17 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAĞLIK [email protected] EDİTÖR: SİBEL BAHÇETEPE TASARIM: SERPİL ÜNAY 91 MAYIS 2019 ÇARŞAMBA Sağlık Bakanlığı’nın yaptığı denetimlerde, ilaç satışı yapan 557 internet sitesi kapatıldı İnternetten gelen ölüm TEİS Başkanı Nurten Saydan: İnternetten satılan ilaçlar yüzünden dünyada her yıl 1 milyondan fazla kişi hayatını kaybediyor. Tüm Eczacı İşverenler Sendikası (TEİS) Genel Başkanı Eczacı Nurten Saydan, Sağlık Bakanlığı’nın yaptığı denetimler sonucu, ilaç satışı yapan 557 internet sitesini kapatarak para cezası uyguladığını söyledi. Saydan, internet üzerinden ilaç satışına caydırıcı cezalar uygulanması gerektiğini vurguladı. Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) verilerine bakıldığın da internetten satılan ilaçların yüzde 50’sinin sahte olduğu ve bu yüzden dünyada her yıl 1 milyondan fazla insanın hayatını kaybettiğini anımsatan Saydan “İlaçların hepsi, bitkisel olanlar dahil kimyasal maddelerdir. İlaç dozunda ve yerinde kullanılmazsa zehir etkisi gösterebilir. Bitkisel veya kimyasal her türlü ilacın sadece eczane ortamında, eczacıların gözetiminde ve danışmanlığında alınıp kullanılmasının önemini bir kez daha vurgulamak istiyoruz” dedi. Saydan, Bakanlığın yaptığı denetimler sonucu, ilaç satışı yapan 557 internet sitesini kapatarak para cezası uygulamasını olumlu bulduklarını söyledi. ‘Merdiven altı üretiliyor’ Saydan, şöyle devam etti: “İnternette, TV’lerde ve radyolarda birçok bitkisel ilacın reklamı ve satışı yapılmaktadır. Bu ilaçların tanıtımında bitkisel olduğu söylense de Sağlık Bakanlığı incelemelerinde pek çoğunda sentetik kimyasal madde bulunduğu tespit edilmiştir. Merdiven altı üretildiği tespit edilen firmalara çok önemli cezalar kesilmesine rağmen kontrolsüz ve denetimsiz; içeriğinde ne olduğu belli olmayan ürünlerin satışına büyük ölçüde engel olunamamaktadır. Bu ilaçlardan dolayı hayatını kaybeden, sağlığından olan birçok insan hikâyesi basına yan “Doktor tavsiye edip reçete yazmadan, eczacıya danışmadan bitkisel dahi olsa ilaç kullanmayın.” sıdı. Ama bu örneklere rağmen insanlar hâlâ televizyondan, internetten ilaç almaya devam ediyorlar. Yurttaşlarımızı bir kez da Nurten Saydan ha uyarıyoruz; doktor tavsiye edip reçete yazmadan, eczacıya danışmadan asla bitkisel dahi olsa ilaç kullanmayın.” Zayıflama ürünleri Bilgisiz ve bilinçsiz ilaç kullanımından kaynaklı olarak yurttaşlarda yan tesirler oluşturduğu ve başka şikâyetlere yol açtığını kaydeden Saydan, “Ayrıca son yıllarda internet üze rinden kapsül formunda satılan zayıflama ilaçları yüzünden kaybettiğimiz canlar ise durumun vahametini gözler önüne sermektedir” diye konuştu. Kozmetik ürünlere de dikkat Eczane dışında özellikle internet ortamında satılan kozmetik ürünlerin de tehlike saçtığını söyleyen Saydan, Bakanlığın verilerine göre 2019 yılının ilk üç ayında 146 kozmetik ürünün denetlendiğini ve 51’inin uygunsuz ürün olarak tespit edildiğini söyleyerek şunları kaydetti: “Eczanelerden verilen bu kozmetik ürünler üreticiden kullanıcıya kadar Ürün Takip Sistemi (ÜTS) ile kayıt altına alınarak takibi yapılıyor. Eczacılar olarak bu ürünleri, eczanelerimize alırken oldukça seçici ve dikkatli davranıyoruz. Dünyada 400 milyar doları bulan kozmetik pazar ülkemizde de hızla büyüyor. Tüketimin bu kadar büyümesi güvensiz kozmetik ürünlerinin de artmasına neden oluyor. Bilinen en ünlü kozmetik markalarının dahi sahteleri internette satılabiliyor. İnternette orijinal ürünlerin fotoğraflarını koyarak sahte ürün gönderiyorlar. Nasıl bitkisel ürünleri internet gibi ortamlardan alıp tüketmememiz gerekiyorsa aynısı kozmetik ürünler için de geçerli. Bu tür ürünler ve internetten satılan ilaçlar için Sağlık Bakanlığı tarafından denetimin daha etkin yapılmasını ve cezaların caydırıcılığının artırılmasını talep ediyoruz.” SAĞLIK REHBERİ Baharda enerji veren besinler Güneşli bahar günlerine karşın kendinizi yorgun mu hissediyorsunuz? Uyku isteği, dikkat eksikliği veya eklem ağrıları gibi yakınmalarınız var mı? Yanıtınız ‘evet’ ise bu şikâyetlerinizin nedeni ‘bahar yorgunluğu’ olabilir. Beslenme ve Diyet Uzmanı Aybala Akkülah, baharı zinde geçirmek için soframızdan eksik etmememiz gereken besinleri şöyle anlattı. Enginar: Posa, C vitamini, folat, fosfor ve magnezyum gibi mineral içeriği yüksek olan enginar aynı zamanda iyi bir potasyum kaynağı ve en zengin antioksidan kaynaklarından biri. Çilek: İçinde kırmızı rengini veren antosiya nin maddesi sayesinde yüksek antioksidan özellik gösteriyor. Vücut direncinin artmasına destek olup bahar yorgunluğuyla başa çıkmanıza yardımcı oluyor. Semizotu: İçerdiği A vitamini, çinko, fostor, manganez, bakır ve kalsiyum gibi vitamin ile mineraller nedeniyle ‘Süper gıda’ unvanına sahip olan semizotu yüksek miktarda omega3 yağ asidi içeriyor. Çinko, bağışıklık sisteminin güçlenmesine fayda sağlıyor. Ananas: Özellikle yorgunluğa yol açan öde min atılmasında büyük etkiye sahip bir meyve. C vitamini açısından zengin olması ve içerdiği bromelain enzimi sayesinde bağışıklık sistemini koruyor, vücut direncinin güçlenmesini sağlıyor. Bezelye: Birçok vitamin ile demir, manganez, bakır, çinko ve kalsiyum gibi mineraller içermesinin yanı sıra lifli yapısı sayesinde bağışıklık sistemini güçlendiriyor. Ayrıca sindirim sisteminin rahatlamasına yardım ediyor. Erik: Bağırsaklarda çözünebilir lif ile yüklü bir besin. Bu sayede hem sindirimi kolay laştırıyor hem de kabızlık problemini önlemeye ve çözmeye yardımcı oluyor. Ayrıca birçok vitamin ve mineral içeriyor. İçerdiği yüksek oranda C vitaminiyle bağışıklığı güçlendiriyor. Potasyum, A vitamini ve fosfor yönünden de zengin bir besin. Kan şekerini hızla yükseltmediği için kilo vermeyi de destekliyor. Kuşkonmaz: Folattan çok zengin, K vitamini açısından da mükemmel bir kaynak. Bunların yanı sıra A vitamini, C vitamini ve demir içeriği de yüksek bir besin. İçeriğinde barındırdığı ve sindirilemeyen karbonhidrat grubundan olan inülin ile bağırsak florasında iyi huylu bakterilerin gelişimine katkı sağlayabiliyor. Pancar: Hem kökü, hem de yaprakları ye nilebildiği için vitamin ve mineral içeriği açısından zengin bir besin. Kökü yüksek oranda antioksidan özellik gös teriyor, bağışıklık sisteminin güçlenmesine yardımcı oluyor. Posa içeriğiyle de bağırsaklarımızı koruyor. Uzmanlar uyardı: Aşı tereddüdü tartışılacak bir konu değil Büyük tehlike aşı kararsızlığı Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Enfeksiyon Hastalıkları Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Mehmet Ceyhan, aşı tereddüdü (kararsızlığı) nedeniyle salgınların arttığına dikkat çekerek “Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) 2019 yılında, toplumu bekleyen en büyük 10 tehlikenin başında aşı ka rarsızlığının geldiğini açıkladı” dedi. DSÖ tarafından her yıl nisan ayı nın son haftası olarak belirlenen Aşı Haftası’nda bu yıl da konunun uz manları bir araya gelerek aşının ve aşılamanın önemini vurguladı. Mustafa Hacımustafaoğlu Mehmet Ceyhan Levent Akın Ortaköy’de dün düzenlenen toplan düdünün tartışılacak bir konu olma Aşılama sayesinde salgınlar engelle tıda konuşan Prof. Dr. Ceyhan, hasta dığını kaydeden Ceyhan “Aşı tered niyor ve bu sayede sağlık harcamala lıklardan korunmada en etkili yönte düdünün tamamen ortadan kalkma rı azalıyor. Bu nedenle aşılar, sağlık min aşı olduğunu belirterek, dünyada sı için de zorunlu yasaların dışında ekonomisi çerçevesinde de en maliye şu ana dek gerçekleştirilmiş 10 bü toplumun bilinçlenmesi, bilinçlendi ti etkin çözümler arasında yer alıyor. yük keşifte aşının birinci sırada yer rilmesi gerekmektedir” diye konuştu. Aşılar en az maliyetle en büyük sağ aldığını söyledi. Ceyhan “DSÖ, 2019 Uludağ Üniversitesi Tıp Fakültesi Ço lık getirisidir” değerlendirmesini yap yılında toplumu bekleyen en büyük cuk Enfeksiyon Hastalıkları Öğretim tı. Hacettepe Üniversitesi Halk Sağlığı 10 tehlikenin başına aşı kararsızlığını Üyesi Prof. Dr. Mustafa Hacımustafa Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. koydu. Bazı aşı karşıtı insanlar fütur oğlu ise aşıların değerinin altını çize Levent Akın da konuşmasında erişkin suzca yazılı ve görsel basında konu rek “Aşı bireylerin ve buna bağlı ola aşılanmanın önemine dikkat çekerek, şuyorlar. Yapılan araştırmalar aşının rak toplumların daha sağlıklı olma özetle şunları kaydetti: “Türkiye’de otizm, Alzheimer ya da civa zehirlen sı için yapılır. Çocuklar hastalanma erişkin aşılaması çok düşük. Çocuk mesine neden olmadığını net bir şe sın, sakat kalmasın, daha sağlıklı ne larımızı aşılarla korumak için çok ça kilde göstermektedir” dedi. Aşı tered siller yetişsin diye aşılama yapıyoruz. ba sarf ediyoruz ancak erişkinlerin İnegöl’de yine kızamık karantinası de aşılanması çok önemli. Özellikle diyabet, KOAH gibi kronik hastalığı olan yetişkinlerde kritik önem ta Bursa’nın İnegöl ilçesinde Hamidiye Mahallesi Park Caddesi üzerinde bulunan 3 No’lu Sağlık Ocağı, kızamık vakası görülmesi sebebiyle karantinaya alındı. Sağlık ocağına dün sabah saatlerinde getirilen küçük çocukta kızamık görülmesi üzerine sağlık ocağı boşatıldı. Yapılan görüşmeler neticesinde bulaşıcı hastalık sebebiyle bakan lıktan alınan izinle sağlık ocağı karantina altına alındı. Sağlık ocağı, dezenfekte çalışmalarının ardından bugün tekrar hasta kabulüne başlayacak. İnegöl’de geçen günlerde kızamık sebebiyle İnegöl Devlet Hastanesi’nde kırmızı alarm verilmiş, hastaneye getirilen 22 yaşındaki kadın karantinaya alınmıştı. l İHA şıyor. Aşılama olmadığı için aşılama ile önlenebilecek hastalıklarda artış var. Aşılama her yaş için çok önemli. Bulaşıcı hastalıklar sosyoekonomik seviye tanımaz, yaşadığınız bölgeyi tanımaz. Salgın başladığında herkes hastalanabilir. Bu yüzden kitlesel aşı programlarının devam etmesi önemli.” l İSTANBUL Gebelik tansiyonu, kalıcı olabilir Kan basıncı, gebelikte fizyolojik olarak düşme gösterse de 10 gebeden 1’inde hipertansiyon (yüksek tansiyon) görülüyor. İleri yaş gebelikleri ve obezite bu sorunun başlıca nedenleri arasında geliyor. Gebelikte hipertansiyon, gebeliğe özgü çıkabileceği gibi gebelik öncesi var olan kronik hipertansiyon olarak da görülebiliyor. Kardiyoloji Uzmanı Dr. Ebru Özenç gebelikte hipertansiyonla ilgili merak edilenleri anlattı. n Hipertansiyon gebeliğe özgü mü yoksa kronik mi, nasıl ayırt edilir? Gebeliğin 20. haftasından önce olan hipertansiyon, kronik hipertansiyon olduğunu gösteren bir bulgudur. Gestasyonel hipertansiyon (gebeliğe özgü hipertansiyon) gebeliğin 20. haftasından sonra görülür ve doğumdan sonra düzelme beklenir. Doğumdan sonra 6’ncı haftada gestasyonel hipertansiyon düzelir. n Gebede şiddetli hipertansiyon değeri nedir? Gebelerde tansiyon değeri 160/110 mmhg’nin üzerinde ise şiddetli hipertansiyondur ve acil bir durumdur. n Hangi değerlerde ilaç başlamak gereklidir? Hafiforta düzeyde hipertansiyonu olan gebelerde ilaç kullanımı tartışmalı bir konu olup 150/95 mmhg’nın üzerindeki tansiyon değerlerinde ilaç başlanması veya devamı önerilir. Gebelikte hangi tansiyon ilaçlarının uygun olduğu değerlendirilip buna göre ilaç seçimine karar verilmelidir. Gebelikte kullanılabilecek ilaç çeşidi oldukça kısıtlı olmakla birlikte doğum sonrası ilaç seçenekleri tekrar artar. İlaç kullanımına doktor karar vermelidir. nelere dikkat edilmeli? 4 Bol sıvı tüketin 4 Her gün kısa yürüyüş yapın. 4 Ödem oluşumunu önlemek için protein açısından zengin beslenin (Et, süt, yumurta, yoğurt). 4 Stres ve gerginlikten uzak durun. n Gebelikte hipertansiyonun ne gibi zararlı etkileri olur? Gebelikte hipertansiyon bebek için de anne için de zararlı etkilere sahiptir. Durumun ciddiyetini belirleyen bulgulardan biri tansiyon değerinin 160/110 mmhg’nın üzerinde olması, diğeri de annenin idrarında protein kaçağı olup olmadığıdır. Daha acil durumlarda annede bilinç bozukluğu ve nöbetler de gelişebilir. Bu tablolar preeklampsi/ eklampsi’dir. Bebekte ise bu tablolar gelişim geriliği, erken doğum riski ile sonuçlanabilir. 1 Mayıs bayramı: Alın teri ve beyin teri... Resmen 130 yıl önce, 1889’da İşçi Bayramı olarak kutlanmaya başlanan 1 Mayıs, emeğin durumunun sorgulanmasını sağlaması bakımından da önem taşıyor. Mesele sadece Emek de Dayanışma Günü olarak 1 Mayıs’ı kutlamak değil, aynı zamanda alın terinin ve beyin terinin gücünü, sorunlarını masaya yatırmak. Öncelikle bu en büyük evrensel bayramı kutlayalım, ayrıntılara geçelim. AKP iktidarı döneminde ülkedeki toplam gayrisafi milli hasıladan (GSMH) emeğin aldığı pay yarı yarıya düştü. 2002’de GSMH’nin yüzde 35’i maaş ve ücretti. Bir bakıma emeğin payı bu kadardı. 2018’de bu oran yüzde 18’e kadar düştü.  Bu dengesizlikte en büyük haksızlık emekliye yapılıyor. AKP, yıllar geçtikçe emeklilik bağlama oranı düşen tek ülke olarak Türkiye’yi başarılması zor bir rekorun sahibi yaptı. Örneğin 2000 yılından önce emekli olan işçi asgari 1800 lira maaş alırken 2000 yılından sonra emekli olana 1125 lira maaş bağlanıyor. 1 Mayıs sürecinde çalışanların en güncel ve ciddi sorunu ise kıdem tazminatı. Hükümet çalışanların bu hakkını fona bağlamak ve bireysel emeklilik sisteminin parçası haline getirmek istiyor. HHH Türkiye’de 70 yılı aşkın süredir işçi, 30 yıldır da memur sendikacılığı var. İşçilerin haklarını alabilmek için örgütlenmelerine iktidarlar hep “büyük tehlike” gözüyle baktılar.  Tarihimizde 1516 Haziran 1970 büyük işçi yürüyüşünün temel nedeni Demirel hükümetinin işçilerin sendikal haklarını kısıtlayan yasaları Meclis’e getirmesidir. 12 Eylül 1980 darbesinin genel olarak çok konuşulan nedenlerinin yanında 24 Ocak 1980 ekonomik kararlarının rahat uygulanması da vardır. 1980 başında bir saatlik işçi ücreti 8 dolara karşılık gelirken bu rakam 1984’te 4 dolara inmişti. 1979’da sendikalı işçi sayısı 6 milyona yaklaşırken 1980’den sonra büyük hızla eridi. Bugün bile sendikalı işçi sayısı o rakamın ancak üçte biri. Emeğin örgütlenmesinde “sarı sendikacılık” diye bir kavram var; işverenin gizli olarak etkin olduğu sendika için kullanılıyor. Memur örgütlenmesinde bunun gizlisi de yok. Doğrudan iktidarın gücüyle yön değiştiren bir çizgi var.  Birkaç örnek verelim; MemurSen, AKP iktidarıyla birlikte şahlanan bir konfederasyon. 2002’de üye sayısı 40 bindi, 2018’de 1 milyon oldu. Bu konfederasyona bağlı sendikalardan bazılarının seyrine bakalım; Eğitim BirSen’in 2002’de üye sayısı 18 bindi, şimdi 430 bin. SağlıkSen 1800’den 250 bine, Birlik HaberSen sadece 340’tan 17 bine, Enerji BirSen 500’den 18 bine çıktı. Sarı sendikacılıktan sonra bir de “iktidar sendikacılığı” çıktı.  HHH Çağdaş insan örgütlü insandır. Türkiye ne yazdık ki bu alanda da çok geride.  Türkiye’de en hızlı örgütü savcılar kuruyor. Aynı konuda tweet atan 10 kişi pekâlâ bir savcı iddianamesiyle örgüt kurmuş olabiliyor! Emeğin örgütlemesi ise o kadar kolay değil.  Bilgi toplumuna geçişle birlikte emeğin tanımı da genişledi. Alın terinin yanında bir de “beyin teri” kavramı da yerleşiyor. Gerçi beyin terinin özü de emek, ama bilgiyi kullanabilen toplumlar farklı kulvarlarda ilerliyor. Her 5 yılda bir tüm bilgilerin ikiye katlandığı bir dünyada yaşıyoruz.  Çağdaş uygarlık düzeyini yakalamak için alın teriyle üretmek, beyin teriyle üretme olanaklarını büyütmek gerekiyor. 1 Mayıs Emek ve Dayanışma Bayramı kutlu olsun... Başta 1 Mayıs 1977 olmak üzere bu uğurda can verenlerin anısı önünde saygıyla eğiliyoruz... Diyabet tedavisinde egzersiz ilaç değerinde En sık fazla kilolu ve hareketsiz kişilerde görülen diyabetin önlenmesinde kilo kaybı ve düzenli egzersiz çok önemli. Obezitenin yalnızca şeker hastalığı değil, hipertansiyon, inme, safrakesesi hastalıkları ve hatta bazı tür kanserlerde de görülme sıklığını artırdığını söyleyen Endokrinoloji ve Metabolizma Hastalıkları Uzmanı Doç. Dr. Demet Yetkin, diyabet tedavisinde kullanılan şeker düşürücü ilaç tedavileri kadar kilo kontrolü ve egzersizin çok önemli olduğuna dikkat çekti. Yetkin, “Özellikle, tip 2 diyabetli hastalarda fiziksel aktivitenin artırılması, şekerin hücreler tarafından kullanılmasını hızlandırır, kan şekerini düşürücü yönde etki yapar. Genel olarak, haftada 50 dakikadan daha fazla ya da günde ortalama 3045 dakika süren ve mümkünse haftanın her günü yapılan orta düzeyde bir fiziksel etkinlik önerilir” dedi.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle