23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
2 14 HAZİRAN 2019 CUMA gorus@cumhuriyet.com.tr TASARIM: SERPİL ÜNAY olaylar ve görüşler Ne ‘Yargı Reformu Strateji Belgeleri’ gördük, zaten yoktular! Prof. Dr. Ümit Kocasakal Eski İstanbul Barosu Başkanı Bir süre önce 2019 Yargı Reformu Strateji Belgesi, Beştepe’de AKP Genel Başkanı tarafından, “coşkulu” alkışlar arasında açıklandı. 9 amaç başlığı altında 63 hedef ve 256 faaliyet öngörülüyormuş. Belgeye göre; güven verecek bir yargımız olacak, hak ve özgürlükler genişleyecekmiş! Aralarında hukukçuların da bulunduğu bazıları belgeyi büyük bir sevinç ve memnuniyetle karşıladı. Hatta bazılarına göre bu “belge” hayata geçirilirse; Avrupa Birliği standartlarının da üzerine çıkacakmışız, Avrupa bizi kıskanacakmış (!) Sürekli olarak AB ile mukayesenin yanlışlığı bir yana, hayaller AB ve hukuk devleti, gerçek ise kurumların ve kuralların rafa kalktığı, kuvvetlerin tek elde toplandığı modern monarşi. Ne diyelim, eksen kaydıkça kayıyor... Biz bu filmi daha önce de gördük Pişmiş aşa su katmak, sevinci gölgelemek istemem ama biz bu filmi daha önce de gördük. 2009 ve 2015 Yargı Reformu Strateji Belgeleri’ni hatırlayanlar var mı, sonuç ne oldu? Ya başta HSYK ve AYM olmak üzere sözde yargının “yeniden yapılandırılması” adı altında tamamen iktidarların denetimine sokularak tutsak edildiği, tarikat ve cemaatlere yem edildiği 2011 referandumunu? Bu referandumun niçin yapıldığını hatırlarsak, mevcut belgeyi de daha iyi anlarız. Kuvvetler ayrılığının geçerli olduğu, yargının (en azından kâğıt üstünde) bağımsız olduğu, kuralların ve kurumların işlediği bir ülkede olsak; belgedeki amaç ve faaliyetleri, teknik ayrıntıları tartışmak, olumlu ve olumsuz yönlerini ortaya koymak anlamlı olabilirdi. Yanlış anlaşılmasın belgenin tümden olumsuz olduğunu söylemiyorum, içinde katıldığım ve olumlu bulduğum birçok husus olduğu gibi, tehlikeli ve yanlış bulduğum yönler de var. Ama gelinen aşamada içeriği, teknik ayrıntıları tartışmak bir anlam ifade etmiyor. Bunu maddeler halinde açıklayacak olursak: 1) Yargı ile ilgili bir belgeyi, hem yürüt “Yargı ile ilgili bir belgeyi, hem yürütmenin başı hem de aynı zamanda iktidar partisinin genel başkanının, üstelik hukuka aykırı olarak inşa edildiği yargı kararıyla sabit olan Beştepe’de açıklaması, zaten tek başına hukukun üstünlüğü ve yargı bağımsızlığına yaklaşımı göstermekte” menin başı hem de aynı zamanda iktidar partisinin genel başkanının, üstelik hukuka aykırı olarak inşa edildiği yargı kararıyla sabit olan Beştepe’de açıklaması, zaten tek başına hukukun üstünlüğü ve yargı bağımsızlığına yaklaşımı göstermekte. Bir de buna belgeyi açıklayan AKP Genel Başkanının, yargıyla ilgili önceki söylem ve eylemleri eklendiğinde ne yazık ki bir beklenti içinde olmanın imkânı kalmıyor. Bu arada zamanlama da moda deyimle “manidar”. Acaba 23 Haziran’dan önce, muhtelif açılımlara bir yenisi mi ekleniyor? Bu arada YSK’nin hukuk skandalı unutturulmaya mı çalışılıyor? 2) Belgenin açıklandığı toplantıdaki bir resim, bakmasını değil görmesini bilen için çok şeyi anlatıyor: İktidarla çay toplayan, övgüler düzen, cüppesinde düğme olmadığı halde önünü iliklemeye çalışan, denetleme görevi olduğu yürütmeyle/iktidarla “uyumlu” yargıyı savunan, “bağımsız (!)” “Yüksek Yargı” başkanları var orada. Gelinen noktanın çarpıcı bir özeti. Bu resimle birlikte, açıklanan belgeyle ilgili olarak duyabilen kulaklar için bir şarkı çalıyor: “Palavra, palavra, palavra hepsi palavra, inanmam sana”. Büyük resmi gizleme çabası 3) Belgede ortaya konulan 9 amaç, 63 hedef ve 256 faaliyet sanki yargının içinde bulunduğu durum ile ilgili olarak büyük resmin görülmemesi için sıralanmış. Oysa asıl soru ve sorun şu noktalarda: 4 Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi denilen ve kuvvetler ayrılığını ortadan kaldırıp kuvvetler birliğini getiren, tüm kuvvetleri bir kişiye bağlayan bu ucube sistemde, yani kuvvetler ayrılığının bulunmadığı bir ortamda yargı nasıl teminatlı, bağımsız ve tarafsız olacak? 4 Yargının bağımsızlığı ve tarafsızlığı üzerinde büyük etkisi olan HSK’yi ve başta AYM olmak üzere yüksek yargının üye lerini iktidarın belirlediği, bu şekilde yargıyı iktidarın kontrol ettiği bir ülkede yargı nasıl bağımsız olacak? 4 Yargı bağımsız olamadıktan, bunun hukuki, anayasal, yasal ve siyasal altyapısı kurulmadıktan sonra; belirtilen değişiklikler nasıl bir anlam ifade edip sonuç verecek? Harap olmuş binaya mobilya koymak 4) Bu durumda ortaya konulan amaç ve hedefler, bir benzetme yapmak gerekirse; ev yanarken eğrilen tabloları düzeltmeye çalışmak ya da yıkılmış, harap olmuş bir binaya yeni ve güzel mobilyalar koymak gibi bir durum. Nitekim belgede yer alan 2. amaç “Yargı Bağımsızlığı, Tarafsızlığı ve Şeffaflığının Geliştirilmesi” başlığını taşıyor. Böylece belge, yargının bağımsız ve tarafsız olduğunu baştan kabul ediyor. Oysa hepimiz biliyoruz ki bu, gerçeği yansıtmıyor. 5) Hâkim ve savcılara coğrafi güvenceden söz ediliyor. HSK’nin mevcut yapısı dikkate alındığında mesleki güvencesi olmayan hâkim ve savcının, coğrafi güvencesinin bir anlamı olacak mı? Vazgeçilemeyecek öncelikler… 6) Avukat meslektaşlarımıza yeşil pasaport elbette ki önemli ve değerli. Ancak bu bir lütuf değil avukatların hakkı, eşitlik ilkesinin gereği, bu nedenle de bir haksızlığın giderilmesi. Avukatın mesleğini daha iyi koşullarda icra edebilmesi için öngörülen hedefler de olumlu. Ancak unutulmaması gereken husus, avukatın en büyük, en önemli meslek sorununun kuvvetler ayrılığı ve yargı bağımsızlığı olduğu gerçeği. Bunların olmadığı bir ülkede avukatın yeri de olmaz, etkinliği de. Aynı şekilde avukatın bir “tüccar” olmadığı, öncelikle yurttaşların hak arama hürriyetinin vasıtası ve teminatı olduğu da unutulmamalı. Hiç kimse avukatların, sadece bireysel/mesleki iyileştirmeler uğruna; hukuk devletinin tesisi, hak ve özgürlük, adalet mücadelesinden vazgeçeceğini düşünmemeli, düşündürtmemeli. 7) Bu belgede, 2011 referandumunun yargı üzerindeki tahribatını giderecek hiçbir amaç, hedef, düzenleme yok. Bu belgede HSK’nin, AYM’nin oluşum biçiminde değişiklik yok. Bu belgede yargının, tarikat ve cemaatlerin kuşatmasından, çeşitli “sızıntı”lardan kurtarılması yok. Şu halde ortada hukuk devletinin yeniden tesisi bakımından umutlanmayı gerektirir bir durum da yok. İktidarın yargı ve hukuk devleti ile ilgili olarak bugüne kadar sergilediği, sergilemeye devam ettiği tutum dikkate alındığında, bu zihniyetten hukuk devleti ve hukuka saygı çıkmayacağı açık. Yanılmış olmayı yürekten dilerim. 8) Özellikle 2011’den bu yana yargı “reformu” adı altında yapılan şey sürekli olarak yargının kimyasını, genetiğini bozan yargı “deformu”dur. Belirtilen özellikler karşısında bu belge; olsa olsa siyasi iktidarın güncel siyasete ilişkin bazı planlamalarının, kariyer oluşumlarının bir yol haritası olabilir. Galiba yeni kandırma ve kandırılma sezonu açıldı... İmamoğlu niçin kazanacak 2 Gençlik ve umut köhne geçmişe karşı Dünkü yazımda devletin bütün olanakları kendisine karşı seferber edilmesine rağmen İmamoğlu’nun İstanbul seçimini niçin kazanacağını, ülkedeki makro sorunlara ve İstanbullulara önerdiği çözümlere dayalı olarak açıklamıştım. Bugün Ekrem İmamoğlu ile Binali Yıldırım’ın siyasal kişilikleri ve neleri temsil ettikleri üzerine bir envanter yapmak istiyorum! HHH İmamoğlu 31 Mart seçimini kazanmış ama hakkı gasp edilmiştir. Yıldırım, 31 Mart seçimini yitirmiş, ama seçim sonucu, YSK tarafından haksız, hukuksuz ve adaletsiz bir kararla geçersiz sayılmıştır. HHH İmamoğlu, 31 Mart gecesi, oyların sayım sürecinde iktidarın ve iktidarın borazanı olan Anadolu Ajansı’nın taraflı ve sonuçları saptırıcı yayınlarına karşı, gerçek sonuçları derhal kamuoyuyla paylaşarak tezgâhlanan oyunu bozmuştur. Yıldırım, oy sayımının ilk dakikalarında, 3 bin oy ilerde olduğu iddiasıyla zafer ilan etmiş, sonradan İmamoğlu’nun 13 bin oyla kazandığı ortaya çıkınca, bu farkın yetersiz olduğunu söyleyerek seçime itiraz etmiştir. HHH İmamoğlu, AKP’ye karşı zafer kazanarak Beylikdüzü Belediye Başkanı olmuştur... Yıldırım, CHP’ye karşı yenilerek İzmir Belediye Başkanlığı’nı kaybetmiştir. HHH İmamoğlu, propagandaya başladığı andan itibaren, söylem ve eylemlerini aynı çizgide dürüstçe sürdürmektedir... Yıldırım, başta, Meclis Başkanlığı ve siyasetseçim ilişkileri hakkında tutarsız ve kabul edilemez söylem ve eylemler sergilemiş, bu tutumunu sonra da, gerçeklere uygun olmayan “çaldılar” söylemiyle sürdürmüştür. HHH İmamoğlu, seçim propagandasını, partisiyle birlikte tek başına götürmektedir... Yıldırım, propagandasını başta Cumhurbaşkanı ve İçişleri Bakanı olmak üzere tüm iktidarın desteğiyle sürdürmektedir. HHH İmamoğlu, bütün İstanbulluları kucaklayacak bir tutum ve davranış sergilemektedir... Yıldırım, iktidarın adayı olarak sadece kendi seçmenlerine hitap etmektedir. HHH Ekrem İmamoğlu İstanbul’un sorunlarına demokratik çözüm önerilerini temsil etmektedir. Binali Yıldırım, İstanbul’u 25 yıldır yöneten iktidar olarak, doğrudan doğruya mevcut sorunları temsil etmektedir. HHH İmamoğlu İstanbul’un sorunları için orijinal çözümler önermektedir. Yıldırım, İmamoğlu’nun çözümlerini taklit etmektedir. HHH İmamoğlu, halkın, milletin desteğine sahiptir. Yıldırım, “Parti Devleti”nin desteğine sahiptir. HHH İmamoğlu, barışı, sevgiyi, demokrasiyi temsil etmektedir. Yıldırım, kutuplaşmayı, zıtlaşmayı, kavgayı, otoriterliği temsil etmektedir. HHH İmamoğlu, halkla yüz yüze, empatik ve sempatik bir ilişki yürütmektedir... Yıldırım, arkasına devleti almış olarak halkla soğuk bir ilişki yürütmektedir. HHH Ekrem İmamoğlu gençtir, dinamiktir, başarılıdır... Binali Yıldırım, yaşlıdır, yorgundur, başarısızdır. HHH İmamoğlu umut dolu gelecektir... Yıldırım umutsuz ve küflü geçmiştir.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle