24 Kasım 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
ekonomi TASARIM: ŞÜKRAN İŞCAN 118 NİSAN 2019 PAZARTESİ Işsizlik ateşten topEkonomi yönetimine, TCMB’ye, hukuk devletine güven yok. Güvensizlik toplu paket halini aldı BETAM Direktörü Prof. Dr. Seyfettin Gürsel: İşsizlik yüzde 17’ye çıkabilir. Yüksek ve şiddetli işsizlik durumu hükümete yeni bir meydan okumadır. İşsizlik adeta ateşten bir top haline gelecek. KURTULUŞ ARI İşimiz zorlaşıyor ŞEHRİBAN KIRAÇ Bahçeşehir Üniversitesi Ekonomik ve Toplumsal Araştırmalar Merkezi (BETAM) Direktörü Prof. Dr. Seyfettin Gürsel’e göre Türkiye, tarihinde ilk defa uzun süreli şiddetli işsizlik sorunuyla karşı karşıya kalacak. Şubat 2018’den bu yana mevsim etkilerinden arındırılmış tarım dışı işsizliğin arttığına işaret eden Gürsel, “İşsizlik ve işgücünün hızla arttığı bir ülkede ekonomide istihdam yaratmanız lazım. Bu da ancak büyümeyle olur. 2019 zaten kaybedildi. Ama 2020’de de yüzde 45 büyümeyi bulamazsanız ki ben bulunabileceği kanaatinde değilim, o zaman işsizlik 3 yıl süresiyle artmış, çok yüksek düzeylere ulaşmış ve nasıl düşürüleceği belli olmayan, adeta ateşten bir top haline gelecek. Bunu Türkiye tarihinde ilk defa yaşayacağız. Bu çok ciddi sorun. İşsizlik yüzde 17’ye çıkabilir” dedi. İşsizliğin arkasında büyük sosyal dramların olduğunu vurgulayan Gürsel’e göre, güvensizlik de Türkiye’de toplu bir paket haline geldi. Betam Direktörü Prof. Dr. Seyfettin Gürsel ile seçim sonrası ekonominin nasıl şekilleneceğini ve atılması gereken adımları konuştuk. n Seçim bitecek ekonomiye odaklanılacak diye bir beklenti vardı, ama oy sayımları uzadıkça uzadı, nasıl yorumluyorsunuz yaşanan süreci? Eğer başarılı bir belediyecilik yapılırsa, orta uzun vadede İstanbul ve Ankara’nın kaybedilmesi AKP iktidarını sarsabilir. Şimdi iktidarın önünde çok ciddi ekonomik sorunlar var. Türkiye ekonomisi geçen yılın ikinci yarısından itibaren küçülmeye başladı. Kimisi buna kriz diyor kimisi dengelenme. Aslında yönetimin yapmadığı yeniden dengelemeyi piyasa yapıyor, onu da Bankacılık sallantıda n Şu anda Türk bankacılık sektörü güçlü mü? 20082009 döneminde çok sağlam bir bankacılık sistemi varken, şu anda çok sallantıda bir bankacılık sistemi var. Şu anda verilen devasa kredilerin geri ödemelerinde ciddi sıkıntı var. Belki de gelecek dönemde ekonomi yönetiminin masasının üstündeki en önemli sorun bu olacak. Çarkları yeniden döndürmek için geri ödünmesinde güçlük çekilen borçların yeniden yapılandırılması lazım. Maliye Bakanı Berat Albayrak’ın açıklayacağı ekonomi paketinin birinci sırasında bu soruna çözüm getirecek maddelerin olması lazım. Bu borçların millileştirilmesi kötü banka denilen yöntemler konuşuluyor. Bankaların ne kadar süprüntü borçları varsa bu bankaya devredilecek. Onu da tabii kamu finanse edecek. İmar Bankası gibi batan bankaların yarattığı sorununun faturasını yine halk ödeyecek. Şu anda yönetimin ekonomiyi bütün yapısal reformları içerecek bir paketi düşünecek, ona kafa yoracak halleri yok gibi geliyor bana. Eninde sonunda bu sorunlarla yüzleşmek zorundalar. çok hoyratça yapıyor. Çünkü önce kur şoku, arkasından enflasyon şoku, faiz şoku bunlar bir araya gelince yatırımlarda çöküş yaşandı. İşsizlik krizin olmadığı 2018 Şubat ayından bu yana artıştaydı. Artmaya devam edecek. Bu tabloyu yanlış ekonomi politikaları yarattı. 2018 son çeyrekte ekonomide yüzde 3 küçülme oldu. Bu yıl da devam edecek küçülme. Ama esas büyük sorun çıkış V şeklinde mi olacak. Bundan önceki krizlerde çok şiddetli bir küçülme oldu, işsizlik artışı oldu. Ama sonrasında da ekonomi hızlıca krizden çıktı. İşsizlik de kriz öncesi düzeyine döndü. 2009’da ekonomi yüzde 5’e yakın küçüldü. 2010’da da yüzde 9.2 büyüdü. Şimdi iktidar sanırım buna güveniyor. Ama L şeklindeki çıkış senaryosu daha muhtemel görünüyor. Ekonomi küçüldü ama çıkış önceki krizlerde olduğu gibi hızlı olmayacak. n Türkiye’de her şey çok hızlı değişiyor, öngörü yaparken zorluk yaşıyor musunuz? Ekonominin bu kadar istikrarsızlaşması gelecekle ilgili tahminleri de güçleştiriyor. Hele bir de bunların üstüne siyasi belirsizliği koyun... Siyasi belirsizlik derken iktidar kim olacak bakan kim olacak değil, hangi politikalar izlenecek. İstikrarlı ülkelerde hangi politikaların izleneceğini tahmin edersiniz. Ama bizde hangi politikaların izleneceğine dair bir kestirim yapmak çok zor. Bu durum varken bizim de işimiz zorlaşıyor. Prof. Dr. Seyfettin Gürsel, Şehriban Kıraç’ın sorularını yanıtladı. 2019 zaten kaybedildi Her şey tersine döndü n Neden L şeklinde çıkış öngörüyorsunuz? Çünkü koşullar çok farklı. 2009 krizinde Batı’da ciddi bir finansal kriz vardı. Fonlama faizleri sıfıra inmişti. Hem Fed n L şeklinde krizden çıkış ne kadar sürebilir, bunun sonuçları neler olur? Canlanma geciktiği ve yavaş olduğu takdirde ekonomi yönetimi çok ciddi bir sorunla yüz yüze gelecek, yüksek işsizlik. L senaryosunda işsizlik düşmez, 2018’de tarım dışı işsizlik oranı yüzde 11.7 idi. En son Aralık 2018’de 14.9. Herhangi demokratik bir ülkede işsizlik bu kadar artsa kıyameler kopardı. 2009’da çok şiddetli küçülme olduğu dönemde işsizlik yüzde 16’yı bulmuştu. Bu rakama züm olabilirdi. Dışarısı size güvenmediği için kaynak aktarmıyorsa o zaman kredi çarklarını yeniden nasıl döndüreceksiniz. Enflasyonu indiremiyorsunuz. Sürekli komplo teorileri geliştiriyorsunuz. Bu anlayışla dışa açık piyasa ekonomisini yöne hem Avrupa Merkez Bankası artar. Ekonomiyi yüzde 23 bü yakınız. 2020’ye kadar işsiz temezsiniz. Ya aklıselime döne muazzam para basmıştı. yütseniz bile işsizlik artmaya lik oranı yüzde 17’ye çıkabilir. ceksiniz, bunu kabullenecek İçeride de enflasyon yüzde devam edecek. İlk defa, bir ikti Böyle bir durum hükümete ye siniz. Bu sistemden ben de siz 78 civarında, enflasyon şoku dar uzun süreli ve yüksek işsiz ni bir meydan okumadır. Bunla de memnun olmayabiliriz, ama yok. Kur şoku geçmiş. Banka lik sorunuyla karşı karışıya ka rı rakamlara dökerken çok ba bu sistemden daha iyi bir alter lar oluk oluk kredi alıyor, on lacak. Buna nasıl bir çözüm ge sitleştiriyoruz, ama bunun arka natif göremiyorsanız o zaman ları da içeride dağıtıyor. Türk tirecekler bilmiyoruz. Verilen banka sistemi sağlam. istihdam teşviklerinin ciddi bir Ekonomi yönetimine güven var. Merkez Bankası içeride faizleri düşürmüştü. Ama şu anda bu saydıklarımızın tam tersi söz konusu. Dışarıda likitide artık bol Sopayla inmez tarafı yok. Büyümede SnggppdVhcnniuieaööaaüedfsnrrmrrrEapdaüddiıimnrloilşüükeesifbenllskküliımttaiidy..myzrriskmETleeietrdayeanyrairesolinlfdleerereılnaızeniymccrğisıddynmöneeiynaeçanpğkosirsto?ioavaanaebyalrçnutimataerııunkşinklcllmleaaminşyurelreedaınainnkdriul.ıii.lesnSddüoeerphaıkzmbildıumbtaambe4dl2duyuaini2e0aerln5zad0cy2skçaynibia1a.0aıbülkbkünaA9y’izıdlsuymbışdemzezaüleeayankaaıiz rı ve verimsiz dağıtım ceği kanaatin şebekesi var. de değilim. O za değil, faizler yük man işsizlik 3 yıl sü sek. Türkiye ekonomi resiyle artmış çok yüksek sında toplumsal dramlar var. İşsizlik öyle o kadar kolay bir şey değil. Gelişmiş ülkelerdeki gibi işsizlik tazminatları yüksek değil. Hem düşük hem kısa süreli. 2019’da yıllık büyümede negatiflik bekliyorum. Marttan itibaren ihracat durulma sinyalleri verdi. 2020’de de büyümenin yüzde 45’i bulacağını düşünmüyorum. Komuta ekonomisi n Bu gerçekçi senaryonuz, daha olumsuz senaryo ne olur? Çılgınca bir senaryo belki ama tek karar alıcı olan Cumhurbaşkanı, ‘benim artık sab sistemin kurallarına göre oynayacaksınız. Birçok meslektaşım IMF ile anlaşmaya gidilecek diyor. Bu bir alternatif. Ama diğer daha kötü senaryoda ekonomik rejimi de değiştirmeye kalkabilir. Önce konvertıbıliteden başlayabilir. Diyebilir ki ‘kardeşim bundan sonra döviz mevduatı yok, herkes TL mevduatı tutacak’. Yabancı sermayede girişi serbest bırakırakıp, çıkışı zorlaştırabilir. Tabii benim hayal gücümü aşan başka çözümler de olabilir. Giderek bir komuta ekonomisine dışa kapalı bir yapıya dönüşmeye başlar. Bu tabii uzun vadede çok daha cid sine dönük ciddi bir güven so düzeylere ulaşmış ve nasıl dü rım taştı, oyunu artık bu kural di sorunlar yaratır, bugünü de runu var. Ekonomi yönetimi ve şürüleceği belli olmayan ade larla oynamak istemiyorum’ di arar hale getirebilir. İş oraya Merkez Bankası’nın izlediği pa ta ateşten bir top haline gele yebilir. Bunun emareleri de var. kadar gider mi, ona da çok ihti ra politikasına güven yok. Kre cek. Bu çok ciddi sorun. Şubat IMF kapısı kapatıldı. IMF bir çö mal vermiyorum. di akışı durmuş. Özel sektör çalışan ücretlerinde ciddi eroz Yatırımcı demokrasiye bakaryon var. iç piyasayı hareketlen direcek bir gelişme yok. n Ekonomi yönetiminden iş insanına, işçisinden ekonomistine herkes yapısal reformlardan bahsediyor, ne var bunların içeriğinde? Herkesin bundan aynı şeyleri anladığından ciddi şüpheliyim. Kriz nedeniyle ÖTV, KDV indirildi, bazı teşvikler verildi, şimdi ekonomi yönetiminin sözlüğünde bunlar da ekonomik reform. Ama bunların yapısal reformla ilgisi yok. Yapısal reform derken bir anlamda bazı noktalardaki düzeni değiştireceksiniz. Mesela kıdem tazminatı, bölgesel asgari ücret yapısal reformdur. Kâğıt üstünde vergi reformu yapacağım, kıdem tazminatını değiştireceğim diyor, kâğıt üstünde yazmakla iş bitmiyor. Bunları sonuç alıcı şekilde yapmak lazım. Yapısal reformların en büyük zorluğu iktidar kısa vadede ödeyeceği faturayı göze almak istemiyor. Gelecek 4.5 yıl seçim olmaması aslında yapısal reformlar için bir fırsat sunabilir. Yapısal reformlara da kaynak yaratmak gerekiyor. Yapı sal reformun güçlüğü bu. 10 yıldır lafı ediliyor fazla bir şey yok. Hükümetin yapısal reformlarından biri sosyal adalete, sosyal desteğe yönelik olmalı. Bu kadar yüksek işsizlik ortamında, işsizlik tazminatı yeniden düzenlenecek mi, tazminat oranları yükseltilecek mi, bundan yararlanma koşulları esnekleştirlecek mi? n Çok ciddi bir güven soru nu var, yabancı yatırımcı bu ortamda gelir mi? Tabii o başlı başına bir sorun. Ekonomi yönetimine, Merkez Bankası’na (TCMB), hukuk devletine güven yok. Güvensizlik toplu bir paket haline geldi. Portföy yatırımcı demokrasi var mı yok mu diye bakmaz, kazancına bakar. Ama buraya gelip milyonlarca dolar yatıracak biri bunu düşünür. Bu ülkenin geleceği nedir nereye gidiyor, yargı var mı, yarın öbür gün nasıl risklerle karşılaşabiliriz bunları tabii ki tartıyorlar. Ve son yıllardaki gelişmeler yabancı yatırımcıya cesaret vermiyor. ‘Adam’ gitti Altı hafta sokakları meydanları doldurup hep bir ağızdan “git” dediler, güçlerini gösterdiler ve “Adam” gitti! “Genç kız uyandı, tüm yaşamı boyunca ilk kez, tepesinde Bouteflika olmayan bir gece geçirmişti... Bu başkansız ilk gecenin uykusu rüyalarla olduğu kadar kâbuslarla da doluydu.” 4 Nisan günü Cezayir gazetesi Al Watan’da bir köşe yazısı işte böyle başlıyordu. Rüyalar ve kâbuslar Gerçekten de halkın yaygın, barışçı, ısrarlı protestolarına dayanamayan rejim, Cezayir politikasının diliyle “Le Pouvoir” (iktidar), 20 yıldır kendilerini temsil eden, 2013’ten bu yana ortalıkta görülmediği için sık sık “Acaba hâlâ yaşıyor mu?” diye dalga geçilen, Devlet Başkanı Bouteflika’yı sırtından atmışa benziyordu. Bu, rüyaların gerçekleşmesiydi. Bir başka Al Watan yazarının vurguladığı gibi, “Bouteflika’yı götürmek zor olmuştu, ama gerçek ve kapsamlı demokratik dönüşümleri gerçekleştirmek, asker tarafından da desteklenen rejimi değiştirmek gibi, işin esas zor kısmı şimdi başlıyordu”. Kimi iş çevrelerinden, Bouteflika ailesi klanından, bürokratlardan, askerlerden oluşan ve hatta kimi İslamcı kesimleri de içeren oligarşik “Le Pouvoir”,1990’lardaki iç savaşı anımsatarak korkutmaya, çeşitli tavizlerle ayakta kalmaya çalışıyordu. Halk ise hiçbirini kabul etmiyor, cesaretle, ısrarla “git” diyordu. Sonunda oligarşinin asker kanadı, sürecin kontrolden kaçmasından korkarak, “halkın taleplerine sahip çıkma iddiasıyla”, Bouteflika’yı arkasından itiverdi. Liberté gazetesinin yorumunda vurgulandığı gibi, Genelkurmay Başkanı, “talepleri bütünüyle karşılanana kadar halkı desteklemeye devam edeceğiz” diyordu, ama “askerin rejimin ayrılmaz bir parçası olduğunu bilen Cezayir halkı, bu pohpohlamaya kanacak mıydı?”. Öyle ya “Le Pouvoir’ın kültüründe halk ihmal edilebilir niceliktir. İsyan ettiğinde bile geçici bir sarsıntı olarak algılanır”. Bouteflika’nın eski başbakanlarından birinin deyişiyle “hareket sonunda sönümlenir”. Bunlar akla Mısır deneyini getiriyordu ve sanırım işin kâbus yanını oluşturuyor. Bu nedenle de halk “Genelkurmay Başkanı’nın hediyesini kabul etmiyor”, sokaklarda rejime “git” demeye devam ediyor. Yeni başladı... Her halk ayaklanmasında, devrimde işin “kâbus” yanı mutlaka vardır. O yüzden ilerleyebilmek için, tarih sahnesinin, halkın eylemiyle açılan perdesinde beliren olasılıklara odaklanmak gerekir. Cezayir’de tarih sahnesinin perdesi yeni açıldı. Halk hareketinin bastırılamayacağını gören oligarşinin paniğe kapıldığı, kendi içinde güç mücadelesine girdiği, ilk kez istikrarını kaybetmeye başladığı görülüyor. Oligarşinin asker kanadı Bouteflika’yı istifaya zorlarken, rejimin önde gelen sivil unsurlarından kimilerinin, örneğin, Bouteflika’nın kardeşinin, bir araba dolusu parayla sınırı geçmeye çalışırken yakalanan dev projelerin müteahhidi Al Haddad’ın, villasını 4.5 milyon dolara sattıktan sonra Mercedes’ini İspanya’ya giden bir feribota sokmaya çalışırken yakalanan eski başbakanlardan Ahmed Uyahia’nın tutuklandığına ilişkin haberler geliyor. Oligarşinin bileşenlerinin birbirini yemesi muhalefetin manevra alanını genişletiyor, rejimin ayakta kalmak için önereceği tavizleri reddedebilme şansını artırıyor. Muhalefetin, yaklaşık 90 gün içinde yapılması planlanan başkanlık seçimine hazırlanması, parçalanmışlığını aşarak kendi ortak adayını çıkartabilmesi gerekiyor. Hem zor iş hem de muhalefetin adayının, başkanlık seçimlerini kazansa bile derin bir ekonomik kriz içinde, dış kaynağa muhtaç Cezayir ekonomisini ayağa kaldırmak gibi ağır bir yükün altına girmesi, oligarşinin devlet içindeki derin kökleriyle hesaplaşması gerekecek. Laik, liberal, ulusalcı, İslamcı ve sol akımlardan oluşan bir toplumsal hareket olarak muhalefetin, bu sorunların üzerinden gelmesi de çok zor görünüyor. Öncelikle Mısır ve Tunus, şimdi de Cezayir örneklerinden, “Adam”ı devirmeye niyetli hareketlerin, toplumsal patlama öncesinde inşa edilmiş siyasi örgütlerinin, kurumlarının, hatta yeni bir toplumsal mutabakat üzerinde yükselen projelerinin olması gerektiği anlaşılıyor. Kuru soğan 10 TL’yi buldu Fiyatlardaki yükselişin durdurulamadığı kuru soğanda, bu ay sonunda yeni mahsul ürünler çıkacak olmasına rağmen gümrüksüz ithalatın süresi 30 Nisan’a uzatıldı. Sürenin uzatılması üreticiye yeni bir darbe olarak nitelendirildi. Bu yıl Azerbaycan, İran ve Mısır gibi çeşitli ülkelerden ithal edilen soğanlara rağmen fiyatların düşürülememiş olması da “tüketicinin ihtiyacının ithal soğanla karşılanmaya devam edileceği’ şeklinde yorumlandı. Kuru soğanın İstanbul Hali’ndeki fiyatı 6.5 TL’ye yükselirken, semt pazarları fiyatı 7 TL’yi aştı; yerel marketlerdeki fiyatı da 10 TL’ye dayandı. l Ekonomi Servisi Paket çarşambaya kaldı Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak, Reform Paketi’ni 10 Nisan Çarşamba günü kamuoyuna duyuracak. Albayrak, 28 Mart’ta katıldığı bir televizyon programında, 8 Nisan haftasında büyüme, enflasyon, bankacılık başta ol mak üzere tüm alanlarda atılacak adımları içeren genel çerçeveye ilişkin açıklamalarda bulunacaklarını belirtmişti. Bakan Albayrak, alınacak tedbirlerin bir kısmının yönetmelik ve kararname olacağını, bir kısmının yasal düzenleme ile hayata geçirileceğini kaydetmişti. l Ekonomi Servisi Motorine 13 kuruş zam Motorin fiyatı salı gününden geçerli olmak üzere 13 kuruş artıyor. Geçen çarşamba günü benzine gelen 19 kuruşluk fiyat artışının ardından motorin fiyatı da yarın yükselecek. Türkiye’de akaryakıt fiyatları belirlenirken, brent petrol ve uluslararası piyasalarda ürün fiyatlarındaki değişim (motorin ve benzin) ve dolar kuru hareketleri göz önünde bulunduruluyor. Motorinde pompaya yansıyacak 13 kuruşluk artışla birlikte İstanbul’da motorinin litresi 6.45 6.50 lira, An kara ve İzmir’de ise 6.50 6.65 lira aralığına yükselecek. C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle