18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
12 28 NİSAN 2019 PAZAR EDİTÖR: ÖZGÜR ÖZKÜ HABER/yorum İstanbul’da hava durumu “Yeni ergen Burak’ın o gün bonzai alabilmek için parası yoktu. Kriz kapıdaydı, sonunda usulca ana babasının yatak odasına girdi. Annesinin bir yerlere mutlaka bir miktar para koyduğundan emindi. Komodinin, tuvalet masasının çekmecelerini acele acele açıp kapadı, hiçbir yerde para yoktu. Tam o sırada annesi odanın kapısını açıp içeri girdi, oğlu onun girdiğini fark etmemişti, deliler gibi para arıyordu, anne bu görüntüyü görmemek için bir an gözlerini kapadı ve birden nefes alamadı, çünkü Burak annesinin boğazına yapışmış, bağırıyordu: ‘Para nerede, para!’ Anne zorlukla nefes alıyordu, çırpınmaya başladı. Son bir gayretle oğlunun boğazını sıkan ellerinden kurtulup öbür odaya koştu ve pencereyi açıp bağırmaya başladı. ‘Komşular gelin, oğlum beni öldürecek.’ Annesinin komşulara seslendiğini duyan Burak daha bir delirdi ve pencereye koşup annesinin sırtına bir tekme indirdi. Kadın bayıldı. Burak annesinin masanın üstündeki cep telefonunu hırsla aldı ve evden fırladı, koşarak köşebaşındaki uyuşturucu satıcısına gitti, annesinin cep telefonunu uzatıp, naylon torba içindeki uyuşturucuyu aldı, yere oturdu ve torbayı açtı.” “Sultanahmet’te turistlere antika eşya ve halı satan Mücella Hanım, o günkü hasılatı toplamaya çalışıyordu. Artık parası çok olan turistler yoktu, ayakları birden kesilmişti. Artık ancak 10 Avro’luk uyduruk seramik tas ve magnet satabiliyordu, bu da hiçbir şeyi karşılamıyordu. Üniversiteye giden büyük oğlu artık okula uğramıyordu, esrardan eroine geçmiş, adeta kendini öldürmek istercesine damarlarına eroin basıyordu. Oğlu için her yolu denemişti, iki kez çok lüks bir klinikte tedavi görmüş ama hiçbir işe yaramamıştı. Mücella Hanım tedaviler için babadan kalma Pera’daki evlerini satmak zorunda kalmıştı. Şimdi de ağabeyine hayran ikinci oğlu uyuşturucuya başlamıştı. Babaları pes etmiş, kapıyı çarpıp gitmiş, Mücella Hanım da iki oğlu eroin parası için sokaklarda bedenlerini satmasınlar diye, dükkânında çabalayıp onlara para bulmaya çalışıyordu. Yetmiyordu ama Mücella Hanım birden ağlamaya başladı, nasıl, ne yapmıştı ki bu ölümcül uyuşturucu çocuklarını bulmuştu?” “Elmas Hanım o gün bir arkadaşıyla birlikte, arkadaşının her derde deva dediği bir hocanın evine giderken, içinden bildiği tüm duaları okuyor, Allah’ı yardıma çağırıyordu. Elmas Hanım’ın kocası, akrabalarının sözüne uymuş, köydeki topraklarını satarak yedi kişilik ailesini büyük kente taşımıştı. Büyük kent onlara yaramamıştı, çocukları kötü arkadaşlar edinmiş, eve uğramaz olmuşlardı. Elmas Hanım’ı asıl üzen en küçük kızıydı. Ortaokulu zor okumuştu, iyi huylu, yardımsever bir genç kız olmuştu. Elmas Hanım onun üstüne titriyordu, evlenip çocuk çocuğa karışmasını istiyordu ama yaşadıkları mahalle karışık bir mahalleydi. Bir gün kızını ağabeyinin ceket cebinden bir şeyler aşırırken görmüştü, kızını sessizce izlemiş, kızın bir torbadan çıkardığı tütün gibi bir maddeyi sigara kâğıdına sarıp içtiğine tanık olmuştu. O gün kıyameti koparmıştı ama hiçbir işe yaramamıştı, babaya söyleyememişti ve kızı ‘Beni kendi halime bırak, yoksa kendimi öldürürüm’ dediğinde dünyası yıkılmıştı. En son çare arkadaşının tavsiye ettiği bu hocaydı. Hoca onları küçük bir odaya aldı ve dinledi, ardından bir kâğıda bir şeyler yazdı, kâğıdı özenle bir muskanın içine yerleştirdi. Elmas’a ‘Bunu kızının yastığına gizlice koy’ dedi. Elmas, hocanın ellerine sarıldı ve yanında getirdiği 400 lirayı adamın avucuna bıraktı. Elmas, hocanın dediklerini yaptı, beklemeye başladı. Bekledi, bekledi, kızı esrarlı sigarayı tüttürmeye devam etti. Sonra da evi terketti. Nereye gitti bilinmiyor.” Telefon çaldı, mimar Ayşe Hanım daldığı çizimi bıraktı, telefonu aldı. Telefondaki ses onu karakola çağırıyordu. Nedenini sordu... Parkta genç bir adam ölüsü bulunmuştu, gelip bakması isteniyordu. Ayşe Hanım’ın epey bir zamandır beklediği bir haberdi bu. Giyindi, karakola gitti. Polisler onu morga götürüp ölüyü teşhis etmesini söylediler. Ayşe Hanım morgun kapısından içeri girdi, ölünün üstünde örtüyü usulca kaldırdı. Oğlunun yakışıklı yüzü morarmıştı. Usulca öptü. Polisler ‘altın vuruş yapmış’ dediler. Evet İstanbul’da hava durumu bozbulanık. Artık uyuşturucunun transit geçtiği ülke olmaktan çıkıp uyuşturucu için iyi bir pazar olan ülkemizden manzaralar. Uyuşturucu kullanma yaşının 10’a kadar düştüğü İstanbul’da, yeni seçilmiş CHP’li Belediye Başkanı, Belediye meclisi toplantısında uyuşturucuyla mücadele için bir komisyon kurulmasını Meclis’e teklif ediyor. Ancak mecliste çoğunluğu bulunan AKP ve MHP Meclis üyeleri anında el kaldırıp reddediyorlar Sonra da birileri uyarmış ki, bu teklifi kendileri gibi yeniden Meclis’e getirmenin yollarını arıyorlar. Beyler, hanımlar uyuşturucu sizin de çocuklarınızı bulur, bu konuda Tanrı hiçbir çocuğu koruyamaz! 28 NİSAN 2019 SAYI: 34171 İmtiyaz Sahibi: CUMHURİYET VAKFI adına ALEV COŞKUN Genel Yayın Yönetmeni Aykut Küçükkaya Yazıişleri Müdürleri Serkan Ozan / Olcay Büyüktaş Akça Sorumlu Müdür Ozan Alper Yurtoğlu Görsel Yönetmen Hakan Akarsu Reklam Genel Müdürü Ayla Atamer Törün l Haber Merkezi: Murat Hantaş l Dış Haberler: Mine Esen l Ekonomi: Şehriban Kıraç l İç Politika: Ali Açar l Spor: Arif Kızılyalın l Gece: Ayça Bilgin Demir l Fotoğraf: Uğur Demir l Kültür Sanat: Emrah Kolukısa l Düzeltme: Mustafa Çolak Ankara Temsilcisi: Sertaç Eş Güvenevler Mah. Güneş Cad. No: 8/1 Çankaya 06690 Ankara Tel: (0312) 442 30 50 l İzmir Temsilcisi: Hakan Dirik Halit Ziya Bulvarı 1352 sok. 2/3 Pasaport İzmir. Tel: (0232) 441 12 20 Yayın Kurulu: Alev Coşkun (Başkan), Ali Sirmen (Bşk. Yrd.), Aykut Küçükkaya, Emre Kongar, Şükran Soner, Kemal Işık Kansu, Orhan Bursalı, Mine Kırıkkanat, Miyase İlknur, Ataol Behramoğlu. l Mali ve İdari İşler Müdürü: Osman Selçuk Özer l Satış Dağıtım Müdürü: Tunca Çinkaya Yayımlayan ve Yönetim Yeri: Yenigün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ. Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No: 2 34381 Şişli/İstanbul Tel: (0212) 343 72 74 (20 hat) Faks: (0212) 343 72 64 eposta: [email protected] Reklam Yönetimi: Yenigün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ. Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No: 2 34381 Şişli/İstanbul Tel: (0212) 343 72 74 (20 hat) Faks: (0212) 251 98 68 eposta: [email protected] Yaygın süreli yayın Baskı: İleri Basım Mat. Amb. Reklam Tanıtım Yay. ve Teknik Hiz. Tic. A.Ş. Yenibosna Mah. 29 Ekim Cad. No:11A/41 Bahçelievler İstanbul Tel: (0212) 454 32 55 Dağıtım: Turkuvaz Dağıtım Pazarlama A.Ş. Cumhuriyet’te yer alan haber, yazı ve fotoğrafların yeniden yayım hakkı saklı tutulmuştur. İzin alınmadan ve kaynak göstermeksizin yayımlamak Basın Kanunu gereğince hukuki ve cezai yaptırıma tabidir. NAMAZ VAKİTLERİ İmsak Güneş Öğle İkindi Akşam Yatsı İstanbul 04:23 06:01 13:07 16:56 20:03 21:34 Ankara 04:12 05:46 12:51 16:39 19:46 21:14 İzmir 04:40 06:12 13:14 17:00 20:06 21:32 1978 yılının 4 Mayıs’ı, güneşin Paris’i cömertlikle ısıttığı bir gündü. Raslan şı edilmek üzere taşrada ev hapsine alındı. Ama sınır dışı kararı uy tıya bakın ki, iki katilin sessiz gulanmadı ve öldürül ce içeri sızdığı apartmanın da meden birkaç ay önce numarası 4’tü… serbest bırakıldı. Henri Curiel, “Dünyanın en güzel kentinin, en güzel mahallesinde yaşıyorum” derdi. Bir komünistin HHH Henri Curiel, Fransız istihbaratı tarafından öl ateşten gömleğiSeine Nehri’nin aslında Kuzey yakası ve Güney yakası diye adlandırılması gerekirken; dürüldü. Cumhurbaşkanı Giscard d’Estaing idi. Katiller belirlendi, as nedense Sağ Yaka ile Sol Ya la tutuklanmadılar. Cina ka arasında bölünen Paris’in eğitiliyordu. yet “devlet sırrı” gerek elbette Sol’una yerleşikti. Ama Henri Curiel; Andre Mal çesiyle soruşturulmadı, yargıla Başkentin antik çağdaki adı raux, Andre Gide, Paul Nizan ma yapılmadı. nı taşıyan Lutetia Arenası kalın okuyor, Marksizme yakın duru Ama Henri Curiel’in yakınla tılarına birkaç yüz metre ötede, yordu. rı ve birkaç avukat, yıllarca uğ mimari harikası merdivenlerden Babasının topraklarında ça raşarak, devletle didişerek dos oluşan Rollin Yokuşu’nun, tabii lışan köylülerin yoksulluğunu yanın kapanmasını engelledikle ki sol başındaki tarihi apartman kavrayınca zengin ailesine sırtını ri gibi; yakın zamanda da dava da oturuyordu. dönüp; sömürgeciliğe ve faşiz açılmasını sağladılar! Saatler öğleden sonra 2’yi me karşı savaşan komünist bir Derken Paris Belediyesi, Hen gösterirken, dairesinden çıktı. aktivist oldu. ri Curiel’in anısını, ölümünden Yoga dersine gidiyordu. Meka 1943’te kurduğu Mısır Ulu 41 yıl sonra evinin duvarına ça nizması yenilenmiş, ama ferfor sal Kurtuluş Hareketi, sonun kılacak taş bir levhayla onurlan je dış kapısı, kristal aynalı ahşap da İngilizlerin ülkeyi terk etmesi dırmaya karar verdi. kabini korunmuş asansörün pi ni sağlayan en etkin direniş ör Geçen perşembe yapılan tö rinç düğmesine son kez bastı. gütlerinden biriydi. Mısır hapis rene, politika, hukuk ve medya Son dakikalarını yaşıyordu, el hanelerine epeyce girip çıkan dünyasının önemli isimleri ka lerini kavuşturup bekledi. Asan Henri, 1950 yılında Kral Faruk tıldı. Ben de vardım, çünkü ço sör mekanik bir gıcırtıyla durdu. tarafından Mısır yurttaşlığından ğu arkadaşım... Hepsini, Henri Henri Curiel, demir kapıyı açtı. atıldı ve komünist olduğu ge Curiel’in kuzeni gazeteci Sylvie Ahşap kabine girdi. Kristal ay rekçesiyle sınır dışı edildi. Braibant sayesinde tanıdım. nalarda son kez kendisini gör Fransa’ya yerleşti ve Fransız Zaten tören Sylvie’nin konuş dü. Belki saçlarını düzeltti, bel Komünist Partisi üyesi olarak, masıyla açıldı ve Henri Curiel’in ki yakasındaki bir tozu silkeledi. Cezayir’in bağımsızlığı için akti oğlu, Fransa’nın önde gelen ga İniş düğmesine bastı. vistliğe başladı. Cezayir’deki di zetecilerinden Alain Gresh’in Ölüm timinde gözcü olan renişçilere silah ve sahte kimlik sözleriyle bitti. apartman girişini kollarken, te sağlayan bir yeraltı örgütü kur Alain Gresh, rahat yaşamını tikçi asansörün önüne mevzi muştu. elinin tersiyle iten babasının ni lenmişti. Henri Curiel çıkarken Fransa’nın o yıllarda ırkçı ve çin ateşten bir gömlek giyme 45’lik dedikleri Colt marka bir Apartheid politika uygulayan yi seçtiğini, Nâzım Hikmet’in tabancayla üç el ateş etti. Güney Afrika’yla silah ticaretini dizeleriyle anlattı. Fransızca HHH ortaya çıkarması, Henri Curiel’in sı da Türkçesi kadar güzel çın Mısır’da Fransız kültürüyle ölüm fermanı oldu. layan “Sen yanmazsan / Ben yetişen Yahudi bir bankacının 1976’da Le Point dergisi ta yanmazsam / Biz yanmazsak / oğluydu. 1914 yılında Kahire’de rafından KGB destekli bir yeral Nasıl çıkar karanlıklar aydınlı doğmuş ve babası tarafından tı örgütünün elebaşı olmakla it ğa” dizeleri, Henri Curiel’in anı bankanın başına geçmek için ham edildi. 1977 yılında sınır dı sına çok yakıştı. Reyis’e gönlünü (ve ruhunu)  kaptırmadığı günlerdi. “DP lideri” iken ayak üstü bir sohbetimiz olmuştu. Sohbet mi yaramıştı ne? Hızla yükseldi. “Siyasi veraset” konusunda da Damat ile gizli rekabet halindelermiş. Siyaset bu, hiç belli olmaz. Evlat ve kardeş öldürmeyi mubah sayan bir kültürden geliyoruz. Damadın lafı mı olur?! CHP liderine saldırı, yerel seçimdeki tavrı ve sözleriyle bendeniz için Berat Bey bile daha sempatik. “Soylu” olması bile kurtarmaz. Zaten Soyadı Yasası’nın rantını yiyen yiyene! Harf devrimine de en çok dua etmesi gerekenlerden biri. “Eksik” anlamına “...sız” / “... suz” eki Osmanlıcada hep yazım kazalarına yol açar da ondan! “Hiçişleri Bakanı” diyenler var. Cumhurbaşkanı korumaları böğrüme silah dayasa da diyemem. Bir kere mübarek bir isim taşıyor. 46 yıllık saltanatıyla Reyis’in ağzını sulandıran Kanuni’ye atfen mi Süleyman? Yoksa, kuş dili konuşan Süleyman Peygamber’e hürmeten mi, Süleyman? Belki de rahmetli Demirel’e izafeten, Süleyman! Eminim, kendisi de bilmiyordur. Zaten, Süleymanlık da böyle bir şey. Bu gerçeği ölümsüz Yunus Emre’miz, çağlar aşan ilahisi ile asırlar öncesinde ilan etmişti: “Şeriat tarikat yoldur varana. Hakikat Marifet andan içeru. SÜLEYMAN kuş dilin bilir dediler; SÜLEYMAN var SÜLEYMAN’dan içeru.” HHH Hadi, Fethullah musibetini karıştırmayalım. Tarikat değilse de marifet ehlini Reyiz, çok iyi bilir. “Yüzde çeyreklik” bir parti lideri Soylu’yu acaba, içindeki mebzul miktardaki Süleyman nedeniyle mi transfer etti acaba? metçik Yener Kırıkçı’nın cenazesine niye gitmediğini soran sorgulayan yok. HHH Bir tarihte buna cesaret Sülüman da etmiştim. (Cumhuriyet yazarlarını içeri attırma alışkanlığı yaygın değildi. geçer ya hu Kandıra Cezaevi’ne tıkılan arkadaşlarımıza metanet, sabırlar, sağlık ve esenlik diliyorum.) İçeri atılan ve atılmayı bekleyen Ecevit, Danıştay üyesi Cumhuriyetçi arkadaşlarımız bile Özbilgin’in cenaze töreninde beyin demedi böylesi sözleri: kanaması geçirmiş ve GATA’ya “At üstünde durmayı becere kaldırılmıştı.  meyen Erdoğan, ülkeyi işsizliğe Ertesi gün, Erdoğan’ın Ab boğdun. dullah Gül ile ziyarete geleceği Boyaların döküldü. Paçalarından bildirildi. Rahşan Hanım, “Bunlarla yolsuzluk akıyor.” (20.04.2008) karşılaşmak istemiyorum! Siz ilgile “Ülkede ihale ve yandaş beledi nin” diyerek hastaneden ayrıldı.  yeciliği yayılıyor.” (31.12.2008) Dönemin DSP Genel Sekreteri Ama ne hikmetse mükafatını da idim. Konukları komutan odasında gördü. Allah, halkımıza değil de, li ağırladık.   derlerine bağışlasın. Artık her TC yurttaşının zihnine HHH kazılı malum üslubuyla sordu:  Her bakanın hayali tarihe geç “Yav, hastaymış. Neden o ka mektir. “Yolsuzluk paçalarından labalığa soktunuz?” (Yani “Kaba akıyor!” demekle tarihe geçeme hat sizde!” demek istiyordu.) yeceğini anladığı için el yükseltti. “Efendim, dedim, Sayın Ece Şehidi eksik olmayan cennet va vit, Cumhuriyet kuşağı devlet ada tanımızı, kestirmeden cehenneme mı. Devletin temel direklerinden çevirebilecek en uygunsuz en Danıştay’a saldırıldı ve bir mensu tarihi talimatını verdi: bu şehit edildi. Ecevit sürünecek “CHP’liler şehit cenazelerine halde de olsa cenazesine giderdi alınmasın!” ve gitti!”  Yandaşlar durur mu, onlar da Eğer üstelerse devamında “Ül katıldılar: kenin başbakanı olarak asıl siz ne “CHP liderinin de şehit cenaze den cenazeye katılmadınız?”ın  ge sindeki hassasiyeti dikkate alarak lebileceğini hissetmiş olmalı ki teenni (dikkatle) hareket etmesi ve konuyu değiştirdi. (Cesaretim gelmemesi gerekirdi.” (Y. Akit) belki de ve biraz da o sıralarda HHH Sözcü’de haftada 5 gün yazmak Tarihin ve talihin cilvesine bakın tan geliyordu.) ki, Reyis de başbakanlığı döne HHH minde Danıştay saldırısında şehit On üç yıl önce bazı şehit cena düşen Daire Başkanı Mustafa zelerine katılamıyordu... Çareyi Özbilgin’in Kocatepe Camisi’nde halkın sesini kısmakta, kesmekte ki cenaze törenine katılamamıştı. gördü. Gazete ve TV’leri havuza (18 Mayıs 2006 Ankara’da öfke doldurması yetmedi, epeydir ga büyüyor. CNNTürk Hürriyet) zetecileri, siyasetçileri içeri tıkma 13 yıl geçmiş. Böyle durumlarda ya hız verdi.   şöyle mi derdi: “Men dakka duk 11 büyük kenti birden kaybet ka!” mesine engel olamadı. CHP liderine “Cenazeye niye Kuş dili bilen Süleyman’a kal gitti?” diyorlar. mayan dünya, Soylu Süleyman’a Ama Başkomutan’ın şehit meh muhtaç Reyiz’e mi kalacak? KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK [email protected] ATATÜRK’E HAKARET DAVASI Beraat kararına başsavcılık itiraz etti SEYHAN AVŞAR Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığı Akit televizyonunda “Zulüm 1938’de son buldu” başlıklı haberle ilgili olarak sorumlu müdür Ali Özken’in, “Atatürk’ün hatırasına alanen hakaret” suçundan yargılandığı ve beraat ettiği karara itiraz ederek İstinaf Mahkemesi’ne başvurdu. Akit TV’nin, 10 Kasım 2015’teki yayınında kullanılan “Zulüm 1938’de son buldu” şeklindeki altyazısı nedeniyle 426 kişi savcılığa suç duyurusunda bulundu. Akit TV programlardan sorumlu müdürü Ali Özken hakkında, “Atatürk’ün hatırasına alenen hakaret” suçundan 4.5 yıla kadar hapis istemiyle dava açıldı. Ancak Küçükçekmece 5. Asliye Ceza Mahkemesi’nde görülen davada hâkim, sanık Ali Özken üzerine yüklenen fiilin kanunda suç olarak tanımlanmadığını gerekçe göstererek beraatına karar verdi. ‘Yasaya aykırı’ Mahkemenin verdiği beraat kararına itiraz eden Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığı dosyayı İstinaf Mahkemesi’ne taşıdı. Başsavcılık tarafından İstinaf Mahkemesi’ne sunulan dilekçede istinaf kararının nedenlerini şu ifadelerle sıraladı: “Haber içeriğinde Atatürk’ün hatırasına alanen hakaret edilmiş olduğunun kabulünün gerektiği, bu ifadenin ağır eleştiri, ifade özgürlüğü sınırlarını aştığı, tahkir ve tezyif edici nitelikte olduğu, Atatürk’ün manevi şahsına, hatırasına alanen hakaret niteliği taşıdığı açıktır. Sanığın sübut bulan eyleminden cezalandırılması gerekirken hakkında beraat kararı verilmiş olması usul ve yasaya aykırıdır. Usul ve esas yönünden kanuna aykırı bulunduğundan kararın istinafen kaldırılması arz olunur.” l İSTANBUL Başakşehir’de iş cinayeti İstanbul Başakşehir, Şahintepe Mahallesi’nde bulunan okul inşaatının altyapı çalışmalarında dün saat 12.30 sıralarında göçük meydana geldi. İnşaatta çalışan 1 işçi toprak altında kaldı. Ekiplerin ve inşaat işçilerinin yaklaşık 1 saat süren çalışması sonucunda göçük altında kalan işçi çıkarıldı. Sağlık ekiplerinin yaptığı ilk müdahalede işçinin yaşamını yitirdiği tespit edildi. l İSTANBUL/Cumhuriyet ‘Çalışırken ölmek istemiyoruz’ Ankara İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi, 28 Nisan İş Sağlığı ve Güvenliği Günü’nde “Çalışırken Ölmek İstemiyoruz” sloganıyla bugün basın açıklaması yapacak. Saat 13.00’te, Madenci Anıtı önünde yapılacak açıklamanın ardından çalışırken silikozis hastalığına yakalanan işçilerin hikâyesini anlatan, yönetmenliğini Ali Ergül’ün yaptığı ‘Kumun Gecesi’ filminin gösterimi de gerçekleştirilecek. Film gösterimi, saat 14.00’te, Mülkiyeliler Birliği’nde gerçekleştirilecek. l ANKARA Esenyurt’ta boşaltılan bina sayısı 40 oldu İstanbul Esenyurt’ta oluşan çatlaklar nedeniyle boşaltılan bina sayısı 40’a yükseldi. Önceki gün, çatlaklar ve çökme nedeniyle Ertuğrulgazi ve Orhangazi Caddesi trafiğe kapatılmıştı. Bölgede 30 dakikada bir kayma olup olmadığına dair ölçüm yapılıyor. Esenyurt Belediye Başkanı Kemal Deniz Bozkurt, dün akşam yaptığı açıklamada, “40’a yakın bina boşaltıldı, vatandaşları misafir edeceğiz. Statik izleme devam ediyor” dedi. l Haber Merkezi 1915 AÇIKLAMASI Dışişleri’nden Portekiz’e tepki Türkiye, Portekiz Parlamentosu’nun 1915 olayları hakkında, 26 Nisan’da yaptığı açıklamayı reddettiğini bildirdi. Dışişleri Bakanlığı’ndan yapılan açıklamada, “Tarihi siyasallaştıran, uluslararası hukuku ve Avrupa hukukunu hiçe sayan bu tür yaklaşımlar asla kabul edilemez” denildi. Açıklamada, “Portekiz Parlamentosu’nun 1915 olayları hakkında 26 Nisan tarihinde yaptığı açıklamayı reddediyoruz. Tarihi siyasallaştıran, uluslararası hukuku ve Avrupa hukukunu hiçe sayan bu tür yaklaşımlar asla kabul edilemez” ifadeleri kullanıldı. Açıklamada, Portekiz Parlamentosu’ndan, iç siyasi saiklerle gerçekleri çarpıtmak yerine tarihi gerçeklere, arşiv kayıtlarına ve hukuka saygı göstermesi beklentisi dile getirildi. l ANKARA / Cumhuriyet
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle