22 Mayıs 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
12 24 MART 2019 PAZAR TASARIM: SERPİL ÜNAY Yorum / HABER Değişimin muhteşem büyüsü Yunanlı şair Ritsos’un “alışkanlıklar da değişir” şiirini çok severim, şiirin başlığı bile insanı heyecanlandırır, çünkü değişimden söz eder, insanın en mükemmel yanından, sürekli kendini yenilemesinden, sözün kısası sürekli kendini sorgulayıp, yepyeni varoluş nedenleri bulmasından. Bazıları kurum kurum kurumlanarak yaşamları boyunca hiç değişmediklerini söylerler. Yirmi yaşında ne düşünüyorlarsa kırk yaşında da aynı şeyleri düşündüklerini, aynı işi yaptıklarını pek bir övünerek anlatırlar. Şu hızla değişen dünyamızda değişmemekle övünmek ne kadar doğru ya da ne kadar önemli? Bu ağır bir tartışma konusu, başka bir yazıya kalsın, biz değişime uygun ilerleyeyim. Bilmem kaç kişi farkında, hayatımızın büyük çoğunluğunda alışkanlıklarımız bizi yönetiyor. Alıştığımız için artık sevmediğimiz biriyle birlikteyiz, alıştığımız için sevmediğimiz bir işi yapmayı sürdürüyoruz. Alıştığımız için hep aynı tatil yerine gidiyoruz. Alışkanlığın tatlı, bildik, güvenilir rehavetine kapılmamış insan yok gibidir. Alışkanlık güvendir. Alışanlıklarımızı değiştirmek ise her şeyden önce riski göze almaktır. Biraz gözü karalıktır. Yepyeni varoluş biçimleri bulmak, güven gibi bizi besleyen en önemli ikinci duygu olan merakın peşinden gitmektir. Bütün risklerine rağmen yeryüzünde insanlar hızla değişiyor. Bir banka üst düzey yöneticisi bir sabah kalkıp bütün işlerini bırakarak, Okyanus kıyılarında sörf hocalığı yapmaya başlıyor. Bir maden mühendisi madenlerin başka bir büyüsüne kapılıp kuyumculuğa soyunuyor, hayatını çocuklarına adamış bir kadın ellisinden sonra eline fırça alıp bal gibi ressam oluyor. Birisi kentin tam orta yerinde yaşarken, ansızın küçük bir köye yerleşip, sadece ekolojik tarımla uğraşmaya başlıyor. Üstelik okuma yaşında çoluk çocuk sahibi. Neden değişiyorlar? Sıkılmak, yorulmak, mutsuzluk, tahammül edememek ve hepsinden önemlisi yeni bir şeyleri özlemek ve bunun peşinden gitmek. Yeni bir şeyleri özlemek. Bu her şey olabilir. Yeni bir iş, yeni bir hobi, yeni bir ev, yeni bir sevgili. Yeter ki, isteyin ve değişime açık olun. Şimdi sizlere, kendime de örnek olsun diye bu işi başaran iki dostumdan söz etmek istiyorum. Dostlarımdan biri hayatını dişçilikle kazanıyordu. Uzun yıllar sürekli söylendi. Çok sevdiği heykel işini yapamıyordu. Büyük kentlerdeki karmaşayı sevmiyordu. Evliliği kötü gidiyordu. Bir gün şaşırtıcı bir şey yaptı. İşyerini kapadı, bütün dişçi aletlerini sattı. Eşine boşanmak istediğini söyledi. Kimseler onun bu konuda ciddi olduğunu düşünmedi. Ama o karar vermişti ve bir şirket anlaşmasına dönüşen evlilik anlaşmasını da bitirmek istiyordu. Eşiyle dostça ayrılmayı başardı. Ardından kendine Bodrum’un köylerinde küçük bir ev aldı orada yaşamaya başladı. Yıllardır orada o köy evinde heykel yapıyor. Geçimini böyle sağlıyor ve çok mutlu ve onun bu münzevi hayatına destek olan, aynı duyguları paylaştığı bir sevgilisi var. Bir de oğlu. Heykel yapmanın dışında en sevdiği şey oğluna vakit ayırmak. Babalık keyfini yaşamak. Bunun için de yetirince zamanı var. İstanbul’dayken mide ve bağırsaklarından şikâyet ederdi. Bunların hepsi geçti ve çok genç gösteriyor. İkinci dostum, bir kadın, başarılı bir psikiyatrist. Güzel, meraklı bir kadın. Kentin zengin semtlerinden birinde muayenehanesi var.Her gün dolup taşıyor. Başını kaşıyacak zamanı yok, kendisi için yapabildiği tek şey teras dolusu çiçeklerine bakmak, sulamak. Eli mübarek denilen cinsten, ot ekse ağaç olanlardan. Hastaları çok zengin ve çok mutsuz ev kadınları. Peki ne oluyor? Arkadaşım bir gün deliriyor ve hemen aşağıdaki çiçekçiyi çağırıyor, teras dolusu çiçeğini adama satıp o gün muayenehanesini kapatıyor ve devlete başvurarak Aliağa bölgesine doğru gönüllü psikiyatrist olarak yola çıkıyor. Ben “sana ne oluyor?” dediğimde de “olması gereken oluyor” diyor. “Yıllardır mutsuz, canı sıkılan ev kadınlarının sorunların dinlemekten bıktım, şimdi gerçekten sorunlarını dinlemekten ve çözmekten keyif alacağım insanların yaşadığı bir yerde, her şeye yeniden başlıyorum.” Başladı da. Ve çok mutlu. Bu arada dalmaya da merak sardı. Kısa bir tatil mi var, hemen denize koşup mavilere dalıyor. Ben mi ne yapıyorum, 31 Mart’ta her seçimden sonra yaşadığım hayal kırıklığını bir kez daha yaşamamak için, kendi kendimi gaza getiriyorum ve değişimin muhteşem büyüsünün ülkeme uğraması için aklıma gelen her türlü büyüyü yanıma çağırıyorum. 24 MART 2019 SAYI: 34136 İmtiyaz Sahibi: CUMHURİYET VAKFI adına ALEV COŞKUN Genel Yayın Yönetmeni Aykut Küçükkaya Yazıişleri Müdürleri Serkan Ozan / Olcay Büyüktaş Akça Sorumlu Müdür Ozan Alper Yurtoğlu Görsel Yönetmen Hakan Akarsu Reklam Genel Müdürü Ayla Atamer Törün l Haber Merkezi: Murat Hantaş l Dış Haberler: Mine Esen l Ekonomi: Şehriban Kıraç l İç Politika: Ali Açar l Spor: Arif Kızılyalın l Gece: Ayça Bilgin Demir l Fotoğraf: Uğur Demir l Kültür Sanat: Emrah Kolukısa l Düzeltme: Mustafa Çolak Ankara Temsilcisi: Sertaç Eş Güvenevler Mah. Güneş Cad. No: 8/1 Çankaya 06690 Ankara Tel: (0312) 442 30 50 l İzmir Temsilcisi: Hakan Dirik Halit Ziya Bulvarı 1352 sok. 2/3 Pasaport İzmir. Tel: (0232) 441 12 20 Yayın Kurulu: Alev Coşkun (Başkan), Ali Sirmen (Bşk. Yrd.), Aykut Küçükkaya, Emre Kongar, Şükran Soner, Kemal Işık Kansu, Orhan Bursalı, Mine Kırıkkanat, Miyase İlknur, Ataol Behramoğlu. l Mali ve İdari İşler Müdürü: Osman Selçuk Özer l Satış Dağıtım Müdürü: Tunca Çinkaya Yayımlayan ve Yönetim Yeri: Yenigün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ. Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No: 2 34381 Şişli/İstanbul Tel: (0212) 343 72 74 (20 hat) Faks: (0212) 343 72 64 eposta: [email protected] Reklam Yönetimi: Yenigün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ. Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No: 2 34381 Şişli/İstanbul Tel: (0212) 343 72 74 (20 hat) Faks: (0212) 251 98 68 eposta: [email protected] Yaygın süreli yayın Baskı: DPC Baskı Tesisleri Hoşdere Yolu 34850 Esenyurt/İstanbul Dağıtım: Turkuvaz Dağıtım Pazarlama A.Ş. Cumhuriyet’te yer alan haber, yazı ve fotoğrafların yeniden yayım hakkı saklı tutulmuştur. İzin alınmadan ve kaynak göstermeksizin yayımlamak Basın Kanunu gereğince hukuki ve cezai yaptırıma tabidir. İstanbul Ankara İzmir İmsak 05:29 05:16 05:41 NAMAZ VAKİTLERİ Güneş Öğle İkindi 06:55 13:16 16:42 06:40 13:00 16:27 07:03 13:23 16:50 Akşam 19:26 19:11 19:33 Yatsı 20:46 20:29 20:50 Avustralya ve Yeni Zelanda’nın ortak ordu gücü ANZAC, savaş planında öngörülenin tam tersine, kayalık bir kıyıya çıkarma yapmıştı. Kıyı şeridi ne planda görüldüğü gibi düz, ne de yeterince genişti. Çıkarma kargaşa içinde sürerken, genç general Kemal Paşa komutasındaki Türk topçuları, karaya çıkan bölüklere göz açtırmıyordu. Kemal Paşa, ANZAC’ları tamamen durdurmayı başardı. Britanya askerleri ise tepelerde pıtrak gibi açılan düşman mevzilerinin ateşi altında, bulundukları yere çakılmışlardı. Sekiz ay süren bir çilenin ve yüz bini aşkın askerin ölümü sonunda, yenilgi artık kaçınılmaz görünüyordu. Britanya ve Fransa hükümetleri, donanmaya destek göndermeyi kesti. Aralık ortasında geri çekilme başladı. İtilaf güçlerinin Çanakkale seferindeki tek başarılı operasyonu, bölüklerin geceler boyu süren tahliyesi oldu. Türklerin gücü küçümsenmişti; Mustafa Kemal Türk ulusunun simgesi oldu. Türk ordularının bozguna uğrayacağını ‘büyük rahatlıkla’ öngören Winston Churchill ise kararan armalarını yeniden parlatmak için İkinci Dünya Savaşı’nı beklemek zorunda kalacaktı.* * Gazeteci Laurent Legrand’ın Fransız Le Point dergisinde yayımlanan 18 Mart 2019 tarihli ve Çanakkale Muharebesi: Osmanlı tuzağı başlıklı makalesinden alıntıdır. HHH Osmanlı’nın direniş gücünü hafife alan İngiliz Savaş Bakanı Lord Kitchener’in “Marmara’da deniz yol açtığı insani felaket için 1916’da soruşturma komisyonu kuruldu. Ağır yenilginin başlıca sorumlu su olarak Churchill’in devlet katındaki tüm görevlerine son verildi ve siyasal kari Düşman doğruyu yeri İkinci Dünya Savaşı’na kadar karanlığa gömüldü.* * Prof. Dr. Bruno söyler, dost Cabanes’in (Ohio State University/Çağdaş Savaş aldatırken... lar Tarihi öğretim üyesi) 2009’da yayımladığı Çanakkale: Travma başlıklı makalesinden alıntıdır. sefası” nüktesiyle çıkılan Gelibolu HHH Seferi, İtilaf Devletleri’nin Birinci Batı medyaları, her yıldönümün Dünya Savaşı’nda uğradığı en deh de Çanakkale Savaşı’na ilişkin şetengiz yenilgi oldu. belgesel ve makaleler yayımlar. Osmanlı, donanmanın büyük Uğradıkları yenilgiyi elbette kendi lüğünden deniz saldırısını bir kara açılarından, yani itilaf devletle harekâtının izleyeceğini anlamıştı. ri cephesinden irdelerler. Ama Gelibolu’da Türk ordularına ko hepsi, “düşman” Türk askerinin muta eden genç albay (müstakbel kahramanlık hakkını teslim eder ve Atatürk) Mustafa Kemal, askerini istisnasız hepsi için Çanakkale’nin ve planlarını kara saldırısına göre birincil derecede muzaffer komutanı hazırladı. Mustafa Kemal’dir. Yenik Gene İtilaf donanmasına komuta eden ral Hamilton’un arşivli raporuna General Hamilton’un Londra’ya bakılırsa, Mustafa Kemal’in komu gönderdiği raporlarda, ancak Tem tasındaki Türk askeri Çanakkale’de muz ayından sonra daha gerçekçi gerçekten Truva’nın öcünü almıştır! bir durum değerlendirmesi görüldü. Batı medyalarında Çanakkale Hamilton, bunlardan birinde, “Yu hakkında yapılan tek hata, bazı nanlıların Truva’yı fethetmek için gazetecilerin yukardaki alıntıda 10 yıl uğraşmış olmalarına artık gördüğünüz gibi savaş sırasında şaşırmıyorum” diyordu. yarbaylıktan albaylığa terfi eden Çanakkale’de Batı istilasını Mustafa Kemal’i, sonrasında aldığı durduran Osmanlı orduları, yeni Paşa unvanıyla anmasıdır, o ka Türkiye’nin Ata’sı Mustafa Kemal’in dar... Bu yanılgı dışında yazılan her örnek oluşturduğu bir kahramanlık şey, savaşın her iki cephesi için de gösterdiler. doğrudur. Büyük Britanya’da, Çanakkale’nin Çünkü yalan üstüne kurulan tarih, bilim değildir. Yalan üzerine kurulan devlet, baki değildir. Yalan üzerine kurulan ekonomi, yolsuzluktan ibarettir. Politikacıların su içercesine yalan söyledikleri ülkede, yalan dinleye dinleye yalan söylemeye alışan halkın hiçbir doğruya hakkı kalmaz! HHH Türkiye’de sözde muhafazakâr, özde yoz bir toplum kesiti, bu ülkeyi hepimizin yurdu yapan ortak değerlerin birincisi, tarihimizi çarpıtarak; Mustafa Kemal Atatürk’ü Çanakkale zaferinden silmeye çalışıyor. Bir zamanlar savaştığımız düşmanlar doğruyu söylerken, dostumuz olması gereken yurttaşlarımız yalan söylüyor! Sahte muhafazakârlar, ülkenin “muhafaza” edilmesi gereken tüm maddi varlıklarına ve manevi değerlerine ihanet içindeler! Dünyada, düşmanın saygı duyduğu ulusal kahramanına küfreden hainler, sadece Türkiye’den çıkıyor... Bu hainler, düşmanın yapamadığını başarmak; savaşarak koruduğumuz vatanı ona buna satarak, ortak değerlerimizi yıkarak, Türkiye’yi yok etmek üzereler. Ortak geçmişimizi yıkan hainlerle, elbette ortak bir gelecek de kurmak mümkün değil. Bölündük. Onlar bize, biz onlara düşmanız. Düşman artık içimizde. Ama yine yeneriz. Düşman kim olursa olsun, eninde sonunda yeneriz. Gelecek kaygısı, gençlerde daha çok. (ve tüm verilerin) bittiği noktada devreye girebilen fizikötesini Her fırsatta soruyorlar: hissetme yeteneği. “Nasıl başarılı olunur?” Aidiyet: Hedeflere “Önce Tayyip Bey’den yürürken teorik, pra kurtularak!” diye espri ya tik veya hissi olarak 20 adımda başarı pıp başınızı belaya soka cak haliniz yok. Garipler, gazete yazar belli düşünür, bilim adamı veya sanatçılarla gıyabi bir etkile lığını da siyaseti de fazla ciddiye alıyorlar. Çoğu ise yıldız futbolcu veya TV yıldızı olma sevdasına kapılmayacak kadar da gerçekçi. Onları karınca kararınca ciddiye almak boyun borcu. HHH Uzun yıllar İngiltere’de çok satanlar listesinin de demirbaşı olmuş bir kitabın da yol göstericiliğinde  başarıya giden yolun işaretlerini sıralıyorsunuz. Kitap dünya tarihinde çok üstün başarılar sağlamış 100 üstün şahsiyetin yaşamlarındaki ortak noktaları belirlemiş. İlk 100 arasında bizden sadece Kanuni Sultan Süleyman ile Mimar Sinan var. (Başarı ölçütlerine ya “uzun ve sağlıklı yaşam sürmek” de katıldığı için, Atatürk listede yok.) İşte o 100 şahsiyetin yaşam süzgecinden damıtılan “Hayatın 20 Başarı Öğesi”. Vizyon: Çok yüksek başarılara ancak çok yüksek düzeyde hayal ve irade gücüyle ulaşılabilir. Arzu: İşteki başarını o işe ne kadar tutku ve sevda ile sarıldığın belirler. İnanç: Önüne çıkacak engelleri akıl ve bilgiden çok yü takdir de harekete geçecektir. Planlama: Hedefe varmak için kısa, orta ve uzun vadedeki araçların önceden hazırlanması şarttır. Sebat: Edison, elektrikten ışık üretmek için tam beş bin ayrı laboratuvar deneyi yaptı. Benzer sebatkârlığın hiç değilse 100’de birini göstermeden ciddi bir başarıya ulaşamazsın. Hatadan ders: Hatalardan ders almak başarının atlama taşlarıdır. Konuya hâkimiyet: Üzerinde çalıştığın alandaki mümkün olan tüm bilgilere sahip değilsen engelleri aşman kolay değildir. Zihinsel kapasite: Bellek, yaratıcılık, düşünme gücü ve sürati, başarını yüceltebilecek en temel üç öğedir. Hayal gücü: Başarıyı (zaferi) zihinde görsel hale getirme yeteneğine (akıl gözüne) sahip olmalısın. Böylece sonuca ulaşman daha hızlanır. Olumlu tutum: Güncel dilde “pozitif enerji üretme ve yükleme yeteneği” de denilen başarılı sonuçların mayası olan davranışların tümü. İçsel diyalog: Özeleştiri veya kendi kendisiyle her an şim içinde olmaktır. Örnek: Her başarılı insanın yüreğinde veya zihninde esinlendiği bir gizli kahraman vardır ve olmalıdır. Dürüstlük: Başarının yolunu aydınlatan gerçek ışık dürüstlüktür. Cesaret: Korku ve tereddüt başarıya giden yoldaki pusudur. Pusuya düşmemek için korkuyu yolun başında yok etmelisin. Yaratıcılık: Şeyleri ve olayları başka açılardan görebilmeli ve bunlardan yeni formüllersonuçlar üretebilmelisin. İşini sevmek: Üretkenliğin tohumlarının bu sevgide gizli olduğunu bir an olsun unutma! Enerji: (FizikselDuygusalCinsel) Enerji, tüketilirken yeniden üretilmelidir. Bunu da ancak bu üçlü etkileşimle sağlayabilirsin. Zaten hayatın (ve başarının) özü budur. HHH Başarının derecesi bu “maddeler”in uygulanmasına bağlı. Yoksa ÖSYM sınavı gibi 1 yanlış 4 doğruyu götürüyor. Hayattaki başanrılar da  başka baharlara ötelenip duruyor.  reğindeki inançla aşabilirsin. hesaplaşmaya hazır olma * (Buzan’s Book of Genius: Adanma: İşine kendini ta hali. And How to Unleash Your Own, mamen adadığın anda, ilahi Sezgi: Duyuların, algıların 1994, UK) CUMARTESİ ANNELERİ 730. KEZ BULUŞTU Ocak: Galatasaray Meydanı’nı istiyoruz Kayıplarının akıbetini sormak ve faillerin yargı lanması talebiyle sürdürdükleri eylemlerinin 730’uncu haftasında Galatasaray Meydanı’nda bir araya gelmek isteyen Cumartesi Anneleri, bir kez daha polis tarafından engellendi. Cumartesi Anneleri, polis engeli üzerine İnsan Hakları Derneği (İHD) İstanbul Şubesi’nin bulunduğu sokakta eylemlerini gerçekleştirdi. Eyleme HDP İstanbul Milletvekili Oya Ersoy, CHP İstanbul Milletvekili Sezgin Tanrıkulu’nun yanı sıra çok sayıda kişi de katıldı. Bu haftaki eylemde 21 Mart 1995 yılında gözaltına alındıktan sonra cenazesi Kimsesizler Mezarlığı’nda bulunan Hasan Ocak’ın akıbeti sorularak adalet talebinde bulunuldu. Eylemde konuşan Ocak’ın annesi Emine Ocak, “Burada kaybedilenlerin hepsi benim çocuklarımdır. Kayıplarımızı ve Galatasaray Meydanı’nı istiyoruz” dedi. Eylemde basın metnini okuyan gözaltında kaybedilen Fehmi Tosun’un kızı Besna Tosun, “Kayıplarımızı aramaktan ve kayıplarımızla buluşma mekânımız olan Galatasaray’dan vazgeçmeyeceğiz” dedi. Öte yandan aynı yerde İHD İstanbul Şubesi Hapishane Komisyonu’nun yaptığı “F Oturumu”nun 365’incisinde hasta tutuklu Selami Keleş’in durumuna dikkat çekilerek serbest bırakılması istendi. l İSTANBUL/Cumhuriyet Avukatlar açlık KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK [email protected] grevini sona erdirdi İstanbul Barosu, Çağdaş Hukukçular Derneği ve Halkın Hukuk Bürosu üyesi avukatlar Selçuk Kozağaçlı, Aycan Çiçek, Behiç Aşçı, Engin Gökoğlu ve Aytaç Ünsal’ın 59 gündür sürdürdükleri açlık grevini sona erdirdiklerini açıkladı. Baronun internet sitesinden yapılan açıklamada şu ifadeler kullanıldı: “İstanbul Barosu Başkanı Av. Mehmet Durakoğlu ile Av. Selçuk Kozağaçlı arasında bugün (dün) Silivri Cezaevinde yapılan görüşme sonunda tutuklu meslektaşlarımız tarafından yürütülen açlık grevlerine son verilmesi kararı alınmıştır. Açlık grevleri ile amaçlanan ‘Hukuksuzluğun deşifre edilmesi’nin amacına ulaşılmış olduğu ancak gelinen noktada mahkeme kararıyla ortaya çıkan yeni tablonun da ayrıca değerlendirilmesi gereken yeni bir aşamayı oluşturduğu anlaşılmıştır.” l Haber Merkezi ÇİZGİLİK KAMİL MASARACI Protesto için cezaevinde kendini astı Gebze Kadın Kapalı Cezaevi’nde tutuklu bulunan 24 yaşındaki Ayten Beçet isimli kadın, [email protected] terör örgütü PKK lideri Abdullah Öcalan’a uygulanan tecriti protesto etmek amacıyla dün sabah saat 05.00 sularında kendini asarak yaşamına son verdi. İstanbul Yenibosna’daki Adli Tıp Kurumu’nda bulunan cenazeyi almak için yola çıkan aile, yetkililerin kendilerini arayarak cenazenin Gaziantep’e gönderildiğini, cenazeyi en fazla 5 kişinin almasına izin vereceklerini söylediklerini iddia etti. Özgürlükçü Hukukçular Derneği, “Cenaze, ailesi defin tutanağını imzalamadan gizli bir operasyon ile kaçırıldı” dedi.17 Mart’ta da Tekirdağ 2 Nolu F Tipi Kapalı Cezaevi’nde bulunan Zülküf Gezen isimli kişi de yaşamına son vermişti. l İSTANBUL/Cumhuriyet C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle