18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
kültür EDİTÖR: ORHUN ATMIŞ TASARIM: ŞÜKRAN İŞCAN 1310 MART 2019 PAZAR Suçlu en yakındaAsghar Farhadi ile yeni filmi ‘Herkes Biliyor’u konuştuk ESİN KÜÇÜKTEPEPINAR Asghar Farhadi’nin bu hafta vizyonumuza giren adıyla müsemma yeni filminde sırların pek saklanamadığı ama üstünün itinayla örtüldüğü küçük bir kasaba ortamındayız. “Herkes Biliyor” Oscarlı yönetmenin sevdiği temaları tekrarlıyor ve yine bir kayıpla yaşanan kriz karşısındaki tepkilerimizi ve ahlaki açmazlarımızı irdeliyor. Hollywood cenahında da yükselen İspanyol çift Penelope Cruz ve Javier Bardem’n yanı sıra Arjantinli şahane aktör Ricardo Darin’i bir araya getiren İranlı sinemacıyla son filmini konuştuk. n Aldatıcı denli turistik sayılacak eğlenceli ve aydınlık bir İspanyol düğün sahnesiyle başlıyoruz, derken karanlık sırlar ortaya saçılıyor. Sizin için nerede olduğunuzdan ziyade yaşama dair çelişkileri vurgulamak önemli değil mi? İspanya çok cazip bir ülke, İran ile benzerlikleri olduğu kadar farklılıkları da var ama dön dolaş benim için insanın özünü irdeleyen filmler yapmak önemli. Yani farklılarımız aslında sandığımız kadar çok değil. Dolayısıyla nerede olduğunuzun çok önemli olmadığı bir an geliyor. Sorunuza gelirsek, rüya gibi canlı ve renkli, dostlarla çevrili bir ortam yaratmak önemliydi. Çünkü hikâyenin gelişmesinde büyük önem taşıyordu. Hepimiz bize yansıtılan yani böyle ‘görünen’ resmi çok severiz ve göstermeye de bayılırız ama hayatımız bu kadar süslü değil her zaman. Dolayısıyla bu çelişkileri sinemasal bir duyguyla yansıtmak da önemli. Geçmişin üstünü örtmek n Dolayısıyla aydınlık görüntülerle karanlık mekânlarda paylaşılan sırlar var ve geçmiş dön dolaş bizi buluyor. Filmlerinizde geçmişin rolünü konuşsak? Benim yaşadığım toplumda geçmiş daha önemli, hep oralarda bir yerlerde takılıyoruz. İran toplumunda özellikle bunun önemi büyük. Ama yine de evrensel bir duygu yakalayacaksak geçmişe takılmamızın nedenlerine bakmak gerek çünkü köklerini unutmamakla bağlantılı olarak geçmiş bir derece önem Oscarlı yönetmen, son filminde İspanyol çift Penelope Cruz ve Javier Bardem’n yanı sıra Arjantinli şahane aktör Ricardo Darin’i bir araya getirdi Cruz Farhadi Bardem lidir ama aynı zamanda ayak bağı da olabilir. Belki de bu nedenle kadınların yüzü geleceğe daha yönelik. Geçmişle yüzleşmemek ve üstünü örtmek refleksi ise her toplumda bir ölçüde var. Suçluyu da her daim uzakta ararız, oysa ki genelde hep en yakınımızdaki, kardeşimiz, babamız, arkadaşımızdır. Bu bile başlı başına dram ve gerilim nedeni. En yakınımız yaralar bizi. Bunların hepsi insani tepkilerimiz. n Filmin muhtelif katmanları var ama sizi bu senaryoyu yazmaya sürükleyen çıkış noktası nedir? İlla belirli bir görüntü değil de bazen bulduğunuz bir bağlantı, bu bağlantının yönlendirdiği hissiyatı takip etmek istersiniz. Burada da taşra ortamının sükunetinde saklı çalkantılı durumlar kurmak ilginç oldu. Çıkış noktam ise büyük ölçüde baba kız ilişkisini ortaya çıkaran aile dramı ve bununla mülkiyet mevzusu arasında kurduğum bağlantı oldu. Dediğim gibi dram, gerilim ve trajikomik anlar, bunların hepsi derdinizi anlatmak için birer araç oluyorlar. Bu nedenle zaten hep aynı filmleri yapıyor olabilirim, diyorum. n Gerçek yaşamda evli olan iki İspanyol Hollywood starı Penelope Cruz ve Javier Bardem bu projeye nasıl dahil oldu? Senaryonun taslağını bile henüz tamamlamamıştım ama yine de onları aradım. Her şey beş yıl önce başladı aslında. Madrid’de buluşmak için sözleştik ve şahane bir görüşme oldu. Her ikisi de son derece heyecanlıydı, bir yönetmen için bulunmaz nimet. Sadece oyuncu olarak değil rollerini ve senaryoyu zenginleştirecek donanımlarıyla geldiler ve bana çok yardımcı oldular. ‘Darin anlatılamaz' n Arjantinli şahane aktör Ricardo Darin’in de katılmasıyla müthiş bir kadro olmuş. Gelgelelim filmin çoğunda çaresizce gördüğümüz Penelope Cruz’un omuzlarında epey yük var sanki.. Penelope (Cruz) bence müthiş! Abartıya kaçabilir ve gözyaşlarının ardındaki çaresizlik duygusunu izleyiciye veremeyebilirdi, dolayısıyla çok zor bir rol ama son derece iyi bir oyuncu olduğu için eli kolu bağlı kaldığı durumlarda dahi gayet dirençli bir kadın portresi çizebildi. Çaresizlik ve isyan duygularının ikircikliğini karşısındakine başarıyla hissettirdi. Evli bir çift olarak da Javier Bardem ile gayet profesyonel davrandılar. Penelope’nin kocası rolündeki Ricardo Darin ise tek kelimeyle anlatılamaz. Pasif görünümün altındaki bildiğini okuyan adamı çok iyi canlandırdı. Eskişehir’de Teoman rüzgârı Eskişehir’de Odunpazarı Belediyesi tarafından organize edilen konserde ünlü şarkıcı Teoman sahne aldı. Teoman’ın sahneye çıkışı öncesinde 10’ncu yıl marşı çalınırken, Eskişehir Büyükşehir Belediye Başkanı Yılmaz Büyükerşen, Tepebaşı Belediye Başkanı Ahmet Ataç ve Odunpazarı Belediye Baş kanı Kazım Kurt sahneye çıkarak öğrencileri selamlama konuşması yaptı. Ardından Porsuk Çayı kenarında kurulan platformda sahneye ünlü şarkıcı Teoman çıktı. Teoman sahnede en sevilen şarkılarını seslendi rirken, onu görmek isteyen hayranları ise Porsuk Çayı’nın iki tarafını da doldurdu. l DHA Fotoğraf sohbetleri devam ediyor Leica Camera Türkiye’nin düzenlediği “Leica ile Fotoğraf Sohbetleri” sürüyor. “Her şey bir proje çalışmakla başlar” başlığıyla Yapı Kredi Bomontiada’da yapılan etkinliğin beşinci serisini Murat Gür yönetti. Programda fotoğrafseverlerle bir araya gelen Yusuf Darıyerli ve Erhan Şermet, proje çalışmanın önemini, fotoğrafçıya sağladığı kazanımları ve tecrübelerini aktardı. Etkinliğinin altıncısı ise “Filmli Sohbetler” başlığı ve Mehmet Kısmet ile Tahsin Aydoğmuş’un katılımıyla 19 Mart’ta Leica Store İstanbul’da yapılacak. Etkinlikte, alternatif baskı teknikleri, fotoğraf işleme yöntem ve programları, dijital dünyada filmli fotoğraf efektleri, baskı malzemeleri ve çeşitliliği gibi fotoğrafa dair bilgiler paylaşılacak. l Kültür Servisi 8 Mart’lar bitmez, mücadeleye devam 8Mart geride kaldı... Yine ne çok şey söylendi... Ama hiçbir şey değişmedi... Bu kafayla gidilirse kolay kolay da değişmeyecek... Ortadaki gerçek şu: Dünya Ekonomik Forumu’nun 2018 Cinsiyet Eşitliği Raporu’na göre Türkiye, kadınerkek eşitliği konusunda 149 ülke arasında 130. sırada. 2025 yılında cinsiyet eşitliğini yüzde 25 oranında iyileştirmeyi hedefleyen OECD’nin geleceğe yönelik projeksiyonunda Türkiye bu hedefi yakalamaya en uzak ülkeler arasında yer aldı. Yaşadığımız ve bin kez tekrarladığımız rezillikleri yeniden sıralamayacağım. Sadece, “Bugün Türkiye’de kadına yönelik şiddetin tırmanışı, ülkemizde egemen olan genel şiddetin bir uzantısıdır” diyeceğim. Feminist Gece Yürüyüşü’nde uygulanan şiddetin korkunç boyutlarını gördük. Kadınlardan ne denli korkulduğunu da... Ayrımcı söylem, kışkırtıcı söylem, nefret dilini tırmandırıcı söylem... Ülkeyi yönetenler bu söylemi sürdürdükçe şiddet artıyor, daha çok kadın, daha çok çocuk daha çok insan öldürülüyor. “Ben kadın erkek eşitliğine inanmıyorum”la başlayıp katlanarak çığırından çıkan bir söylem, kürtaj yasağına, kadını tecavüzcüsüyle evlendirmeye yöneldi. Annelik rolü dışında kadını yok saydı. Katiller de iyi halden serbest bırakıldı. Lanetli dil “? Doğum yapan kadın hem mübarek görev, hem de vatani görev yapıyor” demeler... Ülkede işsizliğin artmasını, kadınların çalışmasına bağlayanlar... Annenin diz kapağının görünmesine, kadının gülmesine, hamile hamile sokakta gezilmesine dayanamayanlar... Feminizmin ahlaksızlık demek olduğuna karar verenler... “Babanın öz kızına şehvet duyması haram mıdır değil midir... Bu şehvet yüzünden evlilik düşer mi düşmez mi?” tartışmasına girebilenler... Kadın yürüyüşünden korkup İstiklal Caddesi’ni kapattıranlar... Kadınların tüm davranışlarını “iffet, haya, edep” kavramları üzerinden denetlemeye çalışanlar... Kadın bedenini kendi emaneti olarak görmeler... Kadın bedeni üzerinden yapılan bu çağdışı söylemler, bu lanetli dil sürdükçe karşı devrim gelir yerleşir! ? Kadını birey olarak görmez, sadece sadece aile içindeki yeriyle tanımlarsanız, siyasal, ekonomik ve toplumsal hayattan da dışlamanız; kadın emeğini yok saymanız ve istihdamdan silmeniz doğaldır! Bu zehirli nefret dili, bu söylemler, ayrımcılık uçurumunda, şiddet sarmalında debelenen memleketimin daha çok ayrımcılığa, daha çok şiddete savrulmasının hem nedeni hem de sürekli çoğalarak kendini üreten sonucudur. Bu söylem, bu ayırımcı söylem, ırkçı, mezhepçi zihniyetle bir bütündür. Cinsiyetçi, feodal, hatta ilkel bir şiddet kültürünün ifadesidir ve şiddet kültürünü besler, kışkırtır, yaygınlaştırır. Şiddet kültürünü “normalleştirir.” Dikkate alınması gereken önerge Önceki gün HDP Ankara Milletvekili Filiz Kerestecioğlu kadınların yaşadıkları ayrımcılık ve cinsiyete dayalı eşitsizliklerin araştırılması; bir yol haritası oluşturmak üzere bir Araştırma Komisyonu kurulması istemiyle Meclis’e bir önerge sundu. Lütfen tümünü bulup okuyun! HDP’de yüzde 40 kadın milletvekili temsil oranına rağmen Meclis’te toplam kadın temsili yalnızca yüzde 17.48... Kerestecioğlu, “97 kadın belediye eşbaşkanının yerine de kayyımlar atanarak, belediyelerdeki kadın temsiliyeti de neredeyse yok edildi...” diyordu. Ve önümüzdeki yerel seçimlere ilişkin örnekler veriyordu: AKP’nin 1297 belediye başkan adayından 24’ü kadın. CHP’nin 904 adayından 48 kadın. HDP ise 172 belediyede kadın eşbaşkan adayı olarak gösterdi. Yani: “Erkekliği öven öfke ve savaş siyaseti de kadınları siyasetten dışlamaktadır. Karar mekanizmalarında kadınların olması bu nedenle bunu sağlayabilmek, hayatın her alanına kadınların daha fazla katılımını sağlayabilmek özgürlüğün gerçekleşmesi için nelerin yapılabilmesinin araştırılması zorunludur” diyordu. “Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı ise kadınların özgürlüğü ve eşitliği için mücadele etmek yerine muhafazakâr aile yapısını güçlendirmeye ve dini vakıflarla protokoller imzalamaya odaklanmıştır” diyordu... Evet dikkate alınması gereken bir önerge. Ancak gelin görün ki, baştakilerin niyeti üzüm yemek değil, bağcıyı dövmek... Dört yılda 17 bin kitap Ankara Cumhuriyet Okurları’nın (CUMOK) dört yıl önce başlattığı “Askıda Kitap Var” etkinliğine kitapseverlerin ilgisi sürüyor. CUMOK kitap gönüllüleri, dört yılda 17 bin 500 kitabı Türkiye’nin dört bir yanını ulaştırdı. Etkin lik başladığından bugüne kadar yalnızca gençlerden değil, Türkiye’nin dört bir yanındaki çocuklardan, yetişkinlerden, kadınlardan “kitap isteği” geldiğini belirten CUMOK gönüllüleri, “Biz yalnızca gençler için başlatmıştık ama gördük ki sınırlarımızı dar tutmuşuz” dedi. Türkiye’deki farklı dallardaki birçok kitaplıkta tuzu bulunduklarını belirten yetkililer, kampanyanın devam edeceğini de belirtti. l ANKARA/Cumhuriyet C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle