24 Kasım 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
KÜLTÜR EDİTÖR: öznur oğraş çolak TASARIM: emine bilget 13kultur@cumhuriyet.com.tr 5 NİSAN 2019 CUMA Cem karaca’nın hayatımda etkisi çok... Beni ben yapan şarkılar var diye düşünürdüm hep diyen Kıraç ile müziği, Cem Karaca’yı, yeni albümü “Beni Ben Yapan Şarkılar”ı, Türkiye’yi ve bugünü konuştuk. ÖZNUR OĞRAŞ ÇOLAK Hava güzel, biz mutlu... 1 Nisan ülkemize baharın geldiği güneşli ve umutlu bir gün. Anadolu Hisarı’nda Boğaz’a nazır bir mekândayız. Bekliyoruz, çok değil belki beş, bilemedin on dakika... Bir saat olsa ne olur, mutluyuz ya, dile kolay koca bir kış geçti, bugün ise bahar geldi. Kıraç kapıdan içeri giriyor. Hemen söylemiyor ama o da baharı seviyor... Samimi, sıcak, açık sözlü ama temkinli... Duygusal, çekingen, utangaç, biraz isyankâr ama içinden geldiği gibi... Gülmek bir insana ancak bu kadar yakışır diyorum, gülüyor... Beş yıldır suskunluğunu koruyan Kıraç, yeni albümüyle ve kendi deyimiyle “Beni Ben Yapan Şarkılar” ile yine aramızda. “Beni Ben Yapan Şarkılar”, TMC etiketiyle raflarda ve dijital platformlardaki yerini aldı. Kıraç’ın, ustalarına saygı duruşu niteliğindeki yeni albümünde; “Gülpembe”, “Aldırma Gönül”, “Tamirci Çırağı”, “Resimdeki Gözyaşları”, “Aynalar”, Erkut Taşkın’ın şarkısı “Beyaz Ev” gibi 12 şarkı yer alıyor. Beni ben yapan şarkılar var diye düşünürdüm hep diye cümleye başlayan Kıraç, “Ben Kıraç olduysam, bir ismim varsa, bir şarkıcıysam, dünyaya karşı bir duruşum, bir yaşam felsefem varsa bu ve bunun gibi şarkıların ve müziğin ekisidir” diyor. Kıraç ile müziği, Cem Karaca’yı, yeni albümü “Beni Ben Yapan Şarkılar”ı, Türkiye’yi ve bugünü konuştuk. n Yeni albümünüzü çıkardınız, hatta albümün ilk konserini vediniz, albümün hazırlık sürecinden bahseder misiniz? Albümde birçok enstrümanı ben çaldım. Stüdyoma geliyorum sabahın körü ya da akşamın bir saati içimden geldiği gibi yani... “Tamirci Çırağı” mesela... Sabah 09.00’da okudum, özgün bir çalışma olduğu için hemen hemen bütün enstürmanları ben çaldım. Akustik ve elektro gitarlar, flüt, tenor ve soprano saksofon, trompet, trombon, mandola ve bağlamayı ben çaldım. Davulda Ersin Gülseli, bas gitarda Erhan Ertetik, klavyeli çalgılar Nevzat Yılmaz, kemanda Hakan Ersöz, solo elektro gitarda Namık Naghdaliyev yer aldı. ‘Devamı gelecek...’ n Neden bu albüm için bu kadar beklediniz? Çünkü her sene bu isimlerin toplama albümleri yapılıyor, o albümlerde beni de istiyorlar ama ben çok sevmiyorum. Öyle herkesin olduğu albümleri... Türkiye’de de çok özenli yapıldığını düşünmüyorum açıkçası. Bir de bu isimlerin bazıları yaşamıyor, ister miydi, o insanlar kendi şarkılarını seslendirsin. Bir zamanı var dedim, biraz daha yaş kemale ersin. n Sizi siz yapan şarkılar daha fazladır diye düşünmüştüm. Devamı gelecek gibi duruyor, doğru mu? Bu albüm eğer sevilirse ben tatmin olursam, insanlar tatmin olursa devamını getireceğim. “Beni Ben Yapan Şarkılar” albümünün devamı gelsin istiyorum çünkü çok fazla şarkı var. Bazılarını insanlar biliyorlar “Gülpembe”, “Tamirci Çırağı”, “Resimdeki Gözyaşları”, “Aldırma Gönül”,”Hasretinle Yandı Gönlüm” bunlar biliniyor. “Adsız” şarkısı Cem Karaca’nın bilinmiyor mesela... Böyle şarkılar var ve çok güzel. Tekrar tekrar gençler ve insanlar tarafından fark edilmesini istiyorum. Çok değerli müzikler bunlar, değerli düşünceler ve bir kültür barındırıyor içinde. n Peki sizce bu tarz müziklere yeteri kadar değer verilmiyor mu? Her anlamda iyi bir sentezi var, samimi çalışmalar bunlar; bir yanda elektronik gitardan girip, bir yanda bağlama girebiliyor. Ülkemizin ihtiyacı olan o birlik, kardeşlik, kültürel olarak birlikte yaşayabilme umutlarını görüyorum. Anadolu Rock dediğimiz müziğin içinde saklı bunlar, onun için çok değerli. Evet, özellikle de müzisyenlerin iyi ens ‘SİYASETÇİ, NAMUSLU VE VATANSEVER OLMALI’ n Bugün 1 Nisan, memleket yerel seçimden dün çıktı. Geldi mi ülkeye bahar? Ben birilerini eleştirmekten, birilerini yıpratmaya çalışmaktan ve nefret söylemlerinden yoruldum. Ben bir vatanseverim, yurdumu seviyorum, Atatürk başta olmak üzere bütün aydınlanmacılarımızın önünde saygıyla eğiliyorum. Ben politika konuşmaktan hiç çekinmedim çekinmem. Ama şu an bir parti ya da şahıs üzerinden konuşmayı doğru bulmuyorum, hiçbir anlamı yok çünkü. Milyonlarca insan konuşuyor şu an. Türkiye bağımsızlığını kendi elleriyle türlü oyunlarla türlü rezilliklerle Amerika’ya teslim etmiştir. NATO üzerinden ve eğitim politikaları üzerinden Türkiye’de Atatürk aydınlanmasının yarattığı tüm doğru nesli ve düşünceyi zaman içerisinde yavaş yavaş, bazen darbelerle, bazen sokaklarda öldürerek çoğunu yok etmiştir. Son kalanları da, bizi şu an yönetecek ve yön verecek olan son nesili de 1980 darbesiyle halletmiştir, öldürmüştür, hapislerde çürütmüştür. n Görmek istediğiniz siyasetçi tipi nedir? Görmek istediğim siyasetçi tipi hangi partiden olursa olsun ahlaklı, vatansever, namuslu olabildiğince, taviz vermeyen tek kuruşun bile hesabını verebilecek insanlar. Bunun partisininin olmadığını düşünüyorum. Çünkü bu partiler üstü bir konu haline geldi, çünkü biz ahlaklı insanlar görmeliyiz ve konuya bu şekilde bakmalıyız, tabii bunu analiz etmek de kolay değil. Etrafınıza bakın hangi siyasi partiyi tutuyorsanız tutun, ahlaklı insanlar mı? Ona bakın, gerçekten vatanseverler mi? Türkiye’de yaşamak istiyorsak güçlü, milli, bağımsız bir ordumuzun olması gerekiyor. trüman çalan insanların bu şarkılara daha fazla değer vermesini istiyorum. Mesela, “Gülpembe”nin akorlarını bilmiyorlar. Canım çok sıkılıyor, çok üzülüyorum böyle şeylere. Tüm şarkılarını, Cem Karaca’yı biliyoruz deniyor ama bilmiyoruz, o şarkılar nasıl, armonileri ne? Yani evet çok değer verilmediğini düşünüyorum. Ondan dolayı böyle göstere göstere bu albümde öyle bir yol izledim. Bastıra bastıra o armonileri, doğru çalarak o anlamda da akademik bir yeri olduğunu düşünüyorum bu albümün. n Cem Karaca şarkıları tamam ama Barış Manço’dan neden bir parça yer alıyor albümde? Benim kendi şarkılarım gibi, gözümü açtım bu şar kılarla büyüdüm, bu şarkılarla âşık oldum. Seçim yapmak çok kritikti ama zorlayıcı koşullar vardı, Cem Karaca şarkılarında, yani Cem Karaca’yla bilinmiş ünlü olmuş şarkılarda; çünkü “Resimdeki Gözyaşları” Cem Karaca’ya ait değil. Yani, Cem Karaca şarkılarında sorun çıkmadı. Barış Manço tarafında sadece bir şarkı alabildik. Bana kalsa yani verilseydi en az 4 olurdu. Hatta ilk albüm Cem Karaca ve Barış Manço albümü bile olabilirdi. ‘Dönence’... n Barış Manço’dan “Gülpembe” dışında başka hangi şarkıyı söylemek isterdiniz? “Dönence”yi söylemeyi çok isterdim. n Peki neden “Gülpembe”? Barış Manço’nun karakerini en iyi anlatan şarkı olduğunu düşünüyorum, “Gülpembe” bu müziğin doğasını çok güzel anlatıyor basla başlaması, sözlerdeki o duygusallık, sadelik, rahat böyle herkesin akorlarına dikkat ettiğinde mükemmel çalabileceği ondan dolayı onu seçtim. ‘Adsız parçası bende özel...’ n Cem Karaca’nın “Adsız” şarkısının sizde özel bir yeri var. Nedir bu şarkının sizdeki hikâyesi? Bir gün Cem Karaca’ya dedim ki ben, biz onunla 3, 4 yıl çok zaman geçirdik. Avusturalya’ya filan gittik birlikte konser verdik, her hafta benim çalıştığım barda o da çalışıyordu. Birlikte düet yapıyorduk sahnede, düet yaptığımız şarkı “Ömrüm”dü, ben dedim ki bir gün Cem Karaca’ya “Baba senden bir şarkı söylemek istiyorum”... Bu arada Cem Karaca’dan o barda sahnede hiç söylememiştim. Cem Karaca’ya çok benzetirler ama Cem Karaca’dan hiç şarkı koymadım önceki albümlere... “Yok, ‘Adsız’ı söyle, Adsız benim diğer şarkılarımın gölgesinde kaldı.” Senin sesine çok iyi gider” dedi. Ondan bir altı, yedi ay sonra da sonsuzluğa kavuştu. Onun için bende çok özel “Adsız” şarkısı... n Neden Cem Karaca ile bir albüm çalışması ya da özel bir çalışma yapmadınız? O kadar keyif alıyorduk ki birbirimizle olmaktan, aklımıza hiç öyle bir şey gelmedi. Belki de yapardık ama çok erken gitti, hiç beklemediğimiz bir zamanda.. nİlk albüm konserinize geldim. Tamirci Çırağı’na ilgi yoğundu, tekrar tekrar istedi dinleyici... “Tamirci Çırağı”, Türkiye’de yapılmış en özel şar kılardan biri, aynı zamanda bir sinema filmi çünkü şarkıyı dinlerken bir sinema filmi ya da tiyatro oyunu gözünüzün önüne geliyor. Cem Karaca karakteristiğini en iyi anlatan şarkıdır, yorumunu her şeyini, bir dönemini, çok demagoji yaklaşmayayım ama ben de bir tamirci çırağıydım. Ülkemizdeki insanların çoğu gibi... n Şarkıdaki hikâye herkese çok yakın... O hikâyeyi bire bir yaşadım. n Nasıl yani? Evet ilk defa söylüyorum. Ben de bakırcı çırağıydım bir zamanlar ve şarkıda anlatılan hikâyeyi bire bir yaşadım. Asker İnönü K urtuluş Savaşı’nın kahramanı, Türkiye Cumhuriyeti’nin İkinci Cumhurbaşkanı, ülkede demokrasinin kökleşmesini gerçekleştiren İsmet İnönü üzerine anıların geniş ölçüde yer aldığı İkinci Adam’ı (Remzi Kitabevi) Şevket Süreyya Aydemir yazdı. Şerafettin Turan’ın İsmet İnönü adlı kitabı (Bilgi Yayınevi) bilimsel incelemedir. Alev Coşkun’un güncelliğiyle de önem taşıyan Asker İnönü adlı (Kırmızı Kedi Yayınevi) araştırması ise 2018’in son aylarında yayımlandı. Coşkun, kitabına verdiği adla, okurda İsmet İnönü’nün askerliğini öne çıkardığı izlenimi uyandırıyor. Oysa kitabında ona da değinse de, onun kendisiyle yakınlığına, özel yaşamına, kazandığı zaferlerdeki başarısına, diplomasideki inceliklerine, Atatürk’le aralarındaki dostluğa yönelik ayrıntılara inerek, daha çok sağlam kişiliğini, direncini, demokratik yönetime geçişteki erdemini, en iyiye ulaşma iradesini belgeler ışığında irdeleyip değerlendiriyor. Değer bilmezler İlkelerinin gelişmesine verdikleri büyük emeklerle adlarını tarihe yazdıranlar toplumlarının övünç kaynağıdır. Bizim toplumumuzun bir kesiminde bu bilincin gelişmediği, şundan bellidir ki; birtakım yobazlar, gerçeği çarpıtarak o saygın kişilere beyinlerinin kirini bulaştırıp onları toplum katında küçültmeye ortam bulabiliyor. Giyimleri kuşamlarıyla eski zaman hokkabazlarını andıran bu tür kişiler, kurtuluş savaşı vererek ülkelerinin karanlığını aydınlık eyleyenlere ağır sözlerle saldırırken, TBMM’de Cumhuriyeti koruma, kollama yeminleriyle görev üstlenmiş olanların, eylemleriyle yobazların kirli ağızlarını tıkama yerine, susmayı yeğlemeleri ne acıdır! Temel amaç Alev Coşkun, o kesimin İsmet İnönü üzerine saplantılı tutumlarını dile getirmekle yetinmiyor, tarihsel gerçekler ışığında olayların özüne inerek nesnel verilere dayanarak irdeleyici yorumlarda da bulunuyor. Coşkun’un, toplumsal değişim evrelerinde, siyasal dalgalanmalarda İsmet İnönü’nün Cumhuriyet’in getirdiği kültür devrimlerindeki işlevini geniş ölçüde irdelemesi yazarın, gerçekleri ortaya çıkarmasındaki belgeci anlayışına bağlanmalıdır. Belgeye dayalı, irdeleyici yöntemle hazırlanmış bu tür kitaplar toplumların düşünce kalesidir. Çoğaldıkça, sapık yaklaşımların önü alınır, toplum çağdaşlığın vardığı uygarlık düzeyinin gerektirdiği çağdaş düşünceyle donanınca önyargıların, uydurma yargıların kökü kurutulur. Alev Coşkun’un bu kitabının, özellikle içinde bocalayıp durduğumuz bu çalkantılı dönemde içeriğiyle, yöntemiyle, aydınlatıcılığıyla düşünce donatıcı bir yanı var. Bu kitabın önemi Coşkun, böyle bir araştırmaya girişmesinin nedenini şu görüşlere bağlıyor: Atatürk’e dil uzatamayanlar, İnönü’yü hedef almış, Cumhuriyet’i yıpratmaya çalışmışlardır. Verdiği örneklerle, konumları ne olursa olsun, hangi kaynaktan beslenirlerse beslensinler, “Keşke İstiklal Savaşı’nı yapmasaydık. Keşke Yunan galip gelseydi. Lozan bir hezimettir...” diyenlerin temeli olmayan önyargılarını verdiği örneklerle çürütüyor. Şu tümcelerde olduğu gibi, kitabının düşünce örgüsünü, çalışma alanını şu görüşlerle açıklıyor: “İnönü hakkında ileriye sürülen iddiaları ele almak, doğruları belgelere dayalı olarak ortaya çıkarmak.” “Kitapta toplumsal çerçeve, iç ve dış siyasi olaylar, bunların arka planları, etkileri, birbirini tetikleyen ilişkiler zinciri üzerinde özellikle durulmuştur. Siyasal faaliyet ve ilişkilerin örgütsel altyapısının ele alınıp gün yüzüne çıkarılmasına ve olayları yaratan parçaların birleştirilip senteze varılması sağlanmıştır.” NADAS’tan yeni şarkı: Gizlice Elektronik / rock müziğin yükselen gruplardından NADAS, ilk albümleri “Biz Değişik İnsanlardan Farklıyız” ve “Kaçamak” şarkısının ardından “Gizlice” isimli yeni bir tekli yayımladı. Sözü ve müziği grup üyelerine ait olan “Gizlice”nin prodüksiyonu için Aziz Berk Erten ile çalışan NADAS, “Gizlice”nin kapak tasarımını ise Özlem Ölçer’e emanet etti. C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle