22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
HABER EDİTÖR: ALPER İZBUL / BURAK YURTTAŞ TASARIM: BAHADIR AKTAŞ 511 HAZİRAN 2019 SALI CHP Sözcüsü Öztrak, dış ve iç politikada ülkenin felakete sürüklendiğini söyledi: Aile şirketi yönetir gibi Kılıçdaroğlu, partisinin MYK’sinde yargı reformu konusunda adalet için hükümete destek talimatı verdi. S400 ve F35 krizi konusunda Saray’ın Meclis’i bilgilendirmemesi ise sert şekilde eleştirildi. CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun yargı reformu paketi konusun tidarın muhalefete bilgi vermesi gerektiği görüşü dile getirildi. MYK toplantısında S400 ko da “Adalet için elimizden gelen nusunda Türkiye’nin bir fela katkıyı sunalım. Düşüncelerinden dolayı insanların cezaevle mahmut lıcalı ketin eşiğine sürüklendiği yorumları yapıldı. Toplantıda bu rinde tutulması kadar zarar ve hafta TBMM’de ele alınacak as ren daha az şey vardır. Bu zararın gi kerlik yasasıyla ilgili de kısa bir su derilmesi lazım” değerlendirmesini num yapıldı. Askerlik yasasına, ihti yaptığı belirtildi. CHP Sözcüsü Faik yacı olan şehit yakınlarına TOKİ ta Öztrak, ABD Savunma Bakanlığı’nın rafından yapılacak evlerin verilme internet sitesinde yer alan mektubun sine ilişkin bir düzenlemenin de ek dil ve kullandığı üslup bakımından lenilmesi gerektiği kaydedildi. 1964 yılındaki Johnson Mektubu’na benzediğini belirterek, “Türkiye’ye ül ‘Adalet için katkı’ timatom veriliyor” diye konuştu. CHP lideri Kılıçdaroğlu’nun toplan CHP Merkez Yönetim Kurulu’nun tıda yargı reformuyla ilgili de talimat (MYK) dünkü toplantısında İstanbul verdiği öğrenildi. Yargı reformu konu seçimi, S400 krizi ve gıda fiyatlarıy sunda CHP’nin Türkiye’ye gerçek an la ilgili gelişmeler ele alındı. Edini lamda adaletin geri getirilmesi için len bilgiye göre toplantıda CHP Ge katkı sunması gerektiğini kaydeden nel Başkan Yardımcısı Ünal Çevi Kılıçdaroğlu’nun, “Düşüncelerinden köz, ABD Savunma Bakanlığı tarafın dolayı insanların cezaevlerinde tutul dan yazılan mektupla ilgili bilgilen ması kadar zarar veren daha az şey dirme yaptı. Türkiye ile ABD arasın vardır. Bu zararın giderilmesi lazım. da yaşanan kriz konusunda toplumun Bu konuda elimizden gelen tüm katkı yeteri kadar bilgi sahibi olmadığı be yı sunacağız” değerlendirmesini yap lirtilirken, S400 krizi konusunda ik tığı öğrenildi. lANKARA ‘Aynı ciddiyetle karşılık gerekir’ CHP Sözcüsü Faik Öztrak, partisinin MYK toplantısına ilişkin şunları dile getirdi: n Aile şirketi gibi: Saray ve çevresindeki mutlu azınlık ihtişamlı yaşamlarını sürdürüyor. THY’de çalışan Saray sosyetesinin genç bir üyesine 40 ayrı şirkette yönetim kurulu üyeliği veriliyor. Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı’nın eşi THY’de bağımsız yönetim kurulu üyesi olarak atanmış. Ülke aile şirketi gibi yönetiliyor. n Saray karar veriyor: Oval ofisten telefon geliyor. Papaz 24 saatte gönderiliyor. NASA çalışanı hapiste, bir telefonla ev hapsine çıkarılıyor. Yetmiyor ABD Başkanı diyor ki: “Çok kısa sürede ABD’ye geri gönderilecek.” Kimin hapse gireceğine Beştepe’deki Saray, kimin çıkacağına Beyaz Saray karar veriyor. n Mektup ültimatom gibi: ABD Savunma Bakan Vekili tarafından bir mektup yazılmış. Sıradan bir mektup değil. Ülke bu mektubu ABD Savunma Bakanlığı’nın internet sayfasından öğreniyor. Dil ve kullandığı üslup bakımından Johnson Mektubu’na benziyor. Türkiye’ye ültimatom veriliyor. İktidar S400 ile F35 arasında kesin tercihe zorlanıyor. Muhataplarınız bu ciddiyetle ültimatom verdiy se, aynı ciddiyetle karşılık ver melisiniz. n Şahsi mesele görü yor: Saray Meclis’e bilgi verme ihtiyacı dahi duymuyor. Bizden çekinmelerine gerek yok. Biz 1964’te Johnson mektubu ya zıldığında “Yeni bir dünya kuru lur, Türkiye de o dünyada yerini Öztrak alır” diyen İsmet Paşa’nın anlayışından geliyoruz. Saray bu işi bir devlet meselesi olarak görmek yeri ne şahsi meselesi olarak görmeye devam ediyor. Dış politika konusunda Meclis’i ve muhalefeti bypass ediyor. İktidarın bu konuyu TBMM’de gündeme getirme sinde çok büyük yararlar olduğunu dü şünüyoruz. 1 Mart tezkeresinde TBMM, Türkiye’nin ulusal onurunu korumuştu. Milli Takıma Yapılanı kınıyoruz A Milli Futbol takımının İzlanda’da havalimanında bekletilmesine ilişkin ise Öztrak, “Milli Takım’ın Fransa’yı yenmesiyle sevindik. Ancak Fransız Milli Marşı okunurken yapılan protestoları yakışıksız bulduğumuzu ifade etmek istiyoruz. Milli Takımımıza İzlanda Havalimanı’nda yapılan tavrı da reddediyor ve kabul etmiyoruz. Bu olayı kınıyoruz. Milli Takımımız en iyi yanıtı yeşil sahada verecektir” dedi. İBB ihalelerini eleştiren İmamoğlu, ‘Ben adalet diyorum, onlar ‘Pontus’ diyor. Allah akıl versin’ dedi ‘Adrese teslim’ düzene son CHP’Lİ MAHMUT TANAL: İGDAŞ personeli Yıldırım’a çalışıyor CHP İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal yaptığı yazılı açıklamada, İstanbul Gaz Dağıtım Sanayi ve Ticaret A.Ş (İGDAŞ) personelinin ev ev dolaşarak, “Binali Yıldırım faturalarınızın 50 Mahmut Tanal TL’sini ödeyecek” vaadi verdiğini aktardı. Tanal, dün sabah, Genel Müdür Ali İhsan Sılkım başkanlığında kurum yöneticilerinin İGDAŞ Kartal Hizmet Binası’nda toplanıp seçim çalışmalarını masaya yatırdığını bildirdi. Suç işlendiğini vurgulayan Tanal, “İGDAŞ personelinden kimlerin ‘empati çalışmasına’ katıldığını, hangi semtlere gidildiği, mesai saatlerinde millete hizmet için işin başında olması gerekirken AKP’nin siyasi faaliyet çalışmalarına katıldıkları cep telefonu baz istasyonu kayıtlarından ortaya çıkar. Suçlu iz bırakır” dedi. Tanal, başlarında müdürlerin, şeflerin bulunduğu İGDAŞ personelinin ev ev dolaşarak AKP’nin hazırladığı gıda malzemelerini ve seçim promosyon ürünlerini dağıttığını ifade ederek, “Ziyaretlerde oyların 23 Haziran’da Binali Yıldırım adına atılması mesajı veriliyor” iddiasında bulunmuştu. İGDAŞ tarafından yapılan açıklamada, “İddialara konu olan ziyaretlerin İstanbul Büyükşehir Belediyesi bünyesinde, empati ziyaretleri kapsamında periyodik olarak yapıldığını, sadece yönetici personelin gönüllülük esasına göre katılım gösterdiği” ifadeleri iddiaları doğrulamıştı. l ANKARA/Cumhuriyet ‘ATATÜRK’Ü ABARTMAYIN’ Ordu Valisi’nden bir skandal daha! CHP Ordu Milletvekili Mustafa Adıgüzel, Ordu Valisi Seddar Yavuz’un 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı töreninde öğretmenlere “Atatürk’ü çok abartmaya gerek yok” dediğini dile getirdi. Adıgüzel, dün yaptığı yazılı açıklamada, Ordu Havalimanı’nda Ekrem İmamoğlu’nun VIP bölümüne alınmamasıyla gündeme gelen Vali Seddar Yavuz’un “Atatürk’ü çok abartmaya gerek yok, bu ülkede 10 senede bir Atatürk kadar biri çıkar. Cumhuriyet döneminin yanında, Osmanlı’yı unutturmayın, Osmanlı’yı öne çıkarın” ifadelerini kullandığını söyledi. Ordu Valisi’nin bulunduğu konuma ve devlet adamlığına yakışmayan davranışlar sergilediğini söyleyen Adıgüzel, “Bu son olayda bir okula gidip Atatürk’e ve Cumhuriyete yönelik abuk sabuk laflar ediyor. Edindiğim bilgiye göre öğretmenler valinin ifadelerini doğrulamışlardır. Bu durumu Meclis gündemine taşıyacağım” dedi. İmamoğlu ifadeye çağırılacak Öte yandan, Ordu Valiliği’nin suç duyurusuyla başlatılan soruşturmada, seçilmiş İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu ve CHP Genel Başkan Yardımcısı Seyit Torun’un ifadeye çağırılacağı, havalimanı görevlilerinin tanık olarak dinleneceği öğrenildi. l ANKARA İLAYDA KAYA Seçilmiş İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu, siyasi partilerin araç olduğunu ancak bazıları için amaç olarak görüldüğünü ifade ederek, “Ben adalet derken onlar, ‘Pontus’ diyor. Ben israf tasarruf diyorum, onlar ‘Yunan’ diyor. Ben ekonomi, huzur diyorum onlar ‘terörist’ diyor. Ben paylaşalım, birleşelim diyorum, onlar ‘Konstantinopolis’ diyor. Allah bu bir avuç insana akıl versin” dedi. 23 Haziran’da seçilmesi durumunda İBB’deki israf düzenine son vereceğini söyleyen İmamoğlu, “Görüyorsunuz yapılan ihalelerdeki harcamalarda derenin suyu hep aynı yere akıyor. Biz diyoruz ki, hakkıyla hukukuyla herkes alsın. Biz partizanlığı bitirmeye geliyoruz. Müthiş bir israf düzeni var. Bu israf düzenine son verecek olan da biziz” dedi. İmamoğlu, dün Beylikdüzü ve Esenyurt’ta yurttaşlarla buluştu. Beylikdüzü’nde gazetecilerin sorularını yanıtlayan İmamoğlu, ortak yayının anımsatılması üzerine, “Bugün bu noktaya gelmiş olmak, çok değerli benim için. 31 Mart öncesi ısrarla bu yayını yapalım demiştim. Rakibimiz ısrarla buna olumlu bakmamıştı. Bugün karşılık buldu. Çok mutluyum. Türkiye’ye, Türkiye demokrasisine, yeni nesile özellikle, yeni nesil siyaset diline, çocuklara, gençlere gerçekten katkı sunan bir program olacağını umut ediyorum” diye konuştu. ‘Şeffaf, adil yönetilmiyor’ Gazetecilerin, İSPARK’tan sonra, Kültür A.Ş’nin de bazı ihalelerini sorması üzerine İmamoğlu, “Biz, zaten sürecin şeffaf yönetilmediğini, adil olmadığını biliyoruz. Burada en önemli husus, adrese teslim işler yapılıyor. Bir bakıyorsunuz aynı kişiler, aynı KURTULUŞ ARI Esenyurt Meydanı’nda düzenlenen mitingde on binlerce yurttaşa seslenen İmamoğlu, “Demokrasiye sıkıntı veren bir avuç insan bizi sizden koparmak istedi ama çok güçlü geliyoruz. Milletçe geliyoruz. Halkımızla beraber geliyoruz” diye konuştu. kurumlar, zinciri, halkaları eklediğinde aynı grubun firmaları ihale sürecinin büyük bir kısmını elinde tutan kişiler çıkıyor. Hepsini takip ediyoruz. Düşünsenize bir web sitesine yapılan yatırımı. Bakım paralarıyla herhalde 12 tane TV satın alınabilir. Bahsettiğimiz şey, bir dönemi, bir siyasi anlayışı yargılamak değil. Tümüyle arınmaktan, temizlenmekten, yenilenmekten ve adil olmaktan bahsediyoruz. Bizim 1718 günde yaptıklarımız bile iz bırakmıştır şeffaflık adına. Birilerini kayırmak değil, vatandaşımızı korumak adına yaptıklarımız ortadadır. Kesinlikle müthiş bir israf düzeni vardır. Bu israf düzenine son verecek olan da biziz” şeklinde yanıt verdi. Siyasi partilerin araç olduğunu ancak bazıları için amaç olarak görüldüğünü ifade eden İmamoğlu, “Biz adalet derken, onlar ‘Pontus’ diyor. Ben israf, tasarruf diyorum, onlar ‘Yunan’ diyor. Ben ekonomi, huzur diyorum onlar ‘terörist’ diyor. Ben paylaşalım, birleşelim diyorum, onlar ‘Konstanti nopolis’ diyor” ifadelerini kullandı. Ardından Esenyurt Meydanı’nda yurttaşlara seslenen İmamoğlu, yaklaşık 6 milyar bütçe tasarrufu yapacağını vurgulayarak, “Görüyorsunuz yapılan ihalelerdeki harcamaları, derenin suyu hep aynı yere akıyor. Biz diyoruz ki, hakkıyla hukukuyla herkes alsın. Bizim partiyle işimiz yok. Biz partizanlığı bitirmeye geliyoruz. Ama onların bahsettikleri şey parti ülkesi. Bu şehrin insanına oy veren vermeyen diye bakanlar var. İçlerinden bazıları çığırtkanlık yapıyor. Bunlar olurken rakibimiz bazen onlara eşlik ediyor, bazen susuyor. Susan rakibim, sözüm ona bana devlet adamlığı tavsiyesinde bulunuyor. Biz bunlara sevgiyi, saygıyı, erdemli olmayı öğreteceğiz” ifadelerini kullandı. Saadet Partisi İBB başkan adayı Necdet Gökçınar’ın 2 oğlunun işine son verilmesine de tepki gösteren İmamoğlu, “Bu bir avuç insan diyor ki ‘bizden olmayan yaşayamaz’. Ne yazık ki vicdanları yok oldu” diye konuştu. l İSTANBUL Fişleme listesi için başvuru CHP; 31 Mart seçimleri öncesi kanuna aykırı biçimde terör örgütleriyle ilişkileri olduğu iddiasıyla bazı basın yayın kuruluşlarına doğum yerleri, dernek üyelikleri ve katıldıkları toplantılar servis edilen farklı siyasi partilerden belediye meclis üyesi adayları hakkındaki bilgilerin yayımlanması konusunda Kişisel Verileri Koruma Kurulu’nun inceleme yapması talebinde bulundu. CHP Grup Başkanvekilleri Engin Altay, Özgür Özel ve Engin Özkoç’un imzasıyla yapılan başvuruda, 31 Mart’ta yapılan yerel seçimlerden bir hafta önce AKP’ye yakın gazete, televizyon ve internet sitelerinde CHP, İYİ Parti ve Saadet Partisi’nin belediye meclis üyelerinin kişisel verilerinin yer aldığı bir listenin “İşte CHP, İYİ Parti ve Saadet Partisi’nin PKK ile bağlantılı adayla CHP, Kişisel Verileri Koruma Kurulu’na yeniden başvurarak, 31 Mart seçimleri öncesinde kişisel bilgileri verilen muhalefet adaylarını terörle ilişkilendirenlerin incelenmesini istedi. rı” başlığıyla yayımlanması ve kamuoyunda uyandırdığı tepki anımsatıldı. Başvuruda, İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun seçim öncesindeki belediye başkan ve belediye meclis üyesi adaylarının terör örgütleri ile bağlantılarını bildiklerini iddia ettiği anımsatılarak, “Bu söylem göz önüne alındığında, bu haberin kaynağının İçişleri Bakanı ve İçişleri Bakanlığı olduğunu tahmin etmek güç değildir” denildi. Başvuruda, şunlar dile getirildi: “Ortaya saçılan belgelerden, vatandaşlarımızın etnik kimliklerinin, üyesi olduğu derneklerin, siyasi partilerin ve katıldıkları kamuya açık faaliyetle rin fişlendiği anlaşılmaktadır. 340 kişinin isim, soyisim, TC Kimlik numaraları, fotoğrafları, doğum yeri ve tarihleri, anne ve baba isimleri gibi özel nitelikli kişisel verilerin de yer aldığı fişlerin internet sitelerinde, gazetelerde ve televizyonlarda afişe edilmesi, anayasanın ‘Özel hayatın gizliliği’ başlıklı 20’nci maddesi ile 6698 sayılı Kanun’un 4’üncü, 5’inci, 6’ncı ve 8’inci maddelerine açıkça aykırıdır.” Başvuruda; paylaşılan kişisel verilerinin imhası ve bunları paylaşan kamu görevlileri hakkında gerekli işlemlerin yapılması da istendi. l ANKARA/Cumhuriyet ABD’ye kafa tutmakla çanak tutmak arasında.. Bayram tatilinin son gününde, ABD Savunma Bakan Vekili Shanahan’ın, mevkidaşı olarak Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar’a yazdığı mektup Türkiye gündemine oturdu. Usul esasın kapısıdır, derler; önce haberin duyuruluş şekline bakalım... Akar’a gelen mektup Washington’dan Anadolu Ajansı’na Amerikalılar tarafından iletiliyor. Son dönemde gelenek oldu; Türkiye’ye ilişkin pek çok kritik haber, yurtdışından duyuruluyor! Mektup, Türkiye’yi aşağılayıcı, tehditkâr bir içerikte. Özeti şu: 1 Rusya’dan alacağınızın S400 savunma sistemlerinden vazgeçin. 2 Bunu yapmazsanız, size parasını ödediğiniz F35 uçaklarını vermeyiz. Bu uçakların üretim sisteminden sizi çıkarırız. 3 NATO’daki yeriniz tartışılır. 4 ABD, ambargoya kadar varan adımlar atar. 5 ABD yönetim mekanizmalarında Türkiye aleyhine alınacak kararların önü açılır. 6 Kırılgan ekonominiz bu durumdan çok kötü etkilenir. HHH 6 Haziran tarihli mektup pek çok kesimde akla ilk, 55 yıl önce, dönemin ABD Başkanı Johnson’un Başbakan İnönü’ye yazdığı mektubu getirdi. 5 Haziran 1964 tarihli mektupta, Türkiye’nin Kıbrıs’a hiçbir şekilde müdahil olmaması isteniyor, aksi halde NATO üyeliğinin tehlikeye gireceği belirtiliyordu. Devamında da ambargo... İnönü’nün buna yanıtı şu olmuştu: “Yeni bir dünya kurulur, Türkiye de orada yerini alır!” Rastlantıya bakın ki tarihler neredeyse aynı, 56 Haziran! Bu mektubun devamında TürkAmerikan ilişkileri hep dalgalı seyretti. Ecevit’ten Demirel’e siyasiler toplamda teslimiyetçi bir politika izlemediler. ABD, Türkiye’den isteklerini 12 Mart ve 12 Eylül yönetimleri döneminde tam kabul ettirdi. Bunun dışında siyasiler öyle ya da böyle Türkiye’nin ulusal çıkarlarına özen gösterdiler. Bunun pek çok bedeli oldu, iç politikaya yansıması oldu. Bunlar başka yazı konusu. Şimdi AKP’den de beklenen Türkiye’nin ulusal çıkarları neyi gerektiriyorsa, Türkiye’nin onurunu hangi adım koruyacaksa onu atması. Mektubun üzerinden 4 gün geçti; Türkiye’nin buna nasıl bir yanıt vereceği belirsiz. Yine mektupta vurgulandığı üzere, 12 Haziran’da yani yarın yapılması beklenen F35 icra komitesi toplantısına Türkiye dahil edilmeyecek. HHH İktidar, ABD’ye nasıl bir yanıt verecek? Sorun, bu soruya verilecek yanıttan çok daha derinde... Bugüne dek ABD ile sürüp gelen ilişkilere bakınca bu noktaya nasıl gelindiği net biçimde ortaya çıkıyor. Her şey bir yana Rahip Brunson ve yakın geçmişteki Türk asıllı ABD vatandaşı Serkan Gölge davaları sırasında izlediğimiz tutum, kafa tutmakla çanak tutmak arasında gitti geldi. ABD ile ilişkilerimiz sadece yargıda değil, hemen tüm alanlarda bu şekilde seyretti. Bir bakıyorsunuz, aramızdan su sızmıyor... Bir bakıyorsunuz, vurmaya kurşun yok... Sonunda ABD’nin Türkiye’yi yazılı olarak istediği gibi tehdit edebileceği bir noktaya gelindi. Ortada, “Yeni bir dünya kurulur, Türkiye de orada yerini alır” denebilecek bir irade de yok. İzlediğimiz dış politika kurmaktan çok bozmak üzerine sonuçlar verdi. Daha doğru bir anlatımla, izlenen bir politika da yok. Duruma göre vaziyet al! Osmanlı’nın denge politikası bile bundan daha tutarlıydı... Suskunluktan anlıyoruz ki ABD’ye cevap vermek yerine, durumu idare edecek cümleler aranıyor. RTÜK üyesi İlhan Taşçı: Şikâyet edilen dizi gizlendi Radyo ve Televizyon Üst Kurulu (RTÜK) üyesi İlhan Taşcı, babasından şiddet gören bir çocuğun kaleme aldığı iddia edilen şikâyet mektubuna ilişkin, RTÜK yönetiminin kamuoyuna gerçeği yansıtmadığını aktardı. Şikâyet edilen diziye ceza bile verilemediğini vurgulayan Taşçı, “İletişim Hattı’na ulaşan bir çocuğun şikâyeti dikkat çekici bulunup babasının da annesini dövdüğünden yakınıp dizinin bitirilmesini istediği RTÜK tarafından basınla paylaşılıyor ama bu dizinin Atv’deki “Sen Anlat Karadeniz” olduğu ve en çok şikâyeti alan olduğu gizleniyor. Oysa basın bülteninde sanki çocuğun şikâyeti üzerine RTÜK’ün derhal harekete geçerek, şiddet nedeniyle ceza verilmiş gibi bir izlenim yaratılmıştır. Ancak gerçek hiç de öyle değildir. Bu diziye değil ceza verilmesi, bir kez uyarı cezası bile veril(e)memiştir” dedi. RTÜK Başkanlığı’nın 2018 Yılı Vatandaş Bildirimleri’ni kurulda görüşülmeden basınla paylaştığını belirten Taşçı, “Raporun kendisi ve basın ile paylaşılan hali arasında ciddi farklılık vardır. Dizilere ilişkin şikâyette ilk sırada ‘Çukur’ yer almaktadır. Bunun nedeni bir bölümde polise yapılan kötü muamele sonrası oluşan doğal toplumsal hassasiyet. RTÜK’e en çok şikâyet edilen ikinci sıradaki dizi ise ATV’de yayınlanan ‘Sen Anlat Karadeniz’dir. Dizi bölümlerindeki sistematik şiddet nedeniyle izleyiciden en çok şikâyeti almada hep üst sırada” dedi. l ANKARA/Cumhuriyet
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle