23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
4 21 MAYIS 2019 SALI EDİTÖR: ALPER İZBUL TASARIM: ECE KURTULUŞ HABER YSK gerekçeli kararı erteledi 19 Mayıs ve demokrasi 19 Mayıs 1919’un 100. yıldönümünü kutladığımız pazar günü Cumhuriyet, 100 sayfalık bir “kitap gazete” olarak çıktı. Çok da iyi oldu. Yüzüncü yılında, 19 Mayıs’ın anlamı etraflıca irdelenmeliydi. Büyük çoğunluk ve de kuruluş kurtuluş olayını tarihi çerçevesinden soyutlayarak yalnızca bir dâhinin azmine dayayanlar, Ulusal Kurtuluş Savaşı’nı anlatmaya 19 Mayıs 1919’dan başlarlar. Oysa, kurtuluş sürecini muştulayan işgale karşı koyan yerel kongreler, 19 Mayıs 1919’dan daha önce Anadolu’nun dört bir yanında toplanmaya başlamıştı. Daha Mondoros Mütarekesi’nin hemen ertesinde Kasım 1918’de toplanan Kars Şurası’nda kongre heyeti, ulusların kendi kaderlerini tayin hakkından esinlenerek, Japon imparatoruna gönderdiği bir iletide, “Asya Asyalılarındır” ilkesi gereği, ülkemizin işgaline karşı çıkanların desteklemesi isteminde bulunuyordu. Mustafa Kemal, Alev Coşkun’un mutlaka okunması gereken, “Samsun’dan Önce Bilinmeyen Altı Ay” adlı yapıtında etraflıca anlattığı İstanbul’daki hazırlık döneminde Anadolu’nun sonra da Trakya’nın dört bir yanında, çoban ateşleri gibi parlamaya başlayan, yerel kongrelerin önemini gayet iyi kavramıştı. HHH Mustafa Kemal için Samsun’a çıkış henüz yurt çapında bütünleşme düzeyine varmamış olan, ama hepsi de meşruiyetini halk iradesinden alan bu tabandan örgütlenmeyle buluşmanın, onu yerelden önce bölgesel, sonra da ulusal düzeye taşıma sürecinin ilk adımıydı. Her adımında halk iradesine dayanan bu süreç, Bülent Tanör’ün “savaş demokrasisi” olarak adlandırdığı kendine özgü bir demokrasi uygulamasıydı. Kurtuluş Savaşı’nın tarihini yazanlar, olayın bu yönünü ne yazık ki, yeterince belirtmemişlerdir. Şimdi bizler, yüzüncü yılında 19 Mayıs 1919’a bakarken, aslında kuruluşla birlikte bir bütün oluşturan kurtuluş sürecinin bu halk iradesine dayanan demokratik yanını iyi görmeliyiz. Erzurum ile yerelden bölgesele, Sivas ve 23 Nisan 1920 TBMM ile oradan da ulusal düzeye ulaşan bu hareketin her adımında halk iradesine ve hukuk ilkelerine bağlılığını koruması konusunda lider, büyük özen göstermiş, Ahmet Rüstem’in kendisine Sivas Kongresi’nde, kendilerine her türlü yetkiyi veren tarihi devrimci meşruiyet görüşü önerisini ve benzerlerini ısrarla reddetmiş, savaşın güç koşullarına karşın demokratik meşruiyet yolundan ayrılmamış, daha sonra da girişim zafere ulaşınca bunu toplumun tümünün eseri olduğunu vurgulamayı hiçbir zaman ihmal etmemiştir. HHH Ama 19 Mayıs’ın yüzüncü yılında Türkiye’nin vardığı nokta, geçmişte bunların yaşandığını bile neredeyse inanılmaz kılacak niteliktedir. Bugün, Samsun’da atılan ilk adımdan yüz yıl sonra, toplum her alanda tek kişinin iradesine tabi, demokrasi yürüyüşünün dışında kalmış, çağına sırtını dönmüş, çağdaş uygarlık yarışında nal toplayan, tarımı, sanayii, ekonomisi, eğitimi, siyasi rejimi iflas etmiş bir konumdadır. Bu durumun ana nedeni, 2. Dünya Savaşı ertesinde demokrasiyi güçlendirecek hamlenin, toprak ağalarının örgütüyle yaşama geçirilebileceğini sanma aymazlığıdır. Çok partili yaşamı, gerçek çoğulcu, katılımcı, özgürlükçü, paylaşımcı laik, aydınlanmacı bir demokrasi ile karıştıranların ödettiği toplumsal fatura ile karşı karşıyayız bugün. Ama 19 Mayıs’ı ve onun ilk adımı olduğu kurtuluşçu demokrasiyi yaşamış olan bir toplumun, sanki yaşananlar yaşanmamışçasına geri dönülmez biçimde karanlığın yoluna sokulması çabalarının eninde sonunda başarısızlığa uğrayacağının belirtileri artık görülmeye başlanmıştır. Uzak olmayan bir gelecekte her şey çok güzel olacaktır. Yüksek Seçim Kurulu (YSK), tartışmaların devam ettiği İstanbul seçiminin iptaliyle ilgili 200 sayfa olduğu iddia edilen ve dün açıklanması beklenen gerekçeli kararı açıklamadı. Seçimin yenilenmesine muhalefet eden ve ret oyu kullanan 4 üyenin, 7 üyenin yazdığı gerekçede daha önce açıklanan kısa karara eklenen bazı yeni hususlara cevap vermek için ek süre talep ettiği iddia edildi. 7 üyenin iptal gerekçesinin tamamlanmasının ardından dün saat 14.30’da toplantı yapıldı. 7 üyenin iptal gerekçesi üyelere de dağıtıldı. 4 muhalif üye ret kararı vermişti. Gerekçeli kararı 7 üye yazdı. İlk toplantıda tartışılmayan ve kısa kararda belirtilmeyen konulara yer verildi. 4 muhalif üyenin gerekçede yeni hususlara yanıt vermek için ek süre talebinde bulunduğu öne sürüldü. Bu durumda; 7 üyenin yeni tespitleri için muhalif üyeler karşı tezlerini yazacaklar. Bu yazım işleminin tamamlanmasının ardından açıklama bekleniyor. İstanbul seçimlerini iptal kararının alındığını toplantıya yedek üyelerin de katılması “anayasaya aykırı olduğu” gerekçesiyle tepkilere neden olmuştu. YSK, yedek üyelerin oy kullanmasına karşı yapılan itirazı reddetti. YSK kararında, uzun süredir 11 üye ile toplantı yaptığını açıkladı. YSK kararında, “Somut olay itirazında seçimin sonunda verilecek tutanaklara karşı yapılan itirazlarda 298 sayılı kanunun 113/3 maddesi uyarınca üye tam sayısı olan 11 üye ile toplanıp karara bağlanacağından anayasaya aykırı değildir” denildi. l ANKARA/Cumhuriyet Karar çıkmadan çöktüHukukçular, YSK’nin yeni gerekçe eklenmesi nedeniyle açıklanamayan kararını yorumladı: AÇIKLANMADAN ELE GEÇİRDİK iğneli fırça zafer temoçin İYİ Parti’li Aytun Çıray yenilenecek İstanbul seçimine ilişkin konuştu: Yine kazanacağız LEYLA KILIÇ İYİ Parti Genel Başkan Yardımcısı ve İzmir Milletvekili Dr. Aytun Çıray, 23 Haziran’da yenilenecek İstanbul seçimine ilişkin “Yüksek Seçim Kurulu (YSK), hukuksuzluk tarihine geçecek bir kararla Ekrem İmamoğlu’nun anasının ak sütü gibi helal olan başarısını iptal etti ve yerine kendi hukuksuzluğunu geçirdi. 23 Haziran’da demokrasi mücadelemizin taçlandırılmasına tanık olacağız” dedi. Cumhuriyet’in sorularını yanıtlayan Çıray, özetle şunları söyledi: n İmamoğlu’nu 23 Haziran’da ne bekliyor? YSK, hukuksuzluk tarihine geçecek bir kararla Ekrem İmamoğlu’nun anasının ak sütü gibi helal başarısını iptal etti ve yerine kendi hukuksuzluğunu geçirdi. 23 Haziran’da İstanbulluların vicdani birleşmesiyle demokrasi tarihimizde bir kilometre taşı olarak İmamoğlu’na seçimin hemen ertesi günü mazbatasının yeniden verilmesini yaşayacağız. Demokrasi mücadelemizin taçlandırılmasına ta nık olacağız. Bu seçim için Millet İttifakı’nın İstanbul örgütleriyle öylesine organize olunuyor ki, iktidar ve paydaşı YSK, hiçbir hukuksuzluk performansına ne zemin ne de herhangi bir uyduruk gerekçe bulamayacak. 31 Mart’taki trajik komikliklere bu kez yer yok, olmayacak. n 31 Mart seçimlerinde Cumhur İttifakı kampanyasını “Beka” sorunu üzerine kurdu. Gerçekten bir beka sorunu var mı? Beka söyleminin işe yaramadığını, tam tersine geri teptiğini bizzat AKP’liler de itiraf ediyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan, seçimlerin hemen ertesinde kızgın demiri soğutmaktan söz ederken, küçük paydaşı tarafından demiri daha da kızdıracak sözler ve tutumlar sergilendi. CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu planlı bir provokasyondan kıl payı kurtuldu. Gazeteci Yavuz Demirağ evinin kapısında demir çubuklarla saldırıya uğradı. Her iki olayda da saldırganlar adeta ödüllendirilir gibi serbest bırakıldılar. Şimdi görünüşü kurtaracak bir yumuşaklık maskesi takmanın kendilerine seçimde yarayacağı nı düşünüyorlar ve takacaklar da. Ancak bunu istikrarlı şekilde yapabilmeleri pek mümkün görünmüyor. Çünkü kutuplaştırıcı nefret dili bunların adeta fıtratı oldu. Bir yerlerden kendini gösterecektir. Keşke yumuşaklığı ve nezaketi başarabilseler. Yaptıkları en hayırlı iş olur. n Bahçeli’nin terör örgütü PKK’nin lideri Abdullah Öcalan’ın avukatları ile görüştürülmesine yönelik “Bir sakınca yoktur” açıklamasını nasıl değerlendiriyorsunuz? Bayat numara, bununla hiçbir İstanbullunun aklını çelemezler diye değerlendiriyorum. Bakın derin ekonomik kriz dönemlerinde insan hafızası daha işlektir. Bunlar başımıza nasıl geldi, bu felakete kimler sebep oldu diye hatırlamaya başlar. Bu gerçek İstanbul’da yaşayan Kürt kökenli yurttaşlarımız için de geçerlidir. Artık çaresizlikten eski plakları yeniden çalmaya kalkıyorlar. Boşuna, çünkü tüm İstanbul vicdanlarda İmamoğlu vasıtasıyla birleşti, hepsi birbirinin vicdan kardeşi oldu. İstanbul’da yaşayan Kürt yurttaşlar bunun dışında değil. Aksine tam içinde, yüreklerin tam merkezinde. l İSTANBUL YSK’nin İstanbul seçimini iptal ettiği kararın gerekçesini açıklamamasına ilişkin konuşan avukat Turgut Kazan, “Kimsenin kuruma güveni kalmadı” dedi. Prof. Kaboğlu da “YSK kararı, gün ışığına çıkmadan kendisi tarafından çökertilmiş bulunuyor” ifadelerini kullandı. Yüksek Seçim Kurulu’nun (YSK) İstanbul seçiminin iptaliyle ilgili açıkladığı kısa karara yeni gerekçeler eklemesine hukukçulardan tepki geldi. Eski İstanbul Ba rosu Başkanı hukukçu Turgut Kazan, “Karara kanunen yeni gerekçeler eklenemez” ifadelerini kullanırken anayasa hukukçusu Prof. Dr. İbrahim KaZEHRA boğlu, “YSK kararı, gün ışığıÖZDİLEK na çıkmadan kendisi tarafından çökertilmiş bulunuyor” dedi. Turgut Kazan: YSK’ye kimsenin güveni kalmadığı gibi benim de güvenim kalmadı. Söylenenler doğruysa iki yüz sayfa gerekçe hazırlanmış, doğru olduğunu düşünüyorum. Zaten 200 sayfa karar yazmak temiz bir iş yapılmadığını gösteriyor. Çünkü YSK’nin önemli sayılacak bir kararı Mansur Yavaş’ın 2014 seçimleriyle ilgili itirazını reddederken verdiği karardır. Orada YSK bu tür gerekçelerin tamamının geçersiz olacağını vurguladıktan sonra der ki, “seçimle ilgili süreç bir disiplin ister. Seçim hukuku bir disiplin hukukudur. Dolayısıyla siz delillerinizle gelirseniz bakarız ona göre karar veririz.” YSK araştırma yapmaz. Çünkü böyle bir şey yapmaya kalkmak demek seçimle ilgili sürecin uzamasına yol açar. Bu da YSK’ye güveni ortadan kaldırır. Dolayısıyla kendi değerlendirmesine göre böyle bir süreç seçimi yürütecek kurullara güveni ortadan kaldırır. Bizim de o kararda vurgulandığı gibi YSK’ye hiçbir güvenimiz kalmamıştır. Zatan YSK’den duymamız gereken açıklamaları Cumhurbaşkanı’ndan duyuyoruz. Bu durum gerekçe üzerine bir çalışma yapıldığını değil, siyasal iktidarın beklentilerinin böyle bir gerekçede nasıl gizleneceğinin yollarını aramak olduğunu ortaya koyuyor. İlk açıklanan kısa kararın dışına çıkılacak. Bir hukukçu olarak Türkiye için korkuyorum. Hem de utanıyorum. Prof. Dr. İbrahim Kaboğlu: YSK, elde ettiği bilgi, belge ve bulgulara göre karar verir. Karar vermek için yeterli kanıtlara sahip olması halinde, ret veya kabul kararı verebilir ancak. Bunun anlamı, karar onun altyapısını oluşturan gerekçe ortaya çıktığında verilebilir. YSK tarihinin değil sadece, Türkiye tarihinin de en köklü ve “demokrasinin bekası” açısından yaşamsal kararını yazamıyor. Oysa, anayasaya göre “Bütün mahkemelerin her türlü kararları gerekçeli olarak yazılır.” Haliyle bir mahkeme kararının varlığından söz etmek zor; çünkü yazılmayan karar, anayasal açıdan doğmuş bir karar olarak nitelendirilemez. Bugün gelinen aşama, YSK 7 üyesinin gerekçesiz karar vermiş oldukları. Bu açıdan, “kısa karar” adı verilen ama mevzuatta yeri olmayan kararın anayasal açıdan yok hükmünde olduğu bir kez daha YSK tarafından teyit ve tescil edilmiş bulunuyor. YSK kararı, gün ışığına çıkmadan kendisi tarafından çökertilmiş bulunuyor. MEB’DE YILAN Seçim ayarlı atama HİKÂYESİ OZAN ÇEPNİ Milli Eğitim Bakanlığı (MEB) yılan hikayesine dönen okul yönetici ataması kararını İstanbul seçimi sonrasına bıraktı. MEB’in eğitim kurumlarına yönetici görevlendirme takvimi de seçime ayarlandı. Takvimi aynı dönemde 3 kere değiştirerek eğitim sendikalarının tepkisini çeken bakanlık, atamaları da seçim sonrasına bırakarak, sonuçlarının açıklanmasını 27 Haziran’a erteledi. İl ve ilçe milli eğitim müdürlüklerine şube müdürü atamaları yandaş kon tenjanları ile skandala dönüşen bakanlığın bu kararında, hükümete yakınlığı ile bilinen Eğitim Bir Sen’in etkili olduğu değelendirmesi yapılıyor. Bakanlık okul yöneticisi atama sürecini ilk olarak 24 Ocak’ta başlattı. 5 gün sonra takvim geri çekildi. Takvimde ve atama yönetmeliğinde değişiklik beklenirken aynı takvim şubat sonunda yeniden yayımlandı. Tercih sürecine ilişkin tartışmalar devam ederken Eğitim Bir Sen’in üyelerine “Tercih yapmayın. Süre uzatılıyor” mesajı eğitim gündemine düştü. Yandaş sendikanın dediği oldu ve MEB süreleri uzattı. Mevcut yöneticilerden 4 ve 8 yılını dolduran müdür ve müdür yardımcıları için ilk yayımlanan takvim için sürecin tamamlanması beklenirken, yönetici yer değişikliği sonuçlarının açıklanmasına iki gün kala 15 Mayıs’ta bakanlık bir değişikliğe daha gitti. Tercih takvimi üçüncü defa değiştirilerek 23 Haziran’da yapılacak İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçimi sonrasına 27 Haziran’a ertelendi. ‘Zafiyet oluşabilir’ Türk Eğitim Sen Genel Başkanı Talip Geylan, MEB’in tak vimine sosyal medya üzerinden tepki gösterdi. Geylan, “Yeniden yönetici görevlendirmeler sonucu yerleşemeyen ve boşta kalan idareciler, il içi ve iller arası yer değişikliğini kaçıracaklarından dolayı mağduriyet yaşayacaklar. Çünkü, il içi yer değiştirme başvuruları 2124 Mayıs; iller arası ise 1014 Haziran’da. Yöneticiliğe ilk defa atanacakların görevlendirmeleri ise 2327 Eylül’de yapılacak. 1 Eylül’de okullar açılacak 9 Eylül’de öğrenciler okulda olacak. Yani yaklaşık bir ay sonra okul idarecisi atanmış olacak. İşleyiş açısından zafiyet oluşabilir” dedi. l ANKARA
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle