18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
6 24 ARALIK 2019 SALI EDİTÖR: CAFER KURT TASARIM: SERPİL ÜNAY HABER Eski HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, cezaevinden Cumhuriyet’in sorularını yanıtladı: İlk sandıkta gidecekler İktidarın her şeyi teslim alma görüntüsü verdiğini ancak “ilk sandıkta tarihe gömüleceklerini” söyleyen Demirtaş, “AKP çürümüş bir partidir. Cumhuriyet tarihinin en fazla suça bulaşmış siyasi anlayışından korkmayın. Bir arada, eşit ve barış içinde yaşamı sağlayacağız” dedi. Edirne F Tipi Cezaevi’nde 3 yılı aşkın süredir tutuklu bulunan eski HDP Eş Genel Başkanı Selahattin deniyle herkes söyleyemiyor. O korku imparatorluğu da yıkıldı, yıkılacak. Her şeyin cesurca konuşulacağı za Demirtaş, “Biz siyasi rehineyiz” açık manlara çok az kaldı. lamasının gerekçesini, “Milletvekille n TAHLIYEMI HALKTAN ISTIYO ri, onlarca belediye başkanı, binlerce RUM: (“Tahliye talep etmiyorum” sö HDP yöneticisi ve üyesi, AKP’nin siya zünün gerekçesi) Bizim “sözde tutuk sette çöküşünü önlemek luluk” kararlarımızı hâkimler ver amacıyla hapiste tutulu miyor ki onlardan tahliye isteyelim. yor” sözleriyle açıkladı. Son kararı veren Erdoğan’dır. Ben de Demirtaş, tutukluluk ince Erdoğan’dan tahliye isteyecek deği lemesinde “neden tahliye lim, ben tahliyemi halktan talep ediyo ALICAN talep etmediğine” yöne rum. Günü geldiğinde halk, “tüm siya ULUDAĞ lik soruya ise “Son kara si rehinelerin” özgürlüğüne karar ve rı veren Erdoğan’dır. Ben recek. Bunun için halk, kendi özgürlü de Erdoğan’dan tahliye isteyecek deği ğünün peşinden daha çok koşmalı ve lim” yanıtını verdi. Gelecek Partisi’ni mücadele etmeli. Biz de bu mücade kuran Ahmet Davutoğlu’nun “geçmiş lenin bir parçasıyız. Zaten demokrasi yıllar nedeniyle samimi bir özür ve ve özgürlük ile AKPErdoğan zihniyeti özeleştiri” vermesi gerektiğini belir bir arada ve aynı anda var olamaz. Bi ten Demirtaş, “Tüm muhalefet bir ara ri varsa diğeri yoktur. “Bizim rehineli ya gelerek gelecekte ülkenin nasıl to ğimiz” ise AKP’yi güçlendirmiyor, da parlanacağını, yaraların nasıl sarılaca ha da zayıflatıyor. ğını tartışıp ortak bir demokrasi prog n YARGI PESPAYE HALDE: ramıyla toplumun karşısına çıkmalı (AİHM’nin beraat kararı sonrası ye dır” dedi. niden tutuklanması üzerine) “Siyasi Demirtaş, Edirne F Tipi kumpas” dediğimiz tam da budur işte. Cezaevi’nden Cumhuriyet’in soruları Yargı şu anda AKP’nin elinde pespaye nı yanıtladı: bir haldedir. AKP’nin hukuk komisyo n AKPMHP IÇERI ATTIRDI: (“Si nu gibi çalışan mahkemeler adalet da yasi rehineyim” sözü üzerine) Evet, ğıtabilir mi? 3 yıl önce AKP il yöneti biz siyasi rehineyiz. Milletvekille cisi olan bir avukat, alelacele hakim ri, onlarca belediye başkanı, binler yapıldı ve bu “sözde hâkim” Sebahat ce HDP yöneticisi ve üyesi, AKP’nin siyasette çöküşünü önlemek amacıyla hapiste tutuluyor. AKPMHP ittifakı “devletin bekası” yalanının arkasına sığınarak tüm muhalefeti ezmenin planlarını yapıp adım adım hayata geçirdi. Bizi içeri attıranlar, devlete el koyarak anayasayı askıya almış olan AKPMHP ittifakıdır. Erdoğan, bunu meydanlarda, canlı yayınlarda söylemekten çekinmiyor bile. AKPMHP ittifakının ortaklaştığı nokta, her türlü toplumsal farklılığı yok etmek için yürütülen ırkçı ve milliyetçi politikalardır. Dili, inancı, kimliği, yönelimi, yaşam tarzını, düşünceyi ve daha birçok şeyi tekleştirmeye çalışıyorlar. HDP gibi ağırlığı Kürtlerden oluşan, bununla birlikte tüm farklılıkların bir Tuncel’i “yargılayarak” ona “skandal” bir ceza verdi. Şimdi biz buna yargılama mı diyeceğiz? Herkes bilmelidir ki şu anda yargı diye bir kurum yoktur, her şey tek bir kişiye bağlıdır. Dolayısıyla böyle bir düzende hiç kimse güvende değildir. Şunu da belirtmeliyim ki bu duruma karşı sesini yükseltmeyen herkes, istemeden de olsa bu adaletsizliğin suç ortağı olur. Bu nedenle sesimizi cesurca yükseltmeli ve bu adaletsiz, eşitsiz, haksız düzene artık bir son vermeliyiz. n AKP SONRASINA HAZIRLANMALI: (2023’teki siyasi denklemler üzerine) Türkiye’nin artık AKP sonrasına hazırlanmayı ciddiyetle tartışması lazım. Ben HDP yönetimi adına konuşmuyorum ama şahsi fikrim, ayrımsız tüm muhalefet güçlerinin, as likte olduğu, demokratik bir çizgiyi gari demokratik ilkeler etrafında ortak bu nedenle bir tehlike olarak görüyor bir “demokrasiye geçiş programı” çı lar... Yasa ihlali anlamında tek bir su karmak için aynı masada toplanma er çumuz bile yoktur. AKPMHP’nin yar demini göstermeleri gerektiği yönün gıdaki uzantıları tarafından “siyasi re dedir. Toplum, AKP sonrasında kolek hine” olarak tutuluyoruz. Bunu, “Tür tif siyasi akıl ve işbirliğiyle hareket et kiye toplumunun” tamamı biliyor ama mezse yaralarını saramaz. Aksine, ya korku imparatorluğunun etkisi ne ralar daha çok kanar. l ANKARA Demirtaş, 3 yılı aşkın süredir Edirne F Tipi Cezaevi’nde tutuklu bulunuyor. BİR ARADA YAŞAMI SAĞLAYACAĞIZ n (Cezaevinden Türkiye yorumu) Hükümetin, yargıyı, parlamentoyu, medyayı, bürokrasiyi, üniversiteleri, iş dünyasını, sosyal yaşamı ve bütün nefes alanlarını teslim almış görüntüsü var. Ve öyle bir hava yaratıyorlar ki sanki bin yıl daha böyle devam edecek. Bakın, tüm samimiyetimle söylüyorum, AKP bitmiş, tükenmiş, çürümüş bir partidir. Bağırıp çağırıp, tehdit edip korkutmaya çalışarak bu durumlarının fark edilmesini önlemeye çalışıyorlar sadece. Cumhuriyet tarihinin en fazla suça, günaha, vebale bulaşmış siyasi anlayışından korkmayın. Bizler 82 milyon yurttaşız. El ele versek, bir defacık birleşsek bile iktidarlarını sarsarız. Konuşmaktan, eleştirmekten, protesto etmekten, yazmaktan, örgütlenmekten korkmayın. Neyse bedeli ödemekten de çekinmeyin, az kaldı çünkü. Özgürlüğün de demokrasinin de şafağındayız. İlk sandıkla tarihe gömülecekler, merak etmeyin. Bir arada, barış içinde, özgür ve eşit yaşamı mutlaka sağlayacağız. DAVUTOĞLU ÖZELEŞTIRI YAPSIN n (Ahmet Davutoğlu’nun Gelecek Partisi’ni kurması üzerine) Yakın geçmişin mimarı oldukları için kendilerini yakınen tanıyoruz elbette. Program ve siyasi çizgileri bir yana, Davutoğlu’nun “dinleme” diye bir yeteneği yok. Sadece konuşur. Dinliyor gibi göründüğünde de içinden konuşmaya devam eder. Böylesi bir “stratejik dehanın” yapması gereken en anlamlı şey, geçmiş yıllar nedeniyle samimi bir özür ve özeleştiridir. Bunu yapmadan siyasette yol alabileceğini öngörmüyorum... Türkiye’nin demokratik ilkelerde buluşmaya acilen ih tiyacı var. Her siyasi akım buna katkı sunduğu oranda anlamlı ve kalıcı bir iş yapmış olacaktır. Babacan’ların ne yapacaklarını biz de dikkatle izliyoruz... Fakat şunu da samimiyetle belirtmeliyim, toplumun yegâne kurtuluş umudu soldemokratik çizgidedir. Asıl büyütülmesi ve iktidara taşınması gereken sol bloktur... AKP sonrası iktidarda, HDP dahil, sol güçler de mutlaka olmalıdır. En makul olanı ise bu yıkım döneminin ağır tahribatlarını giderecek iki üç yıllık bir “demokrasiye geçiş koalisyonu hükümeti” kurmak olacaktır. TKP’DEN HALK ŞÖLENI ‘Bu ülke değişecek’ Türkiye Komünist Partisi’nin (TKP) düzenlediği “2020’yi kazanmak için umuda, örgütlülüğe, halkın şölenine” başlıklı etkinlik, Bostancı Gösteri Merkezi’nde gerçekleştirildi. Hafta sonu düzenlenen etkinlik partiye yeni katılanların video gösterimi ile başladı. Daha sonra şair Nihat Behram “Kundak” isimli şiirini okudu. TKP İstanbul İl Başkanı Aydemir Güler, Kanal İstanbul tartışmaları ve Türkiye’nin içinde bulunduğu duruma ilişkin değerlendirmeler yaptı. Güler, “Nerede mücadele varsa TKP orada olacak. Türkiye’ye baktığınızda kapkara bir kâbus içinde. Bu kenti, bu ülkeyi değiştireceğiz. Mücadele etmeden yaşamak olanaksız. İstanbul da bu gerçekliğin en saf haliyle algılandığı şehir. Çok basit: Ya durduracağız ya da kanal diyerek, rant diyerek, bu şehir ve bölge görülmemiş bir çevre felaketinin içine gömülecek” diye konuştu. TKP Genel Sekreteri Kemal Okuyan da şunları kaydetti: “Biz umudu örgütlüyoruz. 10 yıl önce muazzam bir baskı vardı. 90. yılımızda ‘Hiç boyun eğer mi insan?’ diye sorduk ve ‘Boyun eğme’ sloganı çıktı. Gezi direnişinin simgesi oldu. Şimdi her gün insanlar işten atılıyorlar, kadınlar öldürülüyor, çocuklarımızı taciz ediyorlar. Ama bu karanlığı da yırtacağız.” Etkinlikte gazetemiz yazarı Enver Aysever de Nâzım Hikmet’in mücadelesini anlattı. Yapıcılar Orkestrası ve sanatçı Gülcan Altan da etkinlikte sahne alarak sevilen parçaları seslendirdi. Etkinlik Enternasyonal Marşı’yla sona erdi. l İç Politika KILIÇDAROĞLU’NA YUMRUK ATANA 3 YIL İSTENDİ Savcılık ‘linç’ diyemedi ALİCAN ULUDAĞ Çubuk Cumhuriyet Basavcılığı, Şehit Piyade Sözleşmeli Er Yener Kırıkçı’nın 21 Nisan’da, Akkuzulu Mahallesi’nde düzenlenen cenaze töreni sırasında CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun saldırıya uğramasına ilişkin yürüttüğü soruşturmayı tamamladı. Olaya ilişkin yalnızca 36 kişi hakkında dava açan başsavcılık, Kılıçdaroğlu’na yumrak atan ve linç girişiminde aktif rol oynayan Osman Sarıgün’e ise sadece 3 yıl 10 aya kadar hapis cezası istedi. İddianamede, Kılıçdaroğlu’na yönelik gerçekleştirilen eylemler “linç girişimi” şeklinde değil, “protesto” olarak nitelendirildi. Kılıçdaroğlu’nun “önceden herhangi bir resmi bilgi vermediği ve son anda cenaze merasimine katıldığı” savunulan iddianamede, tören öncesinde olay çıkabileceğine dair herhangi bir ihbarın ya da istihbari bilginin bulunmadığı da öne sürüldü. Çubuk Cumhuriyet Başsavcısı Halil Demir tarafından hazırlanan 64 sayfalık iddianamede, Kemal Kılıçdaroğlu ve CHP parti tüzel kişiliği “müşteki” olarak yer aldı. 36 şüpheli arasında yer alan Osman Sarıgün hakkında “kişinin yerine getirdiği kamu görevi nedeniyle kasten yaralama ve hakaret” suçlarından 3 yıl 10 aya ka dar hapis cezası istendi. Cenaze törenine 12 bin kişinin katıldığı ifade edilen iddianamede, Kılıçdaroğlu’nun saat 13.17’de beraberindeki kişilerle tören alanına girişi ile birlikte vatandaşlar tarafından yuhalanmaya başlandığı, törene katılmasının protesto edildiği, etrafındakilerle birlikte kalabalığın arasında kaldığı, çıkan arbedede şüpheli Sarıgün’ün, Kılıçdaroğlu’nun yüzüne yumruk attığı anlatıldı. İddianamede linç girişimi “izdiham” olarak nitelenerek Kılıçdaroğlu’nun sığındığı evde toplam sürenin 1 saat 20 dakika kaldığı kaydedildi ve şüphelilerin “yaralama kastı ile hareket ettikleri” ifade edildi. l ANKARA İlim Yayma Vakfı Mütevelli Heyeti Başkanı Yücel Çelikbilek, Cumhurbaşkanı Erdoğan’a hediye sundu. ERDOĞAN’DAN KILIÇDAROĞLU’NA: İktidara gelemeyeceksin Kanal İstanbul projesine ilişkin CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun eleştirilerini yanıtlayan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan “Birileri ‘yapamazsınız’, ‘yaptırmayız’ diyorlar. Müteahhitlere tehdit savuruyorlar. ‘Biz iktidara geldiğimizde sizin bu aldığınız ihaleyi iptal ederiz’ diyorlar. Yahu sen zaten iktidara gelemeyeceksin ki. Bu millet size bu ülkede iktidar vermez” dedi. Cumhurbaşkanı Erdoğan, dün İstanbul Havalimanı’nda Modern Bilimin Öncüleri İslam Bilim ve Teknoloji Tarihi Sergisi’nin açılışına katıldı. Sergiyi gezdikten sonra Kanal İstanbul projesine ilişkin konuşan ve CHP’ye yüklenen Er doğan, “Bu millet size bu ülkede iktidar vermez. Siz yapılacak her şeyin önüne dikilen bir anlayışsınız” ifadelerini kullandı. Projenin hayata geçirileceğini söyleyen Erdoğan, “Montrö Anlaşması Türkiye’ye ne kazandırmıştır, ne kaybettirmiştir, hiç düşündünüz mü? İnanın böyle bir dertleri yok. Kanal İstanbul ile onlara bunu anlatacağız. Bunlara sorsan zaten Marmaray da olmazdı, Avrasya da olmazdı, üçüncü köprü de olmazdı. Yaptık mı yaptık. 3.5 saatte İstanbul’dan İzmir’e gidiyor muyuz? Gidiyoruz, senin milletvekili olduğun yere gidiyoruz. Biz ‘at denize balık bilmezse halik bilir’ diyerek yolumuza devam edeceğiz” ifadelerini kullandı. l İç Politika Karanlık ve gizlilikten, aydınlık ve şeffaflığa  Dün Ekrem İmamoğlu’nu dinledik.. Büyük bir medya ordusu ile birlikte. Tüm kadrosu arkasındaydı. Ne yapıyor bu adam, sağa sola gezmekten ve siyasetle uğraşmaktan başka, derken, dört başı mamur bir programla karşılaştık. Bir de siyasi ve yetkili insan cesaretiyle.. Burada siyasilere övgü genellikle yoktur veya kıyısından köşesinden iyi yaptı vb. gibi yorumlar olur. Ekrem Bey’i de övmeyi düşünmem. Yaptığıyla zaten övgü veya yergi alır milletten! Medya ise nesnel davranmalı. Ama siyasi ve pratik eylemlerini değerlendirmede olumlu puanı da esirgememeli.. Peki, neye göre? Geçmiş büyükşehrin gizli saklı, ihaleleri yandaşlara genellikle rekabetsiz, kayırıcı ve pahalı olarak veren ve bunu ülke ve belediye yönetimlerinin artık dogmatikleşmiş bir uygulamasına dönüştüren, ülkeyi ve İstanbul’u yiyip bitiren politikalarına göre... Başarının sırrı nerede olacak? Yani, İmamoğlu’nun mottosu şeffaflık ve katılımcılık olunca, buna kayıtsız kalmak mümkün olmaz. Bir de, “hesap vermek” gibi bir ilkeyi açıklarsanız.. 25 yıl hesap veren bir belediye gördük mü? Böylece elimize, gazeteci olarak, kamu, ülke, İstanbul yararını öncelikle gözetmek için büyük bir fırsat çıkıyor. Medya bunu ister. İmamoğlu, “Hesap vermeye yanaşmıyorsa yönetici, orada işler ters gidiyordur” diyor. Çok doğru! Zaten bu ilkeler, İmamoğlu’nu yükseltecek, başarılı kılacak ve İstanbul’un bir daha karanlığa teslim edilmesini önleyecek en önemli kıstaslardandır.. Bu çerçevede gerçekten 16 milyonun, İstanbul’un yararına, insanların doğrudan hayatlarına dokunacak başarılı işlerde bulunursanız, halka ve ülkeye hizmet edersiniz. Övgü ve takdiri sizde kalır.. Bir yönetici daha ne ister? “Adam belediyede değil, geziyor” deniyor ya, işin aslını öğrendik: Tüm yöneticilerine, saptadıkları ilkeler çerçevesinde yetki verilmiş. Hiçbiri, tepeden gelecek emir ve talimatlara göre hareket etmiyor dedi İmamoğlu.. Bu önemli. Deneyimli yönetici için bulunmaz bir fırsat.. Eskinin yöneticilerinin kulağı nerelerdeydi? Belediye başkanında bile değil, AKP örgütünde ve Ankara yönetiminde! Kapalı kapılar ardında hesapsız kitapsız iş yapılmayacak, diyor İmamoğlu; yapılırsa görülür, ayrıca belediye daha da batar, kaynakları heba eder, halk da ilk fırsatta gereğini yapar... 6 aylık hesapta, 3.2 milyar liralık tasarruf yapmışlar. Yani 1300 kreşe denk düşecek kadar. Net finansman ihtiyacını 6.4’ten 3 milyar liraya düşürmüşler. 27 şirketin çoğunu zarardan kurtarmışlar. İhalelerde rekabet sağlanınca, mesela 400 milyonluk ihale 200 milyona düşürülmüş. Eski yönetimin, belediye şirketlerinin belediye ihalelerine girmesini engellemiş.. Nasıl? Borçlu kılarak ve bu yolla ihalelere girmesini engelleyerek. Böylece ihaleler yüksek bedellerle peşkeş çekilmiş. İstanbul’un hakkı, hukuku, malı.. Peki, İSPARK’ın 6 aylık gelir gider dengesi ne oldu? İlkeleri: İsraf yok.. En çok tasarruf.. gereksiz işlere para yok.. Kaynaklar 16 milyon için.. Demokratik katılım ve ortak akıl.. Neler yaptıklarını sağda solda okuyacaksınız. Ben İstanbul için üç ana çerçeveyi beğendim: Adil, Yeşil, Yaratıcı.. En önemlisi, bilim ve aklı yönetime sokacağız sözü. Bu amaçla İstanbul 2050 Vizyonu planlaması.. Bu amaçla, eski yönetime Ankara’nın (daha iyi yağma için) lağv ettirdiği İstanbul Master Planlaması Vizyon İstanbul Ofisi’nce yeniden diriltiliyor. İstanbul İstatistik Ofisi ve Enstitü İstanbul kuruluyor. Şu önemli: Tüm çocukların, zengin yoksul, benzer koşullarda yetişmesi. En zor konudur ve gerçekleştirilmesi de olanaksızdır. Ama bu yolda çaba sarf etmek takdire değer. Kadın istihdamına öncelik vermek de önemli.. Kırsalı kentle bütünleştirmek, üreticiye destek organizasyonları önemli.. Köyleri kentle buluşturmak, kırsalın düşüncesosyal yapısını da değiştirecek önemli bir adımdır. Daha bir sürü şey. Doyurucu bir sunum. Bize izlemek düşecek. İstanbul’un hakkını savunmak İstanbul gibi 16 milyonluk bir yapı ve ülke için önemi, İmamoğlu’nu siyasi olarak da öne çıkarıyor. İstanbul’u Ankara’ya yedirmemek için elinden geleni yapacak heyecan ve gençlik var. Ankara ile çok çatışmasını izleyeceğiz. İstanbul’un hakkını savunacak bir yönetim işbaşında gözüküyor. Bu da İmamoğlu’nun siyasi yükselişini hızlandıracak etki yapacak, hele kent yönetim başarısıyla birleşirse...
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle