiği Köy Enstitüleri eğitim sistemi günümüzde “eğitim hakkı, nitelikli eğitim ve insanlaşma, özgürleşme, toplumsallaşma” penceresinden esin kaynağı olmaya devam ediyor. Köy Enstitüleri nitelikli eğitimin, laik, demokratik bilimsel eğitimin, nitelikli öğretmen yetiştirmenin adıydı. 2019 Türkiyesi ise, eğitimin niteliğini tümüyle kaybettiği, nitelikli öğretmen yetiştiremediği, eğitimin laik, demokratik bilimsel doğasından uzaklaşıldığı, eğitimin bir hak olmaktan çıkarıldığı bir dönemin adıdır. Tonguç, evrensel eğitbilim dağarcığına yaptığı özgün Köy Enstitüleri sistemi katkısı nedeniyle 1952 yılında İsviçre’de üç cilt olarak yayımlanan Pedagoji Ansiklopedisi’nin 455. sayfasında onurla yer alır. Tonguç, “Türk İlköğretim Reformcusu” olarak tanımlanırken, enstitü mezunu öğretmenler için, “Köy öğretmeni, Türkiye’nin ekonomik, sosyal ve kültürel alanlarda yenileşmesi için bir akıncıydı” ifadeleri yer alıyordu. Tonguç’un pedagoji ansiklopedisine girmesi ulusaldan evrensele ulaşan bir emeğin karşılığıydı. 1925 yılından itibaren Tonguç tüm emeğini ülkenin Ortaçağ koşullarında yaşayan ve sessiz çoğunluğu olan köylülerin sorunlarının analizine ve çözümüne adamış ve “Deneysel Pedagoji” ye çok değerli katkılar yapmıştı. İsmail Hakkı Tonguç, ilkokulu köyünde, rüştiyeyi de Silistre’de 1907 yılında tamamlar. Okuma tutkusu, öğretmen olma tutkusuyla İstanbul’a gider. İstanbul’da ya Tonguç’un dünya pedagoji literatürünü çok iyi irdelemesi, çağın düşünce akımlarını ve Mustafa Kemal’i çok iyi anlaması başarısının temel dinamiğidir. şadıkları onu çok etkiler, bir okula girebilmek için başvurmadığı kapı bırakmaz. Makamına çıktığı Maarif Nazırı Tonguç’taki ışığı görür ve onu Kastamonu Öğretmen Okulu’na gönderir. Tonguç’un katır sırtında, çoğu zaman yürüyerek başlattığı Kastamonu yolculuğu eğitime susamış bir halk çocuğunun ilk kez Anadolu gerçekliğiyle tanışmasını sağlayan, aydınlığa doğru bir yürüyüştür. Tonguç, 1.5 yıl Kastamonu’da kaldıktan sonra kaydını İstanbul Öğretmen Okulu’na aldırır. 1918 yılında mezun olur. AlmanyaEttlingen Öğretmen Okulu dönüşünde Eskişehir Öğretmen Okulu’nda, savaş yıllarında resimelişleri ve beden eğitimi öğretmeni olarak çalışmaya başlar. Bir süre sonra Eskişehir Yunanlılar tarafından işgal edilir, kent boşaltılır ve Tonguç yürüyerek Ankara’ya gelir. Savaş yılları olmasına rağmen hükümet tarihsel bir öngörü ile Ağustos 1921’de Tonguç’u yarım kalan eğitimini tamamlaması için Almanya’ya tekrar gönderir. Tonguç’un bu kısa yaşamöyküsünün ürettiği “Eğitim Hakkı ve Antiemperyalist” bilinç bundan sonraki yaşam eyleminde ona hep eşlik edecek ve onunla bütünleşen ilerici yaşam tarzını oluşturacaktır. Başarının altında yatan İsmail Hakkı Tonguç, Milli Eğitim Bakanlığı bürokrasisinde emek, başarı ve birikimiyle İlköğretim Genel Müdürlüğü’ne gelmiş, Eğitmen Kursları, Köy Öğretmen Okulu ve Köy Enstitüleri’nin bir sanatçı bakışıyla tasarımını yapmıştır. Köy Enstitüleri sürecini bu birikim ile yönetmiştir. Tonguç’un dünya pedagoji literatürünü çok iyi irdelemesi, çağın düşünce akımlarını ve Mustafa Kemal’i çok iyi anlaması başarısının temel dinamiğidir. İsmail Hakkı Tonguç 1940’lı yıllarda enstitü müdürlerine gönderdiği mek tuplarla enstitü eğitiminin tüm temel özelliklerini ortaya koyarak enstitü sürecini yönetmiştir. Tonguç, enstitülere giden süreçte ülkedeki yoksulluğu ve yoksunluğu, yaşanan Ortaçağ koşullarını değerlendirerek “İlköğretim meselesinde sıra, yoksul ve toplumun en ağır yükünü taşıyan halkın çocuklarını okula kavuşturmayı gelmiştir. Bunun icap ettireceği her türlü fedakârlığı göze almaya mecburuz” sözleriyle eğitimdeki önceliğini ifade eder. Hedef kendi çocuklarıyla “Canlandırılacak Köy”dür. Toplumun en yoksullarını eğitimle buluşturarak onların yaşamlarını değiştirmek günümüzde de barış, adalet kültürü anlamında önemini koruyan bir anlayıştır. İsmail Hakkı Tonguç, “Eğitim çocukları yaşamdan söküp duvarlar arasında yetiştirme yerine, gerçek yaşamın içinde, yetişkinlik yetki ve sorumluluklarıyla, gerçek yaşamın işlerini öğretim aracı olarak kullanarak, iş aracılığı ile iş için, meslek için yetiştirmek gerekir” diyordu. Köy Enstitüleri’nin kuramcısı İsmail Hakkı Tonguç “Uygulanmayan bilgi boş ve gereksiz bilgidir. Bir şeyi yapabiliyorsak, aynı zamanda biliyoruz demektir” diyerek enstitülerdeki iş eğitimini özetliyor. Köy Enstitüleri bize özgü iş okullarıydı, çok boyutlu doğasıyla da doğuştan gelen yetenekleri öne çıkaran, insanlaştıran, dönüştüren, elbeyin ilişkisini kuran ve üretim yapan eğitim kurumlarıydı. Günümüzün sınav merkezli, ezberci, niteliksiz eğitim anlayışına karşın enstitü deneyimi önemli aydınlık bir referans olma özelliğini hâlâ korumaktadır. Tonguç’un enstitü müdürlerine yazdığı bir başka mektuptaki “Enstitülerde bisiklet, motosiklet, kullanma işini, bir müzik aracı çalmayı, şarkı söylemeyi, milli oyunlar oynamayı herkes öğrenmelidir. Tüm zorluklarına karşın kızerkek yaşamın çeşitli işlerine, eğlencesine, acılarına ortaklaşa katılmalıdır. Bayağı olan her şeyden korunmak, kaçınmak koşuluyla, kızerkek yaşamı tümüyle yaşamalıdır” ifadeleri vardır. Anlaşılacağı gibi öğrencilerin çok boyutlu yetiştirilmesi enstitü eğitiminin temel amacıydı. Bütün enstitülü öğrenciler okullarını hep “eğitim cenneti” olarak tanımlamışlardır. Son yıllardaki OECD verilerine bakarsak Türkiye, öğrencilerin okuldan kaçma oranının en yüksek olduğu ülke. Günümüzde ne yapalım ki okullarımız çocuklarımız için yine bir “eğitim cenneti” olsun, sorusu güncel ve acil yanıtlanması gereken bir soru olarak karşımızdadır. Enstitülerin niteliği Tonguç nasıl bir enstitü eğitimi sorusuna da enstitülerde uygulanacak eğitim sistemi için “Köy Enstitüleri pedagoji âlemine yeni değerler katan, çocuğu modern pedagojinin ilkelerine uyarak eğiten, haklarına kavuşturarak ona çocukluk ve gençlik çağının özelliklerine göre yaşamayı sağlayan; onu etkin duruma sokan ve bu bakımdan pedagojinin gelişmesine hizmet eden kurumlardır... Türk çocuğunun yaratıcı kudreti meydana çıkarılmış, gelenekçi okulun çocukları ezen, yıpratan sakat usulleri yerine yeni metotlar geliştirilmiştir” ifadeleriyle yanıt verir. Çocuğun doğuştan getirdiği yetileri, yaratıcı kudreti ortaya çıkarmak çağdaş eğitimin en önemli gündemidir. Köy Enstitüleri eğitim ve demokrasi gibi iki evrensel kavramı buluşturan kurumlardı. Tonguç’un enstitü müdürlerine yazdığı mektupta demokratik eğitim arayışı; “Köy Enstitülerinin iç yapılarında öğrencilerin kendilerini idare etmeleri ilkesine dayanan bir gelişim sağlanacaktır. Onun için bu kurumları her türlü şahsi ve keyfi idare tarzından kurtarmak enstitüde vazife gören bütün öğretmenlerin başlıca amaçları olmalıdır...” ifadeleriyle karşımıza çıkar. Günümüzde hiçbir eğitim kurumunda demokrasi ve katılım kültüründen söz etmek olası değildir. Günümüz okulları, üniversitelerimiz, öğrencilerin yönetime katılma düşüncesine çok uzaktırlar. Köy Enstitüleri ortaöğretim sisteminde ilk yatılı karma eğitim yapan kurumlardı. Tonguç karma eğitimi evrensel pedagojinin gereği olarak içselleştirmiş bir eğitimcidir. “...Kurumlarımızdaki kız öğrenci işi pek çok emeğimizi harcamamız gereken çok ciddi, önemli bir davadır. Kızları bir yana, erkekleri bir yana ayırarak kurumu kafes haline getirmek asla doğru değildir...” ifadeleriyle de karma eğitime verilmesi gereken öneme vurgu yapar. Köy Enstitüleri kitap okuma ve tartışma saatleriyle eğitim tarihimizde çığır açan eğitim kurumlarıydı. Bu nedenle bütün Köy Enstitülüler yazmışlardır ve enstitülerden bu kazanım nedeniyle çok sayıda yazar, sanatçı çıkmıştır. Tonguç’un müdürlere yazdığı bir başka mektupta, “Şartlar ne olursa olsun, mevsim hangi mevsim bulunursa bulunsun, öğrencilere her gün serbest okuma yaptırılacak ve onlara kitap okuma alışkanlığı mutlak surette kazandırılacaktır” ifadeleriyle de enstitülerdeki kitap okuma ve tartışma saatlerinin önemine işaret eder. Yine bir mektubunda “Çirkin olan her şey enstitülerde asla yer bulmamalıdır” ve “Her tür müzik faaliyeti müessesenin her tarafında serbest olmalıdır” diyerek de enstitülerdeki estetik ve sanat eğitimine verdiği önemi dile getirir. Türk eğitiminin Pestalozzi’si Köy Enstitüleri HasanÂli Yücel ve İsmail Hakkı Tonguç ortak emeği ile şekillenmiştir. Yücel, CHP ve TBMM’de gerekli uğraşı verirken, Tonguç ülkenin her köşesinde emekle enstitüleri şekillendiriyordu. Tonguç’un 24 Haziran 1960 tarihinde vefatı sonrası Yücel Cumhuriyet gazetesinde “Çilekeş Tonguç” başlıklı “Bu satırları gözyaşlarımla yazıyorum. Kırk yıllık dostum ve uzun yıllar çalışma arkadaşım İsmail Hakkı’yı Cebeci’nin susmuşlar diyarına bırakıp döndüğüm şu anda, mezarının başında yüreğimden gelenleri dökerek konuştuğum gibi derin bir acı içinde kalemimi kalbimden taşan duyguların akışına bırakıyorum... Tonguç, Türk eğitiminin Pestalozzi’sidir. İsviçreli Pestalozzi, yoksul ve kimsesiz çocukları okutup eğitmek için çalışmıştı. Tonguç, aynı acıyan ruhla köy çocuklarımızı bilginin ışığına kavuşturmak için çabaladı... Tonguç siyasete kurban edilmiş, davamızın unutulmaz şehididir... Onu baba bilen on binlerce Türk genci, onun yakıp verdiği meşaleyi ellerinden düşürmeyerek güzel yarınlara taşıyacaklardır... “Tanrı Türk milletine onun gibi sahici hizmet adamları bağışlasın” yazıyla Tonguç’a veda eder, emeğini selamlar. Günümüzü aydınlatmaya devam eden Eğitim Devrimcisi İsmail Hakkı Tonguç’un aziz hatırasına ve emeğine saygıyla... Parti devletinin çöküşü İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçimi, Erdoğan/AKP iktidarının tutum ve davranışından dolayı, İstanbul seçiminin çok ötesinde bir anlam kazandı: 16 Nisan 2017 tarihinde yapılan “Atı Alanın Üsküdar’ı geçtiği” Halkoylaması ile rejim bir “emrivaki” ile değiştirilmiş, Parlamanter Demokrasi, Tek Kişi Yönetimi haline getirilmişti.. Bu seçim iktidar tarafından işte bu yeni Tek Kişi Rejimi yani Parti Devleti ile Milli İrade arasındaki bir çatışmaya dönüştürülmüştü. HHH Rejimin değiştirildiği günden bu yana Türkiye baş aşağı yuvarlanmaya başladı: Ekonomi krize girdi; Türk Lirası perişan oldu; işsizlik, geçim derdi bütün aileleri perişan etti... Dış politikadaki başarısızlıklar, ülkenin nüfus yapısını, toplumun iç güvenliğini bile tehdit eden düzeye çıktı... Haksızlık, hukuksuzluk, adaletsizlik, bütün toplumu bunaltan bir derinliğe ve yaygınlığa ulaştı... Başta İstanbul olmak üzere, bütün kentlerin en değerli arsaları yağmalandı, üç büyük kent yeşile, doğaya hasret kılındı... Özellikle İstanbul, gerek Üçüncü Havaalanı, gerekse Üçüncü Köprü ve benzeri yatırımlarla bu yağmadan en en büyük zarara uğrayan kentimizdi... HHH Ayrıca İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin bir başka özelliği daha vardı: Erdoğan/AKP iktidarının özel finansman kaynağı işlevini görüyordu... Hem partiye, hem aileye, hem dinci vakıflara doğrudan kaynak aktarımı için kullanılıyordu. Sanıyorum, bütün bu özelliklerinden dolayı İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin kaybedilmesini, iktidar da, gücünün zayıflamasının önemli bir işareti olarak görüyor ve bunu “İstanbul’u kazanan Türkiye’yi kazanır, İstanbul’u kaybeden Türkiye’yi kaybeder” söylemiyle kamuoyuyla da paylaşıyordu. HHH Yukarıda açıkladığım nedenlerle, İstanbul seçimi, Erdoğan/AKP iktidarının Türkiye’yi mahkum ettiği “Tek Kişi Rejimi”nin sonucu olarak ortaya çıkan “Parti Devleti” ile “Milli İrade”nin karşı karşıya geldiği bir çatışma oldu: Cumhurbaşkanı bizzat... Cumhurbaşkanlığı örgütü tam kadro... Başta İçişleri Bakanı olmak üzere, tüm kabine... Başta Yüksek Seçim Kurulu olmak kaydıyla, bağımsızlığı zedelenip siyasal iktidara bağlanmış olan tüm yargı mekanizması... İktidarın emrinde olması beklenen devlet bürokrasisi... Valiler... Güvenlik örgütleri... Sayıştay... Devlet adına denetim yapması gereken öteki bağımsız ekonomik kurumlar... TRT... Medyanın iktidarın emrine girmiş olan yüzde 90’ı, yani bütün büyük televizyon kanalları, bütün büyük gazeteler, radyolar, haberler, yorumlar... YÖK ve üniversiteler, ikidarın hizmetindeki öğretim üyeleri... AKP’ye ek olarak MHP ve Vatan Partisi... “Parti Devleti” yapısının gereği olarak... Ekrem İmamoğlu’nun karşısında saf tuttular! HHH Ceberut Parti Devleti, önce İstanbul seçimini iptal etti, İmamoğlu’nun mazbatasını gasp etti, sonra da 23 Haziran öncesi bütün kampanya boyunca her türlü haksız, hukuksuz ve hatta ahlâksız yöntemlerle (yalan filan da söyleyerek) İmamoğlu’nu ezmeye çalıştı. Ayrıca aynı Ceberut Parti Devleti Temsilcileri, seçilse bile, Ekrem İmamoğlu’na Belediye Başkanlığı makamının verilmeyeceği, verilse bile hizmet etmesinin engelleneceği konusunda çok açık seçik beyanlarda bulundular. Esas olarak Ceberut Parti Devleti, hem 31 Mart Seçimi öncesinde, hem de (ve özellikle) 31 Mart seçiminden sonra, 23 Haziran seçimi öncesinde, Ekrem İmamoğlu’nu seçen Milli İrade’yi ezmeye çalıştı. Dolayısıyla, bu sonuç Parti Devleti’nin Milli İrade karşısındaki yenilgisini de simgelemektedir. HHH Son bir not olarak, Parti Devleti’nin, İstanbul seçimi uğruna, Türkiye’nin terörle mücadele politikasında bu kısa dönemde yaptığı yanlışlarla, ülkenin hem iç hem de dış güvenliğini tehlikeye attığını vurgulamakla yetineceğim. HHH ŞİMDİ SIRA, DEMOKRASİNİN YEREL YÖNETİMLERDEN BAŞLAYARAK YENİDEN KURULMASINDA! Köy Enstitüleri’nin Tonguç Babası anıldı ‘Işıklı yolundan yürüyoruz’ İsmail Hakkı Tonguç Köy Enstitülerinin kurucularından İsmail Hakkı Tonguç, ölümünün 59. yılında Ankara Cebeci Asri Mezarlığı’ndaki gömütü başında anıldı. Törene, İsmail Hakkı Tonguç Belgeliği (İHTB) Vakfı Başkanı, Cumhuriyet Vakfı Genel Sekreteri ve gazetemiz yazarı Işık Kansu, İHTB’den denetçi Metin Özer ve Nuray Aktay, Yeni Kuşak Köy Enstitülüler Derneği (YKKED) Ankara Şubesi Başkan Yardımcısı Fulya İnci ve üyeleri Seher Yeşildağ, Fahire Açımuz, Eran Sezgin; Köy Enstitüleri ve Çağdaş Eğitim Vakfı (KE ÇEV) Başkanı Erdal Atıcı ile KEÇEV’den Ali Kınacı ve Mustafa Poyraz da katıldı. Törende konuşan İHTB Vakfı Başkanı Işık Kansu, KEÇEV Başkanı Erdal Atıcı ile YKKED Ankara Şubesi Başkan Yardımcısı Fulya İnci, Tonguç’un ışıklı yolundan yürüdüklerini belirterek, Köy Enstitülerinin Türkiye’de aydınlanma hareketine yaptığı önemli katkılardan söz ettiler. Katılımcılar daha sonra, Köy Enstitülerinin önderlerinden eski Milli Eğitim Bakanı Hasan Âli Yücel’in de gömütünü ziyaret etti. l ANKARA/Cumhuriyet
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle