24 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
DİZİ EDİTÖR: MÜNEVVER OSKAY TASARIM: ŞÜKRAN İŞCAN 910 MART 2019 PAZAR Müjde Ar, ‘Siyasetçi gücünün azaldığını hissettikçe ötekileştirmeyi artırır’ diyor ‘En mutsuzu kadın’8 “Toplumsal ayrışma, barış dilinden uzaklaşma tarih boyunca hiçbir topluma hayır getirmemiştir. Bu toplumlarda kadın en mutsuzdur. Çünkü sağduyusu MArT yüksektir. Kadınlarımız yorgun ve bıkkın. Ben de bunlardan biriyim... İnsan hayatlarının hoyratça savrulduğu zamanlarda şiddetin artması normaldir. 8 KADIN En kolay yolu da kendinden güçsüze yönelmektir; kadına, çocuğa...” Ceyhun Atuf Kansu  100 yıllık tohum... Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşuna giden unutulmaz günlerin 100. yılındayız. Bu yıl Mustafa Kemal Atatürk’ün Samsun’a çıkışından Amasya tamimine, Erzurum ve Sivas kongrelerinden Ankara’ya gelişine kadar Kurtuluş Savaşı hazırlıklarının 100. yılını kutlayacağız.  Bu kutlamalara aklın ve bilimin ışığını Enver Aysever koymazsak gerçekler karanlıkta kalır. Cumhuriyetin bir özelliği de kendi gücünü ve ışığını sonraki kuşaklara aktaracak Müjde Ar’ın izleyicisiydim önce; eğlencelik, uçucu yapıtların egemen olduğu dönemde, belki aydınlar, güçlü kalemler yetiştirmesidir. Onların başında bu yıl doğumunun 100. yılını kutlamakta olduğumuz şair, çocuk hekimi, yazar,  Cumhuriyet aydını Ceyhun de “risk” alıp hakiki sorunları beyaz Atuf Kansu gelir.  perdeye taşımaya çabaladı. Ardından Kansu’nun ağırlıklı olarak şair yanını ge sözünü sakınmayan, aydınlanmacı tav çen perşembe günü kitap ekinde, Ataol rıyla tanıştım. “Deli Aysel”in kızı, gericiliğe itirazını her alanda dile getiriyordu. Baskı düzeninin farklı biçimlerde sanatçıları ele geçirdiği sinsi kurgularla tuzağa düşürdüğü dönemde “boyun eğmedi” Müjde Ar. Dostluk günlerimiz başlayınca, örneğin kızım Nisan’la nasıl arkadaşlık ettiğine tanık olunca, ayrıca sevdim Müjde’yi. Behramoğlu, Turgay Fişekçi dile getirdiler. 12 Mart’ta Kadir Has Üniversitesi’nin ev sahipliğinde, Nâzım Hikmet Kültür ve Sanat Vakfı, Kansu ailesi ortaklaşa çalıştay düzenleyecek. 15 Mart’ta Türk Tabipleri Birliği, Anadolu çocuklarının kızamıktan ölümünü destansı bir ağıtla bize yaşatan Kansu’nun hekiminsanşair yanını selamlayacak. 28 Mart’ta Çankaya Belediyesi Çağdaş Sanatlar Merkezi’nde İlkeleri net, inancından ödün verme sergi var... yen, kimsenin peşine sorgusuz takılma Etkinlikler sonbahara dek devam edecek... yacak pırıl pırıl bir kadın. Emek hareke HHH tine verdiği yürekten desteğin yanında, kadın hareketine kattıklarını da saygıyla anıyorum. Ekranda ettiği ve bal gibi “ifade özgürlüğü” dahilinde olan sözlerinden ötürü yargılandı ve hüküm giydi. Cezası ertelendi, susmaya mahkum edildi anlayacağınız. Ama o, söz konusu kadınlar olunca, yine vicdanının sesine kulak verdi, haykırdı... Ceyhun Atuf Kansu’nun şiirsel yazılarına ayrıca değinmek gerek. Onun bütün yapıtlarının ortak paydası sevgidir, doğadır, halktır, halkın özlemlerini yakalayıp gerçekleştiren Atatürk’tür. Bu anlamda “Atatürk ve Kurtuluş Savaşı” başlıklı denemesi en güzel 100. yıl anlatımlarından biridir. Kansu’nun denemeleri için “nesirsel şiir” de diyebiliriz. Öylesine akıp giden bir anlatımla kaleme aldı, Demokrasi öcüleştirilirse... Samsun’dan İzmir’e Kurtuluş Savaşı’nın kilometre taşlarını. Kansu bu eseri için, n Bunca çalkantılı toplumsal “Bir halk kitabı” diyor. Yıllarca Turhal süreçte isminizi tüm çevrelerde saygı ve sevgiyle korudunuz. Sinemanın devrimci kadın imgesi olarak varlığınızı sürdürüyorsunuz. Giderek muhafazakâr, belki ikiyüzlüleşen toplum hakkında ne düşünüyorsunuz? İsveçli psikolog, psikoterapist Bärbel Wardetzki “Narsisizm, Ayartma ve İktidar” isimli eserinde, politik narsisizm ve “güçlü lider” karizması etrafında gelişen popülizme parmak basıyor. Bunu yerinde bir tanımlama olarak görüyorum. Bugünkü toplumsal duygu olarak bizimle örtüşüyor. İnsanda var olan korku, endişe, ölüm, açlık, üreme vs. siyasi narsizmin arkasına sığınarak nefes almaya çalışır. Hele siyaset tamamen bir güç gösterisine dönüşüyorsa... Demokrasi, insan hakları, düşünce özgürlüğü gibi kavramlar öcüleştirilirse güce destek, buna kapılan insanlar için daha rahatlatıcıdır. Çünkü onun yerine düşünen “güç” vardır. Az geliş ‘200 yILDIR ÇOK ALACAKLIYIZ’ n Yazık ki hâlâ kadın cinselliği üzerinde süren tartışmalar var. Salt aileye hapsedilen kadın fikri son derece tehlikeli olmasına karşın, kimi kadınlar kendi eliyle bu tutsaklığa boyun eğiyor, bu konuda ne dersiniz? Kapitalizm erkeğin “zulmüne alkış tuttukça kadın ezilmeye mahkum mudur?” diye çok düşündüm, işin içinden çıkamadım. Şu bir gerçek; erkekler dünyayı yönetemiyor, cinsiyet kotası diyerek bize yutturuyorlar, fakat koltuklarından ayrılamıyorlar. Başarısızlık ölçü olmuyor. Cezayir Cumhurbaşkanı 82 yaşında, İsviçre’de yoğun bakımda, “beni seçin, valla bu son” diyor. Müjde Ar, annesi Aysel Gürel ve kız kardeşi Mehtap Ar’la birlikte... Ertem Eğilmez’in bir lafı vardı; “kızım bu koltuklarda oturan öyle bir şeydir ki oraya zamkla yapışmak ister” derdi. “Hani kalkarsa kıçındaki koltukla kalksın” diye devam ederdi. Yakında erkekler doğurup evde oturacak, dünyayı “yöneten kadınlar kurtaracak”. Karşı cinse bizden kota mota da yok. Çünkü 200 yıldır çok alacaklıyız. Kadın tutsaklığa korkudan boyun eğiyor. Koruma ya da uzaklaştırma kararı aldırmış bir kadın sokağın ortasında öldürülüyorsa ve bu yılda birkaç yüz kadınsa nasıl korkmasın? Bu noktada devletin yetersizliği ortaya çıkıyor. BİR GENÇ KIZ YETİŞİYOR (Dökmeyin çiçeğini kırmayın dallarını) Şeker Fabrikası’nda doktorluk yapmış, Anadolu insanını tanımış, Atatürk’ün yaptıklarını, yapmak istediklerini özümsemiş bir bilge kişilikle, halkın dilinden anlatır her şeyi. Şiirlerle, türkülerle bezer anlatımını. Kansu’nun dili, dağın eteğinde doğan ırmağın şelalelerle çağlaması, düz ovada yayılıp toprağı bereketlendirmesi, vadilerin arasından yatağının çevresini yeşil halkalarla örerek ilerlemesi, bütün bunlardan fazlasıdır... Atatürk’ü halkla o kadar güzel birleştirir ki; Mustafa Kemal’in, “Bu milletle neler yapılmaz” sözünü alır, milletin gücüyle Atatürk’ün millete olan inancını harmanlar. Milletle buluşmanın, onun gücüne inanmaktan geçtiğini bugünkülere de ders olacak biçimde söze döker.  HHH Işık Kansu’nun oğlu Ceyhun’un 2 Aralık 1991’de akşam saatlerinde doğum muştusunu aldıktan hemen sonra Işık’la buluştuk. Kadriye’nin sağlık haberiyle birlikte bize kutlamak düşüyordu. Akşam erken saatlerde başladık, sabah erkenden noktaladık. O gün Kansu ailesine yeni bir Ceyhun gelmişti...  miş toplumların yaşamı kolaylaştırma Ceyhun Atuf Kansu’nun bıraktığı eser çabasının karşılığı bu güçtür. Her evde her yuvada lerle Cumhuriyeti yeni kuşaklarda ço Ama siyasetçi gücünün azaldığını hissettikçe ötekileştirmeyi artırır. Toplumsal ayrışma, barış dilinden uzaklaşma tarih boyunca hiçbir topluma hayır getirmemiştir. Bu toplumlarda kadın en mutsuzdur. Çünkü sağduyusu yüksektir. Kadınlarımız yorgun ve bıkkın. Ben de bunlardan biriyim... Burada kastettiğim; toplum şöyle ya Bir genç kız yetişiyor İtmeyin yalnızlığa Bu bitmeyen kavgada Bir genç kız yetişiyor Bir genç kız cıvıl cıvıl Bir genç kız ışıl ışıl Bir genç kız pırıl pırıl Varlığını aşıyor ğaltma mücadelesi ise kesintisiz devam ediyor. Bugün Türkiye adeta bir yangın yeri... Bu yangın yerinde Kansu’lar yeşerir mi? Hem de nasıl yeşerir!  Doğanın yasasıdır; orman yangınlarından sonraki ilk mevsimde yeşerme başlar. Örneğin kızılçam ormanının kozalağındaki tohum 500 derece sıcaklığa  kadar dayanır. İlk fırsatta yeşerir. da böyle oldu demek yerine demokrasiyi baş tacı edip bunun üzerinden konuşmaktır. Ben ülkemde bu kavramın yerleştiğini düşünmüyorum. Çünkü insan gelişen bir varlıktır. İnsanı geliştirecek olan yegâne şey demokrasidir, özgürlüklerdir. Yeni Yılmaz Güney çıkmıyor n Çok önemli toplumsal sorunla İnsan hayatlarının hoyratça savrulduğu zamanlarda şiddetin artması normaldir. En kolay yolu da kendinden güçsüze yönelmektir; kadına, çocuğa. Kadın ve çocuğu öfke çıkarma aracı olarak görmekte siyasetin rolü vardır. sürlerin uzun vadede hiçbir önemi yoktur. Delilik ve özgürlük n Eskiden “şöhrete giden yol yönetmenin yatağından geçer” anlayı Alnında gururuyla Teriyle emeğiyle İnançla güveniyle Bir genç kız yetişiyor Gölgelerler ruhunu Törpülenir umudu Ne tuhaf zevk ne duygu Bir genç kız yetişiyor Ceyhun Atuf Kansu’nun 100. yaşına selam olsun... “Bağımsızlık Gülü” hiç solmayacak... ÜAK’tan ‘yağmacı’ dergilere engel rı, incelikle anlatan filmlerde oynadınız. Bugünün eğlencelik filmlerine bakınca, sizin ne denli önemli görev üstlendiğiniz bir kez daha ortaya çıkıyor. Karşılaştırma yaparsanız, İnsanı değersizleştirmek olgusu var oldukça burada hedef öncelikle kadın ve çocuk olur. Sanat hep özgür olmalı şı(!) egemendi. Bugün tüm dünyada bir isyan, haykırış başladı, kadınlar başlarına geleni açıkça anlatıyor. Dün ve bugün değişen, değişmeyen nedir çalışma koşullarında? Oyuncu Güç dolu fidan gibi Boğmayın ümidini Kırmayın filizini Bir genç kız yetişiyor Üniversitelerarası Kurul (ÜAK), Yükseköğretim Kurulu (YÖK) Başkanı Prof. Dr. Yekta Saraç’ın önerisiyle para karşılığı yayın yapması nedeniyle “yağmacı” (predatory) adı verilen dergilerde yayımlanan bilimsel makalele sinemanın bu içerikten yoksun hali n Sanatçıların zorlu sınav verdiği lar da işçiyse eğer, erkek ve kadın iş Sofrada emeği var rin, akademik yükseltmelerde dikkate alınma ni nasıl değerlendirirsiniz? Sizin için dönemler oldu. Darbe süreçleri başta çinin durumunu nasıl yorumlarsı Küçük henüz kuş kadar masını kararlaştırdı. Bu karar doğrultusunda, bugün anlatılması gereken öyküler nelerdir? İçerikten yoksun olmasının nedeni, olmak üzere, toplumun dönüşümünde yaptıkları ve yapmadıklarıyla yaşamı doğrudan etkilediler. Bu bağ nız? Hollywood ile Yeşilçam’ı karşılaştı ramayız. Gönüllü birliktelikler normal Bir aslan yüreği var Bir genç kız yetişiyor her akademisyen, akademik yükseltmelerde makalesinin şaibeli dergilerde yayımlanmadığına ilişkin yazılı beyanda bulunacak. solun güçsüzlüğünden kaynaklanıyor. Niye bir yeni Yılmaz Güney çıkmıyor? 12 Eylül’ün üzerinden silindir gibi geçtiği bir soldan bahsediyoruz. Film yaptığım yönetmenler toplumsal aydınlanmanın temelinde kadın erkek eşitliğine inanan kişilerdi. Ortak paydalarda buluştuk. Sinemanın her türlüsü yapılır. Kimi filmleri ben “klip sineması” diye yorumluyorum. Bunlar yapılsın tamam da Nuri Bilge Ceylan filmini 20 bin kişi seyrediyorsa buradaki sıkıntı toplumsaldır. Sinema her dönemin filmini yapacaktır, eminim. Bu, tarihsel bir süreçtir. n Kadına yönelik şiddetin bunca azgın olduğu bir döneme daha önce rastlanmamıştı sanırım, bunu nasıl lamda bugünün sanatçısına düşen görev nedir? Özellikle ifade özgürlüğü bağlamında görüşünüz nedir? İfade özgürlüğü olmadan ne sinema ne sanat ne de demokrasi olur. Özgürlüklerden yoksunluk toplumu boğar. O nedenle her zaman sanatın özgür ve özerk olmasını savunuyoruz. Hani şu “Eyy” falan “Eyy” filan var ya, ben “Ey Özgürlük” diyorum, Nâzım’ı anarak. n Sinemanın teknolojisi gelişiyor, salonlar güzelleşiyor, ancak önümüze dikilen sert bir sansür yasası var. Bu koşullarda sizin geçmişte yaptığınız türden filmler çekilebilir mi? Bazı sanatçılar ölçü koyar, siz bunlardan birisiniz, sürece dair gözleminiz nedir? dir. Çok şükür sinema dünyamızda henüz bir sapığımız yok. Sevgili Duygu Asena toplumdaki “kadının adı yok”a karşı çıkan en cesur kadınlardan biridir. Annem de hem can alıcı meseleleri sözleriyle dillendirmiş hem de erkek egemenliğiyle dalga geçmiştir. Kendini “Deli Aysel” diye tanımlaması boşuna değildir. Annem bu anlamda deliliği özgürlük olarak görürdü. Kimseyi takmamıştır fakat her alanda kadınerkek eşitsizliğinden mutsuzdu. Kadınlar onun deyimiyle “boynu bükük menekşeler”di. Ben de 8 Mart vesilesiyle Cumhuriyet okurlarıyla annemin; “Tarlada, fabrikada, sahnede, masa başında, tezgâhta, onurla çalışan bütün emek Hata ediyorsunuz Dil uzatmayın ona Siz küçülüyorsunuz Bir genç kız yetişiyor Bilmiyor kötülüğü Bilseydi büyür müydü Tüm dost diller ters döndü Bir genç kız yetişiyor Sarsılmaz doğru yürür Her destan böyle büyür Çelme takan sürünür Bir genç kız yetişiyor Yılma genç kız doğrusun Gerçeğe koşuyorsun Emekçisin sabırsın Sen devleşen yarınsın ‘Niteliği çok düşük’ Söz konusu karar, YÖK Başkanı Saraç’ın önerisiyle ve ÜAK tarafından 5 üniversite rektöründen oluşan komisyonun hazırladığı rapor doğrultusunda alındı. Raporda, yayımlanmak üzere kabul edilen makalelerde, içeriğin özgün olmasını veya çalışmanın ilgili alana yüksek etki yapma potansiyeli barındırmasını beklemeyen ve yayımlanma şartı olarak yazarlardan ücret isteyen açık erişimli dergilerin, akademik camiada “yağmacı”, “şaibeli” veya “predatör” olarak tanımlandığı vurgulandı. YÖK Başkanı Prof. Saraç, bazı dergilerde yer bulan makalelerin, araştırmaların niteliğinin çok düşük olduğuna dikkat çekerek “Aslında bu, bütün dünyada bir sıkıntı, bizim ülkemize has bir durum değil. Avrupa Üniversiteler Birliği de bunun üzerine çalışıyor fakat henüz alınmış bir kararları yok. Biz ilk defa bir karar al yorumlarsınız? Özellikle erkek ege İnternet denilen gerçek yok edilme çi genç kız kardeşlerime...” ithaf ediyo dık ve artık bu yağmacı dergilerdeki yayınların men dilin hukukta da yönlendirici olması hakkında ne düşünürsünüz? dikçe (ki edilemez) sinemaya sansür düşüncesi saflıktır. Yaşadığımız san rum diye başladığı, BİR GENÇ KIZ YETİŞİYOR adlı şiirini paylaşıyorum. BİTTİ akademik yükseltmelerde kullanılmasına müsaade etmeyeceğiz’’ dedi. l Eğitim Servisi C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle