19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
4 1 HAZİRAN 2019 CUMARTESİ HABEREDİTÖR: CAFER KURT TASARIM: SERPİL ÜNAY OLAYLARIN ARDINDAKİ GERÇEK n Baş tarafı birinci sayfada Araştırma önergesi, “Kamu kay naklarının reklamlar ve satın alma aracılığıyla iktidar yanlısı medyaya aktarılması” başlığını taşıyordu. Bu önerge, perşembe günü Meclis’te görüşüldü. Erdoğan Toprak yaptığı konuşmada, AKP iktidarının her alanda olduğu gibi medyayı da ikiye böldüğünü, bir tarafta tarafsız medya öte yanda yandaş medya yarattığını belirtti. Toprak, uçaklarda Cumhuriyet, Sözcü, BirGün, Yeniçağ, Evrensel gibi gazetelerin dağıtılmadığını belirtti. Siyasal iktidarın inşaat sektöründe beş havuz müteahhidi dışında büyük ihaleleri kimseye vermediği gibi, basında da yandaş gazeteler dışındaki gazetelerin yok sayıldığı vurgulanan önerge, AKP ve MHP’nin oylarıyla ne yazık ki reddedildi. Aynı şekilde CHP İstanbul Milletvekili Gürsel Tekin, Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay’ın yanıtlaması için verdiği soru önergesinde, “Kamu kurum ve kuruluşlarının basın yayın organlarının satın alınması ve reklam verirken uygula dığı kurallar nelerdir” diye soruluyor. Kamu kurumlarının verdiği ilanlar ve satın aldığı gazeteler konusu, demokratik sistemin işleyişini görmek açısından son derece önemlidir. Siyasal iktidar bu konuda eşit ve tarafsız davranmak zorundadır. Kamu kaynaklarının sadece yandaş basın organlarına aktarılması, vatandaştan alınan vergilerin adil dağıtılmadığını göstermektedir. Yandaş olmayan gazetelerle beraber okuyucular da mağdur edilmektedir. Özellikle de bu ayrımcı tavrın, Atatürk döneminde kurulan THY gibi “bayrak taşıyıcısı” bir kuruluşta dahi yaşanabiliyor olması düşündürücüdür. Bu yanlıştan bir an önce dönülmelidir. 23 Haziran için ‘Adalet İttifakı’ önerisi Strateji nedir? Askeri tarih alanındaki çalışmalarını keyifle okuduğum Mehmet Tanju Akad, “Strateji Üzerine” adlı kitabında stratejiyi “belli bir amaca ulaşmak için kullanılan yollar” olarak tanımlıyor. Dolayısıyla önce bir hedef gerekiyor; sonra da bu hedef için seferber edilebilecek araçların saptanıp en verimli şekilde kullanılması ve bu hedefin karşısında duran kuvvetlerin olabildiğince yalnızlaştırılması. Lawrence Freedman ise epey hacimli Strateji kitabında strateji olgusu için şöyle diyor: “Bir durumdan elde edilecek sonucun, başlangıçtaki güç dengesinin düşündürdüğünden daha fazla olmasını sağlar. Yani güç yaratmanın sanatıdır.” Neden böyle bir giriş yaptım? Çünkü 31 Mart öncesine göre iktidarın stratejisinin daha belirgin, muhalefetin stratejisinin ise daha dağınık ve şahsileşmiş olduğunu gözlemliyorum. İktidarın 23 Haziran stratejisinin üç ayağı var: Mağduriyet iddiasını ele geçirmek; İmamoğlu’nu yalnızlaştırarak yıpratmak ve son olarak da halkın gerçek sorunları dışında, ucu yine beka meselesine uzanan suçlamalarla odağı dağıtmak, tartışma alanını olabildiğince genişletmek. Habertürk’teki program da bunun yansımasıydı. Başarılı olur veya olmaz, ancak bu bir stratejidir. Muhalefetin bu kez böyle bir stratejisi yok; iktidarın kurduğu oyuna yanıt vermeye çalışan bir zemine sıkışıldı. Buradan çıkmak gerek. Ne yapmalı? Öneriler Çok basit: Rakip konu alanını genişletiyorsa bunu daraltmak; rakip İmamoğlu’nu yalnızlaştırmaya çalışıyorsa, İmamoğlu’nun yanındaki ittifakları genişletmek lazım. İlk ayak için önce tartışma zeminini yeniden ele geçirmek; sadece YSK kararının yarattığı haksızlığa, çelişkilerine odaklanmak ve 31 Mart’tan bu yana daha da kötüleşen ekonomik tabloya vurgu yapıp bu temeldeki vaat ve projeleri merkeze almak gerekiyor. Konuşulması, anlatılması gereken şey belli: YSK hem kısa hem de gerekçeli kararında bazı sandık kurullarının usulsüz oluşturulduğunu söyledi. Fakat aynı sandık kurullarının önünde gerçekleştirilen seçimde, aynı zarfa konan diğer üç pusulayı, yani ilçe belediye başkanlığı, belediye meclis üyeliği ve muhtarlık seçimlerini iptal etmeyip sadece büyükşehir sonucunu iptal etti. AKP de YSK de bu çelişkiyi anlatamıyor; anlatamadığı için de konuşulmasını istemiyor. Niye tüm pusulalar değil de tek pusula iptal edildi? AKP kazansaydı da iptal edilecek miydi? Öyleyse her yerde vurgulanacak tek mesele bu olmalı, ana strateji bunun etrafında örülmelidir: İmamoğlu seçimi kazanmış, AKP ve YSK eliyle hakkı elinden alınmıştır. İki haftadır iktidar, muhalefeti bu alandan uzaklaştırmayı başarmış görünüyor. Diğer yandan hatırlayalım: CHP Adalet Yürüyüşü başlatmış, İstanbul’da dev bir mitingle tamamlamıştı. O rota yarım bırakıldı. Oysa şimdi somut bir adaletsizlik İstanbul halkını bu kadar açıktan etkilerken bütün kampanyanın ‘adalet’ ana talebi etrafında örgütlenmesi için zaman da, zemin de çok uygun. İktidar bile yeni yargı paketiyle ülkedeki adaletsizlikleri itiraf etmişken hem de. Bir bakıma kampanya, toplumun farklı kesimlerinin kendi hayatlarında yaşadıkları adaletsizliklerle İmamoğlu’na dönük adaletsizlik arasında bir özdeşlik kurulmasını sağlayacak, farklı adaletsizlikleri birbirine ekleyecek ortak bir “Adalet İttifakı” temeline çok rahatlıkla oturabilir, geç değil. İşyerinde, sokakta, adliyede, okulda adaletsizlik herkesin sorunu değil mi? Ana fikir ‘adalet’ olmalı. Gelelim ikinci ayağa: İktidar kendi yalnızlığını aşmak adına İmamoğlu’nu yalnızlaştırma stratejisi izliyor. Oysa bu seçimde ortaya çıkan adaletsizlik, DSP’den BTP’ye, DP’den bağımsız sosyalist adaylara kadar farklı partileri, resmi karar olsun ya da olmasın İmamoğlu etrafında seferber olmaya yöneltiyor. Dolayısıyla partiler alanında Saadet tabanını ve Kürt seçmenleri de büyük ölçüde kapsayacak bir ‘Adalet İttifakı’nın İmamoğlu etrafında görünür kılınması için koşullar uygun. İmamoğlu bu partileri, adaylarını bayram vesilesiyle ziyaret edebilir, tek tek ya da toplu olarak bir “ortak ilkeler” bildirisi için talepler alarak onlarla birlikte ilan edebilir. İktidar İmamoğlu’nu İYİ Parti’nin adını anmadan sadece CHP adayı olarak sunuyor; İmamoğlu bu önerimle en geniş, partiler üstü ‘Adalet İttifakı’nı İstanbul seçimi üstünden kurarak geleceğe bir hat çizmek ve yalnızlaşmayı aşmak için değerlendirebilir. Bu hem iktidarı yalnızlaştırır, hem de kampanyanın şahsileşmiş görüntüsünden çıkılmasına, ilkeliprogramlı bir ittifak düzlemine geçilmesine vesile olabilir. “Ben tek başıma herkesi ikna ederim”den fazlası gerekiyor çünkü. Partilerin dini olmazKılıçdaroğlu, Genç İmam Hatipliler Derneği üyeleriyle bir araya geldi: MAHMUT LICALI miyet hoşgörü dinidir. Sevgi ve Genç İmam Hatipliler Derneği üyeleriyle iftar yapan CHP Genel Başkanı Kemal kardeşlik dinidir. Birleştirici olmamız gerekir. Eğer birleştirici olursak İslamiyete en büyük hizmeti yapmış oluruz” dedi Kılıçdaroğlu, İstanbul seçiminde ği ifade edildi. Kılıçdaroğlu’nun kul hakkı yendiğini vurguladı. Kı devletin ve kurumların dini ol lıçdaroğlu, “Haksızlık karşısında mayacağını söyleyerek, “Ör tutumumuzun net olması gere neğin Merkez Bankası’nın di kiyor. Vicdani bir tutum sergile ni olabilir mi? Siyasi partilerin meliyiz. İstanbulluların gasp edi de dini olamaz. Sadece kişile len hakkı teslim edeceğine inanı rin dini inançları olabilir. Her yorum” dedi. Dinin siyasete alet kesin inancına saygılı olun edilmemesi gerektiğini belirten ması gerekir. CHP zaman za Kılıçdaroğlu, “İslamiyet hoşgörü man bu konularda eleştiriliyor dinidir. Sevgi ve kardeşlik dinidir. ancak bu kabul edilemez” di Birleştirici olmamız gerekir. Eğer ye konuştu. Kılıçdaroğlu’nun birleştirici olursak İslamiyete en Kılıçdaroğlu, Hz. Muhammed’in Veda Hutbesi’ni anlattı. Hz. Muhammed’in Veda büyük hizmeti yapmış oluruz” ifa Edinilen bilgiye göre; gençlerin so Hutbesi’ne değinerek, “Veda delerini kullandı. ruları üzerine Kılıçdaroğlu’nun YSK’nin Hutbesi aslında bir insan hakları be Kılıçdaroğlu, önceki gün iftarda Genç ramazan ayının başında verdiği ka yannamesidir. Günümüze ışık tutuyor” İmam Hatipliler Derneği yöneticileri ve rarı anımsatarak, “İstanbul seçimin dediği öğrenildi. Genç İmam Hatipli üyeleriyle bir araya geldi. Kılıçdaroğlu ile de kul hakkı yenildi” dediği öğrenil ler Derneği üyelerinin de bütün siyasal dernek üyeleri yaklaşık 1.5 saat boyun di. Kılıçdaroğlu’nun dinin siyasete alet partilere eşit mesafede olduklarını be ca karşılıklı bir sohbet gerçekleştirdi. edilmemesi gerektiğini belirterek “İsla lirtti. l ANKARA ‘AKP’NİN ÖZEL SAĞLIK BİLGİLERİNİ SİYASİ MALZEME YAPMASI SUÇ’ ‘Çöken iddia’ hayatları kararttı CÜNEYT MUHARREMOĞLU AKP’nin, 31 Mart’ta İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı’nı Ekrem İmamoğlu’nun kazanmasının ardından seçimi iptal ettirmek için yaptığı hamlelerden biri de 41 bin 132 kısıtlı seçmenin oy kullandığı iddiasıydı. Yüksek Seçim Kurulu’nun (YSK) gerekçeli kararında bu iddia çürürken “kısıtlı seçmen” olduğu iddia edilen 28 yaşındaki C.Ç’nin yaşamını kararttı. Bir şirkette satış danışmanı olarak çalışan, iki çocuk annesi C.Ç., geçen ocak ayında eşinden boşandı. Bu olaydan sonra annesiyle Haseki Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde psikiyatri bölümünde iki kez muayene oldu. Doktor tavsiyesi ile antidepresan kullan maya başladı. YSK, AKP’nin itirazı üzerine “Zihinsel Engelliler ve Kısıtlılar” başlıklı liste oluşturarak, adı geçenler hakkında vesayet ihbarında bulunulması için 26 Nisan’da Fatih 3. İlçe Seçim Kurulu’na yazı yazdı. İlçe seçim Kurulu, 7 Mayıs’ta İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’na vesayet ihbarında bulundu. Fatih İlçe Kurulu’nun yaptığı ihbarda “Listenin YSK’dan gelmesi nedeniyle kişinin zihinsel engeli yönünden makul şüphe bulunduğundan vesayet yargılaması yapılması gerektiği düşünülmektedir” denildi. Böylece bir listenin bulunduğu ortaya çıktı. C.Ç. ve listedeki yurttaşlar, İstanbul 11. Sulh Hukuk Mahkemesi’ne açılan dava kapsamında bir hastaneye sevk edilecek. Verilecek rapor uyarınca yurttaş lara vasi atanıp atanmayacağına karar verilecek. Vasi atanırsa C.Ç. ve diğerleri oy kullanamayacak.   ‘Uygulama suç’ Oy kullanıp kullanmaması mahkemenin elinde olan C.Ç. yaşadıklarına isyan etti. C.Ç, “Eşimden boşanınca psikolojim bozulduğu için psikiyatride muayeneye gitmiştim. İlk başta ilaç kullanıyordum. Artık kullanmıyorum. Sağlık sorunum yok. Yalnızca ben değil, herkes doktora gidiyor” dedi. C.Ç’nin avukatı Turgut Kazan, yurttaşlara ait sağlık bilgilerinin siyasal amaçlı kullanıldığını belirterek “Bilgilerin seçim itirazına malzeme olsun diye bir siyasi partiye verilmesi ve suçtur. İnsanların onuruyla oynamadır” dedi.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle