28 Aralık 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
EKONOMİ ekonomi@cumhuriyet.com.tr TASARIM: SERPİL ÜNAY Bir kıvılcımla enflasyon yüzde 50’ye çıkabilir 4 Koç Üniversitesi’nden Prof. Dr. Kamil Yılmaz: Belirsizlik devam ederse gelebilecek dışsal şokların sonucunda ekonomideki küçülme yüzde 3’leri geçebilir. 4 Ne zaman siyasi elitlerin bekası ön plana çıkıyorsa o zaman Türkiye’de ekonomi arka arkaya şoklarla karşı karşıya kalıyor. Her yıl seçimi ekonomi kaldırmaz. ŞEHRİBAN KIRAÇ Türkiye’de artan belirsizlikler ve şoklar nedeniyle enflasyonun yüzde 4050’ye kadar yükselebileceği vurgulanıyor. Koç Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Ekonomi Bölümü’nden Prof. Dr. Kamil Yılmaz, şu anda ekonominin en can yakıcı sorununun işsizlik ve enflasyon olduğunu vurgulayarak, “Bu yıl ekonominin yüzde 23 arasında küçüleceğini düşünüyorum. Eğer hiçbir şey yapılmazsa, belirsizlik devam ederse yeni şoklara açık bir ekonomi olursa küçülme yüzde 3’leri de geçebilir. Yıl sonunda enflasyonun yüzde 20’nin altına inmesi oldukça zor gözüküyor. İşsizlik yılı yüzde 1617 civarında tamamlayabilir” dedi. Belirsizlik ortamında, Merkez Bankası’nın rezervlerinin yetersiz olduğunu yatırımcıların bildiği bir dönemde, yapılacak yeni bir politika hatası ya da dışsal şoklardan gelebilecek bir kıvılcımın enflasyonu yüzde 25’in çok daha üzerine çıkaracağını vurgulayan Prof. Dr. Yılmaz ile ekonomideki son gelişmeleri ve krizden çıkış yollarını konuştuk. n Yerel seçim sürecinin uzun sürmesi ve sonuçların Batık oranı netleşmeli n Takipteki krediler artıyor, bunun riskleri ne olur? Son yıllarda verilen kredilerde ciddi sorunlar var. Son açıklanan reform paketinde kamu bankalarına 28 milyar TL yeni sermaye ekleneceği açıklandı. Kamu bankaları seçim dönemlerinde kredi vermeye zorlandı. Kamu bankaları son yıllardaki yapişletdevret yöntemiyle gerçekleştirilen yatırım projelerine çok kredi kullandırdı. Seçim döneminde özellikle kamu bankaları düşük faizlerle ciddi krediler verdi. Bunun bir kısmı dönmeyecek, görev zararları tekrar gündemde. Şu anda bankacılık sektörü genelinin de takipteki krediler sorununun bilmediğimiz tek şey batık kredilerin oranı. Resmi istatistiklere göre takipteki kredilerin oranı yüzde 4. Gerçek rakamın daha da yüksek olduğu söyleniyor. Bu da yerli ve yabancı yatırımcıların Türkiye ekonomisine olan güvenini azaltıyor. Bir an önce bankaların bir röntgeninin çekilmeli. Takipteki kredilerin temizlenmesi gerekiyor. n IMF’den kredi alma seçeneğini naıl değerlendiriyorsunuz? Batık kredileri bankaların bilançolarından temizlemek bir gecede olacak bir iş değil. Bize bu parayı verecek tek bir kurum var, o da IMF. Finans sektöründe batık kredilerin yaratılmasının asıl sebebi hükümet ve onun popülist politikaları. O zaman bu batık kredileri temizlemek için de fon bulmak hükümetin görevi. Bize 50 milyar doları aşacak bir miktar kredi imkânı tanıyabilecek tek bir uluslararası kurum var, o da IMF. Ülkesinin bekasını halkının refahını önemseyen bir siyasetçi kendi inancı ne olursa olsun IMF’ye gitmeyeceğiz’ dememeli. netleşmemesi ekonomiyi nasıl etkiledi? Bu sürecin uzaması var olan belirsizliği daha da artırdı. Belirsizlik bir binaya dökülmüş benzin gibidir. Sadece bir kıvılcıma ihtiyaç duyar, büyük bir yangına dönüşmek ve binaya büyük hasar vermek için. 2001’deki krizde kıvılcım Anayasa kitapçığının atılmasıydı. Geçen yıl mayısta Cumhurbaşkanı’nın Bloomberg’de faizin ‘0’ olması gerektiğini düşünüyorum demesi bir kıvılcımdı. ABD Başkanı Trump’ın Rahip Brunson konusunda attığı tehdit tviti bir kıvılcımdı. Bunların sonunda TL aşırı şekilde değer kaybetti. TL’nin değer kaybı enflasyon olarak geri dönüyor. Şimdi S400’ler konusunda yine Trump bir tvit atsa alın size bir yangın daha. O yangını söndürmek yine yoksulun sofrasında sabit gelirlinin sofrasındaki aşını etkiliyor. İşsizliğin yükseldiği, enflasyonun yüzde 25’e çıktığı bir ortamda insanların tepki vermemesini bekleyemezsiniz. AKP’nin İstanbul ve Ankara’nın yanı sıra Türkiye nüfusunun yüzde 60’ının yaşadığı yerel yönetimleri kaybetmesi ekonomik krizden zarar gören bu kesimlerin iktidardan umudunu kesmesinin sonucudur. can yakıcı sorun İŞSİZLİK n 2019 ile ilgili öngörüleriniz neler? Bu yıl ekonominin küçüleceği konusunda bütün ekonomistler anlaşıyor. Benim beklentim ekonominin yüzde 23 arasında küçülmesi. Eğer hiçbir şey yapılmazsa, belirsizlik devam ederse gelebilecek dışsal şokların sonucunda ekonomideki küçülme yüzde 3’leri de geçebilir. Yıl sonunda enflasyonun yüzde 20’nin altına inmesi oldukça zor gözüküyor. İşsizliğin ise yılı yüzde 1617 civarında tamamlamasını öngörüyorum. n Şu anda Türkiye ekonomisinin en can yakıcı soru nu nedir? İşsizlik ve yüksek enflas yon. Ne yazık ki, üzerinden 20 yıl geçmeden 2001 krizi benzeri bir mali krizle ve onun yol açtığı ekonomik daralmayla karşı karşıyayız. Ocak 2018’den Ocak 2019’a işsiz sayısı 3.4 milyondan 4.7 milyona çıktı. Genç işsizlik oranı yüzde 27’ye yaklaştı. Seçimin geride kaldığını, kamuda ve özel sektörde ‘istihdam seferberliği’nden kimsenin bahsetmediğini ve özellikle yılın ilk çeyreğinde kamu bankaları vasıtasıyla yaratılan kredi büyümesinin yerini kredi daralmasına bıraka cağını düşünürsek işsizliğin daha da artacağını öngörmek yanlış olmaz. Seçim döneminde yapılan müdahalelerle mali piyasalar çok daha kırılgan hale gelmiştir. Oluşabilecek irili ufaklı şoklar kurun tekrar kontrolden çıkmasına yol açar. Öncelikle 2019’un kayıp yıl olduğu kabul edilmeli. Ekonominin daralacağı, işsizliğin yüksek seyredeceği kabul edilmeli. Acil olarak atılması gereken adımlar kesinlikle sıkı para politikası ve maliye politikalarıyla enflasyonun gelecek yıl tekrar yüzde 10’un altına çekilmesi sağlanmalı. Prof. Dr. Kamil Yılmaz, krizden çıkış ile ilgili Şehriban Kıraç’ın sorularını yanıtladı. Belirsizlikler giderilmeli n Yeni bir kıvılcım olur mu? Buradaki sorun bir ölçüde bi nadaki ve o binayı kontrol altında tutması gereken bekçi ya da diğer kişilerin binayı yeterince korumaması. Yılın sonuna kadar belirsizlikler sürerse atlatmamız çok daha güç olacak. Ne zaman siyasi elitlerin bekası ön plana çıkıyorsa o zaman Türkiye’de ekonomi her zaman arka arkaya şoklarla karşı karşıya kalıyor. AKP fabrika ayarlarına dönmeliHiçbir ekonomi üst üste her yıl yapılan seçimleri kaldırmaz. n Hükümet ekonomide nasıl n Krizden nasıl bir çıkış bu noktaya geldi? 2011’den bugüne 4 seçim ol ması beklenirken AKP iktidarı bu ülkeye 7 seçim/referandum yaşattı. Bu süreçte tamamen seçimlere odaklanan siyasi otorite 2014’ten bu yana her bir sonraki seçimi kazanmak için popülizm dozunu artırdı. Her seçim önce öngörüyorsunuz, bazı uzmanlar V şekli bazıları L ve U şekli diyen var? L ve U şekli dip taramasına karşılık geliyor. Siyaset sürekli ön planda olursa dip taramasından da kötüsü gerçekleşebilir. Bu aşamada olması gereken yapılması gereken var olan sorunların kabul edilme sinde mutlaka kazanmak için dı si. Enflasyon ve işsizliği mut şarıdan gelen sermaye ve ka laka kontrol altına almalısı mu kaynakları kullanılarak kre nız. Geçen yıl içinde enflasyon di genişlemesi tetiklenmiş yüzde 25’e çıktı. Talep kmadvmimHlamleiiemnaeeşikrhisydmklaâiakaeınsanrknnrrııbdıeâeelntieşandeldhiariilgşryeaaakvgkekerlkieerakıtkiyrtinevleaölvovuieadşrdledşslıiebeinalotdınırinç.kdğrhöueHennirençdestiranmıükT,eraeyhilnüsnkakadslitraunlüBekaışgrnrrıoaıgymeigolueaağslürrdra.omçavırıİeknkmmıeniknhşnvllsacyeueasriakışsrazituapirl,miğkrtı2tilsıllme0elaum0smnzai2alksuoaala2ığınl?dd0ycuuen0angğ7akneiklkaçlbauınemrubdntslid.iaaakeboryiDnlninenieıbydklolrnüiköeıyurağ.farsytarsrlelŞyailuşeızeştnnisadrlimoimdyaibkanoakinrn tu ve bu kredi 2011 sonrasında tamamen geriye alı ortamın ler 2018’den iti nan makroekonomik kurumsal reform da, Merkez baren sorun ol ların tekrardan hayata geçirilmesi ge Bankası’nın nllkTmklmyyyaıiıüaüaaiknlaebnlykrçsyksioknkürüıiealmkiaransçseyeabğrtaioükemdnaaasnünokişgıunsebblgiaotaycaoübyeellduağmtidynöıbırıüdunno.imiaeşıkkrdetşşltıçaeabanogrçünrmceıçnıdllkuktıamkieüa,yrcmıSDyzyıonşıeybeiüertgosa.norzsiüegmsylleliaBeaevydöainnuaçyenatsilllgyiiimtiennMcnryeıeoeriimeneıieesmtvlfPkirosioernkelikriikcyarorivemgtavidaıdgtneeeglezseekıelomkaaürtBdnyDlremrsıivğarlaaeleaıaek.erbiınKtnrinrnüzbliakueho.eabizaanrBdylmgeutaasğcuialıcelğcreıı’uanmisinaayımnmıkvnedakdsuee.,tıısdezmrıSBırlizudKılıiağmlldmaıuiğnğıerrktıkeukaıarrviıldııbylşdaceibrnıayrtnmditırrıa,rtneriugievynıordbmenğzibasitreailzuiipirettclyizrnadenıdcıvyallumloiaelaıaiğyeşğldcknyieaiaaank olacak. siyasi bir sorun enf lasyonu yüzde 25’in de üzerine taşıyacak. n Var mı öyle bir risk? Elbette böyle bir risk var. 1977’den 2003’e kadar Türkiye yüzde 6570 civarında enflasyonla yaşadı. Dünyada başka hiçbir ülke yok ki yüzde 70 ortalama enflasyonla bu kadar uzun süre yaşasın. Siyaset ve seçimler ön plana çıktığı sürece bunları yaşarız. Öncelikle AKP’nin fabrika ayarlarına geri dönmesi lazım. Fabrika ayarları nedir? 20022007 arasında ekonomik program uygulayan bir AKP vardı. Popülist politikalardan uzak duran, teknokrat ekonomi bakanlarına ihtiyaç var. Bu dönüşüm sağlanmazsa, ekonomi politikaları öncelik kazanmazsa bir sonraki seçime kadar geçecek olan 4.5 yıllık süre hem AKP hem de ülke için çok iyi geçmeyecek. Şimdi reform olmaz n Ekonomi yönetiminden iş insanına, ekonomistine kadar herkes yapısal reformlardan bahsediyor, ne olmalı bunların içeriğinde? Türkiye’nin yapması gereken yapısal reformların arasında eğitim, vergi, emek piyasası gibi alanlarda alınacak kapsamlı önlemler bulunmaktadır. Ancak yapısal reformlar mutlaka toplumun farklı kesimlerini olumsuz etkileyecek. O yüzden yapısal reformları peyderpey uygulamak yerine, farklı kesimlerden farklı özveriler iste yebileceğiniz toplumsal bir seferberlik ortamı da yaratacak şekilde uygulamak en doğrusu olacak. Bu arada ülkeyi yönetenlerin de kendilerinin de özveride bulunması bu reformların başarılı olması için zorunluluk arzetmekte. 12 yıl önce siz kıdem tazminatı reformunu yapmış olsaydınız bugün kıdem tazminatı engel olarak durmayacaktı. Yüzde 7 büyüyen bir ekonomide kıdem tazminatı ya da vergi reformunu yapabilirsiniz. Ama yüzde 23 küçülmesi beklenen bir ekonomide bu reformları bu ortamda vergi reformu gerçekleştiremezsiniz olmaz. Şirketler, iş insanları, işveren bırakın vergisini vermeyi işçisinin maaşını bile ödeyemezken yeni bir vergi reformunu kaldıramaz. İşsizlik tehdidiyle karşı karşıya olan bir çalışanın elinde yıllardır hak kazandığı kıdem tazminatını kaldırdım ya da azalttım diyemezsiniz. Asgari ücretlinin ücretini artık vergi dışına çıkarılması lazım. Devletin toplandığı bizim toplam bireysel gelir vergisinin yarısını asgari ücretli ödüyor. Bu adaletli değil. Eğitim reformunu 2006’da yapsaydınız bugüne 13 yılda belki ilk mezunları görmeye başlayacaktık. Eğitim kurumu, dünyanın her yerinde rekabet edebilecek kapasitede, kendisi kadar toplumuna da katkısı olacak çağdaş bireyler yetiştirmeli. 1122 NİSAN 2019 PAZARTESİ Tersine bir yazı Yerel seçimlerden sonra “AKP büyük bir darbe yedi”, “Seçimle gitmezler algısı kırıldı”, “Türkiye yeni bir yol ayrımında” gibi gözlemler üzerinden yeni bir Zeitgeist şekillenmeye başladı. Bu gözlemler yanlıştır demiyorum. Ancak bunlara, eleştirel mesafeyi koruyarak bakmak gerekiyor. Ne de olsa bir entelektüelin görevi Zeitgeist sorgulamak, Sokrates’i anımsarsak, huzur bozan “atsineği” olmak, değil midir? AKP ve CHP’nin ülke çapında aldıkları toplam oy oranlarının arasında, bir önceki yerel seçimlere kıyasla çarpıcı bir fark olmadığı söylenebilir. Ancak ülke ekonomisinin (kapitalizminin) GSYH’sinin yüzde 31’ini üreten İstanbul, yüzde 15.6’sını üreten Ankara ve İzmir’in yerel yönetimleri CHP’nin “eline geçti”; Türkiye genelinde bu oran yüzde 60’ın üzerine çıkıyor. AKP’nin, yirmi beş yıldır elinde tuttuğu, büyük gelir kaynağı, toplumsal artıkdeğerin yandaşlara dağıtım merkezi olarak çalışan İstanbul Belediyesi’ni kaybetmiş olması, simgesel olarak büyük öneme sahiptir. Kazanmak yetmiyor, savunmak gerekecek! Ancak AKP döneminde Türkiye devleti yalnızca siyasi değil ekonomik süreçlere müdahale anlamında da modern tarihinde görülmemiş oranda merkezileşmiş, adeta serbestpiyasa ekonomisi, mülkiyet hakkının kolaylıkla ihlal edilebildiği, bir “kumandalı ahbapçavuş kapitalizmine” çalışan “aile devletine” dönüşmüştür. Böyle bir devlet biçimi içinde merkeze, kaynak dağıtımı, belli büyüklükteki ihaleleri denetleme, hatta personel yapısına, terfilere vb. müdahale hakkı veren ya da vermek üzere olan yasalar ve kayyım atama yetkileri altında yerel yönetimlerin, siyasi, mali ve idari olarak ne kadar yerel olduğu belirsizleşmiştir. Bu nedenledir ki Cumhurbaşkanı’nın ‘bakalım nasıl yönetecekler’ ifadesinin, ‘orada oturamazsın’, ‘seçimin tekrarı beka meselesidir; sandıktan çıktılar diye ahlaki kabul edemeyiz’ hezeyanlarının ne yazık ki pratikte karşılıkları vardır, bunlar içi boş tehditler değildir. İstanbul’da seçimleri kazanan CHP’nin, şimdi, bir de alınan mazbatayı, merkezi devletin olası saldırılarına karşı sürekli korumak zorunda kalmak gibi absürt bir görevi olacaktır. Uzlaşmaya çalışmak, “enkaz devraldık edebiyatı yapmayacağız” (önceki yönetimin pisliklerini sergilemekte isteksizlik) gibi tutumlar saldırganları yüreklendirecek, muhalefet seçmeninin gözünde savunma hatlarını zayıflatacaktır. “Yeniden seçim olursa fark yüzde 60’lara çıkar”, “kaos olmaz” gibi gevezeliklere asla kulak vermemek gerekir. Siyasetin merkezi Cumhurbaşkanlığı’nın, merkezi hükümetin müdahale yetkilerinin yanı sıra belediye meclisi çoğunluğunun iktidar partisinde (koalisyonunda) olması, özellikle İstanbul için “bakalım nasıl yönetecekler” tehdidini haklı çıkaracak güce sahiptir. Muhalefetin özellikle İstanbul’da elde edilen kazanımlara bakarak rahatlama ve “bakınız seçimlerle gidiyorlar” fantezisine kapılma lüksü yoktur. Bu son seçimlerin zaten, kolu kanadı kırılmış belediyelere ilişkin olduğu unutulmamalıdır. Genel seçimler, yerel seçimlerin deneyleri üzerinde çok daha sert bir zeminde yaşanacaktır. Diğer taraftan, yerel seçim sonuçları, CHP’nin İstanbul ve Ankara’yı sosyal demokrat gelenekten değil de milliyetçi muhafazakâr gelenekten, “Kürt sorununu” ekonomiye indirgeme, Türkeş’i saygıyla anma eğiliminde olan adaylarla, MHP geleneğinden gelen İYİ Parti’nin desteğiyle kazanmış olması, 16 yıldır Siyasal İslamın AKP yönetimi altında toplumda yaşanan dönüşümlerin de etkisiyle siyasetin merkezinin belirgin biçimde sağa kaydığını göstermektedir. Bu resme, sağa kayma sürecinde CHP’nin direncinin son derecede zayıf kalmış olduğunu, CHP’nin ilk genel başkanlık seçiminde olası en güçlü adayın siyasi çizgisini, yerel seçimlerde HDP seçmeninin CHP adayına verdiği oyun genel seçimlerde evine döneceğini de eklemek gerekir. İstanbul yerel seçimlerinin sonuçları değerlidir. Kazanımın kararlılıkla savunulması gerekir. Ancak karşımızdaki siyasetçileri, kendi arzularımıza göre değil, onların geldiği “habitus” hesaba katılarak değerlendirmek gerekir. Sonra, yine “aldatıldık” diye ağlaşarak dolaşmamak için... Dixi et salvavi animam meam! EvE 500 milyon dolar katkı Bu yıl 25.’si düzenlenecek İstanbul Uluslararası Ev Tekstili Fuarı (EVTEKS) ile Türkiye ev tekstili ihracatına 500 milyon doların üzerinde katkı sağlanması hedefleniyor. 2327 Nisan’da CNR EXPO Yeşilköy’de düzenlenecek fuarda 120 ülkeden 50 bini yabancı 120 bin alıcının ağır lanacağını söyleyen CNR Holding Yönetim Kurulu Başkanı Cey da Erem, “EVTEKS, 150 milyar doları bulan küresel ev tekstili ticaretine yön veren en önemli fuarlar arasında. Bu yıl düzenlenecek fuarımız da 1 milyar dolar iş hacmi oluşacağını öngörüyoruz” dedi. l Ekonomi Servisi Ceyda Erem AVM kiraları düşüyor Cushman&Wakefield’ın “Türkiye Pazar Analizleri 2019 Birinci Çeyrek Raporu”na göre, AVM alanında ilk çeyrekte büyük çaplı bir yatırım gerçekleşmedi. Perakende kiralarındaki metrekare fiyatları, Türkiye genelinde döviz bazında ortalama yüzde 22 azaldı. Kiralar İstanbul’da geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 23.5 azalarak 140 dolara geriledi. KOBİ dışı firmalara TL kredisi Türk Lirası ile ihracat yapan KOBİ’lere TL kredi imkânı sağlayan Türk Eximbank, artık KOBİ dışı firmalara da TL kredisi kullandıracak. Ticaret Bakanı Ruhsar Pekcan, ihracatta TL payının 2018’in sonu itibarıyla yüzde 4.5 seviyesindeyken, 2019’un ilk iki ayında toplam ihracatın yüzde 4.8’i seviyesine yükseldiğini söyledi. Pekcan, “KOBİ dışı firmalar için 1 yıl va deli, Merkez’in günlük ortalama fonlama faizi baz alınarak belirlenecek faiz oranıyla 6 ayda bir faiz ödemeli olarak, yeni bir kredi programı 22 Nisan 2019 iti barıyla devreye alınacak” dedi. Ruhsar Pekcan
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle