22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
2 8 MART 2019 CUMA TASARIM: İLKNUR FİLİZ Eşitlikten kaçış... OLAYLAR VE GÖRÜŞLER YÖK Başkanı Prof. Dr. Yekta Saraç, ‘Toplumsal Cinsiyet’ kavramından değerlerimize aykırı olduğu gerekçesiyle vazgeçildiğini duyurdu. Oysa Türkiye’nin taraf olduğu, imzacısı olduğu İstanbul Sözleşmesi’nde, devletlerin kadınları güçlendiren politikaları teşviki yer almaktadır. Prof. Dr. Necla Arat / Kadın Araştırmaları Derneği Başkanı Bu yılki 8 Mart etkinliklerinde ülkemizin her tarafında kadınlar, “eşitlik ve kadına yönelik şiddet” konusunda ne kadar duyarlı ve kararlı olduklarını haykırırlarken YÖK, 2015 yılında yayımladığı “Yüksek Öğretim Kurumları Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Tutum Belgesi”nden “toplumsal cinsiyet” eşitliği kavramlarını silmekle meşgul. Akademik dünya ise suspus.. Oysa bu belge ile YÖK’ün tüm bileşenlerinde “Toplumsal cinsiyet eşitliği ve adaletine” duyarlı olunacağına söz verilmişti. Belgede amaç şöyle belirlenmekteydi: “Yüksek Öğretim Kurumu bünyesinde yer alan üniversiteler ve diğer bütün kurumlar çerçevesinde ‘toplumsal cinsiyet’ eşitliğine duyarlı bir anlayışı ortaya koyma amacını güden bu belge, ülkemizin 1985 yılında imzalamış olduğu CEDAW (Kadına Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Ortadan Kaldırılması Sözleşmesi); 2011 yılında imzaladığımız İstanbul Sözleşmesi (Kadına Karşı Şiddetin ve Aile içi Şiddetin Önlenmesi ve bunlarla mücadeleye ilişkin Avrupa Konseyi Sözleşmesi) ve anayasamızın başta 10. maddesi olmak üzere diğer ilgili maddelerine, ilgili mevzuata ve Yüksek Öğretim Kurulu’nun 28.05.2015 tarihli Genel Kurul kararına dayanılarak hazırlanmış olup, Yüksek Öğretim Kurulu’nun bütün bileşenlerinde TOPLUMSAL CİNSİYET EŞİTLİĞİNE DUYARLI OLARAK HAREKET EDECEĞİNİ TAAHHÜT ETMEKTEDİR.” Değerlerimize aykırı! Ne var ki YÖK Başkanı Prof. Dr. Yekta Saraç’ın basında yer alan açıklamasında YÖK’ün “farklı algılara yol açtığı” gerekçesini öne sürerek “Toplumsal Cinsiyet” kavramından kurtulmak istediğini görmekteyiz. Saraç, “Bu kavramın toplumsal değerlerimiz ve kabullerimize uygun bulunmadığı nı; toplum tarafından da kabul görmediğini” iddia ederek belgenin amaçlarında dile getirilen ulusal ve uluslararası tüm dayanaklara rağmen, artık “eşitlik” yerine “aile” kavramının ve “Türk toplumunun sahip olduğu üstün değerlerin” öne çıkarılacağını müjdelemektedir (!) İstanbul Sözleşmesi Peki, bu durumda Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’nın hazırlamış olduğu “Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Eylem Planı”na ne olacaktır? Bu Eylem Planı’nın amacının da “Kadınlara karşı ayrımcılığı ortadan kaldırmak ve TOPLUMSAL CİNSİYET EŞİTLİĞİ’ni tüm kamu politikalarına dahil etmek için bir yol haritası geliştirmek” olduğu unutulmakta mıdır? 80’li yılların sonundan itibaren ulusal ve uluslararası tüm platformlarda kullanılıp akademik literatürde yer alan ve ülkemizin 11 Mayıs 2011 tarihinde ilk imzacı olarak imza verdiği İstanbul Sözleşmesi’nde önemle vurgulanan “Toplumsal Cinsiyet” kavramı, salt “gericiler istiyor” diye kullanımdan kaldırılacak mıdır? İstanbul Sözleşmesi’nin 6. maddesinde “Toplumsal Cinsiyete Duyarlı Politikalar” başlığı altında bakın ne denmektedir: “Taraf devletler, bu Sözleşmeden kaynaklanan yükümlülüklerinin uygulamasına TOPLUMSAL CİNSİYET perspektifini dahil edeceğini: kadın erkek eşitliği ile kadınları güçlendiren politikaları teşvik edeceğini ve etkili bir şekilde uygulayacağını taahhüt eder”. “...etkili bir şekilde uygulamak”, toplumsal cinsiyet kavramını ortadan kaldırmak anlamına mı gelmektedir? Yine İstanbul Sözleşmesi’nin 14. maddesinde “eğitim” başlığı altında “Taraf devletler, yerine göre, tüm eğitim seviyelerinde resmi müfredata kadın erkek eşitliği, toplumsal klişelerden arındırılmış toplumsal cinsiyet rolleri... ...toplumsal cinsiyete 74. YIL YUNUS NADİ ÖDÜLLERİ 2019 Cumhuriyet gazetesinin kültür ve sanat ödülleri kapsamında düzenlenen karikatür yarışmasına, uluslararası karikatür sanatçılarının yarışma sergisi ve albümüne desteği sürüyor. Jitet Koestana / Endonezya dayalı şiddet ve kişilik bütünlüğüne saygı gibi konuların öğrencilerin öğrenme kapasitelerine uyarlanmış bir biçimde dahil edilmesi için gerekli tedbirleri alacaklardır” denmektedir. Yani eğitimin her aşamasında TOPLUMSAL CİNSİYET EŞİTLİĞİ’ne ilişkin dersler konulması öngörülmektedir. Gerici zihniyetin hazırlığı Bütün bu taahhütlere rağmen Toplumsal Cinsiyet kavramını kullanmak istemeyen iktidar, 20182023 dönemine ilişkin Eylem Planı’nda da isim değişikliği yapmış, “Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Eylem Planı” başlığı yerine “Kadının Güçlenmesi Strateji Belgesi ve Eylem Planı” başlığını kullanmıştır. Sonuç olarak, kadın ile erkeğin eşit olmadığını savunan ve zamanın ruhuna ayak uyduramadığı için eşitlik ve özgürlüklerden kaçan gerici zihniyet, tam da 8 Mart etkinlikleri öncesinde EŞİTLİK yerine AİLE kavramını, TOPLUMSAL CİNSİYET EŞİTLİĞİ yerine de ADALET TEMELLİ KADIN ÇALIŞMALARI sözcüklerini kullanmak hazırlığı içindedir. Üniversitelerdeki Kadın Sorunları Araştırma ve Uygulama Merkezleri ve Kadın Çalışmaları Bilim Dalları bu konuda niçin görüşlerini bildirmemekte, niçin temel kavramlarını savunmamakta, niçin hâlâ susmaktadırlar? • Prof. Arat, Türkiye’deki İlk Kadın Sorunları Araştırma ve Uygulama Merkezi ile Kadın Çalışmaları Bilim Dalı’nın İstanbul Üniversitesi’ndeki kurucularındandır. Kadın erkeği döver! Alp Kaan / Avukat “Şu kadın özgürlükçüleri yok mu, iki de bir kürsüye fırlayıp kadınların erkeklerden daha zeki olduğunu haykırıyorlar. Yahu, doğru, ama böyle alenen söylenir mi?” Anita Loos söylemiş: “Kadının zayıflığına dair kültürel şartlanmanın sebebi, kadının güzelliğine duyulan ilgi değil, kadından sadık kılma saplantısıdır.” Naomi Wolf söylemiş: “Pakistan’da okula gitmemiz yasakken eğitimin kadının en büyük gücü olduğunu fark ettim. Teröristler eğitimden bu yüzden korkarlar.” Malala Yousafzai söylemiş: Peki sadece teröristler mi korkuyor eğitimden? Eğitim seviyesi ve okuma oranı arttıkça afakanlar basan erkek rektör yardımcılarımız yok mu? Eğitimi, aydınlanmayı, kadınların ön plana çıkmasını istemeyen, elimizi sallasak mutlaka birine çarpacak erkek hegemonyası yok mu? Ne teröristi? Teröriste gelene kadar toplumun eğitim düzeyinin artmasını istemeyen erkekler, siyasetçiler, dini maske olarak kullananlar, İslam’ı çarpıtıp bundan beslenenler ortalıkta değil mi? İşte tam da bu noktada öne çıkmalı kadınlar. Bu kör yanlışlığa karşı daha çok iş hayatına girmeliler. Daha çok eşitlik istemeliler. Daha çok haykırmalılar. Ve doğal olarak elbet. Daha çok eğitime eğilmeliler. Belki yıldan yıla altını çiziyoruz ama her zaman aynı kanıyı paylaştığımızı yinelemeden geçemeyeceğiz; eğer toplumun karanlığı ve günlük yaşamdaki olumsuzlukların azaltılması isteniyorsa hayatın her anında ve her alanında kadın daha da ön plana çıkmalı, bulunduğu yeri kabul etmemeli, gerek nitelik gerek nicelik açısından erkeklerin önce eşit olarak yanına, sonra da ve hatta önlerine geçmeliler. Tır da kullanmalı kadın. Cumhurbaşkanı da olmalı. Kadını ne cinsel obje, ne evin aşçısıtemizlikçisi olarak görebilirsiniz. Kadın, bir toplumun geleceğe aşılanan umududur. Gloria Steniem “Kadınların önünde iki seçenek var: Feminist olmak ya da mazoşist olmak” şeklinde sesleniyor hem cinslerine. Kuşkusuz feminist olmak mazoşistlikten iyidir ve bu noktada kadın ile erkek arasında her daim pozitif ayrımcılık yaparak kadınların yanında olmamız gerektiğine inanıyoruz. Bakınız Simone de Beauvoir ne diyor: “Kadını eve kapatıyor, sonra da ufkunun darlığına şaşıyorsunuz. Kanatlarını kesiyor, sonra da uçamıyor diye yakınıyorsunuz.” Türkiye’de ne de çok kesiyorlar kadınların kanatlarını?.. Okula gönderilmeyen, küçük yaşta evlendirilen, evden dışarı çıkmamış bir gerçeklik yok mu?.. 1314 yaşında kızların evlenebileceğine fetva veren sözde din adamları?... “Kadınlar erkeğe tabi olmaktan vazgeçip kendi sınırlarını buluncaya kadar yaşamın özünü araştırmalıdırlar” diyor Margaret Fuller. Bugün 8 Mart... Kadınlara yol verin, kanatlanıp uçsunlar... Erkeklerin korkusu da zaten bundan: Özgürleşen kadın her daim erkeği döver; yani her alanda sollar geçer! 8 Mart Kadınlar Günü’nde medrese Yükseköğretim Kurulu YÖK, “Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Tutum Belgesi”ni yürürlükten kaldırdı. HHH YÖK’ün 2015’te tüm üniversitelere gönderdiği Tutum Belgesini Akademide Kadın Çalışmaları ve Sorunları Komisyonu hazırlamıştı: 1) Yükseköğretim kurumları eğitimde toplumsal cinsiyet eşitliği dersine nasıl yer verebilir? 2) Yükseköğretim kurumları kurumlarında toplumsal cinsiyet eşitliğinin genel kabul görmesi için neler yapılabilir? 3) Yükseköğretim kurumlarının yöneticilerine, idari ve akademik personeline ve öğrencilerine toplumsal cinsiyet eşitliği farkındalığı kazandırmak için neler yapılabilir? 4) Yükseköğretim kurumları cinsel taciz ve cinsel saldırıya karşı neler yapabilir? HHH Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Belgesi: 1) Türkiye’nin 1985 yılında imzalamış olduğu CEDAW (Kadına Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Ortadan Kaldırılması Sözleşmesi) 2) 2011 yılında imzalamış olduğu İstanbul Sözleşmesi (Kadına Karşı Şiddetin ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye İlişkin Avrupa Konseyi Sözleşmesi) 3) Anayasanın başta 10. maddesi olmak üzere diğer ilgili maddelerine, ilgili mevzuat 4) Yükseköğretim Kurulu’nun 28.05.2015 tarihli Genel Kurul kararı olarak dört ana kaynağa dayanıyordu. Yükseköğretim kurumları, toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin temel bir problem olarak mevcut olduğundan hareket ederek: Bünyelerinde toplumsal cinsiyet eşitliğine ilişkin dersler konulup, bilgilendirme toplantılarının yapılmasına... Bu konunun genel kabul görmesini sağlanmasına... Yöneticiler, idari ve akademik personel ve öğrencilere toplumsal cinsiyet eşitliği anlayışını kazandıracak faaliyetlerde ve düzenlemelerde bulunulmasına... Ve güvenli bir yaşam çevresi yaratılması ve bununla ilgili cinsel taciz ve cinsel saldırı dahil her türlü taciz ve şiddete hiçbir şekilde müsamaha edilmemesine ilişkin... Çalışmalar yapacaklardı. HHH Medreseye dönüştürülen Üniversitelerimizde böyle bir cinsiyet eşitliği elbette söz konusu olamazdı: Gerici medyanın saldırılarına ve ülkeyi yönetenlerin “Kadın erkek eşit değildir” söylemlerine dayanamayan ve zaten siyasilerin emrinde olan YÖK, bu belgeyi, içinde yer alan neler yapılması gerektiğine ilişkin uzun bir envanterle birlikte yürürlükten kaldırdı: YÖK’ten yapılan açıklamada Cinsiyet eşitliğinin “Toplumsal değerlerimiz ve kabullerimizle mütenasip olmadığı ve toplumca kabul görmediği” ve “ ‘Toplumsal Cinsiyet Eşitliği’ değil ‘Adalet Temelli Kadın Çalışmaları’ anlayışı içerisinde” ele alınacağı belirtiliyordu. HHH Suhtelerin kendilerine kırık not veren kadın müderrislere “Ey eksik etek, elinin hamuruyla erkek işine karşıma” diye isyan etmeleri yakındır! HHH (NOT: Suhte: Medrese öğrencisi. Kadın Müderris: Oksimoron. Oksimoron: “Yaşayan ölü” gibi “zıtlık içeren çelişik ifade”) C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle