17 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
2 12 MAYIS 2019 PAZAR [email protected] TASARIM: SERPİL ÜNAY OLAYLAR VE GÖRÜŞLER 2019 yerel seçimleri Nuri ALAN Emekli Danıştay Başkanı Genel değerlendirme 31 Mart Yerel Seçimleri hukuka aykırı çok sayıda işlemle başladı ve aynı nitelikte, ancak kamuoyunda büyük tepki ve öfke yaratan bir Yüksek Seçim Kurulu (YSK) kararı ile İstanbul yerel seçiminin birinci raundu kapandı: YSK önce AKP Genel Başkanı’nı propaganda yasaklarından muaf tutan ve partisini seçime katılan diğer siyasi partilere göre imtiyazlı hale getiren bir karar verdi. İktidar partisinin YSK’nin bu kararına cevabı gecikmedi, seçimin mevcut kadro ile tamamlanması amacı ile Başkan ve üyelerin görev süreleri anayasanın 67’nci maddesine aykırı olarak bir yıl uzatıldı. (Bu uzatmanın, AKP yönünden ne kadar isabetli olduğu YSK’nın verdiği son İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçiminin iptali kararı ile ortaya çıktı) İstanbul Yerel Seçimleri yönünden ise oldukça vahim bir anayasa ihlali daha yaşandı: AKP’nin İstanbul adayı anayasanın 94’üncü maddesinin son fıkrası hükmünü yok sayarak uhdesinde bulunan TBMM Başkanlığı görevinden ayrılmadan, uzunca bir süre adaylık faaliyetlerini yürüttü. Yetkili seçim kurulları bu açık anayasa ihlaline sessiz kaldılar. (Bu üç konu ile ilgili ayrıntılı hukuki incelemem 19 Ocak 2019 günlü Cumhuriyet gazetesinin bu sayfasında yayımlandı) YSK son olarak İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçimini ve seçimi kazanan kişinin mazbatasını iptal etti. Bu iptal kararını ve ortaya çıkan sonucu değerli hukukçular, bilim adamları, konuyu başından bu yana özenle izleyen medya mensupları muhtelif yönleri ile ele alıp incelediler, hukuka ve Kurulun emsal kararlarına aykırı gördüler, ağır eleştirilerde bulundular. Hatta AKP içinden de eleştirilere katılanlar oldu. Bunlara eklenecek bir söz kalmadı. Bu iptal kararının ortaya çıkardığı bir sonuç var ki “hukuki garabet” örneği olarak senelerce unutulmayacak: İBB seçimini iptal eden YSK aynı hukuki çerçeve içinde cereyan eden ilçe belediye başkanlığı, belediye meclisi üyeliği ve muhtarlık seçimleri ile ilgili herhangi bir karar vermedi. Yerel seçimler bir bütündür YSK’nin İBB seçimi ile ilgili iptal kararı esas alınarak değerlendirildiğinde ortaya çıkan manzara şudur: İstanbul İlçe Belediye Başkanları, Belediye Meclisi Üyeleri ve muhtarlar hukuka aykırı bir seçimle işbaşına gelmişlerdir; buna karşın beş yıl süre ile görevlerini sürdüreceklerdir. Aynı sandık kurullarının denetiminde, aynı listede yer alan seçmenler tarafından, aynı zarfın içine konulan oy pusulaları ile seçilmiş olanlar arasında yapılmış olan bu ayrımı hiçbir hukuki gerekçe YSK, İBB seçiminin yenilenmesi gibi çok önemli bir konuda, kendi içinde çelişkilerle dolu, eski kararları ile uyumsuz, hak ve adalet duygusunu yerinden oynatan ve çok kritik bir oylama ile alınmış bir karar verdi. YSK’nin anayasaya aykırı olarak yedek üyelerin de katılımı ile verdiği kararların hukuksal değeri ve sonuçları, bu kararlardan etkilenenzarar görenlerin başvurabileceği yollar olup olmadığı gibi hususlar yürürlükteki hukuk kuralları çerçevesinde değerlendirilerek tartışılmalıdır. ye dayandırmak mümkün değildir. Yerel seçimler bir bütündür; adaylık ve adaylara özgü farklılıklar dışında aynı hukuk kuralları çerçevesinde yürütülür; eğer yerel seçimlerle ilgili herhangi bir hukuki sakatlık varsa ve seçimlerden biri bu nedenle iptal ediliyorsa, talep edilmemiş olsa bile diğer seçimlerin de iptal edilmesi zorunludur. YSK başından sonuna kadar seçimlerin düzen içinde yönetimi ve dürüstlüğü ile ilgili bütün işlemleri yapma ve yaptırmaya yetkili anayasal bir kuruluştur. Kendisi de birçok kararında eşitlik, serbestlik ve dürüstlük ilkelerine vurgu yapmıştır. Karardan kısa bir süre önce dışarıdan yapılan ağır baskılara direnemeyen YSK’nin adalete kıyan yedi üyesinin, Türkiye ekonomisine verdikleri çok büyük zararı da göz önünde bulundurarak, yapacakları vicdan muhasebesinde 2019 yerel seçimlerinin dürüstlüğünü savunabileceklerini ve kendilerini aklayabileceklerini sanmıyorum. Sonuç olarak 2019 Türkiye Yerel Seçimleri, özellikle İstanbul seçimleri, Sayın Binali Yıldırım’ın deyimini de hatırlayarak, baştan sona lekelenmiştir; pislenmiştir. Ancak bu seçimlerin toplumda oluşturduğu olumlu bir gelişmeyi de gözden kaçırmamak gerekir. Son yerel seçimler ve YSK’nin bu seçimler nedeniyle vermiş olduğu hukukla uyumsuz kararlar tepkisiz ve kaderci görünümdeki toplumu sarsmış ve hareketlendirmiş; sağduyu sahibi yetenekli liderlerin önderliğinde, doğru yönlendirildiği zaman demokratik tepki vermeye istekli ve hazır olduğunu ortaya çıkarmıştır. Toplumun bu enerjisinin ayakta kalmasına herkes elinden geldiğince destek olmalıdır. YSK’nin toplantı ve karar yeter sayısı Anayasanın 79’uncu maddesine göre YSK yedi asıl ve dört yedek üyeden oluşur. Üyelerin altısı Yargıtay, beşi Danış tay Genel Kurulları’nca kendi üyeleri arasından seçilir. Üyelerin tamamı kendi aralarından bir başkan ve bir başkan vekili seçerler. Başkan ve Başkanvekili dışında, Yargıtay ve Danıştay’dan seçilen üyeler arasından ad çekme ile ikişer yedek üye ayrılır. 79’uncu maddenin bu kuralları değişikliğe uğramamış olup halen yürürlüktedir. Anayasada YSK’nin çalışma usullerine, toplantı ve karar yeter sayılarına ilişkin başka bir hüküm bulunmadığı gibi bunların kanunla düzenleneceğine dair herhangi bir kurala da yer verilmemiştir. Bu durumda YSK’nin toplantı ve karar yeter sayılarının, 79’uncu maddedeki kurallar esas alınarak belirlenmesi gerekmektedir. Bu madde asıl üyeyedek üye ayrımı yaptığına ve YSK’nin toplantı ve karar yeter sayısı konusunda bir kural da getirmediğine göre toplantı yeter sayısı asıl üyelerin sayısına eşittir, yani yedidir; karar yeter sayısı da salt çoğunluktur, yani dörttür. Anayasanın asıl üye, yedek üye ayrımını yaptığı bir kurulda, asıl üyelerin herhangi bir nedenle toplantıya katılamadığı veya asıl üyeliklerde boşalma olduğu durumlar dışında, yedek üyeler toplantıya ve karara katılamazlar. Yasaya aykırı olarak toplantıya katılan bir üyenin dahi görüş ve fikirleriyle kurulu etkilemesi, verilecek kararın yönünü değiştirmesi mümkündür. Aksi düşünce anayasa kurallarının uygulanmasında keyfiliğe yol açar. Daha önceki uygulamalar Türk hukukunda yedek üye uygulamaları mevcuttur: Anayasa Mahkemesi, 1961 Anayasasının 145’inci maddesine göre on beş asıl beş yedek üyeden; 1982 Anayasası’nın 146’incı maddesine göre on bir asıl, dört yedek üyeden kurulmuştur. 1982 Anayasası’nın 146’incı maddesi 2010 senesinde 5982 sayılı yasa ile değiştirilip yedek üyelik kaldırılıncaya kadar asıl üyeliklerdeki sürekli ve geçici boşalmalar dışında yedek üyeler Anayasa Mahkemesi’nin toplantılarına ve kararlarına katılmamışlardır. YSK’nin seçimle ilgili idari işlemlerinin yerine getirilmesinde yedek üyelerin görevlendirilmeleri gerekli ve yerindedir; yasaya aykırı değildir. YSK anayasanın yargı bölümünde ve Yüksek Mahkemeler arasında yer almamış olmakla beraber, üyeleri Yüksek Mahkeme üyeleri arasından seçilen, şikâyet ve itirazları incelerken yargısal nitelikte görev yapan ve bunlar hakkında kesin kararlar veren, kararları aleyhine başka bir merciye başvurulamayan özgün (nevi şahsına münhasır) anayasal bir kurumdur. Dolayısıyla asıl üyelerden haklı nedenlerle katılım sağlanamadığı durumlar dışında, yedek üyelerin kararlara katılmaları mümkün değildir; bu şekilde verilmiş kararlar anayasaya aykırı olur. YSK’nin teşkilat ve görevleri ile ilgili kanunda (7062/5m) Kurulun karar verme usulü ile ilgili bir düzenleme yapılmıştır. Buna göre Kurul, kararlarını salt çoğunlukla verir; oyların eşitliği halinde Başkan’ın bulunduğu tarafın görüşü doğrultusunda karar alınır. Bu hüküm, anayasanın öngördüğü toplantı nisabının dışında bir sayı ile toplanmaya izin verdiği için anayasaya aykırı olduğu gibi, sayısını belirlemeden herhangi bir çift sayı ile toplanmaya imkân sağladığından keyfiliğe yol açacak içerik de taşımaktadır. Dolayısıyla bu madde hükmü esas alınarak yedek üyelerin katılımı ile karar alınamaz. YSK’de uygulama uzun seneler anayasaya uygun şekilde yürütülmüş, kararlar asıl üyelerin katılımı ile alınmıştır. Zaman yetersizliği nedeniyle başlangıcını saptayamadığım bir tarihten bu yana, YSK yedek üyelerin de katılımı ile ve anayasaya aykırı bir şekilde on bir üye ile toplanmaktadır. Bu durum siyasi partiler ve ilgililer tarafından da benimsenmiş görünmektedir. Düzenleyici hukuk kuralının bulunmadığı alanlarda, gelenekselleşmiş uygulamalara hukukilik tanımak mümkün olabilir. Ancak ortada Anayasa’nın açık bir hükmü mevcut iken, ilgililer tarafından susmak suretiyle kabullenilmiş olsa bile, anayasaya aykırı bir uygulamanın sürdürülmesi mümkün değildir. Önemli görevler üstlenmiş bir kurulun bütün üyeleri ile toplanmasının, daha iyi ve hukuka uygun kararlar alınmasına neden olacağı da ileri sürülebilir. Ancak bu bir “yerindelik” görüşüdür ve bir anayasa kuralı bu nedenle ihmal ve ihlal edilemez. YSK, anayasanın 79’uncu maddesindeki üyelerinin statüsü ile ilgili düzenlemeyi ve eski uygulamalarını da gözeterek on bir üye ile toplanıp karar almasının hukuki dayanaklarını topluma açıklamak zorundadır. YSK, İBB seçiminin yenilenmesi gibi çok önemli bir konuda, kendi içinde çelişkilerle dolu, eski kararları ile uyumsuz, hak ve adalet duygusunu yerinden oynatan ve çok kritik bir oylama ile alınmış öyle bir karar verdi ki; bugüne kadar ele alınmamış hukuki bir sorunun gündeme taşınmasına neden oldu. Konu önemlidir; bilim adamları ve hukukçular tarafından ayrıntılı olarak incelenmelidir. Özellikle YSK’nin anayasaya aykırı olarak yedek üyelerin de katılımı ile verdiği kararların hukuksal değeri ve sonuçları, bu kararlardan etkilenenzarar görenlerin başvurabileceği yollar olup olmadığı gibi hususlar yürürlükteki hukuk kuralları çerçevesinde değerlendirilerek tartışılmalıdır. Demokratik Cumhuriyet: 14 Mayıs ve 23 Haziran Tam bu yazının başına oturduğum sırada telefonum çaldı, İsmet okuyabilirsiniz) yine devreye girdiler, önce toplumun bütün kesimlerinin Meclis’te Paşa’nın ve Ecevit’in yakın âdil temsilini sağlayan “Milli çalışma arkadaşı 92 yaşın Bakiye” seçim sistemini daki Orhan Birgit aradı. değiştirdiler. Sonra ortamı Demokrat Parti’yi iktidara askeri müdahaleye hazırla getiren 14 Mayıs 1950 akşamı, dılar ve 1961 Anayasası ile CHP İl Merkezi’nde telefonlara uygulamaya konulmuş olan bakarken İstanbul Birinci Ordu Demokratik Cumhuriyet Komutanı’nın İstanbul CHP İl İdeali 12 Mart 1971 Askeri Başkanı Sadi Irmak’ı aradığını Müdahalesi ile dördüncü ve “Seçime Komünistler nifak darbeyi yedi. soktu” diyerek sandıklara el HHH konulabileceğini bildirdiği Demokratik Cumhuriyet ni, bunun üzerine Irmak’ın ideali yine direndi: da Cumhurbaşkanı İsmet 12 Mart Darbesi’nden son İnönü’yü aradığını, Paşa’nın ra “Ortanın Solu” 1973 se “Sakın ha!” dediğini anlattı. çimlerinden birinci parti ola “İsmet Paşa her şeye rağ rak çıktı ve Ecevit, “Siyasal men Demokrasiye geçmişti. İslam”la koalisyon kurarak Milli İrade’nin önünde hiç bir iktidara geldi. kuvvet duramaz” dedi ve ek HHH ledi: Afyon ekiminin serbest “İstanbul seçimlerinde de bırakılmasından ve Kıbrıs Millet Demokrasi için direniyor, Barış Harekâtı’ndan tedirgin 23 Haziran’da kimse önünde olan Emperyalist/Kapitalist duramayacak.” odaklar “Demokratik Cumhu HHH riyet İdeali”ni engellemek için Geçen yazımda anlattığım içerdeki Dinci/Feodal güçleri Atatürk dönemindeki iki giri temsil eden bütün dinci, ırkçı şimden sonra üçüncü darbe, ve sözde liberal sağcı partileri ne yazık ki, İsmet İnönü’nün, bir araya getirdiler ve Milliyetçi Atatürk’ün “Demokratik Cephe Hükümetleri kuruldu. Cumhuriyet İdeali”ni ger Dinci/Irkçı eğilimler devlete çekleştirmek için geçtiği egemen oldu, cinayetler tır Çok Partili Düzen sayesinde mandı; Demokratik Cumhuri iktidara gelen Demokrat yet, üstelik de sandıktan çıkan Parti tarafından yapıldı. Faşist İttifakla beşinci darbeyi 1950’de, İsmet Paşa’nın yemişti. kurduğu Çok Partili Düzen sa HHH yesinde başlayan Dinci/Feodal Demokratik Cumhuriyet egemenlerin DP iktidarı, on yıl İdeali yeni direndi: boyunca başta muhalefet ve “Anneler evlatlarınızı oyla basın özgürlüğü olmak üzere rınızla koruyun” diyen CHP temel hak ve özgürlüklerin altı 1977’de yine birinci parti nı oyarak Demokratik Cumhu oldu ve bağımsız adayların riyet İdeali’ni yozlaştırdı ve son desteğiyle 1978 yılında ikti darbeyi 18 Nisan’da Meclis’te dara geldi. kabul edip 27 Nisan’da yasa HHH laştırdığı Tahkikat Encümeni Fakat Ecevit hükümeti ba Kanunu ile vurdu. şarısız oldu; ekonomi çöktü, Bu kanun 15 DP milletve Demirel’in azınlık hükümeti 24 kiline, muhalefeti ve basını, Ocak 1980 IMF kararlarını aldı; temyizi olmayan bir biçimde, şiddet tırmandı; Demokratik sivil ve askeri yargılama Cumhuriyet 12 Eylül 1980’de usullerine göre, savcı ve askerlerden altıncı darbeyi yargıç yetkileriyle yargılama yedi. yetkisi verdi, kuvvetler ayrı HHH mını yok etti ve Parti Devleti 31 Mart 2019 Yerel Seçim Faşizmini ilan etti. lerinde ortaya çıkan ve 23 HHH Haziran’da devam edecek Demokratik Cumhuriyet olan sonuçların mantığı, Salı İdeali yine direndi: günü sürdüreceğim bu “De 1961 Anayasası, toplumun mokratik Cumhuriyet İdeali geçirdiği bütün deneyimler Direnişi”nin artık, bugünkü çerçevesinde İdeal’e en Erdoğan/AKP iktidarını des yakın hukuksal yapıyı oluş tekleyenler de dahil, seçmen turdu. lerin büyük bölümü tarafından HHH özümlenmiş olmasıdır. Emperyalist Kapitalizm DİREN CUMHURİYET... le işbirliği halindeki toprak DİREN DEMOKRASİ... ağaları ve din adamları (siz DİREN DEMOKRATİK bunu “Siyasal İslam” diye de CUMHURİYET!
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle