23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
KÜLTÜR EDİTÖR: EMRAH KOLUKISA TASARIM: BAHADIR AKTAŞ 154 MAYIS 2019 CUMARTESİ ‘Hepimiz bir karaJuliette Binoche ile bu hafta vizyonumuza giren “High Life”ı konuştuk deliğe sürükleniyoruz’ ESİN KÜÇÜKTEPEPINAR “Adeta intihar ediyoruz. Dünyada olup bitenlere, yıkıcı davranışlarımıza bakıldığında filmdeki gibi kendini yok etmeye çalışan bir makinede olduğumuz açıkça ortada” diyor Juliette Binoche. Çok sevdiği Claire Denis ile yeniden bir araya geldiği şahane “High Life”ta karanlık Dr. Dibs rolünde. Bir grup suçlunun uzayda sürüklendiği filmin kışkırtıcı olmasından çok memnun. “Var olmanın Dayanılmaz Hafifliği”, “Köprüüstü Aşıkları”, “Üç Renk: Mavi” ve Oscar kazandığı “İngiliz Hasta” filmlerinden sonra kendi deyişiyle şanslı büyümüş, dünya sinemasının yaratıcılarıyla çalışmaktan da hoşnut, inanırsam heryere giderim diyor. Fransız sinemasının uluslararası starı Binochet ile San Sebastian’da bir yuvarlak masa sohbetinde buluştuk. ‘İnsan karmaşıktır’ n Claire Denis ile önce şahane bir romantik komedide birlikte çalıştınız, derken karanlık “High Life” nasıl geldi? İkimiz de alışagelenin dışına çıkmaya bayılıyoruz. Bahsettiğinde çok heyecanlandım ve anında kabul ettim, senaryoyu okumadan. Karanlık şeylerden bahsediyordu, bayıldım. Karakterin üzerinde birlikte çalıştık. Dr. Dibs mitolojik bir figür gibi, bir suçlu, kontrol delisi, bunalımlı, uzun saçları ve plastik vajinası var. Bir referansa ihtiyacım vardı ve Hint tanrıçası Kali’ye benzettim. Karanlık tarafı temsil eden ve sizi bildik insanlık sınırınızın ötesine geçiren bir karakter. n Karmaşık karakterleri seviyorsunuz değil mi? Hem de nasıl. Ama zaten bence her insan karmaşıktır. “High Life”ta ise yaşadıkları koşullar feci, olabildikçe insanca davranmaya çabalıyorlar. Yine de karakterin karanlığı beni korkutmadı. n Filme içinde yaşadığımız dünyaya dair uyarılarda bulunuyor, siz ne dersiniz? Kesinlikle provakatif bir film. Bunu nedensiz değil iyi bir amaç uğruna yapıyor. Kışkırtmak iyidir, yapıcıdır. Bu film de sizi sarsıyor. Görmekten kaçınmıyor. Claire (Denis) resmen şimdiki halimize ayna tutuyor. Hepimiz kocaman bir kara deliğe doğru sürükleniyoruz. Adeta intihar çünkü gayet pasif şekilde kendimizi bırakmışız. Gidişatımıza seyirciyiz. Dünyada olup bitenlere, çevreye karşı yıkıcı davranışlarımıza bakıldığında filmdeki gibi bir çeşit kendini yok etmeye çalışan bir ma Kariyerinde ikinci bir altın çağ yaşayan Fransız oyuncu Juliette Binoche, çağdaş sinemanın önemli yönetmenlerinin ilk tercih ettiği isimlerden biri. Bu hafta hem ‘High Life’ hem de ‘Çifte Hayatlar’ ile salonlara konuk olan Binoche ile keyifli bir sohbet yaptık. kinede olduğumuz açıkça ortada. Peki, bunu durdurmak istiyor muyuz? Politikacıları bu gidişatı değiştirmek adına harekete geçirmek istiyor muyuz? Kişisel tercihlerimizi hayata geçiriyor muyuz? En basitinden ihtiyacımız olmayan lambayı kapatıyor muyuz? Çok hastalıklı bir sistemde yaşıyoruz ve bence film bu hal ve gidişatımızı anlatıyor. n Robert Pattinson ile Cronenberg’in “Cosmopolis” adlı filminde birlikte çalışmıştınız, yeniden biraraya gelmek nasıldı? Harika bir genç adam. “Cosmopolis”te çok kısa süre çalıştık. İlk buluştuğumuzda çok soru sorduğunu hatırlıyorum. Kendini aramızda biraz yabancı gibi hissediyordu sanırım, tıpkı filmdeki karakteri gibi. Küçük kızla birlikte üç haftalık çekimlerde yalnızmış, çocukla çalışmak da zordur. Biz sete gelince hayata dönmüş gibi oldu, çok sevindi. Çalışması çok kolay, kendini işini adayan birisi. n Filmde mastürbasyon misali sahnelerin şehvet içermediğini düşünüyorum, yanılıyor muyum? Çünkü bir ihtiyacın, haz arayışımızın dışavurumu olarak var bu sahneler. Bir şeyler hissetme ihtiyacı. En temel dürtülerimizden birisi. Yalnızlığımızı aşmaya ve birileriyle veya bir şeylerle iletişim kurma ihtiyacı. Denedikçe başaramamak, yine de denemeye devam etmek. Hüzünlü elbette. Cinselliği gösterirken altında yatan duyguları da göstermeniz gerek. n Oyunculuk kariyerinizde çeşitlilik önemli, nasıl seçiyorsunuz projeleri? Benim seçtiğim kadar çok şükür onlar da beni seçiyor! (Kahkahalar) Şahane yönetmenler bana roller sunuyor ben de atlıyorum düşünmeden. Beni büyüleyen insanların yaratıcılıklarına ortak olmak bir ayrıcalık. Bir de gerçekler var, sonuçta bütçe ve yapımcı gerektiren bir iş. Başlarda bu tarafını bilmiyordum ama zorluk çekiyordum. Abbas Kiorastami’den Naomi Kawase’ye, her ülkeden yaratıcıyla çalışabilirim. ‘Ceylan’dan teklif gelmedi’ n Türkiye’den tanıdığınız ve çalışmak istediğiniz birisi var mı? Son dönem yönetmenlerinizi bilmiyorum. Nuri Bilge Ceylan’ı tabii ki tanıyorum, birkaç kez tesadüfen karşılaştık ama o kadar. Teklif gelmedi! Bu aralar Japon üstat Koreeda ile çalışmanın heyecanı içindeyim. Kawase ile “Vision”u yapmak bana iyi geldi. İnsanın doğayla ilişkisi üzerine şahane bir varoluş sorgulaması. Yalçın Gökçebağ’ın ‘Anadolu Düşleri’ Samsun’a özel 1919 korosu 70 okuldan 1919 öğrencinin 85 müzik öğretmeninin rehberliğinde oluşturduğu “Bir Adımla Başlar 1919 Çocuk ve Gençlik Korosu”, Milli Mücadele’nin başlangıç tarihi olan 19 Mayıs 1919’un 100. yılı kapsamında Yaşar Doğu Spor Salonu’nda konser verdi. Bando Albay Yunus Uçgun yönetimindeki Sahra Sıhhiye Okulu Eğitim Merkezi Komutanlığı Bandosu eşliğinde, 1919 Çocuk ve Gençlik Korosu sırasıyla Vatan Marşı, Gençlik Marşı, İleri Marşı, İzindeyiz Marşı, Hoş Gelişler Ola Marşı, Yurt Türküsü ve 19 Mayıs Marşı’nı seslendirdi. Ardından 85 müzik öğretmeni “Biz Atatürk Gençleriyiz” adlı eseri seslendirdi. 1919 Çocuk ve Gençlik Korosu’na davet edilen Samsun Valisi Osman Kaymak ve protokol üyeleri “Bir Başkadır Benim Memleketim” eserini ve Onuncu Yıl Marşı’nı ve İzmir Marşı’nı birlikte seslendirdiler. l CEMİL CİĞERİM / SAMSUN Yönetmenler Birliği kuruldu Oyuncu ve yönetmen arttırılması, çalışma şartOnur Saylak ile yönet larının iyileştirilmesi, bilmen Altan Dönmez, sos gi, birikim paylaşılması ve yal medyadan paylaştık daha birçok sorunun üsları bildiri ile Yönetmenler tesinden gelebilmek adıBirliği’nin (YÖN BİR) ku na, diğer sektör oluşumrulduğunu açıkladı. Açık ları ile birlikte sürdürebilamada “Bizler; Sinema lir, uygulanabilir, öneriler ve Televizyon sektöründe çözümler üretmek kaphizmet veren Yönetmen samında YÖNETMENLER ler olarak; içerik ve üre BİRLİĞİ’ni oluşturduk” ifatilen eserlerin kalitesinin deleri yer aldı. Nişantaşı, İstanbulArt 212 Sanat Galerisi’nde, eğitimci ressam Yalçın Gökçebağ’ın “Anadolu Düşleri” adlı son kişisel sergisi açıldı. Sanatçıya ait 13 eserin yer aldığı sergi 15 Mayıs’a kadar sürecek. Denizli Şirinköyü’ne öğretmen olarak atandığı 1961 yılından beri Anadolu insanı ve doğasını gözleyen Gökçebağ, tablolarında Karadeniz’den Akdeniz’e, Ege’den Doğu Anadolu’ya tüm Türkiye kırsalının güzelliğini, gerçekliğini, zenginliğini titizlikle ifade ediyor. Eğitimcilikten gelen refleksle yıllardır hem öğrenip hem öğreten sanatçı, kırsal yaşamı sanatının gücü, memleket sevdasıyla bir tür korumaya alarak, gelecek kuşaklara taşıyor. Tablolarda ufka doğru derinleşen bulutlar, çalışan kadınlarıyla uzanıp giden tarım alanları, meyve bahçeleri ve nice zenginlik izleniyor. Ali Atay’a New York’tan ödül ABD’nin New York kentinde bu yıl 18.’si düzenlenen Tribeca Film Festivali’nde “Nuh Tepesi” adlı film iki ödül birden aldı. Festivalin Uluslararası bölümünde yarışan ve yönetmenliğini Cenk Ertürk’ün yaptığı “Nuh Tepesi” (“Noah Land”) adlı filmde rol alan Ali Atay, En İyi Erkek Oyuncu ödülünü alırken, film aynı zamanda En İyi Senaryo (Cenk Ertürk) ödülünü de kazandı. Filmde Ali Atay’ın yanı sıra Haluk Bilginer, Hande Doğandemir ve Arın Kuşaksızoğlu var. Chewbacca’nın vedası Anılarla gelen Bir insanın başından geçen ya da yaşadığı dönemlerde yaşanan olaylar hakkındaki bilgilerini, gözlemlerini daha sonraki bir zaman diliminde anlattığı bir yazı türüdür anılar. “Kişisellik niteliğini koruyarak gerçeğe uygun ve içtenlik”le yazılmış bir edebiyat türü olan anılarla kültürümüz güçlenir, zenginleşir. İbrahim Olgun, Türk Dili dergisinin Anı Özel Sayısı’nda (Mart 1972), anıların “Unutulma korkusundan kurtulmak; kaybolup gitmesine gönlün razı olmadığı bir gerçeği ortaya koymak; yazma alışkanlığı içinde bulunmak; kimilerine olan hayranlığını belirtmek; tarih ve kamuoyu karşısında hesaplaşmak, pişmanlık duygularını anlatarak rahatlamak; gelecek kuşaklara bir ders vermek; hasımlarını kötülemek ya da kendini savunmak” gibi dürtülerle yazıldığını söyleyip ekliyor: “Hangi nedenle olursa olsun anılarını yazmanın insana dürüstlükten ayrılmama, içtenlikten uzaklaşmama gibi önemli sorumluluklar yüklediği apaçıktır.” Toplumun çeşitli kesimlerinden ünlülerimizin tarihe tanıklık eden anılarıyla aydınlandık hep. Örneğin Mina Urgan’ın Bir Dinozorun Anıları bu türün doyurucu bir kitabı olmuştu. İsmet İnönü, Hatıralar’ıyla 20. yüzyıla, Altan Öymen, Bir Dönem Bir Çocuk, Değişim Yılları, Öfkeli Yıllar ve İhtilal, Umutlar ve İdamlar adlı kitaplardaki (Doğan Y.) anılarıyla 1930’lu yıllardan 1960’lara kadarki yakın tarihimize tanıklık yapıyor. 1980 öncesi milletvekilliği de yapan Rahmi Kumaş, eğitimcilik ve özellikle politik anılarını Dik Yürüyen Adam’da (e), Cazim Gürbüz, ülkemiz siyasal kültürel yaşamının sağında yer alan ünlüleriyle yakın dönem anılarını Tanış Ünlüler/Anılar Gizdökümleri’nde (Berfin) aktarıyor.  Tiyatrodan sinemaya Haldun Dormen’in Sürçü lisan EttikseAntraktİkinci Perde adlı kitaplarında (YKY), 1950’lerden beri içinde olduğu tiyatro dünyamız ve tiyatro insanlarıyla ilgili anılarını okuyoruz. Hayati Asılyazıcı Anılar ve İzlenimler’de (Kaynak) tiyatro, opera, bale, sanat eleştirmenliği ve gazetecilikle geçen 60 yılını Sevi Orakoğlu Özbelli’nin yüzlerce sorusuna yanıtlarla aktarıyor. Atilla Dorsay, O Güzel Atlara Binip Gidenler’de (Remzi) sinemamızın unutulmayan kişilerinden çarpıcı anılarını aktarıyor. Arif Keskiner, Çiçek Gibi, Elbette Çiçek, Yine mi Çiçek adını verdiği anılarından sonra, Yaşar Kemal’li Anılar’da (Literatür) usta yazarımızla ilgili birçok ayrıntılı bilgileri aktarıyor. İpek Tekil, Benim Sevgili Ünlülerim’de (Berfin) resimden sahneye, edebiyattan müziğe dostluklarını, arkadaşlıklarını anlatıyor. Eğitimcilerin anılarından TÖBDER’in son genel başkanı, 2005’te aramızdan ayrılan, Gültekin Gazioğlu’nun Roman Gibi’de (Eğitim Sen) anlattığı zorlu bir savaşımla dolu günleri, yakın tarihi anlamamız için ipuçları veriyor. TÖS’ten, TÖBDER’den beri öğretmen hareketinin önde gelen adlarından olan yazar Zeki Sarıhan, hep mücadeleyle dolu olan yıllarıyla ilgili Öğretmeni(m) Sizi Çok Seviyor(uz), Akpınar’da Okurken, Akçayazı Öğretmeni, Merhaba Asker, Benim Hapishanelerim, Mamak Mektupları, Öğretmeni Eleştirin adlı anı kitaplarına Hayatı Hakikiye Sahneleri’ni (Öğretmen Dünyası) ekledi. Düşe Kalka’da öğretmenlik, Unutmayacağız Barışmayacağız Affetmeyeceğiz’de 12 Mart12 Eylül, Biz Bu Sendikayı Sokakta Bulmadık’ta (Eğitimİş) kurucularından olduğu Eğitimİş’le ilgili anılarını anlatan Ayhan Sarıhan’ın anılarında, siyasal toplumsal gündemimizle iç içe geçen bir eğitimciliğin örneğini görüyoruz. Edebiyatçılarımızın anılarını bir başka güne bırakıyorum. HHH 6 Mayıs Pazartesi akşamı saat 20’de Fethiye’de Büyük Oğul Efsanesi üzerine konuşacağız. “Star Wars” filmlerinin Chewbacca’sı olarak tanınan İngiliz oyuncu Peter Mayhew 74 yaşında hayata veda etti. İlk üçlemede Kashyyyk gezegeninde yaşayan bir Wookie olarak tanıdığımız ve Han Solo’ya olan sadakati ve hiç konuşmasa da arada sırada hırıltıya benzer sesler çıkarmasıyla gönülleri kazanan sempatik Chewbacca karak terini canlandıran Peter Mayhew, bir hastanede görevli olarak çalışırken yapımcı Charles H. Scheer tarafından keşfedilmiş ve ilk rolünü “Sinbad and the Eye of the Tiger” adlı filmde canlandırmıştı. “Star Wars” serisinin daha sonraki devam filmlerinin bazılarında da yer alan oyuncunun son filmi ise 2016 tarihli “Killer Ink” adlı yapım olmuştu.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle