22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
8 28 MAYIS 2019 SALI TASARIM: EMİNE BİLGET HABER Kadıköy Çevre Festivali’nden izlenimler Geçen hafta üç gün boyunca Kadıköy Çevre Festivali için Özgürlük Parkı’ndaydık. Bu yıl üçüncüsü yapılan etkinlik nedeniyle öncelikle Kadıköy Belediyesi’ni kutlamak gerekiyor.  Doğayı korumak için mücadele eden sivil toplum örgütlerinin sesinin duyulmasına katkıda bulundukları için... Parkların etkin kullanılan mekânlar haline getirilmesini sağladıkları için... Gelecek kuşaklara daha yaşanılabilir bir dünya bırakmak konusunda çaba harcadıkları için... İlk iki yıl festivalden haberim olmamıştı ama bu yıl bir duyuruyu tesadüfen sosyal medyada gördüm. Hem konuşmacı olmak için hem de üyesi olduğum Bağımsız Hayvan Hakları Topluluğu’nun stant açması için kendim başvurdum.  Doğa isyanda, çözüm veganlıkta! Başvuru onaylanınca yapacağım konuşmanın başlığını “Doğa İsyanda, Çözüm Veganlıkta!” olarak belirledim. Çünkü hayvancılık sektörünün çevreye verdiği zararın orada mutlaka dile getirilmesi gerektiğini düşündüm.  Festivali düzenleyenler, etkinlik alanında az atık çıkarılması, atıkların ayrıştırılması ve plastik kullanılmaması gibi konularda dikkatli davranıyor.  Ancak aynı özen parktaki yiyecek satış büfelerinin düzenlenmesi konusunda gösterilmemişti. Çevreye en büyük zararı veren hayvancılık sektörünün ürünleriyle doluydu festival alanı... Etkinliği ziyarete gelen veganlar, yiyecek bulamadığından yakındaki marketlere gidip alışveriş yapmak durumunda kaldı. Bazıları, “o da veganların sorunu...” diye düşünebilir. Oysa gerçek şu ki, insanların hayvansal ürünlere olan talebi ve hayvancılığın yeryüzüne verdiği zarar, gezegendeki herkesin sorunu.  Dev bir yangını susuz söndürmek... Geçenlerde Scientific American’da yayımlanan Dylan Moon imzalı bir makalede, “Bir iklim aktivistinin hayvancılığı görmezden gelmesi, su kullanılmadan dev bir yangının söndürülmeye çalışılması gibidir” yazıyordu. Küresel iklim krizine neden olan en büyük etkenin sera gazı olduğu biliniyor. Bilim, hayvancılığın neden olduğu sera gazı salımının, dünyadaki tüm ulaşım araçlarının (kara, deniz, hava ulaşım araçları ve raylı sistemlerin toplamı) yarattığı sera gazından daha fazla olduğunu kanıtladı. Temiz su kaynaklarının 1/3’ünü hayvancılık kullanıyor. Her saniye 48 dönüm yağmur ormanı hayvancılık nedeniyle yok oluyor. Bunun sonucunda her gün nesli tükenen böcek ve hayvan sayısı 110. Dünya Vahşi Yaşam Fonu’nun araştırmasına göre, dünyadaki biyolojik çeşitlilik kaybının yüzde 60’ı et yüzünden. Hayvansal tarım, Amazon ormanlarının yüzde 91’ini yok etti. Hayvancılık nedeniyle toprak alanların 1/3’ü çölleşmiş durumda. Ekilebilir toprakların yüzde 70’ini hayvancılık kullanıyor. Denizlerden her yıl yaklaşık 90 milyon ton balık çıkarılıyor ve dünyadaki balık alanlarının 3/4’ü tükenmiş halde. Araştırmalar, hayvancılık sektörünün, türlerin yok oluşu, okyanuslardaki ölü bölgeler, suların kirlenmesi, doğal yaşam alanlarının kaybı ve iklim krizinin en büyük etkenlerinden olduğunu ortaya koydu.  Yavaş yavaş ölen insanlar ve doğa... Bu durumda bir çevre festivalinde hayvansal ürünlerin teşvik edilmesi mantığa aykırı. Umarım gelecek yıllarda bu tür etkinliklerde bu konuya özen gösterilir.  Festivaldeki bir panelde, “Dr. İyi Et” adıyla et üretip WhatsApp üzerinden iletişim kuran bir doktorun olması ise tuhaftı. Panele katılan doktorlara hayvansal ürünlerin sağlığa etkisi hakkında soru yönelttiğimde, o doktor sağlık için geleneksel üretimi savundu. Neyse ki doktorlar arasında gerçekleri dile getiren biri vardı. Prof. Dr. Osman Erk, hayvancılık sektörünün çevre ve insan sağlığı için bela olduğunu anlattı ve şunu söyledi:  “Biz hayvanları katlediyoruz ama hayvanlar da toksinleri, doymuş yağlarını, kolesterollerini vererek bizi de zaman içinde yavaş yavaş öldürüyor. Belki de intikamlarını alıyorlar.” 6 ilde FETÖ operasyonu Muğla Cumhuriyet Başsavcılığı’nca 1 uzman çavuşun da aralarında olduğu 23 kişinin yakalanması için gözaltı kararı verildi. Başsavcılıktan yapılan açıklamada, “Örgütlü olarak göçmen kaçakçılığı yapmak suçundan Muğla merkezli aralarında İstanbul, İzmir, Kocaeli, Tekirdağ ve Mersin illerinde FETÖ/PDY ve PKK silahlı terör örgütü üyeleri ile Suriye, Irak, Filistin ve Afganistan uyruklu şahısları kaçak yollardan yurtdışına kaçırmaya teşebbüs eden, aralarında halen Marmaris Sahil Güvenlik Komutanlığı’nda görevli bir uzman çavuşun da bulunduğu toplam 23 şüpheli hakkında gözaltı, arama ve el koyma talimatı verilmiştir” denildi. l Haber Merkezi Atilla, yeni kitabında, FETÖ’nün iktidarla girdiği mücadelenin bilinmeyenlerini anlatıyor Gerçekler ‘İfşa’ oldu Türkiye’nin kritik dönemlerinde FETÖ’nün yıkıcı faaliyetlerine odaklanan Atilla, örgüt üyelerinin devlette nasıl örgütlendiğini, 15 Temmuz’a giden süreçte MİT krizini ve 15 Temmuz’dan sonrasını gün yüzüne çıkarıyor. Hürriyet gazetesinin deneyimli muhabiri Toygun Atilla yeni kitabında FETÖ’ye dair du yulmayan, bilinmeyen bir çok gerçek liği “İfşa” ediyor. Toygun “İfşa” isim li kitabında FETÖ’nün yıllarca devletin önemli kademelerinde nasıl yüksel diklerini, 15 Temmuz darbe girişimi nin ardından birçok FETÖ mensubunun nasıl firar et tiklerini, Danıştay’daki ve MİT’teki FETÖ mensupla SEYHAN AVŞAR rını, FETÖ ile mücadelenin ne durumda olduğuna dair önemli ipuçları veriyor... Atilla’nın kitabından öne çıkan bazı olaylar şunlar: Gülen’le birlikte 13 firari 12 Eylül darbesi sonrası arananlar listesinde yer alan Fethullah Gülen, 6 yıl boyunca kaçmayı başardı. 1986’da ise Burdur’da polisin çevirdiği üç otomobilde yakalandı. Yanında daha sonraları önemli pozisyonlara gelecek olan 14 kişi daha vardır. İddiaya göre 15 Temmuz darbe girişiminin ardından 13 isim yurtdışına firar eder. O otomobilde yer alan sadece 1 isim tutuklanır. O isim ise Danıştay üyesi Bülent Olcay’dır. Olcay, darbe girişiminden 24 saat önce Danıştay’daki odasının kapısına, “Giderken odamı boşaltmayacağım. Hırsızlara her şey caizdir” yazılı bir not bırakmıştır. Olcay’ın darbe girişiminden hemen önce böyle bir not kamuoyunda yeterince tar Toygun Atilla tışılmazken, Olcay hakkında hazırlanan iddianamede 30 yıl önce Gülen ile aynı araçta yakalandığı bilgisi de yer almaz. Olcay 16 Ekim 2018’de cezaevinden “sağlık sorunları” gerekçesiyle tahliye edilir. Olcay’ın cezaevinde spor yaparken düştüğünü, kolunu bacağını kırdığı belirtilir. Böylelikle Gülen ile aynı otomobilde yer alan 13 kişi firar durumdayken, 1 kişi ise tahliye edilmiş olur. (Olcay, mart ayında Yargıtay 9. Ceza Dairesi heyeti tarafından 13 yıl 6 ay hapis cezasına çarptırılarak yeniden tutuklandı) Oyun içinde oyun Gündemde önemli bir çok meseleye değinilen kitapta 7 Şubat 2012’de MİT Krizi’nin perde arkasında yaşananlar da anlatılıyor. Dönemin Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün Danıştay’a atadığı 15 isimden 5’i FETÖ mensubudur. Galip Tuncay Tutar, hiç şüphesiz Gül’ün Danıştay’a atadığı en önemli isimlerden biriyken, FETÖ’nün oyun içinde oyun kurduğunun en güzel örneklerinden biridir. İstanbul Özel Yetkili savcılarından Sadrettin Sarıka Tamince inkâr etti Toygun kitabını kaleme alırken, birçok FETÖ soruşturmasında adı geçen ancak hakkındaki dosyalar tek tek kapatılan Rixos otellerinin sahibi, işadamı Fettah Tamince ile görüşmeyi de ihmal etmiyor. Tamince’nin 15 yıl önce Hürriyet gazetesinde verdiği bir söyleşide söylediği, “Fethullah Hoca benim için bir değerdir, bir idoldür. Sık sık Amerika’ya gidip ziyaret ediyorum. 12 yaşındayken Van’da onun misyonunu temsil eden insanlarla görüşmeye başladım...” ifadeleri gazeteci Toygun Atilla hatırlatır. Tamince ise verdiği röportajda Fethullah Gülen’in idolü olduğunu söylemediğini belirterek “Fethullah Gülen iyi bir proje dedim. Neden idolüm olsun ki? Röportajdaki o cümle bana ait değil. Ben gücün peşinde koşmadım” diyerek yanıt verir. Tamince cemaat ile nasıl tanıştığını ise anlatmak istemez. 15 yıl önce Tamince ile röportaj Tamince yapan gazeteci Yener Süsoy, şu an hayatta olmadığı için Atilla onunla görüşmez, ancak 15 yıl içerisinde bu röportaja dair Hürriyet gazetesine bir açıklama ya da tekzip gelmediği ise çok açık ortadadır. ya, MİT Müsteşarı Hakan Fidan, eski müsteşar Emre Taner, eski müsteşar yardımcısı Afet Güneş ve iki MİT gö revlisini “şüpheli” sıfatıyla ifadeye çağırır. MİT krizi giderek derinleşir. Hükümet ise bu krizden kurtulmanın yolunu aramaktadır. Danıştay’daki 32 üyenin görev yeri değiştirilir. Bu değişiklik sonrası gözler Danıştay 1. Dairesi’ne çevrilir. 1. Daire’nin ifadeye çağıran Cumhuriyet savcısının kanaati yönünde karar vermesi durumunda MİT müsteşarına ve diğerlerine yargı yolu görünebilir. Onun için Danıştay 1. Dairesi’nde birtakım değişiklikler yapılır. Dairenin üye sayısı azaltılır. Eski Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer döneminde görevlendirilen Atatürkçü 3 isim görevden alınır. Yerlerine Galip Tuncay Tutar getirilir. Tutar, 15 Temmuz’un ardından gözaltına alınır. Hakkındaki en güçlü iddia ise “Danıştay imamı” olduğu yönündedir. Tutar’ın yar gılanmasına devam ediliyor. Darbeyi anlatan FETÖ’cü FETÖ’nün MİT’in kılcal damarlarına nasıl sızdığını da kitapta detaylarıyla yer veriliyor. İdris Karagöz de FETÖ’nün önemli bir ismidir. MİT mensubudur. MİT Müsteşarı Hakan Fidan’ın özel kalem müdürlüğünü yapmıştır. 15 Temmuz’un ardından şüpheli sıfatıyla ifade verir. İdris Karagöz’ün kardeşi ise Bern Büyükelçiliği Geçici Maslahatgüzarı Volkan Karagöz’dür. Darbe girişiminden 73 gün sonra İsviçre’de, “Türk demokrasisi darbeden daha güçlü” başlıklı bir konferans düzenlenir. Kardeş Karagöz, abisinin gözaltına alınmasından tam 33 gün sonra bu konferasa katılan konuşmacılar arasında yer alır. Türkiye Karagöz’ün dünyaya FETÖ’yü anlatacak bir heyette yer almasına onay vermiştir. Karagöz’ün de abisi gibi FETÖ mensubu olduğu bu konferanstan yaklaşık 1 yıl sonra anlaşılır. Ancak artık çok geçtir. Karagöz, İsviçre’ye sığınma başvurusu yapar. l İSTANBUL Yeni askerlik yasa tasarısındaki ‘Cumhurbaşkanının keyfi muafiyet yetkisi’ tepki çekti: ‘Paralel ordu’ uyarısı ABD’den Yunanistan’a askeri sevkıyat Donanmaya ait bir gemi ile 2 bin asker ve yaklaşık 700 araç Yunanistan’ın Dedeağaç limanına getirildi. Askeri araçların, Romanya, Bulgaristan ve Macaristan’da yapılacak çokuluslu Saber Guardian2019 tatbikatında kullanılacağı iddia edildi. Washington’dan Akdeniz’de İsrailKıbrıs işbirliğine destek Akdeniz’in doğusundaki doğalgaz arama faaliyetleri ile gündemde olan Kıbrıs Cumhuriyeti’ne ABD’den destek geldi. ABD Temsilciler Meclisi’nin Dış İlişkiler Komitesi Başkanı Eliot Engel, “Doğu Akdeniz’de barışı pekiştirmek ve bölgedeki enerji rezervleri konusundaki Rus nüfuzuna karşı koymak için” İsrail ve Kıbrıs ile işbirliğinin önemine vurgu yaptı. DW Türkçe’ye göre, Kıbrıs Cumhurbaşkanı Nikos Anastasiadis ile bir araya gelen Engel, “Putin durumu kontrol edebilecek duruma gelmemeli” dedi. ABD’nin, Türkiye sınırına yaklaşık 60 kilometre uzaklıkta bulunan Yunanistan’ın Dedeağaç (Aleksandropolis) kenti limanına beş gün önce donanmaya ait bir gemi ile 2 bin asker, yaklaşık 700 araç, konteyner ve ekipmandan oluşan askeri sevkıyatta bulunduğu belirtildi. DHA’nın haberine göre, askeri araçlar gemiden indirilerek, Dedeağaç’ta bulunan birliklere gönderilerek, burada konuşlandırıldı. Askeri araçların, Romanya, Bulgaristan ve Macaristan’da yapılacak çokuluslu Saber Guardian2019 tatbikatında kullanılacağı iddia edildi. ABD’nin Selanik’teki genel danışmanı Gregory Pfleger’ın da, Dedeağaç’a gelerek, askeri araçların sevkıyatını yerinde incelediği belirtildi. Dedeağaç Limanı’nın önemine dikkat çeken Pfle ger, hem güvenlik hem de ekonomik beklentilerin yanı sıra, Yunanistan’ın ABD ordusunun limanlar yoluyla hareketlerini ve Balkanlar’daki tanıtımlarını desteklemesindeki önemli rolü olduğunu kaydetti. Dedeağaç Liman İdaresi Başkanı Christos Doukas ise ABD’nin Dedeağaç limanının gelişimine çok önemli katkı sağladığını belirterek limanın askeri malzeme taşınmasına vesile olduğunu kaydetti. Saber Guardian 2019, Romanya Kara Kuvvetleri ve ABD Ordusu Avrupa Gücü tarafından 324 Haziran tarihleri arasında düzenlenen bir tatbikat. Uzun süredir Dedeağaç’taki limanı askeri kullanıma açmak ve genişletmek için çalışmalar yürüten ABD, bölgeye yeni nesil radar sistemi kurma kararı almıştı. l Haber Merkezi MHP‘den ‘Dersim’ tehdidi TKP’li Fatih Mehmet Maçoğlu’nun belediyesi başkanı seçildiği Tunceli Belediye Meclisi’nin, belediye hizmet binasındaki “Tunceli” yazısının “Dersim” olarak değiştirilmesi yönünde aldığı karar TBMM Genel Kurulu’nda tartışma yarattı. MHP Afyonkarahisar Milletvekili Mehmet Taytak, gündem dışı konuşmasında “Dersim tabe lası” kararı alanları tehdit etti. Taytak “Türkiye’de resmî olarak “Dersim” ismiyle anılan bir vilayet yoktur ve olmayacaktır. Ne yapacağız? ‘Seçildi’ diyerek komünist şarlatanlığa göz mü yumacağız. Popülizme yenik düşerek bazı çevrelere şirin gözükmek için geçmişi karıştırmaya çalışanların sonu, geçmişte dedelerinin başına gelen lerden çok farklı olmayacaktır. Kendi hayal âleminde Türk devletine başkaldırdığını düşünenlere er ya da geç devletin tunç eli tanıtılacaktır. Tunceli ifadesinin yerine Dersim yazılmasıyla ilgili karar yok hükmündedir; ayaklarımızın altındadır, gereği de mutlaka yapılmalıdır” diye konuştu. l ANKARA / Cumhuriyet HÜSEYİN HAYATSEVER Bedelli askerliği sürekli hale getiren ve zorunlu askerliği 6 aya indiren yeni askerlik yasa tasarısında yer alan “Cumhurbaşkanına keyfi muafiyet yetkisi” tartışması sürüyor. Eski CHP milletvekili Hüsnü Bozkurt, getirilen maddenin “paralel ordu” çağrışımı yaptığını belirtirken “Cumhurbaşkanınca gerekli görülen sahalarda özel olarak görevlendirilen gönüllülere” askerlikten muafiyet tanıma yetkisinin çok tehlikeli sonuçlara yol açabileceğini belirtti. Bayramdan önce kabul edilmesi beklenen ve askerlik sistemini tamamen değiştiren yeni askerlik yasa tasarısında Cumhurbaşkanına ucu açık bir şekilde askerlikten muafiyet tanıma yetkisi verilmesi dikkat çekti. ‘Düzenli ordu ile bağdaşmaz’ Maddeyi Cumhuriyet’e değerlendiren askeri hekimlik de yapmış olan eski CHP Konya Milletvekili Hüsnü Bozkurt, “Bu sistem, TSK’yi paralı orduya dönüştürmesi, ‘mehmetçik’ kavramını tahrip etmesi, ordumillet anlayışını yok etmesi ve benzeri birçok sakıncalar taşıyor. Ama özellikle Cumhurbaşkanına muafiyet yetkisi veren madde, SADAT’ı, bazı yasadışı ve mafyatik yapıları akla getiriyor. Sadece şimdiki Cumhurbaşkanı için söylemiyorum; herhangi bir Cumhurbaşkanının, yani tek bir kişinin, hem savaşta hem de barışta gerekli gördüğü sahalarda henüz askerliğini yapmamış gönüllüler görevlendirmesi farklı çağrışımlar yapar. Bu anlayış, düzenli ordu ile bağdaşmaz. Barışta cumhurbaşkanı askerliğini yapmamış gönüllülere ne gibi görev verebilir? Bu maddeyle Nazi Almanyası’ndaki SA’lar, faşist İtalya’daki kara gömlekliler, Saddam döneminde Irak’taki saray muhafızları gibi paralel bir ordu kurulabilir” dedi. Eski CHP milletvekili ve emekli kurmay Albay Dursun Çiçek de tasarının en sakıncalı maddenin Cumhurbaşkanına muafiyet yetkisi olduğuna dikkat çekerek “Cumhurbaşkanı değişik gruplara bir avantaj sağlayabilir. Çeşitli cemaatlere, sosyal gruplara, bir seçim yatırımı olarak meslek gruplarına Cumhurbaşkanı muafiyet sağlayabilir. Bu, askerliğin esasına aykırı, maddenin genel kurul görüşmelerinde mutlaka kaldırılması lazım” dedi. l ANKARA
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle