23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
8 1 HAZİRAN 2019 CUMARTESİ Herkese Bilim Teknoloji Dergisi’nin katkılarıyla hazırlanmıştır. TASARIM: İLKNUR FİLİZ BİLİM TEKNİK eBAY’de SATILAN EN PAHALI 10 ŞEY 1) Gigayatch, 168 milyon $ 2) Golfstream II, 4.9 milyon $ 3) Warren Buffet ile Kahvaltı, 2.6 milyon $ 4) Teksas’taki Albert Kasabası, 2.5 milyon $ 5) Savaş Sığınağı Olan Ev, 2.1 milyon $ 6) Kaliforniya’daki Bridgeville Kasabası, 1.77 milyon $ 7) Honus Wagner Beyzbol Oyuncu Kartı, 1.1 milyon $ 8) Ferrari Enzo, 1 milyon $ 9) Joe Jackson’un Beyzbol Sopası, 577.610 $ 10) Ian Usher’ın Hayatı, 309.292 $ Kaynak: FinancesOnline.com Liseli gençlerden akıllı çözümler Önlerine Arduino teknoloji kitlerini aldılar, yaşadıkları bölgelerde çevrelerinde gördükleri sorunlara çözümler geliştirdiler... Adana, Konya, Trabzon ve Mardin’de 9, 10 ve 11. sınıf öğrencilerin akıllı şehirler, çevre ve enerji konularında geliştirdikleri projeler ödüllendirildi. Sabancı Vakfı ve Türkiye Teknoloji Geliştirme Vakfı (TTGV) işbirliğiyle düzenlenen “Yarını İnşa Et” projesi kapsamında düzenlenen yarışmada ödül alan projeler: Akıllı Atık Pil Toplama Robotu (Altilium): Konya’dan Atatürk Anadolu Lisesi öğrencileri Yüksel Caner Mülazımoğlu, Betül Kaymaz, Ebubekir Hamza Kemik, Havva Ece Küçük ve Serdar Ramazan Yıldırım’dan oluşan ekip, öğretmenleri Mustafa Güneş mentorluğunda geliştirdikleri proje ile atık pilleri toplamaya yarayan akıllı bir ünite geliştirdi. Altilium adını verdikleri bu üniteye pil atıldığında, cihaz pilin voltajını ölçerek pilin dolu olup olmadığını tespit edip, düşük voltajlı pili haznesine alıyor ve bu pil karşılığında şehir kartına belirli miktarda yükleme yapıyor. Atılan pilin dolu olması halinde, iade ederek enerji israfının da önüne geçmiş oluyor. Beni Ellerimden Dinle (Talk’ng Hands): Adana’dan Kurttepe Şehit Ali Öztaş Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi / Final Fen Lisesi / Varda Koleji öğrencileri Dilanur Kaya, Zeynep Yaren Sarıgeçili, Hasan Kapuz, Teoman Dinçkurt’tan oluşan ekip, öğretmenleri Alpnur Aktürk Kaya mentorluğunda geliştirdikleri proje ile işitme engelli bireylerin, işaret dilini bilmeyen toplumla iletişim kurmalarını sağlayacak bir eldiven geliştirdi. İşitme engellilerin işaret dili bilmeyen kişilerle iletişim kurmaları için tasarlanan eldiven, işitme engelli bireylerin günlük hayatta kullandıkları 10 kelimeyi sese döküyor. Eldiveni takanların el hareketlerini algılayarak hareketi kelimeye döken eldiven mobil uygulama ile akıllı telefonların ekranında yazılı olarak okunabiliyor. Piezo Elektrik Yol: Mardin’den Kızıltepe Fen Lisesi öğrencileri Muhammed Emin Adın, Hüseyin Çiçek, Helin Erol, Burak Korkmaz ve Mikail Cihan Karaboğa’dan oluşan ekip, mentor öğretmenleri Abdullah Sarıbatur önderliğinde tasarladıkları proje ile taşıtların zemine uyguladığı basınç enerjisini elektriğe dönüştürdüler. Yol zeminine döşedikleri piezo disk ile taşıtların uyguladığı basınçtan elde ettikleri elektriği otoban kenarlarındaki aydınlatmalarda kullanan proje ile elektrik enerjisinden tasarruf ediliyor. Ayrıca LCD ekran yardımıyla sürücülerin uyarılması da hedefleniyor. EkYat Akıllı Sera: Konya’dan Osman Nuri Hekimoğlu Anadolu Lisesi öğrencileri İbrahim Enes Baloğlu, Tahir Furkan Sarıdiken, Eren Adıvar, Oğuzhan İpteş ve Ayşe Miray Türker’den oluşan ekip mentor öğretmenleri Yasemin Çetinkaya öncülüğünde tasarladıkları proje ile verim artıran akıllı bir sera kurdular. Klasik müziğin çalındığı ve güneş enerjisi panellerinin kullanıldığı bir ortamda, Bluetooth kontrolü ile hava, toprak ve nem oranlarına bakılarak sulama, sıcaklığı takip ederek ısıtma ve soğutma yapabilen şiddetli yağmur ve karda çatıyı kapatabilen akıllı sera projesidir. Su ve Sabuna Teknoloji ile Dokunun: Trabzon’dan Düzköy Nazım Kayhan Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi öğrencileri Mert Ahmet Demirci, Damla Babuşçu, Damla Lermi, Seymen Bekar ve Bedirhan Serdar’dan oluşan ekip, mentor öğretmenleri Mustafa Güneş öncülüğünde tasarladıkları proje ile su tasarrufu ve kolay temizlik sağlayan musluk geliştirdi. Sensörlü sıvı sabun ve sensörlü musluğu birleştirerek ikisinin aynı musluktan gelmesini sağlayan ekip bu proje ile fazla su tüketimini azaltmayı ve el yıkanırken sabun kullanmayı kolaylaştırmayı hedefliyor. Oynamak değil sosyalWHO, bilgisayar oyunu bağımlılığını ruhsal bir sağlık problemi olarak tanımladı yaşama engelse sorun Bilgisayar oyunu bağımlılığının zihinsel bir soruna işaret edip etmediğine yönelik tartışmalar uzun süredir sürüyor. Dünya Sağlık Örgütü (WHO), tartışmaya son noktayı koydu. WHO, bu fenomene “oyun bozukluğu” adını verdi ve durumu ruhsal bir sağlık problemi olarak tanımlayarak bu bozukluğu Uluslararası Hastalık Sınıflandırması’na, kuruluşun resmi teşhis el kitabı olan ICD11’e ekledi. WHO, oyun bozukluğunu, insanların oyun davranışlarında kontrolünü kaybettikleri, diğer ilgi alanlarına ve etkinliklerine göre oyun oynamaya öncelik verdikleri ve oynadıkları oyunlarda olumsuz sonuçlara rağmen oyun oynamaya devam ettiği “kalıcı veya tekrarlayan oyun davranışı modeli” olarak tanımlıyor. Örgüt ayrıca, bir kişinin tipik olarak hastalığa yakalanması için bir yıl boyunca semptomlara sahip olması gerektiğini belirtiyor. Uzmanlara göre bilgisayar oyunu oynamak başlı başına bir bozukluk değil. Ancak, bu oyunları oynamak, insanların günlük yaşamlarına (aile ilişkileri, sosyal yaşamlar, iş görevleri veya diğer alanlara) engel oluyorsa işte o zaman bir bozukluk söz konusu olduğu belirtiliyor. Karşıt görüşler Bilgisayar oyunu bağımlılığına yönelik tartışmalar devam ediyor. Amerikan Psikiyatri Birliği (APA), 2013 yılında yayımlanan Zihinsel Bozuklukların Teşhis ve İstatistik El Kitabı’nın (DSM5) son versiyonunda bilgisayar oyunu bağımlılığına yer vermiyordu. Zira APA, yeterli kanıt olmadığını söylüyor. Birliğe göre, oyun bozukluğunun benzersiz bir zihinsel sağlık durumu olup olmadığını belirlemek, ancak bu alanda daha fazla araştırma yapılmasıyla mümkün olacak. Bilgisayar oyunu endüstrisi de bu sınıflandırmaya karşı çıkıyor. Eğlence Yazılımları Birliği (ESA) ve sektördeki diğer kuruluşlar 25 Mayıs’ta bir bildiri yayımlayarak WHO’yu kararını geri Yapılan araştırmalar bilgisayar oyunlarının diğer bağımlılık yaratıcı unsurlarla aynı prensiplere sahip olduğunu gösteriyor. Araştırmacılar, genç oyuncuların beyin işleyişini, diğer bağımlılarınkine benzetiyor. Bu bağımlılık, beyinde Ventral striatum adı verilen bir bölgenin etrafındaki ödül merkeziyle ilişkilendiriliyor. almaya çağırdılar. Gerekçeleri: “Oyun bozukluğu” kavramının yeterince sağlam kanıtlara dayanmadığı. Ancak bazı ruh sağlığı uzmanları bu sınıflandırmayı destekliyor. Acil tıp doktoru olan John Jiao, teşhise “zaruri olarak ihtiyaç duyulduğunu” söylüyor. Jiao, «Aksi takdirde, bilgisayar oyunu bağımlılığı olan kişiler, özellikle başka bir tanıya uymazlarsa, tedavileri için sigorta ücretini ödemekte sıkıntı çekebilirler” diyor. Bağımlılık beynin ödül merkeziyle bağlantılı Yapılan araştırmalar ise bilgisayar oyunlarının diğer bağımlılık yaratıcı unsurlarla aynı prensiplere sahip olduğunu gösteriyor. Araştırmacılar, genç oyuncuların beyin işleyişini, diğer bağımlılarınkine benzetiyor. Bu bağımlılık, beyinde Ventral striatum adı verilen bir bölgenin etrafındaki ödül merkeziyle ilişkilendiriliyor. Yemek yeme ve çiftleşme gibi hayatta kalmamıza ve ürememize yardımcı olan bir şey yaptığımızda beynin bu bölgesi “iyi hissetme” kimyasallarını serbest bırakıyor. Bazen, bağımlılıkta olduğu gibi, bu beyin bölgeleri, kokain, alkol, aşırı seks veya aşırı kumar gibi faydalı olmayan uyaranlara cevap olarak aşırı aktif hale geliyor. Oyunda da benzer bir durum geçerli. Araştırmacılar oyunun beynin değişmesine neden olup olmadığını veya aşırı etkili ödül merkezlerinin oyun bağımlılığına yol açıp açmadığını ise tam olarak söyleyemiyor. Ancak yapılan çalışmalarda bağımlılık ilişkisi olduğunu gösteriyor. 14 yaşındaki 154 katılımcı üzerin de çalışan araştırmacılar, ergen katılımcılara oyun oynama alışkanlıklarıyla ilgili bir anket hazırladılar ve beyin yapılarını analiz etmenin bir yolu olan fonksiyonel manyetik rezonans görüntülemeye tabi tuttular. Genel olarak, gençler haftada ortalama 12 saat oynuyordu. Dokuz saatten daha az oynayan oyuncular “nadir oyuncular”, dokuz saatten daha fazla oynayanlar ise “sıkı oyuncular” olarak tanımlandı. Nadir oyuncularla karşılaştırıldığında, sık oynayan oyuncular çok daha büyük Ventral striatuma sahipti. Yukarıda bahsettiğimiz üzere bu bölge, beyinde davranışın duygusal ve motivasyonel yönleriyle bağlantılı bir ödül merkezi. Bu alanla ilgili problemler ise şizofreni, bağımlılık ve obsesifkompulsif davranışlar gibi bozukluklarla ilişkilendiriliyor. Araştırmacılar beyin aktivitelerini tararken gençler de bir tür kumar oyunu oynadı. Sık oyun oynayanlar oyun sırasında karar vermede daha hızlı davrandılar ve beyinleri, kaybettiklerinde ödül devresinde daha fazla aktivite gösterdi. Kühn’e göre para kaybetmek, sıkı oyuncular için bir şekilde ödül sistemini devreye sokuyordu. “Bu, patolojik kumar bağımlılarından da bilinen İkayıp kovalamaı denen bir olgunun sinirsel temeli olabilir. Patolojik kumarbazların çok para kaybettikleri zaman bile oynamaya devam ettikleri olgusunu tarif eder” diyor Kühn. Araştırmacılara göre, bu beyin bölgesinin daha büyük olması, bir oyuncunun beyninin, oyun oynarken daha fazla dopamin (beynin ödülünü ve zevk merkezlerini kontrol etmesine yardımcı olan bir beyin kimyası) salması anlamına gelebiliyor. Derleyen : Batuhan Sarıcan https://www.livescience. com/65580videogameaddictionmentalhealthdisorder.html https://www.livescience. com/17033gamerbrainrewardsystem.html Boğaziçi ve Cambridge üniversiteleri yosun biyoteknolojisinde işbirliği Boğaziçi Üniversitesi Çevre Bilimleri Enstitüsü öğretim üyesi Dr. Berat Haznedaroğlu’nun kurucusu olduğu, İstanbul Mikroyosun Biyoteknolojileri ARGE Birimi (İMBİYOTAB) ile Cambridge Üniversitesi Mikroyosun İnovasyon Merkezi (AIC) yosun biyoteknolojisi konusunda işbirliği yaptı. Amaç Türkiye ve İngiltere’nin bu iki araştırma merkezi arasında yosun biyoteknolojisi alanında ortak bilimsel araştırmalar yapılması, eğitimler verilmesi. Proje Research Environment Links prog ramı kapsamında destekleniyor. Cambridge Üniversitesi Mik royosun İnovasyon Merkezi, yosun bazlı araştırmalar konusunda dünyanın sayılı merkezlerinden biri olarak gösteriliyor. Cambridge ile yapılan işbirliği ile İMBİYOTAB’ın enerji, tarım, çevre ve sağlık sektörlerine yönelik yüksek katma değerli ürünlere imkân veren yosun teknolojileri alanında Türkiye’nin ilk ve en kapsamlı ARGE merkezi halini alması hedefleniyor. Söz konusu işbirliği hakkında bilgi veren Dr. Berat Haznedaroğlu, Türkiye’nin mevcut cari açığının enerji ve sağlık sektörleri kaynaklı olduğunu belirterek, nihai amaçların enerji, sağlık ve tarım sektörlerinde yosundan daha fazla yararlanarak küresel anlamda rekabetçi biyoürünler geliştirmek olduğunu söyledi. Haznedaroğlu, yosunun sürdürülebilir gelişmeye katkısı ve çok kullanımlı bir ürün olarak sahip olduğu yüksek pazar değeriyle sayesinde ekonomik anlamda yaratacağı yüksek değere dikkat çekti. Çin’den Kosta Rica’ya ilham verici projeler Yeniden ağaçlandırma Kosta Rika Bu Orta Amerika ülkesi öncü bir çevreci olarak tanınıyor. 1980 yılında, ormanlar bu ülke topraklarının yalnızca yüzde 20’sini oluşturuyordu. Şimdi ülkenin yarısından çoğu, ağaçlandırma ve ekosistemin korunmasına yönelik devlet desteği sayesinde, ormanlarla kaplı. Kosta Rika’da yeniden ağaçlandırma sayesinde CO2 salımlarında yılda 3.5 milyon tonluk bir düşüş sağlanarak ülke en büyük gaz salıcısı olmaktan en büyük CO2 soğurucusuna dönüştü. Dünyanın başka ülkelerinde de benzer bir yeniden ağaçlandırma girişimini olası kılabilecek koşullar söz konusu. Küresel gaz salımlarında sağlanabilecek olası düşüş: 882 Mt Eşdeğer salımlar: Almanya (6.cı) ve Belçika (41.ci) Sobalara son Çin Çin’de 1980’lerin başında, hava kirliliğinin önlenmesi ve havanın daha nitelikli duruma getirilmesi amacıyla, eski sistem kömür ve odun sobalarının rafa kaldırılıp yerine daha verimli doğalgazlı soba ve ocakların getirilmesinin hedeflendiği “Ulusal Geliştirilmiş Soba Programı” adlı bir program uygulanmaya başladı. Bu uygulama sayesinde sera gazı salım 5 larında da soba başına yılda 1 ile 3 ton arasında bir düşüş sağlandı. Günümüzde de geleneksel soba ve pişirme ocaklarından yararlanmayı sürdüren çok sayıda düşük gelir düzeyli ülkeyi kapsayacak bir Uluslararası Geliştirilmiş Soba Programı bizleri iklim değişikliğinin etkilerine karşı koruyabilecek projeler sıralamasında şaşırtıcı bir biçimde dördüncü sıraya oturuyor. Küresel gaz salımlarında sağlanabilecek olası düşüş: 985 Mt Eşdeğer salımlar: Endonezya (12.ci) ve Brezilya (13.cü) Daha çok rüzgâr türbini Danimarka, Brezilya Danimarka enerji üretiminin yüzde 40’ını rüzgârdan sağlıyor ve bu oranın 2020 yılında yüzde 50’ye çıkartılmasını hedefliyor. Brezilya’da, ülkenin daha rüzgârlı olan kuzeydoğu kesiminde ki türbinler ülke elektriğinin yaklaşık yüzde 8’ini üretiyor. Her iki ülkede de devlet rüzgâr gücünü özendirici ve destekleyici programlar uyguluyor. Günümüzde Danimarka’da karbon salımlarında yılda 8.6 milyon tonluk, Brezilya’da da 1.1 milyon tonluk bir düşüş sağlanıyor. Yüksek ve orta gelir düzeyindeki ülkelerin rüzgâr gücünden Danimarka’ya eşit, düşük gelir düzeyli ülkelerin de Brezilya’ya eşit bir oranda yararlanmaları durumunda toplamda 1 gigatonun üzerinde bir düşüş sağlanabilir. Küresel gaz salımlarında sağlanabilecek olası düşüş: 1018 Mt Eşdeğer salımlar: Kanada (10.cu) ve Meksika (11.ci) Ormansızlaştırmanın azaltılması Brezilya Brezilya, 20042012 yılları arasında uyguladığı yasal yaptırımlar, kapsamlı koruyucu çözümler ve özendirici ekonomik önlemler sayesinde ülkede yıllık ağaç kesiminin yüzde 83 oranında azalmasını sağladı. Ağaçsızlaştırmanın önüne geçilmesiyle birlikte karbon salımlarında da yılda 400 milyon tonu aşkın bir düşüş sağlandı. Son günlerde ormansızlaştırma oranlarında bir geriye dönüş söz konusu. Başkan Bolsonaro’nun koruma altındaki Amazon ormanlarını yok etme yönündeki tasarıları da son derece kaygı verici. Ne var ki, Brezilya’nın söz konusu altın çağında ulaştığı başarı ormanların yoğun olduğu başka ülkelerin neler yapabileceklerini açıkça gözler önüne seriyor. Küresel gaz salımlarında sağlanabilecek olası düşüş: 2800 Mt Eşdeğer salımlar: Hindistan (3.cü) ve Tayland (20.ci) Şebeke bağlantılı güneş enerjisi Almanya Yaklaşık 20 yıl önce Almanya’da güneş ve rüzgâr enerjisinden üretilen elektriği özendirici bir yasa yürürlüğe girdi. Çevre dostu elektrik üreticilerine garantili fiyat ve elektriğin şebekeye bağlanması konusunda ilk kullanım hakkı tanındı. Günümüzde Almanya’daki elektriğin yüzde 25’i yenilenebilir kaynaklardan sağlanıyor ve bunun da bir çeyreğini güneş enerjisi oluşturuyor. Yeterli miktarda güneş alan tüm ülkelerin bir ölçüde şebeke bağlantılı güneş enerjisinden yararlanmaları iklim değişikliğine karşı girişilen savaşımda çok kısa erimde daha parlak bir geleceğin kapıları açılabilir. Küresel gaz salımlarında sağlanabilecek olası düşüş: 3200 Mt Eşdeğer salımlar: Rusya (4.cü)iki katı DERLEYEN: RİTA URGAN
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle