23 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
12 16 ARALIK 2019 PAZARTESİ EDİTÖR: CAFER KURT TASARIM: ECE KURTULUŞ HABER/YORUM Britanya seçimleri Britanya’da yapılan genel seçimlerde, merkez sağdaki Muhafazakâr Parti ve onun lideri Boris Johnson oyların yüzde 43’ünü alarak ve 365 milletvekili çıkararak tek başına iktidar oldu. Merkez solda yer alan İşçi Partisi ve onun lideri Jeremy Corbyn ise oyların yüzde 32’sini aldı, 203 milletvekili çıkardı ve seçimi kaybetti.  2017 seçimlerinde oy oranını ve milletvekili sayısını artıran İşçi Partisi’nin ve Corbyn’in, iki yıl sonraki erken seçimlerde oy oranını ve milletvekili sayısını düşürmesi, hem Britanya’daki hem de dünyadaki sol çevrelerde büyük hayal kırıklığı yarattı. 2017 seçimlerinde oyların yüzde 40’ını alarak ve meclise 262 milletvekili yollayarak, iktidardaki Muhafazakâr Parti ile arasındaki oy farkını yüzde 2’ye indiren İşçi Partisi’nin ve Corbyn’in, iki yıl sonra oy kaybına uğraması, oldukça düşündürücüdür. Genç seçmenlerin çoğunluğunun son seçimlerde de İşçi Partisi’ne ve Corbyn’e oy vermiş olması ise umut vericidir.  Neoliberalizme yakın duran parti içindeki kanadı sert bir biçimde eleştiren Corbyn, 2015 yılında düzenlenen Kurultay’da İşçi Partisi Genel Başkanı seçilmişti. Bu Kurultay’da eski Genel Başkan Tony Blair’in etkisi altındaki kesimler büyük bir hezimete uğramıştı, sol siyaset, İşçi Partisi’nde yeniden egemen olmuştu.  Corbyn’in liderliğindeki İşçi Partisi halkçı, kamucu, devletçi, solcu ve çevreci bir siyaset izleyerek, özelleştirmelere karşı çıkmış; ulaşım ve iletişim sektöründe daha önce özelleştirilen birçok kurumun yeniden kamulaştırılmasını; ulusal eğitim ve sağlık hizmetlerinin kamusal ve ücretsiz olmasını; gelir dağılımındaki dengesizliğin ortadan kaldırılmasını; daha çok kazanandan daha çok vergi alınmasını, daha az kazananın vergi yükünün hafifletilmesini, doğa dostu yeşil bir sanayi devriminin gerçekleştirilmesini, uluslararası ilişkilerde, ABD emperyalizminden bağımsız, insan haklarına ve demokrasiye saygılı bir dış politika izlenmesini savunmuştu. Belirsizlik etkili oldu  Britanya halkı bu politikalara kökten karşı çıkmış olsaydı, bunu 2017 seçimlerinde de gösterebilirdi. 2017 seçimlerinde İşçi Partisi’nin ve Corbyn’in bu politikalarını önemli ölçüde destekleyen halk, aradan geçen iki yılda ne oldu da, İşçi Partisi’nden ve Corbyn’den desteğini çekmiştir?  2017 seçimlerinde Corbyn’in rakibinin Theresa May olması, 2019 seçimlerinde ise, halk üzerinde daha etkili olan Boris Johnson’ın Muhafazakâr Parti’nin genel başkanı olması, seçim sonuçlarındaki farkı kısmen açıklayabilir.  Ancak sonuçları etkileyen ana neden, “Brexit” olarak da bilinen, Britanya’nın Avrupa Birliği’nden çıkma süreci olmuştur. Yıllardır sürüncemede kalarak yılan hikâyesine dönen bu süreç, Britanya halkını fazlasıyla bunaltmıştır. Halk bu belirsizliğe bir an önce son verilmesini istemiştir. Johnson’ın başbakan olarak Avrupa Birliği ile bir anlaşmaya varması, İşçi Partisi’nin ve Corbyn’in ise bu anlaşmaya karşı çıkması, süreci uzatması ve erken seçim yoluna gitmesi, onun sonunu hazırlamıştır. Halk, Britanya için ideal bir anlaşmanın olmasını değil, herhangi bir anlaşmanın olmasını ve belirsizliğe son verilmesini öncelikli bir konu olarak görmüştür. İşçi Partisi ve Corbyn ise halktaki bu eğilimi doğru bir biçimde okuyamamıştır. Britanya, İşçi Partisi ve dünyadaki diğer sol partiler, bu seçim sonuçlarının faturasını sol siyasete kesmeye kalkarlarsa, büyük bir hata yapmış olurlar. Corbyn seçimleri, ideolojisinden ve politikalarından dolayı değil, “Brexit” ile bağlantılı stratejik hatası sonucunda kaybetmiştir ve bunun sorumluluğunu üstlenerek, bir sonraki Kurultay’da Genel Başkan adayı olmayacağını ilan etmiştir. Türkiye’de, üst üste sekiz, dokuz seçim kaybettiği halde genel başkanlıktan ayrılmayan siyasetçilerin var olduğu dikkate alınacak olursa, Corbyn’in, girdiği ikinci seçimi kaybetmesi sonucunda genel başkanlıktan çekilme kararı alması, ayrıca takdir edilmesi ve örnek alınması gereken bir davranıştır. 39 kiloya düştüGrup Yorum üyesi Bahar Kurt açlık grevinin 189. gününde Grup Yorum üyesi Bahar Kurt açlık grevinin 188. gününde 39 kiloya düştü. Kurt, “Silivri Hapishanesi’nde tutuklu olan arkadaşlarımız İbrahim Gök çek, Barış Yüksel ve Ali Aracı da süresiz açlık grevin deler. 12 Aralık Per şembe günü Siliv ri Hapishanesi’ne gö ZEHRA ÖZDİLEK rüşe giden aileler, arkadaşlarımızın zorla müdahale tehdidi altında olduğunu öğrendiler” dedi. İki yılı aşkın sürenin ardından 20 Kasım 2019 günü tahliye edi len Bahar Kurt süresiz açlık gre vinini sürdürüyor. Açlık grevinin gerekçesi olarak 4 talep sıralayan Kurt, konser yasaklarının kaldı rılması, İdil Kültür Merkezi’ne yö nelik baskınların son bulması, tu tuklu Grup Yorum elemanlarının serbest bırakılması ve açılan da vaların düşürülmesini istiyor. Kendisi ile beraber başka ar ‘Açlık grevinde kritik günlerdeler’ Açlık grevindeki Barış Yüksel’in annesi Zuhal Yüksel yaptığı yazılı açıklamada, oğlu ile ilgili iddianamenin henüz düzenlenmediğini anımsatarak Grup Yorum’un 5 üyesinin açlık grevindeki son durumlarını paylaştı. Yüksel, “Kilo kayıpları 35 kiloya ulaştı. Kritik günlerdeler” dedi. Zuhal Yüksel,ODTÜ bilgisayar mü hendisliğinden mezun olan oğlunun, gizli tanık ifadesinden dolayı tutuklandığını aktardı. Anne Yüksel, “Oğlum 4 arkadaşıyla açlık grevinde. Neden mi? Yasal hakları için. Adlarının ‘terör listelerinden’ çıkarılması grup üzerindeki yargı baskısının kaldırılması için. Açlıklarını, adalet isteklerini duyurmak istiyoruz” dedi. kaşlarının da açlık grevinde olduğunu anımsatan Kurt, Silivri Cezaevi’nde tutuklu olan açlık grevindeki Grup Yorum elemanları Ali Aracı, İbrahim Gökçek ve Barış Yüksel’in kendi iradeleri dışında zorla müdahale için hastaneye götürülmek istendiklerini öne sürdü. Kurt, “Zorla müdahale demek; arkadaşlarımızın sakat bırakılması demektir. Yapılması gereken, haklı ve meşru talep lerimizi yerine getirmektir. Halkın türkülerini söylüyoruz, arkamızda halk var, köklerimiz halkın içinde. 25. yılımızda İnönü Stadyumu’nda 55 bin kişiye konser verdik. Bu bir Türkiye rekorudur. Halkımıza, sanatçı dostlarımıza çağrı yapıyorum: Grup Yorum’un açlığına ses olun. Sanata ve sanatçıya yönelik baskıyı, sansürü ancak dayanışma ile aşabiliriz.” l İSTANBUL Turan ve Atilla’ya kınama Basın Konseyi, kamuoyunda ve CHP’de tartışmalara neden olan “Saray’a çıkan CHP”li yazısı nedeniyle gazeteci Rahmi Turan ve haber kaynağı olarak gösterdiği Talat Atilla hakkında kınama cezası verdi. Basın Konseyi Yüksek Kurulu, kamuoyunun ve CHP’nin tepkisine neden olan haber nedeniyle toplandı. Toplantı sonrasında yapılan açıklamada Atilla’nın “meslektaşının güvenini suiistimal ettiği” belirtilirken Turan’ın haberin doğruluğunu sorgulamadan kişileri “töhmet” altında bıraktığına dikkat çekildi. l İç Politika Demirağ’a gece gözaltısı Bir süre önce evinin önünde bir grubun saldırısına uğrayan Yeniçağ gazetesi yazarı Yavuz Selim Demirağ, hakkında açılan bir hakaret davasının duruşmasına katılmadığı gerekçesiyle önceki gün gece yarısı evinden gözaltına alındı. İfadesi alınan Demirağ, dün gündüz saatlerinde ise serbest bırakıldı. Ankara’daki evinden polisler tarafından gözaltına alınan Demirağ, “Başka bir davadan dolayı hakkımda adli kontrol kararı vardır. Her hafta imza atarım. Ancak bu dava kapsamında bana tebligat yapılmadı” dedi. Demirağ, hakaret davasındaki suçlamaları kabul etmedi. l ANKARA / Cumhuriyet MAŞALYAN: HALK PATRIKLE KUCAKLAŞTI İstanbul Ermeni Patriği 2. Mesrob Mutafyan’ın 8 Mart 2019’da yaşamını yitirmesinin ardından geçen hafta yapılan seçimlerde 85. İstanbul Ermeni Patrikliğine seçilen Episkos Sahak Maşalyan, “Halk ve patriği kucaklaştı ve şimdi heyecanla yeni atılımlar yapmak, cemaatin önüne birikmiş sorunları çözmek istiyorlar. Ta bii ki bunlar değişik alanlarda uzun uzun açıklamayı gerekiyor ama çözmemiz gereken ilk konu, bizim örgütlenme eksikliğimizi tamamlamak” dedi. Patrikhanede açıklama yapan Maşalyan, çocukluğunun İstanbul Bayrampaşa’da geçtiğini, baba tarafının Sinoplu, anne tarafının ise Kastamonulu olduğunu anlattı. l DHA BULMACA SEDAT YAŞAYAN SOLDAN SAĞA: 1/ Eski ve klasik Türk oyunlarından biri 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1 2 3 4 5 6 7 8 9 ve onun müziği. 2/ İzmir’in bir ilçesi... 1 Kalın bükülmüş sicim. 3/ Bir mal ya 2 da paranın emek verilmeden sağladığı 3 gelir... Üstü toprakla örtülü saman yığını. 4/ Trakya ve Muğla yöresinde yetişen, büyük kırmızı çiçekler açan bir tür yabani lale. 5/ Zeytine benzer meyvesi sakız gibi çiğnenen bir palmiye türü... Yunan abecesinde bir harf. 4 5 6 7 8 6/ Bir meyve... Takımlar grubu, küme. 9 7/ Pasak... Ses kaydı. 8/ Yunan müzi NARDANAŞ I OH İ O A F AR K İ P AGAMA UZ BRAK LEKA N İ VO EL İ T AL N İ ŞAN ARA İ S İ S T LOS Ş A Ş T I MA Ş I 1 2 3 4 5 6 7 ğine özgü telli bir çalgı... İskambil oyunlarında kâğıt atma sırası. 9/ Kansızlık... Soyundan gelinen kimse. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 8 9 1/ Eski Türklerde demirci ve zanaatçı ustalarına, esnaf temsilcilerine verilen ad... Baryum elemen tinin simgesi. 2/ Karışık renkli... Amerika’da man ülkelerde oturan Yunan asıllı kimse. 5/ Şebe yaşayan ve “çamaşırcı ayı” da denen bir hay ke... Parlak kırmızı renkte bir süs taşı... İlgi eki. 6/ van. 3/ Donma olayına neden olan bileşiklerden Emile Zola’nın bir romanı... İtici neden, güdü. 7/ arındırılmış yağlara verilen ad. 4/ Portakal ve Yunan abecesinde bir harf. 8/ Ödenti... Evde besle limonla yakın akraba olan bir meyve... Müslü nen hayvan. 9/ İnce ve uzun Havana purosu. KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK [email protected] 16 ARALIK 2019 SAYI: 34403 İmtiyaz Sahibi: CUMHURİYET VAKFI adına ALEV COŞKUN Genel Yayın Yönetmeni AYKUT KÜÇÜKKAYA Yazıişleri Müdürleri Serkan Ozan / Olcay Büyüktaş Akça (Sorumlu) Görsel Yönetmen Hakan Akarsu Reklam Genel Müdürü Ayla Atamer Törün l Haber Merkezi: Murat Hantaş l Dış Haberler: Mine Esen l Ekonomi: Şehriban Kıraç l İç Politika: Ali Açar l Gece: Ayça Bilgin Demir l Fotoğraf: Uğur Demir l Kültür Sanat: Yazgülü Aldoğan l Ankara Temsilcisi: Sertaç Eş Güvenevler Mah. Güneş Cad. No: 8/1 Çankaya 06690 Ankara Tel: (0312) 442 30 50 l Ege Bölge Temsilcisi: Tuncay Mollaveisoğlu Halit Ziya Bulvarı 1352 sok. 2/3 Pasaport İzmir. Tel: (0232) 441 12 20 Yayın Kurulu: Alev Coşkun (Başkan), Ali Sirmen (Bşk. Yrd.), Aykut Küçükkaya, Emre Kongar, Şükran Soner, Kemal Işık Kansu, Orhan Bursalı, Mine Kırıkkanat, Miyase İlknur, Ataol Behramoğlu. l Mali ve İdari İşler Müdürü: Osman Selçuk Özer Yayımlayan ve Yönetim Yeri: Yenigün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ. Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No: 2 34381 Şişli/İstanbul Tel: (0212) 343 72 74 (20 hat) Faks: (0212) 343 72 64 eposta: [email protected] Reklam Yönetimi: Yenigün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ. Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No: 2 34381 Şişli/İstanbul Tel: (0212) 343 72 74 (20 hat) Faks: (0212) 251 98 68 eposta: [email protected] Yaygın süreli yayın Baskı: İleri Basım Mat. Amb. Reklam Tanıtım Yay. ve Teknik Hiz. Tic. A.Ş. Yenibosna Mah. 29 Ekim Cad. No:11A/41 Bahçelievler İstanbul Tel: (0212) 454 32 55 Dağıtım: Turkuvaz Dağıtım Pazarlama A.Ş. Cumhuriyet’te yer alan haber, yazı ve fotoğrafların yeniden yayım hakkı saklı tutulmuştur. İzin alınmadan ve kaynak göstermeksizin yayımlamak Basın Kanunu gereğince hukuki ve cezai yaptırıma tabidir. İstanbul Ankara İzmir İmsak 06:43 06:26 06:47 NAMAZ VAKİTLERİ Güneş Öğle İkindi 08:15 13:04 15:23 07:56 12:49 15:11 08:15 13:12 15:38 Akşam 17:44 17:31 17:59 Yatsı 19:10 18:56 19:22 ÇİZGİLİK KAMİL MASARACI [email protected] Kanal İstanbul: NATO’ya Karadeniz yolu ABD’nin en önemli hedeflerinden biri Karadeniz’e yerleşmektir. Bunun önündeki engel ise 1936 tarihli Montrö anlaşmasıdır. Montrö Sözleşmesi, bölge dışı devletlerin Karadeniz’de bulundurabileceği savaş gemilerini toplam 45 bin tonaj ve 21 günle sınırlamaktadır. Montrö özetle Karadeniz’in güvenliğinin garantisidir ve bu sözleşmeyle Türkiye ve Sovyetler Birliği, Karadeniz’i fiilen Batılı emperyalist ülkelere kapatmıştır. Öyle ki, ABD Soğuk Savaş döneminde bile Türkiye’yi Montrö’yü delmeye ikna edememiştir! ABD’nin Karadeniz’e 4 hamlesi SSCB dağıldıktan sonra kopan devletleri Batı kampına alarak Rusya’yı daha ileriden çevrelemeyi sürdüren ABD, bu süreçte de Karadeniz’e yerleşme planını uygulamaya çalıştı. 1. ABD’nin birinci hamlesi Karadeniz’in batısında kıyısı olan devletleri Atlantik kampına almak oldu. Bulgaristan ve Romanya 2004’te NATO’ya, 2007’de AB’ye üye yapıldı. O zamandan bu zamana ABD bu ülkelere askeri yığınak yapıyor. 2. ABD’nin ikinci hamlesi Kafkaslardan bir gedik açarak Karadeniz’e doğusundan girmekti. Gürcistan’da 2004’te turuncu darbeyle Batıcı Saakaşvili iktidar yapıldı ve Gürcistan’ın NATO üyeliği için düğmeye basıldı. Batı’ya teslim olmaya itiraz eden Osetlerin bağımsızlık girişimini Saakaşvili’nin engellemeye kalkmasına Putin’in Rusya’sı askeri olarak müdahale etti. Saakaşvili kaçtı, Gürcistan’ın NATO üyeliği rafa kalktı ve ABD’nin birinci hamlesi başarısız oldu. 3. ABD’nin Karadeniz’e üçüncü hamlesi ise kuzeyinden, Ukrayna üzerinden oldu. Putin’in karşı hamleyle Kırım’ı Ukrayna’dan koparması, ABD’nin bu hamlesini sonuçlandırabilmesini önledi: Ukrayna’nın NATO üyeliği de rafa kalktı. 4. İşte Kanal İstanbul, ABD’nin Karadeniz’e yerleşebilmesi için fiilen dördüncü hamle olacak! Kanal İstanbul ile Çanakkale ve İstanbul boğazlarını ABD gemilerine sınırlandıran ve Karadeniz’de 21 günden fazla kalmalarını engelleyen Montrö Sözleşmesi devre dışı bırakılacaktır; hem de Türk hükümeti eliyle! Montrö’ye en karşı ülke: ABD Montrö Sözleşmesi’nin devre dışı kalması Washington’ın arayıp da bulamadığı bir olanaktır. Zira geride kalan yıllar içinde Montrö’nün bazı hükümlerini kendi çıkarlarına göre güncelletemeyen ABD, Kanal İstanbul ile tamamından kurtulma fırsatı yakalamış olacak! Montrö Sözleşmesi normalde 20 yıllıktı ve 1956’da sona erecekti. Ancak bunun için taraf devletlerden birinin sözleşmeyi sona erdirme isteği bildiriminde bulunması gerekiyordu. Karadeniz’i bölge denizi yaparak bölge dışı devletlere kapatan özelliği ve yararı nedeniyle bugüne kadar hiçbir taraf devlet sözleşmeyi sona erdirmek için girişimde bulunmamıştı. ABD bu nedenle, bir de Karadeniz’in “uluslararası su” olduğunu iddia ederek bu denize girmeye çalıştı. Ancak Türkiye bu teze de direndi ve örneğin dönemin Genelkurmay Başkanı Org. İlker Başbuğ şöyle diyerek konuyu kapattı: “Karadeniz, Karadeniz’e kıyısı olan ülkelere ait bir konudur.” Erdoğan’ın NATO’yu Karadeniz’e daveti ABD, son yıllarda NATO üzerinden Karadeniz’de bazı hamleler yapmaktadır. Üstelik bu hamlelerin siyasi dayanağı da Erdoğan’ın NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg’e 2016’da yaptığı şu çağrı olmuştur: “Karadeniz’de görünmüyorsunuz. Karadeniz’de görünmeyişiniz Karadeniz’i adeta Rusya’nın bir gölü haline dönüştürüyor. Karadeniz’i tekrar istikrar havzası kılmalıyız.” (11.5.2016) 89 Temmuz 2016’da Varşova’da yapılan zirvede NATO’nun Karadeniz’deki varlığının artırılması karara bağlandı. Sonuç bildirgesinde Rusya’nın Karadeniz’deki askeri varlığının müttefikler ile diğer ülkelere karşı risk oluşturduğu savunuldu. Ardından NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg imzasıyla yayımlanan “NATO: Gelecek İçin Hazır” adlı belgede, “NATO Standing Naval Forces in the Black Sea”nin 2018 ve 2019’da Karadeniz’deki varlığını artıracağı ve bu denizde yıl boyunca toplam 120 gün bulunmayı hedef aldığı ilan edildi. Ve NATO Nisan 2019’da da Karadeniz’i “mücadele alanı” olarak belirledi. Devlet intiharı Görüldüğü gibi AKP’nin Kanal İstanbul projesi, ABD’nin yıllardır uğraştığı Karadeniz’e yerleşme hedefini kolayca yerine getiriyor. Doğu Akdeniz’de Türkiye’nin karşısında cephe kuran ve güneyde Türkiye’ye karşı “terör koridoru” inşa eden ABD’yi, AKP hükümeti eliyle bu kez kuzeye, Karadeniz’e yerleştirmek, ancak ve ancak bir “devlet intiharı” olur! Türkiye buna izin veremez!
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle